Haylaz ve Delikanlı Turta

By birazmanyakhatun

24.9K 2.6K 2.2K

Mahalle dediğin nasıl mı olmaz! İşte tam da böyle katibem! Bizim Mahalle gibisini her yerde bulamazsınız, siz... More

1. Bölüm Pişman değilim!
2. Bölüm Aile işleri
3. Bölüm Ceset Adam!
4. Bölüm Delikanlı Turta?
5. Bölüm: Bay Psikolojisi bozuk Devekuşu!
6. Bölüm: Yol nasıl güzel!
7. Bölüm Başkomiser Selena!?
8. Bölüm: The Powerpuff girls!
9. Bölüm: Dantelli kavgası!
10. Bölüm: Hakimliydim Alkol bey!
11. Bölüm: Tutun kollarımdan...
12. Bölüm: Party mi, Kavga mı?
13. Bölüm: Gülme Musaya, gelir başına!
14. Bölüm: Kaş-Göz meselesi!
15. Bölüm: Telsiz duvaklı gelin!
16. Bölüm: Isteme meselesi
17. Bölüm: Bir ufak Para meselesi
18. Bölüm: Sezon Finali
19. Bölüm: Paralar nerde?
20. Bölüm: Aşk
22. Bölüm: Kısır var yersen
23. Bölüm: Yüce kutsal su aşkına!
24. Bölüm: Hint dizisi
25. Bölüm: Hayatımın aşkı!
26. Bölüm: Çömlekçi
27.Bölüm: Çocuk Şube
28. Bölüm: Misafirimiz: Azrail
29.Bölüm: Eyvah! Babam!
30.Bölüm: Jülide'nin çanta krizi

21. Bölüm: Pavyon'a düşmek

366 33 31
By birazmanyakhatun

Keyifli okumalar ve bol kahkahalar dilerim ❄💙

Hanzade'den:

"Sonun da işe teşrif edebildiniz Hanzade hanım!" diyen Demir beyle mahçupca gülümsedim. Tamamen oyunculuğumu konuşturuyordum şu an. Asla mahçup falan değildim! "Kusura bakmayın Demir bey, az bir işim vardı da bu aralar." dememle kaşlarını kaldırdı 'öyle mi' gibisinden. "Öyle mi?" diye sordu ek olarak.

"Halbuki ben sizin sosyla medyaya attığınız fotoraftan Başkomiserle vakit geçirmek için beni ektiğinizi düşünmüştüm." dedi bilmişlikle.

Ay götüm diye suratına bağırmayacaksın Hanzade hayır!

"O önceden çekilmiş ya..." diye yalan attım. Asla değildi bu arada. Tam da dediği gibi yapmıştım. Çünkü Başkomiserin işten dolayı benimle vakit geçirmeye zamanı olmuyordu. E hal böyle olunca, fedakarlık yapmak da ben deniz Hanzade'ye düşüyordu.

Gözlerini belerterek "Yemedim. Ama neyse!" dedi. Neyse ki üstünde durmamıştı.

Yemezsen saman ye Demir bey! Tu tu tu, kız at bakim çabuk o düşünceyi aklından. Vallahi kırarım bacaklarını. Adam onca iyilik yapmış bize!

Hızla bu fırsatı değerlendirerek "İsterseniz nereye hangi tabloyu düşündüğünüzü konuşalım. Bende size ne kadar sürede bitirebilirim, onu söyleyeyim." dedim. Beni onayladı. Masasının üstünde ki telefona yöneldi. "Selma hanım odama." diye konuştu telefona. Sekreteriydi sanırım.

"Buyrun Demir bey?" diyen kadın iş kıyafetleri giyindiğine göre ve odaya ışınlandığına göre sekreteriydi. "Hanzade hanıma nerelere tablolar yapılacak gösterin. Detayları da verin lütfen." diye emir verdi.

Kibar adam. InşAllah Jüjü buna takma-

"Ay selamm!" diye odaya dalan Jülide ile şokla ağzım bir karış açıldı. "Jüjü!? Senin ne işin var burada?" diye sordum.

Bu kızın deliliği uluslar arası problem arz ediyordu resmen!

"Tatlım sen işle ilgili yardım edersin, çok bilgilisin Jüjü'cüm dedin ya! Ondan geldim ayol başka neden olacak! Sanki haberi yokmuş gibi bu da, ay Allah iyiliğinizi versin Demir beycim!" diye konuşan kadın ne ara Demir beyin yanına gidip adamın omzuna elini atmıştı lan!?

Demir bey de şaşırmıştı. Bana bakmasıyla kafamı olumsuzca salladım. "Ben mi çağırmışım?" diye sordum inanmazca. "Ay evet!" diye kızdı.

Biraz daha zorlarsam beni topuklu ayakkabıyla yere sakız yapabilirdi. Asla öyle bir şey dememiştim ama bir şey demedim. O yüzden omuz silkmekle yetindim. "Eh iyi madem." diyen Demir bey halinden yakınmadığına göre beni ilgilendirmezdi. Ben işime bakarım!

"Demir bey dilerseniz hanımlara ben göstere bilirim-" diyen Selma hanım abla, Jüjüyü asla tanımıyordu. "Ay siz gidin! Biz canım Demir beycim ile detayları konuşuruz! Hadi bee!" diye çırlaması ile kendimizi dışarda bulduk.

Selma hanım şok olmuştu bu duruma. Beklemediği açıktı. "Sizin arkadaşınız biraz şey..." diyen Selma hanım sanırım kelimeyi kullanmaya dili varmıyordu. "Manyak mı?" diye sordum gülerek.

Tam üstüne basmışım gibi "Evet!" diye onayladı beni hemen. İçinden ukte kalkmıştı resmen kadının söyleyemediği için.

Kahkaha attım. "Öyledir. Jüjü biraz deli doludur. Kafasına eseni yapar. Umarım Demir bey savunma sanatı ile ilgilidir..." dedim sıkıntıyla.

Jülide kafasına koyduysa adama yüz seksenden daha hızlı uçardı. Ve Demir bey kendini koruyamazsa bugün buradan tek parça halinde çıkamayabilirdi...

"Birilerini mi yollasak odaya?" diye sordu Selma hanım korkuyla. Kahkaha attım. "Olabilir! İyi fikir." dedim.

"Tabi canını sevmeyen kaç kişi bu rolü üstlenebilir orasını bilemem." diye devam ettirdim konuşmamı. "Kendisi yoluna çıkan düşmanları Hürrem sultan gibi, bir doğan gibi parçalayıp leşlerini ayaklarımızın önüne atabilme potansiyelin sahip bir kadın. Korkutmak istemem tabi..." dedim omuz silkerek.

Selma hanım cidden korkmuşa benziyordu. Tabi Jülidenin odaya aniden dalıp Demir beye yapışması ile o potansiyelin var olduğunu o da anlamıştı. Beti benzi atan kadına kıkırdadım. Abartma sanatı, yapıyoruz bu işi kız Hanzade!

"Ay boşver kız! Bence biz hiç karışmayalım. Demir bey halleder. Kos kocaman adam!" dedim Selma hanıma. Başıyla hızla onayladı. "Bencede! Demir bey halleder..." Sanırım Jüjüyü karşısına almak istemiyordu. "Akıllı kadınsınız Selma hanım abla. Abla diyebilir miyim?" diye sordum hemen.

"Tabii!" diye onayladı. "Istediğiniz gibi seslenebilirsiniz Hanzade hanım."

Göz devirdim. "Ben sana abla diyorum sende Hanzade de!"

"Peki tamam! Hanzade." dedi. "Dilersen sana ilk önce bekleme salonunu göstereyim. En çok tablo oraya yaptırılacak." dedi eli ile sağ tarafı göstererek. Kapı vardı koridorun sonunda. Orayı işaret ediyordu. "Olur tamam. İlk oranınkileri halletmekle başlarım. İşimin büyük kısmı biter!" dedim fikir üreterek.

"Bence de mantıklı olur." diye belirtti.

****

Jülide'den:

Demir beyciğime yaklaşıp ensesinde ki saçlara dokunmamla irkildi. "Jülide hanım!" diye beni uyarınca elimi çektim. "Pardon sinek vardı..." dedim sırıtarak.

"Şirketin 15. katın'da, filtreli havalandırma sistemleri ve sineklere karşı salgılanan ilaçlara rağmen hayatta kalabilen o tek sinek, gelip benim enseme kondu diyorsunuz yani?" diyen adamla omuz silktim.

Ciddi misin ya?! Hay şansıma tüküreyim. Tabii ki benim salaklığımdı. Normalde daha mantıklı açıklamalar yapabiliyordum ama bu adamdan feci halde etkileniyordum.

Demir sanırım bir cevap vermemi bekliyordu. "Şanslı sinekmiş ne diyebilirim ki? Bazen sadece bir sinek olmak istersiniz Demir beyciğim!" diye şakıdım neşeyle.

Yani diyorum ki o kumral tenine çarşaf olup serilesim var! Sinek olup eme-
Ehehehe neysee!

"Tövbe estafurullah..." diyen adamla kendimi tutamadan eridim. Bir de imanlı! Aman Allahım!

"All lan beni! Evinin hanımı çoc- yok ya! Çocuk falan yapamam. Daha gençim güzelim. O kadar delirmedim!" diye konuştuğum sırada Demir bana bakıyordu.

İlk başta anlamadığını düşünsem de, anladığını konuşmasıyla anladım. "Sizi almak gibi bir niyetim yok zaten Jülide hanım. İşimi yapmama engel oluyorsunuz. Ya sessizce oturun, ya da çıkın!" diye sert bir dille uyarınca tabii ki moralim bozuldu.

Ama hemen azerbaycanlıların Fok balıklarına, su iti dediklerini düşünüp kendime geldim.

Demir senin sert halini yerim! Beni gaza getiriyorsun. Yapma yanaruuuk!

"Sessizce oturma hakkımı kullanıyorum polis bey!" dedim cilveli bir şekilde. Cilve dedin mi Jülide Koralin bir dünya markası tatlım. Haddii bakim buna da kayıtsız kal da görelim Demir efendi!

Demirden korksak, trene binmezdik ehehehhee

"La havle..." Çeken imanlı boy'umla kıkırdadım.

Sessizce oturmak ve ben bir bütün olamazdık. İki farklı kategoridendik. Ben suysam, sessizlik ateşti.

Yani ay em so so sorry! Ama ben yoook ben ığğ ığ! Ben yapamam!

Yerimde duramadığım için "Bunlar Fendi'nin yeni koleksiyonundan mı!? Ay çok güzel!" dedim. Etrafı karıştırdığım için bulduğum bir çekmece dolusu kol düğmesinden bahsediyordum.

Evet, sessizce ve oturmak. Aynen Demir aşko! "Bir insan neden iş yerine düğme koleksiyonu koyar ki?" diye sordum kendi kendime.

Demir bey aloo! Burada bir şey diyorum. Hani tamam kendi kendime sormuşum gibi yapıyor olabilirim ama bir tepki ver değil mi?!

Asla beni takmayan adamla sıkkınca ofladım. "Benim de ayakkabı koleksiyonum var. Bilirsiniz insanların özel eşyaları öyle herkese gösterilmez. Ben sizinkini gördüğüme göre, siz de benimkini görmelisiniz! Ay evet, evet!" diye şakıdım hemen. "Ama benim kolaksiyon evde!" dedikten sonra kıkırdadım. Bu zamana kadar hiç bir erkek görmemiştim, bu dediğime kayıtsız kalabilen.

"İlgilenmiyorum." diye yanıtladı.

Dumura uğradım. "Aaa ama olmaz! Davete içabet etmek gerekir Demir!" diye itirazda bulundum.

Beni asla takmadan bilgisayarına odaklanmış bir şeyler yapıyordu. Arkasından yavaş adımlarla yaklaşıp bakmak istedim ne yaptığına. Canım sıkılmıştı. "Ne yapıyorsun?" diye kulağının dibinde sormamla aniden kafasını bana çevirdi.

Normalde bilerek yapmam gereken bu hareketi yanlışlıkla yapmamla bende şaşırdım.

Cidden amacım bu pozisyona düşmek değildi!

Şokla birbirimize bakarken aniden geri çekildim ve sarı saçlarımı kulağımın arkasına iterek yerime geçtim.

Utandım mı lan ben? Ben ve utanmak?

Beklenmedik şeyler yaşayınca utanabiliyor muşum...Demir sen benim kaderimsin! Artık net yani! Kaçışın yok koçum benden!

"Sessizce oturmak teriminin ne olduğunu bilmiyorsunuz değil mi?!" diye kızan ve derin soluklar veren Demir beyle açıkcası bir ilk olarak mahçup hissettim. "Sadece canım sıkıldı..." diye mırıldandım. "Etrafı karıştırırken pek öyle görünmüyordu." diye lafı doksana çakan adamla gözlerimi devirdim.

"Bir kere sadece iki çekmece açtım! Mahremiyete saygım var benim de herhalde!" dememle inanmazca bana baktı.

Biz ve mahremiyete saygı mı? Tamam buna bende inanmadım.

"Tamam, çok yok...Ama kısmen var yani..." diye mırıldandım daha kısık bir tonda. "O zaman devam edin Jülide hanım. Sessiz olduğunuz sürece sorun yok." diyen adamla ağzım açıldı.

"Ne yani etrafı karıştırmama izin mi verdin sen?" diye şaşırdım. "Sanki izin vermesem yapmıyorsun..." diyen adamla güldüm. "Peki o zaman biraz da şurada ki odaya gireyim. Olur mu?" diye sordum.

Kapısı kapalı duran odada neler olduğunu çok merak ediyordum.

Eli ile geçiştiren bir hareket yaptı. "Gir. Sessiz ol." dedi arka arkaya emirler vererek. Ardından duraksayıp kafasını kaldırdı. "Biliyorum senin için zor ama, lütfen şu işim bitene kadar bölme beni. İş yaparken bölününce sinirleniyorum." diye uyardı gözlerime bakarken.

"Tamam ayol." dedikten sonra kendi kendime söylenmeye devam ettim sessizce "Sende ne iş iş iş! Hayır gören de çok bir şey başardın bu kadar iş kolik olarak sanacak..." dememle duyduğunu belli ederek konuştu.

"Aslında başardım." demesi ile ona baktım merakla.

Bilmiş bir ifade yerleştirdim yüzüme ve konuştum "Bir tane holding ile zengin olunmuyor tatlım." dememle ilk defa bana güldü.

Hem de baya baya. "Ne ya? Komik mi? Doğrular bunlar." diye söylenip omuz silktim. "Kim olduğumu araştırmadın hadi ona tamam, ama holdinge girerken ismini de mi okumadın? Şirketin girişinde kocaman yazıyor." demesiyle anlamadığım için mal mal suratına bakmakla yetindim.

Kendimi salak gibi hissedince konuşmaya karar verdim "Çelik holding yazıyor! Okuduk herhalde." derken çok bilmiştim. "Çelik ve Karan holding yazıyor olmasın?" diye sordu bana kaşını kaldırarak.

Hassiktir. "Yoo ben...Yani ben öyle bir şey...Bu bilgi bana verilmedi ama!" diye zorla toparladım. Ne demek Karan?!

Karan holding değildi. Holdingler zinciriydi! Hatta Türkiyenin yarısında şirketleri bulunuyordu. Bunu bilmeyecek kadar magazinden uzak değildim. Ara ara duyuyordum isimlerini ama asla araştırma gereksiminde bulunmamıştım. Durduk yere neden araştıracaktım ki?!

Ayrıca Çelik ve Karan holding ne alakaydı?

"Siz yani? Nasıl?" diye zorlanarak sordum. Kafam karışmıştı. Anlam vermiyordum. "Çelik babamın kurduğu şirketti. Ben de kendi şirketimi kurmaya karar verdim ve Karan holdingi kurdum." dedi.

"Karan yazsaydı ben görürdüm herhalde. Yoktu ki?" dedim emin olmamakla birlikte. "Çelik holding babam'dan kaldığı için Karan kısmını çok küçük eklettik yanına. Babamın hatırasını bozmak istemedim. Diğer şirketlerin Çelik holdingle bir ilgisi olmadığı için yanında Çelik yazmıyor. O yüzden Çelik ve Karan holdinglerin bağlantılı olduğunu bilen çok kişi yok. İş dünyasından değilsen bilmemen normal." diye açıkladı.

Ya da büyük stalklamadıysam değil mi Demir? Ne demek istediğini anlamayacak kadar saf değildim.

"Sen niye peki buradan yönetiyorsun işlerini? Babandan kaldığı için mi?" diye sordum anlamamazlıktan gelerek.

"Evet. İşleri buradan büyüttüğüm için diyer Holdinglerde pek rahat edemiyorum. Tabii ki uğruyorum ara sıra ama hepsine gitmek zor oluyor." dedi sırıtarak.

Benim de Karan holdingim olsa bende sırıtırım. Hatta ben direkt hayatla bağlantımı keserim!

Türkiyenin yarısı diyorum boru mu!?

"Ağzını kapat ağzını..." demesiyle ağzımın şoktan hâlâ açık olduğunu fark ettim. "Kolay değil! Karan ismi nerden çıktı peki? Öylesine mi?" diye sordum.

"Demir Karan Çelik. Iki ismim var." diye aydınlattı beni. "Vay canına. Sen şimdi baya baya Karan holdingler zincirinin CEO'su musun? Çelik gerçeğini kaldıramadan Karan şoku yaşıyorum. Allahım sen hep böyle şaşkınlıklar nasip et! Amiiin!" diye içten bir dua etmemle güldü. "Bilmemene şaşırdım doğrusu." diye itiraf etti.

Yani diyor ki, nasıl oldu da beni araştırmadın cici kız? Ama bilmediğin şey cicim benim adım Jülide! Parası için kimseyi araştırmazdım. Hem daha stalklayacak seviyeye gelmemiştik bile onunla. Saçma olurdu.

"Ben bildiğin için peşimde dolandığını sanıyordum..." diye itiraf etmesi ile sinirle kaşlarım çatıldı. "Excuse me ? Para avcısı mıyım ben?! Paran için mi geliyorum yani yanına? Ciddi misin?" dedim hayalkırıklığı ile. Sesime yansıyan titreme ile yediği boku fark etti ama çoktan kırılmıştım.

Hızla kırdığı potu düzeltmek için konuştu "Öyle demek istemedim-"

Elimi kaldırıp devamını dinlemeden konuştum "Anladım ben anlayacağımı! Gidiyorum. Kusura bakma, böyle hissettirdiğim için!" dedikten sonra kapıyı çekip çıktım.

Ne yapacaktım başka? Tamam normalde olsa umursamazdım. Ama özel günümdeydim ve bu da ağır gelmişti bana. Ne demek param için peşimdesin ya?

Ayıp be ayıp!

"Karan holdinglerin hepsi sana tek tek tekkk girsin emi! Paraymış! Ben gidip tek taşını kendi alan kadınım be! Manyağa bak!" diye söylene söylene asansöre binmiştim ki, kapısı kapanamadan geri açıldı. Aynadan binen kişiyi görmemle sinirle saçlarımı savurup düğmeye bastım.

Evet görmezden gelecektim Demiri.

Asansörün bir ucunda o bir ucunda ben vardım. "Tamam bak, haklısın. Ayıp ettim. Ama beni de anla! O kadar çok şey gördüm ki bu sektörde, senin başka amacla yanıma gelmen imkansız gibiydi..." diyen Demirle daha da sinirlendim. Çok sevgili işini bırakıp peşimden gelmesi de bir artı puandı ama yine de şu an sinirliydim.

"Ben herkes değilim Demir bey!"

Devam edemedim çünkü bir katta durdu asansör ve bir kaç kişi bindi. Onların binmesi ile biz de en arkaya itildik. Demire saygıyla selam verdikten sonra önlerine döndüler. Sinirle, bana bakan Demire tafra olsun diye saçımı savurdum. Yüzüne geldiğini biliyordum. Deneyimli trip atardım ben. Öyle dizilerde ki gibi yanlışlıkla falan savurmazdım saçımı.


'Ding!' Sesi ile asansör tekrar durdu belirli bir katta.

Insanlar tek tek geri inince yine baş başa kaldık. "Sen tek taş konusunda ciddi miydin?" diye sordu yarım ağaz gülerek. "Sanane!" diye çıkıştım. Ama evet ciddiydim. Nil Karaibrahimgil'in şarkısını dinleyerek bir gün çok gaza gelip kendime tek taş almıştım.

Ama sorun bana onun parasını nasıl ödedin diye!

Daha çok değil, geçen sene bitirmiştim ödemesini! Bu güzel el cağazlarım bulaşık bile yıkamıştı. Sırf bu güzel elcazıma o güzel tek taşı takabilmek içindi tüm bu çile...

Taksitle almama rağmen en iyisini seçmiştim biraz fazla gaza gelerek. Taşın güzelliği hâlâ beni büyülese de, bu iyi bir fikir değildi.

Yine de pişman mıyım diye sorarsanız, aklım hâlâ almadıklarımda derim!

Demir baya etkilenmişti sanırım bu hareketimden. "Yani ciddi ciddi kendine tek taş mı aldın? Sen delisin!" diyerek gülen Demirle omuz silktim. "Aldıysam aldım be! Sana hesap mı vericem. Senin, ya da başkasının parasına kalmadım ben!"

Çıkışımı beklediği için gülüşü yok olsa da bana doğru adımlamasıyla bu kez şaşıran bendim. Allahım noluyooo noluyooo?! Yoksa?

Hevesle olduğum yerde dik bir duruşla onun bana gelmesini beklerken, arkamda kalan düğmeye basarak asansörü durdurmasıyla kaşım seğirdi.

Ben bunu Feride'ye dövdürürüm ama!

"Dinlemek ister misin beni." derken soru sorar gibi değil emir verir gibiydi. Olumsuzca burnumdan bir nefes bıraktım. Sinirliydim ve üstüne emri vakiden nefret eden bana emri vaki yapılıyordu şu an! "Istemem!"

Gülerek konuşmaya başladı. "Bak, dilersin ki bizim camiya da çok pa-" Gerisini duymamak için ellerimi çocuk gibi kulaklarıma tıkadım. "Lalalalal laa!" diye bağırmamla şokla sessizleşti.

"Ciddi misin Jülide? Çocuk musun sen?" dese de ben hâlâ onu duymuyormuş gibi yaparak bağırıyordum. Şarkı söylüyorum demeyi isterdim ama sesim çok kötü olduğundan diyemicem.

Hızla bana doğru adımlayıp "Jülide!" diyerek aniden ellerimi kulaklarımdan çekmesiyle sustum.

"Özür dilerim."

Ağzım açık ondan başka şeyler duymayı beklerken onun özür dilemesi ile yumuşacık olmuştum hemen. "Bak ben pek özür dilemem. Haklı olduğumu düşünürüm ve haksız olabileceğim durumlara da kendimi sokmam, kaçınırım öyle ortamlardan. Ama senden özür dilerim, tüm samimiyetimle!" demesiyle yutkundum.

Bakışmayı biraz fazla sürdürmüş olacağım ki elini gözümün önünde salladı. "Ha?" Sonunda tepki vermemle elini indirse de bu tepkime gülmüştü.

"Yani...Neden özür dilediğini de açıklarsan sevinirim." dedim hemen.

Bu kadar safcılık yeter lan! Kendine gel, sen Jüjüsün! Pavyonda eski sevgilisini döven deli Jülidesin!

Geçmiş zaman:

"Kızım acaba burası doğru yer mi?! Bak biz buraya geldik ama, oğlum burası bildiğin pavyon!" diye çıkışan Feride'nin ensesine vurdum. "Takip uygulaması burayı gösteriyor. Ve şimdiye kadar yanılmadı! Yani viree bismillah yiğitleriim!" desem de henüz 17 yaşının baharındaki kanı deli akan bizi içeriye tabii ki kabul etmediler.

"Hoop bakalım ufaklık! Nereye böyle?" diyen adamla Delikanlı'm delirdi tabi. "Sen kime ufaklık diyon la hacı!? Keseriiim senii dee, kendimii dee!" Son sözlerinde gollume dönüşerek tıslayan Feride'yi arkadan tutan Hanzade adamdan özür diliyordu. "Kusura kalman abimler, saygılarr..."

Iki izbandut herife diklenen Feride ise hiç oralı olmadan bağırıp tehtitlerine devam etti. "Abi bokunuzu yiyeyim siz bunlara bakmayın!" diyerek kendi götünü sağlama almaya çalışan Hanzade'ye göz devirdim.

O sıra da içeri girmenin bir yolunu düşünüyordum. Tam kafamı yan tarafa çevirmiştim ki, gördüğüm pavyon işçileri ile gözlerim adeta parladı.

"Buldum!" diye çırtlak bir tonda bağırmamla hem bizim delikanlı ve haylaz hemde iki izbandut adam irkildi. "Yürüyün lan! Gidip o kertenkele bacaklının bacaklarını tek tek teeek kırmayan Jüjü'nün de Chanel allığı kırılsın! Ahan da büyük yemin ettim!" diyerek hızla ilerlemeye başladım. Kadınların gittiği arka sokaka girmemle bizim kızların da peşimden geldiklerini duymuştum.

Hanzade adamlardan özür dileyerek Ferideyi çekiştirirken, Feride hâlâ adamlara diklenmekle meşguldü. Neyse ki Hanzade onu kollarından sürüyerek peşimizden getirebilmişti.

"Ee ne yapcaz şimdi?" diyen Hanzade ile kıkırdayarak iki kadını işaret ettim. Ablalardan biri sigarasını içmiş, yere atıp topuklu ayakkabısıyla ezdikten sonra içeriye yönelmişti. "Lan hassiktir!" diyerek tepki veren Hanzade şok geçiriyordu. "Lan annem dediydi ama ya! Bunlarla takılma, sonunda arkadaşları yüzünden gencecik kızlar barlara pavyonlara düşüyorlarmış, dediydi!" diye yakınan gerizekalının ensesine geçirdim.

"Nee?! Ben hayatta pavyona düşmem! Beni düşürenin de düşürtenin de alnını piçahlarumm!" diye atarlanan delikanlıya göz devirdim. "Bıçakla babasını satim! Bak bunda bende arkandayım!" diyen Hanzadenin de desteğini alan Feride iyice zıvanadan çıktı.

"Eee yeter be!" diye bağırdım.

Elimi kolumu sallaya sallaya "Burada benim namusumu iki paralık ediyorlar! Sizin deliliklerinizle uğraşamam!" diye sinirle atarlanmamla ikisi birbirine tutunarak benim üzerlerine yürümemden korunmaya çalıştılar.

"Hele bir o öküze haddini bildiremeyeyim, hele biir! Bakın o zaman kim kimi pavyona satıyor!"

Yutkunan ikili birbirlerine baktılar. "Alt tarafı arkadan giriş yapıcaz, ne bu tantana kardeşim!" dememle sonunda durumu anlamalarıyla sakinleştiler.

"Haa öyle desene ya..." diyen Hanzade'ye "Sonunda be..." diye yakındım. "Tamam o zaman sıkıntı yok!" diyerek ağır abi kılıklarına bürünen Feride'nin ensesinden kedi yavrusu gibi kavrayarak yanımda sürüyerek içeri giriş yaptım. "Bismillah!" diyerek arkamızdan gelen Hanzade korkuyla içeriyi inceliyordu.

Ulan siki henüz yeni oluşmaya başlamış bebenin ne işi vardı pavyonda ya?! Beni aldatacak başka yer mi yoktu...

"Ayol siz de kimsiniz kız?!" diye konuşan sempatik ablaya baktım. "Abla biz bir arkadaşa bakıp çıkacaktık!" diyen Feridenin ensesine geçirdim. "Aah!" diye yakınarak enesini ovuşturdu. "Ne vuruyon lan!"

Abla merakla bize bakarken hemen konuştum "Abla biz yeni işçileriz de! Buradan girin dediler bize!" Kadın umursamadan omuz silkip eli ile siyah bir kapıyı gösterdi. "Şu taraftan kızlar!"

Sarışın bir abla ise bizi süzüyordu o sırada. "Siz daha çok genç değil misiniz?! Gelin, yol yakınken vazgeçin, dönün evinize. Sanıldığı kadar para yok bu işte. Boka batıyorsun onun yerine! Bir sikim olmuyor, gelin abla sözü dinleyin!" diye tavsiye vermesi ile kızlar bana bakış attılar.

"Hani sadece intikam alcaktık lan..." diye fısıldayan Hanzadeye göz devirdim "Salak salak konuşmayın be. Kadınlara intikam alcaktık biz de, ondan bir girip çıkcaz mı deseydim?" diye uyardım sessizce.

Kadına eyvallah çekip "Sağolasın ablam ama bizim kararımız kesin. Şu taraftandı dimi?" diyerek kapıya yöneldim hemen.

"Alın şunları, hazırlayın hemen!" diyen adamla ne olduğunu bile anlamadan kendimi işçilerin kıyafetlerinden giydirilirken buldum. "Lan! Amk senin Jülide!" diye söylendi Hanzade. Üstünde leopar desenli mini bir elbise vardı.

Benim üstümde fuşya tonlarında dekoltesi bol mini bir elbise vardı.

"Bundan sonra ki hayatımda bir daha elbise giyersem ne olayım!" diye yakınan Feride de baya trajik bir haldeydi. Siyah dışında bir renk giydirememişlerdi bizim delikanlıya ama elbise baya frikik veriyordu. "Amk bu karının aklına uyarsak böyle olur işte! Keseyim mi lan hepsini?" diye sordu bize adamları işaret ederek.

"Durun ya! Fırsat ayağımıza geldi. Buradan içeri girdik mi operasyon tamam merkez!" diye şakıdım hemen. Onların aksine ben mutluydum. Giydiğimiz giyselere de takılmamıştım. Zaten günlük kıyafetlerimde de açık giyinen biriydim. "Oğlum sen polyana mısın!?" diye çıkıştı Hanzade. "Lan ya bizi bunlar tek tek adamlara verirseler? O zaman ne bok yiycez?" diye sordu.

"Öyle bir şey olursa polisi ararız. Bu kadar basit! Reşit olmayan kimseyi çalıştıramazlar, bundan yırtamazlar bile!" dedim bilmişlikle. "Oh be nasıl rahatladım anlatamam...Lan! Peki adamlar bizi sikerken Polisler gelene kadar ne tavsiye edersiniz Jüjü hanım?" diye söylendi.

"Oğlum ya bir susun düşünüyoruz herhalde!" dedim.

Bizi pazarlayan pezevengin ilerde adamlarla konuştuğunu görmemle hızla telefonuma sarıldım. "Şimdi enişteme mesaj atıyorum. Birazdan burada olurlar!" dedim açıklama yaparak. Mesajda konum ve durumu kısaca anlatan bir not yazıp gönderdim.

Bu demekti ki güzel bir dayak yiyecektik bizimkilerden, ama dayak atmadan şuradan şuraya gitmezdim!

"Şimdi yürüyün içeri giriyoruz! Dağıtmak, kırmak, parçalamak hepsi serbest! Delikanlım, öldürmediğin sürece ne bok yersen ye!" dememle daha lafımın yarısındayken pezevenk abinin üzerine ucan tekme attığını görmüştüm.

"Laaaan!" diyerek hızla Feride'nin peşinden kavgaya giren Hanzade ile bende hızla diğer kapıdan içeriye daldım.

"Son duanı et lan puşşt!" diye bağırsam da müzik sesinden duyulmamıştı bu havalı girişim. Sinirlenerek hızla sahneye atladım. Şarkı söyleyen kadın ve bir kaç adam bana dönmüşlerdi şaşkınlıkla.

"Ver kız şunu!" diyerek elinden aldığım mikrofonla konuştum. "Son duaaanı et lan puşşt Emiiiirğ!"

Emir beni görmesiyle şokla ayağa fırlarken bende hızla mikrofonun uzun sapından çekiştirerek onun üzerine adeta kung fu panda gibi uçtum.

"Aaaağaaa!" Emirin çığlıkları pavyondakilerin seslerine karışırken ben Allah ne verdiyse dalmıştım.

İki kalıplı takım elbiseli müşteri gelip beni tutmaya kalkınca onlar da dayaktan nasibini alarak geri dönmüşlerdi.

"Ayol tutun şu manyak karıyı!" diye bağıran bir kadın sesiyle elimde ki mikrofonu da sinirle ona fırlattım. "Karı senin anandır lan!"

Şimdi ki zaman:

"Jülide?" Elini gözümün önünde sallayarak bana korkuyla bakan adamla irkilerek geri adımladım. "Ay dalmışım ya!" dememle bana merakla bakmaya devam etti.

"Ya önemli bir şey değil, beni pavyonda aldatan eski sevgilimi kızlarla nasıl basıp dövdüğümüzü hatırladım da. Ahh be ne yıllardı!" dedim iç çekerek. "Tabi sonu kötü bitmişti..." dedim yüzümü buruşturarak.

Demir'in dolgun dudaklarının şoktan aralık durduğunu fark edince kıkırdadım. "Sen, pavyonda eski sevgilini mi bastın?" diye sordu. "Yaa evet. Ama bayaaaa oluyor bu olay olalı. Rahat bir 10 senesi vardır herhalde. Ayy yaşım çıkcak ortaya! Sus sus, duymadın bir şey!" dedim panikle.

Demir eli ile burun kemerini sıkıştırarak "Sonu nasıl kötü bitti demeye korkuyorum ama soracağım!" dedi. Ne düşündüğünü tahmin ederek kahkaha attım. "Ya bizi pavyon işçisi olarak şi etceklerdi de ben polis olan eniştemi aramıştım...Uzun hikaye. Sonunda da işte eniştem olay yerini basıp ağzımıza sıçmıştı. Anlayacağın soluğu karakolda almıştık!" dedim.

"Aman be boşver..." diyerek geçiştirmeye çalıştım. "Sen bana bir şey diyordun, oradan devam edelim!" dedim gülerek. "Sen cidden değişiksin..." diye mırıldansa da gülüyordu. "Öyle derler balım!" diyerek yanağından makas aldım. "Hadi hadi!" diye söylendim.

Heyecanla açıklama yapmasını bekliyordum. "Seni herkesle bir tuttuğum için özür dilerim Jülide. Ama farklı kimseyle karşılaşmadığım için verdiğim bir tepkiydi bu. Sana özel değildi yani." dedi eli ensesinde.

Kalbim heyecandan naralar atarken ben reglimin yaklaşmasının vermiş olduğu yetkiye dayanarak Demirin boynuna atladım. "Yaaa...Yerim oğlum seni! Elimde kalırsın şapşik!"

Gülerek sarılışıma karşılık vermesiyle ben bir ikinçi şok yaşadım. "Ayol! Sen bana sarıldın mı az önce?!" diye sordum azcık ondan uzaklaşarak. Ellerim hâlâ kollarına tutunmuş bedenlerimiz baya yakın duruyordu. Bir süre yüzümü inceledi ve aniden bana kalp krizi geçirtecek o şeyi söyledi. "Tatlısın..."

"Ne demek tatlısın be!?" diye çirkefleşmemi beklemiyor olacak ki bana kaşlarını çattı. "Yani onca güzel laf söz dururken neden ucu açık bir kelime seçimi?! Tatlı ne? Anan tatlı ulan!" diye çemkirdim.

Ne demek istediğimi anlaması ile kahkaha atmaya başladı. "Güzelim, zaten güzel olduğunu biliyorsundur diye tatlı olduğunu söylemek istedim. Ama tamam, annem tatlıdır yani. Sorun yok!" diye konuşmasıyla omuz silktim.

"Banane ya, ben başkalarından duyduklarımı değil senden duyduklarımı önemserim! Sen söyle, boş ver başkalarını!" dedim hemen.

Kimsenin bana bir şey söylemesine ihtiyaç duymuyordum ki bence zaten güzeldim, ama yine de sevdiğim beyden bunu duymak fena olmazdı ha?

"Güzelsin, hem de insanın aklını, mantığını durduracak kadar! Sarı bela seni..." diyerek burnumun ucuna vurdu parmağı ile. Hayatım da ilk kez utandığım için karşılık veremiyordum. Demir bana kal geldiğini fark etmiş olacak ki parmağını şıklattı gözümün önünde. Gülerek "Donmadım, sadece şok geçiriyorum bir saniye...Aaay! Sen şimdi bana aşık mı oldun?!"

Hızla kendi ayarlarıma dönmemle onun da kendi ayarlarına dönmesi kaçınılmaz oldu. "Saçmalama Jülide. Sadece güzel olduğunu söyledim, bunu nereden çıkarttın acaba!"

Burun kıvırsam da ilk başta, hemen cilve yaparak yanağından makas aldım. "Sen bana fena tutulacaksın kara oğlan!" diyerek kahkaha attım.

Bala'dan:

Okuldan çıkmamla ne kadar yorulduğumu anca fark edebilmiştim. Annemin dersim sırasında attığı mesaja göre, eve gitmeden önce süt almam gerekiyordu. Hazır almışken sokak hayvanlarına da mama alırdım.

Markete doğru yürürken kulaklıklarımı takarak şarkı açtım. 'Gamzedeyim deva bulmam' çalıyordu. Markete varınca kapatmak yerine dinlemeye devam ettim. Kasaya gelince çıkartırdım.

Süt ve Mama almamla kasaya yönelecektim ki gördüğüm sırtla kulaklığı hızla çıkarttım kulağımdan. Evet imsanları sırtından bile tanıyabiliyorum. Hatta poposundan bile analiz yapma yeteneğim var! Kime ne!?

Ali Deniz ve bir kadın alışveriş yapıyorlardı. Genç bir kadın!

Moralimin bozulmasıyla görmemiş gibi yapıp gitmeye karar vererek yönümü şaşmadan kasaya gittim. Tam arkamdan gelip sıraya girmeleri ise benim makus talihimin bir oyunuydu!


"Bala?" diyen Ali Denizle duymamış gibi yapacaktım ki omzuma dokunan elle oflayıp döndüm. "Ne var?!" Biraz fazla sert çıkıştığımı fark etsem de iş işten geçmişti. "Sakin ol...Ali Deniz ben." Ona inanmazca baktım.

"Kim olduğunu biliyorum komutan." demele onun da kaşları çatıldı. Yanında kedi yavrusu gibi duruyordum ama umrum dışıydı. "Yine neye, kime sinirlendin bakayım atarlı şirine?" diye soran adamla tepem iyice attı.

Ulan yanında ki kadına hürmeten bari benimle bu şekilde konuşma. Resmen flörtöz bir tavırla konuşuyordu!

"Sanane lan!? İşine bak!" diye çıkışmamla ellerini kaldırdı "Tamam sakin..." dedikten sonra kendini gülmemek için zor tutuyormuş gibi eli ile yüzünde ki gülümsemeyi tuttu.

Sabır çekerek sıranın bana gelmesi ile önüme dönüp kasada ki çocuğa döndüm. "Merhaba." diyen genç çocuğa kafamla selam verdim. Durduk yere ona da çatık kaşlarımla bakıyordum ama yapacak bir şey yoktu.

"Toplam 65,70" diyen kasiyerle kartı çıkarttım cüzdanımdan. "Kart ile." dedim naif bir gülümseme ile. Çocuk da gayet sempatik bir şekilde karşılık vererek gülümsedi. "Tabi efendim."

Eşyalarımı yanımda getirdiğim poşete koyup arkama bile bakmadan çıktım marketten. "Bir de ismini söylüyor ayı! Alzaymırlı nenesiydim çünkü ben!" diye söylendim kendi kendime.

Arkamdan duyduğum kahkaha sesiyle oraya döndüm. Ali Deniz arkamdan gelmiş ve şu an sokağın ortasında bana gülüyordu. "Ali Deniz!" diyerek arkasından koşturan kadınla iyice kaşlarım çatıldı. "Beni beklesene ya! Rüzgar gibi çıktın marketten..." diye söylenen hanım ablayı süzdüm.

Abla salak mısın sen ya, adam peşimden gelip bir de pişkin pişkin gülüyor, sen hâlâ niye bunun yanında duruyon dememek için çok zor duruyordum. "Ah, merhaba!" diyerek bana selam verdi beni fark etmesi ile.

Hiç bir şey demeden öylece onlara bakıyordum.

Kadın güzeldi. Uzun, ince bir vücudu vardı. Ela gözleri ve sarıya yakın kahverengi saçları. Bir kere benim gözlerim daha güzeldi! Ayrıca esmerdim ben! Mis gibi!

Ali Denizin gülmeye devam etmesi ile iyiden iyiye sinirlerim bozuldu. Kadının da sinirleri bozulmuş olacak ki benim yapamadığımı yapıp Ali Denizin omzuna vurdu. "Sussana be! Ne güldün bu kadar!? Hayatım da ilk kez seni bu kadar gülerken gördüm, tövbe tövbee!"

Ne demek ilk defa? Bir de bu öküz hayatında beni mi bulmuştu eğlenecek kız olarak ve buna kahkahalarla gülüyordu?! Yeminle asker falan demeden dalacaktım buradan.

"Hayatım sakinleşir misin artık?!" diye uyaran kadınla orada öylece durmamak için hızla arkamı dönüp yürümeye devam ettim. Peşimden gelirse suratına yumruğu yerdi bu saatten sonra!


"Alçak!" diye tısladım.

****

Tırnaklarımı yememek için sinirden bütün evi yemiştim. Hatta o da yetmemişti şimdi de oturmuş Feridelerin evinde ne var ne yoksa yiyordum. "Kız yavaş ye! Alan yok önünden!" diye uyaran Feride'ye kötü bir bakış attım. "La ne oldu sana? Bu kadar sinirli değildin sen?! Bak biri bir şey yaptıysa söyle-"

"Dalağını alırsın! Biliyorum!" diye tamamladım sözünü. Kafası ile onayladı. "Aynen öyle!"

Delikanlıya anlatsam bir dertti anlatmasam başka dert!

Anlattığım taktirde gidip asker demeden adama dalardı. Zaten kavga etmek için yer arıyordu. "O değil de sen iki haftadır kimseye bulaşmadın lan!" dedim aydınma yaşayarak. "Yoksa kavgaya tövbe mi ettin?! Hıı?" Heyecanla kurduğum cümlelerle bana gözlerini büyüterek karşılık verdi.

Eli ile kulağını çekip masaya vurdu hızla "Lan tövbe de! Benim canım ciğerim, kavgalarımdan ne istiyonuz siz!? Ayrıca konuyu değiştirme cabana hayran kaldım cınım ama Haylazdan baya bir performanslıyım. Yemem!"

"Konu değişmeye çalışmıyorum. Sadece merak ettim be! Aaa!" Tabii ki de konu değişmeye çalışıyordum. Ama bunu ona söyleyecek halim yok. "Kızım sen benim gözlerimin içine bir bah hele! Bana Delikanlı derler yavrum! Yemiyorum dedikce burnuma burnuma tutuyon, yemiyorum işte!"

"Tamam be! Anlatmak istemiyorum işte, anlasana!" dedim pes ederek.

Bana sorgulayan bakışlar atsa da üstelemedi. "İyi öyle olsun. Ama tek telefonunda tüm mahalleyi toplarım haberin olsun yani!" diyerek yanımda olduğunu belli eden Feride'yi öptüm. "Eyvallah biladerim!" Sulu sulu öpülmekten haz etmeyen arkadaşımsa o sırada yüzünü siliyordu eli ile.

Telefonumun titremesi ile hemen masadan alıp açtım. "Kim?" diye merakla soran Feride'ye göz devirdim. "İşten ya...Toplantı falan var sanırım." diye geçiştirdim.

Mesaj Ali Denizden gelmişti.

Ali Deniz:
Bugün neyin vardı?

Bala:
Sanane?

Ali Deniz:
Bilmeden canını sıkacak
bir şey mi yaptım Bala?

Ali Deniz:
Niye böyle davranıyorsun

Bala:
Bir şeyim yok. Her zaman ki halim

Bala:
Seninle yakın olduğumuzu düşünmüyorum o yüzden bu kadar sorgulamanı anlayamadım.

Ali Deniz:
Doğru haklısın.

Ali Deniz:
Rahatsız ettiysem
kusura bakma bacım.

Gözümün teki seğirmeye başlarken ne yazacağımı kestiremedim. "Lan dıt dıt dıt! Ne toplantısı bu böyle?! Gören de üni de prof'sun sanacak!" diye atarlanan Feride ile yazmayı bırakıp telefonu masaya koydum sinirle. "Ne oldu la? Yine niye sinirlisin?" diye soran kıza baktım. Bana bacım dedi diye bağırasım gelse de bu iyi olmazdı.

"Ha? Yok ya bir şey. Bu Toplantı kesin değilmiş de...Saçma sapan konuşuyorlar! Delirdim." diye söylendim. Ali Deniz Toplantı olsa bu dediklerim tam ona uyan cümleler olurlardı. Tam bir dengesiz manyaktı çünkü kendisi! "Bir bok anladıysam arap olayım!" diyen Ferideye omuz silktim. "Boş ver..."

Ali Deniz:
Bir daha rahatsız etmem
merak etme

Bala:
Bacı ne ya?!

Bala:
Bacı senin bacındır!

Ne yapayım tutamadım kendimi daha fazla! Bence hak etti. Bacı ne demek kardeş? Bacı neee!? Valla bu adam beni kalpten gönderecek. Dur ulan dur!

Bala:
Yanında ki karıya de sen bacı diye!

Ben gayet hanımefendi klasmanına uyan bir kadınım. Öküz!

O kadar sinirlenmiştim ki, düşünmeden yazıyordum. Feride'nin bana şüpheli bakışlarını yakalamamla hemen telefonu masaya geri bıraktım.

Ne demiş ünlü düşünür, filozof Yıldız Tilbe: Yürü anca gidersin!

"Sen emin misin Toplantıya bu kadar sinirlendiğine?" diye soran Feride'ye cevap vermedim çünkü ağzıma cips sokmakla meşguldüm. "Lan yavaş amk! Ölcen!" diyerek önümde ki intihar malzemeleri yok etti hızla.

Elimden cipsim alınınca çocuklaştım hızla. "Ya versene! İki lokmama mı diktin gözü! Aç köpek!" diye bağırarak üzerine atlasam da beni hızla geri koltuğa savurdu. Deli gücü vardı bunda. "Oha!" diyerek şok geçirdim.

"Oğlum seni neyle besliyorlar?! Damızlık boğa gibi bir hareketinle geri uçtum!" dedim hayretler içinde. Zayıf olmasına rağmen çok güçlüydü. "O kadar spor, kavga nereye gidiyor sanıyon gülüw?" diyerek gülerek yanağımdan makas alan Feride'ye ağzım açık bakıyordum. "Bundan sonra bende geliyorum kavgalara! Beni de çağır. Dövmem gereken ayılar olabilir!" dememle bana hayretle bakan bu kez oydu. Asla Feride gibi durduk yere her kavgaya giren bir karakterde değildim.

Ama ayı'dan kastım Ali Deniz olunca lazım olabilir diye bir anlık sinirle çıkmıştı laflar ağzımdan.

"Sen ve kavga?" dedi merakla. "Aynen öyle!" diye çırladım ona "Ne yani ben kavga edemez miyim?!" diye de ekledim gözlerimi kısarak.

Hemen elleri ile itiraz etti. "Yok yok! Öyle bir şey demedik la! Edersin tabi!" derken de sırıtıyordu. "Sonunda be! Birinizi kendi yoluma çekmeyi başardım! Yes!" diye sevinen manyağı takmadım. Nasıl olsa kavga çıkana kadar benim içim soğumuş olurdu ve bu manyak da unuturdu ona dediğimi.

Feride sevinçten yastık yumruklarken ben de hâlâ sinirli sinirli koltukta oturmuş telefonuma bakıyordum.

Odayı dolduran telefon sesiyle hızle telefonuma sarılsam da çalan benim ki değildi...

"Aloo!?" diyerek telefona bakan Feride gayet keyifliydi. "La Murtiii! Yemin et la! Vallaha mı?!" diyen Feride'ye baktım merakla. Güzel bir haber duymuştu herhalde. "Allaaah! Tamam hemen geliyoz! Hadee kapaa!" diyerek telefonu hızla kapatıp ayağa fırlayan kıza baktım. "Ne olmuş?!" diye sordum.

"Kavga var lan, kavgaa! Ulan Allahtan başka bir şey dileseymişsin kız Bala! Gel kız buraya öpcem!" dedikten sonra hızla beni alnımdan öpmüştü. Bizim deli de bir değildi ki. Kavga çıktı diye sevinen tek varlık Feride olabilirdi anca. "Hadi kalk cabuk!" diyen kızla gözlerim büyüdü.

Elimle kendimi işaret ettim. "Ben mi?! Yook! Sağol canım almim!" Enseme vurup beni ayağa kaldırdı hızla "Az önce beni de çağır diyen kimdi!? Yürü işte kavga var, döneklik yapma!" demesiyle Ali Denizi hatırlayıp sinirlendim yeniden.

"Tamam ulan! Yürü!" diyerek ani gaza gelmemle hızla ayakkabılarımı giymeye koştum. Peşimden gelen Feride'nin de benden farkı yoktu.

Devam edecek...

Ben geldiiim!

Bölüm biraz fazla geçikti farkındayım. Diyer kitaplarla uğraşırken pek ilham gelmiyordu ama buyrunn efendiiim.

Bomba gibi bir bölüm olmamış mı?!

Kızlarım 17 yaşlarındayken bile aynı karakterde olmalarına ne demeli?

Jüjü'nün deli dolu hallerine bayılan kaç kişiyiz?

Hanzade'nin her zaman arkadaşlarına arka çıkması ve Feride'nin geçmişten gelen bu kavga merakıma ne demeli?

Bala ve Feride sizce kavgada neler yaşayacaklar?

Gelecek bölümü merakla bekleyin bebeklerrrr!

Allaha emanet olun
Kocaman öpü😘💋💋💋💋💋

Continue Reading

You'll Also Like

ASENA By Güneş

Short Story

309K 11.6K 48
~FİNAL VERİLDİ!~ "Seni çok seviyorum Asena." "Ne? Hani asla duygusal bir bağ olmayacaktı?" "Kalbim anlaşmayı fesh etmek istiyor." "Ne diyorsun Mustaf...
5.9K 194 18
Kitap gerçek hayat hikayesinden yarı alıntıdır. Kitabın birazı alıntı birazı kurgudur. Pöh Metehan ve Okul öncesi öğretmenliği okuyan Zeynep'in hayat...
636K 32.8K 69
O gece Barlas Korkmaz, evinin önüne bırakılan pusetten habersiz bir şekilde önemli bir ihaleyi kazanmanın yorgunluğuyla arabasına binmiş ve evinin y...
10.6K 669 23
Ailesi tarafından sevilmemiş, hayatındaki gerçek sevgiyi arkadaşlarından bulan doktor ile tek derdi vatan, ülkesi ve bayrak olan askerin hikayesidir...