Unutama Beni

By Elumis

97 9 9

yarım kaldı, sende kalsın, kalsın yarım. rosékook oneshot. Elumis @2023 More

Geri Dönemedim

83 9 9
By Elumis


Jungkook'a,

Nasılsın? Anne baban nasıllar? Bizim oralarda yağmurlar başladı mı?

Başlangıcın absürtlüğü ve kuruluğu için özür dilediğimi yazmak istedim, içimden öyle geçti bir an ama hayır, dilemeyeceğim. Senden bir daha asla özür dilemeyeceğim. Sadece içimden geçtiğini bilsen yeter. Gözlerime baksan anlardın zaten.

Kaç zamandır yazmak istiyorum sana. Yazıyorum da gerçi. Yalnız mektuba adres yazıp gönderecek cesareti bir türlü bulamadım kendimde.

Aslına bakarsan memleketi gerçekten merak ediyorum. Bilirsin, yağmurları hep sevmişimdir. Hep hayalimdeki gibi bu yağmuru dinmeyen şehre geldim ama buradaki yağmurlar oradakilerin yerini tutmuyor. Yanımda mutlu mutlu yürüyen sen olmadıktan sonra, kokusu senin kokuna karışmadıktan sonra önemi kalmadı yağmurların.

Memleketin yağmurlarıyla ilgili en çok merak ettiğim şey de sensin. Hiç sağanakta yürüme şansın oldu mu? Ben neredeyse her gün yürüyorum. Yanımda senin olduğunu düşünmek bana iyi geliyor.

Bu yağmurlu, kasvetli şehirde senin kokunu almadığım her gün nefes almak daha da zorlaşıyor.

Kağıdı buruşturup yazdığım diğer tüm mektupların yanına atasım geldi. Duygularımı yazmak kolay ama bu satırları senin okuyacağını düşündükçe midem kasılıyor. Gururuma dokunuyor tüm bunları bilecek olman. Biliyorum, yanında olsam tek bakışınla çözerdin beni, belki de çoktan çözdün, belki de artık çözemeyecek kadar yabancılaştın bana. Ama tüm bunları benden duyacak olman, hayır, benim kalemimden okuyacak olman beni asıl endişelendiren şey.

Neler neler yazdım sildim.

Bunca yıl sonra, beni hiç unutmamış olmanı umarak yazdım bütün kelimelerimi. Geçmişte yaşayanın yalnız ben olmadığımı umdum her soluğumda. Her mektubumda son noktayı koyarken fark ettim ne kadar acınası olduğumu. Belki bu yüzden hiçbir mektubum seni bulmadı, bu yüzden şaşırdı kalbim evin yolunu.

Bu birkaç sene içinde birkaç kişiyle takıldım, onları sevdiğime inandırmaya çalıştım kendimi. Hatta rolümü o kadar iyi oynadım ki ara ara aklımdan çıkartabildim seni. Ama günün sonunda gözlerimi kapattığımda gözümün önüne gelen tek yüz seninkiydi. Başka biriyle yürürken yanımda seni hayal ettim, başkasının boynunda aradım kokunu. Başkasını öperken senin tadını aldım. Tadın kaldı. Bende kaldı.

Bedenimin her yerinde senden bir şeyler varken ben kalbime unutturmaya çalışıyordum seni.

Hiçbirinden özür de dileyemedim biliyor musun... Sanki kırdığım her kalpte senden intikam aldım. Öptüğüm her yeni yüz, sana kestiğim bir cezaydı kafamda. Beni bir başkasıyla görsen nasıl hissederdin diye düşündüm hep, bir nebze olsun üzüleceğini düşünmek bile ferahlattı kalbimi. Kafamda seni suçlu yapsam her şey çözülecekti ama yapamadım. Çünkü biliyorum, bizi ne nasıl tüketti biliyorum. Bütün bunların asıl suçlusu kim biliyorum.

Sana yazmak istedim. Seni arayıp sormak, sesini duymak istedim. Eski tanıdıklardan kimi görsem konuşmak istediğim tek şey sen oldun. Pazar günleri ne yaptığını merak ettim. Sabah yürüyüşten dönüşte fırından muzlu ekmeğini aldın mı? Yoksa bu sefer zeytinli açma mı aldın? Peki üstünde ne vardı? Koyu gri sweatin hala duruyor mu? Akşam bizimkilerle buluştunuz mu? Kırmızı kapılı evin yanından geçerken beni düşündün mü? Yağmur yağarken o evin köşesindeki kuytuda beni nasıl öptüğünü hatırladın mı?

Aldığım her nefeste senin adını zikrettim. Putum oldun. Her gece doğru dürüst inanmadığım tanrıya, yerine koyduğum put için dua ettim.

Adını hiç sesli söylemedim, cesaret edemedim. Biliyorum, bir kez çıkarsan ağzımdan, tek bir kez söylersem ismini dayanamayacağım. Koşup sana dönmek, boynuna sıkı sıkı sarılmak... Seni düşlediğim her seferde kalbim tekledi. Ama buna da cesaret edemedim hiç. Dönüp gelsem, orada seni göremesem dayanamam, biliyorum. Ve gelemem de aslında. Sen bana hiç kal dememişken yüzsüz gibi dönüp gelemem.

Senden ayrı kaldığım bu birkaç yılda hemen sana dönmek ve bir daha hiçbir zaman sana dönmemek arasındaki o ince çizgide yalpalayıp durdum. Bu mektuptan sonra öz irademle ikinciye düşeceğim.

Belki de hastayım, bilemiyorum. Ama seni unutamıyorum. Ve bu öyle bir illet ki bir yandan senin de beni unutmamanı diliyor olsam da gururu bırakıp hiçbir zaman sana dönemeyeceğimi de biliyorum. Seni mutlu görmeyi çok istiyorum ama benden başkasıyla görmeyi istemiyorum. Çünkü biliyorum, dayanamam. Bırak görmeyi, duymaya bile dayanamam. Sırf bundan kimseye soramıyorum seni. Gururdan değil. Gururum yalnız sana işliyor, biliyorsun. Zaten o yüzden dönemem sana. O yüzden mutlu olamazsın benimle.

Burası çok güzel. Dediğim gibi, neredeyse her gün yağmur yağıyor. Sokaklarda yürürken kaldırım taşları parlıyor yağmurdan. Yalnız tek başıma yürümek zor geliyor. Koskoca şehirde küçücük kalmışım ve sen yine gölgemdesin. Lanet sokakların hepsinde yürürken seni düşünmüşüm, seni kazımışım tüm duvarlarına. Her yerde sen varsın. Koca şehirde nefessiz kalıyorum.

Seni düşününce bacaklarım titriyor, midem kasılıyor. Hala on yedi yaşımdaki gibi hızlanıyor kalbim.

Gözlerini özledim.

Yağmurlu sokaklarda kendin de tir tir titremene rağmen benim ellerimi ısıtmaya çalışmanı unutamıyorum. Neleri kaybettiğimi, elimin tersiyle ittiğimi görmek beni çok yaralıyor.

Sesini unutuyorum yavaş yavaş. Sanki hiçbir zaman yokmuşsun da ben seni kafamda yaratmışım gibi geliyor bazen. Öyle olsa daha iyi olabilirdi belki. En azından ilaçlarımı aldığımda kaybolurdun.

Beraber aldığımız saatlerin bana ait olanını çekmecenin derinlerine, göremeyeceğim bir köşeye ittim. Onu gördükçe göğsüme oturan şeyi kaldıramıyorum.

Her gece rüyamdasın. Karabasan gibi çöküyorsun tepeme.

Düşününce çocukmuşuz ikimiz de. Ve o yaşta bana hissettirdiğin bunca şey, biriktirdiğimiz onca anı beni günden güne daha da bitiriyor.

O yaşta nasıl böyle şeyler hissedebilir ki insan? Hem sana karşı hislerim nasıl ilk günkü kadar yoğun olabilir hala? Gerçek aşk bu mu? Yoksa seni bir kere öpsem geçer mi? Kalbimdeki bu ağrı, boğazımdaki yumru kalkar gider mi? Tüm bu düşünceler silsilesi biter mi artık?

Bir ara hayatımda senin olmadığın, adını bile bilmediğim zamana dönüp o zamanki gibi yaşamak istedim. Ama yok, senden öncesi yok. Öyle bir yaşıma denk gelmişsin ki senden önce hiçbir şey yaşamamışım. Ben senden önce yaşamamışım Jungkook.

Beynimdeki zaman şeridinde senden öncesi karanlık. Hayatıma girdiğinde o kadar parlaktın ki senden önce ya da sonra, gelmiş ya da gelebilecek ne varsa gölgede kaldı. Ve senden sonrası diye bir şey de yok. Senden sonra hiç var olmadı. Senden sonra ben hiç ben olmadım.

Annem bile farkındaymış biliyor musun... Senden gittiğimden beri içinde olduğum bu ruh halinin en çok annem farkındaymış meğer. Fark ettirmese de kafamın içinde kendi kendimi nasıl bitirdiğimi izlemiş bunca sene. Hiçbir şey söylememiş. Ama zamanında o da söylemişti. Pişman olursun, yapma demişti.

Babam hayatımda kimsenin olmamasını garipsiyor çok. Bilmiyor ki ben senden başkasıyla yapamam. Sensiz yapamam ama seninle hiç yapamam. Seninle olmaz ama senden başkasıyla hiç olmaz. Ne seninle ne sensiz.

Beni herkesten çok sen tanıyorsun, hep maymun iştahlıydım. Hiçbir zaman tek bir taneyle yetinemedim ki. Sıkılınca giderdim, biterdi. Senden giderken de böyle olur sanmıştım. Dünyam senin etrafında dönmeyi bıraksın istemiştim. Seni birkaç mektup, bir kalem ve pili bitmiş kol saatiyle arkamda bırakıp buraya gelirken hiç pişman değildim. Hatta doğru olan şey buymuş gibi gelmişti o zaman.

Değildi. Hiçbir zaman da olmadı. Başkasının tenine değdiğim ilk seferde vardım farkına.

Seni böyle unutamayacağımı fark edip tüm bunları yapmayı bıraktığımda çok kötü hissettim kendimi.

O zaman zarfında senin tenin de başkalarınınkine değdi, kokunu başka boyunlara, tadını başka dudaklara bıraktın. Bunları öğrendiğimde çoktan bitmiş gitmişti senin için ama benim içimde bunun savaşı bitmedi hiç.

Affedemeyeceğim, unutamayacağım şeyler var. Aynı şekilde senin de affedemeyeceğin şeyler var. Her şey gerçekten çok karışık.

Pişman mıyım? Evet. Öncesinde o lanet şehri terk etmek için gün sayardım, şimdiyse geri dönmek için gün sayar oldum. Gerçi dönebilecekmişim gibi de görünmüyor. Hiç bulunmadığın sokaklar bile beni sana çıkarırken her gün yürüdüğün sokaklarda yürümeye dayanamam herhalde.

Bekledim ama. Her şeye rağmen bir gün çıkar gelirsin diye çok bekledim. Bu şehir herkesten önce, benden bile önce senin şehrindi hep. Ondan mı seni sayıklıyor acaba sokak lambaları? Ondan mı sen diye ağlıyor bulutlar?

Bunca yıl sonra, sen adımı dahi anmazken sana böyle bir mektup yazıyor olmak çok utanç verici. Hele de aramızda olan biteni unutmak için gösterdiğim onca çabaya rağmen.

Sen haklıydın. Daha ayrılık lafını ettiğim ilk seferde söylemiştin bana. Birbirimiz olmadan yapamayacağımızı öyle bir vurmuştun ki yüzüme, sırf gururumdan üç gün yüzüne bakamamıştım.

Kaç yıl oldu? Beş mi? Söz verdiğin gibi yağmurları mı seviyorsun yalnızca? Sen gülünce güneş doğuyor mu hala?

Seni dinlediğim şarkılar, seni okuduğum kitaplar, seni düşünerek yürüdüğüm sokaklar... Yüzüme yağan her damla sensin. Ne var ne yok hepsini sana ithaf etmişim. Her yerde, hepsinde sen varsın.

Zamanla geçer dedi annem. Geçmedi Jungkook. Kendimi her şeye inandırdım, bir buna bir de sensiz yaşayabileceğime inandıramadım.

Unutmam lazım. Yaşamaya devam edebilmek için unutmam lazım seni.

Keşke sağlıklı biri olsaydım da güzel bir gençlik hatırası olarak hatırlayabilseydim seni. Ama yok, bu hastalıklı zihnim kökünü kurutacak tüm bu güzel anılarımızın. Her birini teker teker griye boyayacak. Senden nefret edeceğim ve bir gün tozlu raflarıma kaldırdığım biri olarak kalacaksın yalnızca.

Senden nefret edene, seni suçlu görene kadar devam edecek zihnimde bu düşünceler. Bu yüzden özür dilerim. Hatıralarımızda bile hak ettiğin değeri veremeyeceğim sana.

Seni uzunca bir süre daha unutamayacağımı biliyorum. Bunca yıldır ne yaparsam yapayım bu masaya oturduğumda yazabildiğim tek ismin seninki olması kanıtlıyor bunu.

Sana senin haberin olmadan verdiğim sözlerimi tutmak isterdim. Beni affet.

Biz bir gün iki yabancı gibi geçip gideceğiz birbirimizin yanından. Belki omuzlarımız çarpışacak. Acaba, diyecek zamanımız olmayacak çünkü tanıyamayacağız bile birbirimizi. Beni benden iyi tanıyan gözlerin artık kör olacaklar bana. Dudaklarım ismini hatırlamayacak, yalnızca tadın kalacak damağımda. Kokun gelecek burnuma sonbahar yağmurlarında, sanki sıradan bir kokuymuşçasına devam edeceğim yürümeye. Biz birbirimizin yanından hiç var olmamışız gibi geçip giderken bütün bu sokaklar hatırlayacak bizi. Yağmurlar bizi çiseleyecek. Kırmızı kapılı evin köşesindeki o kuytu bizi bekleyecek senelerce. Ve kavuşamayacak bize hiçbir zaman.

Bu mektup eline ulaşmayabilir. Senden önce ablana ulaşabilir, ki benden ne kadar nefret ettiğini biliyorsun. Onu bunun için yargılayamam, yerinde olsam ben de benden nefret ederdim. Ablan bu mektubu hiç var olmamış gibi yok edebilir, ya da sen mektubun kimden olduğunu gördüğün anda sobanın kor alevlerine atıp yok edebilirsin tüm bu yazdıklarımı. Üzülmem biliyor musun, adımı okuduğunda kalbin bir anlığını acısa o bile yeter bana.

Olur da bir gün buraya gelip beni hatırlarsan, kapım sana her zaman açık olacak. Ben sana dönüp gelemedim ama gelecek olursan sana arkamı dönecek gücü de bulamam kendimde.

Mektup boyunca bunu yazmayı çok istedim, bir yandan da gururuma yediremedim. Keşke gurursuzun teki olsaydım Jungkook. Ya da en azından sen gurursuzun teki olsaydın. Belki de bu yüzden biz olamadık biz. Salak gururumuzu duygularımızın önünde tuttuk hep.

Umarım bütün acizliğimle yazdığım bu mektup beni gözünde acınası biri yapmaz. Benden nefret etmen önemli değil ama bana acımana katlanamam.

Unutma beni Jungkook. Tek taraflı kalmasın bütün bu anılar, acılar. Benim kalbim acıdığında seninki de acısın, böylece hatırla beni. Başka tenlerde benim kokumu al, başka dudaklarda benim tadım kalsın. Tenin her dokunuşunda hatırlatsın beni sana. El ele yürüdüğümüz sokaklarda bir başına yürürken hatıralar öyle bir nüfuz etsin, öyle bir acıtsın ki canını... Kırmızı kapılı evin yanından geçemez ol. Attığın her adımda, gölgende beni hisset.

Tüm bunları dilerken gözlerimden inen yaşları görmeni isterdim Jungkook. Başkalarının yanında ağlamaktan ne kadar nefret ettiğimi biliyorsun. Seni ne kadar sevdiğimi ben söyleyemem ama gözyaşlarım hatırlatır belki sana.

Tüm bu kötü dualarım bir kenara, yalnız tek bir dileğim var yaradandan. Yeryüzüne düşen her yağmur damlası benim adımı fısıldasın sana.

Unutama beni.

Chaeyoung.

01.09.2022

Continue Reading

You'll Also Like

70K 3.9K 25
Sadece benim kalbime senin sevginle doluydu. Sadece sen.. İnstagram|Texting|Fiction Başlangıç-Yayınlama: 12.09.2018 Bitiş: 18.11.2018 ~Oy verin laann...
forgotten By 𝒔

Fanfiction

2.1K 1.4K 10
Ben seni çok özledim, Sen beni özlemedin mi sevgilim?
215K 15.7K 26
pjm95: Ya arkadaş olalım ya sevgili olalım. Arkadaş olursak eğer canım daha çok yanacak. *Bu kitap kapağı Balaccie'nin Büyü Dükkanı'ndan satın alınmı...