ELİZA

By YzrSitare

130K 6.2K 6.1K

"Yemin ederim küçüğüm... Aldığım her nefeste, özlemin kalbime batıyor..." "O cennetin kapısında bekleyen bir... More

GEÇMİŞTEN BİR ANI
BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 14
BÖLÜM 15
BÖLÜM 16
BÖLÜM 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 19
BÖLÜM 20
BÖLÜM 21
BÖLÜM 22
BÖLÜM 23
BÖLÜM 24
BÖLÜM 25
BÖLÜM 26
BÖLÜM 27
BÖLÜM 28
BÖLÜM 29
BÖLÜM 30
BÖLÜM 31
BÖLÜM 32
BÖLÜM 33
BÖLÜM 34
BÖLÜM 35
ÖZEL BÖLÜM YILBAŞI
BÖLÜM 36
BÖLÜM 37
BÖLÜM 38
BÖLÜM 39
BÖLÜM 40
BÖLÜM 41
BÖLÜM 42
BÖLÜM 43
GELECEKTEN BİR ANI

BÖLÜM 4

4.3K 246 86
By YzrSitare

Acı hissetmemek duyguların kesintisi demektir; her coşku şeytanla pazarlıktır.
Charles Bukowski

******

"Burası iyi mi?" Nehir küçük tekli koltuğu büyük koltuğun tam karşısına yerleştirirken sordu.

Dün evin temizliği bitmiş bugün de cumartesi olmasının rahatlığı ile evi rahatça yerleştiriyorlardı. Eliza işi bitirip yarı zamanlı çalıştığı restorana gidecekti. Perşembe gününe kadar otele gitmeyeceği için içindeki rahatlık an itibari ile hoşuna gidiyordu. Dün akşam gelen mesajla uzun süre kendini yiyip bitirmişti. Hatta Nehir yurtta son gecelerinde sohbet edip geçmişi yad etmeye çalışmıştı ama Eliza'nın kafası hep meşguldü. Asef Arjen'in numarasını kayıt ettikten sonra attığı listeye bakmıştı. Bazı baharatları ve bazı sebzeleri yazmıştı ama damak tadına uygun hale getirilirse de yiyebileceğini söylemişti. Eliza okuduğu şeyler ile uzun süre kafasını meşgul edip durmuş ama sonunda pes edip uykuya dalmıştı.

"Sende yılbaşı gecesinden beri garip bir hal var Eliza," Nehir gür sesi ile Eliza'yı düşüncelerinden sıyırıp ana getirdi.

"Nasıl?"

"Bilmiyorum Eliza, sen hep sessiz birisin ama dikkatin hep bizde olur fakat iki gündür hep başka bir alemdesin," arkadaşı için tedirgin hissediyordu.

"Nehir, bazen yoruluyorum galiba," elindeki işi bırakıp kendini koltuğa bıraktı. "Ailemi kaybettikten sonra hep yalnız hissettim kendimi, siz varsınız ama başıma gelen yeni ve bilinmez şeyler bana yeniden ne kadar yalnız olduğumu hatırlatıyor,"

"Sen güçlü birisin, böyle şeylerden korkmana gerek yok. Ayrıca yeniden yalnız hissetmeni de anlamıyorum başka bir şey mi var?" Nehir birkaç gündür bir şeyler olduğunu düşünüyordu ama Eliza'nın anlatmasını beklemişti. Eliza gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.

"Stajda," diye başlarken Nehir onu dikkatle dinlediğini belli eder gibi başını sallayarak anlatmasını bekledi. "Üzerime vazife olmayan bir işe karıştım, resmen otelin sahibine kafa tuttum gibi bir şey oldu ve sonucunu hiç düşünmeden atladım," derin bir Off çekip ardına yaslandı.

"Daha açık anlatabilirsin," Nehir henüz olayı anlamamıştı. Bir de arkadaşının başında bir bela var diye endişelenmişti.

"Ya önce ciddi bir şey yoktu, adama yemeği götürdüm ama beğenmedi şefe laf söyleyip kovmaktan bahsedince ben de atladım işte... Şefi savundum, o da o zaman sen bana yemek yap ben beğenene kadar falan dedi işte. Off!" Eliza hızlı hızlı anlatırken Nehir düşünceli şekilde onu dinliyordu.

"Tamam da, koskoca şefi otele aşçı olarak alan adam, bir yemeğini beğenmedi diye kovar mı?" Nehir fikrini söylerken Eliza'ya mantıklı gelmişti. Olayın şokunu yaşarken düşünemiyordu ve bunu o sırada düşünse belki öyle konuşmaya cesaret edemezdi.

"Doğru kovmaz değil mi?

"Kovmaz tabi ki,"

"Ama ben daha tam olarak tanımıyorum Asef Arjen'i. Nasıl birisi bilmiyorum bile yani belki de yapar sonuçta birisi bana dokunduğunda kolunu kopardı sank-

"Ne!" Nehir şok olmuş şekilde bağırıp sözünü kesti. "Ne demek sana dokundu! Kim dokundu sana? Ne zaman?"

"Nehir sakin ol," Eliza ağzından kaçırdığı şeye pişman olmuştu. Oysaki bunu anlatmayı hiç düşünmüyordu. "Yılbaşı gecesi," diye başladı ama sözü tekrar kesilmişti.

"Biliyordum o gün bir şey olduğunu, "

"Ya işte, ben Tolga'yı beklemek için restoranın arka sokağına çıkıp beklemeye başladım,"

"Ne işin var orada senin, kör nokta ıssız bir yer orası,"

"Mutfak tarafından çıkıp hava alırım dedim, içerideki alkol havasından bunalmıştım. Sarhoş adamın teki ile karşılaşacağımı düşünemedim," Eliza o anı hatırlayınca içindeki ürperti de yeniden gelmişti.

"Tamam canım, sakin ol. Bir şey yapmadı ama değil mi?" Nehir arkadaşının atan rengi karşısında sesini yumuşatarak onu sakinleştirmeye çalıştı.

"Hayır hayır, o geldi. Çekti adamı hatta acı içinde çığlık attıracak kadar yaktı canını," susup sanki yeniden kulağına aynı seslerin dolmasını bekler gibi baktı ama bu defa ses gelmemişti.

"Bir şey yok canım," Nehir hızlıca kollarını Eliza'ya dolayıp kulağına doğru sessiz şekilde konuştu. "Bir şey olmadı, dokunmadı kimse sana," ardından çok rahatsız hissetmesin diye ayrıldı. O da Tolga da bu konuda çok dikkatli davranıyorlardı. İkisi de neden böyle olduğunu bilmeseler de sorgulamadan onun bu durumuna dikkat ediyorlardı.

"Nehir," Eliza iri yeşil gözleri ile baktı. "O gece bana yardım ettiğinde garip şekilde güven vermişti bana. Evet, şimdi yaptığı şeyleri anlamıyorum ve bu hali beni korkutuyor ama ilginç şekilde de insanı çeken bir yanı var," Eliza bunları düşünürken kendisi de bu düşüncelerine şaşırmıştı. Şu an mı böyle hissetmişti yoksa daha önce mi aklına gelmişti emin değildi.

"Çekmesin bir yanı falan seni, adam büyük zaten üstelik de koskoca otel ve gece kulüplerinin sahibi," Nehir arkadaşını uyarırken kendinden çok net şekilde konuşmuştu.

"Sen nerden biliyorsun?"

"Sen otele gittikten sonra, merak edip kısa bir araştırma yaptım. Adam otuz iki yaşında nerdeyse senden on yaş büyük,"

"Yakında yirmi üçe giriyorum," diye itiraz etti Eliza.

"Şimdi de dokuz yaş fark oldu Eliza," Nehir gözlerini devirdi.

Eliza ise kendi kendine neden itiraz ettiğini düşünüp hayretle gözlerini kıstı.

"Ayrıca adam tam bir çapkınmış, öyle diyorlar magazin haberlerinde, bizim böyleleri ile işimiz olmaz sen de dikkat et kendine. İstediği yemek yapman ise özel tariflerinden birkaç tane yaparsın olur biter," Nehir ayağa kalkıp az önce ara verdiği işine devam etmeye başladı.

Nehir anlatırken Eliza adamın otelde yanına gelen uzun boylu sarışın kadını hatırladı. Sevgilim diye hitap etmişti. Zaten işi olmazdı ama o gece yardım ettiği için belki de minnet duyuyordu. O yüzden adam aklına gelip durmuştu.

"Haklısın," dedikten sonra o da Nehir gibi işe devam etti.

*****

Geçen gece yağan kar bayağı tutmuştu. Eliza dikkatli şekilde yarı zamanlı çalıştığı restorana doğru yürürken aklında dersleri ile ilgili şeyler geçiyordu. Perşembe ve cuma günü gideceği otelde de öğreneceği yemeklerin yanında yapacağı özel tarifleri nasıl geliştirebilir düşünüp duruyordu.

"Eliza," ona seslenen kişiye dönüp bakarken ayağı kayınca kendini yerde buldu. "İyi misin?" Doruk hızla gelip Eliza'nın koluna girip kaldırmaya çalıştı.

"İyiyim, bu kış ilk düşmemi yaşadım," Eliza gülerek konuşuyordu. Çok sert düşmediği için ciddi bir ağrı yaşamamıştı.

"Umarım son olur," Doruk da gülümseyerek karşılık verdi. Eli ile kolunu tutup ardından da beline sarılınca Eliza bu dokunmadan rahatsız olup kendini aniden geriye attı.

Tekrar yere düşmüştü... Doruk ona öylece bakarken donup kalmıştı. Yanlış bir şey yapıp yapmadığı düşünüyordu. Elleri havada kalmıştı.

"Eliza, iyi misin? Yanlış bir şey mi yaptım?" diye sordu.

"Hayır hayır," Eliza kendi başına ayağa kalkarken gülümsemeye çalışmıştı. "Şey," ne diyeceğini düşündü.

Ne diyebilirdi ki? Kendisi bile sebebini bilmiyordu. Neden bir başkası ona dokununca bu kadar rahatsız olup tedirgin oluyor bilmiyordu. Annesi ve babası ona sarılınca ya da onların kollarında uyuyunca çok huzurlu olduğunu biliyordu. Belki de onları kaybettikten sonra böyle olmuştu o da tam emin değildi. Bazı anılar bile kafasında net değildi.

"Tik var bende, sen dokununca aniden huylandım," diye hızlıca konuştu.

"Anladım," dedi Doruk rahatlamış bir ifadeyle. " Benden rahatsız oldun zannettim,"

"Hayır, dediğim gibi genellikle böyle aniden birisi dokununca irkiliyorum," gülümseyip üzerindeki çamuru temizlemeye çalıştı ama artık çok geçti.

"Nereye gidiyorsun?" diye sordu Doruk.

"İşe gidiyordum," başıyla karşı sokaktaki restoranı gösterdi Eliza. "Restoranda yarı zamanlı çalışıyorum, sen nereye gidiyorsun?"

"Gece kulübüne gidiyorum ben de, gece canlı müzik var. Prova yapacağız arkadaşlar ile,"

"Anladım, görüşürüz o zaman," Eliza üşüdüğü için bir an önce restorana gitmek istiyordu.

"Görüşürüz, bu arada arkadaşların ile ne zaman isterseniz gelin. Senin için bir şarkı söylerim," Doruk beklenti ile bakmıştı Eliza'ya.

"Tabi olur, söylerim diğerlerine," Eliza konuşurken yürümeye de başlamıştı.

Doruk da cevaptan memnun olmuş şekilde yürümeye başlayıp caddeye çıktı. Yüzündeki gülümseme ile yürürken yanından geçtiği siyah lüks aracın içinden ona bakan adamı görmemişti.

Asef Arjen...

Aşağı caddeden giden aracın şoförü gelen emir ile yukarı dönmüştü. Ne görmek istediğini bilmese de sadece o deli cesareti olan kızı belki görür diye çalıştığı restoranın yanından geçmek istemişti.

Belki görür mü? Asef Arjen neyi istese hemen alırdı zaten... Belkilere ihtiyacı yoktu. Ama ilk kez birisini ürkütmeyi istemiyordu. Gerçi birçok kişiye göstermediği karanlık yüzünü yine de ona göstermişti ama yine de ondan korkmamıştı kız. Özellikle yılbaşı gecesinde ona dokunan adama ne yaptığını görmüşse... Muhtemelen görmemişti. Çünkü Asef Arjen'in bu yönünü bir kez gören ondan korkmadan duramazdı.

Yılbaşı gecesinde kızın ona dokunmaya çalışan adama karşı kendini nasıl kaybettiğini hatırladı Asef. Aklına dolan görüntü ve seslerden sonra çenesi kasıldı. O an gördüğü Eliza olmamıştı. Kendini kaybetmesinin sebebi çok başkaydı. Duyduğu sesler çok eskidendi... O çığlıklar başkasına aitti...

Uzaktan gelen kızı görünce dikkat kesilip karda dikkatle yürüyen kişiye baktı. Beresinin altından çıkan kısa dalgalı saçlara bakıp kızarmış yanaklarını seyretti. Çevresinde görmeye alıştığı simalardan farklı bir simaydı. Masum... Hayatındaki tek ve en önemli kişiyi hatırlatıyordu. Öyle bir karanlığın ve kanın içindeydi ki böyle temiz ve masum birisi biraz da olsa ona aydınlığın varlığını bir kez daha hatırlatıyordu.

Uzaktan Eliza'ya seslenen çocuğa kısaca bakıp yeniden kıza döndü ama yere düştüğünü görünce aniden eli kapının koluna gitti ama açmayıp bekledi. Saçma gelmişti bu hali, asla umurunda olmamalıydı. Sesli gülüşünü seyredip, gülmenin ona yakıştığını düşündü.

Çocuğun ona yardım etmek isteyip dokunması sonucunda Eliza'nın halini öfkeyle seyretti Asef. İnsanların ona dokunmasından bu kadar mı rahatsız oluyordu? Yeniden düşünce bu defa sinirle dişini sıktı Asef. Yüzü tanıdık gelen oğlanın suratına yumruk geçirmek istemişti. Ama yine de inmedi araçtan. Sonunda oğlan kızın yanından uzaklaşıp arabaya yaklaşırken çocuğu tanıdı. Ona ait gece kulübünde bazı günler canlı müzik yapan çocuklardan biriydi. Adının Doruk olduğunu hatırladı, Eliza ile nereden tanıştıkları merak ederken bulmuştu kendini.

Önden gelen sesle dikkati dağıldı.

"Evden arıyorlar efendim," sağ kolu Cihan'ın söylediği ile şu an en önemli şey bu olmuştu.

Hemen telefonu alıp kulağına götürdü.

"Asef Bey hemen eve gelmeniz gerek,'

Artık daha önemli bir şey yoktu Asef için.

"Hemen konağa sür," sert emri ile araba hızla çalışıp hareket etti.

Asef göz ucuyla bakıp restorana giren Eliza'yı görmüştü. Ateşin etrafında dönen pervaneler aklına geldi. Ateşin cazibesine kapılıp yanan pervaneler...

***

Son masanın da siparişini verdiği zaman Eliza'nın mesai saati dolmuştu. İçerideki alıştığı sıcaktan çıkacağı soğuğu düşündükçe işlerini uzatmak istiyordu. Ama çok geç saatte de çıkmak istemiyordu o yüzden üzerindeki önlüğü çıkarıp çantasını almaya gitti.

Kışın bu sessiz karanlığında ön caddeye çıkıp açık dükkanların önünde yürümeye başladı. Eskiden yurdu buraya daha uzak kalıyordu ve otobüse binmek zorundaydı ama şimdi yirmi dakikalık yürüme ile evine ulaşıyordu. Yeni evine... Bu gece yeni bir yerde uyuyacaktı.

"Eğer yeni bir evde ilk defa uyursan yastığının altına anahtar koyup uyu, rüyanda evleneceğin adamı görürsün,"

Anneannesinin ona küçükken söylediği şey aklına gelince gülümsedi Eliza. Gerçekten da yaşlıların çok batıl inancı vardı ona göre.

Renkli ışıkların olduğu bir dükkanın önüne gelince durdu. Nehir yılbaşı için ona çok tatlı bir bere almıştı hatta şu an başındaki bere oydu. Yoğunluktan dolayı ona hediye almayı unuttuğu için kendini kötü hissediyordu o yüzden içeri girip hemen renkli şeylerin olduğu reyona ilerledi. Nehir renkli şeyleri severdi, ışıklı bir kar küresine uzanıp eline aldı. Baş ucuna koyabileceği güzel bir objeydi.

Kar küresini alıp kasaya ilerlediğinde önünde birisi vardı. Beklerken aynı zamanda da etrafı seyrediyordu Eliza.

"Oğlum asabımı bozma benim, sabah yanındaydım gayet iyiydi,"

Eliza önünde duran adama baktı ama sadece sırtı görünüyordu ve uzun boylu ve yapılı geniş omuzları...

"Tamam şimdi gelirim, ona seveceği ufak bir hediye alıyordum," onun da elinde Eliza'nın aldığına benzer ışıklı bir kar küresi vardı. İçinde pembe kıyafeti ile bale yapan sarı saçlı bir kızın heykeli vardı.

"Senin gibi bir hayvana alacak hediye bulamadım kusura bakma," ardından sesli bir kahkaha atıp hediye paketine sarılan küreyi alıp dükkandan çıktı. Bu sırada telefon ile konuşmaya devam ediyordu.

Eliza'nın bugün içinde gördüğü en enerjik insan olabilirdi. Sırası gelince o da hediyesini paket ettirip parasını ödedi. Ardından yorgun adımlar ile yeni evinin yolunu tuttu.

*

"Senin gibi bir aşçıya böyle bir makarna yedirdiğim için özür dilerim," Nehir evlerinde ilk yemek olarak en basit şeyi seçmişti.

İşleri Eliza gittikten sonra bitirmiş, tüp takıldıktan sonra ikisi için yemek yapmıştı. Tabi makarnayı biraz fazla pişirmiş olabilirdi.

"Hayır canım, eline sağlık gayet güzel olmuş," Eliza ise bu durumdan pek de şikayetçi değildi. Nedense ikisine ait bu evde kendini mutlu hissediyordu.

Yemeği yedikten sonra Nehir bulaşığı da yıkamasına izin vermemişti. Ne de olsa Eliza hepsinden daha çok yoruluyordu. Eliza odasındaki son yerleştirmeleri yaparken Nehir içerden seslendi.

"Eliza, gel hadi çay içelim,"

Odasından çıkan Eliza yan taraftaki Nehir'in düzenli odasına baktı. O çoktan odayı düzenli şekilde yerleştirmiş, çok beğendiği hediyesini de yatağın yanındaki komodinde yer bulmuştu. Eliza, Nehir'in ondan daha düzenli olduğunu düşündü. Salona tam girecekken çalan kapı ile yönünü değiştirip ilerledi.

"Sürpriz!" Eliza, Tolga'yı karşısında görünce pek de şaşırmış gibi bakmıyordu. "Tamam tamam, biliyorum çok özlediniz beni," ayakkabısını çıkarıp direkt içeri dalmıştı.

"Ya hasretinden prangalar eskittim," Nehir çay bardaklarını getirirken alayla gözlerini devirdi. "Ne işin var bu saatte, yurda girişi kaçıracaksın,"

"Bugün yurttan izin aldım bebeğim,"

"Umarım burada kalmayı düşünmüyorsundur," Nehir sinirli şekilde sorarken Eliza da gelip tekli koltuğa oturdu.

"Hayır, önce sizi bir kolaçan edeyim dedim, sonra gizemli gecelere akıyorum," Tolga arkaya yaslanıp koltuğa iyice kuruldu.

"Gizemli gece derken," Eliza çayını alıp merakla Tolga'ya baktı.

"Zenginlik ve ihtişam güzellik," Tolga da çaya uzanmıştı.

"Başını belaya sokma Tolga," Nehir parmağını uzatıp tehdit eder gibi sallamıştı.

"Ben belanın kendisiyim kızım,"

Eliza ve Nehir bu söze aynı anda kahkaha atarak karşılık vermişti. Tolga olduğu gibi görünen birisi değildi. Her zaman serseri gibi davranırdı ama içten içe çok yumuşak kalpli biriydi. Her zaman saf olduğu için kendini belanın içinde bulurdu. Hayatta birçok zorluğu küçükken göğüsleyen biriydi Tolga. Öz babası tarafından uzun süre şiddet görmüştü ve eğer alkol komasına girmeyip ölmeseydi görmeye de devam ederdi. Şimdi bir down sendromu olan ablası ve kalp hastası annesi vardı. Durumları pek iyi değildi, Tolga'nın üniversitesinin bitip ailesine sahip çıkması önemliydi. Bu yüzden Eliza ve Nehir onun sürekli peşindeydiler, bir şeye bulaşmaması için yalnız bırakmıyorlardı. Tabi sevgileri de fazlaydı.

"Ne gülüyorsunuz öyle? Ne kadar ayıp," Tolga yalandan alınmış gibi yapıp telefonu eline aldı. Ama niyeti gelen mesaja bakmaktı. "Neyse ben kaçar,"

"Yeni geldin hemen gidiyor musun?" diye sordu Eliza.

"İstenmediğim yerde durmam,"

"Biz seni kovsak da gitmezsin Tolga," Nehir nedense onun halini biraz şüpheli bulmuştu.

"Artık büyüdüm ve değiştim, hakaret yutacak değilim," Tolga ayağa kalktığında hala sahte tribine devam ediyordu.

"Kimin yanına gidiyorsun? Dün de zaten Doruk ve o yanındaki adam için bizi yalnız bıraktın," Nehir bir kaşını kaldırıp bir sorgu memuru edası ile sordu.

"Pusat abi çok iyi birisi ya, aşırı kafa adam. Neyse kızlar hadi görüşürüz, affettim sizi öpüyorum," hızla konuşup ayakkabısını giymeye gitmişti bile.

"Yine altından bir şey çıkacak kesin," Eliza korkarak konuştu.

"Büyük bir şey olmasın da," Nehir de dalgın şekilde karşılık verdi. "Çok yoruldum bugün," esneyerek kalkıp Eliza'yı öptü ardından da odasına doğru ilerledi.

***
Eliza pijamaları ile yatağının içinde örtüye sarınmış telefonunu kurcalıyordu. Az önce yastığının altına koyduğu anahtara bakıp gülmüş ama yine de yapmak istemişti.
Merak insana birçok şeyi yaptırabilirdi. Fala inanma falsız da kalma misali kendi kendine eğlenmek istemişti.

İnternette gezinirken farkında olmadan bir ismi aramaya başlamıştı. Düşünmese dahi aklının bir köşesinde kalmaya devam eden adam ... Asef Arjen...

Adını ilk arattığı anda karşısına çıkan resimle yutkundu Eliza.

"Eskiden mankenmiş," baktığı resimde üstsüz şekilde kameraya bakan adam Asef Arjen'in şimdiki haline kıyasla daha genç haliydi ama Eliza'ya göre adam resmen o yaşına göre daha gençti. Birçok resmine daha baktıktan sonra hakkında yazılan yazıyı okumaya başladı.

" Üniversite yıllarında mankenlik yapan Asef Arjen, ünlü iş adamı Melih Arjen'in oğludur. Gençlik yıllarında asi tavırları ve başına buyruk hareket etmesinden dolayı babasının işleri ile ilgilenmemiştir. Daha sonra Phoenix adlı gece kulübünü açarak iş hayatına atıldı. Babasının ölümü üzerine Yale Otel'lerini devralarak, dünya çapında bir otel zinciri kurmuştur. Gece kulüpleri de ülkenin önde gelen eğlence yerleridir."

Eliza adam hakkında yazılan daha birçok yazıyı okudu, kızlar altına ne kadar yakışıklı ve çapkın olduğunu yazmıştı. Bunun gibi binlerce yorum vardı.

Eliza'nın dikkatini çeken başka bir şey olmuştu. Yıllar önce katıldığı kafes dövüşleri... Birisi ölmeden bitmeyen maçlar... Birisi ölmeden... Her ne kadar bu kişinin Asef Arjen olmadığı yorumlar da olsa Eliza'nın tüyleri diken diken olmuştu. Onun olması Eliza'yı şaşırtmaz gibi gelmişti. Dövüş başlığında KK yazıyordu. Sanki gizli bir şekilde iliştirilmiş gibiydi. Ne olabileceğini düşündü Eliza ama bir şey ifade etmemişti.

En sonunda bakmaktan vazgeçip kendini yatağa bıraktı.

Bu adama beğendirmek için yemek yapacaktı!

**

Cehennem anlatılırken hep ateş söylenirdi önce. Her yerde ateş, her yerde volkanlar. Hep ateş....

Ama söylenmeyen şey ise, cehenneme ateşini herkesin kendisinin götürdüğüydü.

Eliza karanlık bir yolda yürüyordu. Işık yoktu ama sanki gideceği yeri biliyor gibi adımlıyordu. Önünde hiç engel yoktu ama içini ürküten görünmez sislerin içinden geçiyor gibiydi. Soğuk bedenine çarparken ilerde ulaşmayı istediği bir sıcaklık var gibi geliyordu. Gitmek istiyordu...

Biraz daha ilerleyince gördü ateşi. Alevleri yukarı doğru kıvrılmıştı. Rengi bile insanı ısıtıyordu. Eliza yaklaştıkça hoşuna giden sıcaklığa uzandı. Geri çekilmedi, geç olduğunu anladığı an ateşin içinde gördüğü yüz ile çığlık atarak yataktan kalktı.

Nefes nefese gözlerini açan Eliza gördüğü rüyanın etkisi ile hızlı atan kalbini dinledi. Kendi kendine kızıp hızla yastığın altındaki anahtarı alıp kenara attı.

"Yatmadan önce adamın resmine baktığım için gördüm işte," sinirle saçlarını tarayıp sırtını yastığa yasladı. Ateşin içinde son kez gördüğü yüz Asef Arjen'in yüzüydü.

Gün doğmak üzereydi ve bu gerginlik ile uyuyamayacağını bildiği için, yeni tarif denemek üzere yataktan kalktı. Yeni bir evde ilk kez uyurken de yastığın altına anahtar koymanın ne kadar saçma olduğunu düşündü.

***

Eliza lüks otelin önüne gelince durup kafasına kaldırdı. Buraya en son geldiğinden beri neredeyse bir hafta geçmişti. Bu sırada okula gitmiş ve yarı zamanlı işi dışında bir şey ile ilgilenmemişti. Attığı mesajdan sonra ise Asef Arjen bir daha Eliza'ya herhangi bir şekilde ulaşmamıştı. Eliza onu görüp görmeyeceğini bilmiyordu ama içinde büyüyen bir tedirginlik vardı.

"Merhaba," yanında aniden duyduğu ses ile irkilip, Müge'ye döndü Eliza. Her zamanki tavrı üzerindeydi.

"Merhaba,"

"Bugün Şef Lorenzo, bize özel tarifler denetecekmiş," konuşurken bir yandan da otele giriş yaptılar.

"Kendisi de sürekli yeni tatlar deniyor, merak ediyorum," Eliza konuşmasının ortasında sustu. İleride duran adama bakınca aklına rüyası gelmişti. Kalbinin ritmi artmıştı.

Asef Arjen siyahlar içinde ayakta durmuş önündeki bir adamla konuşuyordu. Arkasında da onu bekleyen birkaç adam vardı.

"Ne adam ama," Müge'nin hayranlıkla çıkan sesini duydu ama ona dönüp bakmadı Eliza. Nedense gözü önündeki adama takıldı. "Neyse, hadi gidelim,"

"Olur," Eliza başını sallayıp mutfak tarafına doğru yöneldi. Bu sırada adam hissetmiş gibi başını çevirdi.

Göz göze geldikleri an gözleri kısıldı adamın. Eliza hissettiği korkuya rağmen cesur gözler ile bakmıştı adama. Sadece birkaç saniye süren bakışmanın ardından önünü dönüp hızla mutfağa doğru ilerledi. Şef ile hararetle çalışan aşçıları görünce onlara doğru yürüyüp başıyla selam verdi.

"Eliza," Şef Lorenzo adının sonunu uzatarak seslenmişti. "Hoş geldin,"

"Hoş buldum şefim," Eliza merakla yaklaşıp ne yaptıklarına baktı. "Ne yapıyorsunuz?"

"Özel bir tarif Eliza," ardından göz kırpmıştı. "Sen de hoş geldin Müge," daha sonra fark ettiği kızı görüp hemen seslendi.

Müge bu duruma bozulduğu için hafif tebessümle başını sallayıp kendi hocasının olduğu masaya geçti.

"Sırrınızı paylaşmayı düşünmüyorsunuz galiba?" Eliza diğer aşçılar uzaklaşırken şefe biraz daha yaklaşmıştı.

"Sen olsan sırrını paylaşır mısın?" Şef gülerek sordu. Eliza ona bakınca bugün ayrı bir havalı olduğunu düşünmüştü.

"Pek emin değilim," aslında Eliza'nın aşırı özel sırları yoktu. Yemeğe lezzet verirken hep içgüdüsel hareket ederdi. Tahmin yürüterek ortaya bir şeyler çıkarmayı çok severdi. Bu şekilde de yaptığı birkaç özel yemek vardı.

Aklına gelen şeyle tedirgin şekilde şefe baktı. "Şefim, Asef Bey ile ilgili bir sorun yaşadınız mı?"

Şef Lorenzo birkaç saniye dudaklarını sıkıp pot kırmamaya çalıştı.

"Şey, belki biraz ama sana güveniyorum," elindeki kaşığı bırakıp kollarını birbirine doladı.

"Hangi konuda şefim," Eliza meraklanmıştı.

"Asef Bey'in beğeneceği bir yemek yapacağına,"

Eliza, şokla şefe bakmıştı. Şef de biliyordu.

"Ama bu imkansız, sizin yemeğinizi beğenmedi. Benimkini nasıl beğensin?"

"Mesele ne kadar ünlü bir şef olmak değil," uzanıp Eliza'nın eline dokundu. "Mesele ellerin sihirli olması,"

"Yine de bilmiyorum,"

"Kovulmamı mı istiyorsun?" Şaşkın şekilde sordu.

"Hayır tabi ki!"

"O zaman bol şans ve başarılar," ardından, eline önündeki tabağı alıp yürümeye başladı. Eliza öylece duruyordu.

Telefonunu gelen mesaj sesi ile hareketlenip telefonu çıkardı. Asef Arjen mesaj atmıştı. Gözleri büyürken mesajı açtı.

"İki saat sonra odama senin ellerinden çıkmış yemek istiyorum,"

****

Bu kitabı yazarken çok zevk alıyorum ama sizin yorumlarınız daha çok zevk veriyor inanın ki... Elimden gelse buraya bölüm doldururum ama işte biraz yavaş ilerliyoruz mecbur ama en hızlı şekilde bölüm atmaya çalışacağım...

Sizi çok seviyorum canlarım...

Continue Reading

You'll Also Like

2.8M 144K 16
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
916K 50.5K 40
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
390K 19.1K 61
İki Kitap Bir Arada! Hangisini isterseniz onu okuyun! İki kız düşünün, biri korktuğu aşktan kaçarken diğeri birlikte büyüdüğü adamın her bir cümlesi...
1.7M 109K 59
Wattpad de bu isim ile yayımlanan ilk ve tek hikayedir. Çalınma durumunda yasal yollara başvurulacaktır. Mine MUTLUÇAY, otuz yaşında arşiv memuru ke...