E. T. - Jeon Jungkook

By stillwitthyou

13.1K 1.4K 3.3K

"Sen tamamen farklı bir dünyadansın Farklı bir boyuttan Gözlerimi açıyorsun Ve gitmeye hazırım Işığa doğru gö... More

1. Bölüm
2. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm / Final

3. Bölüm

430 43 126
By stillwitthyou

Jeon Jungkook

Okuldaki işimi hallettikten sonra annemi aramış ve şirkete gidemeyeceğimi söylemiştim. Nedenini sorunca uydurmuştum bir şeyler oda çok bir şey dememişti neyse ki.

Bir an önce eve gitmek istiyordum. Hina ne yapmıştı merak ediyordum çünkü. Umarım Bam'dan korkmamıştır ve eve biri gelmemiştir.

Ne kadar işimi erken bitirmeye çalışsam da saat üçe geliyordu. Kaç saattir yalnızdı ve canı sıkılmış olmalıydı.

Arabayı evin önünde park edip içinden çıktım ve eve doğru gidip kapıyı açarak içeri girdim.

"Hina!"

Bam koşarak yanıma gelip bacaklarıma dolanınca güldüm ve eğilip başını okşadım.

"Hina nerede oğlum?"

Havlayarak içeri doğru koşmaya başlayınca bende peşinden ilerledim. Kaldığı odanın önünde durup içeri doğru havlamaya başladı.

"Tamam Bam, korkutma onu." dememle Bam havlamayı kesti.

Kapıyı çalıp "Hina gelebilir miyim?" diye sorduğumda sesini duyup kapıyı açtım.

"Merhaba."

Yanımda duran Bam'a korkuyla bakıp bacaklarını kendine çekti.

"Ne yapıyorsun burada?" dememle bana döndü ve eliyle Bam'ı göstererek konuşmaya başladı.

"Ben senin yaptığın yemeği yemeye gitmiştim ama o bana bağırdı. Bende buraya geldim."

Bam'dan hâlâ çok korkuyordu. Bir süre burada kalacaktı ve çoğu zaman evde Bam'la beraber yalnız kalması gerekecekti. Ona alışmalıydı biran önce.

"Yemek yemedin yani?" dememle başını salladı.

Başımı sallayıp elimi ona doğru uzatınca yavaşça elimi tuttu ve ayağa kalkarak arkama geçti.

Bam ona doğru yürüyünce ise iyice bana doğru yaklaştı.

"Bam salona geç." dememle hızla odadan çıktı. Bende Hina'yla beraber mutfağa doğru ilerledim.

Sandalyeye oturup masanın üzerindeki sandviçi eline aldı ve yemeye başladı. Bayağı acıkmış olmalıydı çünkü iştahlı yiyordu.

"Hina Bam'dan korkmana gerek yok. Aç kalmışsın bu yüzden."

"Ama o sürekli bana bağırıyor, çok korkunç."

"Hina Bam normalde çok uysal bir köpektir. Sadece sana alışması lazım, bunun için de biraz onunla vakit geçirmelisin."

"Ama korkuyorum." diye masumca konuştu.

"Evet, gözlerinin renginden belli oluyor bu." dedim gülümseyerek.

Sandviçini bitirip bana dönünce ayağa kalktım. Benim ardından oda kalktı ve beraber salona geçtik.

"Sen neden yemedin?" demesiyle "Ben okulda yedim." diye cevap verdim.

Bam yavaşça yanımıza yaklaşınca Hina bir adım geri çekildi.

"Sakin ol."

Bam biraz daha ona yaklaşıp bacaklarına başını sürtünce gülümsedim. Alışmaya başlamıştı Hina'ya.

Yere eğilip Bam'ın başını okşamaya başladığımda Hina'da beni taklit edip eğildi ve elini yavaşça başına yaklaştırdı.

Bam başını kaldırıp elini yalayınca gözlerini büyütüp şaşkınlıkla bana döndü.

Kıkırdayıp "Seni sevdi." dememle hafifçe tebessüm edip Bam'ın başını okşamaya başladı.

...

Kapı çalınca ayağa kalktım ve kapıya doğru ilerledim. Bizimkilerden biri gelmişti muhtemelen. Sabah gelmedikleri için minnettardım, eğer gelip Hina'yı görselerdi durumu toparlayamazdım. Benden duymaları daha iyi olurdu.

Kapıya açmamla yanılmadığımı anladım. Taehyung hyung "Naber?" diyerek içeri girip kendini salondaki koltuğa attı.

Bende içeri girip karşısındaki koltuğa oturdum. "Bir şey mi oldu hyung?"

"Evine gelmem için bir şey mi olması lazım?" deyip kaşlarını çatmasıyla başımı iki yana salladım.

"Sadece dün beraberdik, gelmeni beklemiyordum. O yüzden sordum."

"Yeni bir mekan açılmış, akşam oraya gideceğiz. Bende Hoseok hyunglara geçiyordum, seni de alayım beraber gidelim diye geldim."

"Sen git, ben gelmeyeceğim."

Hina'yla bir şeyler almaya gidecektik. İşimiz geç biterdi. Hem onu evde bırak eğlenmeye gidemezdim, içim rahat etmezdi.

"O nedenmiş?"

"Çünkü-"

"Ben hazırım." Hina'nın içeri girmesiyle ikimizinde bakışları ona döndü.

Ona giymesi için gömleğimi vermiştim, daha rahat eder diye ama galiba hata etmişim.

"Jungkook, öncelikle bu kız kim? Ve yeni bir tasarımın mı bu?"

Hina sarıya çalan gözleriyle Taehyung hyunga bakmaya başlayınca ayağa kalktım ve önünde durdum.

"Ters giymişsin, düğmelerinin önde olması gerekiyor." dememle bana gözlerini kırpıştırarak baktı.

"Ben benim elbisem gibi olduğunu düşünmüştüm. Özür dilerim." demesiyle derin bir nefes aldım.

Kendi elbisesinin düğmeleri arkadan iliklendiği için gömleği de öyle sanmıştı. En başta açıklamam gerekiyordu ona. Ayrıca her şeyde özür dilemesi de kendimi kötü hissettiriyordu.

"Özür dilemene gerek yok Hina. Gidip değiştir ve gel, tamam mı?" Başını salladı ve gözlerini bize merakla bakan Taehyung hyunga çevirdi.

"O kim?"

"O benim arkadaşım."

"İyi biri mi?" demesiyle onu onayladım. "Çok iyi biri."

Başını sallayıp arkasını dönerek odasına gitmeye başladı. Bende derin bir nefes alıp Taehyung hyunga döndüm.

İmalı sırıtışıyla yüzüme bakınca gözlerimi devirdim ve gidip koltuğa yeniden oturdum.

"Ben anladım neden gelmediğini... Güzel kızmış."

"Hyung saçmalama, aramızda öyle bir şey yok." dememle 'tabi tabi' anlamında başını salladı.

"Ne zaman tanıştınız? Bizim niye haberimiz yok?"

"Dün gece tanıştık hyung."

Kaşlarını çatıp "Lan tek gecelik mi?" deyince ofladım.

"Öyle bir şey değil diyorum hyung. Aramızda bir şey geçmedi, geçmeyecek de. Sadece yardıma ihtiyacı vardı, bende yardım ediyorum. Bu kadar."

"Ne yardımı?"

"Yardım işte hyung! Neden sorguluyorsun bu kadar?"

Arkasına yaslandı ve "Eve birini getirmene şaşırdım çünkü." dedi.

Derin bir nefes aldım ve "Aramızda öyle bir şey yok." dedim tekrar.

"Ayrıca bir süre ilişki falan istemiyorum."

"O nedenmiş?"

"Canım öyle istiyor." dememle gözlerini devirdi. Ayağa kalkıp "Ben gideyim o zaman." dedi ve kapıya doğru döndü.

Bende ayağa kalkıp peşinden ilerlemeye başladım.

"Akşam gelin beraber, bizimkilerle de tanışır. Madem bir süre seninle kalacak." demesiyle "Bakarız." dedim.

Hina'yı öyle bir ortama sokmak iyi bir fikir miydi emin olamıyordum. Arkasını dönüp kapıyı açacakken tekrar bana döndü.

"Gömleği neden öyle giymişti bu arada? Yeni tasarım falan mı?"

"Nasıl giyeceğini bilmiyordu çünkü." dedim daha fazla dayanamayıp.

Kaşlarını çatıp "Nasıl yani? Gömleği nasıl giyeceğini nasıl bilmez?" dedi.

"Hyung... Hina Dünya'lı değil... o bir uzaylı."

Yavaş yavaş söylememle kaşları havaya kalktı. Bende konuşmaya devam ettim.

"Dün buldum onu. Ceza almış kendi gezegeninde ve buraya gönderilmiş. Hiçbir şey bilmiyor burayla ilgili, bende yardımcı oluyorum işte."

"O ne dedin?"

"Uzaylı diyorum hyung. Salvanya diye bir gezegenden gelmiş. Bende inanmadım başta ama gözlerinin ve saçlarının rengini falan değiştirebiliyor."

"İçtin mi sen?" Elini omzuma koyup konuştuğunda gözlerimi devirdim.

İnanmamıştı. Gerçi inanmaması çok normaldi. Biri gelip bana bunları anlatsa bende böyle tepki verirdim.

"İçmişsin, bunun başka açıklaması yok. Saçma sapan konuşuyorsun resmen, bende ciddi bir şekilde dinliyorum burada seni. Git bir duş al bir şey yap. Gidiyorum ben." deyip arkasını döndü.

"Hyung, ben ciddiyim. O gerçekten uzaylı. Akşam bunu kanıtlayağım hepinize." dememle başını iki yana salladı ve "Kahve içip duş al Jungkook. Kendine gel biraz." deyip dışarı çıktı.

...

Hina girdiğimiz her yere hayranca bakıyordu. Renkli kıyafetler ilgisini çok çekmişti. Bana söylediğine göre onların ülkesinde sadece beyaz renkli kıyafetler kullanılıyormuş. Bu yüzden renkli olanları ekstra sevmişti.

"Jungkook o ne?"

Eliyle işaret ettiğim yere döndüğümde çocuklar için olan atlıkarıncaya baktığını gördüm ve gülümsedim.

"O bir çeşit oyuncak ama buradaki çocuklar için."

Gözlerini büyüterek bana döndü ve "Büyükler içinde mi var?" diye sordu.

Gülümseyip onu onaylamamla yeniden atlıkarıncaya döndü.

Yürüyen merdivenlerin oraya geldiğimizde kolumu tuttu. İki kere daha binmiştik ama sanırım düşmekten korkuyordu. Yavaşça adımını atıp merdivene çıktığında merdivenin hareket etmesiyle dengesini kaybetti ve hemen arkasında olan benim üzerime geldi.

Elimi beline atıp onu sabit tuttuğumda gözlerini kırpıştırarak bana bakmaya başladı. Birbirimize çok yakın olduğumuzu farkettiğimde boğazımı temizleyip yüzümü başka tarafa çevirdim ve onun dik durmasını sağladım.

Yukarı çıktığımızda derin bir nefes aldım ve alacağımız son şey olan iç çamaşırı mağazasına doğru ilerlemeye başladım.

Hina'da hemen yanımda etrafa şaşkın bakışlar atarak geliyordu. Bu hali çok tatlıydı.

Mağazadan içeri girdiğimizde elimdeki poşetleri yan tarafa bıraktım ve bir çalışan bulmak için etrafıma bakmaya başladım.

İleride birini görmemle onun yanına doğru ilerledim. Bana dönüp gülümsedi ve "Merhaba, nasıl yardımcı olabilirim?" diye sordu.

"Merhaba, biz iç çamaşırı alacaktık?" deyip Hina'yı göstermemle başıyla beni onaylayıp kadın iç çamaşırlarının olduğu kısıma doğru ilerlemeye başladı.

Hina'yı belinden tutup ilerletmeye başladığımda bakışlarını etraftan çekip önüne bakmaya başladı.

"Nasıl bir şey istiyorsunuz? Burada dantelli modellerimiz mevcut. Ya da sade-"

"Sade alalım biz." Başını sallayıp modelleri bize gösterdi. "Kaç beden olsun?"

Hina'ya dönüp göğüslerine baktığımda birden ne yaptığımı farkedip önüme döndüm.

"Şey... kaç beden olur sizce?"

"Deneyebilir isterseniz."

Hina tek başına sütyen giymeyi beceremezdi ki. Daha önce hiç giymemişti sonuçta.

"Yok bizim acelemiz varda. Siz tahmini bir şeyler verin. Olmazsa ben tekrar gelip alırım." dememle beni onayladı ve birkaç takım çıkartıp bana uzattı.

"Başka bir şey var mı?"

"Pijama takımı alacağız, rahat ve renkli bir takım olsun."

"Jungkook bundan alabilir miyiz?"

Hina'nın sesini duymamla yan tarafıma baktım. Gösterdiği şeyi görmemle ise öksürmeye başladım.

Mankene giydirilmiş kırmızı bir jartiyer takımını hevesle bana gösteriyordu.

Ne ara yanımdan ayrılmıştı ve onu nereden bulmuştu?

"Beyefendi iyi misiniz?" Çalışan kadın endişeyle sorduğunda onu onayladım ve Hina'nın yanına ilerleyip elini tuttum.

"Onu alamayız Hina." dememle dudaklarını büzdü.

Muhtemelen renginden dolayı hoşuna gitmişti ama olmazdı. Onu alamazdık.

"Ama çok güzeldi rengi." Tam tahmin ettiğim gibi rengi için istiyordu.

"Sana kırmızı başka bir şey alacağım ama o olmaz, anlaştık mı?" dedim ona dönüp.

Gözlerini yeniden jartiyer takımına çevirip istemeye istemeye başını salladı.

Çalışan kadına döndüğümde gülüşünü saklamaya çalışıp öksürdü. Rezil olmuştuk kadına.

"İsterseniz paketleyebilirim. Hanımefendiye small beden olur."

"Hayır istemiyoruz." diye net bir şekilde konuştum ve devam ettim. "Pijama takımı kırmızı olsun lütfen."

Beni onaylayıp yanımızdan ayrılınca Hina'ya döndüm. Hâlâ o takıma bakıyordu. Saniyelik o takımı onun üzerinde düşününce kendime lanet ettim.

Bir an önce buradan çıksak iyi olacaktı.

...

Bölüm hakkındaki görüşlerinizi alayım.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Sizi seviyorum~~~

Hoşçakalın~~~~

Continue Reading

You'll Also Like

12M 586K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
46.2K 2.3K 14
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
35.2K 1.9K 32
Kızın sesini duyunca Alaz'ın omuzları gevşedi. "Öldüm, Asi." Gözlerini kızın yüzünde dolaştırdı. "Sensiz geçirdiğim her gün biraz daha öldüm." Asi al...
86.5K 3.5K 30
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...