ÇOCUKLUĞUM | Lise

By buketsekmenn

5.4K 641 1.8K

Son dersin son dakikalarındaydık. Sıramın üstündeki defter ve kalemimi çantama koymak için çantamın fermuarın... More

⋅Giriş⋅
•1•
•2•
•3•
•4•
5. | Part 1
5. | Part 2
•6•
7 | Part 2
•8•
9 | Part 1
9. | Part 2
•10•
•11•
•12•
13 - Kesit
•13•
•14•
-15-
16. / Kesit
•16•
17

7 | Part 1

254 33 113
By buketsekmenn

08.09.2022

Anıl Emre Daldal - M.


''Bulut?'' Karşımdaki onu görmeyi hiç beklemiyordum ve karşısında öylece kalakalmıştım. Onun yüzündeki ifadeye belli belirsiz bir gülümseme yerleşirken, ben dehşete düşmüş gibi ona bakmaya devam ediyordum.

''Bulut?'' dedi şaşkın bir sesle mutfağın kapısından bakan Gizem. ''Hoş geldin, de geleceğinden haberimiz yoktu.'' Gizem, bakışlarını bana çevirdiğinde Semih, ortamdaki gerginliği yok etmek adına söze girdi.

Ben, aniden içeri doğru gidip, eşyalarımı toplamaya başladığımda, Semih ve Gizem kolumdan tutup beni durdurmak istediler. ''Semih, keşke bilgim olsaydı. Gerek var mıydı ki buna? Bırakın lütfen, gitmek istiyorum.''

Semih, gözlerinde çözemediğim bir ifadeyle bana baktı ve içeriye gelmemi rica etti. Onu kırmamak adına teklifini kabul ettim ve elime aldığım çantamı hışımla koltuğa atıp, Semih'i takip ettim. Semih, arkasındaki kapıyı yavaşça kapatırken, kollarımı birbirine bağladım.

Otokontrolümü sağlamak zorundaydım. Ne olursa olsun, kim ne derse desin, sağ duyumu kaybetmemeli, sakin kalmalıydım. Çünkü biz, öfkelenince, gözü bir şey görmeyen, önüne gelene zarar veren, sevdiğini söyleyip, yapmadığını bırakmayan insanlardan çektiğimiz kadar kimseden çekmemiştik.

''Evet Semih, seni dinliyorum,'' dedim sesimi sakin tutmaya çalışarak.

Anlayışla gözlerime baktı. ''Bak Güneş, biz kaç aydır tanışıyoruz seninle. Nasıl bir adam olduğumu az çok sezmişsindir diye düşünüyorum. Bana güvenmesen, Gizem'le olmama karşı çıkardın. Yanılıyor muyum?'' diye sorduğunda, derin bir nefes verdim ve onu başımla onayladım.

''Aynı yaşta olsak da ben seni küçük kız kardeşim gibi görüyorum, evet çok olaylar yaşandı. Canın çok yandı. Hayatında görmediği şeyler yaşadın, çok incindin. Ama ben Bulut'u da biliyorum. Sen zarar görme diye uzaklaştı senden, ama uzak kalamıyor daha fazla. O adamlara yenik düşmek yerine mücadele etmeye karar verdi.'' Dediği şeyleri sindirmeye çalışırken, bir yandan öfkem azalıyor yerini derin bir sakinliğe bırakıyordu.

''Teşekkür ederim,'' dedim ona içtenlikle gülümserken. ''Ben de seni bir abi olarak görüyorum ve tabiki sana güvenmesem, Gizemden uzak tutmak için elimden geleni yapardım. ''Ama onunla aynı ortamda olmak istemiyorum. O, kendisinden uzaklaştırmak için nişanlanacaktı. Hatırlamıyor musun? Ben bunları tek başıma mı yaşadım?''

Delirecektim, neden anlaşılamıyordum ki ben? ''Bulut, her şeyi senin iyiliğin için yaptı,'' dedi Semih sakin bir sesle. ''En azından bugünlük bu olanları yok saysan, olur mu? Gizem'in de huzursuz olmasını istemiyorum. Sen gidersen şimdi, bizim de keyfimiz kalmaz.''

Sıkıntıyla derin bir nefes verdim. ''Peki, tamam.''

İçeri geçtiğimizde Gizem ve Bulut'un sohbet ettiklerini gördüğümde, onun yüzüne bile bakmadan yerime oturdum. ''Ee?'' dedi Gizem Semih'e gözlerini dikerek. ''Hani film izleyecektik?''

''İzleyelim güz..Yanii Gizem,'' dedi Semih hemen cümlesini toplayarak. Bulut'a döndü. ''Ne izleyelim Bulut?''

Bulut, burun kıvırarak Semih'e baktı. ''Saçma sapan bir romantik film olmasın da,'' dedi arkasına doğru yaslanırken. ''Ben uyarım, kızlar seçsin.''

Semih, odaya mısırlarla ve içeceklerle dolu bir tepsiyle girdiğinde hızlıca yanına gittim ve yükünün birazını alıp, masaya koydum. Gizem, de o sırada film seçiyordu. Bende gözümün ucuyla ekrana baktım. Ekranda gördüğüm filmin kapağı dikkatimi çekmişti. ''365 gün nasıl bir film?'' diye sorduğumda odanın içinde bir ölüm sessizliği oluşmuştu.

''Kız bir soru sordu Semih,'' dedi Gizem şüpheyle Semih'e bakarak. ''Ne filmi o?''

Bulut ve Semih birbirlerine anlamını çözemediğimiz bakışlar atarken, yerimde dikleştim. ''Romantik bir film, Gizemcim.''

Bulut'un, çok da masum olmayan bir gülümseme yayılmıştı yüzüne. ''Bana uyar, izleyebiliriz.'' Ardından, o gülümseme kısa bir kahkahayla devam etti. Gülüşü, kalbimin ortasında bir istila başlatmıştı sanki. O kadar hızlı atıyordu ki, elimi kalbime götürmek zorunda kaldım. Sanki kontrol altına alabilecekmişim gibi.

''Oğlum saçmalama,'' dedi Semih uyarı dolu bakışlar atarken. ''Ben de merak ettim şimdi,'' diye devam etti Gizem, bir yandan içecekleri doldururken. Bu filmin içeriğinin hiç masum şeyler barındırmadığını, yeni anladığım için gözlerim yavaş yavaş irileşti ve hızlıca konunun kapanması için salak salak gülerek, Gizem'in elinde kumandayı aldım.

''Bence başka bir filme bakalım ya, dimi?'' Gözlerimi kısarak güldüm. ''Hatta ben hemen bakıyorum şimdi.'' Sanki, biraz önceki öfkem bir kara delik yutmuş, yerini utançla doldurmuştu. Ben neden kızgın kalamıyordum ki?

Binlerce kez karar değiştirdikten sonra, sonunda Su ve Ateş diye bir filmde karar kıldığımızda oyuncuları da, konusu da çok hoşumuza gitmişti. Ben Bulut'tan gözlerimi kaçırırken, onun gözleri ara ara bana dönüp duruyordu.

''Bilmezdim, bu derdin, seni yolundan, beni solumdan edeceğini,'' dedi Bulut sessizliği bozup, filmdeki adamın söyleyeceklerini önceden söyleyerek. Bulut, tüm dikkatiyle ekrana bakmaya devam ederken, benim gözlerim onu buldu.

''Sen bu filmi izledin mi? Hani romantik film sevmiyordun sen?'' diye sordu Semih dalga geçer bir tonda.

''İzlettiren birisi çıktı karşıma,'' dedi umursamaz bir tavırla hiç çekinmeden. Semih, imalı bir sesle, ''Oo,'' derken ona öylece bakakaldım. Gizem, ise hiçbir yorum yapmadan, filmi izlemeye devam etti. Semih, ona hala ilk günkü gibi bakıyordu.

Lavaboya gitme gereksinimi duyarak ayağa kalktığımda, Bulut'un sert bakışlarıyla karşılaşmam bir olmuştu. Hızlıca gidip gelecektim. Filmin devamını çok merak ediyordum. ''Güneş.'' Bu ses, yerimde durmamı sağladığında arkama dönmeden sadece duruyordum. Ona karşılık vermediğimde, konuşmaya devam etti.

Sesi pürüzsüz, olabildiğince katıydı. ''Benimle konuşmak istemediğini biliyorum.'' Ona doğru döndüm ve tırnaklarımı avucuma geçirerek kendimi sıktım. Daha fazla ağlamayacaktım onun karşısında. Yanii, umarım diye geçirdim içimden. ''Ama ben anlatacağım.''

''Senden uzak durmamı istedin,'' dedim sözünü keserek. ''Bende onu yapıyorum Bulut.''

Sabır dilenircesine gözlerini kapatıp açtı. ''Ama ben duramıyorum. Durmayacağım da artık. Sikerim, onların tehditlerini. Hiçbirine boyun eğmeyeceğim.'' Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken, ne hissedeceğimi bilememenin verdiği hisle, tırnaklarımı avucumdan çektim ve onları serbest bıraktım. Ben bir şey diyemeden devam etti.

Sanki dilim tutulmuştu. Yanıma daha çok yaklaştığında elimi avucunun içine aldı ve yüzüme yaklaştı. Nefesini duyabiliyordum. ''Senden uzak olduğumda nefes alamıyorum. Boğulacak gibi oluyorum, Güneş. Sana bir şey olmasın diye gittim ben senden. Seni gözümden sakındım. Ama nişan günü olanlar, bu başına gelenler... Hepsi işte. Herkesin üzerine çizgi çektim. Savaşıp, onlara boyunun ölçüsünü, Bulut Keskinci'yle uğraşmak ne demekmiş göstereceğim.''

Elimi tutan ellerini sıktım. Yüzünü avucumun içine aldım. ''Sen kimseye bir kötülük yapamayacak kadar, temiz kalplisin. Ne kadar aksini düşündürmeye çalışsan da.''

Yüzünde olan ellerimi utançla indirmeye çalıştığımda tuttu ve dudaklarına götürdü ardından çok narin bir öpücük bırakarak tekrar avucunun içine aldı. Kalbim o kadar hızlı atmaya başlamıştı ki, taşikardi bile geçiriyor olabilirdim.

''Sen benim güneş çiçeğimsin,'' derken sesi oldukça ciddiydi. Bu adam, her işini böyle ciddi yapmak zorunda mıydı? Cemal Süreyya dizesinden bile bir şiir okusa, böyle anayasanın maddesini okur gibi ciddi olacağından hiç şüphem yoktu. ''Hem Güneş gibi içimi ısıtıyorsun, hem de benim bu taş kalbimin ortasında çiçekler açtırıyorsun.''

Biraz önce bu adama olan kızgınlığım biraz daha eriyip yok olurken, utançla başımı öne eğdim. ''Teşekkür ederim,'' diyebildim sadece.

''Öhöm, öhöm...'' diye bir öksürme sesi duyduğumuzda, ikimizde aynı yöne baktık. Ben hızlıca geri çekilirken, Bulut, hiç utanmışa benzemiyordu. Elini elimden çektiğimde, bana ters ters bakmıştı. ''E alev almış buralar.''

''Semih,'' diye uyardı Bulut. ''Ben tam evinin ortasında bir alev aldıracağım göreceksin.'' Semih, pis pis sırıtmaya devam ederken, ağzına görünmez bir fermuar çekti ve içeri geçti.

''Bende içeri geçeyim artık,'' derken adımlarımı atmama izin vermeden bileğimden tutup, beni kendisine döndürüp gözlerine kilitlenmemi sağladı. ''Geçme.''

Gülümsememek için yanaklarımı dişledim. ''Gizem de şüphelenmesin şimdi.''

Önüme gele saçlarımı yavaşça arkaya aldı ve elini tersiyle yavaşça yanağımı okşadı. ''Gidelim.''

-

Merhabalaar, iki part olarak yayınlamaya karar verdim.

Umarım beğenirsiniz. 🥰

Continue Reading