ÇOCUKLUĞUM | Lise

By buketsekmenn

5.5K 641 1.8K

Son dersin son dakikalarındaydık. Sıramın üstündeki defter ve kalemimi çantama koymak için çantamın fermuarın... More

⋅Giriş⋅
•1•
•2•
•3•
5. | Part 1
5. | Part 2
•6•
7 | Part 1
7 | Part 2
•8•
9 | Part 1
9. | Part 2
•10•
•11•
•12•
13 - Kesit
•13•
•14•
-15-
16. / Kesit
•16•
17

•4•

373 53 155
By buketsekmenn

- 02.09.2022-

Cem Adrian - Sena Şener| Yine mi Yol

Yaslandığım kapıya daha sıkı tutunarak, dik durmaya çalıştım. Benim duyduklarım gerçek miydi? Babası ona ne yaptırmaya çalışıyordu? Ne konuda onu zorluyordu? Hepsi, bir soru işareti olarak zihnimde belirseler de, bir şey demeden tekrar yerime oturdum.

''Salim efendi,'' dedi oldukça gür bir sesle. ''Buraya gel.'' Salim efendi, Bulut'un komutunu seri bir şekilde yerine getirirken, ben de olup biteni çözümlemeye çalışıyordum. Salim efendi, hızlı adımlarla yanıma geldi.

''Sizi evinize bırakacağım efendim.'' Bulut'un olduğu tarafa baktım ve onun yanıma gelmesini bekledim. Ama gelmemişti. Yanına gidecek değildim, beni göndermeye bile gelmiyorsa, demek ki gerçekten gitmemi istiyordu. Babası yüzünden canının sıkılmasını anlıyordum, ama bu da neydi şimdi?

Ben ne yapmıştım ki ona?

''Peki, tamam,'' dedim gülümsemeye çalışarak. Masanın üstündeki çantamı da hışımla aldım ve Salim efendiyi takip ederek, çiftlikten çıkış yaptım.

Hüzünle arkamı dönüp, çiftliğe baktığımda Bulut'u görmeyi umdum ama yoktu. O kadar mutlu olmuştum ki bugün, ama şimdi hepsi Bulut'un bu yaptığından sonra boğazıma dizilmişti. Salim efendi, beni kızların yanına bırakırken ona kısaca teşekkür edip arabadan indim, anneme de hızlıca bilgilendirme yapıp, Gizem'in evine geçtim. Merve de gelmişti.

Kapıyı çaldığımda kireç gibi olan yüzümü Gizem, hemen fark etmişti ve beni kolumdan çekiştirerek içeri soktu. Ben de zaten hiç direnmemiştim. ''Ne oldu sana?'' diye sordu hemen. Gizem'in annesi Nermin teyze de bu halimi gördüğünde, koşarak yanıma geldi ve beni kendine çekti.

''Oy güzel kuzum benim,'' dedi saçlarımı okşarken. ''Bembeyaz olmuşsun. Kim üzdü seni?'' Gizem, benim kolumdan tutarak, Nermin teyzenin kollarından çekti. Ama Nermin teyze, çok tatlı, samimi bir kadındı, benim ikinci annem gibiydi, bana sarıldığında sıcacık bir yuva bulmuş gibi hissediyordum.

Gizem, kötü olduğumu biliyordu ve önce kendisi konuşup, durumu halletmek istiyordu. Gizem'in komutuyla odasına doğru yol alırken, kapı çalmıştı ve Nermin teyze açtığında Merve koşa koşa yanımıza gelmişti. ''Ne oluyor kızım? Güneş kötü dedin, nasıl evden çıktığımı bilmedim.''

İçimde tuttuğum bütün duygular, Merve'nin Güneş kötü demesiyle adeta dışarı doğru fışkırırken, kızlara sımsıkı sarıldım. ''Güneş, hemen anlatıyorsun bana hemen,'' dedi Merve gözyaşlarımı silerken, oldukça ciddi bir sesle.

''Kim bu hale getirdi seni?'' diye sordu Merve ciddi bir sesle. ''Yoksa Bulut mu?'' diye ekledi Gizem. Sesi, bunun aksi olmasını ister gibiydi. Ama tam da üzerine basmıştı, burnumu çekerek başımı aşağı yukarı salladım. Onlara kısaca her şeyi aktardığımda, beni dikkatlice dinlemiş ve yorum yapmaya başlamışlardı.

''Ya ne oluyor arkadaşım, çocuğa ısındık dedik iyi ki. Maşallah dediğimiz bir saat yaşamıyor!'' Merve, sinirden odanın içinde resmen volta atarken, Gizem, kedi yavrusu gibi bana bakıyordu. Gizem, daha ılımlı, olaylara daha yapıcı yaklaşabilen bir yapıya sahipti. Onu kendime benzetiyordum. Ama Merve bizim 'doğrucu davutumuz'du, aramızda olaylara en mantıklı yaklaşabilen oydu.

''Ya mutlaka mantıklı bir açıklaması vardır, Merve,'' dedi Gizem. ''İnsan niye durduk yere yapar ki bunu? Hem çocuk, o kadar güzel jestler yaptı. Sonra niye yapsın ki bunu?''

Merve, ellerini beline koyarak hesap sorar bir tonda, ''Hepsi çok hızlı gelişti farkındaysanız. Hızlı gide atın, sonunun ne olduğunu söylememe gerek var mı?'' Ardından ekledi. ''Bu işte bir iş var. Güneş'i önceden tanıdığına yemin edebilirim, ama ispatlayamam.''

''Merve, bu işi böyle çözemeyiz. Bir sakin ol otur Allah aşkın,'' dediğinde gözünü bile kırpmadan Gizem'e baktı. ''Hatrım için,'' diye eklediğinde Gizem, burnundan sert bir nefes verdi ve dediğini yapıp, yatağın kenarına oturdu.

O sırada Nermin teyze, elinde atıştırmalıklarla içeri girdi. ''Ne gerek vardı Nermin teyze, zahmet etmişsin.''

''Evet, Nermin teyze ya, zaten çok kalmayacağız,'' diye destekledi beni Merve. Nermin teyze, ayıplar gibi bize baktı. ''Olur mu öyle şey yavrum, sohbetinizle güzel gider işte. Hem içim rahat etmez başka türlüsünü zaten.'' Hepimiz minnetle ona gülümseyerek baktık ve Nermin teyze başka bir şey demeden dışarı çıktı.

''Ne düşünüyorsun Güneşim?'' dedi Merve sorgular bir tonda.

''Babasıyla telefonda görüştü,'' dedim düşünceli bir sesle. Sanki zihnim parçaları birer birer önüme getiriyordu. ''Ama bilmiyorum, alaka kuramıyorum.''

Başımı yukarı kaldırdım ve derin bir nefes verdim. Sanki boğuluyordum. Kızlar hiçbir şey demeden beni dinlemeye devam ettiler. ''Kızlar, tamam gerçekten boş verelim. Gizem haklı. Eğer, işin içinde bir şeyler varsa zaten ortaya çıkar,'' dedim kırgın bir sesle.

''Aksi de olabilir, bence bir açıklama yapmasını bekleyelim,'' dedi Gizem tüm olanlardan habersiz. O beni nasıl bir şey yaşamaktan korumuştu, nasıl bir yangının içinden almıştı ama onların haberi bile yoktu. Olmamalıydı da. Çok üzülürlerdi, kahrolurlardı biliyorum.

Bunu onlara yaşatmaya hakkım yoktu.

''Öyle olmasını umuyorum, ama olmazsa da sorun değil,'' dedim başımı yere indirip, her üzüldüğümde ve utandığımda yaptığım gibi ellerimle oynayarak. ''Ben eve gideyim artık,'' dedim çantamı omzuma asarak. Merve de benimle beraber kalktı ve yolun yarısından sonra ayrılmıştık. Bana sarılıp, tüm bunların geçeceğini ve benim yanımda olduklarını belirttikten sonra, beni eve öyle göndermişti.

-

Neyseki bugün Cuma günüydü, haftasonuna çok yaklaşştık. Her liselinin olduğu gibi haftasonu benim de rüyamdı tabiki. Daha rahat ders çalışabilirdim. Omzumdaki çantayı arkama yerleştirerek, Matematik dersi için gerekli malzemeleri çıkardıktan sonra Serpil hocayı beklemeye koyuldum.

Gizem, sırasında rahatsızca kıpırdandığında hızlıca kaşlarımı çattım. Yerimden kalktım ve hemen yanına oturdum. ''Gizem, ne oldu?''

''Midem çok ağrıyor,'' dedi Gizem eliyle karnına bastırırken. ''Dün gece biraz başladı, ama geçti. Önemsemedim. Şimdi yine başladı.'' Yüzünü buruşturarak, karnına bastırmaya devam etti.

''Kalk,'' dedim kolundan yavaşça tutarken. ''Böyle olmaz, izin alıp hastaneye gidelim.''

''Gizem,'' dedi telaşlı bir ses, yanımızda dikiliyordu. Yüzümüzü kaldırıp baktığımızda Semih olduğunu görmüştük. ''Neyin var? Miden mi ağrıyor?'' Gizem, sadece başını sallamakla yetinirken, diğer taraftan dönüp, Gizem'in yanına ulaştı.

''Benim ablam dahiliye doktoru. Kalk haydi senin onun yanına götürelim.'' Semih, ardı ardına kelimeleri sıralarken, ikimiz de şaşkın şaşkın ona baktık. Gizem, bile ağrısını unutmuştu sanki bir anlığına.

''Ya ben Güneş'le gidecektim aslında ama,'' diye konuşmaya çalışğında Semih buna izin vermedi. Çantasına eşyalarını doldururken, tek koluna taktı ve diğer koluna Gizem'i alarak yerinden kaldırdı. ''Saçma sapan bir yere gideceksiniz, adam gibi ilgilenmeyecekler bile. Benimle gel.'' Gizem, Semih'in yardım teklifini kabul ettiğinde, beni de Merve'ye bir şey dememem için uyarmayı ihmal etmemişti ve devamsızlık sorunum olduğundan onunla gelmemi kesinlikle istememişti.

Sanırım, haklıydı gerçekten de çok ilgilenmiyorlardı. ''Teşekkür ederiz Semih,'' dedim arkalarından seslenirken. ''Beni haberdar etmeyi unutmayın, olur mu?''

Semih, sadece başını sallarken, okuldan çıkış yapmışlardı. Ah benim güzelim, bu genç yaşında nelerle uğraşmak zorunda kalıyordu böyle... Nermin teyze duysa, mahfolurdu. O yüzden çenemi kapalı tutmalıydım.

''Bulut,'' dedi hayranlık dolu bir sesle Damla. Refleks olarak anında başımı kapıya doğru çevirdiğimde, tam karşımda duruyordu. Damla'nın yüzüne bile bakmıyordu, gözleri sadece benim üstümdeydi. Ama bu bakışlardan çok rahatsız olmuştum. Düne kadar ona hayranlıkla bakan gözlerim şimdi ise koca bir hayal kırıklığıyla bakıyordu.

''Benim yanıma oturabilirsin istersen,'' dedi Damla eliyle kendi sırasını işaret ederken. ''Gerek yok,'' dedi ters bir sesle. ''Kendi yerim var Damla.'' Damla'nın gülüşü anında yüzünde solarken, anında kendisini topladı ve başını dik tutarak bana küçümseyici bakışlar attı.

Gözlerimi devirerek önüme döndüm. ''Bu Damla yakında benim elimde kalabilir, Güneş. Demedi deme.'' Sertçe yutkundum ve 'sorun yok' dedim dudaklarımı oynatarak. ''Gizem nerede?'' diye sordu etrafına bakınırken.

Aklıma gelen ilk şeyi uydurdum. ''Bugün annesiyle bir şeyler bakacaklarmış.''

''Semih de yok?'' diye sordu, bir yandan çantasından kitaplarını çıkarırken. ''Ne bileyim canım,'' dedim gözlerimi Merve'den kaçırarak. ''Semih'in bekçisi miyim ben?''

Merve, tekrar bir şey söyleyecekken, Serpil hoca ellerinde kitaplarla içeri girdi ve susmak zorunda kaldı. Sıramın altında gizlice Gizem'e mesaja attığımda, üzerimde olan bakışlar, sanki sırtıma çivi batıyormuş gibi beni rahatsız ederken, ona bakmamak için zor tuttum kendimi.

Güneş Akman: Gizom, nasıl oldun? Durum neymiş?

Gizom: Semih ben. Gizem'in durumu iyi, ama belli ilaçlar kullanması gerekiyormuş. Daha dikkatli olmalıymış. Buradan direkt evine bırakacağım, merak etmeyin.

Kaşlarımı çattım. Bu da ne demek oluyordu?

Güneş Akman: Teşekkür ederiz Semih. Ben çıkışta yanına geleceğim.

Günün devamı yarısı boş yarısı dolu derslerle geçerken, bütün gün Bulut'la tek kelime bile konuşmamıştık. Ama biraz daha konuşmazsa, olduğum yerden ikiye çatlayacak gibi hissediyordum.

Ama ne olursa olsun, bana yaptığını sindiremiyordum. Bunu hak edecek ne yapmış olabilirdim ki? Tüm bu soru işaretleri, zihnimi bir kurt gibi kemirirken, daha fazla dayanamadım ve son ders zili çaldığı an Merve'yi bile beklemeden, çantamı toplayıp sınıftan çıkış yaptım.

Merve arkamdan seslenirken, elimle 'dur' işareti yaptım. ''Gelme Merve, iyi hissetmiyorum. Sonra.'' Mahalleye varmak üzereyken hışımla yürümeye devam ediyordum, çünkü biraz duraksarsam insanlarla konuşmak zorunda kalacaktım. Bu sırada önümdeki taşı görmediğim için, hızlıca yere yapışırken, dizimdeki sızı, yüzümü buruşturmama neden oldu.

''Ah,'' dedim kanayan dizimi tutmaya çalışırken. ''Of, kör müyüm ben acaba ya?''

''Güneş,'' diye bir ses duymuştum ama arkamı dönemeyecek kadar acı çekiyordum. Ama bu tabiki Bulut'un sesiydi. Şuan onu görmek istemiyordum, yine bırakıp gidecekti zaten. Yine neden gelmişti ki?

''Git,'' dedim sızlanarak. ''Konuşmak istemiyorum.''

''Gel buraya,'' dedi güçlü kollarını bacaklarımın arasından geçirip, yerle bağlantımı keserken. Olduğum yerde rahatsızca kıpırdanırken, beni bırakması için onu ittiriyordum. Ama hareket bile etmiyordu. ''Rahat dur,'' dedi homurdanarak.

''Bırak beni, mahalledeyiz.'' Sonunda hareket etmeyi bıraktığımda yüzüne, halinden memnun olmuş bir ifade yayıldı. ''Yürüyebilecek misin?'' dedi beni bir kaldırıma oturturken.

''Yürürüm,'' dedim huysuz bir sesle. ''Senin işin gücün yok mu ya, burada benimle ilgilenirken mazallah Damla seni görmek ister, ya da başka işlerin çıkar falan, ben mani olmayayım.''

Dediklerime cevap vermeden, hemen karşımızda duran eczaneden içeri girdi ve elinde siyah bir poşetle çıkıp yanıma geldi. Dizim çok acıyor, sızım sızım sızlıyordu ama belli etmemeye çalışıyordum.

''Ne yapmaya çalışıyorsun Bulut?'' dedim ters ters. ''Dün beni öylece gönderiyorsun, tek kelime bile etmeden, okulda ağzını açıp bir açıklama bile yapmıyorsun. Şimdi de bu.''

Yarama pansuman yaparken, kendini kastığını görebiliyordum. Ama beni dikkatlice dinlemeye devam etmişti. ''Tek bilmen gereken, benden uzak duracaksın. Ben de senden.''

Kurduğu cümlenin sonunda, kilitlenip kalmış, ne söyleyeceğimi aramıştım. ''O zaman bırak beni, gelme peşimden.'' Gözyaşlarım, bana ihanet eder gibi, yanaklarımdan süzüldüğünde, dizime pamuk bastırdığı elini, sertçe ittim.

Ben ayağa kalkıp topallayarak yürürken, Bulut'un peşimden geldiğini hissetmiştim. ''Bu halde nasıl gideceksin?'' dediğinde cevap vermeden yürümeye devam ettim. ''Dursana kızım.'' Kolumdan tutup beni kendine çevirdiğinde, olduğum yerde durmak zorunda kaldım. Gözleri gözlerime sabitlenirken, o kadar derin bakıyordu ki sanki içine hapsolmamı istiyor gibiydi.

''Böyle olmak zorunda,'' dedi fısıltıyla. Neden ama neden, ne oldu, ne değişti ki, diyemedim. ''Neden diye bile sormayacağım, Bulut,'' dedim kolumu ondan çekerken. Gözyaşlarım, hala yanaklarımdan süzülmeye devam ediyordu. Hala yüzüme dik dik bakıyordu, böyle bir durumda bile nasıl bu kadar katı kalabiliyordu? Acı çektiğini hissedebiliyordum, içindeki acı bulunduğumuz yere katman katman dağılıyordu sanki.

''Hayırdır Güneş?'' dedi arkamızdan bir ses. ''Bir sorun mu var?'' Hızlıca kendimi toparladım ve arkamı döndüm. ''B-bir sorun yok Selim,'' dedim hızlıca buradan gitmek isterken. Bulut, sertçe yutkundu ve kurumuş olan dudaklarını ıslatarak, yüzüne alaylı bir gülümseme yerleştirdi.

''Var ulan sorun, gel hadi.'' İkisi arasında kaldığımda, Selim bir an affalasa da kendini hemen topladı. ''Zaten, çatacak yer arıyorum.''

''Bana bak,'' dedi Selim, Bulut'a dik dik bakarken. ''Belli ki bizim mahallemizde değilsin, zengin bebelerinden birisin. Daha fazla kızı rahatsız etme de git buradan.''

Bulut, kısa bir kahkaha atarken, Selim'i yakalarından tutarak, ağzıma bile alamayacağım küfürler etti. ''Sen kimsin de Güneşimi benden koruyorsun lan!'' Güneşim mi? Gözlerinden alevler fışkırmaya başlamıştı resmen. Yine başlıyorduk. Öfkesi, tüylerimi diken diken ederken, Selim bile ondan ürkmüştü ama çaktırmıyordu.

Gözleri sonuna kadar açılmış, bir saniye bile kırpmadan Selim'e bakıyordu. ''Tamam Bulut, bırak lütfen,'' dediğimde boğazını hala sıkmaya devam ediyordu. ''Lütfen,'' dedim hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlarken. Biraz daha sıkarsa bir şey olacaktı. Yüzü kıpkırmızı olan Selim'i resmen iterek bırakmıştı ve anında yüzünü bana dönerek, transa girmiş gibi bana bakmaya başlamıştı.

''Ağlama,'' dedi öfkeli bir sesle. ''Ağlama diyorum sana,'' dedi ve ardından homurdanarak ekledi. Ama dediğini duymuştum. ''Her ağladığında, canımdan can gidiyor lan.''

''Çocuğu öldürecektin Bulut,'' dedi hayret dolu bir sesle. ''Sen iyi değilsin. Senden çok korkuyorum ve dediğin gibi, senden uzak duruyorum.'' O sırada Gizem mahallenin başından olup biteni gördüğü gibi yanıma gelerek, kolumdan tuttu ve yürümeme yardım etti. Ondan destek alarak yürürken, neyseki bana bir şey sormamıştı. Bulut ise daha da fazla bir şey söylemeden, bu sefer peşimden gelmemiş arabasına binip, gazı kökleyerek mahalleden ayrılmıştı...


Bölüm sonuna geldiik. 😞💔

Bölüm hakkında yorumlarınız neler? Tavsiyelerinize açığım ve tek isteğim kıymetli yorumlarınızı benden esirgememeniz. Tek ilham kaynağım onlar.

Diğer bölüm görüşmek üzere. 💕

Continue Reading

You'll Also Like

2.3M 37.6K 55
- Ahh...abim gelicek yapamayız.. Üstümdekileri delice yırtarak çıkardı. - Abini boş ver gece. Bugün gelmeyecek güzelim Erkekliğini boxer'ından çıkar...
1.7M 54.8K 39
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
149K 760 6
mesleğini eline alamayınca kendini barlarda escort ilan etmiş bir kızın aşk hikayesi...
195K 10.5K 23
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...