Kağan ayağa kalktığında acıyla ayağa kalkmaya çalıştım.
Kağan bunu engellemek için kurşun yarasının olduğu yere tekme atınca canımın acısına bağırdım.
"Lavanta iyi misin? Durum bildir." diye seslenen Onur'a "Çıkışları tutun. Kaçmaya çalışacak." dedim.
Onur, "Berna sende!" diye bağırınca Berna, "Tamamdır." dedi.
"Şimdi kendi durumunu bildir." diyen Onur'a "Ne kadar adam kaldı?" diye sordum.
"Çatışıyoruz ama haklayabileceğimiz bir sayıdalar."
"Siz onlarla ilgilenin." dedikten sonra kulaklığımı çıkardım ve sol elimle yaralama baskı uygulamaya başladım.
Cebimdeki telsizi çıkardıktan sonra "Bilinen yere acil ambulans. Bir ajan vuruldu. Kurşun hypogastrium* bölgesinin altlarında olmalı. Bilinci açık ve yaraya baskı uygulanıyor. Tahmini dayanma süresi çok değil. Kanama durdulamıyor." dedim.
Ertan'dan Devam
Lavantalardan haber beklerken endişeden kalbim sıkışmıştı.
Taha içeriye tahmini elli yaşlarda bir erkek ve kadınla girince yanına gittim.
İkisi de Lavanta'ya benziyordu ama burada olma sebepleri neydi?
"Diğerleri nerede?" diye sordum, merakla.
"Şüpheli gerçekten oradaydı ve sonradan ona destek de geldi. Şu an onlarla mücadele ediyorlar."
Gelen adam, "O suçlu neden evimizdeydi?" diye sorduğunda Taha, bana "Sana ilk görev. Burayı hallet." diye fısıldadı.
"Ama nasıl?" diye sordum.
Taha kulağıma "Lavanta ile ilgili bir şey söylemiş Kağan. Lavanta'yı yalanlayarak gerçekleri anlat." diye fısıldadı.
"Peki sen?"
"Amire gidip azar işitmeliyim."
"Kolay gelsin."
"Sana da."
Taha gidince "Merhabalar. Ben sizi bilgilendirecek görevliyim. Oturmaya ne dersiniz?" diye sordum.
Beni dinleyerek oturduklarında önlerine su koydum ve "Öncelikle kendimi tanıtmakla başlamam gerek sanırım. Ben Ertan Yükselen." dedim.
"Oradaki suçlu, gelenlerden birinin kızım olduğunu söyledi. Neler oluyor? Benim kızım yıllar önce öldü." dedi.
Ağlamamak için kendini tutuyordu kadın.
"Oğlunuzun davası üzerine çalışıyoruz. Daha doğrusu çalıştığımız bir davadaki suçlu oğlunuzun katili çıktı."
"Onun kim olduğunu bilmediğinizi sanıyorduk." diyen Göksel Bey'e "Bu da yeni bir bilgi." dedim.
"Lütfen anlatmaya devam edin." dedi Hatice Hanım.
"Oğlunuzun bir çatışma esnasında bir kadını öldürmüş. Bu onun yapması gereken bir şeydi lakin ölen kadının ağabeyi ,sizin evinize giren suçlu, intikam için Levent Şimşek'in kardeşini öldürmek istedi."
"Kızım o yüzden mi öldü?"
"Hayır, oğlunuz bu yüzden öldü. Kız kardeşini korurken öldürüldü."
Hatice Hanım, destek almak için Göksel Bey'e tutunduğunda "Devam etmemi ister misiniz?" diye sordum.
"Lütfen."
"Kızınız ise bu davadan alakasız bir şekilde şehit oldu ama evinize giren suçlu onu öldürmeyi takıntı haline getirdiği için bunu kabullenemedi."
Lavanta'nın öldüğünü düşünmek canımı yakarken derin bir nefes aldım.
"Ben, suçlu ile bir kavga içindeydim. Bunun sebebi onu tutuklamaktı."
Daha düne kadar mafyaydın, Ertan.
"Ve benim karımın adı da Lavanta. Sırf isim benzerliğinden dolayı karımın, kızınız olabileceğini sandı ve bize saldırmaya başladı. Bizi alt edemeyince de size saldırmaya karar verdi. Ölen kızınızın size saldırdığında ortaya çıkacağını sandı."
"O kızın bir anlığına kızım olduğunu sanıp ümitlenmiştim." diyen Hatice Hanım'ın gözünden yaş akarken suyunu ona doğru uzattım.
"Lütfen için."
Hatice Hanım suyunu içerken Göksel Bey, "Peki burası neresi?" diye sordu.
"Bunu ben yanıtlayamam, amirim cevap verse iyi olacak." derken Taha ile amirin geldiğini gördüm.
İkisinin de suratından endişeli olduğu belliydi.
İlk kez bir sivil buraya girdi diye gizliliklerinin kalmadığını sanıyor olmalılar.
Amir, "Gerisini ben hallederim." derken Taha, "Ertan biraz gelir misin?" diye sordu.
Merakla "Bir sorun mu var?" diye sordum.
"Lavanta..."
"Ne olmuş Lavanta'ya?"
"Hande haber verdi. Olay yerine ambulans istemiş. Yaralıymış."
"Ne? Kağan mı? Neresinden yaralanmış?"
"Tam bilgi sahibi değilim. Berhayat Hastanesine götürülüyormuş."
Daha fazla dinlemeden dışarıya doğru koşmaya başladım.
Kağan'ı kendi kanında boğarak öldüreceğim.
O zaman karımın kanını akıtmanın neye denk geldiğini öğrenecek.
*Göbek bölgesinin altında bulunan karın bölgesidir.