Denizin kalbi... Ne demek olduğu hakkında hiç bir fikrim yok.
Ama bir amacım ve var ve o ne olursa olsun onu bulacağım.
Ama bulamadım.
Hadi ama denizin kalbi denen şeyi kimse mi biliyorum!?
Kaptana sorduğumda o da ilk kez duyduğunu söyledi. Bana farklı bir çözüm gerekli...
Mantıklı düşünelim. Deniz canlı mıdır? Hayır demek ki kalbi de olamaz.
(Alkış)
Demek ki bu bir metafor. Kalbin gerçek anlamına bakalım. Kalp bizim yaşamamızı sağlayan en önemli organlardan ve bize ihtiyacımız olan kanı pompalar.
Vücuda besin dağıtır.
Besin... Yani denizi hayatta tutan bir şey. Deniz için çok önemli olan...
Ahh hayır hala bulamıyorum.
Ne olabilir ki?
Dur belki de bu kalbin sembolik açıdan bakılmasıyla bulabileceğimiz bir şeydir.
Kalp sevgiyi temsil eder ve duyguları?
Peki bunun bir şekilde denizle ne alakası var?
Aa olmuyor!
Denizin kalbi...
Kalp bizim için değerli o zaman denizin kalbi de onun için değerlidir,
Dur dur dur...ya da denizin merkezini kastediyordur.
Haritayı açtım ve merkez olarak kabul edilecek yeri aradım.
Boğaz...
Evet burası orası! Bu bölgeden dünyanın her yerinden gelen ticaret gemileri geçer ve diğer bir adı ile aradığımız yer burası, burası denizin kalbi!
Buranın dibinde aradığımız şey olmalı.
Düşüncemi Caein ve diğerleri ile paylaştım, bana hak verdiler.
Yakında yola çıkacağız.
Bir imparatorluğun kağıt işi çoktu tabi... Ama siz bunu bir sürüsü olarak düşünün...
Ben de bu nedenle yeni asistanlar aldım. markizle beraber başka kadınlar da adaylık sınavı için geldi.
Yükümü bu şekilde hafifletiyorum. Bu üç yıl içinde bir çok sadık adam elde ettim, büyü zoruyla da olsa sonuçta sadıklar.
Sonunda Kaptan Hadwing'in yanına Caein ile gittik.
-Kaptan!
-Majesteleri tekrar hoşgeldiniz.
-Heh.
Güverteye doğru çıktım. Bu gemiyle az yolcukuk yapmadım.
-Ne dersin kaptan bizi Tompler boğazına götürebilir misin?
-Majesteleri yoksa yine mi çeteleşme başladığı için onları bombalamaya gidiyoruz?
-Haha... Bu öyle bir şey değil. Hem ben ne zaman insanlara rastgele bomba attım.
-...
-Ahem. Denizin kalbi için oraya gidiyoruz.
-Demek şu sorduğunuz soru. O zaman uygun bir gemiye geçelim savaş gemisi panik yaratır.
-Mantıklı.
Bununla birlikte başka bir gemiye geçtik.
Bu daha küçük ve sade. Tam bir tüccar gemisi.
Gemiyle bir kaç saat seyahat ettik ve beklenen yere geldik. Kenarda demir attık ve aşağıya baktık.
Tamam burası çok derin ve aşağıda bir şey varsa bile bunu göremiyoruz.
-Hmm... Majestleri önden dalmak ister misiniz?
-Yeri geldi mi saygılı konuşmayı biliyorsun. Tsk tsk.
-Eh görevimiz.
Sonunda karar verdik ve ilk ben daldım. Kara büyü sayesinde kendime küçük bir alan yapıp orada nefes alabiliyorum.
Peşimden Caein de geldi.
Burası beklediğimizden daha derindi. İlerledik ve büyük boğazın ortasından aşağı doğru indik.
Ben aşağıyı aydınlatım ve yakında yer göründü.
Bir kaç dakikadır aşağı yüzüyoruk.
Ve aşağıda biraz gezince batık bir gemi bulduk. Elimle Caein'e buraya gelmesini söyledim böylece içeri birlikte girebilirdim.
Ama gemiye tam girecekken dev gibi bir ahtapot ortaya çıktı.
Ahh demek sıradaki düşman o. Bebeğim senin için çok güçlüyüm.
Öğrendiğim saldırı büyülerinden birini denedim ama su altında doğru düzgün kullanamıyorum!
Haha ya da senin için o kadar da güçlü değilim.
Caein'le anlaştık ve ben onu çekerken o gemide görünen sandığa ilerleyecekti.
Ah bu senaryo bir yerden tanıdık geliyor.
Planı iptal ettim. Hadi ama birini daha kaybedemem.
Mantıklı düşün.
Geniş yüzeye sahip olan büyüm doğru düzgün ilerlemedi... Öğretmeninin sana öğrettiği şeyleri düşün...
Basınç...
Böylece bende bir ahtapot gibi ince kollar yaptım. Koar vücudumdan çıktı ve bir ok gibi ilerledi.
Evet bu iş görür!
Bundan sonra Caein de şu büyüsü yaparak suyunu akışını benim lehime çevirdi.
Savaş uzun sürmedi, güçlüydüm...
Ama gücümü kullandığım her saniye de şunun farkındaydım... ölüme biraz daha yaklaşıyorum.
Şimdi bile nefes darlığım giderek artıyordu. Tsk burada ölmeyeceğim en azından birine söylemem gerekenler var.
İçimden bağırarak son saldırımı yaptım. 'Lanet cadı! Bu da son malzemen!'
Ahtapot yere düştü ve derin bir nefes aldım. Sonra sandığa doğru yüzdük.
Sandığı açtığımızda içinde koskocaman bir inci vardı.
Ya da onun gibi bir şey... İnci gibiydi aslında ama yumuşaktı.
Sanki sıksam patlayacakmış gibi.
Ona bir kalkan yaptım ve yukarı doğru yüzdük.
-Haah..haah...
Yüzmek gerçekten yoruyor.
Caein de gülümsüyordu.
-Heh hadi sen ölmeden şu iksiri yapalım.
Gemi hızla ters yöne döndü ve 'eve' doğru ilerledik.
Bu arada bende size imparatorlukla alakalı bazı şeyler anlatayım.
Yaptığımız savaşlarda aldığımız büyücü ve diğer önemli şahsiyetler bana sadık kalmak zorunda bırakıldı.
Büyücüler çoğunlukla kendi memleketinde eğer çok lazımsa başka yere göreve gönderildi.
Halka okullar açtım ve yeni asistanlarımdan birisi halktan.
Aynı zamanda bir halk kütüphanesinde açıldı.
Buharlı makineler konusunda hala çalışsak da tarım için yeni altler ve daha fazlası yapıldı.
Yeni yollar yaptık ve ticareti kolaylaştırdık.
Aynı zamanda zalim aristokratların halktan aldığı vergiyi azalttık.
Aşırı fiyat yasaktı, işgal ettiğim her yer kendi dilini konuşabilir ve istediğini düşünebilir.
Boğaz ve ticaret yollarından alınan vergiler düşürüldü ve kervansaraylar yapıldı.
Bunu şey olarak düşünün, halk şuan oldukça mutlu, tabi hala erişemediğim bilmem kaç nokta var.
Onları zamanla tespit edeceğim...tabi hayatta kalırsam.
Lanet olsun kana ihtiyacım var.
Ben bir anda darlanınca Caein beni hemen kan torbalarımın yanına ışınladı.
Kaptan üzgünüm senide yalnız bıraktık ama...
Neyse işte o da etrafta ruh adam gibi dolaşmıyor veya kaybolmuş bir yavru köpek gibi.
Aynı zamanda grandük ve Evangeline de artık bıkmış gibiler.
Hiçbir umutları yok gibi. Arada yanlarına gidiyorum ve bazen yiyecek veriyorum.
Beni de hepten zalim biri yaptınız Aa.
Evangeline'i en başta bunları yapmaya iten şeyi veya grandükün zihniyetini hiç bir zaman anlamadım ve anlamaya çalışmayı bırakalı uzun zaman oldu.
Şimdi de iyi bir ilişkimiz var. Ben onlara lanet koydum ve onlar beni ayakta tutuyor, onlar ise bana kanlarını göstererek beni hayatta tutuyor.
Onları bundan daha fazla seveceğimi hiç düşünmüyorum hehe...
-Haah rahatladım.
Caein kafasını iki yana sallıyordu.
-Şu ilacı yapalım sen giderek bozuluyorsun.
-Hadi ama benden daha normal bir insan bulamazsın.
-...
Her neyse hadi şu ilacı yapalım!
_______
Yazar:Villainesssss