Love Killa / ChanBaek

נכתב על ידי mokyooo

2.3K 290 196

gangster x yakuza içerir. עוד

Karakter tanıtımı
1
3
4
5
6
7
8
9
10
11

2

163 32 18
נכתב על ידי mokyooo

Baekhyun her zamanki gibi akşam yemeğini es geçmiş ve odasından sadece banyoyu kullanmak için çıkmıştı. Sessizliği kullanarak ve her şeyin kontrol altında olmasını fırsat bilerek iki saat kendi kendime düşünüp durmuştum. Aslında uykusuz bedenimi rahatlatmak için uzanmıştım koltuğa ama düşünceler rahat bırakmamıştı bir an olsun. Minhyuk'un önerdiği fikir yarı yarıya iyiydi aslında, Baekhyun kendi bedenini tanırsa onun için bir şeyler daha kolay olabilirdi ancak bu konunun benimle ilgisi yoktu. Bir türlü kendimi ve Baekhyun'u bağdaştıramıyordum üstelik Minhyuk ona yardım etmemi söylemişken daha sonrasında kapılmamamı da söylemişti. Yani bu uzak durmam için daha da belirgin bir işaretti.

Merak ettiği şeyi bana soruyor olması belki de anlık gelişen bir şeydi ve bir daha asla olmayacaktı. Aslında bu olmasını istediğim şeydi , Baekhyun'a doğru düzgün cevap verememekten korkuyordum çünkü . Onu kırabilecek bir şeyler söyleyecek olursam bu ondan daha çok beni üzerdi.

İşte anlamadığım konu tam olarak buydu.

Onun üzülmesi beni neden etkiliyordu?

Yıllar önce onu bulup, ölümün eşiğinden kurtarmış olduğum için onunla görünmez bir bağ mı kurmuştum?  Onun için bu kadar endişeleniyor olmamın nedeni bu muydu? Çete üyesi olarak yetiştirilip daha sonra küçük bir çocuğun koruması olmak mı beni bu hale getirmişti? Onu bulduğumda Baekhyun on üç, ben ise on dokuz yaşındaydım ve o günden sonra çetenin içinde sıradan birisi olmak yerine Bay Byun'un beni bu şekilde ödüllendirmesine sessiz kalmıştım. Bu güne dek çok zor, karmaşık ve bir o kadar sessiz günler geçirmiştim ancak hiçbir zaman şimdi olduğu gibi çıkmazda hissetmemiştim.  Onun birisiyle olma konusu ertelenebilirdi , daha öncelikli olanlar çeteyi kapsayan konulardı ancak Baekhyun'a bunları anlatmak zordu. Kimin kim olduğunu, ne ile ilgilendiğini, kimin düşman olduğunu, kimin dost olduğunu, kiminle ortak olduğumuzu anlamasını sağlamak zordu açıkçası çünkü bu konuyla ilgilenmediği ortadaydı. Üstelik yedi yıl önce başına gelen olayın başında olanlar Bay Byun'un düşmanı olan başka çete üyelerinden birileriyken onu çetenin işlerine bulaştırmaya çalışmak oldukça zordu.

Çok geç olmadan bir şeyler yemesi ve öyle uyuması gerektiğini hatırladığımda düşüncelerimle boğuşmayı bıraktım. Koltuktan kalkıp doğruca mutfağa giderken evdeki sessizliğin iyi mi yoksa kötü mü olduğuna bir anlığına karar verememiştim. Biraz meyve ve sevdiği çikolataların olduğu tabakla odasına doğru yöneldiğimde  son iki güne göre oldukça yavaş hareket ettiğimi fark edebilmiştim. Elmaları soymam on dakikamı almış olmazdı ama saate baktığımda bunun doğru olduğunu gördüm. Kapının yüzeyinde tok ses çıkaran parmaklarım henüz aşağıya inmemişken ondan yanıt alabildim. Uyumamıştı, bu iyiydi.

''Atıştırmalık bir şeyler getirdim ama başka bir şey yemek isterseniz hemen yapabilirim.''

Tabağı komodinin üzerine bırakıp ondan bir adım uzaklaştım. Yatağında uzanıyordu dün gece yaptığı gibi kitaplarının ve not kağıtlarının arasında kaybolup gitmektense sakince onun için aldığım kitabı okuyordu. 

''Bu yeterli, teşekkür ederim.''   Hızlıca çıkıp gitmenin en iyisi olduğunu biliyordum, bugün bahsettiği konuyu açmadan önce kaçıp gitmeliydim ama odasından çıkmasa bile yorgun duran yüzüne bakmaktan alıkoyamadım kendimi.  ''Bugün özel hayatınla ilgili soru sorduğum için özür dilerim.  Yapmamalıydım, biliyorum. ''

Başımı iki yana salladım. Henüz kendini açmış bile sayılmazdı , ortada hiçbir şey yokken tekrar kabuğuna çekilmesini istemiyordum. '' Bunu hiç sorun etmedim, aksine benimle sohbet ettiğiniz için mutlu oldum.''

Kitabını karnının üstüne bastırdı, gözleri tekrar tüm vücudumu tarıyor kendimi çıplakmışım gibi hissetmeme neden oluyordu. '' Bana ... Bu konuda yardım edebilir misin? Babam eve bir kez daha o kadınlardan birisiyle geldiğinde kaçmak istemiyorum.''

''İsterseniz yaşıtınız olan birisini eve davet edebilirim. Onunla konuşmak ve yakınlaşmak belki sizin için daha kolay olabilir.''

Dümdüz bakışları beni bulduğunda söylediğim cümleler zihnimde tekrar edip durmaya başlamıştı. Ona ne söylemiştim? Doğru olan buydu ama neden bana oldukça yanlış bir şey söylemişim gibi bakıyordu?

''Birilerine yaklaşmaktan korktuğumu biliyorsun.'' Sesi kızgındı. Dur biraz! O, kızgın mıydı?  ''Rezil olmam hoşuna mı gidiyor?  O kız bana aniden yaklaştığında ve bunu durduracak bir şey yapamadığımda ortaya çıkacak olan durum hoşuna mı gidecek?''

''Hayır.'' dedim, onun sesine karşılık oldukça sessiz bir şekilde. ''Asla.''

Derin bir sessizlik kapladı odayı bu cevabımın ardından. Baekhyun getirdiğim elma dilimlerine bakarken onun için en doğruyu düşünüp duruyordum. 'Belki Bayan Kim bu cevabı biliyordur' diye atladı iç sesim ama şu an onu rahatsız edebilecek saatte değildim. Üstelik Baekhyun ile tamamen benim ilgilenmem gerektiğini söylememiş miydi? Beceriksiz birisi olmak istemiyordum, başkalarına ihtiyacı olan ve en önemlisi karşımda duran masum genci üzen birisi olmayı hiç istemiyordum.

'' Benimle deneyebilir misiniz?'' Şaşkın bakışları yavaşça beni buldu. ''Yani... Yanınıza oturduğumda ve dirseklerimiz birbirine dokunduğunda panik olmayana dek bu mesefaden değil de daha yakınınızda dursam nasıl olur? '' Babasıyla bile bir kol mesafesi bırakarak konuştuğunu hatırlayınca önerdiğim fikre hayır yanıtını alacağımı anlamıştım. Üçüncü bir fikir bulmak zorundaydım bunun için. Hiç değilse hem kendimin hem de ele avuca sığmayan Minhyuk'un fikrini ona sunmuştum , keşke söyleseydim diye düşünüp durmayacaktım daha fazla.

''Her zaman mı? Kahvaltı yaparken, ders çalışırken, bahçede dolaşırken... Sürekli bana yakın mı duracaksın?''

İfadesi buna karşı çıkmıyor gibi duruyordu. ''Eğer bundan rahatsız olursanız söylemeniz yeterli olur, sizi tek başınıza bırakırım. Kötü bir fikir biliyorum, isterseniz  benim yanımda rahat hissettikten sonra bunu ikinci bir kişiyle de yapabilirsiniz. ''

''Peki bu süre içinde babam başka bir kadın daha getirip...'' Sona doğru sessizleşti ve karnının üzerine yaslı duran kitabını alıp yatağının içine bıraktı.  Onu korkutan şeyin ne olduğunu biliyor olsam bile farkında değilmişim gibi davranmayı seçtim. Elbette insanlardan korkmamaya başladığında bir şeyler yavaş yavaş gelişecek ve Baekhyun her şeyin düşündüğü kadar zor olmadığının farkına varacaktı.   ''Zavallı olduğumu düşünüyor olmalısın.''

Fısıldadığını duydum ve bunun hakkında konuşmak üzereydim ki hiçbir şey söylememiş gibi getirdiğim tabağı kucağına çekmiş ve minik çikolataların paketini açıp, hızlıca ağzına atmıştı. Derin bir nefes aldım ve biraz önce önerdiğim saçma fikri kabul ettiğini varsayarak yatağın ucuna oturdum. Anında kocaman açtığı gözleriyle kıpırdamayı kesmiş bir halde bana bakmıştı. Ellerimi ileri doğru uzatıp onu sakinleştirmek yerine yatağın içine bastırdım, onunla bu şekilde oturabildiğim için şaşkındım ama onun kadar değildim. 

''Size hiç kendimi anlatma fırsatım olmamıştı, değil mi? Tabağınızdakileri bitirene dek minik bir şey anlatmak istiyorum. '' Onu diğer yoldan sakinleştirmek yerine dolaylı yoldan sakinleştirmeyi seçtim, Bayan Kim bunun çokta güvenli bir metot olmadığını ve Baekhyun kendinde değilken denemememi söylemişti. Ancak şu an Baekhyun her ne kadar korkuyor ve şaşkınca bana bakıyor olsa da kendindeydi, buna eminim. Zihnindeki düşünceleri durdurmak ve her şeyi kendime çekebilmek için bir şeyler yapmalıydım, ona kendimden bahsetmenin iyi bir şey olup olmadığından emin değildim ama deneyecektim.  ''Ortaokulda oldukça asabi, sert ve düşüncesiz bir çocuktum. Ders saatinde bile yerimde durmaz sürekli zorluk çıkartır ve bununla övünüp dururdum. Bir gün okul çıkışında birkaç yaş büyük çocukların arkadaşlarıma bulaştıklarını gördüm. Aslında onların harçlıklarını almak için her gün o iki çocuğa sataşıyor ve onları tartaklıyorlarmış ama bunu tesadüfen görmüştüm. Onlardan daha kısa ve tombuldum, üstelik o çocuklar gibi harçlık bile almıyordum. ''

Elmasından bir ısırık aldı. ''Sonra ne yaptın?''

Gülümsedim beni dinlediğini anladığımda. Bakışları yumuşadı, tabağı tutan parmakları gevşedi. ''İçinde sadece boş su şişemin ve bir defterimin olduğu çantayı sallayarak onlara doğru koşmaya başladım. Beni gördüklerinde şaşırdılar ama ciddiye bile almadılar. Anında yakalandım ve diğer ikisinin yanına geçirilip tokatlanmaya başlandım.''

Yanaklarıma hafifçe vurduğumda gülümsedi, yatağın üzerinde hareketlendim ve biraz daha ona kaydım. Bakışları durgunlaştı, oturduğum yere baktı birkaç saniye boyunca ama daha sonra tekrar yüzümü buldu kahverengi gözleri.  Elimi uzatıp kucağında tuttuğu tabağı yavaşça aldığımda bir anlığına nefesini tuttuğunu fark ettim. Gözlerini kaçırmış, omuzlarını dikleştirmişti korkudan.

''İyi geceler efendim.''

Yataktan kalkıp kapıya doğru ilerlediğimde ilk denemeye göre oldukça iyi olduğuna karar vermiştim. Çığlık atabilir, bağırabilir, yüzüme yastıklarından birkaç tanesini fırlatabilir ya da dayanamayıp kendisi yataktan çıkıp gidebilirdi. Kapının kolunu tutup aşağıya indirdiğimde sesini tekrar duydum.

''Benimle resmi bir şekilde konuşmasan da olur. ''

''Kurallar dolayısıyla bu şekilde davranmalıyım."

''Yalnız olduğumuzda.'' dedi, ellerini birbirine sürterek. ''O zaman benimle normal konuşabilirsin değil mi?''

''Pekala.''

Onun odasından çıktığımda yaptığım ilk şey kapıyı her zaman yaptığım gibi sakin ve olabildiğince yavaş kapatmaktı. İkincisi ise kapının sert yüzeyine yaslanıp derin bir nefes almaktı. Ne duymayı bekliyordum bilmiyorum ama onun bu saçma fikri kabul etmesine ve aramızdaki resmiyeti kaldırmak adına attığı küçük ama anlamlı adıma minnettardım. Elimden gelenin en iyisini yapmam gerektiğini biliyordum ve bunun için her zamankinden daha fazla uğraşacaktım çünkü kesinlikle buna değerdi.

Baekhyun için değerdi.

Gece yarısından sonra nöbet değişimi olduğu için son kontrolleri yaparken elim istemsizce cebimdeki telefonuma gidip durmuştu. Baekhyun'un uyuyor olup olmadığını ya da bana mesaj atıp atmadığını her geçen dakikanın sonunda kontrol etmemek için kendimle savaş vermeye başlamıştım adeta. Onun için bir şeylerin iyi olmasını istiyordum önceliğim buydu elbette.

Arkadaşları olsun.

Rahatça dışarıda vakit geçirebilsin.

Onu daha zayıf ve korumasızmış gibi gösteren kıyafetlerden kurtulsun.

Daha sık gülümsesin.

Düzgünce yemek yiyebilsin .

Liste uzayıp giderdi eğer üzerinde düşünmeye devam edersem ancak Baekhyun değişmek istedikçe bunlar mümkündü, benim istememle hiçbir şey olmazdı. Yakınında bulunan kişiden korkmama işini bir şekilde hallettiğimi düşünüyordum artık. Bu yoldan devam eder ve yine de Baekhyun'a yalnız kalması için yeterince vakit verirsem her şey yolunda giderdi. Daha zorlu olan şeyleri ne zaman yapmam gerektiğini düşünmem gerekiyordu. Silahlardan, bıçaklardan ya da demir çubuklardan korkmaması gerekiyordu ama yedi yıl öncesinde olan şeyleri düşününce bu çok zordu.

''Ne düşünüyorsun öyle?'' Endişe barındıran sesi duyduğumda kendime gelebilmiştim. Sesin geldiği yöne çevirdim bakışlarımı, Junmyeon ellerini pantolunun cebine sokumuş düz bir ifadeyle beni inceliyordu.

''Hiç.'' dedim, koltuktan kalkarken. '' Eve gidip uyusam mı yoksa Minhyuk'u arayıp onunla  takılsam  mı diye düşünüyorum sadece.''

''Ah, sanırım onunla takılamazsın çünkü Bay Hyunwoo ile gittiğini gördüm ve henüz geri dönmedi. ''

Siktir, Minhyuk'un randevu gibi olmayan ama kesinlikle onun için randevu gibi olan ve bu geceden birkaç gün boyunca durmadan bahsedeceği bir buluşması vardı değil mi?  Yani elimde kalan tek seçenek eve gidip uyumaktı. Nasıl olsa sabah yine gelecektim ve yorgun olmamak anlaşılması zor Baekhyun ile başa çıkmaya çalışırken sığınabileceğim tek dayanağım olabilirdi.  Telefonumdan saati kontrol ederken kimsenden mesaj gelmediğini de teyit etmiş olmuştum. Rahat bir nefes vererek koltuktan kalktım ve avucumda sıkıca tuttuğum telefonu havada salladım.

''En küçük olayda beni ara, Baekhyun'u sık sık kontrol etmeyi de unutma.  Sabah o uyanmadan burada olurum.''

''Tamamdır, iyi dinlenmeler.'' 

*

''Beni izlemeye devam edecek misin?'' 

Baekhyun kızarmış ekmeğinin üzerine çekingen bir tavırla çilek reçeli sürerken kaçamak bakışlarla bana bakmıştı bir anlığına.  Her zamanki gibi kahvaltı saatini çoktan kaçırmıştı, öğle yemeği ise çilek reçeli sürdüğü kızarmış iki dilim ekmekti. 

''Sen bir şeyler yerken sohbette edebiliriz. Konuşmak ister misin?'' Resmi bir şekilde konuşmadığımı bütün sabah duymasına rağmen hepsinde aynı tepkiyi verip durmuştu. Sevimliydi, utanması ve duymamış gibi davranması tatlıydı. 

Yavaşça başını salladı. ''Peki sen kahvaltı yaptın mı?''

Güldüm önündekileri gerçek bir kahvaltı olarak gördüğünde. Şimdiki çocuklar bile onun yedikleriyle doymuyordur, bundan eminim.  Hımladım, oturduğum sandalyeden kalktım ve onu izlememden kesinlikle rahatsız olduğundan emin olarak kendime kahve yapmaya başladım.  ''Buraya gelmeden önce yaptım. Normalde çok fazla kahvaltıya düşkün birisi değildim ama yaşlandığımı hissetmeye başlayınca buna dikkat etmeye başladım. ''

''Yaşlı değilsin.'' Mırıldandığını duyduğumda başımı çevirip ona baktım. Sanki konuşmamış gibi ekmeği hızlıca ağzına itti ve kocaman bir ısırık alıp, çiğnemeye başladı. 

''Yirmi altı yaşındayım, elbette yaşlı sayılmam ancak bazen kendimi çok yorgun hissediyorum. Düşündüğüm her şeyi tam olarak planladığım şekilde ve zamanda yapmaya çalışmak bazen beni yoruyor, tüm enerjimi tüketiyor. Öyle bir sabaha uyandığımda, yatağımdan kalkmak bile istemediğimde, kendime 'yaşlandın' diyorum. Garip bir şekilde bu beni motive ediyor.''

Kahvemi alıp masaya geri döndüğümde yarısını yediği ekmeğine bakarken bulmuştum onu. Yarım dilim ekmeği midesine indirip doymuş olamazdı değil mi? Her zaman yediği ölçüden daha da azdı çünkü bu. 

''Kendini benimle konuşmak zorunda hissediyor musun?''

Bir türlü başını kaldırıp bana bakmadı. Parmaklarımı sıcak bardağın etrafına sararken dikkatli bir şekilde ona bakmaya devam ediyordum.

''Biliyorsun uzun zamandır senin korumanım hatta çoğu zaman yemeklerini bile ben yapıyorum. Açıkçası bu süre boyunca seninle bu şekilde konuşmayı istediğim onlarca zaman oldu. Bunu Bay Byun istemiş olsa bile benim için bir şeyin değişmeyeceğine emin olabilirsin çünkü en başından beri seninle sohbet etmek istiyordum.''

Konuşmayacağına emin olduktan sonra uzanıp önünde duran tabağı ve hemen yanında duran reçel kavanozunu aldım. Diğer ekmeğine hızlı bir şekilde reçeli sürüp tabağı tekrar önüne doğru uzattım. Tamamen sessizdi, her zaman olduğu gibi düşüncelerini ve korkularını kendisine saklıyordu. Bu gibi zamanlarda ona soru sormak ya da onu konuşturmaya çalışmanın sonucu hep olumsuzluğa çıkıyordu, o yüzden ona sessizliğinde eşlik etmeye devam edip kahvemi içtim. Birkaç ısırık aldığı ekmek dilimini kendisinden uzaklaştırdı ve dakikalar sonra bir kez daha başını kaldırıp yüzüme baktı.

''Daha fazla yiyemeyeceğim.''

Anlayışla başımı salladım. Bayan Kim dışında kimse ona yemek yemesi için baskı uygulayamıyordu, bunu yapmaya çalıştığımızda da sonucu kötü oluyordu. ''Yarım saat sonra Bay Byun'un eve geleceğini öğrendim. Ona iletmemi istediğin bir şey var mı?''

Bu kez odasında olması gerektiğini üstü kapalı bir şekilde söylemiştim, aracı olmayı çoğu zaman sevmezdim ancak bugün ikisinin karşı karşıya gelmesini istemiyordum. Bay Byun'un yalnız mı yoksa yanında yine bir fahişeyle mi gelip gelmeyeceğini bilmiyordum ve yine böyle bir durum oluşacak olursa Baekhyun için yalan söylemekten çekinmezdim. O kendisini daha iyi hissedene ve kendi isteğiyle birisiyle birlikte olmak isteyene dek onu babasından saklamaya devam edebilirdim.

''Normalde bu saatte eve gelmezdi. Neden geliyor?''

Söylemek istemedim ilk önce, sadece daha dikkatli olursam daha önce yaşadığımız gibi darmadağınık bir olayın içinde kalmazdık. Yaralanırsam döneceğim yer burası olmayacaktı, artık bundan emindim. Baekhyun'un beni ve diğerlerini kanlar içinde görmemesi için olabildiğince dikkatli olmalıydım ancak gelecekte Bay Byun'un yerine geçtiğinde ne olacaktı? O zaman onu tek başına bırakma şansım hiç yoktu ve Baekhyun her ne olursa olsun, nerede olursa olsun kan gördüğünde kendini kaybetmemeye alışmalıydı. 

'' Sana söylemem için bir neden yok. '' Onu uzaklaştırmak için mi yoksa daha da merak etmesi için mi böyle söylemiştim bilmiyordum ama bakışları değişmişti, anlayamamıştım bir anlığına onu.  ''Bu işlerle ilgilenmediğin için sana açıklamama gerek yok yani. ''

''Babamın yerine geçmek istemediğim için tıpkı diğerlerinin davrandığı gibi mi davranacaksın bana?  Küçük, her zaman korunması gereken bir çocuk gibi öyle mi? '' 

''Böyle bir şey söylemek istemediğimi biliyorsun.'' Dudakları düz bir çizgi haline geldi ve bacaklarının üzerinde duran parmakları göğsüne dek havalandı. Susmamı istemesi bile tehditkar değil dahası küçük bir çocuğun söz istemesi gibiydi. Bu fikre katılmak istemiyordum ancak onu hayatımın sonuna dek korumak istiyordum özellikle kızgın ve çaresiz bakışlarla bana baktığında.  '' Sana sadece seni ilgilendiren şeyleri söylemek benim görevim Baekhyun. Lütfen beni yanlış anlama, sana diğerleri gibi-''

''Babamın yerine geçmek istiyorum.''

Nefesim kesildi. ''Ne?''

Omuzları düştü kaşlarımı çatarak ona baktığımda. Diğer herkes bu haberi duyduğunda onu desteklerdi, kesinlikle böyle düşünüyor olmalıydı ancak tepkim onu hayal kırıklığına uğratmış olmalıydı. Oturduğu sandalyeden kalktı ve kaçamak bakışlarla bana bakarak  birkaç adım attı. Onun bu cümleyi kurup ardından hiçbir şey olmamış gibi gitmesini istemiyordum ama elbette bir gün duyacağım cümleyi kurup daha sonra cesareti kırılmış bir halde karşımda kalakalmıştı. 

''Unut gitsin.'' dedi, mırıldanarak. Bu öylesine geçip gidecek bir şey değildi nasıl unutabilirdim ki? Daha sonra onu görmek istediğim mevkinin böylece dudaklarından çıkmış olmasına inanamıyordum. Onu acımasız birisi yapmaya çalışmak ya da bir odada onlarca kişiyle yan yana durduğunda bile kendi kabuslarına yenilmediğine emin olmaya çalışmak gerçekten yapabileceğim en iyi şey miydi? ''Güçlü birisi olamayacağımı en iyi sen biliyorsun zaten.''

''Bir dakikalığına böyle konuşmayı bırakabilir misin? Geçmişten ya da güçsüz olduğuna dair saçmalıkları bir dakikalığına konuşmayı bırak!''

''Bunlardan kaçabileceğimi mi düşünüyorsun?'' Bana bakmadığı halde sesi olabilidiğince yüksekti. Küçük yumruklara dönüşmüş elleri titrerken ona doğru bir hamle yaptım ama bunun her şeyi daha da kötüleştireceğini düşünerek son anda kendimi durdurdum.  ''Sen söylediğinde her şeyi aniden geride bırakacağımı mı düşünüyorsun yoksa? Birilerinin bana ne yapmam gerektiğini söylemesinden bıktım. Bana acıyan gözlerle bakmalarından, geleceğime dair kendi düşlerini bana yıkmış olmalarından, sürekli beni düşünüyormuş gibi benim adıma iğrenç kararlar almanızdan , gölgemmiş gibi hareket eden senden ve senin gibi olan adamlardan nefret ediyorum.''

Tek kelime bile etmeme izin vermeden mutfaktan çıktı ve odasına girdi. Babasından kaçarak odasına girmesini hatırlattı bana yaptığı şey, kendimi olabildiğince kötü ve korkunç birisi olarak görürken Baekhyun'un içinde tuttuğu kabusları teker teker haykırmaya başladığını fark edebilmiştim. Bunun devamının geleceğinin elbette farkındaydım ama ne zaman gerçekleşeceğini biilmiyordum, eğer yine bu düşüncelerini bana dökerse sorun olmazdı ama bir şekilde bu tavırla babasıyla konuşursa işler hiçte iyi gitmezdi. Mutfağı toplamam ve burada olmayacağım süre içinde yemesi için ona atıştırmalık olarak meyve hazırlamam on dakikamı almıştı. Odasının önüne tekrar döndüğümde içeri girmek düşündüğümden daha da zor olmuştu benim için çünkü bazı şeyleri yeni yeni fark etmeye başlamıştım.

Benden bıkmıştı.

Benden nefret ediyordu.

İşim gereği peşine takılmış olsam bile beni görmeye katlanamıyor olmalıydı. 

Ona yardım edecek tek kişinin ben olduğumu bildiği için dün geceden beri sessizdi ancak gerçek duyguları bunlardı ve bunları yarım kalmış kahvaltı masasında öğrenmek hiçte güzel değildi.

Elma dolu tabakla birlikte mutfağa geri döndüm ve  bir not kağıdına 'bunları yiyin lütfen' yazdıktan sonra son kontrolleri yaparak evden ayrıldım. Bay Byun'un gelmesini beklerken Minhyuk'un orada olduğunu düşündüğüm, korumaların kaldığı eve doğru hızlı adımlarla ilerledim. Sakinleştiğimi, bunun normal olduğunu düşünüp duruyordum ancak dişlerimi sıktığımı fark edince bu konuşmanın beni düşündüğümden daha fazla yaraladığını anlayabilmiştim. Baekhyun için elbette sıradan birisi olduğumu biliyordum, amacım ona sadece hizmet etmekti. Karşılıksız hizmet. Ancak neden benden nefret ediyor oluşuna bu kadar kafayı taktığımı anlayamamıştım. Onu kurtardığım için benden nefret ediyor olamaz değil mi? 

'' Neden yine somurtuyorsun? ''

Minhyuk konuşurken bir yandan sağ elinde tuttuğu bıçağı havada sallayıp duruyordu. Onu görmezden gelip rahat koltuğa oturdum, anında yönünü değiştirip bana yaklaştı ve bıçağı kılıfına geçirip daha sonra yanıma attı kendini.

''Hiçbir şey yolunda gitmiyormuş gibi hissediyorum. ''

'' Sorun hala konuştuğumuz mesele mi?''  Göz ucuyla bana bakıp daha sonra benden hafifçe uzaklaştı. Ayaklarını önündeki sehpaya uzatırken onu dün geceden beri görmediğimi ve randevu gibi olmayan ve kimsenin randevu olarak bahsetmediği ama kesinlikle bir randevu olan buluşmasına değinmeden direkt olarak kendi sıkıntımdan bahsettiğimi fark ettim. Minhyuk hiçbir zaman bu gibi şeyleri umursayan biri değildi iyi haber buydu ama kötü haber Baekhyun konusunda çok fazla oyalanmaya başlamış olmamdı. 

''O konuda senin önerdiğin şeyi yapıyoruz. Tuhaf ama bunu kabul etti, neden bunu onayladığını bile bilmiyorum ama dün geceden beri konuşurken aramızda iki kol mesefasi uygulamıyoruz. ''

''Sorun ne o zaman?''

O ana dek bir fikrim yoktu gerçekten. Baekhyun'un benden nefret etmesini bütün gün eve kapanmasına ve böylelikle geçmişteki kaygısını sürdürmesine neden olan gerçek nedeni öteleyip durmuştum. O nedeni asla görmek istemezdim, kayıtsız bir arabanın bagajına tıkıp yakmayı ya da hiç beklemediği bir anda kafasına sıkmayı isterdim.  

''Sanırım...'' dedim, boğulma hissinden kurtulmak için daha derin nefes almaya çalıştıktan sonra. Boğazımdaki ağır his iki göğsümün arasından aşağıya inip midemde ağırlık oluşturmuş, neredeyse kusmak istememe neden olmuştu. '' Sorun benim.''

''Bu da ne demek? Chanyeol iki gündür kendinde değilsin, senin için endişelenmeye başlıyorum dostum. Sen sorun falan değilsin buradaki işleri halleden en önemli kişisin. Baekhyun bile sen olmadan bir dakika yaşayamaz!''

İşte bu! Sorun da buydu işte. Baekhyun ... 

''Onu neredeyse ölmek üzereyken buldum , berbattan daha kötü bir haldeydi , ilk kez birisine gerçek anlamda acımıştım Minhyuk. Yaralarını ve kırıklarını bir kenara bırakırsam o adamların elinde tutulduğu zamanı hala atlatamadığını biliyorsun. Onlara ölüm için yalvardığını ve karşılığında daha da acımasız bir şekilde işkenceye maruz kaldığını, onunla bir hiçmiş gibi eğlendiklerini ve sonunda onu o pis yerin içinde ölüme terk ettiklerini biliyorsun. Belki onu bulan ben olmasaydım Baekhyun'un hayatı bu kadar zor olmazdı bana baktığı, beni gördüğü ve yanında olduğum her an o pisliklerin elinde tutulduğu ana geri gidiyor olmalı. Tekrar ve tekrar bunu yaşıyor olmalı. Bu yüzden benden nefret ediyor olmalı. ''

Ayaklandı ve yavaşça önüme geçip bir elini omzuma yasladı. ''Kendine haksızlık yapıyorsun. ''

''Onun tarafından düşünmelisin.''

''Chanyeol...'' Omzumu sıktığında hissettiğim acıyla kendime gelmiş ve mırıldanmayı kesip ona bakmıştım. Keskin gözleri yüzümde dolaşıyor, beni kendime getirecek sözcükleri toparlamak için kendine biraz zaman veriyordu. Seslice yutkundum , ötelediğim düşünceyi sonunda dışa vurmuş olmanın tuhaf hissini yaşıyordum. '' Duygusal düşünmenin bu işe uygun olmadığını bana sen söylemiştin hatırlıyor musun? Eğer bu şekilde düşünmeye devam edersen her şeyi berbat edersin, ilk önce kendini. Eğer o gün Baekhyun'u kurtarmasaydın o pislik çete istediğine kavuşmuş olacaktı ve Bay Byun intikam yemini ederek belki de gelecekte çok büyük hatalar yapacaktı. Baekhyun göründüğünden daha güçlü, diğerlerinin söylediklerine inanmıyorum ve hangi yoldan gitmek isterse istesin onun yanında olmak istiyorum. ''

*

Saat gece yarısına yaklaşırken eve geri dönmüştüm. Tanıdık yüzlere selam verirken bir yandan hızlı adımlarla büyük eve doğru yürüyordum. Baekhyun'un bütün gün ne yaptığını merak eden tarafım daha canlıyken eve girdiğimde beni karanlık karşılamıştı. Alışkın olduğum bir görüntüydü bu, eğer evde yoksam ya da başka birini görevlendirmemişsem  ve Baekhyun odasından çıkmamışsa tüm ev karanlığa hakim oluyordu. Koridorların daha sonra mutfağın ışığı açtığımda gözlerim mutfak adasının üzerindeki boş tabağı bulmuştu. Üzerinde başka not kağıdı bulunan tabağa doğru ilerlerken bir yandan üzerimdeki ceketi çıkardım ve iyice rahatlamaya çalıştım. Bu ilk başta zor olmuştu çünkü  bugün Bay Byun'u korumak için birkaç kişiyle dövüşmüş ve hiç beklemediğim yumrukların isabetine uğramıştım. Neyseki bir önceki gibi kanlar içinde kalmamıştım, sadece üst vücudumda hafif, aniden hareket ettiğimde kendini belli eden bir acı vardı.

'Geri döndüğünde odama gelebilir misin? Konuşmak istiyorum seninle.'

Minhyuk ile yaptığım konuşmayı hatırlayıp kendime güç vermeye çalıştım onun odasına doğru yürümeye başladığımda. Benden nefret ediyor olsa bile, işim gereği duygusal düşünmemem gerekiyordu üstelik Baekhyun'a yardımcı olabilecek tek kişi şu an benden başkası değildi , öyle değil mi? Sanırım Bayan Kim ile bu durumumu bir kez daha gözden geçirmem gerekiyordu, başta olduğumdan daha fazla endişelenmeye başlamıştım nedensizce . İşleri düzgünce yolunda götüremeyeceğimden ya da Baekhyun'un şu an bana duyduğu güveni boşa çıkaracak bir şey yapabileceğimden endişeleniyordum ancak sorun sadece bununla da kalmıyor sanki her dakika bir yenisi ekleniyordu. Onu tanımaya devam ettikçe işlerin daha kolay olacağını düşünüyordum ama sanırım bu gerçekleşmeyecekti asla. 

Baekhyun'u tanımaya devam ettikçe önümdeki duvarlar daha da sağlamlaşıp  aşılması zor bir hale gelecekti.

Kapıyı tıklattım cevap vermesini beklerken zihnimdeki tüm sesleri, soruları ve cevapları bir kenara bıraktım ve tamamen emir ile çalışan bir makine olarak odasına girdim. Bütün gün odasında olduğu belliydi, kütüphaneden odasına taşıdığı kitaplar yerde, yatağında ve çalışma masasının üzerindeydi. Şişmiş ve kızarmış gözleri biraz bile dinlenmediğini anlatıyordu adeta bana. Kapıyı aralıklı bırakarak içeri girdiğimde dikkatini tamamen bana verdi, gözleri uzunca bedenimde daha sonra yüzümde oyalandı. Aldığım darbeleri görmeye çalışıyordu sanırım ve kendince bundan sonuç çıkararak bugün nerede olduğumu anlamaya çalışacaktı. 

'' Bu kez yaralanmamışsın.''

Başımı sallayarak onu onayladım.  ''Kütüphaneye götürmemi istediğin kitap var mı?''

Bir anlığına yatağının üstündeki kitaplarına daha sonra tekrar bana baktı. '' Söylediklerim seni kırdı mı? Hızlı bir şekilde yanımdan gitmek istiyor gibi duruyorsun.''

'' İstediğin ya da isteyebileceğin şeyleri yapmak benim önceliğim. Soruna gelecek olursam, kırılmadım. Bu gibi durumlara takılı kalmak ikimiz için de uygun değil , her ne kadar peşinde dolaşıp kendimden nefret ettirsem bile.'' 

''Beni kurtardığın için senden nefret ediyorum.''

Bakışlarını kaçırdığında bunun için minnettar olmuştum çünkü tam da düşündüğüm gibi olan şeyi onun ağzından duymak Minhyuk ile yaptığım cesaret konuşmasını unutturmuş, hatta içeri girerken bir kenara attığım şeytanlarımı bir anda benliğime çekmemi sağlamıştı. Soğuk sesi omuzlarımı sarsarken bunu hiç söylememiş olmasını diledim. Yanlış bir şey yapmadım, diye söylendiğim her an için kendime küfür ederken birkaç hışırtı ve sonrasında ayak seslerini duymuştum. Aramızda her zaman iki kol mesafesi bırakmaya özen gösterirdi ve kim olursa olsun  böyle olmasını da isterdi ancak dün geceden beri bir şeyler değişmeye başlamış ve Baekhyun o kol mesafesini yapabildiği kadar aza indirmişti. Şimdi aramızda bir ayağın rahatça sığabileceği kadar boşluk vardı, aldığı nefesin sesini duyuyor, ısırdığı alt dudağında geride kalan izi rahatça görebiliyor, işaret parmağının tırnağıyla baş parmağını kanatırcasına çekiştirmesini izleyebiliyordum. 

''İstersen ...'' Kelimeler boğazıma yapışıp kalmıştı, onu bu kadar yakınımda görmenin şaşkınlığını atlatamamıştım hala. ''Eğer istersen artık çalışmayabilirim. Beni daha fazla görmek zorunda kalmazsın.''









המשך קריאה

You'll Also Like

43.1K 2.1K 33
Kızın sesini duyunca Alaz'ın omuzları gevşedi. "Öldüm, Asi." Gözlerini kızın yüzünde dolaştırdı. "Sensiz geçirdiğim her gün biraz daha öldüm." Asi al...
74K 5.6K 37
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
392K 36K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
28.6K 1.2K 38
Bu kitap Yabani dizisinin 28. bölümünden sonra ASLAZ cephesinde yaşanan olayları konu aldığım bir kitaptır. Görmek istediğimiz fakat tüm beklentileri...