Gel de Sil İzlerini

By Merfck

1.7M 74.7K 4.3K

''Bu ellerden sonra değecek başka bir elin tek amacı bana daha fazla zarar vermek olur. İşte bu yüzden senden... More

Ön Söz ☁ Gelde Sil İzlerini
1. Bölüm ☁ Kimsesiz
2. Bölüm ☁ Ukala Dümbeleği
3. Bölüm ☁ Gözlerin Haddinden Fazla Güzel
4. Bölüm ☁ Küçük
5. Bölüm ☁ Korku
6. Bölüm ☁ Takılmak
7. Bölüm ☁ Uyuşturucu
8. Bölüm ☁ Karanlık
9. Bölüm ☁ Kovalamaca
10. Bölüm ☁ Tutku ve Tehlike
11. Bölüm ☁ Klişe
12. Bölüm ☁ Hırsız
13. Bölüm ☁ Davet
14. Bölüm ☁ Soğuk Deniz Ilık Nefes
15. Bölüm ☁ Islak Bir Sıçan Gibi
16. Bölüm ☁ Yeni Biri
17. Bölüm ☁ Batıkan
18. Bölüm ☁ Karar
19. Bölüm ☁ Hayat Yok Sen Varsın
20. Bölüm ☁ Teselli Öpücüğü
21. Bölüm ☁ Hasret Türküsü
22. Bölüm ☁
23. Bölüm ☁ Sarılmak
24. Bölüm ☁ Gece
25. Bölüm ☁ İçimizde ki Sesler
26. Bölüm ☁ Kendine İyi Bak Güzelim
27. Bölüm ☁ Pişman Olmayacağım
28. Bölüm ☁ Birlikte İlk Gece
29. Bölüm ☁ Saldırı
30. Bölüm ☁ Güzelim
ÖNEMLİ GELİŞME!! (Yayın evi) .dfd.fd ♥
31. Bölüm ☁ Yaralı
32. Bölüm ☁ Ölmeden Önce Alınması Gereken Bir İntikamım Var
33. Bölüm ☁ Bana Aşık Olmana İzin Vermeyeceğim!
34. Bölüm ☁ Oyun Başlasın
35. Bölüm ☁ Tehlike Oyununa Başlangıç
36. Bölüm ☁ Kabus
ÖNEMLİ ☁
37. Bölüm ☁ Yabancı Eller
38. Bölüm ☁ İhale
39. Bölüm ☁ Pişmanlık
40. Bölüm ☁ Teklif
Lutfen 1 dakika!
Final Kararı Canolar
42. Bölüm ☁ Uyku Hapı
43. Bölüm ☁ Vurgun
44. Bölüm ☁ Borç
Yeni kitap: SAHRA
45. Bölüm ☁ Oyun Bitti
46. Bölüm ☁ Gitmiş
47. Bölüm ☁
48. Bölüm ☁ Kovalamaca
49. Bölüm ☁ Final
Ö Z E L

41. Bölüm ☁ Oyun Bitti Ufaklık

18K 955 76
By Merfck

''Burada çalıştığım süre içinde eğer sırrımı saklarsa sana aldığım paranın yarısını veririm,'' dediğinde tek kaşını kaldırıp bana bakmıştı. Bu az bir miktar olabilirdi.

Maaşın tamamı, hatta daha fazlasını verip onu susturabilirdim ama bu onu şüphelendirirdi. Yoksa buradan alacağım para tabii ki umurumda bile değildi. Şüphelenirse irdelemek isteyeceğini biliyordum. Kayda değer bir şey yakaladığında ise direk Levent'e yetiştirecek ve fişimizi kesecekti.

''Sırrının bedeli bu kadar mı?'' dediğinde gözlerimi sıkarak ağlamaya çalıştım.

''Anlamıyorsun. Ben okuyorum. Sadece harçlığımı çıkartmak istiyorum. İlk başta temizlik işi falan sanıp kabul ettim ama meğer yemek işiymiş. Bilmiyorum diyemedim. Çünkü bu paraya çok ihtiyacım var. Ailem para gönderemiyor, hatta oldukça ben göndermeye çalışıyorum. Lütfen,'' diye fısıldadığımda bir süre yüzüme baktı. Sonra ayak bileğini hızla benden çekti.

''Üzgünüm canım,'' dediğinde daha fazlasını beklediğini biliyordum.

''Pekala. Eğer yemekleri yapmama da yardım edersen o zaman paradan sadece yüz elli lira alıp gerisini sana vereceğim. Yeter ki yardım et,'' dediğimde gülümsemesi suratında genişlemişti.

Aslında parayı hiç almasam da olurdu ama dediğim gibi şüphelenmesini istemiyordum.

''Neden yüz elli?'' dediğinde aklım bir yalan arayışı içine girmişti.

''Çünkü... okuldan iki kitap almam lazım. Alamazsam çalışamam ve bu yıl kalırım. Kalmamak için. İki kitap toplam yüz elli lira,'' dediğimde tekrar gülerek başını salladığında ben çoktan duvara tutunarak ayağa kalkabilmiştim.

''Pekala. Bundan sonra kafana takmana gerek yok. Yemekleri ben yaparım. Ama sende temizlik işleriyle ilgileneceksin. Aslında evi yeni temizledim. Yapman gereken pek bir şey yok. Sadece yukarıda ki o küçük sürtüğün nazı ve şımarıklığıyla ilgilenmek istemiyorum,'' dediğinde yalancıktan sevinmiş gibi yapıp ellerimi çırpmıştım.

''Eğer işleri kısa bir süreliğine değiştiriyorsak parayı ilk dediğim gibi yarıyarıya mı bölüşeceğiz?'' dediğimde kaşları birden çatılmıştı.

''Hayır. Hem işleri yapacaksın hem parayı vereceksin. Bu süreç içinde ben de senin sırrını saklayacak ve yemek yapacağım,'' dediğinde bu sefer ben kaşlarımı çatmıştım.

''Ama bu haksızlık,'' dediğimde alayla gülmüştü.

''Her şey benim elimde ufaklık. İstersen gidip Levent Bey'e seni şikayet edebilirim, seve seve,'' dediğinde omuzlarımı indirmiştim.

''Pekala,'' diye mırıldandığımda birden ciddileşmişti.

''Hemen sevinme. Tek bir yanlışını bile görürsem bu evden gidersin. Vereceğin para falan da umurumda olmaz. Levent Bey'e söylerim,'' dediğinde kaşlarımı kaldırmadan edememiştim.

''Nasıl bir yanlış?''

''Az önceki gibi evdeki erkeklere kuyruk sallarsan mesela,'' dediğinde dediklerini mecbur kabul etmiştim.

Anlaşılan her zaman ilgi odağı olmayı seviyordu.

Levent ve yanındaki adamlar hararetle bir şeyler konuşup duruyorlardı. Yaklaşık iki saat sonra geldikleri gibi tekrar gitmişlerdi.

''Akşam için farklı yemekler yapar mısın?'' diye mırıldandım Nazan'ın yanına otururken. Kısa bir süreliğine bana döndü.

''Sende girişteki tuvaleti fırçala,'' diye emir verip kalkarken dişlerimi sıkmamak için kendimi zor tutmuştum. Allah'tan paraya falan gerçekten ihtiyacım yoktu. Hem evdeki işleri yaptırıp hem paranın neredeyse hepsini almasına tabii ki izin vermezdim ama durum farklıydı.

İkiletme gereği duymadan yerimden kalktım ve lavaboya girdim. Aslında kirli bile sayılmazdı. Sonuçta evde kirli bırakabilecek kimse yoktu. Yine de çamaşır suyu döküp fırçalamaya başladığımda bir yandan ister istemez şarkı söylemeye başlamıştım.

''Gitme yoksa düşer yolum kiralık katillere . Sonra vurup durursun ıssız sahillere. Gitme yoksa adım geçer akşam haberlerinde.  Git gide yaşlanırsın bir akıl hastanesinde. 

Gitme dünyam dönsün dönsün. 

Dünyam dönsün dönsün 

Ben hiç kimse ölsün mölsün istemem,'' diye mırıldanmayı aşmış ve baya baya söylemeye başlamıştım.

Sesimin çok güzel olduğu söylenemezdi ama yine de söylerken çok eğleniyordum ve sesimi bir tek ses kayıtlarında çirkin buluyordum.

Bir süre sonra kapattığım kapı açılmıştı.

''Burası bittiyse alt kattaki tuvaletleri de fırçala. Belki bilmiyorsundur ama tuvalet sık sık taşıyor. Dün yine taştı ama ben temizledim. Sende git güzelce fırçala,'' dediğinde yüzümü buruşturacak gibi olduysam da hiçbir şey demeden yanından geçtim ve merdivenlere yönelip aşağıya inmeye başladım.

Tuvaletin önüne geldiğimde dişlerimi sıkmaktan çenem ağrımıştı. Kapıyı açıp içeriye girdiğimde gerçekten temizlense bile taştığını belli eden bir koku almıştım. Geldiğimden beri hiç buraya girmemiştim ki.

İlk olarak sifona bastığımda su gitmemişti. Hayır ya! Tıkanmış olamazdı. Su yukarıya doğru yükselince midem bulanmaya başlamıştı. Kusmamak için kendimi zor tutarken ne yapacağımı bilemiyordum.

''Allah'ım ben neler çekiyorum ya?'' diye söylenmeye başladığımda kolyedeki vericiden beni duyduklarını biliyordum. ''Hepsi sizin yüzünüzden. Şimdi ben ne anlarım tuvalet açmaktan. Ne mikropsunuz ya. Allah bilir komiğinize de gidiyordur. Ay bayılacağım vallahi. Midem bulanıyor. Vallahi dayanamıyorum ya. Kuzey ben bunun hesabını size soracağım sonrasında. Bunları yanınıza bırakırım mı sanıyorsunuz? Midem gitti kitapsızlar,'' diye söylenirken yine kapı açılmıştı.

Yemin ediyorum bu kadın beni takip ediyordu.

''Kiminle konuşuyorsun sen?'' diyerek kaşını kaldırmıştı.

''Ne konuşması be? Şarkı söylüyordum,'' dediğimde gülerek başını salladı.

''Yalancı. Biriyle konuştuğunu duyduğumda eminim,'' dediğinde durdum.

''Ritm tutmadan söylüyordum. O yüzdendir. Bu yine tıkandı. Ne yapacağım şimdi?'' dediğimde omuzlarımın üstünden arkamda kalan klozete bakmıştı.

''Bak tıkanınca şuradaki gider borusunu aç. Bir süre sonra gitmezse şuradaki pompayla pompalamaya çalış ama üstüne başına sıçratmamaya dikkat et,'' dediğinde başımı salladım ve gözlerimle gitmesini beklediğimi belli eden bir şekilde ona baktım.

Omuzlarını silkip tuvaletten çıkarken gider borusunu açtım.

''Birde pompa yapacakmışım. Vay anasını. Bu da kendine köle arıyormuş da ağına ben düşmüşüm. Tabii ki yapmayacağım,'' diye söylenirken tuvaletten çıkmıştım. Pompa falan yapmazdım. Gitmezse de kendisi bilirdi artık.

Tekrar yukarıya çıktığımda mutfak kapısından görebildiğim kadarıyla yemek yapmaya devam ettiğini görmüştüm.

Ona görünmeden tekrar seri adımlarla merdiveni çıkmaya başladığımda içimden sövmeyi tabii ki ihmal etmiyordum. Şimdi yapmadığımı fark etse boşuna ters düşmüş olurduk. Kendimi İpek'in odasına attığımda yine telefonunda oyun oynarken yakalamıştım onu.

''Şunun şarjı nasıl bitmiyor?'' diye mırıldandığımda güldü.

''Yatmadan önce takıyorum. Gün içindede uçak moduna alıyorum ve ekran parlaklığı en az,'' diyerek gülümsedi. ''Yani sadece oyunlar!'' diye el çırptığında gülmeden edememiştim. Her zaman bir oyuna takar ve sabah akşam oynardı. Buna defalarca şahit olmuştum. Oyunda yapabildiğinin en iyisini yapınca da sıkılıp başka bir tanesine geçerdi.

''Geldiğimden beri yemek yapmayı bilmediğim için dışarıdan yemek sokuyordum eve. Bu gün Nazan yakaladı. Bu kadın hiç böyle göründüğü gibi sakin, terbiyeli biri değilmiş, onu öğrendim ilk. En kötüsü de çok kıskanç. Evdeki erkekler ona değilde ondan daha genç birine baksa bile kıskanıyor. Yaşı ilerledikçe kadınlık vasfını kaybettiğini düşünüyor. Resmen beni yerden yere vurdu. Topuklularla yürümeye alışık olmadığımdan dengemi kaybedip yere yapıştım,'' dediğimde güldüğüm için İpek'te istemeden gülmüştü. ''İşte beni söylemekle tehdit etti. Bende çalıştığım süre boyunca alacağım maaşın büyük bir kısmını ona vereceğimi söyledim. Elbette kabul etti. Kabul etmekle kalmadı evdeki temizlik işlerini de bana kitledi ama hala onu susturabilmiş değiliz. En ufak bir yanlışımı arıyor ve bunu yüzüme karşı da söyledi. En ufak yanlışımı görse affetmeyecek. Üstelik her yerde peşimde. Gölgem gibi takip ediyor. Foyamız ortaya çıkacak diye çok korkuyorum,'' diye söylendiğimde kaşları çatılmıştı.

''Sana çok mu kötü davranıyor?'' dediğinde güldüm.

''Hayır, duyduklarımdan sonra şükretmeye başladım. Bu evin diğer hizmetçisi yok mu? Kaçırdığımız. O kız Levent'le, Yiğitle falan kırıştırıyormuş. Sonra da gidip bunu Nazan'a anlatıyormuş. Nazan'da gitmiş Levent'e olup olmayan şeyleri abarta abarta anlatmış. Levent'te bu kızı bir güzel dövmüş. Nazan zerre pişman değil. Benimde bir yanlışımı bulmaya çalışıyor,'' dediğimde güldü.

''Kimse sana dokunamaz merak etme. İkimiz birlikte yoluklanmış tavuğa çevirir sonra birde sote yapıp fırına veririz,'' dediğinde bende gülmeden edememiştim.

''Yapabileceğinden değil zaten. Ben Levent'i bozguna uğratmak istiyorum. O elini masum insanların kanıyla hiç çekinmeden kirleten, acımasız bir katil. En önemlisi de Kuzey'in şimdiye kadar kendini tek açabildiği kadının ölümüne sebep olmuş. Her şey Kuzey'in istediği gibi sonuçlanmadan bu oyunun bitmesini istemiyorum. Her şey onun istediği gibi olsun ve mutlu olsun istiyorum. Onu mutlu edebilmek istiyorum,'' dediğimde hafiften gözlerini kırpıştırmıştı.

Bir an aklıma boynumdaki kolyeden konuştuklarımızı duyabildiklerini hatırlamamla susmuştum ama sonradan umursamamaya karar vermiştim. Sonuçta düşündüklerimi bilmeye az çok hakkı vardı.

''Ona bu kadar mı değer veriyorsun?'' dedi İpek acı çeker gibi yüzünü buruştururken tekrar hafif bir tebessüm eşliğinde karşılık vermiştim.

''Sadece mutlu olsun istiyorum,'' dediğimde alayla güldü.

''Mutlu ol yeter.''

''Dalga geçme,'' diyerek omzuna vurduğumda daha da güldü.

''İlkim, aşkım, sana değer veriyor olabilir ama ona o kadar bağlanmanı istemiyorum. Sana değer veriyor çünkü sen onu yalnız bırakmıyorsun. Yanında oluyorsun, destek oluyorsun. Sana minnet duygusu besliyor olabilir ve bu yüzden değer gösteriyor olabilir ama seviyor mu? Hiç sanmıyorum. Bir kere bile ağzından bunu duymadım. Üzüleceğini bile bile kaptırma kendini,'' dediğinde son zamanlarda çok fazla kez tanık olduğum ve hatta resmen alıştığım, yokluğunda aradığım o ince sızı gözlerime küçük iğneler gibi batmaya başlamıştı.

Gerçekler ne zaman böyle yüzüme vursa canım yanıyordu ama ne yazık ki ben bunları zaten biliyordum.

''Biliyorum,'' diye fısıldadığımda İpek yavaşça omzumu sıvazladı.

''Bilmen bir şey değiştirmiyor. Biliyorsan biliyormuş gibi davran,'' dediğinde kafamı salladım ve hızla yanından kalktım.

''Ben ineyim artık. Gölge gibi peşimde dolanıyor. Kıllanmasın şimdi,'' dediğimde aslında tek amacım kaçmaktı ve bunu İpek'te farkındaydı.

Bir şey demesini beklemeden koşar adımlarla kapıya yönelmiş ve kendimi dışarıya atmıştım. Merdivenleri inerken aklıma yine istemeden Kuzey'e gitmişti.

Onu gerçekten çok seviyordum.

Ona hissettiklerime bir kulp bulmaya çalışmama gerek yoktu.

İsim veremediğim garip duygular falan hissetmiyordum.

Beni kızdırıyordu, zor durumda bırakıyordu hatta bilmiş ve ukala tavırlarına tam anlamıyla uyuz oluyordum ama onu seviyordum. Bir bakışı kalbimin ritmini değiştirebiliyordu. Dudaklarının tek bir hareketi zamanın akışıyla oynuyordu ve sadece minik bir sözü onu daha çok istememe sebep olabiliyordu.

En sonunda merdivenleri inip mutfağa girebildiğimde Nazan'ın çoktan yemekleri yapma işini bitirdiğini görmüştüm. En azından yardım ediyordu. Ne de olsa mecburum diye saçma salak yemeklerde yapabilirdi ama yaptıkları oldukça güzel görünüyordu.

Sıradan, sıkıcı bir günün sonuna daha geliyorduk.

Saat 21.37 civarındayken kapının çalmasıyla koşa koşa kapıya ilerlemeye başlamıştım. Kapıyı açmamla birlikte Levent önden içeriye girmişti. Ben ceketini çıkartmasına yardım ederek kenara çekilmiştim. Arkasından Yiğit girmiş ve üstündekini çıkartıp bana uzatmıştı. Onunkini de koluma asıp tam kapıyı kapatmaya yeltenmiştim ki Levent'in sesiyle duraksadım.

''Misafirimiz geliyor,'' dediğinde bu dediğini onaylayan bir araba sesi gelmişti dışarıdan. Farlarını söndürmesiyle park ettiğini anlamıştım. Tekrar kapının yanındaki yerimi aldığımda bu sefer üzerinde aynı Levent ve Yiğit'in giydiği gibi, hatta çok daha kaliteli görünen, oldukça pahalı bir takım giymiş, saçlarını özenle şekillendirmiş ve yüzünde resmi bir gülücük olan Kuzey'e baktım.

Çenem yere yapışmak üzereyken o da üzerindekini çıkartıp bana uzatmıştı. Şaşkın halime hafifçe gülüp yanımdan geçerken hala şaşkın bakışlarımla onu takip ediyordum.

Ateşle oynuyordu!

Ya Levent onun kim olduğunu öğrenirse? Bu çok tehlikeliydi. Hem Kuzey Yaren'in yanına gittiği süre boyunca hiç Levent'le karşılaşmamış mıydı?

Verdikleri ceket tarzı montları vestiyere asıp mutfağa ilerledim. Kendimi mutfağa atmamla titreyen ellerimle kendime bir bardak su doldurdum. Nazan'ın bakışları bana dönmüştü.

''Ne oldu?'' dedi umursamaz gibi çıkan sesiyle. Ama merak ettiği sinsi gözlerindeki pırıltılardan oldukça belli oluyordu.

''Hiç. Yok bir şey,'' dediğimde yanımdan geçerken tekrar konuştu.

''Masayı sen hazırlarsın,'' dedi ve mutfaktan çıkıp merdivenlere yöneldi.

Hızla hazırladığı yemekleri servis tabaklarına almaya başladığımda Kuzey'in içerideki varlığından dolayı ne kadar tedirgin olduğumu hissedebiliyordum. Resmen ellerim titriyordu.

Masayı hazırlamaya başladığımda Kuzey oturduğu yerden çok rahat bir şekilde beni görebiliyordu. Masayı dakikalar içerisinde hazırlamayı bitirmiştim. Tekrar mutfağa girip bu sefer İpek'e bir tepsi hazırlamaya başladım.

Levent'in mutfağa girmesiyle gözlerimi o tarafa çevirdim.

''Misafirimiz için yemek hazırlama. Söyle aşağıya insin,'' dediğinde kafamı sallayarak tepsiye koyduğum tabağı kaldırdım ve yanından geçerek merdivenlere yöneldim.

İpek'in odasına girmemle derin derin nefes alıp vermeye başlamıştım bile.

''Ne oldu?'' dedi İpek kaşlarını kaldırırken.

''Levent seni yemeğe çağırıyor,'' dediğimde kaşları çatılmıştı.

''İnmiyorum yemeğe falan. Ne alaka ya?'' dediğinde bu sefer ben kaşlarımı çattım.

''Kuzey'de aşağıda,'' dediğimde ağzını kocaman açtı.

''Nasıl?'' dedi korkuyla yataktan çıkmaya çalışırken. Paniklemişti.

''Merak etme. Korkacak bir şey yok gibi. Yeni bir oyun oynamaya çalışıyor sanırım. Ama sende in. Ne konuşacaklarını çok merak ediyorum,'' dediğimde kafasını sallayarak yataktan kalkmıştı.

Ben ondan önce odadan çıkmıştım. Tekrar merdivenlerden inip mutfağa yöneldiğimde olanları izlemeye çalışıyordum. Diğerleri masaya oturmuştu ama İpek hala gelmemişti. Bir yandan konuşuyorlar diğer yandan yemeklerini yiyorlardı. İpek merdivenlerden inmiş, masaya yönelmiş ve boş sandalyelerden birine oturmuştu.

Yemekleri bittiğinde masayı toplayıp Nazan'ın yaptığı tatlıları servis etmeye başlamıştım. Kuzey hafifçe hareketlenip bana döndü.

''Lavabo ne tarafta?'' dediğinde Levent bana döndü.

''Kuzey Bey'e eşlik et,'' dediğinde kafamı sallayarak Kuzey'in kalkmasını bekledim.

Onun önünden önünden yürümeye başladığımda merdivenlere çoktan ulaşmıştık. En sonunda üst kata çıktığımızda banyo kapısının önüne kadar geldim ve gözlerimle kapıyı işaret ettim. Gülerek kapıdan içeriye girdi ve beni de içeriye doğru çekti. Ben nefesimi tutarken o sert bir şekilde kapıyı kapatmıştı.

Beni kapıya yaslayıp dudaklarını dudaklarıma bastırırken son zamanlardaki sürtüşmelerimizin hepsini unutmaya başlamıştım bile. Kolunu yavaşça belime dolarken bende tek elimi göğüsüne koymadan edememiştim. Diğer elim ise kolunun hem üstündeydi. Öpücükleri bir ara çeneme kaysa da sesimi çıkarmadan devam etmesini beklemiştim. Eli yavaşça belimden aşağıya doğru kaymıştı. Ben tam boğuk bir nefes almıştım ki kapının tıklanmasıyla gözlerim fal taşı gibi olmuş bir şekilde Kuzey'e bakmaya başlamıştım.

''Efendim?'' dedi Kuzey derin bir nefes alırken. Bedeninin bedenim üzerindeki baskısı hala devam ediyordu.

''Sizi bekliyoruz,'' diyen katı sesle Yiğit'in amacını anlamış gibiydim. İkimizde ortalıklarda yoktuk. Büyük ihtimalle kontrole gelmişti.

''Geliyorum,'' diyen Kuzey benden ayrıldı ve yavaşça musluğu açtı. Ellerini ıslatıp havluya gelişi güzel sildi ve beni kapının arkasına alarak kapıyı açtı. Kapıyı peşinden kapattıktan sonra ışıkta sönmüştü. Uzaklaşan adım sesleriyle birlikte derin bir nefes alıp banyodan çıktım ve seri adımlarla merdivenlere doğru yürümeye başladım ama Yiğit yine yukarıya geliyordu. En sonunda son basamağı da tırmanıp yanıma geldiğinde soru sorar gibi ona bakıyordum.

''Neredeydin sen?'' dediğinde düşüncem doğrulanmış olmuştu. Şüphelenmişti. Beynim seri bir şekilde mantıklı bir yalan ararken sesimi kontrol altında tutmaya çalışıyordum.

''Nazan İpek Hanım'ın nevresimlerini değiştirmemi istemişti de İpek Hanım'ın odasındaydım,'' dediğimde Yiğit bir an duraksadı.

''İpek?'' diye gevelediğinde hala İpek'in adını bilmemelerine şaşırmıştım.

''Hani Levent Bey'in misafiri,'' dediğimde Levent'in de hala bilmediğini düşündüm. Çünkü hep ''misafir'' diyordu. Bu bende gülme isteği uyandırsa da bunu elbette yapmamıştım.

''Tatlıları servis ettiğine göre Kuzey Bey gidene kadar mutfaktan çıkmana gerek yok. Sana nasıl baktığını fark ettim. Seninde ortalıkta kırıta kırıta gezmene gerek yok bence,'' dediğinde gülmeden edememiştim. Bu geri zekalı daha ilk günden beni kıskanmaya mı başlamıştı?

''Bu sizi ilgilendirmez Yiğit Bey,'' dedim son iki kelimeyi bastırırken.

''Buna ben karar veririm,'' gibi basit bir cümle kurmuştu.

''İstediğiniz kararı verin. Sizin kararlarınıza ve ya düşüncelerinize ihtiyacım yok,'' dediğimde gülerek kolumu tuttu.

''Bana bak, kızdırma beni! Mutfaktan çıkmayacaksın,'' dediğinde kolumu refleks olarak ondan çekmeye çalışmıştım ama o daha da sıkmıştı.

''Ya çek elini. Sen kimsin! Sana bu hakkı kim veriyor?'' diye sert bir şekilde soluduğumda aynı benim yaptığım gibi o da dudaklarını dudaklarıma bastırmıştı.

Oh vallahi! İyice ortalık malı olduk anasını.

Gelen öpüyor giden öpüyor!

''Dediklerini düşündüm. Bana bu hakkı sen vermiş oldun. Şimdi sözümden çıkmaya hakkın yok,'' dedi ve kolumu iter bir şekilde bırakıp merdivenlerden inmeye başlamıştı.

Elimin tersiyle dudaklarımı hızla ve sert bir şekilde silmeye başladım. Tam merdivenlerden inecekken bu sefer tekrar kolum biri tarafından tutulmuştu.

''Sen bittin kızım. Seni uyarmıştım. Her şeyi gördüm. O adamın seni lavobaya çektiğini gördüm. Oynaştığınızı biliyorum. Onu gönderdikten sonra da Yiğit'e yavşadın. Açıkçası bu yüzün altında böyle tescilli bir kaşar olacağını düşünmezdim ama küçük oyunun bitti. Artık bu evden gidiyorsun,'' ufaklık dedi ve tam yanımdan geçmeye yeltenmişken bu sefer ben onun koluna yapışmıştım.

Hala üzerimdeki şaşkınlığı atamıyordum.

''Nazan bir dakika!''

''Bir dakika yok artık. Sana gençliğini ve güzelliğini kullanmaya çalışırsan bu evde seni mahvedeceğimi söylemiştim. Oyun bitti!'' dedi ve merdivenlere yöneldi. Ona durduramayacağımı biliyordum.

Ve işleri daha da boka saran bir şey yaptım.

Bu sefer dudaklarına falan yapışmadım!

Yani bu taktiği kullandım diye Nazan'a da aynısını yapacak değilim.

Duvarın köşesinde duran vazoya uzandım ve vazoyu hızla kafasına geçirdim.

Vazo büyük bir gürültüyle parçalara ayrılırken çıkan sesten ürkmemek elde değildi.

Nazan hafifçe sendeledi ve sonra bana döndü.

☁BÖLÜM SONU☁

Arkadaşlar önümüzdeki hafta benim sınavlarım başlıyor. Günde en az iki sınav olmam gerekiyor. Haliye çok çalışıyorum ve yb yazmaya zamanım olmuyor ama sizi daha çok bekletmek istemediğim için bir yb yazayım dedim. Zaten birkaç gün burada olamayacağım. Yorumlarınızı bekliyorum ♥

Continue Reading

You'll Also Like

2.6M 82.9K 60
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
25.4M 905K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
1.5K 268 11
2021 yılbaşı gecesi Hyunjin'nin ilk ve son kutlaması olacaktı. hyunho Tamamlandı,mini fic, angst, düzenlendi. 26122021 chaevesly #1 aeri #1 aeri #3...
293K 19.2K 22
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...