jeon's high school musical

Av absimisa

1.3K 174 149

🎭 "Aşık olduğum çocuğa ikizimle randevu ayarladığıma inanamıyorum!" Jeongguk, ilk gördüğü günden beri aşık... Mer

1: bir ceket meselesi
2: hanginiz, hanginiz?
3: sana değil kardeşine
4: gölgenin gölgesi
5: rüyalarımın kabusu

6: ikiz draması

58 8 1
Av absimisa

SEVGİLİLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUNN

Jungkook eve gelince ona bugün olanları anlatmıştım ve benimle inanılmaz bir tartışmaya girmişti. Başta hata bendeydi, bu olanlar benim yüzümden oluyordu ama bu kez hiçbir şeyi bilerek yapmamıştım. Taehyung'a hayır diyemezdim çünkü her şeyi öğrenebilirdi, onunla küçük bir şansım varsa bile yok olurdu bu. Şu haldeyken bile hala bir gün belki beni sever diye düşünüyordum çünkü. Ama Jungkook sinirliydi, randevuya gitmek istemiyordu çünkü bu durumu Ryujin de yanlış anlayacaktı. Sahi, Ryujin'i de günlerdir görmemiştim.

"Lan sen imkansız aşkına kavuşamıyorsun diye ben de mi aynı duruma gireyim? İkiziz diye aşk hayatımız da mı aynı olacak?" Ben sandalyede oturmuş, başım yerde Jungkook'un azarlarını işitirken kapı tıklatıldı.

"Giriyorum?" Gelen Ryujin'di, Jungkook anında boğazıma yapıştı ve suratıma suratıma tısladı.

"Her şeyi anlatacaksın ona."

"O zaman sen de ona aşık olduğunu anlat." Daha da sinirlenmişti ama Ryujin çoktan içeri girmişti.

"Ne bu haliniz?" Jungkook'u itip üzerimi düzelttim. Bazen gerçekten sporcu bir kardeşe sahip olmak tehlikeli oluyor.

"Hiç. Neredesin sen, aradım bugün açmadın hiç. Yanına gelecektim." Ryujin, sanki konuşan Jungkook değilmiş gibi ona hiç bakmadı. Geçip pencerenin önüne oturdu ve bana döndü.

"Şu müzikal şeyi için bir şey sormaya geldim. Arkadaşımın erkek arkadaşı da katılmak istiyor ama biraz çekingen bir çocuk. Sana numarasını versem prova olunca falan çağırır mısın?" Ağzımı açamadan Jungkook da gelip yanına oturdu.

"Bana ver, ben çağırırım. Ben de rol alıyorum." Dibine dibine girdiği için Ryujin biraz itti onu. Haberi yoktu, Ryujin sinirlenirse asıl o zaman onunla uğraşamazdı.

"Tamam, olur. Yarın konuşurum onunla." Hala Jungkook'a bakmıyordu, bu duruma biraz gülecektim ama Jungkook'un az önceki saldırısını düşününce vazgeçtim.

"İyi tamam, sağ ol Googie. Gidiyorum ben."

"Nereye ya? Kal biraz daha. Niye konuşmuyorsun benimle?" Ryujin ayağa kalktığında bu kez gerçekten itti Jungkook'u, az kalsın kitaplık devrilecekti.

"Ailecek yemeğe çıkacakmışız. Görüşürüz." Odadan çıkarken el salladım peşinden ama Jungkook elimi alıp öyle bir sıktı ki acıdan bağıramadım bile.

"Bak şimdiden trip atmaya başladı bana. Geberteceğim seni, Googie. Ryujin! Bekle ya, bir şey diyeceğim!" Peşinden koşup çıkınca acıyan elimle baş başa kaldım. Ryujin'in bu hareketlerinin onu kıskandığı için olduğunu anlamayacak kadar salaktı maalesef. 

Şansı vardı, Ryujin'e hislerinden bahsetse kesinlikle reddedilmezdi. Ama korkuyordu, onu kaybetme ihtimali olduğu için duygularını hep içinde yaşayacağını söylüyordu. Ben hiç böyle düşünmemiştim çünkü ikisini de çok iyi tanıyordum, birbirlerine karşı boş olmadıklarını bilmeyen sadece ikisiydi. Ryujin'e bunu söylesem ölümüne inkar ederdi. Bir iki kere ağzını aramaya çalışmıştım ama beni tehdit etmişti resmen. O ancak çok önem verdiği meselelerde bu denli ciddileşirdi. İkisinde de bu inat ve fazla düşünme huyu olduğu sürece oldukları yerde saymaya devam edecek gibiydiler.

Hoş, benim de başıma ne geldiyse hiç düşünmediğim için gelmişti.

Yatağa uzanmış Jungkook'u randevu için nasıl ikna ederim onu düşünürken içeri girdi ve o da aynı benim gibi yattı.

"Fena bozuk atıyor bana." Derin bir nefes alıp verdim.

"Tamam, Ryujin'le konuşacağım. Ona eşcinsel olduğumu ve Taehyung'a aşık olduğumu söyleyeceğim, her şeyi de anlatacağım." Yattığı yerde dirseğine yaslanıp bana döndü.

"Sahiden mi? Hani çekiniyordun?"

"Hala çekiniyorum." dedim, ben de ona döndüm. "Ama o benim en yakın arkadaşım. Eninde sonunda söylemem gerekecek zaten, sakladığım için moralim bozuluyor. Şansım varsa kötü tepki vermez." Kalktı, o da derin bir iç çekti ve gelip yanıma oturdu, kolunu omzuma atarak.

"Vermez. Seni benden bile çok seviyor, bu zamana kadar söylemediğin için kızar hatta. Merak etme." Başımı salladım. Tüm dedikleri doğruydu ama yine de endişeleniyordum. Telefonuna mesaj gelince kalktı yanımdan.

"Tamam, ben de yarın Taehyung ile konuşurum. İstersen yine ceketimi giyip sen git."

"Olmaz. Saçmalarım yine kesin."

"İyi, ben giderim. Bir şeyler uydururum. Bu da son olur, anlaştık mı?" Başımı salladım. Çabucak üstünü giyiyordu.

"Nereye?"

"Çocuklar çağırıyor. Mingyu bir kızla konuşuyordu, aşağıda basket oynuyoruz demiş. Yalvarıyor gelin, yalan söylediğim ortaya çıkmasın diye." Niye böyle bir yalan söylemiş diyecektim ama konunun Mingyu olduğu aklıma gelince vazgeçtim. Ben de kalkıp ders çalışsam iyi olacaktı.

"Hadi, çıktım."

Jungkook okula gitmeden Ryujin ile konuşmak istemişti, sabah otobüse tek başıma bindim. Neredeyse öğle arası olmuştu ama aklımda hala Taehyung vardı. Jungkook'u yollamak iyi bir fikir değildi, kesinlikle onunla gitmem gerekiyordu. Ne olursa olsun Taehyung ile küçücük olan şansım her geçen gün yok oluyordu. Ryujin ile konuşacağıma söz vermiştim ama o da olmayacak gibiydi. Jimin ise yanımda sırıta sırıta biriyle mesajlaşıyordu. Başımı iyice sıraya gömdüm, hayatım gittikçe daha da beter oluyordu.

"Başın mı ağrıyor?"

"Başım kopsa da kurtulsam." Böyle deyince dizini dizime itti, başımı birazcık kaldırıp karşıdaki saate baktım. Zilin çalmasına az kalmıştı. 

"Manyak mısın ya? Sabahtan beri ağzını bıçak açmıyor zaten."

"Telefondan ayrılabilirsen konuşuruz belki." Bunu dedikten iki saniye sonra pişman olmuştum. Çevremdeki herkese zararım vardı işte.

"Namjoon hyung ile konuşuyorum. Gece bu müzikal için bir şey sormam gerekti, ondan beri yazıyor. İnanabiliyor musun?" Tamamen ayağa kalkıp oturduğum yerde iyice yayıldım.

"Ne güzel..." Tam o an zil çaldı. 

"Anlatmayacak mısın?" Ofladım, rezil bir durumdaydım gerçekten. Tekrar kollarımı masaya uzattım, tekrar yattım, tekrar kalktım. Sürünüyordum adeta.

"Ryujin ile konuşacağıma dair söz verdim Jungkook'a. O da Taehyung ile randevuya çıkacak." Jimin ne kadar kötü bir halde olduğumu anlamış olacak ki telefonunu nihayet bırakmıştı.

"Ne olacak peki?" Omuz silktim yalnızca. Çünkü ne olacağını ben bile bilmiyordum. Jimin omzuma kolunu atıp ufaktan sarıldı. Bu çok iyi  gelmişti ama yine de çaresizliğim gitmiyordu. 

"Taehyung gerçekleri öğrenince beni asla affetmez. Arkadaş bile değiliz, onunla hiçbir şansım yok." 

"Böyle düşünme. Hadi, yemekhaneye inelim."

Yemekhaneye ilerlerken spor salonunun önünde bir kalabalık olduğunu gördük. Gitmeyecektim ama Jimin Jungkook'u gördüğünü söyleyince koşarak ilerledim.

"Geberteceğim lan seni!" Alt sınıftaki bir çocuktu Jungkook'un kavga ettiği, adını unutmuştum. Onunla ne gibi bir derdi olduğunu asla bilmiyordum. Mingyu ve Eunwo Jungkook'u tutmaya çalışsa da nafileydi.

"Denesene lan! Piç kurusu!" Jungkook kavga edemezdi, okulun sporcular için kuralları çok katıydı. Direkt takımdan men edilirdi. İnsanlar bunu bildiği için onlara çok sataşırdı ama genelde yüz vermezdi. Bu kez önemli bir şey olmuş olmalıydı. Yanına ilerlemek istedim ama çok zordu.

"Bir de bana hesap soruyorsun! Daha geçen gün ibne Taehyung'un peşinde dolanmıyor muydun lan sen? Kim olduğun belli."

"Kes lan sesini!" 

"Jeon Jungkook!" Ryujin, tam ikisinin ortasına gelmişti koşarak. Jungkook'a bakıyordu, sinirli ve üzgündü. O an meselenin onunla ilgili olduğunu anladım. 

"Dur artık! Bitir bu rezilliği, karışma bana!"

"Gerçekten istediğin bu mu yani? Bu herif mi?" Ryujin cevap vermedi. İşte o zaman yanına gidip kolundan tuttum. Onu buradan çıkarmam lazımdı.

"Hadi, gidelim. Jungkook, yeter artık." 

"Cevap versin önce!" diye bağırdı, bana diyordu ama baktığı kişi Ryujin'di. Ryujin hala bir şey demiyordu. Diğer çocuk önüne geçip Jungkook'u hafifçe itti. Ryujin'i yanıma çeksem de gitmiyordu. Sonra Jungkook bir şey görüp hızla yürümeye başladı. Giderken de söyleniyordu. "Peki, öyle olsun. İstediğin gibi olsun..." 

Nereye gittiğini, gittiği yöne bakınca anlamıştım. İleride Taehyung'u görmüştü. İlerleyip elinden tuttuğu gibi peşinde sürükledi onu. 

"Hadi Ryujin, gidelim." Çocuk Ryujin'i alıp gittiğinde ben de Jungkook'un olduğu tarafa koştum. Ne yaptığını sanıyordu bu?

"Googie, gitme gel." Jimin'i unutmuştum tamamen, o da peşimdeydi. Durmadım, peşlerinden konferans salonuna girdim. Taehyung Jungkook'a bağırıyordu.

"Kabadayı mısın ya? Ne yaptığını sanıyorsun?"

"Bir sus ya..." Gerçekten aklını yitirmiş gibiydi. Taehyung'u buraya neden getirmişti? Ryujin ile niye atışmıştı? Hiçbir şey bilmiyordum. 

Taehyung bizim geldiğimizi görünce sinirle tekrar dışarı çıktı. Bana bakmamıştı bile. O gidince Jungkook'un yanına gittim.

"N'oluyor?" 

"Elinin körü oluyor! Her şey senin yüzünden! Senin yükünü, derdini çekmekten bıktım. Bu aptal ceketi giymeseydin bunların hiçbiri yaşanmayacaktı! Hepsi senin suçun!" Başım dönüyordu, hiçbir şey anlamıyordum. Jimin bizi ayırmasa, Jungkook beni daha çok hırpalardı.

"Yapma! İkiniz de kafayı yediniz ya!"

"Sen karışma! Hep sen gaz veriyorsun buna zaten. Kim bilir, benim yerime geçip Taehyung'a aşk itirafları yapmasını da sen söyledin. Her şeyi bok ettiniz." Dengemi sağlayamadım, arkamdaki sehpaya oturabildim. Kötü olduğumu fark etmiş olacak ki bağırmayı bıraktı. O da yere çöktü, duvara yaslanıp kendine yasladığı dizlerine yaslandı.

"Her şey mahvoldu."

"Mahvolan ne ya?" diye sordu Jimin. "Anlatsana? Niye kavga ettin?" Bunu ben de merak ediyordum ama ne konuşacak gücüm vardı ne de kelimeleri bir araya getirebiliyordum. 

"Sabah, beraber geldik Ryujin ile okula. Konuşmak istedim, bugün Googie sana her şeyi anlatacak, onunla konuştuktan sonra yanına gelirim dedim. Hiç oralı olmadı, sürekli de telefonuna bildirim geliyordu." Bacaklarını komple uzattı. "Tam okula geldiğimizde o gerizekalı Jaemin geldi, bir sırnaşmalar falan. Sinirlendim, ben sinirlenince de Ryujin koluna girip gitti. Bana inat yapıyor resmen." 

"Ne? O iğrenç Jaemin ile mi takılıyormuş?" Jimin kadar ben de şaşırmıştım.

"Bunun için mi kavga ettin?"

"Evet!" diye bağırdı yüzüme doğru. "Gelmiş, Ryujin ile görüşme diyor bana, şerefsiz. Lan sen kimsin, kim olduğunu sanıyorsun?" Nihayet her şeyi söylemişti. Ama yine de neden Taehyung'u gördüğü gibi çekip gittiğini anlayamıyordum.

"Tamam da..." dedim, "Taehyung'u niye çektin öyle?"

"Of, bilmiyorum. O salağın ona ibne demesi zoruma gitti. Seni düşündüm, biraz da Ryujin'in inadına yaptım. Çünkü gerçekten Taehyung'u sevdiğimi düşünüyor. İnanabiliyor musun?"

"İkiz dramı da başka oluyormuş." dedi Jimin. Birden bir güç geldi bedenime, ayağa kalktım.

"Her şeyi halledeceğim." dedim. "Gidip Taehyung'la da Ryujin'le de konuşacağım." Jungkook beni durdurdu.

"Yapma, özür dilerim. Sinirlendim de dedim onları. Of, ben konuşurum Taehyung'la. Yalan söylediğini anlamasın. Hatta istersen senin onu sevdiğini de çıtlatırım." Kendimi ağlamamak için o kadar sıkıyordum ki Jungkook'un bana az önce söylediği şeylere hiç takılmadığımı fark ettim. Geri oturdum, yüzümü sıvazladım. Haklıydı, Taehyung benim yalancının teki olduğumu öğrenirse her şey biterdi.

"Ne yapacağım ben?"

"Şey..." dedi o an Jimin. "Ben şimdilik gitsem olur mu? Namjoon hyung çağırıyor." Başımı salladım sadece. O gidince Jungkook beni kaldırdı, kolunu omzuma attı ve çıkışa doğru yürümeye başladık. 

"Halledeceğiz, merak etme."

Normalde, çıkışta Jungkook Taehyung ile gidecekti. Ama öğlen olan şeyden sonra Taehyung'un onun yüzüne bakacağını düşünmüyordum. Zaten Jungkook da vazgeçip eve gitmişti. Çantamı topladım, ne olursa olsun söz vermiştim ve eve gidince Ryujin ile konuşacaktım. En azından onların arası düzelirdi. Ama tam çıkacakken saatimin olmadığını fark ettim. Sonradan aklıma geldi, konferans salonuna girdiğimizde kravatımı gevşetip saati de çıkarmıştım. Orada olmalıydı. 

"Jimin, saatimi konferans salonunda unuttum. Gelecek misin?"

"Yok, git sen. Yoksa otobüsü kaçırırım." Başımı sallayıp acele ettim ben de. Bugün hiçbir işim yolunda gitmiyordu.

Tam içeri girecektim ki Jihyo'nun çıktığını gördüm. Beni görmesi iyi olmamıştı, muhtemelen olanlar yüzünden Taehyung gibi o da kızgındı bana, bize. Yanımdan geçiyorken durdurdu beni.

"Sana bir şey soracağım." dedi, kaçmam mümkün değildi.

"Evet?"

"Kardeşin, ikizin yani, gerçekten seviyor mu Taehyung'u?" Tanrım...

"Hayır, erkeklerden hoşlanmıyor bile. Sevdiği bir kız var." Başını salladı yavaşça.

"Anladım, iyi olmuş. Taehyung bu işin altında başka bir şey olduğunu anladı zaten. Yine de onu üzmesine asla izin vermem."  İlerliyordu ki bu kez ben durdurdum onu. Benim de öğrenmem gereken bir şey vardı.

"Peki Taehyung?" Sorumu anlamamış olmalıydı. "Taehyung hiç, yani, Jungkook'tan etkilendi mi?" 

"Tabi ki hayır." Yüzünü ekşitti hafifçe. "O kadar zevksiz biri değil." Başka şeyler de demek isterdim ama çoktan yürüyüp gitti. Yani, Jungkook'tan etkilenmediyse benim hiç şansım yok demekti.

Saatimi bulmuştum ama salondan ses geliyordu, gidip bakasım vardı ama istemeyeceğim şeyler görürüm düşüncesi ile hareket etmedim. Çantamı tekrar koluma taktığımda ise salonun kapısı sertçe açılmıştı. Bu Taehyung'tu.

"Tamam, ben hemen gelmeye çalışacağım. Lütfen yanında kalın, lütfen. Alo? Geliyorum, merak etme canım. Ağlama, hemen geliyorum." O kadar telaşlı ve o kadar korkmuştu ki hiçbir şey soramadım ona. Yalnızca peşinden gidiyordum. Elindeki kitapları düşürmüştü, onları topladım. Hala telefondaydı ve düzgün koşamıyordu bile. Gidip çantasını da kolundan aldığımda beni fark edebilmişti. Telefonu kapatıp kolumdan tuttu.

"Taksi..." dedi, nefes nefese. "Taksi lazım, lütfen."

"Tamam, hemen bulalım. Gel." Ne olduğunu, kimin yanına gittiğini ya da neden bu kadar korktuğunu asla bilmiyordum. Ama hiçbiri önemli değildi. Onu yalnız bırakamazdım. Her ne olduysa, Taehyung'u asla bu halde bırakamazdım. Bu yüzden yoldan geçen ilk taksiye bindik.

"Merkez hastanesine, acele edin lütfen." 

HELLOOO

ay gerçekten o kadar uzun zamandır bu bölümü yazmaya çalışıyordum ki birçok kez sildim birçok kez gidişatı değiştirdim bir sürü şey oldu falan ama ta daaa işte buradayız kontrol etmeden atıyorum ve gurur duyduğum bi bölüm de olmadı açıkçası ama biraz daha taslakta durursa yine silerim kesin o yüzdennnnnn buyrunn bundan böyle sık sık güncelleyeceğim burayı ikizlerimi çok özlemişimmmm

Fortsätt läs

Du kommer också att gilla

26.1K 4K 35
vücuduna küçük dövmeler yaptırmayı seven felix ve yıllardır gittiği dövmecisi minho.
155K 14K 22
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. there is no other universe then, stay with me texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedic...
31.2K 1.8K 32
Kızın sesini duyunca Alaz'ın omuzları gevşedi. "Öldüm, Asi." Gözlerini kızın yüzünde dolaştırdı. "Sensiz geçirdiğim her gün biraz daha öldüm." Asi al...
52.6K 2.7K 41
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?