ÇOCUKLUĞUM | Lise

By buketsekmenn

5.5K 641 1.8K

Son dersin son dakikalarındaydık. Sıramın üstündeki defter ve kalemimi çantama koymak için çantamın fermuarın... More

⋅Giriş⋅
•1•
•2•
•3•
•4•
5. | Part 1
5. | Part 2
•6•
7 | Part 1
•8•
9 | Part 1
9. | Part 2
•10•
•11•
•12•
13 - Kesit
•13•
•14•
-15-
16. / Kesit
•16•
17

7 | Part 2

246 32 93
By buketsekmenn

''Delirdin mi sen?'' dedim Bulut beni bir yandan çekiştirirken. Bir an durdu ve gözlerimi içine anlamlı bir ifadeyle baktı. ''Yaptığım her şeyi telafi edeceğim.''

Söylediği şey beni istemsizce gülümsetirken, dediğini yaptım ve elini tutarak koridorda ilerledim. Sanki elimi tuttuğu yerde bir sürü çiçek açmıştı.  Gizem ve Semih'e bir açıklama yapmamız gerekiyordu.

''Dur Gizem'le konuşayım en azından,'' dedim elini bırakıp odaya geçerken.

''Nerdesin kızım sen?'' diye sordu Gizem. ''İki saattir filmi durdurdum gelmenizi bekliyorum.'' O kadar mutluydum ki, kalbim mutlulukla taşacaktı sanki.

''Ben bu gülümsemeyi biliyorum,'' dedi Gizem hem şaşkın hem de ima dolu bir sesle. Ben cevap vermeyince durumu anladı ve yüzündeki gülümsemesi daha da genişledi. ''Bulutla konuştuk. Detayları anlatırım gelince. Annemi idare edebilir misin? Çok geç kalmam zaten.''

Gizem, heyecanla bana sarıldı. O sırada Semih'in Bulut'la konuşma seslerini duymuştuk. ''Yaa canım Güneşim, sen çok mutlusun. Tamam, ben anneni idare ederim. Git hadi git.''

Ayağa kalkıp hızla çıkışa ilerliyordum ki, aklıma gelen şeyle aniden duraksadım. ''Emin misin bak, tedirgin olursan kalabilirim.''

''Saçmalama, git hadi git!'' diyerek beni resmen kovduğunda, gülümsedim ve hızlıca Bulut'un yanına doğru ilerledim.

''Abicim emin misin bak?'' diye soru soran Semih'in sesini duyduğumda olduğum yerde durdum. ''Kızı tehlikeye atmıyorsun değil mi?'' Kısa bir sessizlikten sonra, Bulut'un öfkelenip, dik dik baktığına emindim.

''Boş konuşma Semih, delirtme beni,'' dedi sigarasından bir fırt çekerek. ''Ben Güneş'i kendimden sakınıyorum. Kimsenin zarar vermesine izin vermem. Ona söz verdim, mücadele edeceğim, boyun eğmeyeceğim diye. Güneş'in benim için anlamını biliyorsun, o yüzden böyle konuşarak sinirlerimi hoplatma benim.''

''Tamam, tamam,'' dedi Semih geri çekilerek. ''Sakin ol şampiyon, bir şey demedim.''

''Gidebiliriz,'' diyerek içeri girdim. Bulut, beni görünce sigarasında bir fırt daha çekti ve sonra kültablasına bastırıp mekanik bir hareketle yerinden kalktı. ''Gidelim.'' Onların neyde bahsettiğini tam olarak kavrayamasam da Adil beyle ilgili bir sorun olduğuna emindim. Ama canını sıkmamak için bir sorun yokmuş gibi davranacaktım.

''İyi eğlenceler,'' diyen Semih'e ters ters bakan Bulut'u çekiştirdim ve arabaya bindiğimizde nereye olduğunu bilmediğim bir yere gitmeye başladık. Yol, gittikçe dağlık ve ağaçlarla dolmaya başladığında, yükseklikten dolayı hem şehrin gürültüsünden uzak hem de nefes kesici bir güzellik bizi karşılıyordu.

Bulut sayesinde hiç görmediğim yerleri görmek, yeni yerler keşfetmek bana çok farklı hissettiriyordu. ''Bulut,'' dedim gözlerimi yoldan alıp ona dönerek. Gözü bir yandan yoldaydı, yeni çıkmaya başlayan sakalları ona ayrı bir hava katmıştı. Başını bana çevirdiğinde gözleri daha da parlamıştı sanki.

''İyisin değil mi?'' diye sorduğumda sorum onu anlık olarak affalatsa da çaktırmamaya çalışarak soruma cevap verdi. ''İyiyim ben, kafana takma artık.''

Buna inanmayı çok istiyordum ama emindim ki babasıyla yaşayacağı olaylar artık daha çok alevlenecekti. Çünkü hem Ebru'yla nişanlanmayarak anlaşmaya uymamış hem de babasının itibarını ciddi anlamda zedelenmesine neden olmuştu.

''İyi değilsin, biliyorum.'' Gözümü tek bir noktaya sabitledim. ''Ama gerekirse bende savaşırım seninle.''

Yüzünde oluşan belli belirsiz gülümseme kalbimi yerinde hoplatırken, birden elimi tuttu ve tüm odağımı ona vermemi sağladı. ''Sen bu işe karışmayacaksın,'' dedi gözlerini yola sabitlerken. Fısıltı şeklinde söylese de duyabilmiştim. ''Seni çok üzdüm, bu bana yeterince ağırlık veriyor zaten.''

''Her ne yaptıysan iyiliğimi düşündüğün için yaptığını biliyorum,'' dedim bu sefer yüzüne bakmaya çekinirken. ''Beni o adamdan kurtardın, babanı bile ezip geçtin. Keşke böyle olmasanız...''

Ani bir fren yaparak sözümü yarıda kesti ve öne savrulmamdan son anda kurtularak önüme siper ettiği kollarına tutundum. El frenini sertçe çekti. ''O adamdan bir daha sakın bahsetme, babamı da sildim attım ben. Öyle bir babam yok benim. Konusunu bir daha açma Güneş.''

Başımı onaylar anlamda salladım ve bir şey demeden yola bakmaya devam ettim.

-

''İnanmıyorum, Bulut...'' dedim ışıl ışıl bir lunaparka geldiğimizde. Atlı karıncalar, dönme dolap, salıncaklar ve daha sayamadığım birçok şey... ''Ya burası çok güzel!''

Bu halime gülümseyerek baktığında sanki o benim ebeveynim ben ise onun çocuğu gibiydim. Bulut çok iyi bir baba, abi ve sevgili olabilirdi. O sevdiklerini sahiplenici, fazlasıyla korumacı, fedakar ve mutlu etmesini bilen biriydi.

'''Keşke sayısız atlı karınca biletim olsa,' demiştin profilinde okuduğum bir yazıda.'' Etrafta gezdirdiğim bakışlarım aniden duraksadı ve Bulut'un gözlerini buldu. Gözlerimin içinin bile güldüğünden emindim.

''İnanmıyorum ama sen bunu...'' Cümlemi tamamlayamadan Bulut'un elimden tutup beni yavaşça kucaklayarak, atlı karıncaya bindirmişti. Küçük bir kız çocuğu gibi hissediyordum. Tek derdi parka gitmek, arkadaşlarıyla oyunlar oynamak, hayaller kurmak gibi şeylerdi.

Lunaparkta geçirdiğimiz bir iki saati sonunda, onu sadece dönme dolap ve çarpışan arabalara zorla da olsa bindirebilmiştim. ''Hayatımda senin kadar inat birini görmedim ya,'' dedim bir yandan pamuk şekerimi yerken. ''İnsan şu atlı karıncaya nasıl binmek istemez.''

''Yavaş ye Güneş çiçeğim. Elinden almıyoruz,'' dediğinde güneş çiçeğim cümlesine takılmadan edememiştim. Güneş çiçeğim...Ömrümde bu kadar güzel iltifat duymamıştım ben. Ben ona donuk donuk bakarken, o kaşlarını kaldırmış bu halime bakarak içten bir gülümseme göndermişti bana.

Cebimdeki telefonumun titremesiyle kendime geldim ve pamuk şekerimi diğer elime alarak telefonumu açtım.

''Efendim anneciğim?'' dedim sanki her şeyden habersiz bir ses tonuyla.

''Güneş kızım,'' dedi annem telaşlı bir sesle. ''Nerede kaldın anneciğim, sen açmayınca Gizem'i aradım. Kuruma gittiğini söyledi o yüzden rahatsız etmedim ama, geç oldu gel artık.''

Gizem, gerçekten çok güzel bir yalan uydurmuştu. Anneme yalan söylemekten nefret ediyordum, ama şuan buna zorunda kalmıştım. ''Anneciğim yarım saate evdeyim,'' dedim şüphe çekmeyeceğine inandığım bir ses tonuyla. Ardından telefonu kapattığımda bana muzip bakışlar atan bir çift göz görmeyi beklemiyordum tabiki.

''Yalancı bir çiçek...'' dedi düşünceli bir ses tonuyla. Alt dudağını büzdü ve ellerini çenesine koyup, gökyüzüne bakarak düşünmeye başladı. ''Kaçmalı mıyım?''

Bakışlarımı yere indirdim. Baş parmağıyla çenemi kavradı ve başımı yukarı kaldırdı. ''Kaldır o başını. Dik dur, hayat senin kadar masum ve temizleri yemek için dört tarafı kuşatılmış çakallarla dolu.'' Ardından ekledi. ''Ben yanında varken, bunu düşünmene gerek yok. Ama sen yine de o başını eğme.''

Samimi bir şekilde gülümseyerek başımı aşağı yukarı salladım ve bu geçirdiğimiz güzel günün tadını çıkarmaya devam ettim.

Belki bir daha bu kadar mutlu olamayacaktım.

Başımıza neler geleceğini kestiremeden, diken üstünde yaşadığımız hayatlarımızda belki bir gün çiçek açar diye düşünerek geçirdim her saniyemi.

Bulut'a kızgın kalamıyordum, ama içimde bir yerler ona hala kırgındı. Küçük Güneş'in kalbi kırılmıştı ama Bulut bunu telafi etmek ister gibi o küçük Güneşi mutlu etmek için çabalıyordu.

Çok güzel bir gün geçirmiştik ve nihayet evin önüne geldiğimizde, kaç saat geçtiğinden haberim bile yoktu.

Doğru sandığım, ezberlediğim bütün gerçekleri, onu tanıdıktan sonra unutmuştum. Bulut, benim ezberimi bozmuştu. ''Teşekkür ederim,'' dedim sessizliği bozarak. ''Hayatımda geçirdiğim en güzel günlerden birisiydi.''

Yüzünde samimi bir gülümseme belirdiğinde, beni kendine doğru çekip saçıma derin bir öpücük kondurdu. Olduğum yerde kalakaldığımda, elimi ayağımı koyacak yer aradım. ''Bütün bu yaşananlardan sonra, bu yaptığım az bile.''

Yüzümdeki gülümseme anında soldu. Biliyorum bu konuyu konuşmak istemiyordu, ama ikimizin de bu durumdan kaçmaması gerekiyordu. Çünkü bazen kaçmak, gerçekleri halı altına süpürmek, acı gerçekleri yok etmiyor ve sadece acı veriyordu.

Bazı gerçekler vardı ki yüzleşmesi, çok zordu. Zihnime istila eden düşünceler, beynimde yoğun bir gürültü yarattı, bu da sözlerimi dizginlememe engel olmuştu. ''Babanla savaşman onu kaybetmene neden olacak. Dediğini yapmadığın için sana düşman olacak. Aranıza benim yüzümden uçurumlar girecek.''

Yola baktığı gözlerini koyu bir kararlılıkla bana çevirdi ve sanki içinde kırılmadık tabak çanak bırakmamış gibi gözlerimin içine dik dik baktı.

"Senin yüzünden değil uçurumlar, dağlar denizler girse umrumda değil. Babam hayatı boyunca beni yok saydı. O nişan gecesi ben tamamen sildim onu. Öyle biri yok artık benim için." Gözlerindeki ifadenin kısa bir an sarsıldığını görsem de, hemen düzeldi ve dik dik bakmaya devam etti.

"Güneş," Adımı duyduğumda başımı yolda duran, elleri belinde anneme çevirdim. Adeta far görmüş tavşan gibi bakakaldım.

Şimdi ne yapacaktım?

Bölüm sonu..

Çok beklettim, farkındayım. Ama üniversite için hazırlıklarımı tamamlıyordum. Yurt ihtiyaçları falan, anlayışınız için teşekkür ederim.

Sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşçakalın 💛✨

Continue Reading

You'll Also Like

357K 1.6K 49
seks hayatın bir parçası...
815K 34.4K 50
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
59.5K 820 9
'Işık, ışığım canını yakmak istemiyorum bugünün güzel geçmesini sağla ve bana geleceğin yolları kısaltmaya çalış bebeğim akşam sizdeyim bana söylemek...
2.3M 37.4K 55
- Ahh...abim gelicek yapamayız.. Üstümdekileri delice yırtarak çıkardı. - Abini boş ver gece. Bugün gelmeyecek güzelim Erkekliğini boxer'ından çıkar...