Snapchat | Taekook

By minailurophile

1.1M 97.8K 217K

Jungkook: Snapte kullanıcı adı taezesogan olan ve art arda bin tane siyah ekran atan orrrospu çocuğu sen misi... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50 - FİNAL

29

25.5K 1.9K 4.7K
By minailurophile


Selaaamm bomba gibi bir bölüme hoşgeldinizz !!!

Bölümde geçen parçayı medyaya ekledim. Sözlerini açıp bakmanıza gerek yok onu da bölümde göreceksiniz. Bölümde şarkı çalmaya başladığı zaman siz de aynı anda arka plandan açıp dinleyerek okuyabilirsiniz

Daha fazla uzatmadan sizi bölümle baş başa bırakıyorum iyi okumalaarr 😙💕











































-Threesome-
.
.
.
.
.
.

Taehyung: gençler

Üniversiteden arkadaşlarım kalabalık bir parti düzenliyorlarmış
Beni de çağırdılar
Ben de adam topluyorum daha eğlenceli olsun diye
Geliyorsunuz

Namjoon: saat kaçta

Taehyung: akşam 9 gibi başlar

Namjoon: o saatte yatsı okunuyor
Ben namaz kılacağım
Gelemem üzgünüm

Taehyung: gelsen şaşardım zaten
Neyse
Jimin nerde
Ortalıkta da yok

Namjoon: bilmem
En son teneffüste bahçeye çıkıyordu

Taehyung: dur bi arayım

Jimin: efendim taehyung

Taehyung: nerdesin

Jimin: bahçedeyim
Hava almaya çıktım

Taehyung: iyi
Yukarda yazdıklarımı oku bi

Jimin: tamam

Namjoon: jimin net gelir senle
Party boy olduğu için

Taehyung: aynen
Ayrıca jeonları da çağırmayı düşünüyorum
Aramız hazır düzeliyorken
Bu da bahanesi olsun
Eğlenir güzel vakit geçiririz bence

Namjoon: eğlenir güzel vakit geçirirsin evet
Sen
Sen geçirirsin Taehyung

Taehyung: niye ya
Diğer arkadaşlarımla da tanıştırırım
Ne olacak ki

Namjoon: iyice dünür oluyoruz yani
Anladım
O hesap

Jimin: ben gelmeyeyim ya

Taehyung: ne
Niye amk

Jimin: jungkooku çağırıyorsan
Yoongi de gelir yanında
Şimdi beni görüp morali bozulmasın
Görüldü

Namjoon: jimin
Bunu sen mi diyorsun allah mekke kabe

Taehyung: jimin saçmalama
Ne zaman o çocuğun keyfine göre hareket ettin ki

Jimin: ısrar etme taehyung
Artık benim yüzünden yoonginin bir saniye bile canı sıkılacaksa
O partiye gelmem olur biter

Namjoon: yoongi seni görünce neden morali bozulsun

Taehyung: senin yoongiye karşı birden tavrının değişmesini anlıyorum
En sonki olay yüzünden
Ama bu kadarı fazla değil mi
Ayrıca en başından beri sana aşık olan oydu
Şimdi neden seni görmek istemesin

Jimin: çünkü
Yazıyor..
Artık bana bakarken gözleri parıldamıyor
Görüldü

Namjoon: efkarlandım şuan
Gidip zemzem suyu içeceğim
Şaka gibi
Jimin 😭😭😭😭😭

Taehyung: pekala
Israr etmeyeceğim
Ama kararın değişirse
Bi telefonla hallederim hemen

Jimin: kararım değişmeyecek
Akşam yokum
Zaten canım sıkkın
Parti havamda değilim

Namjoon: hayrola
Canın neden sıkkın

Jimin: boşver
Akşama size iyi eğlenceler

Taehyung: sağ ol






































¤

Taehyung: jeon
Derse girdin mi

Jungkook: girdim evet
Bir şey mi oldu

Taehyung: yok bir şey söyleyecektim de
Neyse
Buradan söyleyim

Jungkook: fark etmez öbür teneffüs de söyleyebilirsin

Taehyung: sıkıntı yok buradan da olur
Akşama parti var üniversiteli arkadaşlarım düzenliyor
Büyük ve güzel bir şey olacak
Birilerini davet etmeme izin verdiler
Benim de aklıma sen geldin
Görüldü

Gelmek ister misin?

Jungkook: bilmem
Saat kaçta ve nerede olacak

Taehyung: akşam 9 civarı kampüsün oradaki mekanda
Sen de arkadaşlarını çağırabilirsin sıkıntı yok
Güzel vakit geçirebiliriz

Jungkook: pekala
Ben bi bizimkilere de sorayım
Haber veririm sana
Teşekkür ederim davet ettiğin için bu arada

Taehyung: rica ederim
Senden haber bekliyor olacağım
Umarım gelirsin :)

Jungkook: yazıyor..
Çevrimiçi
Yazıyor..
Görüşürüz

Taehyung: görüşürüzz
















































-Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız-
.
.
.
.
.
.

Yoongi: benimle okuldan çıkan var mı

Jin: nereye la

Yoongi: bilmem
Okuldan çıkalım da
Nere olursa olur

Hoseok: ben gelirim kanka da
Ne oldu
Bi sıkıntı mı var

Yoongi: yazıyor..
Off
Şu albümü
Jimin almış bana

Jungkook: siktir lan

Jin: oha

Hoseok: yok artık amk
Ne alaka
Harbi mi diyorsun

Yoongi: evet
Konuştuk
O almış

Hoseok: ne iş?

Yoongi: kısaca
Tekrar benimle denemek istiyor
Yaptıklarından pişman olduğunu söyledi
Benden özür dilemek için de
Kendince böyle bir şey yapmış
Ona şans vermemi istedi

Jungkook: sen ne dedin

Yoongi: hiçbir şey
Ne diyebilirim ki?
Ona ne kadar kızsam da kendimden uzaklaştıramıyorum
Ama ne kadar sevsem de bir türlü bağışlayamıyorum

Jin: aga
Sizin iş sıkıntı
Affetsen bir dert affetmesen bir dert

Hoseok: jimine ne bok olmuş da R yaptı aniden
Sana bok gibi davrandığı günler ne çabuk geçti

Yoongi: atık eskisi gibi değil
Keşke öyle olsa
En azından onu hayatımdan çıkarmakta zorluk çekmiyordum
Ama şimdi gelip sürekli pişman olduğunu söylemesi
Bana en istediğim şeyi alması
Delireceğim
Boğulacak gibi hissediyorum

Jin: gerçekten pişman olduysa
Niye affetmiyorsun
Hala onu sevmiyor musun

Yoongi: sevgimin yanında ona karşı kırgınlığım ağır basıyor
Sanki affetsem bile değişmeyecekmiş gibi
Jimin yine kalbimi kırıp dökecekmiş gibi hissediyorum
Yaptıklarını görünce içim gidiyor
Sonra eskiyi hatırlayıp geri ondan uzaklaşıyorum

Hoseok: neler çektiğini biliyorum
Buna ben de şahit oldum
Ama ona asla güvenmiyorum
Bu yüzden siktir et

Jin: la amcık
Ya jimin gerçekten çok pişmansa
O zaman ne olacak
O da yoongiyi sevmeye başladıysa?

Hoseok: son pişmanlık fayda etmez
İkilesin

Jungkook: bu dünyada jiminden en çok nefret eden kişi benimdir
Ama ben bile kendi görüşümü belirtip yoonginin aklını bulandırmıyorum
O yüzden kesin sesinizi aq
Yoongi ne bok yiyecekse
İyiyse de kötüyse de kendi kararıyla yapsın

Yoongi: ben
Gerçekten
Ne halt yiyeceğimi bile bilmiyorum
Şuan sadece okuldan çıkmak istiyorum
Kafamı dağıtmaya ihtiyacım var

Jungkook: akşama parti var
Yani varmış
Beni de biri davet etti
Oraya gidelim
Hem kafan dağılır

Yoongi: olur
Daha iyi olur
Konum atarsın bana
Veya beraber geçeriz

Jungkook: tamam
Hoseok ve jin
Siz de gelin

Hoseok: akşama bi planım yok
Gelirim ben de

Jin: ben gelemem
Bugün bizimkiler izinli
Gece çıkarsam peder beni siker

Hoseok: yazık sana

Jin: kes la

Jungkook: iyi tamam
Akşam 8 gibi hazır olursunuz
Yoongi sen de otur oturduğun yerde
Akşama sakla kendini
Az bir şey kaldı zaten derslerin bitmesine

Yoongi: off

Hoseok: vur kafayı yat
Uyandırmayız söz

Yoongi: öyle yapacağım büyük ihtimal
Görüldü



















































Jungkook

Bitmek bilmeyen dersler nihayet bitmiş, eve gelmiş ve duşumu aldıktan sonra Taehyung'a "Akşam geliyoruz." diye kısa bir mesaj çektikten sonra yatağıma uzanmış boş bakışlarla tavanı seyrediyordum. Aslında tam şu anda vakit kaybetmek yerine kalkmam ve hazırlanmam, ardından da Yoongiler ile buluşma noktamıza gitmem gerekiyordu fakat ben kafamdaki düşüncelerin içerisinden bir türlü çıkamıyordum. Öyleki kendi düşüncelerimle boğuşurken geçirdiğim zamanın farkında bile değildim.

Düşündüğüm şey ise çok basitti. Taehyung.

Zaten Taegyung hayatıma girdiğinden beri istemli ya da istemsiz sürekli onun hakkında düşünüyordum. Yer yer intikam amaçlı ona nasıl zarar verebileceğimi düşünürken, çoğu zaman da onun hal ve hareketlerine kafa yoruyordum. Şu anda da o kafa yorma süreçlerimden birindeydim. Taehyung'un şu son günlerde bana karşı tavırlarının değişmesi beni öyle bir beyin fırtınasına itiyordu ki, ne kadar düşünürsem düşüneyim kendimi tatmin edecek bir açıklama bulamıyordum.

Aslında tek sorun Taehyung da değildi. Kendim ve sergilediğim davranışlar da başlı başına sorundu. En basitinden bugün onunla gayet sakin bir şekilde konuşmam, parti teklifini nedense olumlu karşılayıp ona dönüş yapacağımı söylemem, hatta üzerine bir de teklifini kabul etmem başlı başına sorundu. Neden böyleydim? Ne değişmişti de Taehyung'a sergilediğim o nefret dolu tavrım gitmişti bir türlü anlayamıyordum. Neden o gün kilitli kaldığımızda ona kafa göz girmemiştim? Neden uyurken onu izlemiştim? Neden montumu başının altına yerleştirmiştim ve neden tüm bunları birileri duyacak korkusuyla yanıp tutuşuyordum?

Bugün bizimkileri partiye davet ederken de tıpkı kilitli kaldığım gün yanımda Taehyung'un olduğunu söylememem gibi, beni partiye davet edenin de Taehyung olduğunu söylememiştim. Neden bunları onlardan gizlediğimi de bilmiyordum ama böyle olması daha kolayıma kaçıyordu. Çünkü Tanrı aşkına, birisi size gelse ve daha birkaç hafta önce resmen kanlı bıçaklı (!) olduğunuz kişinin sizi partiye davet ettiğini söylese ne tepki verirdiniz?

İşte, tam da bundan dolayı her şeyimi anlattığım Yoongi dahil kimseye Taehyung ile aramda geçenlerden bahsetmek istemiyordum. Zaten aramızda geçenleri kendime de bahsetmek istemediğim için, bu her türlü işime geliyordu. Bu yüzden vaktin daha fazla akmasına müsade etmeden yerimde doğrulmuş ve gevşemiş bornozumun iplerini sıkılayarak dolabıma doğru yürümeye başlamıştım.

Açıkçası genelde partilere giderken giyimime çok da dikkat etmezdim. Hatta bazı zamanlar kıyafetlerimi değiştirmeye üşendiğimden mekanlara okul kıyafetlerimle bile gittiğimi hatırlıyordum. Ama bugünkü ortam farklıydı. Üniversiteli arkadaşlarım olmadığı için onların ortamları nasıl olurdu bilemiyordum. Bu yüzden de her zamanki basit giyimimden uzakta, ama çok da özenmemeye dikkat ederek bir şeyler giymek istemiştim. Gözlerimi dolapta gezdirirken işe ilk başta iç çamaşırımı giymekle başladım.

Bornozu üzerimden çıkardığım gibi yatağımın üzerine atmıştım. Elime en üstte duran ve daha yeni aldığım beyaz tişörtü aldığımda alıcı gözüyle incelemiş ve giymeye karar vermiştim. Pantolon olarak düz siyah bir kot giymeyi seçeceğim sırada ise hemen vazgeçmiş ve onun arkasında duran, uzun zamandır giymediğim yırtık buz mavisi kotumu almıştım. Gündelik hayatta çok giyilecek bir pantolon olmadığı için uzun zamandır dolapta bekliyordu ve bugün tam da giyilmeye uygun bir gündü. Diz kısımlarında büyük yırtıklar vardı ve bu yırtıklar uyluk kısımlarında küçük yırtıklar olarak devam ediyordu. Kot pantolonu bacaklarımdan geçirdiğimde sıkı ve kaslı baldırlarımı sarması ortaya güzel bir görüntü çıkarmıştı. Hiç beklemeden düğmesini de ilikledim ve beyaz tişörtümü içine sıkıştırdım.

Çekmeceden çıkardığım ince ve deri kemeri de pantolonun belinden geçirirken bir yandan da kafamın içerisinde ayakkabı seçimi yapıyordum. Telefonumdan saate bakığımda çok bir vakit kalmadığını görmemle elimi biraz çabuk tutmak adına hızla masama adımlamış, kül tablasından olan ve içerisine taktığım yüzükleri veya kolyeleri koyduğum takı kutusunu elime almıştım. İçerisinden gözüme kestirdiğim birkaç yüzüğü hemen parmağıma geçirirken, sağ bileğime zincir bir bileklik takmıştım. Kül tablasını bırakacağım sırada içerisinde parlayan, gümüş sallanan küpenin gözüme çarpmasıyla onu da hızlıca alıp sol kulağıma takmıştım. Çekmecemde duran fön makinesini hemen aynanın yanındaki prize takmış ve tarağım yardımıyla kabarmış saçlarıma çok hafif bir fön çekmiştim. Böyle yaptığım zaman saçlarıma bir şey yaptığım belli olmuyordu ama banyodan sonraki o kabarık ve kıvırcık görüntüsü de kayboluyordu. Bu yüzden en kolay ve çabuk yöntem olarak saçlarıma bu şekli vermeyi seçmiştim. Son olarak boynuma zamanında çok para bastığım parfümlerden birini sıkmış, telefonum ile birlikte odamdan dışarı çıkmıştım.

Odamda giyinirken kafamda belirlediğim siyah, bilekte biten rugan ayakkabılarımı ayağıma geçirmiş ve evden çıkmıştım. Bizimkilere evden çıktığıma dair mesaj çektiğimde onların çoktan beni bekliyor oluşunu öğrenmemle adımlarımı hızlandırmış ve durağa doğru yürümeye başlamıştım.

Hoseok ve Yoongi'nin beni beklediği taksi durağına ulaştığımda ikisini sigara içiyorken görmüştüm. Uzaktan beni fark eden Hoseok'un gözleri hafif irileşirken aynı zamanda sırıtmaya başlamasıyla Yoongi'nin de bakışları bana dönmüştü. İkili onlara yaklaşana kadar beni süzmüş, yanlarına varmamla ıslık çalmışlardı. Çok abartılı bir şıklığım yoktu, büyük ihtimal uzun zaman sonra beni ilk defa kendime özenmiş gördükleri için bu şekilde tavır sergiliyorlardı.

"Oo, kardeşim. Bu ne yakışıklılık böyle."

"Abartma Hoseok, her zamanki gibiyim işte."

"Bak bak, sik kafalıya bak! Lan sen akşam mekanlara beyaz okul gömleği ve siyah kumaş pantolon ile giden adamsın. Haksız mıyım kanka?!"

Dedi Yoongi'ye dönerek.

"Haklısın, özenmiş bugün."

"Ee, siz de aynısınız."

"Biz her zaman böyleyiz oğlum! Senin gibi avare adam mıyız?"

Dedi Hoseok kolunu Yoongi'nin omzuna atarken. Bu dediğine cevap vermeden sadece göz devirmiştim. Zaten hemen boş taksilerden birinin durağa yaklaşmasıyla onu durdurmuş, sonra da içine yerleşmiştik. Adama adresi verdiğimizde zaten çok da uzak olmayan mekana doğru sürmeye başlamıştı. Yol boyu telefonum ile ilgilenmiş ve Taehyung'un mesaj atıp atmadığına bakmıştım. Tam o sırada ise ekranın üst tarafından gelen bildirime baktığımda Taehyung'un "Güzel" diye cevap verdiğini görmüştüm.

Etrafta yankılanan yüksek sesi duymamla bakışlarımı camdan dışarıya çevirmiştim. Daha önce buraya hiç gelmemiştim çünkü burayı genelde Üniversiteliler kullanırdı. Bizim gittiğimiz mekanlara daha çok bizim gibi lise son ya da okumayan tipler gelirken, buraya yaşı büyük ve okuyan kişiler gelirdi. Taksiciye parayı verip dışarı çıktığımızda dışarı taşan ses ile Hoseok kısık sesli bir ıslık çalmıştı. Mekan büyüktü ve güzel gözüküyordu. İçerideki neon ışıklar caddeye bile taşarken şimdiden buram buram alkolün kokusunu alabiliyordum. Bu yüzden daha fazla kapının önünde beklememiş ve içeriye doğru yürümeye başlamıştık.

Mekana girdiğimiz gibi bizi karşılayan merdivenleri inmiş ve yine neon ışıklarla kaplı koridordan geçmiştik. Ardından karşımıza çıkan kapıyı görevli adamlardan birisi geçmemiz için açtığında, az önceden beri boğuk gelen müziğin sesi birden canlanmış ve yükselmişti. İçeriye geçtiğimiz gibi hemen etrafı incelemeye başlamıştık üçümüzde. Geldiğimiz mekanlar buranın yanında halt yemişti çünkü sikeyim, burası harbiden iyiydi. Öncelikle tavan o kadar geniş ve yüksekti ki, ne kadar uzağına baksam da sanki devamı varmış gibi duruyordu. Tam karşımızda kocaman bir bar kısmı vardı, alkollerini alan insanlar orta kısımlarda duran ince ve uzun yuvarlak masalara geçiyorlardı. Etraf full koyu renk aynalarla kaplıyken yanan ışıklar oradan yansıyıp daha güzel bir ortam oluşturuyordu. Ve tabiki partinin büyüklüğünden olsa gerek etraf bir hayli kalabalıktı. Açıkçası burada birimiz bir yere gitsek geri gelebilir miydik ondan bile emin değildim.

Adımlarımızı içeri doğru atarken bir yandan da müziğin ritmiyle yavaş yavaş başımı sallıyordum. Hoseok zaten hemen belini kıvırarak dans hareketleri sergilemeye başlamıştı ve Yoongi'ye baktığımda nereden aldığını bilmediğim bir bardakta içki yudumluyordu. Genel olarak kalabalık olduğu için orta kısımlarda durmak istemiyordum. Bu yüzden gözlerimi aynaların olduğu duvarlara çevirdiğimde orada aynaya yaslı yüksek masaların ve bar sandalyelerinin olduğunu görmemle bizimkilere orayı işaret etmiştim. Onlar da peşimden gelmeye devam etmiş ve insanlarım arasından zor bela geçerek kendimizi bar sandalyelerinin üzerine atmıştık. Hoseok en solda, ortada Yoongi ve onun yanında da ben duracak şekilde üçümüz de yan yana oturmuş etrafı seyretmeye başlamıştık.

"Ortam iyiymiş. Kim davet etti seni?"

Diye kulağıma doğru eğilerek sorusunu soran Yoongi ile; ilk başta yutkunmuş, sonra da bakışlarımı etrafta gezdirmiştim. Onun benden hala cevap beklediğini görmemle elimi havada sallayarak "Bir arkadaş.." diye geçiştirmiştim. O anda bile Yoongi'ye beni Taehyung çağırdı demek istememiştim ve böyle bir yalan söylemek zorunda kalmıştım. O da çok takmamış olacak ki omuz silkip tekrardan önüne dönmüştü.

Yoongi içki almaya gideceğini söyleyerek yerinden kalktığında  ben de bira istediğimi söylemiştim. Yoongi onaylayarak kalabalığa karıştığında bakışlarımı yan tarafımda duran Hoseok'a çevirmemle gözlerimi devirmem bir olmuştu. Daha geleli on dakika anca olmuşken hemen bir kız bulmuş ve onunla flört etmeye başlamıştı. Bir yandan kızın uzun saçlarını parmağının ucuna doluyor, bir yandan da sırıtarak resmen kıza yavşıyordu. Hoş, kızın da Hoseok'tan bir farkı yoktu. O yüzden onlara daha fazla bakmayı keserek önüme dönmüş ve etrafta dans eden insanları izlemeye başlamıştım.

Birkaç dakika sonra Yoongi'nin getirdiği soğuk biralarla keyfim biraz daha yerine gelmişti. Kapağını açtığım gibi peş peşe yudumların boğazımdan akmasına izin verirken Yoongi de benim yaptığımı tekrarlıyordu. Dudaklarımdan çektiğim şişenin ardından derin bir 'ohh..' çekerken ikimiz de gülmeye başlamıştık. Ardından tekrar kafamıza dikip daha yeni aldığımız biraları yarılamıştık bile.

Geçen zaman boyunca Hoseok az önceki kız ile ortalıktan kaybolmuştu. Zaten böyle yapacağını önceden tahmin ettiğimiz için çok da sikimize takmamıştık. Onun yerine Yoongi ile belirli aralıklarla bar kısmına gidip bira alıyor ve sohbet ederek kafamıza dikiyorduk. Şuan ortam iyiydi ve hafif çakır keyiftim. Arkada çalan tekno müzikle yerimde hafifçe sallanıyor, baş parmağımı şişenin ağız kısmında döndürüyordum. Yoongi de oradan geçen bir çocuğun giydiği neon sarı cekete laf söylemesi ile kendi kendime kahkaha atmaya başlamıştım. O da dediği şeye ilk başta gülmese de benim ardımdan gülmeye başlamıştı.

Derken arkamda hissettiğim sıcaklık ve enseme vuran sıcak nefesler ile bir anda tüylerim diken diken olmuştu. Ben daha arkama dönemeden bir el yavaşça sırtıma dokunmuş ve "Nihayet buldum seni.." demişti kulağıma doğru. Kanıma karışan alkolden midir, yoksa az önce işittiğim Taehyung'un derin sesinden midir bilemiyordum; şu anda bütün her yerim alev alıyor gibiydi. Art arda birkaç defa yutkunup yavaşça arkamı döndüğümde gözlerim bana gülümseyerek bakan irislerle kesişmişti.

Bakışlarım benden izin almadan Taehyung'un üzerinde gezindiğinde ilk dikkatimi çeken şey, sarı saçlarının altında kalan alnına bağladığı bandanasıydı. Düz saçları alnına bağladığı mavi ve bordo renkli bandanın üzerinden iki yana ayrılmış şekilde dökülüyordu. Kulağının birinde tıpkı benim gibi uzun sallanan bir küpe varken, diğerinde çelik yuvarlak küpeler bulunuyordu. Arından bakışlarımı aşağılara indirirken, boynunda her defasında gördüğüm Taehyung'un hiç çıkartmadığı kolye duruyordu yine. Ucunda bordo renkli yuvarlak bir parça duruyordu ve bugün her zamanki olduğunun aksine dışarı çıkarmıştı kolyesini. Gözlerim kolyenin altında duran beyaz salaş tişörtüne inmiş, sonra da üzerine geçirdiği siyah ama üzerinde çok sayıda kırmızı motifler bulunan ceketinde gezinmişti. Ceketindeki kırmızı renkli yaprak şeklindeki işlemelerin üzeri kırmızı pullar ile kaplıyken hem bandanası ile uyum sağlıyor, hem de partiye yakışacak türden şık duruyordu. Alt kısımlarına baktığımda ise bacaklarını tıpkı benimki gibi saran dar siyah bir kot giymişti. Altına geçirdiği beyaz spor ayakkabıları ile onun bugün gerçekten şık olduğunu düşünmüştüm. İnsanların olmak isteyeceği türden bir görüntüye sahipti.

Ardından boğazımı temizleyerek tekrar gözlerine baktığımda "Selam." demişti gülümseyerek. Ben de yüzüme hafif bir gülümseme oturttuğumda aynı şekilde karşılık vermiştim. Taehyung'un bakışları arkama kaydığında Yoongi ile göz göze gelmiş olacak ki tekrar gülümsemişti. Kafamı çevirip Yoongi'ye baktığımda kaşlarını kaldırmış bir şekilde bir bana, bir de Taehyung'a bakıyordu. Taehyung "Sana da selam Yoongi." dediğinde bunu da beklemiyor olacak ki kaşları imkanı varmış gibi daha da yukarı kalkmış dudaklarını büzerek kafasını sallamaya başlamıştı. Şu anda büyük ihtimalle bizim aramızdaki samimiyeti sorguluyordu bu yüzden çok takmamıştım. Fakat o da beni şaşırtarak Taehyung'a cevap vermiş; "Sana da selam." diyerek onu yanıtsız bırakmamıştı.

Ardından Taehyung yanımdaki sandalyeye tek bacağını yaslayarak oturmuş ve bedenini bana çevirmişti. Açıkçası şuan yanımızda Yoongi olduğu için bir tık rahatsız hissediyordum fakat bunun için yapabileceğim bir şey yoktu. Elimdeki şişeyi kafaya tekrar diktiğimde dibini görene kadar içerken Taehyung sakin bakışları eşliğinde beni izliyordu. Bitirdiğim şişeyi masaya bıraktığımda Yoongi yerinden kalkmış ve bira almaya gittiğini söyleyerek bizi yalnız bırakmıştı. Bu yaptığıyla ister istemez rahatlarken ben de yönümü Taehyung'a çevirmiş ve ona bakmaya başlamıştım.

"Nasıl buldun mekanı? Sevdin mi?"

"Güzel, kaliteli bir ortamı var."

"Öyledir.." dediği sırada burnunun ucunu kaşıyordu. Bakışlarımı arkasına çevirdiğimde tanıdık bir yüz görmememle bu sefer ben sormuştum soruyu.

"Arkadaşların yok mu?"

"Öbür tarafta onlar. Ben de geçerken seni görünce geldim yanına."

"Anladım."

"Siz.. Yoongi ile mi geldiniz sadece?"

"Hoseok da vardı aslında. Dakika bir buldu birini. Bir daha da görmedim."

Dediğimde gülmeye başlamıştı. Ben de hafif gülümserken bar kısmındaki Yoongi'yi görmek amaçlı yerimde biraz dikleşmiş fakat görememiştim. Taehyung da ne yapmak istediğimi anlamış olacak ki o tarafa çevirmişti bakışlarını. Ardından önümüzden geçen garsonun taşıdığı tepsideki shot bardaklarından almış ve aramıza koymuştu. Bakışlarımı masaya çevirdiğimde sırıtarak konuşmaya başlamıştı.

"Arkadaşın gelene kadar boğazımız kurumasın."

"Haklısın." Demiştim ben de gülümseyerek. Arından eline küçük shotlardan birini almış ve sorarcasına bana bakmıştı. Ben de elime bir tane aldığımda meydan okurcasına konuşmuştu bu sefer.

"O zaman..?"

"3..2..1.."

Diye sayıp aynı anda kafamıza dikmiştik bardakları. İçtiğim bardağı sert bir şekilde aramıza geri koyarken bir yandan da boğazımı yakan tattan dolayı yüzümü ekşitiyordum. Taehyung da da aynı ifadeyi görmemle kırkırdamaya başlamıştım. Benim gülmemle o da bakışlarını bana çıkarmış, gülümseyerek bana bakmıştı.

"Ne gülüyorsun?"

"Hiç.. Hadi bir daha."

"Hızlı gidiyorsun. Uçarsın bir anda."

Umursamadan omuz silkmemle o da hafiften kıkırdamış ve elimize tekrardan shot bardaklarını almıştık. Bu sefer bardakları birbirine tokuşturup yine aynı anda kafamıza dikerken, birbirimizin gözlerinin içine bakarak içmiştik tüm içkiyi. Yine boğazımı yakan acımsı tat ile gözlerimi kıssam da bakışlarımı çekmemiştim Taehyung'un bakışlarından. Sanki aramızda görünmez bir bağ vardı ve hiçbir şey olmadan birbirimize saniyelerce baksakta ikimiz de bundan rahatsız olmuyor gibiydik.

Geçen zamanla müzik eşliğinde hafiften yerimizde sallanmış ve ara ara kısa konuşmalar gerçekleştirmiştik. Yoongi yanımza gelip biraları bıraktığında Hoseok'un kustuğunu ve bu yüzden geç kaldığını söylemişti. İkimiz de onu onaylarken getirdiği biraları içmeye devam ediyorduk ve kafamız iyice güzelleşmeye başlamıştı. Çok bir zaman geçmeden Yoongi Hoseok'u üstsüz bir şekilde gezerken görmesiyle küfür ederek tekrar yanımızdan ayrılmıştı. Biz de nedense Taehyung ile gereğinden fazla bir şekilde katıla katıla gülmeye başlamıştık onun bu haline. O kadar çok gülmüştük ki en son durduğumuz da yanaklarımın acısını hissetmiştim.

Biramdan yudumlar almaya devam ederken bileğimde Taehyung'un kolunu hissetmemle beni sürüklemeye başlaması bir olmuştu. Ona "Ne yapıyorsun?!" diye sormuştum fakat sadece ağzında bir şeyler gevelemişti. İkimiz de sarhoştuk ama sanırım o bir tık daha sarhoş gibiydi. En sonunda bizi sahnenin ortalarına çektiğinde durmuş ve bana dönerek kolumu bırakmıştı.

"Ne yapıyorsun? Niye sürükledin beni buraya?"

"Orada çok sıkıldım." dedi omuz silkerek.

"Burada ne yapacağız? Hiç değilse biraları alsaydık."

"Biraz daha içersek yarın hiçbir şeyi hatırlamayız.."

Dedi yerinde hafifçe sallanmaya başlayarak. Son dediğini anlamamıştım ve ne demek istediğini düşünürken koluyla beni dürtmüş ve dans etmem gerektiğini söylemişti. Etrafta gözlerimi gezdirdiğimde herkes dans ediyordu ve Taehyung da gözlerini kapatmış gülümseyerek kendi etrafında sallanıyordu. Ben de onu taklit etmiştim ve gözlerimi kapatarak kendimi müziğin ritmine kaptırmaya karar vermiştim. Ellerimi havaya kaldırıyor, ritme uygun şekilde belimi sallayarak kendi halimde figürler sergiliyordum. Gözlerimi açtığımda Taehyung'un gülerek beni izlediğini görmüştüm fakat o an umursamadım ve dansımı etmeye devam ettim. Belki de sarhoşluğun etkisiyle böyleydim bilemiyordum ama şuan kendimi hiç olmadığım kadar rahat hissediyordum. Yapmak istediğimi yapıyor, kendimi kısıtlamıyordum. Belki yarın bunun için çok fazla pişman olacaktım ama şuanda bunu düşünecek kafaya sahip değildim. O yüzden kendimi âna, ve müziğe kaptırmaya karar verdim.

Müzik git gide hareketli hale gelirken Taehyung da ben de salaklar gibi kahkaha atıyor ama bir yandan da dans ediyorduk. Birbirimize temasımız yoktu ama karşı karşıya kendimizi kaptırmış bir şekilde hareketler sergiliyorduk. Ara sıra birbirimizin yaptığı hareketleri kopyalıyor ve durumu daha da komik hale getirirken, ikimiz de sarhoşluğun etkisiyle iyice saçmalamaya başlamıştık. Neyse ki etrafımızdaki insanların bizden farkı yoktu da bize sorgulayıcı bakışlar atmıyordu. Biz de rahat rahat saçmalayıp kendi halimizde takılabiliyorduk.

Derken bir anda çalan şarkı değişmiş, ritim yavaşlamıştı. İkimiz de az önceki dans hareketlerimizi bırakmış ve nefes nefese kalmaya başlamıştık. Gözlerimiz yeniden birbirimize kilitlenirken etrafımızdaki çiftler anında sarmaş dolaş olup birbirine adeta yapışarak ritme uyup yavaşça sallanmaya başlamışlardı. İkimiz de hiçbir şey yapmadan birbirimize bakıyorduk fakat Taehyung'un bana doğru bir adım atmasıyla aramızdaki sessiz bekleyiş bozulmuştu. Gözlerini gözlerimden çekmiyordu çünkü tepkimi ölçüyor gibiydi. Bana doğru bir adım daha attığında ben de öne doğru bir adım atmıştım. Ardından ikimiz de aynı anda tekrar birer adım atmamızla ayakkabılarımızın uçları birbirine değmiş ve resmen dip dibe girmiştik.

Şarkının sözlerinin girmesiyle Taehyung yüzüme doğru fısıldamıştı gözlerini kapayarak. "Jeon.."

And we're going round and round just playing silly.

(Bu salak oyunu oynayıp duruyoruz.)

Kısmını şarkıya eşlik ederek söylemişti. O sırada kapalı gözlerini açmış, ve sanki imkanı varmış gibi biraz daha dibime girmişti.

Let it be, let it be, let it be known.

(Bırak bilsinler.)

Hold on, don't go.

(Bekle, gitme.)

Kısımlarına eşlik ettmeye devam ettiğinde dudaklarım arasından titrek bir nefes vermiştim elimde olmadan. Ardından sonraki sözler ile beraber belimde Taehyung'un ellerini hissetmiştim.

Touching and teasing me, telling me no.

(Bana dokunup kızdırıyorsun beni, hayır diyorsun bana..)

But this time I need to feel you..

(Ama bu sefer seni hissetmem lazım..)

Ellerini belimde hissetmemle tüm tüylerim anında diken diken olurken, damarlarımda akan kanın bile o saniyede durduğunu hissetmiştim. Uzun süre ardından gelen ilk teması beni öyle etkilemişti ki, omurgamdan akan ter damlasını bile hissetmiştim.

Ride it, we're all alone..

(Akışına bırak, yapayalnızız..)

Ride it, just lose control..

(Akışına bırak, kontrolü kaybet gitsin.)

Ride it, ride it, come touch my soul..

(Akışına bırak, Akışına bırak, gel ruhuma dokun..)

Ride it, ride, let me feel you..

(Akışına bırak, bırak seni hissedeyim..)

Kısımlarını yine fısıldayarak yüzüme doğru söylemişti. Alnını alnıma yaslarken baş barmağı bel kavisimi yavaş hareketlerle okşuyordu. Sikeyim, öyle başım dönüyordu ki tutunacak bir şey aradım. Taehyung'un elleri altında olsam bile sanki uçurumun eşiğinde düşmek üzereymiş gibi hissediyordum. Bu yüzden ben de ellerimi tıpkı onun bana yaptığı gibi, ceketinin altından Taehyung'un beline sardım.

Ellerimi hissetmesi ile o da tirek bir nefes vermişti dudakları arasından. Alınlarımız birbirine yaslıydı ve gözlerimiz hafif kısık bir şekilde birbirini izliyordu. Şarkı çoktan ikinci partına girmişti bile fakat bizim için o an zaman durmuş gibiydi.

It's gotta be ya fiesty style, raised eyebrow.

(Agresif halin olmalı bu, kalkmış kaşlar.)

I love it when you look at me that way.

(Bana öyle bakışını seviyorum..)

Kısımlarını yine bana bakarak söylemişti. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki, bunun sebebi kanıma karışan alkolden mi yoksa şuanki bulunduğum atmosferden mi emin olamıyordum.

Mmmm, pullin me, pullin me, pullin me close..

(Mmmm yakına çekiyorsun beni.)

Just close your eyes boy..

(Kapa gözlerini oğlum..)

Şarkının bu partı girdiğinde sanki imkanı varmış gibi belimden tutarak biraz daha çekmişti beni kendine. Ve yine şarkıya eş olarak gözlerini kapayışıyla bu sefer ben fısıldamıştım ona doğru.

"Taehyung.."

Sanki bu dediğime cevap olarak hafifçe sallanmaya devam ederken yine şarkıya eşlik etmeye devam etmişti.

Ride it, we're all alone..

(Akışına bırak, yapayalnızız..)

Ride it, just lose control..

(Akışına bırak, kontrolü kaybet gitsin..)

Ride it, ride it, come touch my soul..

(Akışına bırak, Akışına bırak, gel ruhuma dokun..)

Ride it, ride, let me feel you.

(Akışına bırak, bırak seni hissedeyim..)

Kalbim adeta yerinden çıkacakmış gibi hızlı ve sert atıyorken, Taehyung ile nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Onun verdiği nefesi ben içime çekiyor ve ciğerlerime misafir ediyordum. O kadar yakındık ki, bunu bile düşünemeyecek haldeydim. Beynim eriyip gidiyor gibi hissediyordum ve yeminim olsun ki Taehyung'u tutmasam, ve o da beni tutmasa bulunduğum yere yığılmam an meselesiydi. Ne ara bu hale girmiştik inanın hiçbir fikrim yoktu. Her şey alkole kendimi kaptırıp akışına bırakmam ile gerçekleşmişti.

Şarkı akmaya devam ederken Taehyung ile gözlerimizin içine bakmaya devam ediyorduk. En sonunda burnunu benim burnuma sürtmesi ile aldığım nefesin bile yetmediğini hissetmiştim. Boğazımdan sert bir nefes verirken ellerim altındaki belini sıkmıştım istemeden. Taehyung burnunu usul usul benimkine sürtmeye devam ederken buna daha fazla dayanamayacağımı düşünüyordum.

Tıpkı düşündüğüm gibi olmuştu ve ben dayanamamıştım. Bu yaşadıklarım bir anda bana çok ağır gelmişti ve kendimi ağlamak isterken bulmuştum. Öyleki boğazıma çok sert bir yumru oturmuş, gözlerimi sıkı sıkı birbirine bastırmama neden olmuştu. Aniden gözlerimi açıp önce ellerimi, sonra da bedenimi Taehyung'dan uzaklaştırdım. Boğazımdaki yumru geçmiyordu ve ben yutkunamıyordum bile. Gözlerimin hafiften dolduğunu hissetmemle yaşadıklarımın ağırlığı tekrar yüzüme çarpmıştı. Kalbim az önceki gibi hızlı atmaya devam ediyorken gözlerimi Taehyung'un bana endişeyle bakan gözlerine çevirmiştim.

"Jungkook.."

Dedi bana endişeli bakışları arasında. O an her şey durmuş, sanki sadece ikimiz var gibiydik. Etrafımızdaki herkes aniden görünmez olmuştu ve koca salonda sanki sadece Taehyung ile ben kalmışız gibi hissediyordum. Arkada çalan şarkı bile kulağımda uğuldarken Taehyung'un endişeli sesini duyabilmiştim. Fakat benim ona cevap verebilecek gücüm kalmamıştı. Kalsa da şu anda ne denirdi asla bilmiyordum. Bu yüzden geriye doğru bir adım attım. Taehyung kafasını yavaşça iki yana sallarken geriye doğru birkaç adım daha attım ve arkamı döndüğüm gibi resmen çıkışa doğru koşar adımlar ile gitmeye başladım. Şu anda arkamdan geliyor muydu bilmiyorum fakat gelmemesini umuyordum. Zira daha kendim ile yüzleşmem gereken konular varken henüz Taehyung ile yüzleşmeye hiç hazır değildim..






























































4K LIK BÖLÜM NASILDI AMAAAAA

Tam tamına 3 saattir bu bölümü yazıyormuşum.. Gece 1.13 ve daha düzenlemesini yapmadım. Ama bu bölümü yazabildiğim için çok mutluyum. Çünkü Snapchat daha taslaktayken bu şarkıyı dinlediğim esnada aklımda bu bölümdeki kısımlar canlanmıştı. Aylardır bu şarkıyı açıp kafamda canlandırıyordum ve nihayet yazabildim !!!!

Şarkıda bir kısmı değiştirdim. Just close your eyes girl dediği kısmı boy olarak değiştirdim ama siz çok takmayın. Eğer şarkıyla okuduysanız nasıl hissettiğinizi duymak isterim hemenn

Şuraya da Taekook'un party lookunu bırakacağım. Taenin saçlarını daha sarı hayal edin. Bu ficte sap sarı bir Taehyung var çünkü :))

Bugünlük bu kadardı. Umarım bölüm sizi tatmin etmiştir. Sizi seviyorum, hoşçakalın, gömüşürüzz 💕

Continue Reading

You'll Also Like

257K 24.2K 25
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...
1.6K 72 9
Jungkook Taehyung'un instagram hesabındaki siyah postlara sinir olmuştu ve ona yazma kararı almıştı.
6K 695 6
Ünlü calvin klein modeli jeon jungkook çekimler nedeniyle üst vücudu çıplak bir şekilde soyunma odasından çıkmıştı her şey iyi ilerliyordu lakin göğs...
6.3K 750 17
"Papatya kokulu çocuğun, elleri neden kan kokuyor?" "Saçlarımı okşadığınız zaman öğreneceksiniz majesteleri." - 28052023-13092023