Balbeyamir

Autorstwa Bendenizoludeniz

78.3K 4.3K 1K

Bana doğru bir adım daha attığında çamurlu postalları siyah botlarımın ucuna tutundu. Gözlerim gözlerinden mi... Więcej

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
A.Ö. - A.O.
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm

4. Bölüm

4.9K 298 113
Autorstwa Bendenizoludeniz

4. Bölüm: Kovulmak?


Artık yatağıma giremezsem evin salonuna yığılacaktım. Evin anahtarı da sadece bende olduğu için kimse de cesedimi bulamayacaktı. Ölüp gidecektim döşemenin üzerinde.

O değil tıbba da katkım olmayacaktı. Organlar falan hepten ziyan olacaktı.

Daha ilk haftadan 36 saat nöbet yazan başhekim nerede görülmüştü? Konum  atabilirdim, beddua zinciri için yetkili doktorun kimlik numarasını bile verebilirdim. Öyle bir nefret oluşturmuştu bende.

Hayır yani bu neyin hırsı, neyin öfkesi hiç anlamamıştım. Anladığım tek şey sayın başhekim hanımın, sinirini benim nöbetim üzerinden çıkartışıydı.

Yazıktı ama bu kula.

Giriş kattaki bakkaldan, Kamil amcadan, aldığım soğuk çay poşedini tezgaha bıraktım. Bomboş tezgahın üzerinde çok da dağınık durmamıştı. Hani çünkü mutfağım tamamen bomboştu.

Dertli dertli, biriktirdiğim tüm paraya mal olan yatak odama doğru ilerledim. Fiyatı acıtmıştı ama içeriye her girişimde bir gurur dalgası yayılıyordu içimde.

Kendi paramla aldığım kendi eşyalarım.

Düşüncesi bile beyin hücrelerimin tarkan eşliğinde göbek atmasına yetiyordu.

Ya da ben gerçekten çok yorulmuştum.

Üzerimdeki kokmuş kıyafetlerden kurtuldum öncelikle. Bunları nasıl yıkayacağımı bilmiyordum. Yıkamak için bir makine almamıştım. Ya da ütülemek için bir alet edevat...

Allaha emanet yaşıyordum.

Odanın bir köşesine fırlattım kirlileri. Dolaptan evde giydiğim klasik pijamalarımı üzerime geçirdim.

İğrenç görünüyordum. Dolabın aynası görünüşümden tiksinmeme yetmişti bile. El mecbur havlumu da alarak banyoya doğru ilerledim. Hani çünkü duş almazsam rüyamda cinler yakan top oynayacaktı. Biliyordum, bunun da en alasını yaşamıştım.

Kısa bir duşun ardından saçlarımı bile kurutmadan yatağa devrildim.

Kaslarımın birer birer gevşediğini tüm vücudumda hissetmiştim sanki. Kemiklerimin çatırdadığını, ruhumun bile kendini salıverdiğini hissediyordum.

Harika bir şeydi bu.

Tam rahatlama evresinden uyuma evresine geçeceğim vakit kapımın tabiri caizse davar malı gibi çalınmasıyla tüm tüylerim horon tepmeye başladı.

Boşluktan yankı yapan evime haciz mi gelmişti?

Nöbette canımı almayan azrail kapıma mı dayanmıştı?

Başhekimin eş anlamlısı illet karı hıncını alamamış mıydı?

Kapıyı cinler açmayacak Ahsen, dedi sol melek.

Biliyordum, ama açsa çok güzel olmaz mıydı?

İsyan ede ede kalktım yataktan. Ben 16 saatimi falan bu yatakta geçirmek istiyordum belki? Neden bu kadar ısrar ediyorsunuz, neden?

Kapıdaki artık nasıl bir megalomansa, zil sesi kesmemiş olacak kapıya tekme atmaya da başlamıştı.

Hani hafif tırsmadım değil.

Keşke kullanabileceğim bir bıçağım olsaydı be.

Annemin çiçekli meyve bıçakları işimi görür müydü?

Aç şu kapıyı Ahsen, dedi sol melek.

Evet evet, kapıyı daha fazla açmazsam artık bir kapım olmayacaktı.

Kapıyı tüm sinirimi ellerime yönelterek lank diye açtım. Artık yüzüm nasıl bir haldeyse elini kapıya kaldıran Balamir Bey öylece kalakalmıştı.

Yumruk mu atıyormuş o ya, tekme anca kurtarırdı bu sarsıntıyı.

Derince bir nefes alarak gülümsemeye çalıştım ama gözlerimin altındaki iki parmak kadar morluk ve yorgunluğun gölgesi olan gözlerimden ne kadar anlaşılabilirdi ki bu gülümseme?

Umarım pişmiş kelle gibi görünmüyordum.

- Buyrun Balamir Bey.

Arkamdaki bomboşluğu görmesin diye bende kapının önüne çıkarak birazcık adamın dibine girmiş bulundum. Hani o kadar eşyalarımız gelecek falan dedik rezil olmayalımdı şimdi.

Bana garip garip bakarken çareyi kendi geriye çekilmekte buldu. Yoksa bilmem kaç metrekarelik koridorda aynı santimetrekare içerisinde can çekişecektik. Aslında benlik bir sıkıntı yoktu. Olurdu yani neden olmasındı değil mi.

- Bir kahve içmeye uğramıştım ben Ahsen Hanım.

Hain sol meleğim kendini yırta yırta kahkaha atarken bende gülmemek için zor tuttum kendimi. Yok yani psikoloji falan kalmamıştı.

Pardon hangi kahveyi içeceksin sen yavru?

Kahveyi geçtim ocak bile yoktu evde çakmakla mı pişirecektim ben kahveyi.

Çakmağın var mı ki Ahsen?, dedi sol melek usulca.

Yoktu valla. Çakmağım da yoktu benim.

Misafir nasibiyle gelir derlermiş de bizimkisi malesef pek münasip bir yere gelmemişti. Yazıktı günahtı bu dalyan gibi çocuğa.

- İçerisi pek müsait değil Balamir Bey. Geri çevirmek gibi oluyor ama...

Ardını getiremediğim cümlemle yüz ifadesi 180 derece değişti pek saygılı ev sahibimin.

- Bak Ahsen, kahve falan bahane. Daireden çıkmanı istiyorum ben. Yarına kadar topla pılını pırtını ben araba ayarlarım sen dert etm...

Zaten bir haller olan sinirlerimin beynime vurması 2 saniye falan almıştı. 36 saattir yok olan beyin hücrelerim aniden uyanmışlardı.

Kendimi dışarıdan görsem dönüşüyor derdim. Tırnaklarımın daha bir uzadığını, gözlerimin açıldığını, saçlarımın bile dikleştiğini hissettim. Boyum bir iki metre uzamış mıydı benim.

- Şaka mı yapıyorsun sen. Ne demek çık evimden.

Ofladı ve sağ elini kısa saçlarına daldırdı. Yüz ifadesi sıkılmış, bunalmış ve telaşlı gibiydi. Ne yazık ki hiçbir ifadesi umuruma gelmiyordu. Gelemiyordu.

- Lan ben bir yıllık kira ödedim sana. Ne demek yarın çık evimden. Çıkmıyorum hiçbir yere.

Tavana kaldırdığı gözlerini gözlerime kenetledi. Aramızda bir sinir alışverişi olmuşçasına benim sinirimde onun yüzüne yerleşmişti.

- Tüm parayı geri yatırırım hesabına. Hatta iste 2 katını yatırayım. Gerçekten evden çıkman gerekiyor.

Ağzım dehşetle açıldığında ne diyeceğimi bile bilememiştim. Bu saygısızlık karşısında adeta nutkum tutulmuştu. İnanamıştım.

- Para umurumda bile değil. Bir yıldan önce çıkaramazsın beni burdan

Teknik olarak para babamındı ama tabiki babamın parası benim param olduğu için pek de yalan sayılmazdı.

Bizim Megaloman ise başka bir kanala geçmiş gibi ellerini birbirine yapıştırdı. Gözlerim anlık ellerine kayarken, yüzüğünü daha önce görüp görmediğimi sorguladım. Tanıdık mıydı biraz?

- Biliyorum. Biliyorum. Hiç etik değil onu da biliyorum ama gerçekten zor durumdayım.

Zor durumundan kurtulmak için beni zor durumda mı bırakacaktı? İnsanoğlu gerçekten hiç şaşırtmıyordu. Histeri krizindeymişim gibi güldüm yüzüne yüzüne. Oradan bakınca ne kadar tehlikeli görünüyordum bilmiyordum ama neşterle neler yapabildiğimi de ben biliyordum.

- Sen zor durumdasın da ben değil miyim? Ulan ben taşınalı daha bir hafta oldu. Nasıl ev bulayım ben buradan şimdi.

Kesinlikle çıkamazdım.

Asla olmazdı.

Bir kere babam soluğu burda alırdı ve attığım yalanları bir bir havada kapar geri bana iade ederdi. Olmazdı. İmkanı yoktu.

- Şuan durduğum dairedeki eşyaları yarına kadar boşlatmam gerekiyor benim. Nereye koyacağım o kadar eşyayı Ahsen.

Bir kere bananeydi?

Kaşlarım çatıldı öncelikle. Diğer durduğu evini neden boşaltması gerekiyordu ki? Kendi evi değil miydi? Misler gibi de yaşardı.

Tabi kendine sormak daha mantıklı olabilirdi.

- Neden boşaltıyorsun ki evi?

Birkaç saniye sessiz kaldı önce. Sol eliyle alnını kaşıdı sonra. Yüzü de buruşmuştu. Sol eli alnından saçlarına kayarken ben duvarları izleyen gözlerini yakalamaya çalışıyordum.

Ne oluyordu lan.

Bak oğlum zaten beyin hücrelerim canım anadolu kültürünü horonlarca beynimde yedekliyor birde sen eklenme.

Yeterince dolu değilmişim gibi birde ifadesini ölçmeye çalışıyordum ya sabır.

- Şimdi şöyle...

Elleri sabit durmadan bir yerlerine dokunup duruyordu. Yine de sabırla bitirmesini bekledim. Çünkü neden olmasındı.

- Ben bir yerde kirada duruyordum.

Kendine ait bir dairesi varken neden böyle bir aptallık yapıp, kirada durduğunu sorgulamadım. Bananeydi çünkü.

- Sonradan öğrendim ki binanın yapıldığı arsanın tapusu emlakçının üzerine değilmiş.

Güncü teyzeler modum istemsizce açılırken ağzımdan kaçan kınayıcı "a" tonlamasını tutamamıştım. Hayır olsundu.

- Kaçak yapmışlar yani binayı.

Başını aşağı yukarı salladı. Fenaydı, felfenaydı. Allah kimseye yaşatmasındı.

- Belediye yarın binayı yıkmak için ekip gönderecekmiş. Benimde yeni haberim oldu. Acilen eşyalarımı boşaltmam gerek.

Öyle ha deyince yıkmazlardı binayı. Hani önceden bir haber, bir mühlet verilirdi insanlar mağdur olmasın diye ama bizim megalomandan sekmiş gibiydi bu mühlet.

Acaba haber verilirken aklı neredeydi bunun.

Gözleri ben dışında ardımdaki bir noktaya takılınca panik olarak arkamı döndüm. Kapı azıcık açık kalmış, o açıklıktan da salonun perdesiz camı görünmüştü.

Tam çilingir çağırmak uğruna kapıyı çekecekken Balamir Beyin kapıyı itmesi bir oldu.

Tüm foyam bir bir, teker teker, sıra sıra, ortaya dökülmüştü.

Ne bir halı, ne bir perde, ne bir eşya görünüyordu. Tamamen hiçlikti.

Bir bana bir ardımdaki eve baktı Balamir.
Sonra tekrar bana döndü. Bu sefer kaşları çatılmıştı, yüzünde merak gibi tehlikeli bir ifade vardı. Beni beklemeden girdi içeriye.

En seslisinden bir of bıraktım merdiven boşluğuna, ardından kapıyı kapatarak bende içeriye girdim.

- Eşyaların nerede senin?

Otoriter ses tonuyla ilk kez karşılaştığım için hafiften afallamıştım ama yine de çaktırmadım. Bariz yalan söylemiştim çünkü.

Rolleri tamamiyle değişmiştik.

Bu kez ıslak saçlarımla ben oyalandım. Bu havada hala daha kuruyamamışlardı. Gerçi kurutacak makinem yoktu. Gayet doğaldı

Sol meleğim artık sus isyanlarıyla beynimi bulandırırken omzumu silktim. E yoktu yani. Olanı yaradandan mı saklayacaktım.

Onu tamamen duymazdan geldiğim için evi inceleyen bakışları bana doğru döndü. Ben daha önce de bu kadar uzun olduğunu fark etmiştim ama bir haftadır benimsediğim "evimin" içinde durunca daha bir uzun gelmişti gözüme beyefendi.

- Eşyaların diyorum? Neredeler.

Sağlıksız falan demedim koca bir nefes aldım ağzımdan. Ciğerlerim tamamen dolunca geri bıraktım. Annem değildi ya sonuçta, beni terlikle kovalayamazdı.

- Benim eşyam yok.

Kaşları havalandı "Hadi ya" dercesine. Buna karşılık omuz silktim. Ne diyebilirdim ki?

- Onu anladım zaten. Görebiliyorum ya hani. Neden yani, neden yok eşyan.

Kararsızca etrafa bakındım. Hiç söyleyesim yoktu biliyor musun? Hani içimden hiç gelmiyor.

- Babam evi eşyalı sanıyordu. İzin vermezdi yoksa ve ben her sabah en az yarım saat yol yapardım.

Hiç çekinmeden en seslisinden bir kahkaha attı. Evde yankılandı ve hatta.

Daha yeni idrak ediyordum bir erkeği evime aldığımı ve bundan hiç rahatsız olmadığımı. Hayır beni şuan kesse kimsecikler duymazdı. Ölür giderdim.

Felaket tellalı tarafımı susturarak ona odaklanmaya çalıştım ama düşüncelerin etkisi bedenime de yayılmıştı. Rahat duruşumu düzeltmiştim mesela. Ona bakmayan gözlerimi direkt üzerine sabitlemiştim.

- Sende düşündün ki böyle bir evde barınabilirsin. Kafayı mı yedin ya sen.

Yine de benimle böyle konuşmaya hakkı yoktu. Hayır o kim köpekti değil mi? Üç günlük insandı hayatımda. Bir tekmeme bakardı.

Onun bir dokunuşuna bakar gibi Ahsen.

Harbiden he. Elinin tersi yanlışlıkla çarpsa atomlarıma ayrılırdım ben.

- Sanane. Yedim ben kafayı. Nereden bileceksin ki sen, benim buraya gelebilmek için ne taklalar attığımı.

Kolları göğsünün altında birbirine dolandı. Abi biz bu adamla ilk kez iki insan gibi konuşuyorduk. Hani ilk kez karşı karşıya geçmiş bir konu hakkında istişare ediyorduk.

Ne ara benim hayatıma karışabilme hakkına sahip olmuştu bu herif?

- Banane tabi de... Hayır sen nasıl bu evde yaşayabileceğini düşünüyorsun anlamıyorum ben. Baksana ocak yok, buzdolabı yok, çamaşır makinen de yok ne yapacaksın yani.

Bir saniye, bir saniye.

Ne demeye çalışıyor bu?

Bu "fazla samimi" nutuğun altında bir niyet mi seziyorum ben sanki? Sezdim dimi? Sezdim sezdim.

Kaşlarım çatıldı anında.  Benimde kollarım karnıma dolandı. Aynı onun gibi sorgulayıcı moduma giriştim.

- Açık konuş.

Dudaklarını "bilmem" edasıyla büktü. Gözlerimdeki kahve gözlerini odamım kapısına çevirdi.

- Benim eşyalarım buraya sığar.

İnsani kulak yetilerimin bu frekansı duyabileceğinden emin değildim. Hani tamam kısık ta olsa anlaşılmıştı ama sonuç neydi bağdaştırılamamıştı.

Biraz daha açılmalıydı.

- Çıkmana gerek yok.

Yeniden mireba efeniim.

Bölümler biraz uzun mu kısaltayım mııı?

Sırf ilk bölüm 3000 kelime olmuş abi, oku oku bitmiyo.

YILDIZLAR ne kaaar güzel dimiii :)
🦕
















Czytaj Dalej

To Też Polubisz

1.3M 91K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
427K 26.1K 47
17 yıl önce annesi tarafından ölü olarak bildirilen Neva... Yıllardır onun hasretiyle yanıp tutuşan Akay ailesi... Ama... Ortada bir sorun vardı.Neva...
228K 14K 27
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...
201K 10K 21
Staj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?