KODLARIN YAZGISI (tamamlandı)

By edyaminn

3.1K 193 271

"Gel gel korkma." "Yazgı yumuşak davran baksana şuna çok tatlı bir okuyucu o." "Buraya girerken benim gerçek... More

1. BÖLÜM: Yapamam.
2. BÖLÜM: Günaydın Sevgilim.
3. BÖLÜM: Fular.
4. BÖLÜM: Shining star.
5. BÖLÜM: Ceviz.
6. BÖLÜM: Airsoft.
7. BÖLÜM: Hain.
8. BÖLÜM: Öyle.
9. BÖLÜM: Şövale.
10. BÖLÜM: Destiny.
11. BÖLÜM: Kolye.
12. BÖLÜM: Toka.
13. BÖLÜM: Bencilsin.
14. BÖLÜM: Bebeğim.
15. BÖLÜM: Çalıntı Proje.
16. BÖLÜM: Kontrol Edemiyorum.
17. BÖLÜM: Aşk olsun.
18. BÖLÜM: Yaz geldi.
19. BÖLÜM: Yazgı.
20. BÖLÜM: Yazgı Benim.
21. BÖLÜM: Ben Destinyim.
22. BÖLÜM: Saldırırmış.
23. BÖLÜM: Yaşamayı Haketmiyor.
24. BÖLÜM: Fotoğraf Albümü.
25. BÖLÜM: Mutlu Değiliz.
27. BÖLÜM: Golf.
28. BÖLÜM: Des.
29. BÖLÜM: Değer Be...
30. BÖLÜM: Hangi Bulutlar?
31. BÖLÜM: Aferin Asker.
32. BÖLÜM: Seçtiği Fotoğraf.
33. BÖLÜM: Anne.
34. BÖLÜM: Dayanamıyorum.
35. BÖLÜM: FİNAL.

26. BÖLÜM: Felsfe.

35 3 17
By edyaminn

"Bitirelim artık." dedi Reha'ya döndü. "Rahat olsun herkes." dedi.

Gerçekten bana hiç aşık olmamış gibi.

Neydi o zaman o kadar hissettiğim?

"Bitirelim." dedim.

"Karşılığında şirketi istiyorum."

Derin nefes aldım.

"Dalga mı geçiyorsun?"

"Ciddiyim."

"Mahkemede konuşalım. O zaman. Gidebilirsin." dedim. Gidene kadar kapının önünde bekledim.

"Şaka gibi şirketi vereceğini mi düşünüyor gerçekten?" dedi Yaman.

"Yazgı." dedi Reha.

"Yaman nikahı yapalım. Bu kadar beklemize gerek yoktu."

"Ne nikahı?" diye sordu Sungur abi.

"Yaman ve Lina evleniyor."

"Hayırlı olsun kardeşim." dedi Sungur abi Yaman'a sarıldı.

"Sağol kardeşim senin de bu güzel anılarına şahit olalım artık."

"İnşallah." dedi.

"Ben eve gidiyorum."dedim çıktım odadan.

Kalmak istemediğim yere geldim yine. Kerem'le dolu yere.

En azından yalnız kalıp kafa dinleyebilirim.

Buraya sırf kendime acı çektirmeye geliyorum gibi.

Öyle evet.

Sende pek akıl yok. Aşık olduktan sonda baya azaladı.

Uyumam gerekiyor yorgunum biraz izin ver.

Tamam.
...

Şahtık şahbaz olduk.

Bu gün röportaj var.

Makyaj koleksiyonu ile ilgili. Çekimler afişler hazır reklam için buradayız. Aslında benimle ilgili sorular soracaklar. Magazin işte.

Ben odadayım bu gün burada ağırlayacağım kocaman bir ekip var.

"Ülkü her şey hazır mı?"

"Evet her şeyi hazırladık. Başka istediğiniz bir şey var mı?"

"Yok iyiyim şu anlık."

"O zaman makyaja geçelim. Çok şıksınız bu gün ayrıca."

"Teşekkür ederim Ülkü." dedim. Ceketli bir elbise giydim bu gün diğer günlerden farklı olarak.

Kapı çaldı.

Yaz.

"Bu gün benim ablam için çok özel bir gün."

"Proje nasıl gidiyor?"

"Bomba gibi gümbür gümbür geliyoruz."

"Güzel."

"Senin için nasıl gidiyor bu sosyete?" diye sordu. Bakışlarım sertleşmiş kaşlarımı çattım.

"Yaz!"

"Çok güzel olmuşsun bu arada. Makyajdan sonra Destiny mi oluyorsun?"

"Evet dönüşüyorum."

"Tam hayal ettiğim gibi biliyor musun Destiny?"

"Nasıl?"

"Güçlü, sert, kararlı, kendine güvenen yani sensin. Sen nasıl gelmedin aklıma? Geldin ama işte o kadar iyi sakladın ki en ufak bir ip ucu bile bulamadım. Senin olduğundan şüpheleniyorum ama işte elimde kanıt yoktu."

"O yüzden Destiny çünkü. Yaz işine dön."

"Yeni asistanın mı?"

"Evet. Ülkü bu da kuzenim Yaz. Tam bir baş belası gıcık kuzen."

"Niye öyle diyorsun? Bu arada Ülkü hayatının hatasını yapmışsın Yazgı'yı seçerek."

"Yazgı hanım ile çalışması çok daha kolay. Önceki işime göre."

"Bu kolaylığı hiç bana göstermedi biliyor musun? Üzerime çok iş yükledi hep. Burada çalışan en genç kişiler biz miyiz?"

"Evet hem okula giden hem çalışan sizlersiniz." dedim.

"Vay be. Yaşıtım. İyi arkadaş oluruz seninle."

"Oluruz. Bu arada Yazgı hanımın makyajınıza başlamamız gerekiyor yapılması gerekiyor. Ne kadar çabuk başlarsak o kadar iyi gelmelerine az kaldı."

"Tamam başlayalım."

"Beni kovuyorsun yani Ülkü?"

"Estağfurullah Yaz hanım onu kastetmedim."

"Yaz yeterli biz patron değilim sonuçta ben de stajyerim." dedi Ülkü gülümsedi.

"Makyöz nerede kaldı?"diye sordum.

"Geliyor Yazgı hanım. Birazdan burada olur."

"Ben burada kalsam." dedi Yaz.

"Yaz'ın bu gün iş planında ne var Ülkü?"

"Proje ile ilgili Sima hanımla çalışma yapması gerekiyormuş. Ve Yaz hanım proje hakkında sunum yapması gerekiyormuş. Projeye en hakim olan oymuş."

"Hanım demene gerek yok."

"Not alırken öyle not almışım özür dilerim."

"Özürede gerek yok."

"Yaz duymadın mı?"

"Sıkıcı ya. Burası eğlenceli. Hep eğlenceden kovuyorsun beni."

"Git işine bak."

"Gidiyorum. Kolay gelsin Ülkü sana."

"Teşekkür ederim sana da." dedi çıktı.

Makyajım tamamladı.

Reha geldi.

"Çok güzelsiniz Yazgı hanım bu gün." dedi.

"Nasıl gidiyor işler?"

"Gayet güzel bir sıkıntı yok."

"Güzel. Ne zaman gidiyoruz fabrikaya?"

"Henüz haber vermediler."

"Diğer projelerle ilgili sıkıntıları hallettik değil mi?"

"Yok bir sıkıntı yok."

"Yönetim kurulu toplantısı var."

Etrafı düzenleyen Ülkü'ye döndüm.

"Ülkü Yönetim kurulu toplantısı ne zaman?"

"Bakmam gerekiyor." dedi telefonundan baktı.

"Haftaya pazartesi."

"Niye toplanıyorlar biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum. Umurumda değil hiç bir şey yapamazlar."

Boşanma işini duymaya başlamışlar. Bir de keremle ayrı yaşıyor olmamız falan boşanacağımızı düşündürüyor.

"Aksi bir karar çıkarsa."

Güldüm.

"Yapamazlar. Elimde bu güç ve son proje. Hiç bir şey yapamazlar. Ve bu son reklam işleri. Bunlar şaka değil."

"Ben muhabirleri karşılamak için gidiyorum Yazgı hanım."

"Git tabi."

"Teşekkür." dedi kapıyı açtı. Kerem.

"Girebilir miyim?" diye sordu. Ülkü'ye baktı. Ülkü çıktı.

İçeri girdi. Elindeki dosyayı masaya bıraktı.

"Yeni iş. Senin onayını bekliyor."

"Yoğunum işim bittikten sonra bakarım."

"Acil hemen bakman gerekiyor."

Dosyayı açtım.

"Kim kim olacak?"

"Ben Ekin, Sima, Reha ve sen."

"Uygun kişiler. Olur." dedim imzaladım verdim dosyayı.

Dosyayı aldı Reha'ya kısa bir bakış attı çıktı odadan.

"Kadroyu gördün mü? Bile bile yapıyor." dedi Reha.

"Boş ver onu. Sen işine dön muhabirler gelir birazdan."

"Tamam görüşürüz. İyi şanslar sana."

"Görüşürüz. Teşekkür." dedim çıktı.

İki kameraman bir sunucu geldi.

Başladık. Bu arada Derya hanım da yanımda oturuyor bana eşlik edecek.

"Merhaba öncelikle bizi burada misafir ettiğiniz için teşekkür ederiz."

"Rica ederim her zaman gelebilirsiniz."

"Böyle mükemmel işleri bol bol göreceğiz sizden ve buraya sık sık uğrayacağız gibi duruyor."

"Estağfurullah."dedim gülümsedim.

"İlk sorum ile başlıyorum o zaman."

"Tabi başlayalım."

"Derya hanım ile aranız nasıl?"

"Gerçekten annem gibi. Onu çok seviyorum. Çok iyi anlaşıyoruz."

"Bu işe sizi o mu ikna etti?"

"Bana süpriz yaptılar benim böyle bir şeyden haberim yoktu. Bana da büyük bir hediye oldu bu iş diyebilirim."

"Evliliğiniz nasıl gidiyor Yazgı hanım?" dedi Derya hanım baktım.

"Özel hayatım ile ilgili soruları yanıtlamıyorum."

"Özür dilerim. Destiny olduğunuzu duyurduktan sonra ne değişti sizin için?"

"Yazgı o biraz daha geriye düştü. Çünkü Destiny daha dominant daha güçlü daha hırslı bir kadın. Yazgı'dan eser kalmadı diyebiliriz."

"Bu değişim hoşunuza gitti mi peki?"

"Bilmiyorum. Yani daha iyi hissediyorum ama Yazgı olmak da güzeldi."

"Siz hala 'Yazgı' değil misiniz? Kendinizden başka bir insanmış gibi bahsediyorsunuz."

"Değilim. Yazgı'dan eser kalmadı dediğim gibi. Gerçekten ondan eser kalmadı."

"Acaba iki kişilik arasında gidip geliyor musunuz?"

"Hayır baskın olan güçsüzü yendi gibi bir olay oldu. Yazgı şirketin başına geçmezdi o kaos ortamını kalabalığı sevmez yalnız yaşar sadece bir arkadaşı vardır aile kavramı ona uzaktır. Ama Destiny o en tepede olmak istiyor her şeyi kontrol etmek her şeye hakim olmak. Çünkü o Destiny. Kişilik karmaşası bir savaş yaşadığımı düşünebilirsiniz ama öyle bir şey yok. Ben Yazgı kimliğinin arkasına saklandım. Destiny ve Yazgı'nın bu kadar farklı olmasının sebebi de Destiny'yi daha iyi saklamak. Ben ise ikisini birleştirdim şu an muhteşem bir uyum içerisinde başarıya koşuyorlar."

"Bu hikaye çok tuhaf değil mi sizce de?"

"Değil bu zaten hikaye de değil bu benim. Kalbim ve beynim arasında gidiyorum diye bir kavram var biliyorsunuz ki. Benim kalbim Yazgı beynim Destiny. O yüzden ikisini kontrol etmesi zor değil aynı vücut içerisinde sonuç olarak."

"Destiny ve Yazgı'nın uyumu. Sizin için zor oluyor olmalı."

"Belki bazen."

"O zaman Destiny için çıkan makyaj ürünlerine dönelim isterseniz."

"Olur."

"Ürünleri deneyimleyebildiz mi?"

"Evet çok hoşuma gitti açıkçası. Çok fazla makyaj yapan bir insan değilim ama bu ürünler çok kullanışlı. Bana göre bir iş kadınının ihtiyacı olan her şeye sahip. Renklerini çok sevdim. Çok doğal çok hoş tonlar. Tasarımları da bence çok iyi tasarımcımız ile tanıştım. Gerçekten önceki tasarımlarını da incelemenizi öneririm çok özel ve güzel tasarımları var."

"Bu projede olmak çok hoşunuza gitmiş gibi duruyor."

"Başta çekindim ve kabul etmedim açıkçası. Ama daha sonra yani Derya hanım beni ikna etti umarım onun yüzünü kara çıkarmam."

"Anneniz bu durumu kıskanmıyor mu? Derya hanımı çok seviyorsunuz belli ki?"

"Annem hayatta olsa kıskanmazdı. Derya hanım gerçekten çok tatlı bir insan annemle tanışmasını çok isterdim."

"Özür dilerim sizi üzmek istememiştim."

"Sorun değil."

"Bizi burada ağırladığınız için çok teşekkür ederiz. En kısa zamanda sizi tekrar böyle bir projede görmek için can atıyoruz."

"Ben teşekkür ederim geldiğiniz için. Tekrar görüşelim."

"Görüşelim. Bizi izlediğiniz için teşekkür ederiz."

"Teşekkür ederiz." dedim kapandı kamera.

"Çok iyiydi Yazgı."

"Teşekkür ederim."

"Çok teşekkür ederiz Yazgı hanım."

"Ben teşekkür ederim. Bir yemek yiyelim." dedim.

"Çok teşekkür ederim ama bir yere yetişmemiz gerekiyor."

"Bir dahaki sefere o zaman."

"Olur o zaman." dedi gülümsedi.

"Ülkü sen yardımcı ol."

"Peki Yazgı hanım." dedi biz derya hanım ile alt kata indik. Derya hanımın odasına geçtik.

"Rahat geçti mi senin için?"

"İyiydi."

"Keremle boşanma hakkında konuştunuz mu?"

"Konuştuk. Anlaşmalı olarak boşanmamız zor gibi görünüyor süreç uzayacak gibi."

"Yazgı iyi olcak her şey merak etme."

"Teşekkür ederim desteğiniz için."

"Önemli değil kızım."

"Ben bu nikah işini bir an önce halledelim diyorum siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?"

"Bu Lina'nın kararı eğer o isterse hemen yapabiliriz."

"Onunla konuşabilir misiniz?"

"Sen niye konuşmak istemiyorsun?"

"Kerem yüzünden biraz suçlu hissediyorum. Onun yüzünden aceleye getirmeye çalıştığımı düşünmesini istemiyorum."

"Anlıyorum. Ama Lina böyle düşünmez merak etme."

"Biliyorum evet."

"Merak etme. Senin üzülmemen için çabalıyoruz hepimiz."

"Teşekkür ederim. Benim gitmem gerekiyor. Bir toplantım var."

"Tabi gidebilirsin. Bu arada fotoğrafları beğendin mi?"

"Evet çok güzel olmuş."

Vazgeçecektim bu işten ama niye vazgeçeyim? Bu işte olmak büyük bir gurur. Kedime ait makyaj koleksiyonu kim istemez ki?"
...

Eve geldim. Bu gün yine diğer günlerden daha berbattı.

Sima'nın yanına gittim oturdum başımı omzuna yasladım.

"Benim arkadaşım olduğun için pişmanlık değil mi?"

"Ne saçmalıyorsun yine?"

Sima'ya sarıldım ağlamaya başladım.

"Ne oldu?"

"Nefret ediyorum."

"Neyden?"

"Kendimden."

"Niye ne oldu?"

"Ekin'i affetsen olmaz mı? Siz bari mutlu olun."

"Sen iyi misin gece gece ne oldu sana?"

"Yoruldum artık. Çok seviyorum ama gidemem ona. O beni sevmiyor biliyorum."

"Biz ne alaka?"

"Sen de çok seviyorsun Ekin de. Siz niye benim gibi acı çekiyorsunuz? İstemiyorum Sima bu acıyı çekmeni istemiyorum."

"Sus gerçekten beni de ağlayacaksın." dedi ağlamaya başladı. Sarıldım.

"Barışın lütfen."

"Sessiz ol."

"Çok özür dilerim."

"Saçmalama sus." dedi gözyaşlarını sildi. Benim gözyaşlarımı da sildi.

"Yok ağlamak falan tamam mı artık?"

"Tamam." dedim ağlamaklı sesimle.

"Yarın düğün var pozitif oluyoruz tamam mı?"

"Tamam."

"Şimdi gir uyu bir daha da ağlama zırlama görmek istemiyorum."

"Tamam." dedim odama çıktım.

Kapıyı kapattım.

Yere oturdum.

Elimle ağzımı iyice kapattım. Bağıra bağıra ağlamak istiyorum ama.

Sesimi duymasını istemiyorum.

Bağıra bağıra ağlamaya başladım.

Ben niye? Kerem. Ben ona nasıl aşık oldum? Derin nefes aldım.

Ben onu severken ona aşıkken onun bana.

Ben bunları hakkediyor muyum? Ben onu her gördüğünde acı çekiyorum. Dokunacak kadar yakınım ama o çok uzak.

Beni hiç mi sevmedi? Benim bu zamana kadar hissettiğim.

Ben artık burada yaşamak istemiyorum. Her gün onu görmek bana çok zarar veriyor.

İstemiyorum.
...

Bu gün nikah var. Abim ve Lina evleniyor. Ve neredeyiz? Büyük evde dev gibi bir malikane. Artık burada yaşıyorum ayrıca.

Lina çok mutlu. Onu mutlu görmek beni daha da mutlu ediyor.

Derya hanım yanıma geldi.

"Çok teşekkür ederim." dedi.

"Asıl ben teşekkür ederim."

"Lina'yı böyle görmek bunun hayalini bile kuramadım uzun bir süre."

"Dayım geliyor mu?" diye geldi Alaz.

"Dayın onun buraya gelmeye yüzü var mı?" dedi Derya hanım.

"İşleri var." dedim araya girip.

"Ben onunla konuşmak istiyorum."

"Telefonu çekmiyor."

"Nasıl? Yoksa başına bir şey mi geldi?"

"Ne alakası var Alaz?"

"Ara görmek istiyorum."

"Bekle burada geliyorum."

Telefonu alıp odaya geçtim kapıyı kapattım. Kerem'i aradım.

"Diniliyorum." diye açtı telefonu.

"Kerem. Alaz eve gelmeni istiyor ama Lina biliyorsun. Alaz'la konuşulup bunun olmayacağını söyler misin?"

"Karşılığında ne alacağım?"

"Ne istiyorsun?"

"Bilmem düşünmem lazım bir süre."

"İnsan der ki Lina benim yüzümden kötü hissediyor. Ona anlayış göstermeliyim mutlu olması için elimden geleni yapmalıyım. Ama sen sadece kendini düşünüyorsun. Gel malikhanedeyiz. Bekliyorum Lina'nın mutluğunu görüp utanırsın belki."

Sen sen aptal mısın? Ne yapıyorsun?

Ben ne yaptım?

Koşarak yukarı çıktım. Balkona çıktım.

"Kerem geliyor?"

"Ne?"

"Alaz yüzünden. Lina onu nasıl sakinleştireceğiz?"

"Yazgı sen ne yaptın?" dedi Abim.

"Abi."

"Ben Lina ile konuşmayı denerim." dedi  Sima.

"Konuşmayalım. Ben Kerem'i bir şekilde oylamaya çalışırım. Siz belli etmeyin."

"Kerem'i nasıl oyalayacaksın?" dedi Pera.

"Yazgı o manyak zaten çok tehlikeli bir de evlendiklerini görürse." dedi Sungur abi.

"Korumalar kapıda hiç bir şey yapamaz."

"Çok tehlikeli Yazgı ben buna izin vermiyorum."

"Kerem bana bir şey yapmaz." dedim.

Kerem geldi.

"Üst kata çıkalım." dedim.

Üst kata çıktık.

"Sen niye böyle giyindin?"

Balkondan aşağıya gösterdim.

Nikah kıyılıyor.

Kerem'in elini tuttum.

"Yanlış bir şey yaparsan bittin. Anladın mı beni?"

"Onlar gözümün önünde evleniyor."

"Her şey daha faklı olabilirdi." dedim yaklaştım yüzünü ellerim arasına aldım. "Beni sevseydin her şey farklı olurdu. Seninle beraber çıkarırdık Lina'yı o odadan. Gerçek suçluları beraber adalete teslim edebilirdik." dedim gözlerim dolmaya başladı.

"Neden yanımda olmayı seçmedin Kerem?" dedim iyice yaklaştım. Gözlerinin içine bakmaya başladım. Çok yakın yüzlerimiz birbirine.

Ellerimi yüzünden omzuna indirdim.

"Ben..." diye kekelemeye başladı.

"Senden nefret ediyorum. Sen... senin yüzünden başıma gelmeyen kalmadı." Omuzlarından ittim. "Yaptığın bana yaşattığın her şeyin cezasını çekeceksin. O aptal Yazgı'dan kurtulduğum gibi senden de kurtulacağım. Ait olduğum her şeyi geri alacağım. Ayağını denk al." dedim arkamı döndüm içeri girerken kolumdan tuttu.

"Senin yüzünden oldu her şey beni suçlama."

"Benim yüzümden mi?"

"Evet Destiny olmasaydı Yazgı beni affederdi."

"Yazgı aptal çünkü değil mi?"

"Belki de?" dedi o iğrenç gülümsemesi ile.

"Bırak kolumu!" diye bağırdım. Kolumu çekiyorum ama kurtulamıyorum.

"Bırak dedim sana!"

Yandan biri geldi Kerem'e yumruğu vurduğum gibi Kerem yere yığıldı.

"Ekin."

"İyi misin Yazgı?"

"İyiyim."

"Sen fazla olmaya başladın." dedi Kerem.

Ekin'in yakasına yapıştı duvara yapıştırdı. O kadar sinirli ki. Kolundan tutmaya çalıştım olmuyor Ekin'i yumrukluyor.

Arkadan biri geldi bu sefer Kerem'in kafasına vazoyu yapıştırdı. Kerem yere yığıldı.

"Sima!"

Vazoyu elinden düşürdü. Yerdeki Kerem'e baktı elleri ile ağzını kapattı.

"Öldü mü?" dedi korkulu gözlerle bize bakarak.

"Yok hayır yok öyle bir şey." dedi Ekin gitti Sima'ya sarıldı. Sima'nın yüzüne diğer tarafa çevirdi. Bana kontrol et işareti yaptı.

Nabız baktım.

İyi işareti yaptım.

"Katil mi oldum ben Ekin?"

"Hayır hayatım iyi bir şeyi yok."

"Hayatım deme bana."

"Kerem." dedim yüzüne vurdum. Ses seda yok.

"Hakanı ara bir doktor ara gelsin baksın bir şey olmasın. Benim odama taşıyalım. Ben korumaları çağırıp geliyorum."

"Tamam ben arıyorum doktoru." dedi Ekin.

Alt kata indim kapıyı açtım korumaları çağırdım üst kata yönlendirdim.

"Yazgı." dedi biri arkamı döndüm.

"Alaz."

"Niye korumalar yukarı çıkıyor?"

"Yok bir şey. Taşınacak bir kaç şey var onları götürüyorlar annen ve baban tatile çıkacak onların eşyaları var."

"Sen niye bizim yanımıza gelmiyorsun?"

"Sıkıldım biraz iş ile ilgili bir sıkıntı var onun için de üst kattayım."

"Dayım gitti mi?"

"Gitti evet."

"Bana veda etmeden mi gitti?"

"Acil gitmesi gerekiyordu."

"Yazgı ben de senin yanında kalsam olur mu?"

"Hayır içeri gidip diğerleri ile eğlen ben de birazdan gelirim yanınıza."

"Çabuk ol o zaman."

"Tamam sen git."

"Tamam." dedi gitti.

Korumalar geri indiler aşağıya.

"Doktor Hakan bey gelecek bana haber verin zile falan basmayın."

"Peki Yazgı hanım." dedi gitti ikisi de.

Yukarı çıktım tekrar. Kapıyı çaldım. Kapıyı kilitlemişler.

Ekin açtı kapıyı. Sima koltuğa oturmuş iki elini de kafasına koymuş.

"Sima abartma bir şey olmaz kötüye." dedim. Yine gittim nefesini nabzını kontrol ettim.

"Bir şey olmaz diyorsun kontrol ediyorsun."

"Bırakalım ölsün o zaman."

"Katil olurum o zaman ben hapise girmek istemiyorum."

"Sakin olun tamam bir şey yok." dedi Ekin. "Sima olamayan bir şey için üzülme yok bir şey tamam." dedi eli yüzü kan içinde.

"Banyoda ilk yardım çantası var git elini yüzünü yıka."

"O kadar kötü mü görünüyorum?"

"Evet." dedim arkasındaki aynaya dönüp baktı. Dokundu. Acıdığına dair bir takım sesler çıkardı.

"Çok kötü olmuş." dedi gitti banyoya.

İlk yardım çantası ile döndü. Aynanın karşısına oturdu.

Pamuğu dokunduruyor. Duruyor bir süre acı çekiyor. Sonra tekrar.

"Yardıma ihtiyacın var mı?" diye sordum.

"Evet." dedi. Pamuğu elime aldım. Telefonum çalmaya başladı.

"Hakan geldi. Sima sen Ekin'e yardım et ben geliyorum." dedim çıktım odadan.

Kapıya geldim içeriye baktım kimse yok. Kapıyı açtım.

"Yukarı çabuk." dedim.

"Ne oluyor Yazgı?"

"Yürü hadi." dedim. Hızlıca çıktık yukarı. Kapıyı açtım içeri girdik kapıyı kilitledim.

"Ne oluyor?"

"Yok bir şey aşağıda düğün var onlar gelir uğraşamayız şimdi laf anlatmaya."

"Kerem'e ne oldu?"

"Vazo ile vurdu Sima."

"İsteyerek olmadı." dedi.

"Ekin'i korumaya çalışıyordu." dedim.

"Tamam. Bakalım." dedi bir şeyler yaptı. Serum taktı. Yarasına pansumanını yaptı.

"İyi bir sıkıntı yok gibi uyanmazsa sıkıntı var gibi biraz bekleyelim hastaneye gideriz olmadı."

Bu arada Sima Ekin'in pansumanını bitirdi.

Ekin gözlerini Sima'dan hiç ayırmıyor. Sima hiç bakmıyor. Abi bu ne kadar inatçı ya? Çıldırtacak beni.

"Beni kurtardığın için teşekkür ederim." dedi Ekin.

"Önemi yok."

"Benim için çok önemli."

"Kerem'i bağlasak mı?" dedim.

"Başından darbe almamış ama serum yüzünden uyansa bile geri uyur."

"Burada uyuyamaz." dedim.

"Yazgı evden bu haldeyken çıkaramayız."

Kapı çaldı.

"Kim bu?" diye sordum.

"Senin odan biz nereden bilelim?" dedi Sima.

"Size ne oluyor?" dedi Hakan. Hala durumu çözemedi.

"Sen bir sus sana sonra anlatırım ben."

"Kim o?" diye sordum.

Bu arada yatak kapının arkasında kalıyor. Kapı açıldığında görünmüyor yatak direk.

"Benim Yazgı." dedi Alaz.

"Bu çocuk hissediyor kesin başka açıklaması yok." dedim kendi kendime."

"Gönder buradan."

"Ben de içeri davet edecektim Sima. Gelsin suçumuza ortak olsun."

"Yazgı hadi."

"Tamam sakin ol."

Kapıyı açtım çıktım dışarı. Kapıyı tekrar kapattım.

"Niye kilitli kapı?"

"Niye buradasın?"

"Sen niye buradasın?"

"Alaz hem büyüğüm hem halanım cevap ver."

"Ben de sıkıldım."

"Ama ben çalışıyorum."

"Hadi ama Yazgı ben de gelsem ne olur?"

"Olmaz bebeğim." dedim sarıldım.

"Dayımın parfümü kokuyor.

Başlatma dayına şimdi. Bu ne dayı aşkı ya dayım da dayım.

"Yanımdaydı ya biraz önce."

"Hala sen dayımı seviyor musun?"

"Sevmiyorum."

"Yalan."

"Doğru bu. Emin ol. Küçük olduğun için bazı şeylerin farkında değilsin biliyorum. Küçük olduğun için seninle bu konular hakkında konuşmak istemiyorum."

"Ama çok üzgün ve sinirli dayım senin yüzünden. Ona iyi davransan ne olur? Annem babama çok iyi davranıyor çok mutlular siz de evlisiniz sen de ona iyi davransan mutlu olursunuz."

Yere oturdum karşıma oturttum. Bu konuşma uzun olacak belli.

Elimi kalbimin üzerine koydum.

"Bak burası çok acıyor. Paramparça. Bunun tamiri yok."

"Hala bana felsefe yapma."

Ben diyorum canım acıyor bana diyor felsefe.

"Felsefe değil bu gerçek. Bak yüzüme gülüyor mu?"

"Gülmüyor."

"Çünkü mutlu değilim. Kerem etrafımda olduğu için."

"Gerçekten mi sevmiyorsun onu?" diye ayaklandı. Sarıldım.

"Alaz mutlu olmak istiyorum. Lütfen bu konuda artık konuşmayalım."

Çocuklarla konuşmak gerçekten çok zor sinir ediyor insanı.

"Dayı." dedi.

"Ne konuştuk?"

"Dayım." dedi eli ile arkamı gösterdi. Arkamı dönüp baktım. Kerem arkasında Hakan elinde serum.

"Dayım hasta mı?"

"Biraz kendini kötü hissediyor." dedim ayaklandım.

"Dayı iyi misin?"

"İyiyim." dedi zoraki gülümsedi. Alaz gitti sarıldı

Kerem bana baktı.

"Yazgı dayıma ne oldu niye böyle görünüyor?"

"Dinlenmesi gerekiyor Alaz içeri geçelim." dedim Kerem'in gözlerinin baktım.

İçeri girdik.

"Alaz dayın iyi merak etme. Kimseye bir şey söylemek yok tamam mı? Dayın bu gece burada kalacak."

"Niye?"

"Söyleme işte sinirlenmesin kimse."

"Dayımla barışacak mısınız yoksa? Babam yüzünden mi saklıyorsun?"

"Hayır Alaz. Bak benim fındığım. Seninle bu konu hakkında çok konuştum o yüzden artık bu konu ile ilgili konuşmayalım. Kerem kendini iyi hissetmiyor biz de ona yardım ediyoruz."

"Dayı ne oldu? Niye hasta oldun?"

"Yok bir şey iyiyim."

"Ben gidiyorum artık durumu iyi merak edilecek bir şey yok dinlenmesi gerekiyor." dedi Hakan.

"Güzel çok teşekkür ederiz Hakan geldiğin için."

"Önemli değil çok geçmiş olsun. Kerem dikkat et kendine bu gece burada kalsan iyi olur."

"Tamam teşekkür ederim."

"Önemli değil." dedi çıktı. Kapıya kadar yolcu ettim.

Üst kata çıktım.

"Ben burada uyumak istiyorum." dedi Alaz.

"Hayır Alaz."

"Niye ama?"

Derin nefes aldım.

"Alaz yanımda kalsın." dedi Kerem.

"Şimdi. Sessiz olun sinir krizi geçirmek üzereyim." dedim. Elime telefonu aldım. Korumayı aradım.

"Ekin beyin ve Kerem beyin arabasını kapalı otoparka çekin. Kimseyi de almayın oraya."

"Peki Yazgı hanım."

"İyi geceler."

"Size de iyi geceler Yazgı hanım." dedi kapattım telefonu.

"Kerem ve Ekin burada kalıyor. Sima sen aşağıya git herkesi gönder. Ekin ve Kerem gitti. Ben ve Alaz'la uyuya kaldık. Bizi kimse rahatsız etmesin. Tamam mı? Sen şimdi git hallet güveniyorum sana."

"Tamam."

"Başarabilirsin."

"Yapabilirim." dedi. Sarıldık.

"Hadi."

"Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Sima herkesi gönderdi ev bomboş. Kerem ve Alaz uyudu.

Üst kata çıktım.

Sima ve Ekin balkonda. Balkonun perdesi kapalı içeri görünmüyor.

Uzaktan baktım ikisine.

"Ben..." dedi Ekin cebinden bir kutu çıkardı. "Bunlar hep benimle. Ama sensiz bir anlamı yok." dedi yüzük kutusunu benziyor.

"Niye böyle yaptın Ekin? Ben sana çok güveniyordum?" dedi. Sırtımı duvara yasladım yere oturdum.

İkisi.

Bizim yüzümüzden böyleler. Yakın arkadaşları yüzünden.

"Kerem benim ailem. Benim başka kimsem yok Kerem'den başka. Onun yanında olmaktan başka çarem yoktu. Onu yalnız bırakırsam daha kötü şeyler olur diye korktum. Şimdi onu bıraktım. Ne kadar tehlikeli olduğunu görüyorsun değil mi? Niye bıraktın bu kadar tehlikeli ise diye sorarsan da. Cevap sensin. Seni istiyorum ailemi istiyorum. Sen benim her şeyimsin, ailem, eşim, aşkım, hayatım. Ben seni çok seviyorum Sima." dedi sarıldı.

Sima ağlamaklı sesi ile. "Ben de seni çok seviyorum Ekin." dedi.

"Çok özledim hayatım seni." dedi sıkıca sarıldı.

"Ben de çok özledim."

Bazıları mutlu oluyor ya o yetiyor bize.

Sağlıklı kalın...

🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟
💘💘💘

Continue Reading

You'll Also Like

50.1K 2.6K 41
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
36.5K 2.4K 35
Biri sarışın, diğeri esmer. Biri güzel, diğeri çekici. Biri güçlü, diğeri süper zeki. Biri mantıklı, diğeri çılgın. Biri ağır başlı, diğeri atılgan. ...
98.6K 4K 96
"Bu siktiğimin eksik parçalı üstüyle nereye Dora!?" "Başladık yine ya!" Ben Halil Sezai- İsyan şarkısına başlayacaktım ki Bora abim imdadıma yetişti...
208K 9.2K 37
Karanlıktaysan, gölgen bile seni yalnız bırakır. Ω Kimileri sadece geceleri yaşar, kimileri sadece geceleri yaşadığını hisseder. Ben ise ne geceler...