3-TV girl- Lovers Rock
İyi okumalar 💜
Onun bizi sevdiğinden daha çok sevdiğimiz insanın ayrıcalığı, bize sağduyunun kurallarını boyuna unutturmaktır. Alnına tek bir kırışıklığın yerleştiğini görememek, en küçük bir geri çevrilişin hüzünlendirdiği dudaklarındaki somurtkan ifadeyi silmek için, aradaki mesafeleri mucizevi şekilde aşar, kanımızı akıtır, geleceğimizden bile vazgeçebiliriz. Belki karşımızdaki kişiye itaat ederken sınırlarımızı zorlayıp hiç istemediğimiz şeyleri yaparken kendimizden iğrenebilirdik. Yalnız mutlu olduğumuz zamanlarda düşüncelerimizi saran o apansız ve uzun düşlerden şüphelenmek mi? Bir suskunluk karşısında sevdiğiniz kişiyi karşınızda gördüğünüzde yumuşayan zihninize olan o sevimli öfkeniz niye? Kişiliğinizin gelgitleriyle , onlara neyin yol açtığını sormaksızın yalnızca ilgilenebilir miydin? Yaşamım boyunca en küçük bir sözün tahkiriyle yavaş yavaş beliren, çoğu zaman sol yanımda sızıya sahip olan bu anlamsız duygu neydi? Hiçbir zaman öğrenemeyeceğim gerçeği tam olarak karşımda duruyordu.
İki gündür sıkıldığım için en sonunda yuvadan çıkıp Jimin'in evine gitmiş, kapıyı açanın Yoongi hyung olduğunu görmemle onları yalnız bırakmam gerektiğini düşünerek geri dönecektim ki Yoongi hyung'un kolumdan tutup beni içeriye almasıyla bu isteğim denemeden son bulmuştu. Şimdi beraber film izliyorduk fakat onlar yiyişirken filme odaklanmak çok kolay değildi. Aşka inanmadığımı hatta aşkın insanı öldürdüğünü her zaman düşünürdüm. Bu ikiliyi görünce bu düşüncelerim kayboluyor, onlara bile imreniyordum. Jimin çoğu zaman bana birini ayarlamaya çalışsa da buna bir türlü izin vermemiştim. Birini öldürecek kadar çok sevmek istemiyordum.
Anneme olanlardan sonra hiçbir zaman bu kadar aptal bir aşık olmamaya, babamın annemi öldürdüğünü gördükten sonra ise hiçbir zaman birini öldürecek kadar çok sevmeyeceğime yemin etmiştim. Hoş, bok çukurunda olan hayatımdan, kendimi hayatımın aşkını aramaya da vakit ayıramazdım.
"Jimin saat geç oldu eve gitsem iyi olacak, yarın kuzenim gelecek o yüzden evi biraz da toparlamam lazım." Ayağa kalkmamla, Jiminde Yoongi Hyung'un kucağından kalkıp kapıya kadar bana eşlik etti.
"Peki, görüşürüz Jeon." kapıdan çıktığım sırada Jimin'in arkamdan seslenmesiyle ona döndüm.
"Jeon yarın kuzenimle tanışmak için evine geleceğim en yakın arkadaşımı benden çalamaz ona gözdağı vereceğim!! " oyuncu bir tavırla söylediği şeye gülerek cevap vermiş, başımı sallayarak onu onaylamıştım.
***
"Uzun zamandır görüşemedik ama hâlâ aynısın Jungkook. " kapının önünde elindeki gri valizi bırakarak bana gülümseyen Hoseok'a aynı şekilde gülümseyerek karşılık verdim.
"Hadi içeri gel. Açsındır yemek hazırlayayım. " kafasını sallayıp içeriye girdiğinde etrafa göz gezdirdi.
"Evin gerçekten çok güzel. " mutfağa doğru adımlarken cevap verdim.
"Teşekkür ederim Hoseok. Bu arada sana sormadım ama sandviç ister misin? "
"Ah, hayır. Annem Seul'e gelene kadar midemi tıka basa doldurdu." elini karnına götürüp acıyla gülümserken bende kafamı onaylar biçimde sallaıdm.
"O zaman sana odanı göstereyim."
***
"Jungkook girebilir miyim? " kapımın tıklatılmasıyla yatakta doğrulmuş, telefonumu kapatıp kapıdaki bedene bakmıştım.
"Tabii ki Hyung gelebilirsin. " Hoseok'a bazen Hyung diyordum. Benden büyük olmasına rağmen şuan hâlâ üniversiteye gittiği için beni Hoseok Hyung'dan büyük sanıyorlardı fakat Hoseok Hyung eğitime aç kaldığını söyleyerek devamlı ilginç bölümlerde okumak istediğini söylediği için bilmediğim bölümlerden sürekli mezun olup ortamlarda kendi bilgeliğini gösteriyordu. Teyzem oğlunun bu hallerine bayıldığı için okuma sevdasına söz etmiyordu.
Hoseok hyung yanıma gelip eliyle saçımı okşadığında gülümsedim. Küçükken hep annem olmadığı için kimsenin başımı okşamadığını ağlayarak söylerdim. Hoseok hyung yanıma gelip "artık hyung'un var o seni her zaman sevecek" dediğinde çocuk aklımla mutlu olmuştum tabi.
"Saçların hâlâ yumuşacık Jungkook. "
"Kimsin sen!?"
Yaklaşıp saçıma öpücük kondurup geri çekildi.
"Çek ellerini onun üstünden!"
Göğüsüne batan ağrı ve anlamlandıramadığı öfke ile karşısındakine küfürler savurup bağıran esmer, onların kendisini duymadığını bildiği halde ağzından çıkan kelimelere engel olamıyordu.
"Bir şeye ihtiyacın mı var hyung?" Hoseok hyung başını salladığında yerimde daha da dikleşmiş, söyleyeceği şeyleri bekliyordum.
"Biliyorsun iki gün sonra okulum başlayacak ama bölüm başkanı profesörlerin ilk günden bizi performans açısından gözlemleyeceklerini söyledi benim sunumum hazır ama emin olamıyorum bu yüzden sana göstersem sen de yorumlasan olur mu? "
"Olur tabii de sunum ne hakkında hyung? "
"Kore tarihinin krallıklarıyla ilgili. "
"Okulda hiçbir zaman tarih dersini dinlemedim hâlâ bana göstermekte emin misin yine de sana yararı olacaksa dinlerim. " Hoseok hyung gülümseyerek ellerini birbirine çırptı ve ayağa kalkarak elindeki kağıtları bir kenara bıraktı, ardından tabletinden bir şeyler açtı, bana baktı.
"Başlıyorum." baş parmağımı havaya kaldırarak onu onayladım.
"Bugün size Kore tarihinin en büyük kralı hakkında bir sunum yapmak istiyorum. Sizce koskoca Kore tarihindeki binlerce krallıktan hangisi en büyüğü ve en güçlüsüdür, bir fikriniz var mı?" başımı hayır anlamında salladığımda gülüp sunuma devam etti.
"Kore'nin en büyük krallığı Kim krallığıdır. Krallık öncelerinde en güçsüz krallık olarak biliniyordu fakat sonradan gelen kral, krallığı o kadar yükseltmiş ki koskoca bir imparatorluk haline gelmişti. Peki bu tarihin en güçlü kralı kim biliyor musun? "
"Hyung tarih derslerinde uyuyordum. " Hoseok hyung derin bir nefes vermiş ve anlatmaya devam etmişti.
"Tarihin en güçlü ve en yakışıklı kişisi olarak bilinen, lanetli kral Kim Taehyung'dur. "
"Nasıl lanetli hyung? " ilgimi çekmeyen sunum şimdi ilgimi çekmeye başlamıştı.
"Kim Taehyung, o kadar yakışıklı bir kralmış ki onu görmeye diğer krallıklardan insanlar gelirmiş. Uğruna şiirler yazılır, herkes çocuklarına onun gibi güçlü ve yakışıklı olması için Taehyung ismini verirmiş. " Bir adam için bu kadar abartılı şeylerin yapılması bana kulaktan dolma olduğunu düşündürtüyordu.
"Hyung bu adamın bir portresi yok mu merak ettim."
"Olmaz olur mu dönemin en ünlü ressamları onun portresini çizmek için sıraya bile giriyorlarmış. Yalnız Kim Taehyung portresini kimseye çizdirmemiş. Kendi resmini kendi çizmiş. "
"Vay be, tam alfa hareket. " Hoseok hyung gülmüş ve tablerinden bir şeyi açarak bana göstermişti.
Nefesim kesildi. Sol yanımdaki güçlü çarpıntıyla beraber gözlerim uzun uzun karşımdaki resime bakıyordu. Sert bakışları gözleri, neredeyse gözlerine gelen dağınık ama hoş duran saçları, burnu, burnundaki beni, sert yüzünde kasılan çenesi hatta dudakları...
Evet kesinlikle mükemmeldi. O insanlara dediğim herşeyi unutun bu adam tarif edilemez şekilde mükemmeldi, evet öyleydi.
"Ağzını kapat lan. "
"Alakası yok hyung, uğraşma benimle. " gülerek ellerini havaya kaldırıp teslim olmuş gibi yapan Hoseok hyung'a karşı istemsizce kaşlarımı çatarak baktım.
"Neyse sende haklısın adam harbi çok yakışıklı. Kaderi de kendi gibi olsaymış keşke. " dediği şeyle istemsizce gözlerimi büyütmüştüm.
"Niye ki ne olmuş? "
"Kim Taehyung güçlü ve yakışıklı olmasının yanında çok zalim bir adammış. Ondan sonra bu hanedandan kimsenin kral olmasını istememiş. Kendi hanedanındaki herkesi öldürmüş. Tıpkı babasına uyguladığı suikastle tahta geçtiği gibi kimsenin ona aynısını yaşatmasını istememiş. "
"Bence çok havalı. "
"Oğlum salak mısın sen adam ailesini öldürüyor havalı diyorsun." ayağıyla bana tekme atarak söylediği şeyle omuz silktim.
"O zamanlarda bunlar yapılacak şeylerdi hyung normal bence. "
"O zamanları nerden biliyorsun sen? Hani tarih dersinde yatıyordun lan! " kafamdan sallamıştım tutmuş diyemeyeceğim için konuyu değiştirmeye çalıştım.
"Bu yüzden mi lanetlenmiş? "
"Hayır. Kral Taehyung kimsenin aşkına karşılık vermemiş. Hatta ona aşık olan kişileri bile öyle kötü bir şekilde aşağılarmış ki ona aşık olanlar üzüntüden kendilerini toparlayamaz hatta intihar ederlermiş. Kendisi aşka inanmadığı için onu sevenlerin de sadece gücü için onunla olmak istediklerini düşünürmüş. Sevdiklerini kral Taehyung yüzünden kaybeden insanlar Tanrı'ya yalvarmaya başlamışlar. Tanrı bu acılı insanların dediklerini duymuş ve Taeyung'a ceza vermişler. "
"Ne cezası? " merakla dediğim şeye karşı Hoseok hyung derin bir nefes vermişti.
"Dur anlatıyorum işte. " yalandan bir öksürmüş daha sonra devam etmişti.
"Tanrı kralı bir aynaya hapsetmiş. Yalnız o aynadan kendi yüzünü değil, tıpkı ona aşık olan kişiler gibi o da o aynanın dışından birine aşık olacakmış. Aşık olacağı zaman o aynanın içinde bir geçit oluşturacağını ve içeriye yalnızca sevdiği kişiyi alacağına, hatta aşkına karşılık bulursa lanetin bozulacağı da söyleniyor. " duyduğum şeylerle biraz garipsesem de aynı zamanda ürkmeme de engel olamamıştım.
"Aşık olacağı kişiye belki de kavuşmuştur hyung değil mi? "
"Bu sadece bir söylenti ama mantıken aşık olacağı kişiye kavuştuğu zaman kim krallığıyla ilgili geçmişten gelen bir haber almamız lazımdı. " kaşlarım sorgular bir biçimde çatılmıştı.
"Nasıl yani? "
"Yani koskoca Kral aşık olsaydı sevdiği kişiyi çizmez miydi? Veya ne bileyim onunla evlenmez miydi? O zaman biz bu adamı lanetli bir kral olarakta bilmezdik. Lanet kalktığı zaman tarih sayfalarının bile baştan yazılacağına dair söylentiler var. "
"Hyung sanki korku filmi izliyorum ya. Böyle sunum mu olur? " dedim olduğum yerde küçülürken. Hoseok hyung ise bir kahkaha patlatmıştı.
"Bitti zaten sağol Jungkook sayende bu hikayeyi anlatmaktan vazgeçtim." kapıyı kapatıp giderken hâlâ duyduğum kahkaha sesleriyle gözümü devirmiş ve telefonumu alıp arama motoruna girmiştim. Evet, Kim Taehyung'u araştıracaktım. Ama sadece meraktan.
Narsist Taehyung'un kendini çizdiği portre bu.
Oy verip yorum yapanın rüyasında taekook öpüşüyormuş.
Bir dahaki bölümde görüşmek üzere Mew sizi seviyor💜