Yeraltı Güneşi

By hunterwinchester

277K 11.5K 3.2K

Bundan asırlar önce, bir maden kazası sonucunda yeraltındaki işçiler nefes almakla kendi kanında boğulmak ara... More

Yeraltı Güneşi
1. ''Meraklı'' ☼
2. ''Sır'' ☼
3. ''Amaç'' ☼
4. ''Flashback Bölümü'' ☼
5. ''Umutsuzluk'' ☼
6. ''Hayaller'' ☼
7. ''Çukur'' ☼
9. ''Çöpçatan'' ☼
10. "Melodi" ☼
11. ''Düşüş'' ☼
12. "Gerçekler'' ☼
13. ''İtiraf'' ☼
14. ''Spor'' ☼
15. ''Rüşvet'' ☼
16. ''Şans'' ☼

8. ''Sabırsız'' ☼

7.4K 481 63
By hunterwinchester

Melanie ilk defa elini sürecek olduğu bıçağın soğuk kabzasını kavradı. Bütün vücudu titriyordu. Boğazı kurumuş, yutkunamıyordu. İşin aslı şuydu ki; korkuyordu. Başarısız olmayı, rakiplerinin onu hafife almasını hiç mi hiç istemezdi.

Mark ve Edward, önce herkesten tek tek bıçağı duvarın ortasındaki hedef tahtasına fırlatmalarını istemişti. Henüz hiçbir alıştırma yapmamış olmasına rağmen grubun yarısı iyi sonuç almış, hedefi sadece birkaç santimle ıskalamışlardı.

Yine en sona Melanie kalmıştı ve şimdi beceriksizliğiyle yüzleşmek zorundaydı. Hayatında hiç böyle bir şeye kalkışmamıştı. Bıçak yönünü şaşırıp korkusuzca hedef tahtasının biraz yanında duran Edward'ı öldürebilirdi bile, o derece yeteneksizdi bu konuda.

Tamam, sakin olmalıydı. Bu dünyanın sonu değildi. Yapamazsa yarışlardan atılmayacaktı ki! Zaten bu sadece bir denemeydi. Sonrasında tahminince Edward ve Mark tarafından özel olarak eğitileceklerdi bu konuda. Gelen deli cesaretiyle bir anda rastgele fırlattı bıçağı.

Pekala, vınlayarak hedefini bulan bıçak kimseyi öldürmedi, veya kimse Melanie'ye gülmedi de. Şükürler olsun, diye içinden geçirdi.

''Fena değil.'' dedi Edward. ''Hiç fena değil.'' Atışına yorum yaptığı tek seçilenin kendisi olduğu gözünden kaçmamıştı Mel'in.

Melanie, hedeften bir karış yukarısına isabet ettirmişti. Mark bıçağı keskin olmayan kısmından tutarak her yeri iz olmuş tahtadan çekti.

''Pekala, kötü değildi. Tahminimce bir çoğunuz daha önce bıçağa elinizi dahi sürmediniz, buna rağmen ilk sefer için gayet iyiydiniz.'' Seçilenler'in gururları okşandı. Mark'ı sıcak bir tebessümle dinlemeye devam ettiler. ''Biliyorsunuz ki sizlerin arasından, dünyaya çıkacak iki kişiyi belirlemek için başvuracağımız yöntemler arasında bıçak fırlatma da var. Haksızlık yapmadan, hepinize eşit zaman ayırarak,'' Mark bu sırada Melanie'ye bir bakış attı. Melanie neredeyse kızarıyordu, böyle bir şeyi istemek gibi bir niyeti yoktu ki zaten! ''bıçak kullanmayı öğreteceğiz. Öğreteceğiz derken, mükemmel ustalar olmanızı kastetmiyorum, sadece, bu konuda bilgilenip hatrı sayılır bir beceriye sahip olacaksınız. Eğer neden kura çekmek gibi normal yollar yerine, Açlık Oyunları'ndaki gib...'' Mark birden bu insanların o romanı bilmediğini fark etti. Melanie ve diğerleri meraklı bir biçimde ona bakıyordu. ''Uhm, yani, normal yollar yerine neden zorlu sınavlardan geçmenizi istediğimizi merak ediyorsanız, açıklayabilirim. Hayallerinizi gerçekleştirmenin yanı sıra, size bir şeyler aşılamak bizim için büyük mutuluk olur. Amaçlarınız uğruna sonuna kadar savaşabileceğinizi, bir daha büyük ihtimalle gelecek hayatınızda tekrar yapmak zorunda kalmayacağınız beceri gerektiren işleri öğrenmek için çabalayacağınızı görmek istiyoruz.''

Edward, Mark'ın son derece resmi konuşmasına bir tezat oluşturacak bir şekilde, ''Ve tabii ki eğlence için!'' diye ekledi. O bu kadar uzun ve felsefik konuşmalar yapmaktan hoşlanmıyordu. ''Eğer hazırsanız başlayalım. Dört tane üçlü gruba ayrılacaksınız. Rupert, lütfen şurada durur musun?''

Edward'ın adını söylediği onun yaşlarında bir adamdı. Saçlarının iğrenç bir şekilde dağınık ve yağlı olmasını önemsemeyen bir tipe benziyordu. Yüzünde bezmiş bir ifade vardı. Hafif kambur duruyordu, ''umutsuzluk'' kelimesinin bir bedene sinsice sızmış hali gibiydi. Belki de o yüzden katılıyordu yarışlara. Buradan bıkmış ve yeni bir yerde sönmüş umudunu tazelemek istiyordu.

''Abigail, Rupert'ın yanına lütfen..''

Bunun üzerine sarışın bir kadın topluluktan ayrıldı ve adamın sağında durdu. Bir süre sonra Mel, Edward'ın onları yaşlarına göre ayırdığını fark etti. Orta yaşı üç kişi bir aradaydı. Aralarındaki en yaşlılarmış gibi görünüyorlardı.

''Cassandra, sen de Rupert, Abigail ve Jimmy'nin grubunun birkaç santim yanında dur.''

Cassandra'nın grubundakilerin yaşları birbirine fazla yakın değildi. Edward doğru eşleştirmek için çabalıyordu ancak geride sadece Melanie ve Mark yaşında adaylar kalmıştı. Gözüne daha büyük gözükenleri üçüncü gruba koydu. Şaşırtıcı bir şekilde, Julie üçüncü takıma girmişti. Oysa Melanie'yle aynı yaştaydılar. Geriye Melanie, Ernest ve Sasha denen bir kız kaldı. En küçükler, Melanie'nin tabiriyle de, ''en güçsüz olanlar'' onlardı.

''Tamam, gruplar hazır. Ben birinci, Mark'sa ikinci grupla ilgilenecek. On dakika sonunda üç ve dördüncü gruplara bakacağız. Lütfen sabredin.''

Edward eğilip üç bıçak daha alırken Melanie heyecandan tırnaklarını kemiriyordu. Sasha'ya bir bakış attığında, onun son derece rahat durduğunu gördü. Belki biriyle konuşmak Mel'i sakinleştirebilirdi, ha?

''Hey, merhaba!''

Kız üzüm yeşili gözlerini Melanie'ye çevirdi. Bakışlarının soğukluğu karşısına Melanie bir an afalladı. Kelimeler dilinin ucuna takılıp kalmıştı.

''Merhaba,'' dedi kız umursamaz bir edayla, daha sonra ikinci grupla ilgilenen Mark'ı izlemeye devam etti.

Ah, keşke bu kasıntı kız yerine Julie burada olsaydı, diye düşündü. Lanet on dakika bir türlü geçmek bilmiyordu. Bekledi, bekledi, bekledi. Sıkıntıdan intihar edecek kıvama gelmişken nihayet Sasha havalı olmayı bir kenara bırakıp Melanie'yle konuşmaya karar verdi.

''Gerçekten çok eğlenceliye benziyor.''

Sasha'nın bu beklemediği yorumu karşısında Melanie bir kez daha afalladı.

''Evet, ben de sabırsızlanıyorum.''

''Sabırsız olmak aptalların işidir, zaten eninde sonunda sıra bize de gelecek. Neden bekleyemiyorsun?''

Hadi ama! Bu kız insanları ezmekten başka bir şey bilmez miydi?

''Sen kim oluyorsun bana aptal diyorsun ki? Beklemekten sıkılıyorum, tamam mı? Bence asıl aptallık bir moron gibi oturup bekletilmeyi sevmek.''

İyice saçmaladığının da farkındaydı ama bu ani alev gösterisi Sasha'nın dikkatini çekmiş gibiydi.

''Bekletilmeyi sevdiğim falan yok benim! Kimse beni boş yere bekletemez, anladın mı? Ama burada bir emek veriliyor, ve eğer hayallerimize ulaşmak istiyorsak birazcık beklemekten zarar gelmez.''

Bu kız ne kadar kibirliydi böyle! Gerçekten, alıştırmadan önce Melanie'ye kötü bir moral olmuştu. Şimdi yaptıkları sinir bozucu tartışmayı ve Sasha'nın onu dolaylı yoldan alt etmesini düşünüp öfkelenecekti.

Melanie diğer çocukla konuşmaya yeltendi. Adı Ernest'ti. Okulun en çalışkan çocuklarından biriydi, haklarını savunmayı biliyordu. Züppe Larry ve yandaşlarının sürekli ders notlarını istediği ve ''ezik'' diye adlandırdıkları çocuktu. Ama Ernest onlardan hiçbir zaman korkup boyun eğmemişti. Cesur tavrını burada olarak da gözler önüne sunuyordu.

''Korkuyor musun Ern?''

''Kalp atışlarımın en üst düzeyde olduğunu göz önünde bulundurursak, evet. Ama eğer damarlarımda fokuran heyecanı işin içine katarsak, hayır. Korksaydım, bir şeyi yapmayı bu kadar isteyemezdim. Otomatik olarak tabanları yağlayıp kaçmak isterdim. Sonuç olarak; hayır, korkmuyorum. Aksine çok ama çok heyecanlıyım!''

Melanie söylediklerinin sadece son kısmını anlamıştı. Ernest'in biraz uzun cevaplar verdiğine dair ününü duymuştu, Groundiam sadeliğine göre oldukça süslü cümleler kullanıyordu. Çok konuştuğu için onu yadırgayamazdı, kendisi de gerçekten kafa şişirirdi, özellikle heyecanlanınca!

''Uhm, evet. Kesinlikle.''

Ernest sırıttı. İnsanların kafalarını karıştırmayı seviyordu ve bu tepkilere alışkındı.

Melanie Ernest'in de yanından ayrıldı. İki grup arkadaşı da gerçekten zeki ve Groundiam standartlarına göre biraz da tuhaf insanlardı. Mel, kendini bu iki insanın arasında gerçek bir aptal gibi hissetti. Sıradışı bir özelliği yoktu. Yarışların varlığını öğrenmeden önce kendini farklı sanıyordu. Özgürlüğe aşık olan tek kişi olduğunu düşünüyordu. Oysa tamı tamına on bir, Mark ve Edward'la birlikte on üç kişiyle aynı duyguları paylaştığını öğrenmişti, artık kendisini oldukça sıradan hissediyordu. Çılgın ruhu dışında tutunabileceği bir farklılığı bulunmuyordu.

''Evet, sırada üçüncü ve dördüncü gruplar var. Bir ve iki, lütfen şuraya geçin, üç ve dört, siz de buraya.''

Gruplar, Edward'ın dediğini yaptı. Mark, Melanie'nin bulunduğu gruba yaklaştı.

''Eğitmeniniz ben olacağım.''

Sonra bir şey oldu. Nedense, Sasha'nın nefesinin kesildiğini hissetti. Kıza gözlerini kısarak baktığında, işin aslını anladı. Sasha Mark'tan hoşlanıyordu! Melanie, bu işlerde iyiydi. Kimin kimden elektrik aldığını bir çırpıda anlayabilirdi. Ve bu kızın Mark'a yanık olduğundan emindi. Daha sonra bunu Sasha'ya karşı koz olarak kullanacağını aklının bir köşesine yazdı.

Mark, hepsine birer bıçak verdi. Melanie, artık yavaş yavaş aşina olmaya başladığı keskin aleti elinde sıkıca tutuyordu.

''Öncelikle, bıçaktan korkmamanız gerekiyor. Onu tutmaya alışmanız ve düzgün tutmanız çok ama çok önemli. Bıçağı, ortasından, yani tam denge noktasından tutacaksınız.''

Anlamaları için biraz duraksadı ve nasıl tutulacağını gösterdi.

''Evet, Ernest, böyle iyi. Melanie, elin keskin tarafa çok yakın, bir santim kaydırman iyi olacak. Ah, Sasha. Tamamen yanlış.''

Mark Sasha'nın tutuşunu düzeltmek amacıyla eline dokununca kız ölecek gibiydi. Melanie kıkırdayınca Sasha öldürücü bakışlarla ona baktı. Mark tekrar eski yerine geçince, ''Onu beğeniyorsun.'' dedi Mel.

''Ne?''

''İnkar etme.''

''Hayı...''

''Bıçakları tutmayı öğrendiğinize göre, diğer aşamaya geçebiliriz. Bıçağı, başımızın hizasında tutacağız. Ve en önemli tekniklerden biri, çok hafif eğilmek. Fırlatmadan önce hedefi iyi takip edin. Hedefi görmekte zorlanıyorsanız, gözlerinizi kısabilirsiniz. Şimdi fırlatmak için pozisyonunuzu alın.''

Melanie dizlerini az miktarda kırdı, artık o kadar korkmuyordu. Tekniği kavradığını umuyordu.

''Sasha, önce sen lütfen.''

Mark'ın onunla konuşmasından mı yoksa başarısız olacağına dair korkusundan mı bilinmez bıçağı atarken aynı zamanda kusacakmış gibi görünüyordu. On dakika önceki soğukkanlı kız uçup gitmiş gibiydi.

''İlk atışından çok daha iyi. Ama hala geliştirilebilir. Sanırım biraz gergin olmandan kaynaklanıyor.''

''Evet, kötü bir gün oldu.''

Melanie bıçağı atmaya hazırlanmadan önce Mark'a bakıp onaylayan bir bakış kopardı.

Bıçak tok bir sesle beraber tahtaya saplandı.

''Vay canına! Bu iyiydi.''

Melanie, dişlerini göstererek güldü. Gerçekten de, hedefe çok az bir mesafe kalmıştı. Belki de, o kadar da vasat bir aday değildi.

Herkes bir kez fırlattıktan sonra, Edward ve Mark onlardan sıra olmalarını istedi. On iki aday, tek sıra halinde Tolledo Çukuru'nda dizildiler. Sıranın önünde kim olduğunu göremiyordu Melanie ama Edward'ın hayret dolu nidasını maalesef ki duymuştu.

''Tam on ikiden! Çabuk kavrıyorsun, Adrian.''

''Doğuştan gelen bir yetenek diyelim.'' diye omuz silkti çocuk. Ve sıranın sonuna geçti.

Melanie, endişeyle dudağını ısırdı. Sıçtığımın resmidir, diye düşündü. Çocuk çok yetenekliydi.

Başarılı birkaç atış, ve birbirini kovalayan saatlerden sonra Melanie ayakta durmakta zorlanıyordu, ama buna değmişti. Seçilenler, gerçekten kafa dengi insanlardı. Özellikle de Edward, her zaman Oscar'lık yorumlarıyla insanları coşturuyordu. Bu kadar eğleneceğini tahmin bile etmemişti. Diğerleriyle aralarındaki rekabet gözlerini kör eder sanmıştı. Bir kez daha önyargılı davranmıştı.

Tolledo Çukuru'na elveda demeye hazırlandılar. Edward ve Mark, herkesin güvenli bir şekilde çukurdan çıkmasına yardım etti. Edward, tekrar çukuru kamufle ettikten sonra, ''Yarın, aynı saatte aynı yerde olun.'' dedi.

Herkes dağılırken Melanie Sasha'nın yanına gitti.

''Sasha, Mark'tan hoşlanıyor, Sasha Mark'tan hoşlanıyor!!!''

''Kes şunu.''

''Bak, yarışlar başlayana kadar oyalanıcak bir şeyler arıyordum. Sana yardım edebilirim.''

''Ne konuda bir yardım?''

''Tabii ki Mark'ı etkilemen konusunda!'' Melanie sesinin çok yüksek çıktığını fark edemedi.

''Bağırma, aptal! Duyacaklar.'' Sasha bir süre düşündü, dudakları dümdüz bir çizgi halindeydi. ''Pekala, teklifini kabul ediyorum. Ama eğer, bunu bir kişiye dahi söylersen, seni doğduğuna pişman ederim.''

Melanie Sasha'nın tehditini duymazdan gelerek, ''Bu eğlenceli olacak!'' dedi.



-Kısa bir bölüm oldu sanırım, tüm konuları bir bölüme sığdırıp kafanızı karıştırmak istemediğimden burada kestim^^ Bu arada, önceki bölüm ithaf isteyenler arasından haksızlık olmaması için kura çektim, böyle daha adaletli olduğunu düşünüyorum, tekrar söylemeniz yeterli ithaf için, sizin de adınızı yazabilirim listeye. Hah, birde, sizce yarışlar bir-iki bölüm içinde mi olmalı? Yoksa biraz daha uzun mu sürmeli? Düşüncelerinizi belirtirseniz çok mutlu olurum!











Continue Reading

You'll Also Like

63.6K 1.9K 79
İşini ailesi gibi gören bi psikolog ve sinirlenince kimseyi tanımayan mafya aşka inanmayan adama aşkı öğreten kadın💖 Ateş ❤️ Ezgi
526K 51K 45
Yıllar önce kurtlara atılan bir darbede tüm omegalar katledilmişti ama Efendi Jeon; saklanmayı başaran genç ve güzel bir omega bulmuştu. #ukeV #Seme...
9.6K 702 7
İnci Eraslan&Aram Eraslan 19 yaşında olan incinin anne ve babasının ölümünden sonra amcasının yanında kalması amcasının onu zengin bir ağaya satması...
21.8K 2.3K 20
Vampirler ve cadılar yüzyıllardır birbirinden nefret eder ve birbirlerine yaklaşmazlardı İki kişi bu geleneği bozana kadar #Elf 1🥇2024:04:26 #Vampir...