Mafya bey (18+) (Yeniden Yazı...

By baharwold

188K 4.7K 1K

Sözde, "ben Emre'yle sadece el ele tutuşup sarılabilirdim ilerisini yapamazdım, yaptıramazdı." ... 'Her zerri... More

1.bölüm (düzenlendi)
2.bölüm (düzenlendi)
3.bölüm (DÜZENLENDİ)
5.bölüm (DÜZENLENDİ!)
6.bölüm (DÜZENLENDİ!)
8.bölüm(düzenlendi)
9.bölüm(düzenlendi)
10.bölüm
11.bölüm(düzenlendi)
12.bölüm (düzenlendi)
13.bölüm
14.bölüm (düzenlendi)
15. bölüm (düzenlendi)
16.bölüm (düzenlenicek)
17.bölüm
18.bölüm
19.bölüm
20.bölüm
21.bölüm
22.bölüm
23.bölüm
24.bölüm
25.bölüm
26.bölüm
27.bölüm
28.bölüm
29.bölüm
30.bölüm
31.bölüm
32.bölüm
33.bölüm
34.bölüm
35.bölüm (Firuze)
36.bölüm
37.bölüm (ipuçları)
38.bölüm(isimsiz)
39.bölüm (kalpler)
40. bölüm (ihanet)
41.bölüm (yaralar)
Duyuru!
42. bölüm
Duyuru. •KAYIPLAR•
43. bölüm
44.bölüm

4.bölüm (DÜZENLENDİ!)

11.8K 347 154
By baharwold

Arkadaşlar bu ne! Cidden bu ne. O kadar yazı hatası o kadar cringe yazılışlar. Ben okudum bu ne ya dedim.

AMA DÜZELTTİM VE MÜKEMMEL OLDU. YENİDEN YAZILIYOR, DEĞİŞECEK 🖤



Gözlerimi kin beslemiş öfkeyle sadece aynada kendime bakıyordum. Gözlerim alev alev yanarken aklımdan çıkmayan o konuşma "ortağınızın oğlu, alkollüyken başkasıyla yatıp Zümrüt hanımı aldatıyor" Ender beyin oğlu olduğunu bilsem o adamla iletişimimi ilk dakikada bittirirdim. Ama bunu yapamam öfkeyle karar veren biri değilim, bunu yapamam, hataya tahammül edemem. Bunca yıldır platonik olduğum olmakta istemediğim ama durmadan o fotoğraftaki gülen gözlere bakmak bana dünyaya bedeldir. Ama bir gün onu canlı bir şekilde görmek ve başkasıyla olması. Buna asla izin veremem.


Odadan çıkıp, aşağı indim. Kahvaltı yapıp evden çıkmam lazımdı. Çalışanların kahvaltıyı bahçeye koydurmuştum.

...

Şirket'e gelmiştim odama doğru ilerliyordum. Asistanım Sema'nın bana doğru gelmesiyle konuşmasına izin vermeden hemen ben konuştum.

"Sema odama kahve yolla."

"Emredersiniz efendim."

Asansöre binip düğmeye bastım. Kendi odama doğru ilerleyip içeri girdim. Odaya girince Selim'in ayağa kalkmasıyla onu süzdüm ne işi vardı bu saate burada?

"Hoş geldiniz efendim."

"Hoş bulucam bugün selim de, senin ne işin var burada, erkencisin" giymiş olduğum kaban montu indirip astım. Yerime geçince Selim'e baktım.

"Efendim teslimatlar İtalya'da geliyorlar, erkenden gideyim dedim" arkama yaslanıp dudağımı ıslattım.

"Güzel, ilk günün ilk güzel haberi. Enderun haberi yok dimi o şuan Meksikada başıma iş açmasın o italyan arkadaşıyla" tiksinerek söylediğim şeye karşı kafasını salladı Selim.

"Hayır efendim onun hiç bir şeyden haberi yok. Onu ne iş yaptığını, neler çevirdiğini, kimlerle takıldığını her şeyden haberimiz var efendim" bu güzeldi onunla daha iş çok vardı oğlunu ya yanına alır, yada ben onun toprağa veririm.

"Tamam güzel. Peki ya şu bizim Emrecik onun işi ne oldu" kimin ne olduğunu görsün istiyorum benim kızım saf değil, o bir oyuncak değil.

"Efendim Zümrüt hanımın aldattığı video elimizde. Siz ne zaman isterseniz..." elimi havaya kaldırdım.

"Hayır şimdi değil yeri ve zamanı var onun."

"Peki efendim... izninizle"

"Çıkabilirsin selim" bilgisayarımı açıp şu video'yu tekrardan zevkle izlemeye başladım. Selim'in inilti sesleri oteli dolduracaktı. Güzel kızım benim sen bu piç herifle birlikte olmaya devam edersen benim kalbime oklar ard ardına saplanmaya devam edecek. Acı çekeceksin, ama sonra acına merhem olacağım.

Zümrüt'ten

Saat 22.30 olmuştu babam odasındaydı bu aralar biraz tuhaf davranıyordu ama umrumda değildi, yorgundur heralde, bende kendi yatağıma geçtim ve "iyi geceler anne" dedim, ve kendimi uykuya bıraktım.

...

Alarmın çalmasıyla elimi hemen uzatıp kapattım. Yatağımdan doğrulup saçlarımı kaşıdım. Ayağa kalkıp. Banyoya ilerledim rutin işlerimi halledip üzerimi giyinip aynaya baktım. Sweatshirt'üm giyinip telefonumu elime aldım. Odadan çıkıp mutfağa ilerledim. Bugün yoga dersim vardı.


Kahvaltıyı hazırlamaya başladım. Hızlıca kahvaltıyı hazırlayıp babamı uyandırmak için odasına yöneldim.

Babamla kahvaltı etmeye başlamıştık. Babamın bugün işi yoktu ne zaman kendine yeni bir iş bulacak bilmiyorum ama bunu şuan düşünmek istemiyordum.

“Bugün okul yok neden böyle hazırlandın. Bir yere mi gideceksin?” babamın sorduğu soruyla kafamı kaldırıp ona baktım.

“Yok baba bugün yoga dersim var” babam şimdi hatırlamış gibi kaşlarını kaldırıp kafasını salladı.

“Evet doğru ya. Sen dikkat et dışarı çıkınca, gelince bir yere gidince kimseye güvenme... evet biraz küçük Zümrüt'ü uyarıyormuş gibi oldu” hafif gülümseyip kafamı salladım.

“Tamam baba sen merak etme kimseyle konuşmam. Şeker verilersede almayacağım” babam buna gülmüştü.

“Güzel, aferin sana” yüzümde tebessümlü bir gülümseme oluştu.

Kahvaltıya devam etmiştik. Sofradan kalkıp babama baktım. O hala kahvaltısını ediyordu. Odama ilerleyip çantamı aldım. Odadan çıkıp babamın yanına ilerledim.

“Babam ben çıkıyorum, bir şeyler istermisin? Gelmeden önce alayım” babam kafasını iki yana salladı “yok hayır” demişti kafamı sallayıp çıktım. Beyaz ayakkabımı giyinip evden çıktım.

Yoga salona bana yakındı. 10 dakikalık yürüme mesafesi vardı, otobüse binmek yerine yürümeyi tercih ediyordum, zaten 10 dakikalık yola otobüsle neden gideyim ki?

Salona girip etrafa baktım hoca hariç kimse yoktu. Hoca beni görünce hızlı adımlarla yanıma geldi.

“Ha Zümrüt, benim işim var o yüzden dün herkese mesaj atım gelmesinler diye seni unutmuşum kusura bakma, al anahtarı işin bitince çıkarsın sen tamam mı? Hadi görüşürüz” kadın konuşmama izin vermeden çıkış kapısına ilerledi “ama hocam” diyebildim sadece kadın salondan çıkmıştı. Etrafa baktım kimse yoktu aynaya baktım, yukarıda bulunan pencereden içeri vuran gülüşe baktım. Derin bir nefes aldım. Üstümdeki beyaz Sweatshirt'ümü indirip çantamın üstüne bıraktım.

Yere oturup gözlerimi kapattım derin bir nefes alıp gözlerimi açtım, arkamı dönüp etrafı kontrol ettim, birisinin beni izlediği hissediyordum. Önüme dönüp devam ettim. Kim beni izlesin kimse yoktur ortalıkta.

Saçımı topuz yapıp devam ettim.

(Pozisyon)

Arkamdan ayak sesleri gelince doğrulup arkama baktım. Bu oydu yine o, gelmişti. Ama bunu burada ne işi vardı.

“Rahatsız etmiyorum umarım” eli cebinde bana doğru ilerliyordu. Yutkunup kendimi düzelttim. “ne işiniz var sizin burada, benimi takip ediyorsunuz” bu adam çok rahatsız verici biriydi artık onla bir iletişimimiz yoktu, gerçi sadece babamın patronu olarak bir iletişimimiz vardı. Oda bitti.

“Yok, seni neden takip edeyim. Bu mekanın sahibi benim” göz devirip kollarımı bağdaç yaptım.

“Bu Harun beyin değilmiydi” bir adım attım aramızdaki mesafeyi azaltmıştı “Artık benim... aldım burayı” dudağımı ıslatıp etrafa baktım.

Sweatshirt'ümü giyinip elime çantamı aldım. Yanından geçip ilerleyecekken kolumu tutup gitmemi engelledi.

“Zümrüt... senin canını acıtmak istemem ama... yanındaki o piç kurusu... Emrecik. Onunla irtibatını kes” net bir ses tonuyla konuştu yüzüne baktım gözlerini gözlerime dikmişti. Yüzünü inceleyip kolumu çekmek istedim ama ne canımı acıtıyor ne de kolumu bırakıyordu.

“Ne saçmalıyorsun sen... sen kimsin de ben senin sözünle ilerleyeceğim. Kimsin sen” bana bakıyordu, zevk almış hoşuna gitmiş gibi bakıyordu. Bu kurduğum cümle onun epey bir hoşuna gitmişti, boynuna baktım yutkunuşunu izledim.

“Ha şöyle senli benli konuşmaya başlayalım artık. Kocan... eğer kes dediysem kesiceksin Zümrüt yoksa o çocuğu toprağa gömerim” “senin neyine dokunuyor o çocuk, sen kimsin ve ayrıca ne kocası? Sen iyicene kafayı yemişsin. Hayal dünyan ne kadarda geniş böyle. Birden gelip ben senin kocanım, o çocuğu çıkar hayatından. Ne bu çocuk falanmısın sen... ne yazık ki her şey senin istediğin gibi olmuyor, olmayacakta bunu aklının bir köşesine kazı” kolumu ondan çekmek istedim ama beni çekip iki kolunun arasına aldı, bedeni bedenime yapışık bir şekilde duruyordu, öfkeyle karşımda duran adama baktım. Bana çatık bir kaşla bakıyordu, sinirle aldığı ve verdiği nefes yüzüme vuruyordu, nefisi yüzümü ısıtıyordu resmen. Kendimi ondan çekmek istedim ama izin vermiyordu beni sıkıca tutmuştu.

“Bırak beni Hazar!” öfkeyle yüksek çıkan sesim onu emir veriyordu, ama o sadece yüzümü inceliyordu, her zerreme bakıyordu, dudağını ıslatıp, etrafa baktı, yüzüne benden çekti, boyu benden uzundu onun tam kalbine denk geliyordum.

“Bak Zümrüt, anlamıyorsun canını yakmak istemiyorum ama bunu yapmam lazım” neyden bahsediyordu bu adam, aptal aptal konuşuyordu ve konuşmayada devam edecekti.

“Onun önce seni ben biliyordum, seni ilk ben sevdim, o çocuk olamaz, o senin canını çok yakacak onun ailesini bilmiyorsun” onun her şeyini biliyordum, karşımdaki adam saçma sapan konuşup beni maliküle edemezdi.

“Ben onun her şeyini biliyorum, ailesinide kendisinide çok iyi biliyorum. Şimdi sende beni bırak ve çekip gitmeme izin ver” neredeyse sinirden ağlayacaktım beni kolları arasında hapsetmişti. Bacağını arasına vuramıyorum bile. Acaba bağırsam çığlık atsam ne olurdu, başka çarem yoktu bağırmam lazımdı birisi benim çığlık sesimi duyupta buraya gelir belki.

“Beni bırak dedim sana... imdat-” dudağımda sert bir baskı hissettim gözlerimi açtığımda karşımdaki adamın bir eli boynumda, dudakları dudaklarıma yapışıktı, neye uğradığımı şaşırmıştım. Ben hala şok içerisindeyken o bundan faydalanıp dudaklarımı emmeye başlamıştı. Kendimi gelince çırpınmaya başladım. Karşımdaki adam çok güçlüydü, bir kolu belimi sarmış kendi bedenine yapışık tutuyordu, diğer elini enseme atmış yüzümü kendi yüzüne itiriyordu. Ellerimle yüzüne dokunup onun itmeye çalıştım. Dudaklarım ilk öpücüğü aldığı için ve tabi karşımdaki hayvan gibi öpüp yediği için çok sızlıyordu. 

Göğüslerine vurmaya başladım, öpmesi yavaşlamıştı, nefes alamıyordum artık benden kendini çekip boynuma kafasını koydu iki koluyla sardı beni ayaklarımı yerden kesmişti beni sarıp kaldırması bir olmuştu, tedirgin ve istemsiz bir şekilde ellerimi omuzlarına attım. Boynuma gelen sıcak nefes beni tahrik ediyordu.

“Hazar bırak beni, yalvarırım bırak” nefessizce söylediğim cümleye karşı beni sakince yere indirdi ellerine benden çekti benden uzaklaştı gözlerim sadece ona öfkeyle bakıyordu. “Özür dilerim, yemin ederim böyle olsun istemedim” dudaklarını yaladı, pişmanlıkla bana baktı “İğrenç bir insansın, senden nefret ediyorum Hazar Ateş!”

Yere düşen çantamı eğilip aldım. Oradan göz yaşlarım ile uzaklaştım. Bunu yaşamayı hak etmiyordum, bu adam iğrenç bir insan. Bana nasıl böyle yaklaşıp daha sonrada Özür dilerim, yemin ederim böyle olsun istemedim... bana nasıl bunu der. O hangi hakla bana böyle yaklaşa bilirdi piç adam şerefsiz köpek. Oradan uzaklaşıp bir bank'a oturdum. Ellerimle yüzümü kapattım, göz yaşlarım akmaya devam ediyordu, sinirden ağlıyordum sadece bir şey yapamam beni ağlatıyordu öylece durup bitmesini bekledim, bu benim canımı çok yakıyordu. Hıçkırarak ağlıyordum, ağlamak istemiyordum durmak istiyordum ama olmuyordu aklımdan çıkmıyordu. Çantamdan su ve peçete çıkardım suyu elime döküp dudaklarımı yıkadım, yüzümü elimle yıkadım. Suyumu içip derin bir nefes aldım. Peçete ile ıslak olan yüzümü sildim. Buradan uzaklaşmam lazımdı. Derhal eve gidip kendime gelmem lazımdı. O iğrenç yere de bir daha gitmeyeceğim. O adamın mekanında bulunmak bile bana işkence verirdi.

Ayağa kalkıp etrafa baktım. Hemen bulunduğum yerden uzaklaştım.

...

Sıcak bir duş aldıktan sonra üzerime rahat bir şeyler giyindim.

Yatağıma girip elime kitabımı aldım. Daha bir satırı bile okumaya başlamadan gelen bir bildirim sesiyle telefonumu elime aldım. Sevgilim'den mesaj. Emre'nin atığı mesaja girip okudum. “Tatlım bugün Hakan'ın doğum günü, hemen kafeye gel. Bekliyor olucam” bu bildirim ve mesaj beni azda olsa sevindirmişti. Hemen girmiş olduğum yataktan çıktım. Üzerime ne giyinsem diye düşündüm, dolabı açıp kontrol ettim sade bir şeyler giyinmek istiyordum.
Mavi bol bantolun ve siyah bir crop çıkardım. Üzerimi hızlıca değiştirip, saçımı at kuyruğu yaptım.

(Bence gayet iyi dimi?)

Hafif bir makyaj çalıp aynaya baktım, bence gayet güzel olmuştum. Çantamı elime alıp odadan çıktım. Babam evde değildi. Bir yere uğrayacağını söylemişti. Ayakkabımı giyinip evden çıktım. Bir anda duraklayıp etrafı korkuyla kontrol ettim yine o piskopat adam gelip beni takıp ederdi, yada ettirirdi. Kalbim korku ve panikten hızlıca atmaya başladı. Hızlı adımlarla eve yakın olan otobüs durağına ilerledim. Otobüs gelince etrafı tekrardan kontrol ettim. Otobüse binip boş olan koltuklardan birine bindim. Derin bir iç çekmiştim. Şuanda otobüs fazla kalabalık değildi okul çıkış saati olunca otobüsler dolup taşıyordu. Öğrencilerle doluyordu hep otobüsler, benim gibi yani. Kulaklığımı kullağıma takıp, bir müzik açtım. Kaldı 8- yanında uyansam

...

Otobüsten inip kafeye ilerledim otobüs tam kefenin yanında durmuştu. Kafeye girip etrafa baktım, harika gözüküyordu. Arkadaşlarım ve tanımadığım bir kaç insan daha vardı. Yanıma heyecanla gelen Emre'ye gülümseyerek baktım. Hemen elimi tutup bana sarıldı.

“Seni çok özledim güzelim benim” hemen sarılmasına karşılık verdim. Kolları beni koruyordu her şeyden her kesten. Sanki belimde kalkan var gibiydi gözlerimi kapattım ona kendimi verebilirdim. O beni her şeyden korudu her zaman yanımda oldu. Ve olmaya devam etsin istiyorum hiç gitmesin istiyorum. “Bende seni ve beni saran kollarını çok özledim sevgilim” ondan ayrılıp gülümseyen yüzüne baktım. Elimi tutup oturduğu masaya ilerledik.

Etrafa baktım ilk gözüme çarpan şey pasta olmuştu. Mavi siyah tonlarında bir pastaydı uzaktan pek net gözükmüyordu. Hakan neşeli bir şekilde arkadaşlarıyla konuşuyordu. Birden eline aynı şu zengin insanların yaptığı gibi, eline bir bardak ve bir çatal alıp bardağa vurup tüm dikkati üzerine çekmeye çalıştı, öylede oldu etraf sessiz, her kes doğum günü çocuğunun konuşmasını bekliyordu.

“Öncelikle geldiğiniz için çok ama çok teşekkürler... ve bu doğum günü biraz farklı olacak hatta birazdan bile bitte bilir. Çok sevdiğim Zümrüt arkadaşım. Ve bir o kadarda değerli olan... Emre arkadaşımız” kaşlarımı çattıp Emre'ye baktım, oda bana anlamsızca bakıyordu. Hakan'a dönüp baktığımda ise eline bir kumanda alıp, yüksek bir duvarda asılı olan televizyondan bir şey açtı. Yutkundum Emre'ye baktım, tekrar ekrana baktım. Bir otel kimse gözükmüyordu şuan, ama sadece şuanlıktı, elini bıraktım ağzım açık bir şekilde ekrana bakıyordum, bu o olamazdı. Kadınla otel odasına girip sevişiyorlardı. Kadını kucağına alıp öpmeye devam ediyordu. Beni aldattı... o bana bunu yaptı. Hazar... o haklıydı. Gözümden akan yaşı sildim etrafa baktığımda her kes bir bize birde ekrana bakıyorlardı.

Bir adım geri çekildim, gözümden akan yaşı sildim. Ekrana tekrar baktığımda kadının üzerinde ki elbiseyi indiriyordu. Hayır yeter buna dayanamıyorum.

“Ben buradayım...” bu onun sesiydi yavaşça arkamı döndüm, üzerinde aynı elbiseler. Bir eli cebinde, bana masumca ve öfkeyle bakıyordu. Bunu nasıl yapıyor bilmiyorum ama bir şekilde yapıyordu, hem öfke hem kıyamamazlıkla bakıyordu bana.

Emrecik ne oldu, kendine gelemiyorsun galiba?” gözlerini benden çekip Emre'ye baktı. Ama ben hala ona bakıyordum. Bunu o yaptı, beni uyarmıştı ama ben onu dinlemedim. Saçma sapan konuşuyor bu adam dedim. O haklı Hazar Ateş haklı. Hayatımın en güzel varlığı dediğim adam beni aldatıyormuş ve benim bundan yeni haberim oluyor ve her sekin içinde. Kendimi o kadar acınır ve rezil hissediyordum ki bir deliğin içine girip oradan çıkmamak ve kimseyle görüşmemek istiyordum.

“Ne oldu Emrecik foyan ortaya çıkınca bir sustum” Hazar Emre'ye uğraşmaktan zevk alıyordu. Birden Emre'nin Hazar'ın üzerine yürümesiyle gözlerimi fal taşı gibi açtım. “Seni piç herif, kimsin lan sen kimsin de benimle böyle konuşuyorsun” emre sadece Hazar'ın yakasına yapışmıştı Hazar baya uzundu. Hazar gayet sakin gözüküyordu. Birden Emre'ye kafa atmasıyla irkildim. Geri adım attı. Gözlerimden deli gibi yaşlar akarken, bir tarafta Emre yerde Hazar ise ona doğru eğilmiş tehdit ediyordu.

“Bir daha seni Zümrüt'ün etrafında görmeyeceğim, duydunmu lan?” Hazar'ın yüksek çıkan sesi beni korkutmuştu gözlerim onu kararıyordu.

“Zümrüt bu bunların hepsi yalan, inanma bu görüntüye bu adam. Ben seni çok seviyorum Zümrüt” Hazar öfkeyle nerenin yakasına yapışmıştı. Yüzüne yumruk geçirip bana baktı, iyi olmadığımı anlayınca Emre'yi bırakıp bana yaklaştı. Bir adım geri attım. Ona bakınca gözlerimden deli gibi yaşlar akıyordu. Kafamı eğip ağlamaya başladım. Emre ayağa kalkıp Hazar'a saldırmaya başladı ama Hazar onu bir yumrukla tekrar yere indirdi. Kokuyla gözlerimi kapattım... karanlık sadece karanlık ve yankılan sesler vardı etrafta. Başıma bir şeyler batıp duruyordu. Bir ses... başımda yankı yaptı... bir cümle. “Oğlum aldatmışsın kızı lan, kabul et!” Hazar, Hazar Ateş.

Birinin kolları beni sarmıştı. Güven veren kollar asıl bunlarmış Hazar Ateş'in kolları... onlar bana güven veren kollardı. Asıl kalkan Hazar Ateş'in kollarıydı. Beni kucağına aldı, kafamı göğüslerine yatırdı, ve kurduğu cümleyle gözlerim tamamen kapandı. benim masum küçüğüm, ben burdayım”

...

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM🖤

Continue Reading

You'll Also Like

86.5K 4.5K 25
Annemin ölmediğini, üstüne üstlük abilerimin ve ablamın olduğunu 20 yaşında öğreniyordum!! Şaka gibi! *. : 。✿ * ゚ * .: 。 ✿ * ゚ * . : 。 ✿ * (Düzenli...
1.1M 44.1K 63
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
43.7K 5.4K 12
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi. Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi. Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi? İçimden cevapladı...
368K 21.1K 43
Staj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?