--
"Bebekleriim"
Jisung, eve girdiği gibi kedilerine koştu karnını tutarak. "Jisung koşma!"
Minho da peşinden koşarak yere oturmuş kedileri ile oynayan eşinin kafasına dikildi.
"Jisung kalk yerden güzelim hadi, üşüteceksin havalar soğuk."
Jisung sırıtarak kalktı ve minhonun beline sarıldı. "Hala bana aşık olduğuna inanamıyorum"
Minho gülerek öptü eşinin saçlarını. "Hadi hayatım oturalım. Sana mandalina getireyim"
Jisungun gözleri parlamıştı. "Mandalinalarım duruyor mu hala?"
"Tabii ki. Hadi sen otur ben getireyim" dedi minho eşini koltuğa oturtarak mutfağa gitti. Birkaç mandalinayı tabağa koyup eşinin yanına geri döndü.
Jinsung da televizyon açmış izliyordu. Minho yanına oturdu ve mandalinaları soyarak uzattı eşine. Jisung gülümseyerek aldı ve yerken aklına takılan bir şeyi sormak için minhoya döndü. "Minho"
"Hm"
"Jinhoya ne oldu?"
Minho, Jisungun gözlerine baktı. Boğazını temizledi. Söylemeli miydi?
"Minho?" dedi sorarcasına jisung. Minho "Öldü" dedi bir anda. Jisungun kaşları çatılmıştı. "Nasıl öldü?"
Minho gözlerini kaçırdı. Bu aslında jisung için büyük bir cevaptı. Eliyle ağzını kapattı şaşkınlık ile. "Yoksa.. Sen- minho bunu nasıl yaparsın?"
"Onu yaşatamazdım jisung. Sen ilk değildin. Senden önce de bana aynı acıyı yaşattı. Daha da kötüsü ile karşılaştım ben. Bu seferde seni kurtarabildim ama öncekinde jungwoo'yu kurtaramadım. Ben, ona ettikleri tecavüzü, işkenceyi, acı çektirerek öldürmüşlerinin video kaydını izledim içim yana yana. Eğer geç kalsaydım aynıları sana- ah, lanet olsun. Nasıl onu yaşatabilirdim jisung?"
Minho sinirlenirken jisungun gözleri dolmuştu. Minhonun yaşadığı acının tarifi olmazdı. 'Seni anlıyorum, geçecek' gibi sözlerde söylenemez ona. Onu anlayamazlardı. Empati yapamazlardı. Kesinlikle o acıyı yaşamak ile aynı olmazdı yapmaya çalıştıkları empati. Asla da geçmeyecekti minho için yaşanan acılar. Hiçbir şey o acıyı unutturmayacak ve geçirmeyecekti.
Jinhonun ölümü bile içini soğutmamıştı minhonun. Hala cayır cayır yanıyordu ciğeri. Ölüm bile az gelmişti jinho için.
Sarıldı eşine jisung. "Özür dilerim" minho da sarıldı. "Sen niye özür diliyorsun? Senin bir kabahatin yok. Bana bak bakayım" geri çekilerek jisungun hamilelikte daha da tombullaşmış yanaklarını avucu içine aldı. "Ağlama, senin ağlayıp üzülmen bebeğimiz için iyi değil." tek tek göz yaşlarını sildi eşinin.
Burnunu çekti jisung. "Peki bundan sonra ne olacak minho? Sen polissin ve birini öldürdün. Sana ne olacak? Bize ne olacak?"
İç çekti minho. "Polis silahımı kullanmadım." dedi. Jisung kaşlarını çattı. "Kaçak bir silah ile vurdum o iti. Başkomiserimde bir şekilde halledecek. Mesleğime veya bize bir şey olmayacak"
"Min-" jisung, minhonun telefonunun çalması ile sustu. Minho da başkomiserinin aradığını görünce açtı ve hoparlöre aldı eşinin merak etmemesi için. "Başkomiserim"
"Minho, hallettim ben. Rahat olabilirsin, Sana bir şey olmayacak"
"Nasıl?" dedi jisung merak ederek. Chris de hoparlörün açık olduğunu anlayarak anlattı.
"Eski bir dostum vardı. Kyungsoo, kendisi korenin en iyi ve tehlikeli mafyası. Ondan yardım aldım. o sessizce ve kusursuzca halletti. Korkma jisung, minhoya bir zarar gelmesine asla izin veremezdim. O artık tamamen güvende. Hatta ona izin de hazırladım. Doğuma kadar izinlisin minho."
Jisung rahat bir nefes alarak minhonun omzuna kafasını yasladı. Minho da bu haber ile rahatlamıştı. "Çok teşekkür ederim başkomiserim. Eski dostunuza teşekkürlerimi iletin"
"Pekala, öyleyse iyi akşamlar size."
"Hyung" dedi jisung. "Tüm her şeyin sona ermesi şerefine hemen şimdi bize gelin. Bu gece de burada kalırsınız. Hem bizim minho ile aşkımızı da kutlarız"
"Aslında bunu baş başa da kutlayabilirdi-"
"Pekala jisung. Jeongine haber veriyorum birazdan orada oluruz" dedi Chris, minhonun sözünü keserek. Minho dudaklarını büzdüğünde jisung, Chris'e veda ederek telefonu kapattı.
"Baş başa mı kutlamak isterdin sen?"
Jisung, cilveyle eşine yaklaştı. Minho da eşinin beline kollarını sararak üzerine çekti. Tabii, Jisungun karnının izin verdiği şekilde.
"Bugün bizim ilk günümüz ve milleti eve çağırıyorsun. Ayıp yani"
Gözlerini kıstı jisung. "Oh olsun sana. Az koşturmadın peşinden. Şimdi de sen koş biraz benim peşimden"
"Koşayım mı?"
"Hm, koş."
"Ya hayatım boşver şimdi koşmayı, gel öpüşelim" minho dudaklarını uzattığında jisung araya parmaklarını koyarak engel oldu. "Öpmek yok. Öyle kolay lokma değiliz yakışıklı polis beyim. Koşacaksın peşimden."
Kahakaha attı minho. "Şaka yapıyorsun." dedi ama jisungun gayet ciddi bakışlarına maruz kaldı. "Yapmıyorsun"
"Evet yakışıklı polis beyim. Şimdi önce şu kollarını bir çek" diyerek eşinin kolları arasında çıktı jisung ve minhonun telefonunu alarak şifresiz olduğundan kolayca açıp arama kısmına girdi. Tüm arkadaşlarını ve ikizini arayıp evlerine gelmelerini söyledi.
---
Changbin dışında herkes gelmişti. Oturup sohbet ederken zil çaldığında felix zıpladı ve koşup kapıyı açmaya gitti. Jisung arkasından cıkcıkladı. "Şuna bak adamdan nefret ediyordu güya. Şimdi kucağına atlıyor"
"Tam şerefsiz ya" dedi seungminde arkadaşına katılarak. Hemen yanında oturan hyunjin de sevgilisinin yanağına uzun bir öpücük bıraktı. "Yiyeceğim şimdi ağzını düzgün konuş arkadaşınla"
O sırada changlix çifti de gelmiş oturmuşlardı.
Seungmin, hyunjini ısırmamak için zor tutuyordu kendini. "Ulan varya şu kadarlık hayatımda tek iyikim sensin. Gel öpeceğim"
Seungmin, hastanede yaptığı gibi hyunjini yakasında tutup öpmeye başladığında jeongin de eşine döndü. "Chris varya bunlar hastanede hep böyle öpüştüler ben tek kaldım"
Chris, eşini kolları arasına aldı. "Kıskandın mı yoksa?" jeongin, dudaklarını büzerek kafasını aşağı yukarı salladı. "kıskandım. Hadi şimdi öp beni onlar da kıskansın"
"Aşkım ama olur mu öyle?"
"Olur olur hadi" dedi jeongin dudaklarını eşine uzatarak. Chris de karşı koymamış ve öpmüştü.
Tabii, changbin durur mu? Asla. O da yapıştı felixin dudaklarına.
Minho da kolunu jisungun beline atarak okşadı. "Herkes öpüşüyor" dedi. Jisung onları gözleri parlayarak izliyordu. "Evet, çok mutlular" dedi.
"Bizde mi öpüşsek?"
"Hayır"
"Ama-"
"Sen cezalısın. Öpemezsin" dedi jisung eşine bakarak. Minho sızlanarak dudaklarını büzdü. "Üzülüyorum ama"
Jisung omuz silkti. "Bende çok üzülmüştüm zamanında."
"Jisung ya"
"Ah!" jisung bir anda bağırdığında herkes öpüşmeyi kesip tüm ilgisini ona vermişti. "Noldu?" dedi hemen yanında ki minho da korkuyla.
"Tekme attı eşşek" diye sızlanarak karnını ovaladı jisung. Bu bebeğinin ilk tekmesi değildi ama sert geldiği için canını yakmıştı.
Diğerleri de merakla jisungun yanına geldiler. "Nasıl atıyor?" diye sordu merakla Chris.
"Yine atar şimdi izle hyung" diye cevapladı jisung, bir taraftan da sweatini kaldırarak çıplak karnını ortaya çıkardı
Minho omuz sikti. "Kızdı oğlum sana. Babamın öpmesine izin vermiyorsun diye kızdı."
Jisung karnını okşayarak eşine burun kıvırdı. "Sus sen. Oğlum kızmaz bana" dediği sırada bir tekme daha yemişti oğlundan.
Tekmeyi ilk defa gören hyunjin, changbin ve Chris üçlüsü şaşkınlıkla gözlerini büyüterek jisungun karnına bakarken daha önce de gören seungmin, jeongin, minho ve felix tatlı tatlı bakıyorlardı.
"Anlaşıldı" dedi jisung 7 aylık karnını okşayarak tüm dikkatleri kendine çekti. "Minik sincabım babasını daha çok seviyor"
Hepsi buna gülerken minho göğsünü kabarttı. "Oğlum benim işte. Aslan oğlum"
"Hayır, sincap o" diye karşı çıktı jisung.
"Yoo, benim aslanım o" diye minho da karşı çıktığında jisung ağlamaya başlamıştı.
"Hayır diyorum hayır! Sincap o! Değil mi felix?"
Top felixe geçtiğinde felix hızla kafasını aşağı yukarı salladı. "Tabii ki. Minik sincabımız o bizim. Değil mi gençler?"
Hepsi kafasını aşağı yukarı sallayarak onayladığında jisung burnunu çekerek eşine baktı çatılı kaşları ile.
"Duydun mu? Sincap o"
Minho mağlubiyeti kabul ederek sarıldı eşine. "Sen haklısın birtanem. Minik sincabımız o bizim. Ağlama artık"
Jisung, sarılan minhoyu itti ve göz yaşlarını sildi. "Kim ağlıyor? Ben ağlamadım, uydurma"
"Ama-"
"SUS MİNHO" dedi hepsi bir ağzından. Jisungun inatlaşıp ağlamasına engel oldular bu sayede.
----------------------------------------------------------
Ya bu hamiş jisung çok tatlı
Bu arada
Tom&jerry okuyucularım chan ve mafya Kyungsoo dostluğunu buraya da ekledim çünkü çok güzeldi doyamadım onlara