narcissus, hyunho

By agassydle

79.6K 7.6K 4.6K

ve bir gün çok güzel bir çiçek açtı bencil bir adamın ölüsünde. herkes çiçeğin güzelliğine daldı ama kimse be... More

1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
34.
35, final.
özel bölüm,

18.

2.2K 229 195
By agassydle


gece gece buralards misiniz bilmiyorum ama bize guzel bir bolum attim

keyfli okumalar💓

|||

"Yani bunun yaptığı tüm şerefsizlikler ailesi yüzünden miymiş?" Jeongin'in sorusu ile kapıyı gözetleyen gözlerim arkadaşlarıma döndü. Onaylar mırıltılar çıkardım.

"Hala sevmiyorum onu."

"Changbin!" diye uyardım söylenen arkadaşımı.

"Ne? Sevemiyorum işte, sana yaptığı şeyleri unutamıyorum."

"Sebepleri vardı."

"Sebeplerini sikeyim." Konu açıldığından beri ilk kez konuşan arkadaşıma döndüm. Kaşları çatıktı ve düz bir şekilde ellerine bakıyordu. Bu durumdan biraz mutsuzdu. "Jisung, onu seviyordun zamanında."

"Şerefsizin teki olmadan önceydi o Hyunjin."

"Bana bir şeyleri anlatmadığın sürece hiçbir şeyi çözemeyiz." Uyandığımdan beri yerinde olan keyfim anında kaçmıştı. Bir şeyleri bilmemek beni yeterince yormuştu. Gözleri bana döndü. "Senin üzerinden iddiaya girdi Hyunjin."

"Ama çok kısa sürede vazgeçmişti."

"Evet çünkü sen aptal gibi umutlanmaya başlamıştın bile."

"Kırıcı olmaya başlıyorsun."

"Beyler," diye uyaran Changbin ile konuşmak üzere açılmış ağzı geri kapanmıştı. "Jisung, sevgilim yapmamız gereken tek şey onu desteklemek." Jisung sinirli bir yüz ifadesi ile sevgilisine döndü.

"Salak mısınız üçünüzde! Tanrım, üzüleceğini biliyorsunuz."

"Ama o bu kararı çoktan vermiş hyung."

"Anlamıyorsunuz; onların neler yapabileceğini, sınırlarını kendi gözlerimle gördüm." Oturduğu yerden ayaklanıp gözlerini bana dikti. "Onun hakkında ki her şey aile sorunlarından ibaret mi sanıyorsun? Gördüğünde iğreneceğin gerçekleri var." Derin bir soluk aldı. "Ve o zaman geldiğinde, Jisung sen haklıydın demene bile izin vermeyeceğim Hyunjin."

Sözlerini bitirip yürümeye başladığında ayaklandım ve hızlıca yetiştim ona. Bileğinden tutup durdurdum onu. "Geçen hafta ona açılmam için zorluyordun, ona iyi gelebileceğimi söylüyordun. Ne değişti?"

Birkaç saniye düz bir şekilde suratıma baktı. "Çünkü eğer gerçeklerini görürsen, seni gerçekten kırmayı başarırsa vazgeçersin sandım. Belki değişmiştir sandım. Ama gördüm Hyunjin, eskisinden daha beter bir halde." Gevşettiğim elimden bileğini kolayca çektiğinde hiç beklemeden okuldan içeri girdi. Sadece arkasından bakakalırken Jeongin'in arkasından gittiğini gördüm. Omzuma dokunan el ile kendime geldim.

"Hyunjin, gel biraz oturalım." İstemedim. Kimseyle konuşmak istemedim.

Sanırım aptal kafamın sadece ona ihtiyacı vardı ama o yoktu.

"Jisung üzülmüştür bana kızdığı için Changbin, sevgilinin yanına git."

"Sen benim arkadaşımsın Hyunjin, ne diyorsun?"

"Git dedim Binnie. Onun sana ihtiyacı var."

Birkaç saniye sadece suratıma baktı. Israr eden mimiklerimle karşılaştığı için omzumu pat patladı. "Gidip neden böyle yaptığını öğreneceğim." dedi ve yanımdan ayrıldı. Onunda arkasından bakakaldığımda omuzlarımı düşürdüm.

Minho'nun benim bilmediğim kaç kişiliği vardı bilmiyordum.

"Hyunjin."

Ve onun sesi kulaklarımı doldurduğunda diğer her şeyi unuttum. Başım arkaya döndü ve saçı başı dağınık çantasını tek omzuna atmış ve gerçekten şiş göz altılarıyla arkamda duran Minho'yu gördü. Sevindim. Vücudum güçlü bir mutluluk hormonu salgıladı. Tüm hücrelerim onu tanıyor ve onun için can atıyorlardı. "Neden burada dikiliyorsun ve tüm okul sana bakıyor."  Söylediği şey ile gözlerim etrafımda dolaştı ve dediği gibi tüm okulun bize baktığını gördüm.

"Bilmem, bakıyorlar işte. Sen neden bu saatte geldin." Onu geçiştirdiğimi anladı ama bu duruma sesini çıkarmadı. "Hayırdır, benden hesap sormaya mı başladın?" Aramızdaki birkaç adımı da aşıp tam yanımda durmuştu. Omuz silktim. "Belki öyle belki değil, ne fark eder ki?"

"Doğru, hiçbir şekilde umurumda değil."

Kıkırdadım. "Tanrım, beni aptal mı sanıyorsun? Beni böyle kırman duygularımı değiştirmeyecek." Beni tanımıyordu.

"Aptal olmasaydın bana aşık olmazdın."

"Seni kafamın en düzgün olduğu an sevdim, seni sevdikten sonra aptallaştım ben zaten."

Sadece yüzüme bakmakla yetindi. Belki de sessizlik bizim birbirimizi en çok anladığımız zaman dilimiydi. Bir şey demeden yavaşça okula doğru adımlamaya başladı. Beni geride bırakınca derin bir iç çektim ve sırtını izledim. Birkaç adım daha attığında olduğu yerde durdu ve başını bana çevirdi. "Spor salonunda maç yapacağız, gelmek ister misin?" Ciddi olup olmadığını anlamak istediğim için bir süre güzel yüzünü inceledim. "Tabii ki gelirim!" diye cevap verdiğimde sırıttı. Bu hoşuma gittiği için yüzümde bir tebessüm oluştu. Hızlı adımlarla yanındaki yerimi alınca birlikte bodrum kattaki spor salonuna doğru adımladık. Yanında adımlamak bana inanılmaz hissettiriyordu. Kavga etmiyorduk, atışmıyorduk. Sakince birlikte yürüyorduk. Gözlerimi ellerimize çevirdiğimde birbirinden uzak olduğunu görmek beni üzmüştü.

Ama bir gün o elleri sorgusuz sualsiz istediğim gibi tutacak ve öpecektim. Bunu biliyordum.

Spor salonuna geldiğimizde önümden ilerleyip ağır kapıyı itti ve ikimizde geçtik. Oldukça gürültülüydü. Gözlerim sahada duran çocuklarda gezindiğinde hepsini bir yerden tanıdığıma kanaat getirdim. Minho'nun olduğu takımda Chan'ı görünce göz göze gelmiştik. Bana el salladığında ben de gülerek kafamı eğerek selamladım onu.

"Bak Seungmin orada," Yanımda konuşan Minho ile işaret ettiği yere döndüm. "Onun yanına git." Seungmin'den bakışlarımı çekip tekrardan ona döndüm. Bu aralar aramızın iyi olmadığını hissediyordum.

"Aranız iyi olmasaydı seni benim evime göndermezdi." dedi ve çantasını bir kenara atıp üstünde duran hırkayı da çantasının üstüne bıraktı. Onu burada bırakıp oraya gitmek istemiyordum. Sanırım gerçekten Seungmin ile konuşmak istemiyordum. Bunun sebebi ise tamamen bendim. Kendimi onlara karşı mahçup hissediyordum.

"Hadi git Hyun, birazdan maç başlayacak."

Hyun.

Bunu ilk tanıştığımız zamanlar sürekli kullanırdı ama bir süre sonra ona kızıp durduğum için kullanmayı bırakmıştı. Oldukça özlemiştim.

Beni anında ikna edebilmek gibi bir güce sahip olduğu hiç hiç düşünmedim ve tribünlere çıkan merdivene ilermeye başladım.

"Başarılar!" dedim ona arkamı dönmeden ve gülümseyerek Seungmin sol tarafında boş olan koltuğa oturmak için ilerledim.

Fakat o sırada hiç beklemediğim bir şey gerçekleşti. Yeji oturacağım yere benden önce oturmuş ve Seungmin'in ilgisini üstüne toplamıştı. ne yapacağımı bilememek bilemeyerek olduğum yerde durdum. Seungmin benim buraya gelmediğimi görmediği için kendimi ona göstermeye niyetim olmadığından arkam ona dönük şekilde üçüncü kısımdaki bir koltuğa yerleştim.

Buradan Minho'yu izleyebilirdim.

Yeji yüzünden bozulan sinirim Minho'nun gülüşerek arkadaşlarıyla konuşmasını görünce düzeldi. İstemsizce dudaklarıma bir tebessüm yerleşti ve onu izlemeye başladım. Sadece öğle arasında yapılacak bir maç olduğundan zaten kısa sürecekti. Fakat uzun sürse de onu beklerdim. Oyunculara koçluk yapan Yoshi başlamaları gerektiğini söyleyen birkaç cümle kurdu ve hızlıca oyun başladı.

Açıkçası basketboldan anladığım yoktu. Genel olarak sporla alamak yoktu ama Minho'nun vardı. Basketbolu harika oynadığı söylenemezdi. Kesinlikle takımında teknik açıdan daha iyi oynayanlar vardı ama Minho benim için hep en iyisiydi.

Maçın yarısına kadar onu izledim. Terleyince anlına dökülen saçları, sahada biri komik bir şey söyleyince yandan gülüşü ve birçok detayıyla harika görünüyordu. Minho takımda oyun başladığından beri küfür etmeyen tek öğrenciydi. Sesli küfür etmekten pek haz etmezdi.

Yanıma çöken gölgeyi fark etsem de başımı çevirmedim çünkü eğer arkadaşlarım gelmediyse, eğer gelselerdi zaten bunu bana belli ederlerdi, çok önemli değildi. Fakat aklıma düşen Seungmin ile soluma döndüğümde gördüğüm manzaradan nefret etmiştim. Bacak bacak üstüne atmış, tek eli arkasına yaslı ve yüzünde oldukça güzel bir gülümsemesiyle Yeji, benim az önce izlediğim gibi sahayı izliyordu.

"Çok yakışıklı değil mi?" Kimden bahsettiğini ikimizde çok iyi biliyorduk. Gözlerim sahanın ortasında eğilmiş, ellerini dizlerine koymuş Minho'ya döndü. Öyleydi. Minho'nun yüzü tanrılar tarafından özenle çizilmişti. Alayla gülümsedim. "Öyle." demekle yetindim sadece.

"Bu aralar takılıyoruz, biliyorsundur."

"Herkesin gözüne sokmuyor musun zaten?"

Alaylı bir gülüş dudaklarından çıktığında Minho'dan bakışlarımı çekmiş ona dönmüştüm. "Ne istiyorsun?" Onunda gözleri bana döndü. "Hiçbir şey, senden ne isteyebilirim ki?" Başımı onaylar şekilde salladım. "Anlıyorum." Onun gözleri tekrardan aşık olduğum adama döndüğünde gerildim ama sesimi çıkarmadan onu izlemeye devam ettim.

"Aşıksın ona değil mi?" Sorusu ile tebessüm ettim. "Diyelim ki öyle, ne olacak?"

Bana döndü. "Üzülürüm sadece, malum takılıyoruz." Dudaklarımdan istemsiz bir kahkaha çıktı. "Takılın Yeji, bu beni ilgilendirmez."

"Üzülmezsin."

Ellerim koltuğun arkasına doğru uzanmış saç uçlarına ulaştı. Yaklaşık bir yıl önce Yeji bana benden hoşlandığını söylüyordu ama şimdi sevdiğim adam üzerinden benimle dalga geçiyordu. Yarısı pembeye boyanmış saçlarının uçlarıyla oynamaya başladım. "Seni sence ciddeye alıyor muyum Yeji? Bu kadar önemli misin?" Gözlerim saçlarından gözlerine tırmandı. Yanıma otururken ki havası sönmüş ve gerginleşmişti. "Oysa bana nasıl aşık olduğunu hatırlıyorum hala. Benden kaçan herkes neden ona sığınıyor merak ediyorum doğrusu."

"Eziğin tekisin Hwang," Saçlarını ellerimden kurtardı. "O kadar önemliyim ki onun için senin için bile beni bırakamıyor, bırakamayacak." Yanımdan ışık hızı ile kalktı ve tribünlerin arasından ilerleyerek çıkış kapısına doğru yürüdü.

Senin için bile...

Ben kimdim ki?

Yoshi'nin düdüğü ile gözüm sahaya döndü tekrardan. Dağılmaya başlayan takımlarda gözlerimi gezdirirken Minho'yu göremiyordum. Çantasını bıraktığı yere bakınca orada olduğunu gördüm. Sinirliydi. Bunu çok kolay bir şekilde anlayabiliyordum ama nedenini aslal anlamıştım. Ayaklanıp yanına adımladım. Çantasını tekrar sırtına aldı ve hırkası elindeyken hızlıca kapıya ilerliyordu. Deli miydi bu çocuk?

"Minho!"

Seslenmem üzerine anında olduğu yerde durmuştu. Salon hemen hemen boşaldığı için sesim oldukça yankı yapmıştı. Arkamı dönüp bizi izleyen insanlarda göz gezdirince Chan ve Seungmin'in de bizi izlediğini görünce içimden bir küfür savurdum. Dikkatleri üzerime çekmekten nefret ediyordum. "Ne oldu?" Gözlerim hızla bana cevap veren çocuğa döndü. Şaşkınca suratını izliyordum. Bir şey demeyeceğimi anlayınca geldiğimiz kapıdan geri çıktı ve hızlı adımlarına devam etti. Tam bu sırada zil çaldığı için içeri geçen öğrenciler yüzünden onu takip etmem zorlanmıştı. Bildiği kadarı ile onun takımı kazanmak üzereydi neden bir anda parlamıştı. İlerlemeye çalışırken çarptığım birkaç kişiden özür dileyip merdivenlerden çıkmaya başlamıştım. Üçüncü kata çıktığında oradaki erkekler tuvaletine girdi. Aramızda mesafe olduğu için hızlı adımlarla girdiği yere girdim ben de. Tam o sırada içeriden sanırım son öğrenci çıkıyordu. Bu tuvalet genelde boş olurdu ve üstümüzü değiştirmek için gelirdik. Muhtemelen Minho buraya  için gelmişti.

"Minho, deli misin sen? Ne olduyor birden bire?"

Çantasından gömleğini ve pantolonunu çıkardığında çantası tekrardan yeri boylaydı. "Dersine git Hyunjin."

"Gitmeyeceğimi sen de ben de iyi biliyoruz."

"O zaman şu siktiğimin kapısını kilitle de giyineyim."

"Ama ben buradayım."

"Çok etkileniyorsan sen de git."

Gerçekten oldukça sinirliydi. Elleri siyah tişörtünün uçlarına tutundu. Gözlerimi devirdim ve kapıyı kilitleyip olduğum yerde kaldım. Arkam ona dönüktü. Muhtemelen şu anda üstü çıplaktı. Onu daha önce tişörtsüz görmüştüm ama bu geçen seneydi. O vücut yapmaya karar vermeden önceydi. "Çabuk olamaz mısın?" Diye söylendim. "Acelem yok." diye cevap verdi. Gerçekten bu halleri sinirimi bozuyordu. O görmede de göz devirdim. Arkamı dönüp boğazına yapışmama az kalmıştı.

Sonra kaskatı kesileceğim şeyi gerçekleştirdi. Nefesini ensemde hissediyordum. Kilitle oynayan elim olduğu yere tutundu. Nefes alamadığımı hissettim. "Ne yapmaya çalışıyorsun?" dedim.

"Bu soruyu benim sana sormam lazımdı aslında."

Göğsü sırtıma değdiğinde titrediğimi hissettim.

"Ne diyorsun Minho, hiçbir şey anlamıyorum."

Kapıya yaslanmış elimde elini hissedince gözlerim o tarafa kaydı. Eli elime yakışıyordu ama şu an bunu asla düşünemeyeceğim bir konumdaydık. "Yeji'yle konuşmanın sebebin öğrenebilir miyim?"

"Ne o, kıskandın mı Minho?" diyerek dalga geçtim. Şayet dalga geçmeseydim bayılırdım. Ellerimden destek alarak arkamı döndüm. Yüzü yüzüme oldukça yakındı. "Diyelim ki öyle, diyelim ki kıskandım. O zaman ne düşünürsün?" Nefesi yüzüme çarpıyordu. Minho anına dudaklarına yapışacağım kadar ona aşık olduğumu bilmiyordu. Sahte bir üzgünlükle dudaklarımı sarkıttım. "Kıskandığı kişi ben değil Yeji'dir diye düşünürüm." Sağ eli saçlarıma çıktı. Saçlarıma anlam veremediğim bir ilgisi vardı. "Yeji'nin pek umrumda olduğu söylenemez." Ellerim tutunmak amaçlı kollarına çıktı. Dokununca ne kadar geliştiklerini fark etmiştim. "O yüzden dün onunla kol kolaydın." Elleri saçlarımda dolaşırken iyice mayışmıştım. Soruma cevap vermedi.

"Ne kadar bencil bir adam olduğumu biliyorsun Hyunjin değil mi?"

"Bilmez miyim?"

"O zaman izin ver de bu bencil adam senden bir şey istesin."

Ona hayır diyemezdim. O güç henüz bende yoktu. "İste." diyebildim sadece. "Yeji'den uzak dur. Senden hoşlandığını ikimizde biliyoruz." Dudaklarımdan kısık bir kahkaha çıktı. "Bu yaklaşık bir yıl önceydi. Unutmuştur bile, şimdiler de favorisi sensin."

"Hala seni elde edememenin hırsı üzerinde."

"Beni ilgilendirmez." Gözleri ara sıra dudaklarıma indiğinden konuştuğumuz konuya odaklanmam çok zordu. "Bak Hyunjin," dedi oldukça sakin bir biçimde. "O kadar bencilim ki, benden başkasını sevme istiyorum."

"O zaman isteğin gerçekleşecek Minho, senden başka kimseyi sevemeyeceğim."

Yüzüme gelen birkaç tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Yüzü yüzümden uzaklaşmak üzereyken gömleğinin yakalarına tutundu ellerim. "Fakat hep sen mi bir şeyler isteyeceksin Minho?" Afalladığı için elini birkaç saniye koyacak yer bulamadığında kapıya yasladı ve beni kolları arasına sıkıştırmış oldu. Gözlerim gözlerinden inip dudaklarında oyalanınca gerilem bedenini düzensiz nefesinden anlayabiliyordum. Sağ eli yakasındaki ellerime ulaştığında ellerimi tuttu ve yakalarını bırakmamı istedi. "Hyunjin, emin ol yanlış bir şey yaşanmasını istemezsin."

"Yanlış olduğunu düşünseydim seni sevmezdim Minho." Yüzüne iyice yaklaşıp zaten yakın olan yüzlerimizi birbirine değecek kadar yaklaştırdım.

"Bir kere de ben bencilleşeyim istemez misin?" Diye sordum. Bu soruyu sorarken dudaklarımız saliselik birbirine çarpıyordu. "Yapma Hyunjin." dedi. Beni baştan uyardı ama ben akıllanmazdım. "Seni öpmek isterken bana yapma diyemezsin." dedim. Sonra tanrının benim için gönderilmiş en büyük sınavı olan o adamın dudaklarına bir buse kondurdum.

Şeytanın dudaklarını öperken Tanırıyı düşünmem oldukça ironikti.

Öyle bir şeytandı ki beni tüm günahlara tek bir hareketiyle ikna edebilecek kadar gücü vardı.

Uzaklaşmamı isteyen elleri ellerime sıkıca tutundu. Gülümsedim. Geri çekildim ve kapalı gözlerine baktım.

Cennet kılığına girmiş bir cehennemdi dudakları.

Tekrar bir öpücük kondurdum dudaklarına. Karşılık verene kadar da buna devam edeceğimi biliyordu. Minho inatçı biriydi ama ben konu o olunca tüm kötülükleri en harika şekilde taşıyordum.

Sonra iradesine yenik düştü ve ilk defa öptü beni. Tüm okul mutsuz bir şekilde ders görürken, herkesin düşmanı sandığım çocuğu ilk defa hissettim dudaklarımda.

Öpüşme konusunda beceriksiz sayılmazdım ama konu o olunca kendimi acemi hissettim. Öyle çok istedim ki onu dudaklarını dudaklarımın arasına aldım. Ellerimi sıkıca tutan sıcak eli daha  çok yükseltti beni. Ustaca üst dudağımı kavradığında gerçeklik algımı tamamen yitirdim. Bir santim uzaklaşıp sessizce konuştu. "Bundan çok pişman olacaksın." dedi. Gevşeyen elinden kurtulup omzuna çıktı ellerim. "Umurumda değil." dedim ve tekrardan öptüm dudaklarını. Öyle çok güzel hissetmiştim ki kendimi uçuyorum sanmıştım. Alt dudağına küçük bir ısırık bıraktığımda inledi.

İlk inleyenin o olması beni daha çok iyi hissettirdi.

Dudaklarımızdan çıkan ıslak ses kulağımı doldururken ince üst dudağı dudaklarım arasında yerini almıştı. Ellerimden inen elleri belimi kavradığında kasıklarının kasıklarıma değdiğini hissettim.  Bu sefer dudaklarımdan kaçan inleme benden gelince tutunma ihtiyacı hissettim ve daha çok asıldım omuzlarına.

Pişman olmayacaktım. Her şeye rağmen iyi ki öptüm diyecektim ama o yüzüme bakmayınca yine bin parçaya ayrılacaktım.

Ve bizi en sonunda ayıran şey birinin kapıya alacaklı gibi vurması olmuştu.

"Hyunjin, sen mi buradasın? Her yerde seni arıyorum." Anında benden uzaklaştı ve aramıza üç adımlık mesafe koydu. Sanırım o pişman olacaktı.

Kapıya sertçe bir kez daha vurulduğunda olduğum yerde sıçradım. Dışarıdan gelen Changbin'in sesi yüzünden  çöküp ağlamak istedim. Öpüşmemizi bölmüştü!

"Benim, tamam çıkıyorum." Deyince bir şeyler söylenmeye başladı ama onu duyacak kadar kafam yerinde değildi.

Minho yere attığı çantasını eğilip aldığında yüzüme bile bakmıyordu. Kolumdan tutup beni kenara çektiğinde yüzüme hala bakmıyordu ve bu kaşlarımın çatılmasına sebep oldu.

"Minho." diye seslendim. Kapının kilidini açarken tekrardan suratıma bakmadan cevapladı. "Sonra, Hyunjin." Kapıyı açtığında karşısına çıkan Changbin'i umursamadan hızlı hızlı ilerledi merdivenden. Derin bir nefes saldım.

Etrafımdaki herkes sorunluydu.

"Tanrım ne oldu, yine mi kavga ettiniz?" diye soran arkadaşıma dikkatimi veremezken ilerleyen çocuğa baktım. Harika biriydi.

"Hey, sana diyorum ne oluyor?" dedi.

"Sanırım, sanırım karnımda kelebekler şikişiyor."

|||

Sonunda öpüştürdüm mutlu musunuz 😠

Saka saka dedim ama opusturdum valla affedin.
cok yorulmustum aa.

Continue Reading

You'll Also Like

21.3K 1.7K 14
-Tamamlandı- "Koruman olabilir miyim?" "Yani... Olabilirsin. Ama hayranlarım epey can sıkıcı olabiliyor" ⚠Bu kitap +18 bir sahne içermektedir⚠ En iyi...
6.1K 4.1K 36
"Ahu ben seni seviyorum." dedin ve gözlerini kapadın.Kıkırdadım. "Ben de seni çok seviyorum Doruk." dediğimde ofladın.Yüzün öylesine garipti ki neden...
436K 35.8K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
1.5K 269 16
rakip olma işini azaltalım gençler. fazla da azaltmayalım işler başka yerlere kayıyor sonra 🌑