Yalnız Çiçek

By zynpcee

2.1K 257 35

17 yaşında bir genç kızın hayatıyla başlayıp 25 yaşında bir anneye uzanan hikayemizde Zehra ile beraber bir y... More

Karakterler
Tanıtım
1.bölüm
2.bölüm
3.bölüm
5.bölüm
6.bölüm
7.bölüm
8.bölüm
9.bölüm
10.bölüm
11.bölüm
12.bölüm
13.bölüm

4.bölüm

67 11 0
By zynpcee

Uzunca verilen aranın ardından arka arkaya 3 bölüm geliyor...Hazır mıyız?

Keyifli okumalar...

🖤

Aklımda onlarca soru ile gece geç saate kadar çalışmaya çalışmamın sonucunda pes edip kukaklığımı kulağıma taktım. Telefonumdan sevdiğim şarkıları topladığım listemi açıp dinlerken yarını düşündüm. Hayatımın en heyecanlı, kalbimi en zorlayacak günü olacağı kesindi ama bir yandan da huzursuzdum. Daha önce hiçkimse karşıma geçip benden hoşlandığını söylememişti. Ve bugün bunu yapan da alelade biri değil, Ateş'ti. Yarın ne diyecektim Ateş'e? İlk gördüğüm günden beri ona aşık olduğumu söyleyecek kadar cesur değildim bu bir gerçek ama karşısında kendimi aptal durumuna düşürebilecek kadar aşık olduğum için de korkuyordum. İçimdeki huzursuzluk ve heyecan beni boğmaya başlayınca kulaklığımı çıkartıp gözlerimi kapattım ve kendimi uyumaya zorladım. Yarın ola hayrola diye kendimi sakinleştirip bir süre sonra da rüyalar alemine geçiş yaptım.

Sabah erkenden kalkıp anneme mutfakta yardım ettim. Birlikte kahvaltıyı hazırladık ve ailecek güzel bir sohbet eşliğinde yedik. Babam bugün neler yapacağımı sordu. Ben de Talha ile ders çalışacağımızı söyledim. Şuan için Ateş'le görüşeceğimi söylemeye çekinmiştim çünkü. Babam çok anlayışlı bir adam olsa da özellikle sınav senesinde böyle bir konuda ne düşüneceğini bilmediğim için en azından şu aşamada kendime saklamaya karar vermiştim. Her ne kadar bu durum beni rahatsız etse de bu aşamada böylesi daha iyiydi.

Vakit yaklaşınca altıma kot bir pantolon üzerime siyah bir kazak ve kot ceketimi giydim. Saçlarımı da herzamanki gibi aşağıdan topladım. Ders çalışmak için kitap ve gerekli bikaç şeyi sırt çantama koyup evden çıktım. Talha'nın bahsettiği Hayal kafeye vardığımda kapının önünde duraksadım. Bu kafenin önünden birçok kez geçmiş ama hiç girmemiştim. Dışarıda takılacak arkadaşım olmadığı içindi belki de. Tek başıma bir yere gidip oturmak istersem sadece Alaaddin tepesinde ara sıra gittiğim çay bahçesinde oturmayı tercih ediyordum. Yine de burasının güzel olduğunu, canlı müzik yapılan bir mekan olduğunu duymuştum. Acaba canlı müzik yapılan saatler ne zamandı? Umarım bir yerde yazıyordur. Bir sonraki dersi o saatlere yakın zamana denk getirir belki kısa bir süre de olsa izleyebilirdim.

İçeri girdiğimde Talha'yı görmem uzun sürmedi. Beni görünce gülümseyerek ayağa kalktı. "Hoşgeldin."

"Hoşbulduk."

"Otursana..."

Ders çalışmak için fazla hevesli görünen haline gülümsedim. "Çalışmayı bukadar çok istediğini tahmin etmemiştim. Çok hevesli gördüm seni."

"Biraz öyle. Ama tabi ki sadece ders değil mesele. Seninle çalışacak olmak da bir etken."

"Öğretmek konusunda tecrübem yok yalnız. Bukadar heveslenmenin sonucunda hayal kırıklığına uğrayabilirsin."

"Uğramam. Sen beni kırmayıp geldin ya bu bile yeter."

Gözlerime uzun uzun bakmasından tedirgin olup gözlerimi kaçırdım. Çantamdan kitaplarımı çıkarttım. "Başlayalım mı?"

"Önce birşey sormak istiyorum."

"Ne hakkında?"

"Dün Ateş'le aramızda geçen tartışma...Sanırım rahatsız oldun."

"Evet." Tereddütsüz verdim cevabımı çünkü gerçekten rahatsız olmuştum.

"Ben neden öyle tepki verdiğini anlamadım ama o istiyor diye senden...yani seninle arkadaş olmaktan, ders çalışmaktan vazgeçmem. Ama eğer sen istiyorsan daha hiç başlamadan bırakabiliriz."

Kafamı iki yana salladım gülümseyerek. "Benim için ders konusunda birilerine yardımcı olmak sorun olmaz emin ol. Sana ya da Ateş'e ders çalıştırmayı ben kabul ettim. Siz istedikçe de buna devam edebilirim."

Derin bir nefes alıp verdi. "Nasıl rahatladım anlatamam. Bir an bu olay yüzünden vazgeçmenden korkmuştum."

"Vazgeçsem bugün gelmezdim."

"Haklısın ama yine de senden duymam gerekiyordu."

"Peki ozaman, duyduğuna göre çalışmaya başlayabilir miyiz?"

O dakikadan sonra yaklaşık 2 saat kadar durmadan çalıştık. Arada gelip giden çay, kahve eşliğinde epey soru çözdük. Sonunda Talha oflayarak arkasına yaslandı. "Kafam patlayacak birazdan. Çok yoruldum."

"Bugünlük yeter zaten. Bence daha sonra devam edelim."

"Çok iyi olur valla. Beynim beyaz bayrak çekmiş durumda şuan."

Ben de yorulmuştum açıkçası. Tek başıma soru çözerken, konu tekrarı yaparken aralıksız 3 saat çalıştığımı biliyorum ve hiç yorulmuyordum. Şimdi ise 2 saatte pilim bitmişti.

"İnanır mısın ilk kez ders çalışırken yorulduğumu hissettim. Hocalarımızın değerini daha iyi anladım. Anlatmak hem keyifli hem de yorucuymuş."

"Yordum seni de ya. Üzüldüm şimdi."

"Saçmalama üzülecek birşey yok. Dedim ya yorulsam da çok keyif aldım."

"O zaman haftaya da çalışıyoruz?"

"Tabi ki. Yine aynı saatte burda çalışırız istiyorsan."

"Şuan daha çok istediğim birşey yok emin ol. Ee o zaman birer kahve daha içer miyiz? Bu kez keyif kahvesi olsun."

"Aslında benim biraz işim vardı. Sana ayıp olmayacaksa kahveyi daha sonra içsek?"

"Dediğin gibi olsun ozaman. Ama telafi edeceğimize söz vermen gerek."

"Tamam söz. Telafi ederiz..."

Vedalaşarak çıktım ordan ve telefonumu çıkartarak Ateş'i aradım. İlk çalışta açılan telefonla elimde olmadan gülümsedim. "Selam." diyebildim sadece.

"Selam. Ben de aramanı bekliyordum sabırsızlıkla. Nerdesin?"

"Hayal kafeden çıktım şimdi."

"Tamam. Nerde buluşalım?"

"Bilmem. Alaaddin dışında çok gittiğim yer yok açıkçası."

"Tamam ozaman sen geç ben de geliyorum yarım saate."

"Tamam görüşürüz."

Heyecanla telefonu kapatıp çantama koyarken önüme bakmamanın sonucu birine tosladım. Ya da bir şeye mi demeliyim? Kafamı nasıl çarptıysam acıdı. Duvar mısın mübarek?

"Yok duvar değilim. Henüz o mertebeye erişemedim."

Sesinden eğlendiği belli olan vatandaşın yüzüne bakmak yerine içimden söylemem gereken şeyi dışımdan söylemenin verdiği utançla özür dileyerek uzaklaşmayı seçtim. Kendime kıza kıza herzaman gittiğim çay bahçesinde en sevdiğim masaya oturdum. Ve Ateş'i beklemeye başladım. Kalbim deli gibi atıyordu ve Ateş gelince nasıl davranacağımı kestiremiyordum. Bu belirsizlik de bana kafayı yedirtebilirdi her an.

Neyse ki çok beklemedem geldi Ateş. Kısa bir selamlaşmanın sonunda birer çay söyleyip sessizleştik. İkimizden de çıt çıkmıyordu resmen. Çaylar geldikten sonra açıldı neyse ki dili.

"Uzun zamandır bu konuşmayı yapmak istiyorum seninle aslında. Ama o kadar kendini dış dünyadan soyutlamıştın ki sana ulaşmak imkansız gibiydi. Birden pat diye karşına çıkıp senden hoşlanıyorum demek de benim için doğru bir yol değildi açıkçası. O yüzden doğru zamamı bekledim. Şimdi de doğru olduğunu düşündüğüm bir zaman. Daha fazla gecikmek istemiyorum Zehra. Ben...Senden çok hoşlanıyorum."

Kalbimin atışı şuan ülke sınırları dışından bile duyulabilirdi muhtemelen. Ama soğuk kanlı ve mantıksal yanıma kulak vermeye çalıştım şuanki duygu yoğunluğuma rağmen. "Neden peki? Yani daha önceki kız arkadaşlarını düşününce senin ilgini çekemeyecek bir tip olduğumun farkındayım."

"Belki diğer kız arkadaşlarım tamamen yüzelsel bir beğeniden öteye geçemediği için onlarla olmamıştır? Ayrıca kendinin güzel olmadığını mı düşünüyorsun sen?"

"Düşünmüyorum. Biliyorum. Lütfen birbirimize karşı dürüst olalım. Okulda asosyal inek, dört göz gibi, hatta diş tellerimle ilgili de birsürü lakapla biliniyorum. Sen ise okulun popüler çocuğusun. Yani şimdi sence bu denklem normal mi?"

"İşte sen de herkes gibi yüzeysel düşünüyorsun. Ben senin diş tellerini ya da gözlüklerini değil, o gözlüğünü arkasındaki bakışlarını, o tellerin gizleyemediği güzel gülüşünü görüyorum."

Çayımdan bir yudum daha aldım titreyen elime mani olamayarak. Tam ne söyleyeceğimi düşünürken elimin üzerinde hissettiğim eliyle daha da arttı heyecanım.

"Lütfen bize bir şans ver. Sadece tek bir şans istiyorum senden."

Gözlerim ellerimize takılı, heyecanımı bastırma çabamın boşuna olduğunu bile bile sakinleşmeye çalıştım. Ne demeliydim? Ateş'e aşık olduğum ilk günden beri hayalini bile kurmaya cesaret edemediğim şeyi yaşıyordum şuan ve gerçekten ağzımı açacak halde değildim.

"Birşey söylemeyecek misin?"

Bana asırlar gibi gelen uzun sessizliği yine Ateş bozdu. Ben de tüm cesaretimi toplayıp baktım gözlerine ve gülümsedim. "Ben hiç böyle bir şey yaşayabileceğimi düşünmemiştim. O yüzden biraz heyecanlıyım sanırım."

"Emin ol ben de en az senin kadar heyecanlıyım. Vereceğin cevaptan da tırsmıyorum desem yalan olur."

"Neden ki? Sen özgüveni yüksek birisin. Reddedilmekten korkacak biri değilsin."

"O senden önceydi." Gülümseyerek söylediğiyle ben de artık itiraf zamanım geldiğini düşündüm. "Ben duygularımın karşılıklı olmasını beklemediğim için şaşkınım ama mutluyum da."

"Burdan senin de benden hoşlandığını mı anlamalıyım?"

Gözlerimi kaçırıp kafamı sallayarak onayladım. Ateş'in sesine yansıyan mutluluk uzansam tutacağım kadar somuttu.

"Beni nekadar mutlu ettiğini sana anlatabilmek isterdim. Aylardır kendimle savaşıyorum. Ama hiç aklıma gelmedi duygularımın sende bir karşılığı olduğu. Hep umut ettim ama açıkçası inanmıyordum da. Şuan söylediklerin...Sanırım yeryüzündeki en mutlu insan olabilirim şuan."

"Abartma Ateş. Sen Ateş'sin. Okuldaki tüm kızların kalbini çalan, hepsini kendine hayran bırakan adamsın. Gerçekten anlamamış olduğuna inanmıyorum."

"İlgilendiğim tek kişi sendin. Ve anlamadığım için bende kızgınım şuan kendime. Belki anlasam çok daha önce gelirdim karşına. Ama olsun. Ne demişler? Geç olsun, güç olmasın."

"Doğru, haklısın."

"O zaman artık sevgiliyiz değil mi?"

Gülümseyerek başımı salladım. İçimden atamadığım endişelerime rağmen Ateş'i yaşamam istedim ve kabul ettim.

Bundan sonrasını zaman gösterecekti artık.

--

Günler günleri kovaladı. Okuldaki herkes öğrendi Ateş'le aramızdakileri. Artık sevgili olduğumuzu bilmeyen yoktu. Bazıları kıskançlıkla bakarken bazıları beni tabi ki Ateş'in yanına yakıştırmadığı için küçümseyici bakışlar atıyordu. İlk günlerde rahatsız olsam da artık takılmıyordum. Çünkü Ateş kimseden çekinmeden elimden tutunca kendimi daha güçlü hissediyordum. Ve söylenen her şeyi kulak arkası ediyordum.

Şuan tuvalette kabinlerden birine girdiğim sırada içeride konuşan bikaç kızın sesi de diğerlerinden pek farklı değildi.

"Ateş nasıl bakar öyle birine aklım almıyor."

Seslerinden anladığım kadarıyla bunlar bizim sınıftaki kızlardı.

"Bence bu da Ateş'in oyunlarından biri. Yoksa Ateş kim, Zehra kim. Gerçekten Ateş'in o kızdan hoşlandığını düşünmüyorsunuz değil mi?"

"Bilmiyorum Müge. Ateş sürekli o kızın yanında. Elini tutuyor falan. Ne bileyim...Kafam karıştı."

"Canım sen Ateş'i tanımıyor musun? İyi oyuncudur o. Var kesin aklında bişey."

Onlar çıkınca ben de çıktım bulunduğum kabinden. Aynaya bakıp söylenenleri düşündüm. Evet günlerdir herkes aynı şeyleri söylüyordu ama Ateş bana karşı öyle ilgili ve sevgi doluydu ki inanmıyordum hiç birine. Sadece bu kadar mı çirkinim? Bu kadar mı yakışmıyorum sevdiğim adamın yanına diye kendime kızıyordum.

Bir an düşündüm...Belki sadece bu sesleri susturmak için biraz daha dikkat etmeliydim kendime. Hiç alışık değildim bakımlı olmaya ve bana öneride bulunacak bir arkadaşım da yoktu. Ne yapmam gerektiğini de bilmiyordum.

Herşeye rağmen Ateş'in beni bu halimle sevdiğini ve şikayetçi olmadığını düşününce vazgeçtim aklımdan geçenlerden. Beni başkalarının düşünceleri ilgilendirmemeliydi. Ateş rahatsız hissetmedikçe ne derlerse desinler diyerek sınıfa doğru ilerledim.

"Zehra!"

Talha'nın sesiyle ona döndüm gülümsemeye çalışarak. "Efendim?"

"Şey...Ya aslında ben birşey soracaktım."

"Dinliyorum?"

"Şimdi siz Ateş'le birliktesiniz ya...Yani o da benimle çalışmandan pek haz etmiyor malum. Yarın çalışacak mıyız diye merak ettim."

"Bizim çalışmamızın Ateş'le alakası yok ki. Birşey diyeceğini de sanmıyorum zaten. Yine aynı saatte Hayal kafede çalışırız merak etme."

"Aranızda sorun olacaksa..."

"Olmaz. Eminim anlayış gösterecektir."

"Sen öyle diyorsan...Yarın görüşürüz ozaman."

"Görüşürüz."

Sınıfın kapısına gelince beni bekleyen Ateş'i görmemle gülümsedim. "Ne yapıyorsun burda?"

Elini kulağımın arkasından kurtulan bir tutama götürüp tekrar kulağımın arkasına yerleştirdi. "Sevgilimi görmek istedim dersten önce. Uğur getirir belki ve dersi anlarım dedim."

"Umarım öyle olur ozaman."

"Ders çıkışı kaybolma. Bu ders arasında seni göremeyince eksik hissettim."

"Lavaboya gitmiştim. Haber vermek aklıma gelmedi üzgünüm."

"Üzülmen için söylemedim. Sadece seni görmemek bana iyi gelmiyor."

Gülümseyerek kaçırdım bakışlarımı. "Tamam bir daha yanından ayrılmam ozaman."

O sırada öğretmenimizin geldiğini görünce göz kırparak sınıfına ilerledi. Ben de sınıfa girip yerime oturdum. Ateş'ten sonra derslere odaklanmak eskisi kadar kolay olmuyordu ve buna acil bir çare bulmalıydım. Bir haftada normalde 2 günde çözdüğüm kadar soruyu ancak çözebilmiştim. Aklım, fikrim Ateş'le doluydu ve ne yapacağımı, nasıl bir çare bulmam gerektiğini bilmiyordum.

Ah aşk...

Ders çıkışına kadar her arada birkikteydi. Öğlen arasında da birlikte yemek yemiş, sohbet etmiştik uzun uzun. Ona hayallerimi anlatmıştım. Beni dinlerken bir ara dalıp gittiğini farkettiğimde nedenini sormuştum. Sadece hayallerimin onu etkilediğini, fazla masum olduklarını söylemişti. Bir an garip bir ifade gördüm bakışlarında ama üzerinde durmadım.

Çıkışta da beni eve bırakmayı teklif edince kabul ettim.

"Yarın buluşuruz değil mi?"

"Öğleden sonra Talha ile çalışacağız ama ondan sonra görüşürüz."

Yüzü düşmüş, canı sıkılmıştı. "Onunla çalışmandan hoşlanmıyorum."

"Bir söz verdim Ateş. En azından belli bir noktaya kadar onu çalıştırmam gerek. Yüzüstü bırakamam."

"Seni kimseyle paylaşmak istemiyorum anlamıyor musun?"

"İyi de beni paylaşmış olmuyorsun ki? Sadece haftada 1 kere ve 2 saatcik."

Sıkıntıyla nefes alıp verdi. "Peki. Sen öyle daha iyi hissedeceksen dediğin gibi olsun. Ama lütfen uzun sürmesin. O 2 saat benim için sandığından daha uzun emin ol."

"Tamam konuları hızlıca anlatır kısa sürede bitirmeye çalışırım."

Elimi tutup gülümsedi. Ben de aynı şekilde gülümseyerek karşılık verdim. Eve gidene kadar da yine kendimizle ilgili şeyler anlatarak geçirdik zamanı. Sonra da sokağın başında inip eve gittim. Dış kapıdan girerken baktığımda hala bekliyor olduğunu görünce gülümseyerek el salladım ve eve girdim.

Artık derse odaklanmam gerektiğini düşünerek hemen kitaplarımın başına kurulup çalışmaya başladım. Tabi herzamanki gibi telefonu uçak moduna alarak...

Akşam yemeğini ailecek yedikten sonra tekrar derse devam ettim. Günler sonra kendimi kaptırarak ders yapmayı başararak saat gece yarısına yaklaşınca kapattım kitabı. Sonra da telefonu uçak modundan çıkarttım. Saniyeler içinde arka arkaya bildirim sesi gelince gülümsedim. Eskiden kolay kolay bildirim gelmeyen telefonum günlerdir susmuyordu resmen.

Hemen gelen mesajlara girdim.

"Yarın Talha ile çalışmakta kararlı mısın?"

"Bence biraz daha düşün."

"Kıskanıyorum elimde değil."

"O it de damarıma basıyor ama ne yapayım."

"Sanırım ders çalışıyorsun ama ben seni şimdiden özledim."

"Bir an önce yarın olsun ve seni göreyim istiyorum."

"Zehra...Ne yaptın sen bana böyle?"

"Sensiz geçen her dakika işkence gibi."

"Özledim..."

Kalbim her mesajda biraz daha hızlanıyordu. Yüzümdeki sırıtmaya engel olmam zaten mümkün değildi. Yazdığı bir sürü benzer mesajla zaten tepkisiz kalmam imkansızdı. Nasıl da güzeldi sevgisini hissetmek. Bir cevap yazmam gerektiğini hatırlayıp elimi telefonun ekranına dokundurarak yazmaya başladım.

''Talha çok iyi biri. Kıskanmanı gerektirecek bir durum da yok. Merak etme söz verdiğim gibi dersleri uzatmamaya çalışacağım."

"Bu arada yarını ben de iple çekiyorum. Görüşmek üzere."

Sonuna da gülümseyen bir emoji koyup yolladım. Özledim yazmayı çok istedim ama cesaret edemedim. Of ne zaman onun kadar rahat olabilecektim acaba?

Sanırım hiçbir zaman.

🖤

Continue Reading

You'll Also Like

2.7M 144K 16
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

72.9K 3.8K 12
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
84.7K 5K 15
Unutulmuş bir kadın, Yüzbaşı Hazal Unutulmuş. [Kurgudaki kişi ve olaylar tamamen hayal ürünü olup hiçbir kurum ve kuruluşlarla alakası yoktur]
237K 15.5K 42
... En iyiler: #1 - b×b #1- gay #1- boyslove #2 - lgbt #2 - mpreg #2 - interseks #7 - bl #5- eşcinsel