İktidar Oyunları | ognis.

By MSHanDeniz

28.1K 2.3K 956

Kanuni Sultan Süleyman'ın halasının torunu olan Mahnisa Sultan, ailesini kaybetmesinin ardından padişahının h... More

0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
son

25

445 35 12
By MSHanDeniz

Sonraki bölüm pazartesi gelecek aşklarım. 💘😘

Hünkarımızın terasında İstanbul manzarasına bakarken validem geldi. Bir süre arkamda dikildi. Onun geldiğinin farkında olmama rağmen dönüp ona bakmadım.

"Selim emrime rağmen payitahttan ayrılmamış, haremiyle birlikte Mermer Köşk'te kaldığını işittim."

"Aranızdaki husumet ziyadesiyle uzadı. Birbirinizin üzerinde gücünüzü denemekten vazgeçin artık," dedi validem yanıma doğru gelerek.

"Mahnisa'yla nikahlandığımı hünkarımıza ifşa edecek. O vakit onu elimden kimse alamaz."

"Yapmayacak, ikaz ettim."

"Selim yapmaz, Selim zinhar bu işe bulaşmaz demiştiniz. Ne oldu, her zamanki gibi perdenin arkasından o çıktı. Benim ona itimadım yok validem, sizin de olmasın. Ya onun yanındasınız ya benim, ortası yok bunun."

"Sen ne dediğinin farkında mısın? Ya sağ gözünü çıkar at diyorsun bana ya da sol gözünü, sakın benden bunu isteme. İkiniz de benim evladımsınız, hatalarınızı hoş görür affederim, bir orta yol bulmak için tüm gücümü kullanırım lakin hünkarımız öyle değil. O affetmez, Şehzade Mustafa'nın idamı da bunun ispatı. Unuttun mu?" diye sorduğunda sinirle ona döndüm.

"Ne bir babanın evladına kıydığını unutabilirim ne de buna neden olanları. Hepsi aklımda validem, hepsi."

Başka bir şey demesine izin vermeden terastan çıkıp hünkarımızın dairesine girdim.

-Mahnisa Sultan

Fatma Sultan beni dairesine davet etmişti. Bir süre havadan sudan konuştuk. Ardından en sonunda ağzımdaki baklayı çıkardım.

"Şehzade Selim Mermer Köşk'teymiş, haberiniz var mı sultanım?" Omuz silkti.

"Göz önünde değil işte, Ogeday'a yetmiyor mu bu? Zaten bu günlerde kovulan kovulana. Rüstem'in hali pürmelali, kapının önüne konuverdi işte."

"Allah şahit, Rüstem Paşa'yı günahım kadar sevmem lakin Şehzadem Ogeday'a verdiği desteğin farkındayım. Onun sarayda olmayışı hiç hayra alamet değil." Gözlerini devirdi.

"Kurtla kuzu birbirine karışmış anlaşılan. Sen Rüstem'in öyle Ogeday'ın yanında olduğuna hiç aldanma. O bir eliyle okşar, diğer eliyle de sırtından vurmak için hançer taşır."

-Şehzade Ogeday

Haremden geçip hünkarımızın dairesine giderken kapının önünde Rüstem Paşa'yı gördüm, beni bekliyor olmalıydı. O da beni görünce selam verdi.

"Şehzadem sizinle konuşmak istediğim bir husus var."

"Gel," diyerek hünkarımızın dairesine geçtim. O da beni takip ederken "Daha iyisindir inşallah?" diye sordum.

"Sağlığınıza duacıyım şehzadem. Kardeşim Sinan Paşa'nın ölümü beni bir hayli müteessir etti lakin toparlanıyorum."

"Kardeş acısının ne denli zor olduğunu gayet iyi bilirim Rüstem, tesirinden kurtulmak zordur."

"İçimde yanan bir ateş var, intikamımı almadan o ateş sönmeyecek. Merhum Şehzade Mustafa'nın silahtarı Atmaca, her şeyin müsebbibi o. Defalarca canıma kast etti, en sonunda da gözümün önünde kardeşimi aldı benden. O hainin canını almadan bana huzur yok." Bir şey söylemediğimde devam etti. "Şehzade Mustafa'ya karşı ne denli kuvvetli hisler beslediğinizin farkındayım, onun hakkındaki düşüncelerimi de biliyorsunuz. Yalan değil yıldızımız hiç barışmadı, hiç anlaşamadık. Ölümü belki de herkes için hayırlı oldu, bilhassa da sizin için."

"Sen ne diyorsun Rüstem Paşa, aklını başına devşir! O benim ağabeyim, senin ne hissettiğin zerre kadar umurumda değil! Benim huzurumda böyle konuşamazsın." Sinirle bağırışıma karşın başını eğdi.

"Bağışlayın şehzadem, kardeşimi kaybetmenin acısıyla haddimi aşmış olabilirim lakin hakikat bu. Artık Şehzade Mustafa yok, buna göre hareket etmemiz lazım. Gün sizin gününüz, bırakın da her zamanki gibi yanınızda olayım. Benden vazgeçmeyin, vazgeçmeyin ki tahta yürüdüğünüz bu yolda en güçlü silahınız olabileyim." Başımı salladığımda devam etti. "Rumeli'deki isyanı bastırmak için bizzat harekete geçeceğinizi işittim şehzadem."

"Bugün yarın yola revan olurum, kısa sürede isyanı bastırır payitahta dönerim diye tahmin ediyorum. Rahmetli Mustafa ağabeyim diye biat ettikleri kişinin bir sahtekar, bir düzmece olduğunu anladıklarında dağılacaklardır."

"Lakin yine de dikkatli olmak icap eder, ummadık taş baş yarar. Malumunuz yeni ittifaklar kuruluyor." Kaşlarımı çattım.

"Ne demek bu, açık konuş."

"Kara Ahmet Paşa, Şehzade Selim'e yakın duruyor keza Fatma Sultan da öyle. Zannediyorum ki Sokullu da bu ittifakın içinde yer alacak. İş bu vaziyetteyken istikbaliniz tehlikede şehzadem zira divanda güçlü bir desteği olmayan şehzade kaybetmeye mahkumdur."

"Semiz Ali ve Hadım İbrahim Paşa?"

"Daha evvel bana bağlıydılar lakin şartlar değişti, Ahmet Paşa'ya uymuş olabilirler. Siz onları dert etmeyin şehzadem, haklarında öyle şeyler biliyorum ki size hizmet etmeye mecburlar."

"Saray ve devlet erkanının çoğu hala sana bağlı, öyle değil mi? Ne de olsa hemen hemen hepsini sen tayin ettin." Başını salladı.

"Öyle ancak bu daha ne kadar böyle devam eder bilinmez, bilhassa elimde veziriazamlık gücü yokken. Ahmet Paşa şimdiden tasviyelere başlamış."

"Ben de seni veziriazam olarak görmek isterim Rüstem Paşa ancak hünkarımız gelmeden ne yapsak nafile. Sen yine de gönlünü ferah tut, bir hal çaresini buluruz elbet. Çekilebilirsin."

-Mahnisa Sultan

"Fatma Sultan neden Nurbanu'yu yanına çağırmış, sizin haberiniz var mı?" diye sordu merakla Gülfem Hatun.

Fatma Sultan'ın dairesinden çıkıp kendi daireme gideceğim sırada yanıma gelmiş ve Nurbanu'nun benden sonra Fatma Sultan'ın dairesine girdiğini söylemişti.

"Bana sırt çevirdi, daha düne kadar hor gördüğü cariyeyi kendine muhatap kabul ediyor. Bu sarayda kaldığım her gün rahmetli sultanlarımızın ve paşalarımızın ölüme nasıl yürüdüğünü daha iyi anlıyorum."

"Sizin hiçbir şeyden anladığınız yok. Fatma Sultan'ın tek bir derdi var, Hürrem Sultan ve Rüstem Paşa'dan kurtulmak. Bunun için ne gerekiyorsa yapar."

"Anlaşılan sen de onun gibi düşünüyorsun," dediğimde bana iyice yaklaştı.

"Kabul edelim ki sultanım Hanedanı Ali Osman'ın soyu Hürrem Sultan'ın oğullarından devam edecek, neden o Şehzade Ogeday olmasın? Hem rahmetli şehzademiz Mustafa da onu çok severdi hem de sizinle evli."

"Benim de tek arzum bu, yanımda olmana çok sevindim."

"Siz esas Hürrem Sultan'ı yanınıza çekmeye bakın." Kaşlarımı çattım.

"Hürrem Sultan'ı mı? Bu mümkün değil, günahı kadar sevmiyor beni artık. Tabii ben de onu."

"Sultanım şartlar değişti artık ve siz de bu şartlara ayak uydurmaya mecbursunuz. Rahmetli babanızı hatırlıyorum da, dostuna düşmanına göre değil kendi menfaatlerine göre hareket ederdi. Siz de öyle yapın. Belki de Hürrem Sultan'la sulh etmenin vakti gelmiştir."

-Şehzade Ogeday

Tebdil halde çarşıya inmiş, kahve söylemiştim. Halktan insanlarla konuşup benim hakkımda neler düşündüklerini öğrenmek istiyordum.

"İstanbul'daki en ala kahve burada içilir ağam, afiyet olsun buyur," diyerek önüme kahveyi koydu esnaftan biri.

"Eyvallah, işler nasıl?" diye sordum merakla.

"Nasıl olsun, kesat. Kan ağlıyoruz, yeniçeri seferden dönsün diye dört gözle bekliyoruz. Bu isyanlar iyice belimizi büktü, kaç gün dükkan açmadık sayısını unuttum."

"Şehzade Ogeday kan dökse, kelle alsaydı görürdün sen isyanı. O vakit işler iyice sarpa sarardı, payitahtta taş üstünde taş kalmazdı," dedi esnaftan biri.

"Yalan değil valla, Şehzade Ogeday isyanı nasıl durduracağını iyi bildi. Kimseyi düşman bellemedi. Yiğit, akıllı bir şehzade," dedi karşısındaki de.

"Öyle. Tek kusuru var, anası. Keşke o Rus cadısının evladı olmasaydı, o vakit tam olurdu." Gülümseyen yüzüm soldu ve başımı öne eğdim.

Bir anda karşıma Mustafa ağabeyimin silahtarı Atmaca oturdu. Onu beklemediğim için şaşırmıştım. Arkamdaki ağaların bir şey yapmaması için elimi kaldırıp onları durdurdum.

"Adamlarınız hala üstüme çullanmadıklarına göre kellemi almayacaksınız demektir, en azından şimdilik."

"Bu sana bağlı Atmaca, söyleyeceklerine bağlı. Zira rahmetli ağabeyimin en güvendiği adamını evvela dinlemek isterim."

Kalktık ve birlikte çarşının içine doğru yürüdük. Bu sırada Atmaca konuşmaya başladı.

"O gece, hünkarımızın Şehzade Mustafa'ya kıydığı günden evvel ona bir söz vermemi istedi. Sizle alakalı bir söz."

"Benimle mi alakalı?" diye sordum şaşkınca. Başını salladı.

"Hissetmişlerdi sanki, daha doğrusu herkesin bildiğini o da görmüştü elbet. Bana dedi ki, 'Ola ki bu dünyadan göçüp gidersem senin yerin kardeşim Şehzade Ogeday'ın yanıdır.' Size sadakat yemini etmemi, tahta giden yolda yanınızda durmamı istediler. Bundan böyle canım yolunuza feda olsun şehzadem, son nefesime kadar size sadakatle bağlı kalacağıma namusum ve şerefim üzerine yemin ederim." Yere çöküp eteğimi öptü. Omzuna iki defa yavaşça vurduğumda kalktı.

"Senin gibi bir akıncının yanımda olmasını elbet ben de isterim Atmaca lakin olanların üstesinden nasıl geleceğiz? Sen bir Osmanlı paşasını öldürdün."

"Hedef o değildi, Rüstem Paşa'ydı. Malumunuz üzere, şehzademizin katlinde büyük pay ona ait. Bu yanına kalsın istemedim."

"Madem ki bana sadakat yemini edip yanımda olmak istiyorsun, o halde sana ilk emrimi veriyorum. Eski defterler kapanacak Atmaca, Rüstem'den uzak duracaksın. Zira ona ihtiyacım var." Başını iki yana salladı.

"Bunu benden istemeyin şehzadem, vicdan azabımın tek ilacı Rüstem Paşa'nın katlidir."

"Ben diyeceğimi dedim, bundan sonrası sana bağlı. Ya yollarımız ayrılacak ya da bundan sonra birlikte kılıç sallayacağız, tercihini yap."

Atmaca'yla konuşmamızın ardından saraya girdim. Hünkarımızın dairesinin kapısında beni lalam bekliyordu. Beni görünce başını eğip selam verdi.

"Şehzadem böyle tebdil gezmeniz hayli tehlikeli, bilhassa ortalık karışıkken. İsyanı bastırmak için yola revan olmanız lazım ancak siz çarşıya gidiyorsunuz."

"İşlerim vardı lala, hem sana hesap verecek değilim." Omzuna yavaşça dokunup yürüdüm lakin arkamdan geldi.

"Biliyorum şehzadem, çok tehlikeli işlere girdiğinizi görüyor ve çok endişeleniyorum. Rüstem Paşa'nın can düşmanıyla, Kaptanıderya Sinan Paşa'nın katiliyle buluşmak ne demek?"

"Sağır mısın be adam, sana hesap verecek değilim! Ben ne yaptığımı gayet iyi biliyorum, tahta çıktığımda yanımda olmak istiyorsan ayağını denk al lala. Kararlarımı tartışma, benim sırrımı kendi sırrın belle."

-Mahnisa Sultan

Gece daireme Şehzade Ogeday'ın gelmesiyle halvet olmuştuk. Günlerdir bu anı bekliyordum, onu çok özlemiştim. İkimiz de sona ulaştığımızda üzerimize yorganı çekip yatakta uzandık. Şehzade Ogeday'ın göğsüne yaslandığımda o da kolunu bana doladı.

"Haremde neler konuşuluyor, nikahımız hala herkesin dilinde mi?" diye sordu merakla.

"Tek bir cariye dahi ağzını açamıyor, herkes Hürrem Sultan'ın gazabından çekiniyor. Sen validenin, ahalinin, askerin kıymetlisi, benim en değerli varlığımsın." Başımı kaldırıp ona baktım, sakallarını okşadım. "Bugün tebdil halde dışarı çıktığını işittim. Bir gün yine beraber gidelim mi, eski günlerdeki gibi."

"Sence o günlere dönmemiz mümkün mü?"

Başımı salladığımda dudakları tekrar dudaklarımla buluştu.

-Şehzade Ogeday

Rumeli'ye, isyanları bastırmak için arkamda birkaç askerle yola çıkmıştım. Ormandan geçerken karşıdan atıyla Atmaca'nın geldiğini gördüğümde gülümsedim. Atından inip bana doğru gelmeye başladığında ben de atımdan indim ve ortada buluştuk. Başını eğip bana selam verdi.

"Kararını verdin mi Atmaca?" diye sordum merakla.

"Emrinizdeyim şehzadem. Canım uğrunuzda, başım yolunuzda feda olsun."

"Doğru bir karar verdin Tuğrul Bey. Allah nasip eder de bir gün tahta çıkarsam Rüstem Paşa'yı kendi ellerimle teslim edeceğim sana, andım olsun."

*

"Kandırılmışlar şehzadem, ne yazık ki vaziyet bu. Adamlarla konuştum, eğer üzerlerine gitseydik nice günahsız canından olacaktı," diyerek bana bilgi verdi Atmaca Rumeli'deki isyanla ilgili.

"Bundan sonrası daha mühim Atmaca, hem isyanı bastırarak hünkarımızın emrini yerine getireceğim hem de cümle aleme ağabeyim Mustafa'nın yerini aldığımı ilan edeceğim."

-Mahnisa Sultan

Hünkarımız en sonunda seferden dönmüştü. Şehzade Ogeday'ın yokluğunda gelmesi kötü olmuştu lakin yapacak bir şey yoktu. Mihrimah Sultan kolumdan tutup beni hünkarımızın dairesine götürdü. Ogeday'la ilgili her şeyi söylememi, hünkarımızın başkası yerine bizden duymasının daha iyi olduğunu söylemişti. Başımı sallayarak kapıdaki ağaya hünkarımıza haber vermesini söyledim.

Hünkarımızın dairesine girdiğimizde başımı eğip selam verdim. Hünkarımız elinde tuttuğu kağıtları masasına bırakıp tahtına oturdu. Ona bakarken eliyle iki defa yanına vurdu, oturmam için beni yanına çağırıyordu. Gidip yanına oturduğumda konuşmaya başladım.

"Beni burada istemediğinizi biliyorum hünkarım, en kısa sürede ayrılacağım saraydan fakat bilmeniz icap eden bir husus var. Aslında en başta söylenmesi lazımdı fakat olmadı, söyleyemedik. Bütün kabahat de benim, ben istedim şehzademizin susmasını zira korktum. Benim yüzümden ona bir zarar gelmesinden korktum."

"Her koyun kendi bacağından asılır Mahnisa, senin de kabahatin var elbet lakin kabahatin büyüğü Ogeday'ın. Onu defalarca ikaz etmeme rağmen benim sözüme riayet etmedi." Kaşlarımı çattım.

"Siz-" diye konuşacağım sırada sözümü kesti.

"Siz gizlice nikah kıyacaksınız seneler evvel ve benim bundan haberim olmayacak, öyle mi?" Şaşkınca bakışıma karşın gülümsedi.

Bir süre sonra hünkarımızın dairesinden çıktığım kapının önünde beni Mihrimah Sultan ve Hürrem Sultan bekliyordu. O da bizim burada olduğumuzu öğrenip gelmiş olmalıydı. Beni görünce ikisi de endişeyle bana döndüler.

"Mahnisa ne oldu, ne dedi hünkarımız? Anlat." Dizimi kırıp ikisine de selam verdim. "Konuşsana, anlat."

"Boşuna telaş etmişiz, hünkarımız zaten biliyormuş."

"Ah Selim!" Hürrem Sultan sinirle konuştuğunda başımı iki yana salladım.

"O değil sultanım, hünkarımız çok daha evvel Acem seferi esnasında öğrenmiş her şeyi."

-Şehzade Ogeday

Kaldığım köşkün bahçesinde Atmaca ile kılıç talimi yapıyorduk. Yorulduğumuzda dinlenmek için oturduk. Ağalardan birinin getirdiği havluyla terleyen yüzümü sildim.

"Ne vakit çıkacaksın yola?" diye sordum merakla.

"Yakın şehzadem, bakalım isyancılardan ne haber gelecek."

"Düzmece Mustafa sana kendini göstermez Atmaca, senden kaçmak isteyecektir. O yüzden ben de seninle geleceğim," dediğimde başını iki yana salladı.

"Olmaz şehzadem. Sizi tehlikeye atamayız, ittihatlı davranmalıyız."

"Şehzade Selim beni hünkarımızın gözünden düşürmek için elinden geleni yapacak, türlü türlü oyunlara başvuracaktır. Buna karşılık ben de Düzmece Mustafa'nın kellesini bizzat alıp hünkarımıza sunmalıyım, hünkarımız aramızdaki farkı anlamalı Atmaca. Anladın beni, değil mi?"

*

Ertesi gün Atmaca ile ahalinin gelmesini bekliyorduk. En sonunda birkaç kişi geldi. Atmaca'ya işaret edip geride durdum. Şehzade Ogeday olduğumu bilmelerini istemiyorduk, o yüzden Atmaca'nın yardımcısı gibi görünecektim.

"Üveys Paşa, Şehzade Mustafa'ya götürecek misin bizi?" diye sordu Atmaca adamlardan en öndekine.

"Şehzade Mustafa kendisine itimat etmeyenlerle görüşmek istemiyor." Atmaca güldü.

"İstemez tabii, yalanı ortaya çıkacak. Biliyor, cesaret edemiyor. Ağalar!"

Atmaca'nın bağırmasıyla civara sakladığımız okçular saklandıkları yerden çıktılar. Gelenler şaşkınca ellerini kılıçlarına götürdüler. Ben de bir adım öne çıkıp Atmaca'nın yanına geldim.

"Şehzade Mustafa'nın adını lekeleyen o hain bir sahtekar, hepinizi kandırıyor. Şehzade Mustafa ne yazık ki artık yaşamıyor."

"Yalan söylüyorsun, şehzademiz hayatta. Ordugahtan kaçtı, kurtardı canını."

"Keşke dediğin gibi olsaydı da ağabeyim hayatta olsaydı, başımızda dursaydı!"

"Ağabeyim mi dedin, sen kimsin?"

"Edebinle konuş efendi, karşında Şehzade Sultan Ogeday Hazretleri duruyor," dedi Atmaca.

"Ne malum esas sahtekarın siz olmadığınız, ne bileceğiz senin gerçekten Şehzade Ogeday olduğunu?"

Gülerek Atmaca'ya döndüm. Atmaca da gülümseyerek cebinden bir mektup çıkardı ve karşımızdaki adama verdi. Adam mektubu açıp okumaya başladı.

"Elinde tuttuğun o mektupta isyana kalkışan herkesin kellesini almamı emrediyor hünkarımız. Tuğraya bak, hakiki olduğunu anlayacaksın. Edirne'de binlerce asker şu anda bekliyor, istesem tek bir emrimle hepinizi kılıçtan geçirirler. İstesem muhafızlarımın oklarından nasibini alır, şuracıkta can verirsiniz."

"Madem öyle, ne duruyorsunuz o vakit? Neden öldürmüyorsunuz bizi?"

"Çünkü rahmetli şehzademize inananların canına kıymak istemiyorum."

Continue Reading

You'll Also Like

12.1M 588K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
11K 846 82
-MAKİNE ÇEVİRİSİDİR- Bir dünya savaşının zemininde geçen esaret-kaçırma klasik romanında yardımcı karakter oldum. Evde soğuk muamele gören ve istism...
204K 21.4K 34
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
16.9K 1K 52
Süvari İmparatorluğu'nun veliaht prensi Nezar'la nişan prosedürüm sırasında, on yedi yaşında bir kız olarak geçmiş hayatımı hatırladım. Benden hoşla...