Shiganshina Anadolu Lisesi...

By tursunora

596 78 335

AoT karakterlerinin öğretmen olduğu bizim ise öğrenci olduğumuz bir kurgu. Eğer kitap bitmediyse adını yaz na... More

Shiganshina Anadolu Lisesi
Teşkilat Şeması ve Açıklama
9/B Bilgilendirme
2

1

106 14 148
By tursunora

*1. ve 2. nakillerde gelen öğrenciler

1. Denis Nini

2. İtsu İtkafalıgiller

3. Ela Ülkücü*

Nora-yazar-'dan~

Ben Nora. Liseye yeni başlayacağım ama ne yapacağıma dair en ufak bir fikrim yok çünkü ailemin bana harcadığı o büyük paralara rağmen OBP 24.8420 LGS 123.6063 olarak ortaokuldan mezun oldum. Zaten ben hep dersleri kötü bir çocuktum, bunu herkes adı gibi bilir etrafımda ama artık yapacak bir şey yoktu. Olan oldu biten bitti. Ben de böyleyim. "Beni böyle sev seveceksen, olduğum gibi bileceksen" demiş Müslüm Baba. Eh, doğru da demiş.

Okul konusuna gelirsek beni de alacak bir lise vardı elbet.

Shiganshina Anadolu Lisesi...

23 OBP ile alan o liseye ben gidecektim. Sorubak'tan yorumlara baktım. Ortamı iyimiş yazmışlar ama yine de garip geldi.

Tüm gece lise hayatım çok iyi geçmesi için dua ettim çünkü biraz kafa yorunca okulu iyi sansınlar diye idare spam atmış olabilirdi. 23 OBP normal değildi zaten. Kedimin kumunu temizlememem sebebiyle yayılan kokunun verdiği baygınlıkla uyuyakaldım.

• time skip •

Sabah gözüme vuran ışıkla ya da alarmla uyanmadım çünkü mahallemizde bir çöp ev vardı ve evin sahibi adam sabah evi havalandırıyordu. Bok kokusu sebebiyle de kimse duramıyordu ve saatin 6.30 veya 7.00'sinde kalkıyordu. Ben de bu kalkanlara dahildim. Koku yüzünden uyudum, koku yüzünden uyanıyordum. Ne kadar erken olsa da dolabıma doğru adımladım ve elime gelen o kumaş parçalarını aldım.

Okul forması... Ama daha da önemli olanı bu bir "lise" forması... Ben hayata adım atıyordum artık. Kendi ayaklarım üstünde duracaktım bundan sonra.

Formamı giyip, saçımı tarayıp ve diğer işlerimi hallettikten sonra işemediğim aklıma geldi ve ayak yoluna gittim. Gerçekten her şeyi hallettiğime emin olduktan sonra alt kata gittim. Annem yine işteydi o yüzden dedem kahvaltıyı hazırlamıştı. Aşağıya indiğimde birisi iletişim mezunu olan, birisi yazılım okuyan diğeri de bugün İngilizce Psikoloji okumaya başlayacak olan abilerim aklıma geldi ve utandım. Ben neden böyleydim?

Bu soruları aklımdan çıkarıp dedemin yaptığı cheddarlı salamlı tosta çöktüm. Dedem kendini Baruthane Pilavcısı sandığı için her gün yemeklere cheddar katıyordu. Ama olsun ben cheddarı severim.

Kahvaltımı da bitirdikten sonra ayaklandım ve kapıya doğru ilerledim. Ayakkabımı giydim, çantamı aldım ve dedemle vedalaştım.

"Okula gidince ara, tamam mı?" dedi 40 yıldır alışamadığı için hala Slav şivesini koruyan bir Türkçe ile.

Okul zaten yakındı ve ben bir buçuk saat önce çıkmıştım. Yine de mantıklı bir hareket diye düşündüm sosyalleşmek açısından.

Okulun kapısının önüne geldiğimde derin bir nefes aldım, Wattpad'de tüm kızlar böyle yapıyordu.

Kapıdan içeri adımımı attım ve çömez olduğum anlaşıldığı için alnıma çiğköfte fırlattılar. Bu galiba karşılama töreniydi. Okul binasına girdiğimde ise herkesin benim gibi sosyalleşmek adına erken geldiğini gördüm. Okul sitesinden baktığım için sınıfımı biliyordum bu yüzden hemen kat planına baktım ve 9/B sınıfını bulup oraya çıktım. Sınıfın tam karşımda durduğunu görünce hafifçe gülümsedim ve kapıyı açtım. İçerisi bulunduğumuz konuma çok yakın olan Darıca Hayvanat Bahçesi gibi kokuyordu. Hemen çantamdan Dalin Okyanus Ferahlığı çıkarıp sıktım ve ellerimle hava yaparak kokunun yayılmasını sağladım.

"Şimdi daha iyi." dedim kendi kendime. Arkamdan ise bir kız sesinin onaylarca hırlamalarını duydum ve döndüm.

"Ben İtsu. Sen nesin?" diye sorduğunda gözüme çok tatlı gelmişti çünkü saçları kızıldı ve kızıl insanlar her zaman tatlıydı.

"Ben Nora. Tanıştığımıza memnun oldum." dedim. Biraz yapmacık kaçmıştı sanırım. Sonrasında gözlerimizle anlaştık ve birlikte oturma kararı alarak en arka cam kenarı kalorifer yanına geçtik. Bir saati aşkın süre konuştuk.

 Bu derin sohbet arasında aslında saçlarının peruk olduğunu gerçek saçının ise tercihen keltoş olduğunu öğrendim. Biraz sorguladım aslında peruk takacaksa neden traşlıyor kafasını diye ama sonra bu düşüncelerden vazgeçtim, daha doğrusu vazgeçmek zorunda kaldım. Çünkü tüm öğrencileri bahçede sıra olması için çağıran bir anonsta bulundular. Biz de İtsu ile indik ve önünde şubemiz ve sınıf düzeyimiz yazan sıranın arkasına geçtik. Sınıfımızda ne değişik tipler vardı böyle. İtsu ve ben hariç kimsenin birbirini tanımadığını anladım ve sosyalleşme görevinin ikimize düştüğüne karar verdim. Ben bunları düşünürken sıranın önüne sınıf öğretmenleri geçmeye başladı. Bizim sınıf öğretmenimiz ise muhtemelen Trabzonluydu.

Keltoş müdürümüz Tıvorlu İsmail gibi ağzında bir şeyler geveledikten sonra bizi saldı ve yukarı çıktık. Sınıf öğretmenimiz ise bizden ayrılıp öğretmenler odası olduğunu düşündüğüm yere gitti. Biz ilk ders serbest kaldık diye İtsu'yla sevinç çığlıkları atacakken hoca içeri girdi. Herkesin ayağa kalktığını gördükten sonra eliyle oturmamızı söyleyen bir işaret gösterdi ve hepimiz oturduk.

Artık her şey başlıyordu.

Yazar'dan ama hikayede değil (isim bulamadım)~

Herkes sınıfta suspus olmuş içeri giren hocanın ağzından çıkacak kelimeleri gözlüyordu.

"Eh, tanıtın bakalım kendinizi. Liste sırasından başlayalım. Hazal Maydanozcu kim?" Annie dedikten sonra sarışın küt saçlı kız hemen ayağa kalktı ve konuşmaya başladı.

"Merhaba, ben Hazal Maydanozcu. Kırımlıyım ve yani ben çok severim." Kızın heyecanını anlayan Annie eliyle işaret verdi ve kız oturdu.

"Peki, Azra Surileryetoğlu kim?" Bir süre beklemesine rağmen ses çıkmayınca sorusunu tekrar sordu ve ekledi. "Azra Surileryetoğlu kim? Gelmedi mi yoksa? Hem de ilk günden." Biraz sesini yükselttiği için uyuyan kız uyandı ve dağınık koyu saçlarıyla ayağa kalktı.

"Hocam, çok özür dilerim. Uyumuşum da. Tam alamadım uykumu." Bunun üzerine Annie hafifçe gülümsedi ve sorun yok anlamında kafasını salladı ama cam kenarından gelen hırlama sesleriyle kafasını oraya çevirdi.

Kırmızı saçlı bir kız Azra'nın dediğine çok gülmüş ve arkadaşının kafasını ısırmaya başlamıştı. Kafası ısırılan kız ise kahkaha atıyordu.

"Hey, ayrılın hemen!" diyerek Kadir Sugar olaya müdahele gerçekleştirdi ve tekrar yerine oturdu Annie.

"Devam et Azra, kimsin?"

"Hocam yani tanıtmak özele girer ama ben Sivaslıyım." dedi gururla. Annie artık sinir oluyordu Sivaslılara. TLC Temizlik Hastaları'ndan çıkmış olan Fizikçi herif de Sivaslıydı, sınıfındaki seme de.

"Peki, devam. Ela İskendersever?"

"Merhaba, hocam." diyerek kalktı bir kız. Diğerlerine göre daha normal duruyordu. Acaba dersleri nasıl o kadar kötü diye düşündü içinden. Annie bunları düşünürken kız devam etti.

"6. sınıfta ve 7. sınıfta derslerime önem vermemem ve 8. sınıfta bunu toparlayamamam sebebiyle bu okuldayım ancak inanın bana ben bu okulun gurur olacağım." dedi kız parlayan gözlerle. Sarışın kadının hoşuna gitmemiş değildi bu durum.

"Aferin, böyle devam. Jisel Annekeleşimigetir, sıra sende." kızı inceleyemeden kalkıp konuşmaya başladı.

"Hocam bakın bana emek vermeye çalışmayın benim kafa almıyo, almıyo. Ben yarimin değil kendimin adını kazırım ağaçlara. Anlayın beni, emek vermeyin boşa gider." Bu sözler üzerine Annie köpürdü ve tepki gösterdi.

"Ben de o ağacı sana sokarım tamam mı? Devam. Defne Asgariücret?"

"Hocam muhalefet-" der demez hemen gözleriyle susturdu sarışın kızı. Siyasetçi kişiliği belliydi ama bunu okulda göstermemesi gerekiyordu.

"Boşverelim bunları. Değil mi Defne? Neyse sıradaki Akşın Lütfennorveçolsunoğlu."

"Merhaba arkadaşlar, ben de isterdim Norveç olsun bu sistemde okumayayım ama n'apalım Türkiye oldu. Neyse hocam ben çok konuşmayayım." dedi Defne ile olan benzerliği farkedilen ve yine Defne gibi sarışın olan kız.

"Siz akraba mısınız?" diye sorusunu yöneltti ve bu soru karşılığında onaylar mimikler alınca tahmininin doğru çıkmasının verdiği egoyla gülümsedi ve devam etti.

"Ece Kisakikaşar?" der demez kalkan kız ani bir şekilde konuşmaya başladı.

"Hocam rehberliğe gidebilir miyim? Sorunlarım var." 

Yanlış duvara tosladığının farkında değildi kız. Annie bunları yemezdi. Hocanın bakışlarını gören kız hemen yerine oturdu ve tüm sınıf gibi onu dinlemeye devam etti.

"Nora Turşuoğlu?" kalkan kız kafası ısırılan kızdı.

"Hocam, ben Nora. En sevdiğim yemek şehriye pilavı ve turşu." Annie bu tanıtma karşısında eğer daha fazla gülerse kırmızıya dönecek olan kıza uzun süre baktı ve iç çekti.

"Zor, zor. Arda Gözlerimelaçünkü kim?"

"Hocam, gözlerim ela." dedi ve Amerikan Psycho suratı yaparak kendini havalı hissetti. Sarışın kadının ise sinirleri iyice zorlanıyordu.

"Ahmet Çakar kim?"

"Sinan." diyince Annie kendini daha fazla tutamadı ve camdan kafasını çıkarıp çığlık attı.

"Devam. Ezel Tanrı."

"Hocam bakın şimdi benim adım Ezel. Ezel ne zaman yaratıldığı belli olmayan demek yani tanrı. Tanrı kim? En üstün varlık. Yani eğer saygısızlık olmazsa bir itaat beklerim." dedi kısa boylu kız. Öğretmen derin bir iç çekti ve devam etti.

"Rehberliğe git. Hemen karşı oda, Erwin Hoca sana yardımcı olacaktır tamam mı?" Bunun üzerine kız kapıyı açtı ve kapatmadan ileriye doğru gitti. Annie kalkıp kapıyı kapattı ve yerine geri oturdu.

"Oytunç Amanpetrolcanımpetroloğlu? Bir de soyadın neden bu kadar uzun?"

"Hocam dedem Ajda Pekkan hayranı. Kendimde de tanıtacak pek bir şey yok." Annie en azından sinirlerini zorlamadığı için şükretti ve devam etti.

"Cemre Bizaslenselanikliyiz?"

"Hocam onlar aslen Selanikli oldukları için Edirne'ye gittiler." dedi muhtemelen kızı tanıyan Jisel.

"Peki, Umut Damacana?"

"Hocam aile işletmemiz var 20'lik damacana satıyoruz. Magnetleri dağıtabilir miyim?" diyince Annie kafasıyla onayladı ve çocuğun işi bitince bitmeyen listeye devam etti.

"Marko Dolaroğlu."

"Kendimizi tanıtamayız." dedi.

"Senin tercihin. Ömer Bajimölme."

"Hocam ben hastayım konuşamıyorum." dedi çocuk kendini zorlayarak. Muhtemelen sınıfın 4 mevsim hasta olan çocuğu şimdiden belli olmuştu.

"Geçmiş olsun. Yasin Dövizkuru?"

"Kendimizi tanıtamayız." Marko ile aynı cevabı vermesi bir işler olduğu yönündeydi. Şimdilik boşverdi ve listede 2 kişi kaldığını gördü ve rahatladı. Bir dahaki ders onları bahçeye salacak ve rahatlayacaktı.

"Denis Nini."

"Beni buraya çıkarıyorsanız eler misiniz lütfen?" dedikten sonra sınıftan çıkıp gitmişti kız. Sonrasında camdan göründü, okuldan çıkmış ve tekelin yanındaki gay club'a yönelmişti. Annie bunu saygısızlık olarak görmüştü. Disiplin hakediyordu.

"Her neyse. İtsu İtkafalıgiller." dediği anda saldırgan kız ayağa kalktı.

"Ben İtsu. Bu kafamdaki peruk çünkü ben kafamı traşlıyorum. Aslında çok dost canlısıyım ama ben sevgimi saldırarak gösterdiğim için beni hep dışladılar, bugüne kadar. Kimse beni dışlamadı bugün. Büyüyünce Gotham'a adalet dağıtırken size fazladan pay vereceğim dostlarım." dedi ve kız yerine oturdu. Alkış sesleri yükselirken teneffüs zilinin çalmasına 2 dakika kaldığını gören Annie kalktı ve kendini tanıttı.

"Ben Annie Leonheart. Trabzonluyum. Sizin sınıf ve beden öğretmeninizim. Bir dahaki ders serbestsiniz." Cümlesi biter bitmez kapıdan ses geldi ve bir kız nefes nefese konuşmaya başladı.

"Hocam ben Ela Ülkücü listede de yokum çünkü ben yan sınıfta görünüyorum. Buraya geçicem."

"Ama niye geç kaldın?"

"Hocam vatan meselesi. Biz ülkücüyüz. Ocaktaydım geç kaldım." dedi ve Plevne Marşı ile yerine geçti. Zorlu bir sene Annie'yi bekliyordu.

• time skip •

Tüm sınıf bahçede uzun eşek oynuyordu. Herkesin keyfi yerindeydi.

"Çift mi? Tek mi?" diye sordu eliyle iki yapan Marko. Jisel'in cevabına göre tekrar üstüne atlayacaktı.

"Tek." diye cevapladı Jisel ve herkes kahkahaya boğuldu. Çünkü Jisel son dört defadır yanlış tahminlerde bulunuyordu.

Bu oyun böyle devam ederken teneffüs zili çaldı ve sınıfa çıktılar. Fazlasıyla yorulmuşlardı ama değmişti.

"Benim suyum bitmiş. Bana su alabilir misiniz? Kantine gitmeye üşeniyorum." dedi Ece.

"Ben de kantinci ile tanışmaya gidecektim alayım." diye yanıtladı İtsu ve kızın elindeki parayı aldı. Nora da hemen ayağa kalktı.

"Ben acıktım. Ben de geliyim tost falan alırım." demesi üzerine Azra da beklemelerini işaret etti ve gitti.

Üçlü kantine doğru ilerlerken yanlarına ülkücü kız geldi.

"Selam! Tanışamadınız benimle ben de sizinle. Neyse hallederiz o işleri de nereye?"

"Kantine. Gelcen mi?" Azra bunu gayet samimi bir dille söylemişti, yapmacık değildi.

"Niye lan acıktınız mı? Kahvaltı mı yapmadınız?"

"Yani Nora ve İtsu'yu bilmiyorum ama ben yaptım da yetmedi. Kavurmalı yumurta yedim ben sabah."

"Doyurmaması biraz garip olmuş." Azra fazlasıyla yemeksever bir insandı ve artık bunu 3 kişi biliyordu.

Dört kişi ne alacağını konuşarak kantine indi ve çok sıra olmadığı için hemen ilerlediler. Küçük pencere tarzı yerden kantinciyi gördüler.

"Günaydın. Dokuzsunuz galiba ilk defa görüyorum sizi." Sarışın bir adam vardı ve gayet sıcak yaklaşmıştı. İtsu buna içtenlikle şaşırmıştı çünkü kendisi geçen sene sucuklu tostun arasında sadece yarım dilim hindi salam olduğu için kantinciye gidip şikayet etmiş ve bunun karşısında okkalı bir tokat yemişti.

"Evet, dokuzuz. Biz bir şişe su ve 4 karışık tost alalım." Nora bunu dedikten sonra bu hafta dedesinden ve annesinden aldığı parayı bir daha para koparamayacağını bile bile sırf hava atmak için uzattı.

"Sen çok iyi yürekli bir insansın." Ela hemen Nora'ya sarıldı ve ağlamaya başladı. Nora da son parasını ilk günden yediği için ağlamaya başladı.

"Asıl sen al şu parayı benden olsun. Ha bu arada ben Niccolo. Bir ihtiyacınız olursa hemen gelin. Saçma sapan davranan ergenlere benzemiyorsunuz." Bunu dediği anda dördü de çok iyi rol yaptığını anladı. Bu sırada Nora da parası bitmediği için çok mutluydu.

"Teşekkürler." dedi Azra ve tostlarla suyu aldı. Sonrasında herkese dağıttı. Tam sınıfa çıkacakken İtsu durdu ve müdür odasının önünde müdürle konuşan Umut'u gördü diğerlerine de gelin işareti yaptı. Biraz yaklaştılar ve konuşmaları dinlediler.

"Sayın müdürüm, bizim sularımız çok güzel."

"Olmaz diyorum oğlum git sınıfına."

Ela olayı anlamadığı için sorgular bakışlar ile diğerlerine baktı. Onlar ise Umut'un pazarlamacı kişiliğini anlattılar.

"Zil çaldı hadi." Nöbetçi öğretmen artık herkesi sınıfına yollarken öğretmenler de yavaş yavaş odadan çıkmaya başladı.

"Bu ders ne bilen var mı?"

"Nerden bilelim göt lalesi?" Oytunç'un sorduğu soru üzerine Ömer ani tepki vermiş ve aralarında küçük bir kavga alevlenmişti.

"Biraz terbiyeli ol kalitesiz bayram şekeri." -oytunç bana küçükken böyle bir hakaret etti şakasız- Tam ikisi de saç baş girecekken içeriye bir karizma bombası girdi.

"Merhaba çocuklar. Ben Jean Kirschtein. Görsel Sanatlar öğretmeninizim ama aynı zamanda Sosyal Etkinlikler dersine de gireceğim. Anlaştık mı?" Hafif sakallı, kumral, neredeyse iki metreye ulaşan boyuyla bu adam bir erkeği bile etkileyip gay yapabilirdi.

Dersin ilk 20 dakikası tanışma ile geçmişti.

"Hocam nerelisiniz?" Jean sorunun geldiği yöne baktı ve gömleğinin düğmelerini yırtarak Sivasspor formasını gösterdi.

Ders oldukça güzel geçmişti. Jean bu derslerde tamamen sohbet edeceklerini ve hepsine 100 vereceğinden bahsetti. Dinlenme dersiydi kısaca. İki ders sanki 10 dakika gibi geçti ve zil çaldı. Jean onlara ders programlarını gösterdi ve bir sonraki derslerinin edebiyat olduğunu edebiyat öğretmenlerinin de onun best friendi olduğunu söyledi.

"Merhaba!" Teneffüs bitmiş ve içeriye keltoş bir öğretmen girmişti.

Tanışma faslı sonrası Connie kendini tanıtmıştı.

"Evet çocuklar, ben Connie Springer. Bu yıl edebiyat dersinize ben gireceğim. 28 yaşındayım, ikizler burcuyum ve Muğlalıyım. Umarım eğleniriz." dedikten sonra bu iki ders de diğerleri gibi sohbet ile gelip geçmişti.

Jean Hoca, sınıf grubu kurup oraya ders programı attığı için son iki derslerinin ingilizce olduğunu ve hocalarının hamile olduğunu biliyorlardı. Ayrıca ikinci dönem Jean Hoca'nın diğer en yakın arkadaşı derslerine girecekti çünkü Historia Hoca doğuracaktı. Herkes telefonuna gömülüp Jean Hoca ve sınıf ile konuşurken içeriye bir topuk tıkırtısı sesi geldi.

"Merhaba! Nasılsınız?" Kahverengi çizmesi, çiçekli fuları, hamile karnı ve beyaz kazağı ile topuk sayesinde boyu 150 olan sarışın tatlı bir kadın konuştu.

Bu derste de tanışma faslı sonrası sohbet muhabbet geçmişti ama herkes daha kibardı çünkü hoca hamileydi. Son olarak da Historia kendini tanıttı.

"Ben Historia Reiss. İngilizce öğretmeniyim ve 27 yaşındayım. İstanbul'da büyüdüm ama aslen Eskişehirliyim."

Birkaç dakika sonra zil çaldı ve herkes toplanıp eve doğru yol aldı. Lisenin ilk günü gayet sakindi çünkü henüz ilk hafta bitmemişti.

+

Bitti. Pazartesi bitti.

Neyse düzgün yazamıyorum çünkü önceden tamamen troll yazdım ve bu da troll ama ciddi gibi troll ya çarpılmış gibi yazıyorum.

Sivaslılara garezim yok sadece Sivas bana çok ilgi çekici geliyo LMXLDMCLDÖFL

Bu arada ben baba tarafından balkan göçmeni anne tarafından yarı çerkes yarı slavım siz nerelisiniz okurlarım (10 kişi ama çok seviyorum valla)

Neyse babay ben salı gününü yazmaya gidiyorum.

Continue Reading

You'll Also Like

219K 9K 38
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
24.9K 1.1K 36
Bu kitap Yabani dizisinin 28. bölümünden sonra ASLAZ cephesinde yaşanan olayları konu aldığım bir kitaptır. Görmek istediğimiz fakat tüm beklentileri...
22.2K 2.2K 11
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !
374K 34.3K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...