Kar Nöbeti(HarryxHermione Fan...

By FatihDuyar9

19 2 3

Harry PotterxHermione Granger. Harry Potter, kimseye açıklamadığı bazı nedenlerden dolayı kendisini karın eks... More

Bölüm I

19 2 3
By FatihDuyar9

Yazar Notu; Öncelikle bu bölüm @GhostTeen_0'e gelsin. Zira güzel yorumlarıyla aklımdaki bu hikayeyi yazma hevesi kazandıran kendisi. 

İkinci olarak belirtmem gerekirse bu hikaye konu olarak ilhamını Firewatch oyunundan almaktadır. Tıpatıp aynı olmasa da temelde beni ateşleyen ve hikayenin temelini atan bu oyundur, herkesin bilmesini isterim.

Uzun zaman sonra bir fanfic yazarken cidden eğlendim, umarım sizler de okurken zevkli vakit geçirirsiniz. 

Yazım hatalarım bolca olabilir, bildirmeniz halinde hemen düzeltmeye çabalayacağım ve şimdiden bu hatalardan dolayı affınıza sığınıyorum ve okurken aldığınız zevki baltalamamanızı diliyorum.

Lafı fazla uzatmadan sizi hikaye ile başbaşa bırakıyorum ve iyi vakit geçirmenizi diliyorum, sağlıcakla ve huzurla kalın. :)



I.Bölüm

Arabanın içerisinde adam, vücudunda kalan son enerji kırıntılarını kullanarak gözünü açmaya çabaladıysa da bu denemesi başarısızlıkla sonuçlandı. Ama gözlerini açmasına da gerek yoktu aslında ne olduğunu görmesi için. Zira saatler boyunca aynı manzaraya tanıklık etmişti kurtarılmayı beklerken. Yoksa günler miydi? Adam umursamayı bıraktı, zira şu anda burada saatler ve günler geçmiş olmasının pek bir önemi yoktu, her şekilde zamanının sonuna geldiği ortadaydı.

İstemsiz bir kahkaha çıktı adamın takatsiz dudaklarından zor da olsa. Bu ıssız yolda bir başına can vermek üzeriyken buraya gelme amacı düştü zihnine aniden. Bu kar fırtınasının ortasına düşmesinin nedeni Hogwarts'a gitmeye çalışmasıydı adamın. Arkadaşları ve aile üyeleri tarafından Harry Potter olarak bilinen adam, Hogwarts Gözlem ve Kurtarma Ekibi'nin en yeni üyesiydi. En azından görev yerine ulaşabilseydi öyle olacaktı.

Hogwarts denen dört mevsim karın eksik olmadığı, aniden çıkan ve insanın nefesini kesen fırtınaların doğanın gerçek hâkimi olduğu bu yere girer girmez bir kar fırtınasına yakalanacağı hiç gelmemişti Harry Potter'ın. Sabah, yeni yaşayacağı yere gitmek için kaldığı otelden erkenden ayrılmış, bu ecel getiren fırtınaya yakalanmadan da yaklaşık 3-4 saat boyunca yolu takip etmişti. Sonra nereden çıktığı bilinmez bu fırtına gelmiş, Harry ilerlemeye çalışırken zaten zorlukla takip ettiği yolu tamamıyla kapatmıştı.

Harry Potter, kapalı yolda bir süre gittikten sonra sonunda arabayı durdurup sol eliyle direksiyona sertçe vurmuş ve arabanın içinde kulaklarının zarını patlatacakmış gibi yükselen, dışarıdaysa fırtınanın uğultusu nedeniyle işitilmeyecek bir sinir çığlığı atmıştı. Sonra da eli kuzgun karası saçlarına gitmiş ve düzensiz bir karmaşa yaratmıştı.

Harry çaresiz bir şekilde arabanın motorunu çalışır halde tutarken arka koltuğa öylece fırlatılmış olan kalın montuna uzanmıştı. Çaresiz bir şekilde burada hapsolduğu ilk anlar "Acaba nerede olduğumu merak edip beni arayan olur mu" diye düşünmüş, sonra da bu olanağı elemek zorunda kalmıştı çünkü Hogwarts'dakiler onun bir gün sonra geleceğini düşünüyordu. Otelden erken ayrılıp yollara düşme fikri kendi başının altından çıkmıştı ve Harry de zaman ayırıp bir telefon ederek "Hey çocuklar, bir gün erken geleceğim, haberiniz olsun" diye bilgilendirmemişti yeni ekibini. Ailesi ve arkadaşları... Oralar karışıktı ve Harry o kısımlara girip de karamsar ve içini boğan düşüncelere kapılmak istemiyordu.

Zaman geçtikçe fırtına da ha da şiddetlenmiş, uğultular, ıslık sesleri gidere yüksek tondan çıkmaya başlamıştı. Harry de huzursuzluğu giderek artarken üzerine arabanın içerisinde tuttuğu bir battaniyeyi alarak arkaya geçip uzanmıştı. Bu sırada içinden de motorun donmaması için dua etmişti. Zira dışarısı kesinlikle motoru donduracak kadar soğuktu. Aslında sadece motoru değil, arabanın tamamını, içerisindeki Harry'le birlikte donduracak kadar soğuktu doğruyu söylemek gerekirse. -Harry bunu arabanın içerisine bira temiz hava girsin diye camı açma denemesinde bulunup soğuktan ve rüzgârdan nefesi kesilince ilk elden deneyimlemişti- Ama Harry şu an için bu ihtimali düşünmemeye çalışıyordu.

Daha sonraki süreçte Harry'nin korktuğu şey başına gelmiş ve motor donmuştu. Kar da aracın pencerelerine kadar gelmişti ve araba tamamıyla kara gömülmüştü. Bu aşamada Harry vücudundaki titremeleri durduramıyordu ve yavaş yavaş nefesinin kesildiğini hissedebiliyordu. Burada öleceği gerçeği içerisindeki hayatta kalma içgüdüsünü kamçılamaya çalışıyor, bir şeyler yapmasını, kurtulmak için çabalamasını söylüyordu ona. Ama beyninin hala soğuktan uyuşmamış olan mantıklı kısmı ona etrafına bakmasını ve ürkütücü gerçeği kavramasını istiyordu; Kaçış yoktu buradan. Harry arabadan çıktığı an, insanın soluduğu nefesi boğasından söküp alan, akciğerlerini hava yoksunluktan kıvrandıran, buz üfleyen rüzgarlarıyla işinde uzman bir kasap gibi ufak ufak kesiklerle insanın etini lime lime eden, ölümlü zihinlerin alamayacağı öfkesiyle uluyan, ıslık çalan, ürkütücü şarkısıyla bütün doğaya boyun eğdiren, her şeyi sonsuz bir beyazlığa gömmeye kararlı, ulu ağaçları deviren, koca nehirleri donduran bir fırtınayla karşı karşıyaydı. Dışarıda hareket etmeyi düşünen, herhangi bir sığınak bulamamış herhangi bir canlı, bu fırtınanın düşmanıydı ve sağ kalması düşünülemezdi. Harry de fırtınanın istediğini yapmıştı. Dışarıda hızlı bir ölümdense burada yavaş yavaş ölmek daha mantıklı geliyordu ona.

Harry yutkunarak etrafa baktığında, artık karın pencereleri kapatmak üzeri olduğunu görebiliyordu. Ne kadar zaman geçmişti? Kimin umurunda ki! Dudakları kurumuş, nefes alışverişi yavaşlamıştı. Düşünme yeteneğinde gözlemlenebilir bir ağırlaşma vardı. Yeşil gözleri çevresini boş boş izliyor, ne olduğunu kavramakta zorlanıyordu. Titremesi durmuştu ve garip bir uyuşma hissi bütün vücudunu kucaklamıştı. Yerinden kalmak için bir çaya giriştiyse de vücudu hareketsiz kaldı. Dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme yerleşirken Harry teslim olurcasına gözlerini kapattı. "Ne kadar huzurlu" diye düşündü. O kadar öfke kustuktan sonra sonunda fırtına yatışmıştı demek. Ama biraz geç yatışmıştı... Harry için geçti yani...

Bu sırada dışarıdan gelen garip tıkırtı sesleri duyulabilir hale geldiyse de Harry umursamadı. Biraz uyumak istiyordu sadece... Arabanın kapısı şiddetle vuruldu, belli belirsiz konuşmalar yükseldi. Ama Harry gene de başını kaldırıp bakma zahmetine girmedi. Kimdi bu insanlar, onu neden rahatsız ediyordular ki? 'Bırakın rahat rahat uyuyayım' diye düşündü zorlukla. 'Gidin başımdan da şu sessizliğin tadını çıkartayım tekrar".

Sonunda arabanın kapısı açılıp içeriye biraz kar düştüğünde Harry zorlukla gözlerini açıp ne olduğuna baktı. Gördüğü ilk şey kıvırcık kahverengi saçlar oldu. "Bay Potter" dedi endişeli bir kadın sesi. "Hary!" Yenleri kırmızı olan bir kolun sahibi Harry'e uzandı. "Luna'ya haber verin hemen hipotermi tedavisi için hazırlansın!"

"Söyledik bile!" diye yanıtladı onu bir ses. Harry vücudunun bir yerlere sürüklendiğini hissetse de gözlerini tekrar kapamaktan kendi alamadı.

"Draco, onu tekrar kaybediyoruz!" diye bağırdı tekrar endişeli olan kadın.

"Hemen araca taşıyalım! Orda ilk tedaviyi uygularız!"

Harry'nin bilinci kapanmadan önce duyduğu son sözler bunlar oldu. Sonsuz bir karanlık karşıladı ardından genç adamı. Fırtınanın uğultusu, bembeyaz karın ürkütücü hareketsizliği, insanların sesleri, bütün bunlar Harry'nin zihninde karmaşık bir halde iç içe geçtiler. Sonra bütün bu imgelerin arasından lüle lüle inen kahverengi saçlar çıktı. "Harry!" endişeli bir şekilde seslendi kıvırcık saçlar.

Sonra ses tanıdığı bir sese döndü Harry için. Artık endişeli çıkmıyordu ayrıca. Kızgın çıkıyordu aksine. "Harry!" Uzun kıvırcık saçlar yerini siyah kuzgun siyahı saçlara bıraktı. Karşısında kendisini boğmak istermiş gibi bakan yeşil rengi gözler belirdi ve öfkeli bir erkek sesi "Artık kardeşim değilsin Harry!"

Harry bu sözler karşısında boğulur gibi oldu, elini uzatıp karşısındaki belirsiz şekli yakalamaya çalıştı ama yeşil gözler, siyah saçlar bir anda karanlığa karıştı. Harry vücudunu ileriye doğru attı aniden. Gözleri irice açıldı ve kendisini bembeyaz bir odada, sıcak bir yatağın içinde buldu. Karşısında iki yanında mavi perdelerin bulunduğu bir pencere vardı ve dışarıdan yapraksız bir ağacın dallarında biriken karların ağırlığı nedeniyle boyun eğmiş gibi durduğu bir manzara vardı.

"Bay Potter" dedi bir ses ve Harry o sesin geldiği yana döndüğünde kendisini endişeyle izleyen iri gri gözler gördü. "Sakin olun, Bay Potter, tamamen güvendesiniz". Kadın sarı beyaz çizgili kazağın üzerine bir doktor önlüğü giyiyordu ve isimliğinde küçük harflerle 'Hogwarts Gözlem ve Kurtarma Ekibi' daha iri harflerle ise "Luna Lovegood" yazısı görünüyordu. Harry Luna'nın omuzlarından dökülüp beline kadar gelen sarı saçlarının, beyaz teniyle uyumlu bir güzellik oluşturuşuna şaşırmıştı. Sonra Luna'nın gülümseyerek kendisine elini uzattığını gördü. "Sanırım değişik bir tanışma oldu, ama ben Luna Lovegood" dedi masumca. "Aramıza hoş geldiniz Bay Potter"

Harry, karşısındaki kadının gülümsemesindeki masumiyeti karşısında afallamadan edemedi. Tam kendisine uzatılan eli şaşkınca sıkıp "Harry demeniz yeterli" diye gevelerken Luna'nın arkasındaki kapı aralandı ve "Son durum ne Luna?" diye sordu bir ses. Sesin sahibi, Harry'nin hayal meyal hatırladığı, gerçeklikle düş birbirine karışmışken gözlerinin önüne gelen kahverengi kıvırcık saçlı kadındı. Kadının gözleri de saçlarıyla uyumlu bir şekilde kahverengiydi. Mavi renkli kar pantolonun üzerine giydiği yünden oduncu gömleğinin omzuna düşen kıvırcık saçları Harry'i bir kere daha büyülemeden edememişti.

Luna ona dönerek "İstersen kendin sor, artık uyandı" dedi gülümseyerek. Bu sırada kadın daha da yaklaşırken başını eğerek kahverengi gözleriyle Harry'i bir tarttı. "Tebrik ederim Harry" dedi büyüleyici bir şekilde gülümserken. "En kısa süreli çalışanımız olmayı başarıyordun neredeyse" gözleri parıldarken söyledi bunları.

"Şey... Teşekkürler, sanırım?" Harry ne söylemesi gerektiğinden emin olamıyordu.

Kahverengi saçlı kadın samimi bir kahkaha atarak Harry'nin sol omzuna vurdu hafifçe. Sonra da elini uzatarak "Hogwarts'a hoş geldin" dedi samimi bir şekilde. "Ben Hermione Granger. Kurtarma ekibinin başı. Dolayısıyla senin de!"

Harry kendisine uzatılan eli sıkarken "Harry Potter" diye tanıttı kendini. Bu arada da kendisini nasıl bir işe bulaştırdığını düşünüyordu kahverengi gözlerin güzelliğinden kendini alamazken. 

Continue Reading

You'll Also Like

221K 20.6K 27
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin
571K 64.5K 40
çapkın bir omega olan kim taehyung, kızgınlıklarını geçirmek için gözüne alfa jeon jungkook'u kestirir
35.3K 2.1K 40
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?