TİGER LEE -MinSung-

illerwhale_k द्वारा

24.1K 2.4K 3.3K

"Ateş!" Ardından bir patlama.. ve küçük çocuğun çığlığı... Kana bulanmış bir peluş ayı ve kanla kaplanmış küç... अधिक

1.Bölüm~
2.Bölüm~
3.Bölüm~
4.Bölüm~
5.Bölüm~
6.Bölüm~
7.Bölüm~
9.Bölüm~
10.Bölüm~
11.Bölüm~
12.Bölüm~
13.Bölüm~
14.Bölüm~
15.Bölüm~
16.Bölüm~
17.Bölüm~
18.Bölüm~
19.Bölüm~
20.Bölüm~
21.Bölüm~
22.Bölüm~
23.Bölüm~

8.Bölüm~

1K 114 65
illerwhale_k द्वारा

İyi okumalar~
________________

Gardiyanın sertçe kapıma vurmasıyla derin uykumdan sıçrayarak kalkmıştım. Biran için hayatı sorgulamaya başlarken bir kez daha bütün bu yaşadıklarımın rüya değilde gerçekten ibaret olduğunu anlamıştım. Esnemiş içeriye giren dünkü uzun gardiyanla gözlerimi irice açmış beynime dolan anılarla vücudumu kontrol etmeye başlamıştım.

Gardiyanın anlamaz gözlerine mazur kalırken yanaklarımın gitgide kızarmaya başladığını sıcaklamasıyla anlamıştım. Ardından yatakda iyice dikleşmiş tek kişilik koğuşu incelemeye başlamıştım.

"Artık burda kalacaksın"

Dediği şeyi kafa sallayarak onaylamış sadece küçük bir masa ve sandalye olan koğuşu iyice incelemeye başlamıştım. Ardından emin olmak için

"Dünkü yaptığınız şey için teşekkür ederim"demiştim. Gardiyanın anında kaşları çatılırken

"Ben ne yapmışım ki?"demişti. Kaşlarım ve ağızım orantılı bir şekilde aralanırken

"Banyo için yani"diyerek açıklık getirmiştim.

"Ne banyosu? Ne saçmalıyorsun?"

Gardiyandan duyduğum şey karşısında kaşlarım çatılırken boğazımı temizlemiş

"Nasıl ne banyosu? Dün gece banyo yapmam için götürmüştünüz? Hatta bu gün banyo günüymüş"diyerek üzerimdeki battaniyeyi sıyırmıştım. Küçük koğuşta karşımdaki gardiyanın kahkahası yankılanırken

"Ne? ben mi yapmışım bunu! Çok komiksin! Unutma her ne kadar doktor olsanda sende bir suçlusun ve ben asla suçluları ayırmam bilmem anlatabildim mi?"demişti. Sesi oldukça sert çıkarken yüzündeki ciddilikte yalan söylemediğini gösteriyordu.

"Nasıl ama ben-" sözümü kesen şey gardiyanın bağırması olurken yerimde irkilmiştim.

"Ne saçmalıyorsun sen! Bu gün banyo günü bile değil! Üstelik neden bir suçluya kıyak geçeyim işimden olmak istemem seni piç herif"demişti. Biran için delirdiğimi falan sanmıştım.

"Ama ben hatırlıyorum siz geldiniz beni aldınız sonra banyo-"

"Bir! Seni neden banyoya götürüyüm? İki! Neden böyle birşey yapıyım? Üç! Hangi gardiyan riks alır allah aşkına. Dört! Seni o koğuştan aldım ve direkt buraya getirdim tam banyonun önünde bayıldığın için bazı şeyleri hatırlamıyor olabilirsin."

Ağızım biran olsun kapanmak bilmezken duyduklarım karşında şok olmuştum yani dün ben banyo yapmamışmıydım? Yaşadıklarım gerçek değilmiydi? Dünkü o kişi...

Yani hepsi rüyamıydı?

Yutkunmuş gardiyana bakarken dudaklarımı birbirine bastırmış ardından konuşarak

"Özür dilerim sanırım rüya gördüm"demiş kafamı aşağı eğmiştim. Ardından gardiyanın dediği şeyle hızla gardiyana bakmıştım.

"Hah! Burda doktorsun diye fazla havalara giriyorsun. Diğer suçluların gözünde iyi gözükebilirisin ama bizim yani gardiyanların gözünde buraya adım attığın andan beri artık bir suçlusun. Bizim için müebbet yemiş bir suçluda suçludur hırsızlık yapmış bir suçluda nasıl olsa hepiniz aynı çatıda yaşıyorsunuz"

Gözlerim yavaştan dolmaya başlarken beni katillerle aynı kefeye koymuş olması zoruma gitmişti. Yanılıyordu ben hayat kurtarıyordum insanların yaşaması için umut oluyordum.

İnsanları tamamen karanlığa hapseden bir katil değil...

Yerimden kalkmış yatağımı hızla düzeltirken gardiyana bakma gereği duymamıştım ki bakacak yüz bulamıyordum. Dediklerine karşı gelemiyordum ben burda olduğum sürece bir suçluydum ve o da bir gardiyan görevini yapıyordu.

Üzerimdeki kıyafeti düzeltmiş gardiyana kaçamak bakışlarla bakmaya başlamıştım. Gardiyanın gidelim demesini bekliyordum lakin o beni inceliyordu yüzüme öyle garip bakıyordu ki sanki tepkimi ölçmek için bakıyordu. Bu durumdan rahatsız olurken boğazımı temizlemiş gardiyanın gidelim demesini beklemeden yanından geçip gitmiştim. Daha demin yaşadığım olayı kestiremezken dünkü yaşadıklarımın bir rüyaya göre gerçekci olması karşında çelişkiye düşmüştüm.

Hâlâ o adamın üzerimde yarattığı baskınlık hissini hatta boynumda ensemde oluşan ıslaklık hissini hissedebiliyordum. Testislerime çarpan penisi ve nicesini... Dün gibi bütün vücudum hissediyordu nasıl rüya olabilirdi ki?

Bu kadar gerçekçi bir rüya mı vardı?

Aklım karman çormanken yemekhaneye girmiş yemeğimi alarak Seungmin'gilden en uzak olan boş bir masaya oturarak yemeye başlamıştım. Dünkü bana söylediklerini hâlâ hatırlıyordum. Yanlarına gitmemiştim çünkü o kadar yüzsüz değildim bana iftira atmıştı. Beni katillikle suçlamıştı üstelik görünüşe göre artık benden rahatsız oluyordu ki yemekhaneye girer girmez iğneliyici bakışlarını üzerimde hissetmiştim.

İştahım bu son birkaç günde giderek azalırken zayıfladığımı da hissetmiştim. İştahım kesilmişti ruhsuzlaşmıştım üstelik şimdi kendimi haklı çıkartacak bir avukatada ihtiyacım vardı. Elim istemsiz boynuma giderken elime gelen pütürlükle kaşlarımı çatmıştım. Aklım anında dünkü yaşadıklarım daha çok benim yaşadık sandığım anılara giderken boğazımı temizlemiştim. Bir rüyaydı sadece bir rüya...

Gardiyanın da dediği gibi banyoya gitmemiştik. Peki aklım neden hâlâ dünkü olayda kalmıştı. O kadar gerçekçi bir rüyaydı ki resmen içine çekilmiştim.

Üstelik böyle bir rüya gördüğüme inanamıyordum. Bir kere ben erkeklerden hoşlanmıyordum bile. Peki nasıl böyle bir rüya görmüştüm. Daha da kötüsü yaşadığım şeyden zevk almıştım. Hatırladığım şeylerle tekrardan utanırken kendi kendimden iğrenmiştim. Böyle bir rüya görmek ömrüm boyunca aklımın ucundan bile geçmezdi.

Kendi kendimle çelişirken dışardan nasıl göründüğümü bilmiyordum bile. Birden gardiyanın bağırmasıyla sıçramış düzelerek gardiyana bakmıştım.

"Acil gelmen lazım bıçak darbesi yemiş ve dövülmüş bir suçlu var!"

Dediği şeyle hızla yerimden kalkarken gardiyanın arkasından koşmaya başlamıştım bütün gözler bize dönerken meraklı birkaç kişininde arkamızdan geldiğini görmüştüm. Gardiyana kalabalığı dağıtmasını söylerken çoktan getirmiş olduğu ilk yardım kutusunu almış yerde kanlar içinde yatan adamın yanına oturmuştum. Mahvolmuş adamın nabızını kontrol ederken yavaş attığını ve bilincinin birkaç dakikaya kapanacağını anladığım zaman çantadan gazlı bez çıkartarak yara almış ve oldukça kan kaybetmiş adamın yarasına tanpon yapmaya başlamıştım.

Bir yandan da adamın bilincini açık tutmak için soracağım şeyle donakalmıştım. Hatırladığım yüz vücudumda tekrardan ağrıların yol açmasına neden olurken yutkunmuş gözlerimi kaçırmıştım. Bu dünkü adamdı beni dövenlerin arasında San denen herifin yardımcısı gibi duran o adam. Boğazımı temizlerken adama dönmüş

"Bayım beni duyabiliyormusunuz?"demiştim. Adamın gözleri oldukça yavaş bir şekilde bana dönerken uzunca bakmış yavaş bir şekilde nefes alarak konuşmaya çalışmıştı. Hızla gardiyana dönerken

"Ambulans ne zaman gelcek birkaç dakikaya bilinci kapanır"demiştim. Gardiyan eline telefon alarak uzaklaşırken tekrardan yerde kanlar içinde kalmış adama bakmaya başlamıştım. Birşey diyecek ama diyemiyor gibiydi.

"Kim yaptı bunu size?"

Soru sorduğum anda titreyen gözbebeklerini gördüğüm zaman içim cız etmişti. Hayır bir suçluya üzülmemeliydim hayır... Ama oldukça korkmuş görünüyordu. Birkaç kez ağızını aralamış ardından gözünden bir damla yaş düşerken konuşmuştu.

"A-affedin..."

Kaşlarım anında çatılırken arkama sağıma soluma bakmış ardından kendimi göstererek

"Ben.. ben mi? Bana mı dedin?"demiştim. Kanlar içindeki adam kafasıyla yavaş bir şekilde onaylarken artan uğultular başımı ağrıtmaya başlamıştı bile...

Tam gardiyana döneceğim zaman fark ettiğim bıçak ve saplanılan boyunla olduğum yerde donakalmıştım. Ağzım şok ve korkuyla aralanırlen yüzüme sıçrayan kanla olduğum yerde put misali dona kalmıştım. Korkudan kımıldayamıyordum bile. Bütün bunlara şahitlik etmek yetmiyormuş gibi uğultular daha çok artmış büyük bir gürültünün ortaya çıkmasını sağlamıştı. Titrek ellerim saplanılmış olan bıçağa doğru giderken durmuş yön değiştirerek kolundaki nabızına gitmişti. Bir ihtimal yaşayabilirdi... Koca bir sessizlikten ibaret olan damar kalbimin korkuyla hızlanmasına neden olmuştu. Titrek ve dolmaya baş tutmuş gözlerimle gardiyanlara bakarken onların benden farklı bir şekilde ruhsuz baktığını anlamış kafamı eğerek adamın yüzünü incelemeye başlamıştım.

Neden böyle birşey yapmıştı. Neden kendini öldürmüştü. Neden yapmıştı....

Her saniye artan uğultular susmazken gözüm hâlâ açık olan gözlerine takılmış titrek ellerimle uzanarak gözlerini kapatmıştım. Bir anda fark ettiğim kulağının altındaki çene ve boyun arasında kalmış olan yarayla donarken dünkü aynı yarayı San denen herifin boynunda da görmek kaşlarımın oldukça çatılmasına neden olmuştu.

Hızla yerimde dikleşirken gardiyanlara dönmüş "Şuna bakın bu iz... dünkü adamın boynunda da bu iz vardı. Demek ki öldüren kişi aynı!"

Dediğim şeyle uzun olan gardiyan incelemek için eğilirken bana bakmış ardından diğer gardiyanlara bakarak kafa sallamıştı. Kafa sallamış olduğu gardiyan hızla olay yerinden ayrılırken bana dönmüş süzerek

"Sen! artık senlik bir iş kalmadı gidebilirisin!"demiş gitmem için kafasıyla işaret etmişti. Kaşlarım anında çatılırken bu kadar küstah olması sinirimi bozmuştu. Sinirle arkamı dönmüş kanlı olan ellerimle tuvalete girmiştim. Onlara yardım etmiştim. Neden hâlâ küstah küstah davranıyorlardı tamam bir suçluydum ama insan en azından nezaketen de olsa kaba davranmazdı yani ne biliyim...

Kendimle çelişmeye devam ederken ellerimdeki kanla yüzümü buruşturmuştu. O adamda ölmüştü...

Bunların hepsi bir tesadüftü değil mi?...

Çünkü başka açıklaması olamazdı ıslak ellerimi lavaboya yaslarken karşımdaki aynaya bakmış yüzümü incelemeye başlamıştım. Gözlerim anında boynuma kayarken gördüğüm görüntüyle kaşlarımı çatmış elimi panikle boynuma götürmüştüm. Kesinlikle bu iz dün yoktu...

Elimi izin üstünde gezdirmeye devam ederken duraksamış aynadan kendime bakmaya başlamıştım. Bu olamazdı demi...

Yani o rüya aslında gerçek olamazdı demi?

Elimle izi silmeye çalışırken geçmediğini anlamış korkuyla tekrardan aynaya bakmıştım. Tek açıklaması vardı yani dün yaşadıklarım sonuna kadar gerçekti. Peki neden gardiyan birşey yokmuş gibi davranmıştı. Bu izi dün kesinlikle hatırlamıyordum o kadar izlerime krem sürmüştüm ama boynuma şah damarımın olduğu yere asla...

Üstelik dün hissettiğim nefesler ve ıslak öpücüklerin şah damarımın üstünde olması yaşadığım şeyi kesinlikle kanıtlıyordu. Yutkunmuş olayları düşünmeye çalışırken dünkü adama ait hatırladığım tek şeyin ıslak öpücükleri ve iri ellerinin olması dışında pek birşey yoktu.

Yüzünü görmemiştim. Boyunun benden uzun olduğu barizdi çünkü kafamı omuzuna yaslayabiliyordum. Başka birşey yoktu en son orgazm olduğumu hatırlıyordum sonrası ise karanlıktı...

İç çekmiş tekrardan nefes verirken tuvaletten çıkarak yemekhane ilerlemeye başlamıştım. Artık biraz yemek yemeliydim yoksa bu gidişle çöp gibi kalacaktım. Hem sağlığım için önemliydi hemde düşünmem için beynim aç kaldığımda fazla düşünemiyordu. Tekrardan eski yerime dönerken kafamı masaya vurmuş karmaşıklıktan ağrıyan başımı dindirmeye çalışmıştım. Gözlerimi kapatmış öylece beklerken ağzıma birkaç lokma atmış yavaş ve düşünceli bir şekilde çiğnemeye başlamıştım.

"Yah! Sen! Hemen buraya gel seni piç herif!"

Duyduğum şeyle kafamı yavaşça kaldırırken gördüğüm görüntüyle yüzümü buruşturmuştum. İki erkek öpüşüyorlardı hemde yemekhanenin ortasında daha çok biri zorla öpüşüyormuş gibiydi D sınıfında olduğu barizdi. Kafamı çevirmiş görmek istemeyerek yemeğime odaklanmaya başlamıştım. Birden kafama sertçe vurulmasıyla refleksle yerimde dikleşirken kimin vurduğuna bakmış gördüğüm kişiyle gerilmiştim.

"Vay... Vay... Vay... Bakın burda kim var!? Bizim biricik doktorumuz Han Jisung!"

Bütün gözlerin sahibi biranda bize dönerken gerilmiş ayağa kalkarak uzaklaşmak için bir hamle yapmıştım. Lakin omuzumdan sertçe bastırılmamla geri yerime oturmuş karşımda dikilen adama bakmaya başlamıştım.

"Ne istiyorsun?"

Sorduğum şeyle kahkaha atarken birden ciddileşmiş şamar atarak kafamın yana doğru düşmesini sağlamıştı.

"Seni piç herif! Bakıyorum oldukça cesurlaşmışsın oysa daha dün acıyla inliyordun! Ne o diğerleri öldü diye rahatlayacağını mı sandın?!"

Dediği şey karşında sinirlenirken gözlerim dolmuştu. Gözlerim dolmasının kesinlikle duygusallıkla alakası yoktu gözlerim sinirden doluyordu. Kafamı kaldırmış kızarmış ve çatık kaşlarla adama bakarken adam alaycıl bir tını ile gülmüş

"Oh! Millet bakın doktorcuğumuz sinirlendi!"diyerek bağırmıştı. Sinirle ayağa kalkmış tekrardan gitmek için yeltenmiştim. Lakin tekrardan durdurulmamla sinirle arkamı dönmüş sıktığım yumruğumu yüzüne geçirmiştim. Ortamdaki sesler anında kesilirken kafası yana yatmış olan adam gülerek yavaş bir şekilde düzelmiş bana bakarak

"Oww... Bu sertti doktor ama benimki kadar değil!"

Birden yüzüme yediğim yumrukla yere düşerken tekmelenmeye başlamamla olduğum yerde kalmıştım. Hızla çenin poziyonu alırken kendimi olabildiğince korumaya çalışarak iyice büzülmüştüm.

"Seni şerefsiz herif! Onları öldürdün sıra bana mı gelecek ha! Dört gözle bekleyeceğim sen deliysen ben senden daha deliyim!"

Adamın dediklerinden bir gram birşey anlamazken artan uğultularla olduğum yerde iyice büzülmüştüm. Kesilen tekmelerin ardından yüzüme gelen ıslaklıkla tükürdüğünü anlamış elimin tersiyle yavaşça yüzümü silmiştim. Bütün gözler hâlâ bendeyken birden kapının sertçe açılmasıyla bütün gözler artık kapıdaki kişide olmuştu.

Uğultular her geçen saniye artarken tekrardan tekme yememle ağzımdan acı dolu bir inleme daha kaçmıştı. Olduğum poziyon ve konumdan ayrılmazken bir süre öylece durmuş yorgunlukla gözlerimi dinlendirmiştim.

"Hey! Gelmiş!"

"Yah! Sessiz olsana duyacak şimdi!"

"Wuah! Ürkütücü duruyor gözlerine bakın!"

"Kesin şunu duyacak şimdi ölmek mi istiyorsunuz!"

Duyduğum şeylerle yerimde kıpırdanırken bütün dikkatlerin artık başka birinde olduğunu anlamış yavaşça ayağa kalkarak ortamı terk etmeyi planlamıştım.

Karnıma saplanan acıyla yüzümü buruştururken bir elimle karnımı sarmış bir süre acının geçmesini beklemiştim. Ardından yavaşça yürüyerek kalabalığın arasına karışmış kapıya doğru ilerlemeye başlamıştım. Kafam biran olsun yukarıya kalkmazken başka biriyle kavga etmek istemediğim için yerde sabit tutuyordum.

Bütün vücudum sinirle titriyordu. Daha geleli iki-üç gün olmuştu ama geldiğimden bu yana görmediğim yaşamadığım şey kalmamıştı. Ve ben çok yorulmuştum iki-üç günde bu kadar yorulduysam gerisini düşünemiyordum bile... Artık tek istediğim şey bu pislik yerden biran önce ayrılmak özgürlüğüme kavuşmaktı.

Kafam yavaşça havaya kalkarken kapıya ne kadar kaldığını hesaplamaya başlamıştım. Tek dileğim birinin tekrardan beni durdurmuş olmamasıydı. Gözlerim yavaşça etrafı tararken gözlerime takılan gözlerle olduğum yerde istemsizce durmuştum. Lakin saniye bile sürmeyen bakışmamızla kalbime saplanan sançı bir olurken acıyla yüzümü buruşturmuş tekrardan bakmaya cesaret edemeyerek kafamı aşağı eğmiş kapıya doğru ilerlemeye başlamıştım.

Tiger Lee dedikleri kişi bu muydu?

Daha farklı hayal etmemin dışında hayal ettiğim çoğu şeyin gördüğüm kişiyle uyuşmaması bir tık hayal kırıklığına uğratmıştı. Kesinlikle ürkütücü duruyordu ağır aurasını ta yirmi metre öteden hissetmiştim. Üzerimde kurduğu baskıyı, baskınlık hissini delici bakışlarını kehribar renginde olan gözlerindeki karanlığı bu saniyelik bakışmamızla bile hissetmiştim. Ürpermiştim.

Tekrardan bakmaya cesaret edemiyordum. Bunca yaşadığım şeyin arasında birde onunla uğraşamazdım o yüzden dikkat çekmek istemeyerek kafamı sağa doğru çevirmiş yüzünü görmek istememiştim.

Gitgide ona doğru yaklaşırken bana bakmaması işime gelmişti. Derin bir nefes vermiş kafamı tekrardan sağa doğru çevirerek yüzümü görmesini engellemiş öylece yürümeye başlamıştım. Benim solumda kalıyordu bu nedenle gözgöze gelmemek ve dikkat çekmemek için kafamı sağa doğru çevirmiştim.

Birden biriyle çarpışırken gerilemiş kafamı ovuşturmaya başlamıştım. Bütün gözler bize dönerken içimden küfür etmiş gözlerimi sabır dilermiş gibi devirmiştim. İstemediğim bütün şeyler başıma gelirken daha nasıl bahtsız olacağımı sorguluyordum

"Seni sürtük ne hakla bana göz devirirsin ha!"

Yine başlıyoruz...

Daha fazla gözün üstümüzde olmasını istemediğim için uzatmamış kafamı eğerek küçük bir özür dilemiştim. Beklemediğim bir şekilde saçlarımdan tutarak burun buruna gelmemizi sağlarken gözlerim şokla açılmıştı.

Artık bütün gözler bizdeydi...

"Demek özür diliyorsun ha! O zaman şunu düzgün yap ve bana ağız işi ver sürtük!"

Adamın dedikler ile yüzümü buruştururken miğdeminde yavaştan bulandığını hissetmiştim. karşımdaki adamı sertçe ittirmiş

"Sana ağız işi vereceğime ölürüm seni piç herif!"diyerek masanın üzerinde duran tepsiyi kafasına geçirmiştim. Adam yere yığılırken avucumu sıkmış yerde yatan adama bakmaya başlamıştım. Ardından gözüm tekrardan etrafı taramıştı. Lakin biri gözüme takılmıştı. Kehribar gözleri karanlık bir şekilde parlıyordu. Öyle bir parlıyordu ki tekrardan ürpermeme ve tüğlerimin havaya kalkmasına neden olmuştu. Gözlerim yüzünü tararken her bir uzuvumun titrediğini hissetmiştim.

Yüzü yunan tanrısı gibiyken burnu dudakları hatta tıpkı bir yırtıcı kaplanı anımsatan sivri köpek dişleri bile o kadar kusursuzdu ki gerilmeden edememiştim. Gözlerine zıt bir şekilde olan karanlığa bürünmüş saçları dudaklarının yavaşça kıvrılması her bir ayrıntısı hem bu kadar çekici iken hemde nasıl bu kadar ürkütücü olabiliyordu. Gözlerim tekrardan gözlerine takılmıştı. Kesinlikle şakası yoktu gözlerinin... O kadar dehşet vericiydi ki karşısındaki insanı tek bir bakışıyla diz çöktürecek derecedeydi.. Gözlerimi kaçırmış daha fazla dikkat çekmek istemeyerek o ortamdan hızlıca ayrılmıştım. Kalbim göğüs kafesimi tırmalarken nefes alışverişlerim zorlaşmış adımlarım yavaşlamıştı.

Daha demin bir insana zarar vermiştim. Kötü biride olsa bu düşünce kalbimin sıkışmasına yol açmıştı. Hızla tuvalete girmiş yüzüme su çarparak rahatlamaya çalışmıştım. Sonuçta bana iğrenç yaklaşan oydu ben sadece kendimi savunmuştum. Yoksa bilerek ona tepsiyle vurmamıştım. Neden bilerek bir insana zarar veriyim ki?

Ellerimi lavaboya yaslarken tekrardan iç çekmiş dolan gözlerimi daha fazla gizleyemeyerek akmasına izin vermiştim. Böyle bir hayat istemiyordum. Her türlü pislik insanın olduğu bir ortamda yaşamak istemiyordum özgür olmak istiyordum annemin mezarına gitmek çiçek götürmek istiyordum.

"Anne... Özür dilerim bu hafta gelemedim..."

Kafamı kaldırmış aynadan kendime bakmıştım lakin gözüme takılan kehribar rengindeki gözlerle irkilmiş aynadan arkamda olan adama bakmaya başlamıştım. Arkamı dönemiyordum çünkü korkuyordum onun hakkında hiç iyi şeyler duymamıştım ki daha demine kadar yemekhanede oluşu şimdi ise burda oluşu karşısında şaşırmadan edememiştim. Ne ara gelmişti? Hayır burda ne işi vardı? Ne saçmalıyordum burdan hemen çıkmam lazımdı...

Kesinlikle ürkütücü biriydi...

~Bölüm Sonu~

Okuduğunuz için teşekkür ederim

Yazım yanlışları varsa kusura bakmayın

Sizi seviyorum sonraki bölümde görüşmek üzere

Muahh~

~Bu arada kıyafetler böyle~

Baybay👋

पढ़ना जारी रखें

आपको ये भी पसंदे आएँगी

93.5K 4K 21
Yabani dizisinden tanıdığımız Asi ve Alaz'ın muhtemelen hiç yazılmayacak anlarına dair tek veya birkaç bölümden oluşacak hikayelerdir.
136K 15.1K 15
Aşırı yakın temastan ve sosyalleșmekten korkan Jeongin yakışıklı bir çocuğa rezil olmuştu
19.9K 1.9K 22
küstahça belki ama istiyorum bunu. benim için ağladığını görmek istiyorum. [ seo changbin & yang jeongin,, ff ] 𝐡𝐚𝐧-𝐰𝐚𝐧𝐠 || 𝟐𝟒.𝟎𝟓.𝟐𝟑
13K 1.7K 17
Bugün dünden daha çok seviyorum seni, Yarın bugünden daha çok seveceğim. [şiddet, psikolojik baskı] -Minific