Yolculuğa Adanmış Bir Ömür (...

By _Gezegenszl_hyl

6.2K 3.6K 1.1K

Tanıtım: İspanya'nın Madrid kentinde 1906 yılında iyi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Alex Castro ail... More

1: AİLE✨
2: DENİZCİ OLMA HEVESİ✨
3: YOLCULUĞA İLK ADIM✨
4: Geçmek bilmeyen zaman✨
5 : PİŞMANLIK BELİRTİSi✨
6: İNTİKAM ZAMANI✨
7: ÜLKE HASRETİ ✨
9: BÜYÜK ÜZÜNTÜ✨
10 :KARARSIZ DURUMDA✨
11:SIKICI GÜNLER ✨
12: GEÇEN ZAMAN✨
13 :BEKLENİLEN AN
14: SEMAYA YÜKSELİŞ
15:
16 :
17

8 : EVE DÖNÜŞ ✨

264 234 14
By _Gezegenszl_hyl














Benim baba ocağına varmam sadece iki günümü alacaktı.
Ucuz atlattığımız o ürkütücü kazadan dolayı limana bir gün kadar geç varacaktık çünkü mucize eseriyle karaya varmamızda ve gemideki hasarı onarmaya çalışırken bayağı uzun zaman kaybetmişiz.
...

Deniz yolculuğunda çok iyi dostluklar edindim en iyi güvendiğim kişi Sheila oldu yolculuk boyunca beni hiç yalnız bırakmadı hem hayatımı kurtardı hem de kalbimde derin bir yer edindi.

Eğer o gün beni farkedip çok su alan yerden tam da boğulacağım anda kurtarmasaydı şimdi hayatta değil denizin dibinde ölü olarak bulunurdum.

Yolculukta en kötü tarafıysa bazı nobran arkadaşlar da edindim.
İspanya'dan Londra'ya doğru bindiğim gemide çok kötü, nobran, antipatik ve müphela gemicilerle karşılaştım.
Hiç muhatap olmak istemediğim insanlarla muhatap oldum.

Her neyse bir süre sonra kaptanımız yanımıza gelip bütün gemicilere seslendi;

"Umarım yine fırtınalı yağmur çıkmaz da İspanya'ya sağsalim ulaşabilelim. Sabredip azimli olmaktan başka elimize hiçbir şey girmez."
deyip dümenin başına geçti.

Gerçekten de kaptanın dediği gibi oldu bugün hiçbir aksiliğe rastlamadık deniz durgun, ortalık sakin rastgele ilerliyoruz deniz durgun olsun olmasına da hava epey bir soğuktu. Ellerim ayaklarım tir tir titriyor durmadan öksürüyordum.
Eşyalarım hava soğuk olduğu için
ne yazık ki hâlen kurumamıştı.İki gün içinde kuruması bana göre imkansızdı zaten. Kaptanın bana verdiği yedek yastık ve yorganla bu gece de idare edicem. Kendi köşeme gidip yatağımı kurup güzel bir uyku çektim.

Bugüne kadar deniz yolculuğumda geçirdiğim en sessiz, en huzurlu gece olduğunu söyleyebilirim
Gemicilerin ne ayak sesi, ne de denizdeki dalgalar huzurumu bozmadı. Bu gemide onca insan olmasına rağmen ses seda çıkmıyordu.
Ama bindiğim önceki gemide yani İspanya'dan Londra'ya doğru kalkan gemide uyumama hiç imkan yoktu.
O gemide hiç rahat bir uyku çekmemiştim hep gürültü, patırtı ve kavga eden suratsız gemicilerin bulunduğu bir gemiydi her neyse o melunun gemiden kurtulduğum için artık bahsetmenin bir manası olmadığını düşündüm.
...

Nihayet uzun, huzurlu ve oldukça rahat geçirdiğim bir gecenin ardından sabah oluverdi.
Sabah yine olduğu gibi martıların cırtlak sesleriyle uyandım
Yiyecek bir şeyler yiyip daha sonra vaktimin çoğunu denizdeki masmavi manzarayı seyretmekle ve geminin etrafında dolanan sevimli hayvancağızları beslemekle geçirdim.

Yarın öğle vaktinde deniz maceramın sonuna varacaktım.

Bugün hepimizin gemideki son günü olduğu için kaptanımız bunun şerefine güzel bir ziyafet çekelim, yanında da buz gibi şerbet içiveririz dedi. Gemicilerin hepsi kaptanın bu hayırhahlılığına karşı şükranlarını sundu. Gemideki tüm elemanlar ve gemiciler balık tutmak için kollarını sıvadılar. Büyük ağları getirip denize atıp balıkların yakalanma anını beklediler. Yarım saat içinde ağın içi ful balıkla doldu.
Ben oltayla balık tutup kendimi daha fazla yormak istemedim. Oltayla sadece beş, altı balık yakalamak yerine elemanlara ağları taşımalarına yardım ettim. Onlara yardım etmemin karşılığını zaten alacağım boş yere himmet etmiyordum. Yakaladığımız bütün balıkları ne yapacağımızı şaşırdık. Ağı ful balıkla doldurduk anlaşılan bu yıl balıkların bereketini yaşayacaktık.
Limana varıp hepsini bir güzel satmayı planladık. Hem cebimiz kâr bulacaktı hem de karnımız epey bir doyacaktı.

Denize attığımız bir başka ağı da çekmek için bayağı zorlandık.
Hep birlikte el ele vererek heyemola diyerek çektik. Baktık ki bir de ne görelim? Ağın bu kadar ağır olmasının sebebi çok sayıda balık yakaldığımızdandı. Çıkardığımız bu ağla beraber tam tamına üç milyondan fazla balık yakaladığımızı farkettik. Herkesin yüzü bu balıkları görünce neşeyle doldu sevinçli olduğumuz yüzümüzden anlaşılıyordu.

Gemiciler şanslarını bir kez daha denemek istedi o büyük ağı tekrar denize atıp balıkların yakalanma anını beklediler.

Deniz yolculuğunda geçirdiğim en keyifli, en eğlenceli günüm olduğunu söyleyebilirim. Yolculuğumun son anları gayet iyi gidiyordu.

Gemiciler yarım saat sonra denize attıkları ağı kontrol etmek için kollarını sıvadılar.
Hep birlikte heyemola diyerek üçüncü kez ağı denizden çıkardık.
Bu ağda da epey bir balık bereketi vardı öncekinden daha çok olmasa bile gemiciler yine de sevinçliydiler.
Yakaladığımız balıkların yarısını pişirilmesi için elemanlara bıraktık.
hazır olunca herkes kendi payını alıp afiyetle midesine indirdi. Yemekten sonra buz gibi şerbetimizi de içmeyi unutmadık. Böyle bir ziyafeti çoktan hakettiğimizi düşünüyoruz çünkü gemide geçirdiğimiz o korkunç felaketten sonra bu ziyafet sofrası hepimizin hakkıydı. Ben hariç gemidekiler;

"Ne de olsa yarın limana varacağız gemideki bütün içkileri afiyetle bitirelim" dediler.

Gece saat yirmi üçe kırk beş olmasına rağmen hâlen içkilerini içip keyiflerine bakıyorlardı bütün içki şişelerini bitirmeden rahat edemeyecekleri kesin.
Artık yatma vaktim geldi de geçmişti hemen yatağıma girip mışıl mışıl uyumak istedim çünkü bugün bayağı yorucu bir gün geçirdim. Anlaşılan uzun süre kendime gelemeyeceğim gerçekten çok yorucu bir gündü.

Yatağımı kurup derin bir uykuya daldım. Uyumadan önce kendi kendime;"Sabah ola hayrola" dedim.
Neyse ki bu gece de karşımıza hiçbir aksilik çıkmadı.

Uzun bir gecenin ardından sabah oluverdi bugün öğlen arası saat birde ya da hiç belli olmaz ikide deniz yolculuğumun sonuna varıcam. Sabahki kahvaltımı yapıp gemideki bazı kişilerle önceden vedalaştım. Aynı ülkeye gidiyoruz ama
yaşadığımız bölgeler farklıydı. Kimisi Madrid kentinde, kimisi de Valencia kentinde yaşıyordu. Ben herkes gibi eşyalarımı toplayıp limana varmadan önce hazırlandım.

İki gün önce yağmurdan dolayı sırılsıklam olan eşyalarım artık kurumuştu. Kaptanın bana verdiği yastık ve yorganları geri verip kaptana bana mukabil hayırhahlılığından dolayı tekrar şükranlarımı sundum.

Dün gemicilerle birlikte el birliğiyle yakaladığımız balıkları büyük sitillerin içine koyduk.
Her gemiciye eşit miktarda balık dağıttılar benim payım herkesinkinden daha çoktu çünkü gemicilere balık yakalamaları için en çok ben iane etmiştim. İşte bu yüzden kaptan en çok balığı bana verdi. Ben kendi payım olan sitilin içine buz gibi su serptim böylece balıklar bozulup koku almazlar.

Limana varmak için hepimiz çok heyecanlandık. Saat şimdi on bire yirmi geçiyordu yani iki saat sonra kendi ülkemde olacaktım.

Bir an içimde müphem bir kuşku, endişe bulundu sanki kötü bir şeyin beni beklediğini hissettim. Ama gemide her şey yolunda gidiyordu bu kuşkumun nedenini anlamış değilim.
Kendi ülkeme varacağım için mutlu olmam gerekiyorken içimde büyük bir kuşku, endişe vardı bunun nedenini anlayamadım ülkeme yaklaşmışken bu hisler neyin nesiydi?
Çantamın içine bir göz atayım dedim neyse ki param hâlâ yerli yerindeydi bir an paramın çalındığı hissine vardım meğerse yanılmışım. Demek bugüne kadar çok mazbut, değerli insanlarla karşılaşmışım. Yolculukta bugüne kadar çantamı, eşyalarımı kurcalamamaları hayırhah, merhametli ve bir o kadar da dürüst olduklarını kanıtlıyordu.

Yolculukta sadece yedi buçuk altın tek harcamışım
Geriye kalan kırk dört altınla aile ocağıma geri dönecektim.

Aslında doğrusunu söylemek gerekirse ülkemi hiç ama hiç özlemedim çünkü bana göre hiç özlenecek bir tarafı yoktu. Hep aynı şehri tatmak, aynı mahallede yaşamak, farklı şeyler görmemek... çok sıkıcı öyle değil mi?

Ülkem aksine daha çok ailemi ve dostlarımı tek özlemiştim hele ki annemin şefkatli bakışını görmeyi hepsinden daha çok istiyorum anneme öyle bir sarılacağımki bir daha asla bırakmayacağım ama nedense annem hatırıma geldiğinde müphem bir kaygı hissediyorum.
Sanki kötü bir olay olmuş da gözlerimin önüne gelecekmiş gibi belirsiz kaygı.

Öğlen saatin on ikiye yirmi dört geçiyordu kaptandan ödünç alarak aldığım dürbününden etrafı gözetledim. Ne yazık ki liman henüz görünmüyordu limana varana kadar ben yiyecek bir şeyler yiyeyim dedim ama maalesef ambarda sakladığım yiyeceklerimin hepsi tükenmişti sadece torbada yarı bozulmuş, küflenmiş bir ekmek vardı. Küflenmiş ekmeği ambardan çıkartıp geminin mutfağındaki çöpe attım.

Bozulmuş ekmeği denize atmaya gönlüm el vermedi çünkü sudaki hayvancağızlar ekmeği yiyip zehirlenebilirdi böylece vicdan azabından da kurtulamazdım
Hayvanların ölümüne sebep olmak beni çok üzecekti.

Her neyse gemide biraz gezdim gemicilerle son kez havadan sudan biraz sohbet ettik. Yanda sohbet eden bazı kişilerin konuşmalarına kulak misafiri oldum, benden bahsediyorlardı.

Bünyemin zayıf olduğunu, gemide tecrübeli insanlar varken nasıl olur da benim korkusuzca dümenin başına geçtiğimi onları nasıl kurtardığımı,
haritada olmayan ama görünürde olan o mucizevi karaya nasıl vardığımızı ve benim ne kadar cesur bir genç olduğumu söyleyip duruyorlardı.

Böyle övgülere alışık değilim ama hoşuma gitmiyor değildi. Bundan böyle bu gibi övgülere alışmalıyım çünkü daha çok karşıma çıkacağı kesin.

Bazı gemicilerin erzaklarından kalan birkaç terütaze ekmek vardı. Mutfaktan arta kalan o ekmekleri alıp denizdeki sevimli yunuslara, balinalara yedirdim hayvancağızları doyurup son kez iyiliğimi yaptım.

Nihayet hepimizin sabırsızlıkla beklediği an geldi yolculuğumuzun son durağına vardık.
İspanya'nın limanı uzaktan göründü
gemiciler limanı görür görmez çok sevindiler.

Kendi hissem olan balıkları
aldım bazılarını bir güzel ailemle birlikte afiyetle yiyecektim,
bazılarını da limandaki balıkçılara satıp karşılığında yeteri kadar para kazanıp hepsini cebime koyucam.

Ve beklenen an geldi sonunda limana vardık.

Geçen bu on gün boyunca edindiğim hayırhah gemicilerle ve daha doğrusu beni şevkatliğiyle hayran bırakan, bana herkesten çok ilgi gösteren saygı değer kaptanla vedalaşıp nihayetinde gemiden inme gayretinde bulundum.

Aslında gemiden hiç inesim yoktu biraz daha kalsam fena olmazdı Ayrılmadan önce gemiyi iyice dolaşıp biraz hasret giderdim.

Bu yaşadıklarımı unutmak biraz zor olacak gibi görünüyor geç odu ayrılmam gerekiyor limanda sırtımda ağır yüklü çantamla ve balık dolusu sitili taşıyarak yürüdüm.

Limanda benim balık dolu sitili taşımakta zorlandığımı gören bir adam hiçbir karşılık beklemeden yanıma gelip bana yardım etti sağ olsun çok iyi yardımda bulundu. Balıkların çoğunu limandaki balıkçılara satmayı planladım arta kalan balıklarıysa ailemle birlikte afiyetle yiyecektim.

Öyle de yaptım aileme küçük sitil dolusu balık ayırdım geriye kalan diğer balıklarıysa satmam hiç de zor olmadı karşıma çıkan ilk balıkçıya sattım karşılığında kazandığım para tam tamına dört yüz lira tuttu. Bir günde dört yüz lira kazandım ilk kez kendi paramı kazanıyordum kendi emeğimle kazandığım para..
...

Bu yaşıma kadar harçlıkları hep babam bana veriyordu bundan sonra da verecek mi? Beni bağışlayacak mıdır? Eski alışkanlıklarımı sürdürebilecek miyim? hiç bilmiyorum.
Bana sitili taşımamda yardım eden o adama tekrar teşekkür edip paramı cebime koyup limandan ayrıldım.
...

Son kez arkamı dönüp gemiye ve masmavi denize baktım bir daha böyle apansız bir yolculuğa atılabilecek miyim hiç bilmiyorum.

Deniz yolculuğum aslında beklediğim kadarıyla çok da macera dolu serüvenle geçmedi açıkçası ben daha ilginç olaylarla karşılaşacağımı sanıyordum. Ne yazık ki sadece zorluklarla karşılaşacağımı ve denizci mesleğinin çok sıkıcı, yorucu ve can sıkıcı, cefa dolu olduğunu öğrendim.
O kazadan mucize eseriyle kurtulduğumu söyleyebilirim. İki defa korkunç, felaket dolu kazadan ucuz sıyrıldım ama yine de taa Londra'ya gidip oraları gezip görmek benim için ilk başlangıç ve çok iyi bir tecrübe oldu.

...














Bu bölümü nasıl buldunuz?
Alex evine vardığında sizce neler yaşayacak?
Babası Agustin onu afedecek midir?
Tahminlerinizi alıyım lütfen.
Vee son bir soru kitabın gidişatı nasıl?

9. Bölüm çok yakınlarda...

Continue Reading

You'll Also Like

SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.4M 88.8K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
57.3K 2.5K 33
Klâsik gerçek aile kurgusuna benzer ama daha olası bir kurgudur; Kızımız eski ailesinden gördüğü baskılar sonucu 18 yaşında ayrı bir eve taşınır ora...
156K 14.8K 42
Kerem Aktürkoğlu & Kumsal Yıldız
257K 16.5K 45
Gökyüzüne bak inanmazsan eğer ey Mehlikâ, Gözüme alem görünmez, görmesem ruhsarını En iyiler: #1 - b×b #1- gay #1- boyslove #2 - lgbt #2 - mpreg #2...