Bir süre geçmişti ki hala onlara dair bir iz bulunamadı.
İlk başta çok uzaklaşmış olamayacaklarını düşündük ve geniş çaplı bir arama başlattık.
Kasabalar ve hanlar kontrol edildi, ormanda arama yapıldı ama nafile. Büyücüler bile onları bulamadı.
Bunun tek bir anlamı vardı. Koşarak veya bir arabayla kaçamadılar. Onlar ışınlanma büyüsü kullandılar!
Ama bu büyü çok zor. Bunun için usta bir büyücü lazım. Ama daha önce gittiğim imparatorluklar da o kadar güçlü bir büyücü yoktu. Olsaydı da şuan yanımda olurdu.
Bu da demek ki kişi ya gizlice kaçtı ya da zaten ondan kimsenin haberi yoktu.
İlki daha olası gelse de hiç belli olmaz.
Şimdilik aramalar yavaşlatılsa da devam ediyor. Kişilerin üzerine para ödülü koyduk ve meblağ çok büyük.
Herhangi bir kişi onları ölü ya da diri, yani ölü olmaları imkansız olsa da, getirirse para ödülünü alacaklar.
Görgü tanıkları için de ödül var ama yalan söyledikleri anlaşılırsa ceza alacaklar.
Bunu halka tabi ki imparatoru öldürmeye çalışan azılı suçlular olarak değil, onları isyankarlardan biri olarak etiketledik.
Ve geçen hafta grandük ve Evangeline'in öldüğünü de halka yaydık. Artık bir sorun olmamalı.
Ve bu gün ben, Cadriel ile çay içeceğim.
Öğlen olduğunda onun tarafına doğru yürüdüm. Aramız biraz garip ve utangaç olduğumuz söylenebilir ama onun dışında çok iyiyiz.
İçeri girdiğimde koltukta oturmuş beni bekliyordu.
Beni görünce ayağı kalktı.
-Majesteleri.
-Etik kurallarına gerek var mı?
-Heh. Öyle olsun. Çay soğumadan hadi gel.
Karşısına oturdum ve çay içmeye başladık.
Bu çayda bir sorun var. Çok kötü bir tadı var yoksa gizlice zehir katmış olabilir mi birisi!
-Nasıl olmuş.
-Haha çok güzel.
Kesinlikle zehir var. Sevgili Cadriel'e farkettirmeden bunu yapmış olmalılar.
-Bu ilk deneyişim beğendiğine sevindim.
...
Demek sorun çayın zehirli olmasında değildi.
Kendisi de çayı aldı ve içmek için ağzına götürdü.
Önceden denedi mi acaba?
Bir yudum aldıktan sonra dışarı tükürdü.
-İ..iyi misin!?
-Ben iyiyim ama sen nasıl buna güzel diyebilirsin ki?
-Yani içtiğim en iyi çay değildi.
Bana gerçeği söylememi bekler gibi baktı.
-Haah o kadar kötüydü ki biri gizlice içine zehir kattı sandım.
-... Yani bu konuda haklısın sanırım. Sadece özel bir şeyler yapmak istedim ama pek beceremedim.
Ayağı kalktım ve demliğe yöneldim.
-Herkes ilk seferde yapacak diye bir şey yok. Sana öğretmeme ne dersin?
Ona nasıl yapılacağını göstererek anlattım.
Estelle daha önce çay demleme dersleri aldı. Bu bir leydi için normal.
Çayı bardaklara doldurdum ve tekrar oturup içmeye başladık.
-Sanırım bu konu üzerinde çalışmalıyım.
-Buna gerek yok hizmetçiler bir nedenden dolayı buradalar.
-Yine de...
-Sorun değil. Gerçekten. Ama ondan önce seninle önemli bir konu hakkında konuşmamız gerekiyor.
-Nedir?
-Bu...evlilik ve diğer şeyler hakkında. Yani bir tarih ve düzenlemeler hakkında belirlenmesi gereken şeyler var ve...
-Hahaha. Sakin ol. Tarih hakkında neden baharın ilk gününü sevmiyoruz?
-Ama o dönemde festivaller oluyor.
-Festival düzenlemelerine daha başlamadın değil mi?
-Hayır.
-Öyleyse o işi bana bırakır mısın?
-Tabi ama aklından neler geçiyor?
-Heh bu bir sürpriz.
-Hadi ama soyelsen ne olur ki?
-Olmaaz.
-Ama...
-Olmaz dedim. Hehe sadece bekle.
Bu konuşmadan sonra yürüyüşe çıktık ve koca bahçeyi turladık. Gün çok hızlı bitmişti.
Ve diğer günlerde bunun gibiydi. Zaman geçti ve asıl güne yaklaştık.
Halk ve soylular yeni imparatorun geleceğinin vaadiyle heyecanlıydı. Benim gibi.
Ben de hazırlıklar içinde boğuldum. Yeni bir elbise, süslemeler, ziyaretçiler ve daviteyileri.
Çoğunu Veliaht halletti gerçi. Bana bir nedenden ötürü planın bir kısmını göstermiyor bile.
Sanırım artık ona veliaht deme alışkanlığımdan vazgeçmeliyim.
Şunu farkettim. Yavaş yavaş önümüzdeki son savaşa doğru ilerlerken bir kez daha ne kadar masum olduğumuzu hissettim.
*****Gelecekten Bir kaç Söz
Hayatım boyunca bir çok zorluklar önüme çıktı
Aynı güneş ışığının camdan içeri kırılması gibi
Ama sadece acı içinde olduğum için pes etmek istemiyorum
Beni güçlü veya güçsüz yapan kişi başkası değil.
Sadece benim.
En azından böyle düşündüm.
Şimdi en büyük zayıflığım olduğunu düşününce...
Benden nefret etsen bile sana çiçekler sunabilirim.
Şimdi seni tekrar yok etmelerine izin vermeyeceğim.
Ne pahasına olursa olsun.
*****Yazardan
Bazı insanlar hata yaptıktan sonra bile bunu telafi etmek için bir çok şansı olduğunu düşünür.
Reddedildikten sonra bile hala şansları olduğuna inanırlar.
Gerçekten böyle mi düşünüyorlar yoksa acıyı hafifletmeye mi?
Bu nedenle hatalarını ve sonuçlarını görenler özür dilemeye çalıştı.
Ama geçmiş anılarına sahip olan Estelle buna inanmaya niyetli değildi.
Zarar çoktan verilmiş ve geçmiş, olanlar olmuş, artık onun affetmeye ihtiyacı yok.
Ama hatalarını anladıktan sonra bile sonuçları yüzünden özür dileyen ve samimiyetsiz olanlar var.
Özrünü kabul etmemek onu sana düşman yapabilir. Ve kabul edersen de sadece eski haline dönersin.
Acı olansa çoğu romanda bu özürlerin kabul edilmesi ve birlikte olmaları. Geçmiş hiç yaşanmamış gibi.
Baş karakter 'sözde' bir değişim geçirir. Ama sadece sözde.
Ama özrünü kabul etmemek ise sadece düşman olmanıza yol açar. Ve romanlarda bu kişiler başrole zorluk açan kötüler olurlar.
Tabi ki buna bir çözüm var. Mesela o kişiyi dünya üzerinden silebilirsiniz. (✿^‿^)
Yani böyle yapın demiyorum ama...
Kısacası, lütfen şu lanet özürleri kabul etmeyin.
(ノಠ益ಠ)ノ彡┻━┻ ┬──┬◡ノ(° -°ノ)
________
Yazar:Villainesssss