Abi Terörü

By nilaylahersey

587K 24.9K 7.5K

17 yaşında, ailesi olmasına rağmen bir yalanın mahkumu olan ve hayatını yetim hanede geçiren Afra, ailesi bir... More

Tanıtım
Bir
İki
Üç
Dört
Beş
Altı
Yedi
Sekiz
On
On bir
On iki
On üç
On dört
On beş
On altı
On yedi
On sekiz
On dokuz
Yirmi
Yirmi bir
Yirmi iki
Yirmi üç
Yirmi dört
Yirmi beş
Yirmi altı
Duyuru 🙏🏻
Yirmi yedi
Yirmi sekiz
Yirmi dokuz
Otuz
Otuz bir
Otuz iki
Otuz üç

Dokuz

21K 917 98
By nilaylahersey

              Medya: Afra Bayraktar

                                 🍒

"Abla, abla hadi kalk. Sabah oldu! Hadi kalk!"

Neler oluyor lan? Hey beynim, orada mısın? Oradaysan bana bir ses ver.

Buradayım, merak etme.

"Kalksana! Bak Kürşat abim geldi, o seni zorla kaldıracakmış." 

Duydum şeyle hemen gözlerimi açıp yatakta oturur duruma geldim. Günüme o gavurun tipsiz suratını görerek başlamak istemiyordum. Bir insan tipsizlik hastalığına yakalansa bu kadar tipsiz olmazdı.

Fakat odada Kürşat la değil de kollarını göğsünde birleştirmiş ve bu halime gülen bir adet dört göz Arda ile karşılaştım.

"Ne oluyor lan? Sen nasıl girdin buraya? Ben kapıyı kilitlemedim mi?" diye sorularımı sıraladım.

"Hangisine cevap vermemi istiyorsun?" diye sordu. Koycam bi tane göreceksin gününü.

"Hepsine. Ben odayı kilitlemiştim. NASIL GİRDİN İÇERİYE SEN?" dedim cümleme vurgu yaparak. Biraz düşündü.

"Odayı kilitlemedin. Kanepenin yanında uyumuşsun. Seni buraya Kıvanç abim getirdi. Sanırım kavga etmişsiniz. Kürşat abimle..."

Doğru ya. Dün kavga edince sinirle koltuğun kenarına gidip orada uyumuştum. Sonra karpuz Kıvanç beni odama götürmüştü.

Desene, Ayder yaylasında bir tek hayalimde gitmiştim, nasıl olduysa o Kürşat da benim peşimden gelmişti.

"Soruların bittiyse aşağıya gel ablacığım." Dedi gülümseyerek. Anında kaşlarım çatıldı ve Arda'nın suratına bakakaldım. Abla mı demişti o bana?

"Ne?" dedim şaşkınca. Aslında ne dediğini tabi ki duymuştum ama bana bu şekilde seslenmesi beni o kadar mutlu etmişti ki bunu tekrar etmesini istemiştim.

"Abla, dedim. Ablam değilmisin sen benim?" dedi kaşlarını çatarak. Aq, bu dört gözün ağzına abla kelimesi çok yakışıyor lan.

"Kabullendin yani.." dedim gülümseyerek, "ablan olduğumu." Başını salladı.

"Bu arada biraz üşüdüm sanki. Orası sıcak mı? Az kayda yanına geleyim." dedi. Yiaaa, seni şapşik.

Yana doğru kayarak, "gel, dört göz gel." dedim. Gülerek yanıma geldi ve örtüyü kapattı. İlk defa kendimi bu kadar mutlu hissetmiştim, çünkü kardeşim yanımdaydı ve bana abla diyordu.

Gülümseyerek ona bakarken birden kollarıyla belimi sıkıca sardı, bana sarıldı. Bunu beklemediğim için önce biraz afallamıştım. Sonra bende vakit kaybetmeden ona sıkıca sarıldım.

Onunla bu yaşımda tanışmıştım ve çocukluğumu bile onunla geçirmemiştim. Buna rağmen kendimi Arda'ya karşı uzak hissetmiyordum.

"Hindistan cevizi gibi kokuyorsun." diye mırıldanınca gülümseyip, "hindistan cevizli duş jeli kullandığım içindir." dedim.

Keşke diğer parazitlerle de Arda gibi anlaşabilseydik. Aptal gibi ön yargılı olmasalardı, şimdi gayet mutlu bir aile olurduk.

"Kürşat abim dün sana ne dedi?" diye sordu. Aslında o günü hiç konuşmak istemiyordum. O Kürşat denen cellat, sinirlerimi yeterince bozmuştu.

"Bana buraya ölen kardeşlerinin eksikliklerini tamamlamak için geldiğimi, ve bir kukla olduğumu söyledi." dedim.

Arda başını kaldırıp bana baktı. Pişmanlık ve hüzün vardı mavi gözlerinde.

"Onun adına...senden özür dilerim.." dedi. Gülümsedim. Kürşat benim ayaklarıma bile kapansa onu affetmeyecekken, Arda'nın onun adına dilediği özrü tabi ki kabul edecek değildim.

"Özür dilemesi gereken sen değilsin..." diye mırıldandım. Neye inanmak istiyorsa ona inansın, bu zerre umrumda değil.

"Kalkalım mı? Annem odaya haber gönderir şimdi." dedi. Başımı salladım. Kollarını belimden çekerek yataktan kalktı ve elini bana uzattı.

Gülerek elini tuttum ve beni yataktan tek hamlede kaldırdı.

"Ben aşağıya iniyorum. Sende birazdan gelirsin." Başımı sallayarak banyoya yöneldim. Yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra gardrobumu açtım ve içinden beyaz bir t-shirt ve mavi bir gömlek çıkarıp giydim. Altına da mavi kot pantolonumu ve mavi spor ayakkabılarımı giydim. Aq, bu aralar çok uyumlu giyiniyorum.

Nedense bugün içimde anlamlandırmadığım bir mutluluk vardı. Akşama kadar dans edecek durumdaydım.

Odamdan çıkıp merdivenleri indim ve mutfağa gittim. Evde çalışan bazı ablaları hala tanımıyordum ve tanışıp kahvaltı hazırlamalarına yardım edecektim.

Mutfağın kapısına geldiğimde içeride tatlı bir telaş vardı. Herkesin bir işi vardı ve işiyle ilgileniyorlardı.

"Günaydııın." dedim neşeyle. Çalışan herkesin gözü bana döndü.

"Günaydın küçük hanım." dedi hafif tombul ve koyu kestane saçlara sahip bir teyze.

"Şey, ben hâlâ sizi tanımıyorum ve tanışmak istemiştim." dedim gülümseyerek. Teyze gülerek başını salladı.

"Tabi kızım. Ben Feride. Evin aşçısıyım, yemekleri ben pişiririm. Bu da kızım Elif. Seninle yaşıt, oda 17 yaşında." dedi. Elimi Elif'e doğru uzattım.

"Memnun oldum Elif. Bende Afra." dedim. Utanarak elimi sıktı. "Memnun oldum." dedi tebessüm ederek.

"İnci'yi zaten tanıyorsundur. Genelde evin temizlik işini o yapar." dedi Feride teyze. Başımı salladım.

Bir süre onları izledikten sonra tezgahın başına geçtim. Feride teyze merakla bana baktı.

"Bende size yardım etmek istiyorum." dedim. Feride teyze kaşlarını çattı.

"Olur mu öyle şey kızım? Sen geç, biz hazırlarız." dedi. Maalesef Feride teyzeciğim, bendeki inat eşekte bile yok.

"Ben hazırlamak istiyorum, lütfen ben hazırlayayım, lütfen." dedim. Feride teyze güldü.

"Tamam kızım. Şuradaki domatesleri güzelce yıkayıp keser misin?" diye sordu. Hemen domatesleri aldım.

"Elbette." diyerek suyu açtım ve domatesleri güzelce yıkadım. Herkes şaşkınca bana bakıyordu. Ben kahvaltı hazırlayamaz mıyım ya? Yurtta hep hazırlıyordum.

Doğrama tahtasını aldım ve domatesleri güzelce kesip servis tabağına koydum. Ben pek domates sevmiyordum, genellikle salatalık daha çok seviyordum.

Domatesleri kestikten sonra Feride teyzeye döndüm. "Şimdi ne yapayım?" diye sordum. Feride teyzeye bana öyle bir bakıyordu ki, sanki cinayet işliyordum.

"Kürşat abin her sabah kahvaltıda mutlaka omlet yer. Omlet yapmayı biliyorsan yapabilirsin kızım." dedi.

Biraz düşündüm...Ahhaaa. Aklıma müq bir fikir geldi. Dün Kürşat nasıl benim Ayder yaylası hayalimi mahvettiyse bende onun omletini mahvedeceğim.

Başımı sallayıp buzdolabından 2 tane yumurta çıkardım ve bir kaba kırıp güzelce çırptıktan sonra omletin içine bolca tuz koydum! Biraz da pul biber koyayım, ah evet! Aaa, kara bibere de yazık değil mi? Az da kara biber koyalım.

Bu Kürşat da bunu yerse, bana da Afra Bayraktar demesinler.

Omleti güzelce pişirdikten sonra ellerimi çırptım. Ve bunu yapmamla herkes tekrar bana baktı. Kafayı mı yedim ben acaba?

"Şey, omlet hazır. Başka yapmamı istediğiniz bir şey var mı?" diye sorup geri çekildim.

"Yok kızım, gerisini biz hallederiz. Çok teşekkür ederim, ellerine sağlık." dedi gülerek Feride teyze. Ben o lafı Kürşat'ın ağzından duymak istiyordum ama...

"Her zaman." dedim ve gülerek mutfaktan çıkıp yukarıya yöneldim. Çok mutluydum, kim bilir o Kürşat omleti yiyince ne olacak?

Oturma odasına geldiğim zaman Ebru hanımı ve İnci'yi gayet ciddi bir şekilde konuşurken gördüm. Bir dakika...İnci ağlıyor mu yoksa ben mi yanlış görüyorum?

Yaptığım doğru değildi biliyordum ama o kadar merak etmiştim ki onları daha iyi duyabilmek için kapıya biraz daha yanaştım.

"Ebru hanım durumu her geçen gün kötüye gidiyor." dedi İnci gözyaşları içinde. Kaşlarımı çatıp onları dinlemeye devam ettim. Bu evde birşeyler dönüyor ama anlamadım.

"Ağlama İnci. Ben sana her türlü desteği vermeye hazırım. Ama sen güçlü olamazsan o nasıl güçlü olsun ki?" Kimden bahsediyordu?

"Ama.. Dayanamıyorum Ebru hanım...Gözlerimin önünde eriyip gidiyor...Dayanamıyorum..." dedi.

Her kimden bahsediyorlardı bilmiyorum ama İnci ablaya çok üzülmüştüm. O çok iyi bir kadına benziyordu.

Ebru hanım elini İnci ablanın omzuna koydu.

"Hadi şimdi kalk da evine git. Bugün izinlisin. Extra olarak maaşına 2 bin TL ekleme yapacağız. Ben akşam Melih ile konuşurum." dedi Ebru hanım. İnci gözyaşlarını eliyle sildi ve ayağa kalktı.

"Çok teşekkür ederim Ebru hanım. İyiki varsınız, Allah sizi başımızdan eksik etmesin." dedi. Ebru hanım gülümsedi.

İnci oradan çıkıp gidince meraktan daha fazla duramadığım için oturma odasından içeriye girdim. Ebru hanımın bakışları bana döndü.

"Gelebilir miyim?" diye sordum. Ebru hanım hemen kayarak, "Tabi ki, hadi gel." dedi. Vakit kaybetmeden yanına oturdum. Siyah, diz kapağının biraz altında bir elbise giymişti.

"İyi misin? Her şeyi duydum." diye mırıldandım. Kapıda sizi dinliyordum!

Ebru hanım kaşlarını çatarak bana baktı. Gözleri dolu doluydu. Neydi ki onları bu kadar üzen?

"Öyle mi? Ne duydun?"

"İnci abla neden ağlıyordu? Kimin durumu kötüye gidiyor? Bana da anlatır mısın?" diye sordum masumca. Lütfen anlat yoksa gece uyuyamam!

"Tamam..Anlatacağım. Ama İnci'nin yanımda bu durumdan fazla bahsetme tamam mı kızım?" diye sorunca heyecanla başımı salladım.

"Söz veriyorum, kimseye söylemem."dedim. Küçük çocuklar gibiyim resmen ya.

"İnci ablanın bir kızı var...Seninle aynı yaşta, oda 17 yaşında. Adı Leyla...Lösemi hastası ve doğduğundan beri bu hastalıkla yaşıyor ve liseye gidemiyor." dedi.

Duyduklarım beni o kadar üzmüştü ki, konuşmakta güçlük çekiyordum. Seslice yutkunup dinlemeye devam ettim.

"Şu son zamanlarda durumu pek iyi değil...İnci de çok üzülüyor. İnci 20 yıldır evimizde çalışıyor ve o bu evin en önemli kişilerinden. Kızının tedavisi için maaşına 2 bin TL kadar ekleme yaptım." dedi.

İnci ablanın son günlerde çok mutsuz olduğunu biliyordum. Demek sebebi buydu.

"İnci abla için çok üzüldüm...Şey...Ben...Kızıyla tanışabilir miyim? Leyla ile.." diye sordum.

Ebru hanım gülümseyerek başını salladı.

"Tabi ki kızım, bir gün beraber gideriz Leyla'nın yanına." dedi. Başımı sallayarak, bakışlarımı yere diktim. Kendimi İnci ablanın yerine koyup empati yapmaya çalıştım. Onun yaşadığı...Gerçekten çok zordu.

"Masaya geçelim mi artık? Herkes çoktan kalkmıştır." dedi Ebru hanım.

Koltuktan kalktık ve Ebru hanım ile beraber yemek odasına yöneldik. Herkes masanın başına toplanmıştı.

"Günaydın." diyerek Arda'nın yanına oturdum.

"Günaydın kızım." diyerek cevapladı beni Melih bey.

"Anne bir şey mi oldu? Neden geç geldiniz?" diye sordu Arda. Seni zeki şey.

Ebru hanım tereddütle konuştu:"Hayır oğlum, Afra ile sohbete dalmışız." dedi.

Arda'nın şüpheli bakmışları bana döndü. Hemen gülümseyerek, "ya ya, sohbete dalmışız." dedim.

Masada gergin bir sessizlik vardı. Karşı taraftan Alp, gözlerini kısmış bana bakıyordu. Bir de biberli omlet bunun için mi yapmalıydım acaba?

"Neyse o zaman yemek yiyelim. Buket, servise başlayabilirsin." dedi yanımda bekleyen hizmetli ablaya.

"İnci nerede?" diye sordu Melih bey. Ebru hanım bize kısa bir bakış atıp, "Bugün izinli çıktı." dedi.

Melih bey bana dönünce bende başımı Ebru hanımı onaylar gibi salladım. Ne yapıyordum ben böyle?

Neyse, benim tuzlu, karabiberli omletim nerede yahu? Keşke sabah mısır falan da patlatsaydım, bunu izlemek eğlenceli olacak.

Buket abla servisi yaptıktan sonra en son benim omletimi Kürşat'ın önüne koydu. Köpek gibi dalıcak şimdi omlete.

"Neyse, afiyet olsun." diyerek yemeğiyle ilgilendi Melih bey. Ben ise Kürşat'a bakmaya devam ediyordum. Ne zaman yiyecek bu omleti?

"Abla iyi misin?" Arda'nın sesiyle ona dönüp başımı salladım. "Çok iyiyim." dedim. Bu çocuk bugün dedektifcilik falan oynuyor herhalde, herşeyi anladı.

Birden Kürşat ekmeği omlete batırdı. İşte, beklediğim an gelmişti. Hadi Kürşi, şimdi onu ham yap.

Ağzını açıp ekmeği yiyeceği zaman mutluluktan ölmek üzereydim!

Sonunda ekmeği yedi. Yüzünü buruşturup öksürmeye başladı anında.

"Siktir!"

Al işte!

                                🍒

~Arda'ya dört göz derken kendimi
  çok garip hissettim çünkü bende
        gözlüklüyüm csfhsbdjdb

       ~Bölümü beğendiniz mi?

~Bir sonraki bölümde görüşmek
                         üzere.🌿

Continue Reading

You'll Also Like

69K 2.9K 23
Teğmen Asya Öztürk'ün aylardır peşinde olduğu terörist sonunda kendi kendini mahv edecek bilgileri Asya'nın eline verir . Fakat işler Asyanın istediy...
64.4K 4.6K 32
Bakışlarım son kez telefonumun açık olan ekranına kaydı. 00.00 Dudaklarımda acı bir tebessüm oluşurken telefonuma gelen bildirimle birlikte kaşları...
61.1K 3.5K 31
Ben İpar Gök, İpar yüksek dağların kar tutmayan yerlerinde yetişen bir çiçekti. İsmimi babam koymuştu, annemle karşılaştıkları ilk gün ona İpar hatun...
1.7M 49.8K 87
sse-sen uzak dur benden!! "Benden kaçışın yok" diyerek adamlarını üzerime saldı..