IRAZ (bxb)

By onlycherrypie

74.3K 8.5K 5K

-YETİŞKİN İÇERİK- Iraz. İsminin anlamından dolayı mı uzaktı her şeye, herkese? Annesi ona bu ismi koyarken ne... More

1. BÖLÜM: "IRAZ"
2. BÖLÜM: "BİR AKŞAMÜSTÜ..."
3. BÖLÜM: "RUH KIRGINLIKLARI, BEDEN YORGUNLUKLARI"
4. BÖLÜM: "KUZEY"
6. BÖLÜM: "PUSULA"
7. BÖLÜM: "SEV SEN DE"
8. BÖLÜM: "ENDİŞE"
9. BÖLÜM: "TAZE İZLER"
10. BÖLÜM: "TAHİN HELVASI"
11. BÖLÜM: "GİTMEK İÇİN..."
12. BÖLÜM: "KIRILAN KİLİT"
13. BÖLÜM: "O YÜZDEN Mİ..."
14. BÖLÜM: "YILDIZ OLUP TENİNE DÜŞEN TÜM O GECELER..."
15. BÖLÜM: "SESİNİN BİLE GÖZLERİ VAR"
16. BÖLÜM: "YILDIZ ÇOCUK"
17. BÖLÜM: "MAYINLI ARAZİ..."
18. BÖLÜM: "TÜRK KAHVESİ"
19. BÖLÜM: "ANİDEN"
20. BÖLÜM: "BAŞLI BAŞINA BİR GİZEM"
21. BÖLÜM: "ŞARAP GİBİ"
22. Bölüm: "SÜRPRİZ YUMURTA"
23. BÖLÜM: "DOĞRULUK TOKMAĞI"
24. BÖLÜM: "TOZUNDAN VAR OLDUKLARI O YILDIZ..."
25. BÖLÜM: "SEVGİLİ"
26. BÖLÜM: "HAZİNE SANDIĞI"

5. BÖLÜM: "ŞİFALI KARIŞIM"

3K 378 119
By onlycherrypie

Merhabaa
🍂🍂🍂

Keyifli okumalar
🍃

IRAZ 🍂

KUZEY 🍃

5. Bölüm:

Iraz kahvaltının ardından kaldığı odaya çıkmayı ve yatak döşek yatmayı planlıyor olsa da bu planı Deniz tarafından büyük bir hızla suya düşürülmüştü.

Kızla beraber salondaki geniş yumuşak koltuklarda oturmuş,  başını koltuğa yaslamış, kendisinin de bir ara izlemiş olduğu bir yabancı dizinin bölümünü isteksizce takip ediyordu. Bölümü önceden izlediği için ilgisini tam olarak diziye veremiyordu, ne olacağını biliyordu ve bu da izleme isteğini tamamen yok ediyordu.

Tıpkı her biri bir öncekinden farksız geçen günlerinin nasıl olacağını merak etmediği için içindeki her bir hevesin teker teker sönmesi gibiydi bu durumda.

Ne göreceğinizi, ne yaşayacağınızı, nasıl bir sabaha uyanacağınızı bildiğinizde uyanma istediğiniz de kalmıyordu elbet bir süre sonra... Iraz bir sonraki sabaha uyanmamayı defalarca kez düşünmüş biri olarak daha önce okuduğu bir şeyi okumayı, izlediği bir şeyi izlemeyi de keyifsiz ve anlamsız buluyordu.

Bakışları yavaşça en az bir saat kadar önce içine Kuzey tarafından odun parçaları atılmış olan büyük demir sobaya kaydı. Çok gösterişli ve güzeldi koca salonu ısıtan soba, önündeki camdan içinde oynaşan alevler görünüyordu ve Iraz devamlı o alevlere dalıp duran gözlerine engel olamıyordu.

İçerisi öyle güzel bir sıcaklıktaydı ki biri Iraz'a kalk odaya çık dese bile şimdi de o oturduğu yerden kalkmayı istemiyordu.

Gözleri bu sefer sobadan ayrılıp yanında oturan kıza kayınca onun yüzündeki garip maskeyi yeni görüyormuş gibi hissederek yanağının içini ısırdı Iraz. Kilden olsa gerek, kurumaya başlayan maske kızın yüzünü kaskatı bir hale getirmişti.

Başını yasladığı koltuktan kaldırarak bir parmağıyla kızın yanağını dürttüğünde hiç düşünmeden yaptığı bu hareket yüzünden biraz utansa da bozuntuya vermedi Iraz.

"Kurumaya başladı." dedi Deniz dudaklarını fazla oynatmadan. Ama gülmek istediği gözlerinden anlaşılıyordu. Kızın gözlerinin içi her an gülüyordu resmen.

Iraz bir an kızın gözlerine daldı ve mutlu bir evde sevilerek büyümenin insana böyle güzel yansıdığını buruk bir fark edişle kabullendi... Düşen modunu ona yansıtmamaya çalışarak bu kez kızın çenesine, maskenin hala kurumamış olduğu ufak bir noktaya dokundu ve parmadığının ucuna bulaşan kısmı kıza gösterdi.

"Burası kurumamış." dedi sadece. Parmağını diğer parmağına sürterek oradaki ıslaklığı yok etti anında.

Kapı tarafından gelen kısık sesli öksürüğü duyunca toparlanarak daha düzgün bir şekilde oturdu, üzerlerindeki ince polar battaniyeyi düzeltti.

Kuzey'in bakışları koltukta oturan ikilinin üstünde sırayla dolaştıktan sonra bir süre Iraz'da takılı kalsa da elindeki meyve tabağını sehpanın üstüne bırakırken bakışlarını da çocuğun üstünden çekmişti.

"Teşekkürler en sevdiğim abim... Sen de otursana bizimle. Yaşlılarla takılma bugün, lütfen..." Deniz bir dilim elmayı ağzına teperken konuşmayı da ihmal etmediği için sesi homurdanır gibi çıkıyordu. Yüzündeki maske elmayı çiğnediği için çatlamış ve anında pul pul olmuştu.

Kuzey, Iraz'ın sağ tarafında kalan tekli koltuğa oturmadan önce yeniden koltuktaki ikiliyi süzdü.

"O tabaktaki her şey bitecek." dedi. Kendisine değil televizyon ekranına bakan çocuğun rengi, kahvaltıdan sonra biraz yerine gelmiş olsa da gözleri hala yorgun bakıyordu. Bu lafı elbette ağzına mandalina sıkıştıran kardeşine değildi adamın. Çocuğa da bir şeyler yemesini söylüyordu alttan alttan...

Birkaç dakikanın ardından elini tabaktaki meyvelere bir kez bile sürmemiş olan Iraz Kuzey'in sert iç çekişiyle irkilmeden edemedi ancak dönüp adama bakmadı. Çünkü baksa onu incelemeye başlayacaktı ve bunu hiç ama hiç istemiyordu.

Adamın varlığı ona tanıdık hissettirdiği kadar yabancı da olduğundan ona bakarken yakalanmak, absürt bir durumun içine düşmek gibi bir niyeti yoktu.

"Odana bir karışım bıraktım." dedi Kuzey. Bu çocuk neden ona bakmıyor ya da önündeki tabağa dokunmuyordu? Meyve mi sevmiyordu? Tabaktakilerden herhangi birine alerjisi mi vardı yoksa?

Ya da inadına yemiyordu sırf Kuzey yemelerini söylediği için...

Iraz adamın bu lafını da üstüne alınmadı ve televizyona bakmaya devam etti. Ancak adam dayanamayıp, "Uraz- Hay Allah'ım Iraz, odana diyorum, bir karışım bıraktım. Gece yatmadan, sabah da uyanınca dolu dolu birer kaşık içmen gerekiyormuş. Ciğerlere, öksürüğe falan iyi gelirmiş. Annem hazırladı çarşıya çıkmadan önce." deyince mecburen adama bakmak zorunda kaldı.

"Zahmet olmuş." dedi yarım ağız. Ne gerek vardı ki? Öksürüğü azalmıştı, yani azalmış sayılırdı. Kahvaltıda içtiği çay çok iyi gelmişti.

"Olmadı zahmet falan. Şimdi meyve de ye ki gücünü topla."

Iraz dümdüz bir bakışla adamın keskin hatlara sahip çekici suratına baktı.

"Iyy abi, yoksa şu içinde her bo- her halt olan o iğrenç şey mi iyi gelecek Iraz'a? Daha kötü etmesin çocuğu, kıyamam..."

"Deniz..." diye uyarı dolu bir şekilde kardeşinin adını söyledi Kuzey. "Sen sevmiyor olabilirsin ama küçükken hasta olduğumuzda onun sayesinde iki günde ayağa kalkardık biz. İlaç içmek istemiyorsa o karışımı içecek... arkadaşın."

"Bir iki hap yuvarlasan fena olmazdı Iraz." diye önerdi Deniz kendince durumu bilmediğimden.

Iraz başını iki yana salladı ve buruşturduğu suratıyla sehpaya uzanıp üstündeki beyaz saçaklardan özenle arındırılmış bir mandalinayı eline alarak koltuğa geri yaslandı. O şeylerin ağzına gelmesini hiç sevmezdi, tabağa dikkatli bakmadığı için de adamın hepsini temizlediğini farketmemişti.

"O karışım her neyse, gerek yoktu ama hap içmektense onu içerim." dedi isteksiz bir sesle. Elindeki mandalinayı yavaş yavaş yemeye başladığında omuzlarından koca bir ağırlık kalkmış gibi hisseden Kuzey'in bakışlarının farkında değildi.

Tamam, mandalina seviyor... Ve karışımı içmeyi kabul etti inatçı keçi... diye düşündü Kuzey.

"İçerim demeden önce bir içinde ne var diye sorsaydın. Zehir bile koymuş olabilirler çünkü öyle zıkkım gibi bir tadı var o nalet şeyin."

Iraz ağzındakini yuttuktan sonra kendini tutamayıp güldüğünde Kuzey'in ve Deniz'in bakışları şaşkınlıkla çocuğa döndü, ardından birbirlerine bakarak şaşkınlıklarını çabucak gizlediler.

Ne güzel gülmüştü öyle... Gülüşü kahvaltı sofrasındaki yarım yamalak sahte gülümsemelerinden farklıydı, gerçekti bir kere... Abi kardeşi aynı anda şaşırtmayı çok güzel başarmıştı.

"Sıkıntı yok, zehir olsa da..." diye mırıldandı Iraz kendi kendine. Sonra da bu söylediğinin insanlara garip gelebileceğini düşünerek lafı çevirmeye çalıştı. "Ne var ki içinde?" diye sordu ilgisizce. Açıkçası gerçekten merak etmiyordu o karışımın içinde neler olduğunu, yine de öylesine soruvermişti.

"Zencefil, karabiber, sardalya suyu falan..."

Iraz ilgisizce sormuş olduğu soruya gelen cevapla afallayarak Deniz'e baktı. "Sardalya suyu mu?" diye sordu hayretle.

Kuzey gözlerini kapatıp açtı kardeşinin saçmalaması üzerine. "Sardalya suyunu nerenden uydurdun kız?" dedi sahte bir kızgınlıkla. "Balın içine baharatlar katılıyor, o kadar..." dedi çocuğa dönerek.

Çocuğun kendisine onay almak, emin olmak ister gibi baktığını görünce içi bir garip oldu Kuzey'in. Demek güvenini kazanmıştı Uraz beyin... Iraz diye düzeltti zihni onu. Ama dili öyle alışmıştı, sürçüp duruyordu işte ne yapsındı...

"Hani ne olsa içerdin? Sardalya suyu sana biraz yusuf yusuf yaptırdı sanki?" Deniz iyice yanına ilişerek yanağından makas alınca Iraz gözlerini Kuzey'in gözlerinden kaçırmak zorunda kaldı.

"Balık severim de..." dedi. "Ama balık suyu içmedim hiç..." Bunu söylerken en son ne zaman balık yediğini bile hatırlamadığını fark etti. Çünkü annesi balık sevmezdi, balık ve et kokusunun eve sinmesinden de ölesiye nefret ederdi, Iraz'ın tüm bu yiyecekleri sevmesini ise... İşte en çok onu sevmezdi annesi galiba...

"Balık seviyorsan tam yerine geldin." dedi Deniz abisini göstererek. "Abim var ya, efsane balık pişirir. Hatta yarın göle balık tutmaya gidecektik, sen de gelirsin bizimle Iraz. Ayy, çocukluk anılarımız canlanır. Göl kenarı ama olsun, deniz kenarındaymış gibi hayal kurar tribe gireriz."

"Hasta çocuk." dedi Kuzey hemen. "İyi olmadan dışarı çıkamaz."

Iraz'ın tek kaşı havalandı. Bu adam kim olduğunu sanıyordu Allah aşkına? Tamam iyilik yapıyordu kendince, Iraz'ı düşünüyordu falan ama Iraz yerine nasıl karar veriyordu?

"Gelirim." dedi Iraz birden inat olsun diye.

Ne balık tutmaktan anlardı ne de pişirmekten...

Günlerce odadan çıkmama fikri? Iraz böyle bir karar aldığını bile unutmuştu sanki, sırf adama inat tüm keyifsizliğine, olmayan enerjisine rağmen yarın onlarla göle gidecekti işte...

Kuzey, meyve tabağına uzanıp bir mandalina daha alan çocuğa baktı kısık gözleriyle... Çözmeye çalıştığı bir bilmece gibiydi Iraz. Görünen buzdağının altında neler olduğunu deli gibi merak etmesine sebep olacak kadar az şey gösteriyordu adama...

Iraz kimdi? Nasıl biriydi? Neden buradaydı?

Gerçeği sadece Emin amca bilirken Kuzey'in bunları sorgulamasından daha normal bir durum elbette yoktu...

Dedesi, 'Bir misafirimiz gelecek, uzun süre burada kalacak. Misafir dediğime bakmayın, sizden farkı yok gözümde... Ona göre ağırlayacağız, ona göre koruyup kollayacağız, sahip çıkacağız...' demişti geçen haftalardan birinde, tüm aile masada akşam yemeklerini yerken.

Kuzey o zaman üstünde durmamış, düşünmemişti bile gelecek olan misafiri ama şimdi o misafir onun aklını daha ilk günden çokça kurcalar olmuştu.

Sırf dedesi koruyup kollayacağız dediği için de değildi bu hali tavrı... İçinden geldiği içindi, öyle bir adam olduğu içindi hasta ve durgun çocuğu düşünmesi...

Çocuk meyve yedikçe sanki yiyen Kuzey'miş gibi adamın keyfi yerine geliyordu. Bu işte bir iş var gibiydi...

Çocuğu izlemeyi kesip bakışlarını televizyona çevirmeyi başardı adam da nihayet, yarının nasıl bie gün olacağını merak etmiyor değildi...

Ve tek merak eden o da değildi... Iraz kaçamak bir bakışla televizyon izleyen adama bakarken bir sonraki günün merakına düşmüştü, uzun zaman sonra bir ilkti.

Doğacak güneşle beraber gelecek olan günü, beraber gidecekleri gölü, göldeki balıkları, balıkların tadını... İçine yerleşen meraka henüz yabancıydı ama asla alışamayacağı bir şey değildi.

Aksine, alıştığında artık kopamayacağı bir şey haline gelecekti bu ertesi günü merak etmeler...

🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂🍂

Iraz'ıma yavaş yavaş iyilikler güzellikler bahşetmeye başlamam gerekiyor
🤭❤️

Odasına kapanıp, yataktan çıkmama hayallerini rüyasında görür o... Alışsın bakalım biraz hareketliliğe, temposu değişsin... Yarınlarını merak etsin, Kuzey'i merak etmeye başlasın falan
😌😌😌

Umarım keyif almışsınızdır, minik bir geçiş bölümü tadındaydı. Elbette hikaye oturana kadar bu tarz bölümleremiz olacak. Karakterleri de usul usul tanımış oluruz diye düşünüyorum.
☺️✨

Gelecek bölümlerde görüşmek üzere hoşçakalın
🍃🌷🍃

Continue Reading

You'll Also Like

Kayıp Parça By Rabikce

General Fiction

112K 9K 16
Balım. Kalabalık bir ailenin en küçük üyesiydi. Babasının göz bebeği, abilerinin prensesi. Ancak annesinin hataları yüzünden hayatı bir anda değişti...
681 98 4
Deniz insanları için çiftleşme sezonu olan ilkbahar mevsimi yaklaşıyor. Bütün alfalar beğendikleri omegalara kendilerini beğendirme çabası içindeler...
241K 23.1K 38
(Tamamlandı) Asperger sendromlu gök bilimci Mavi, yalan söyleyemeyen, duyguları hissedemeyen ve insanların hissettiklerini anlayamayan biridir. Şaman...
218K 17.4K 45
(bxb) Eceli gelmeden ölmek nedir bilir misiniz? Hayatın yavaş yavaş anlamını yitirmesi ve yaşadığımız olayları o veya bu sınıfına koyamayıp yaşarken...