EN ACI AŞK

By MihriMavi

331K 19.8K 184K

Hakan ve Gazel'in, Zifiri karanlık ile gökkuşağının hikayesi. Küçük bir dokunuşla kalbi yakıp kül eden AŞK... More

TANITIM
1. Bölüm - Aniden gelen tatil planı!
2. Bölüm - Tehlikeli yolculuk!
3. Bölüm - Beklenmedik kurtarıcı!
4. Bölüm - Siyahlı çocuk!
5. Bölüm - Hayatımın en güzel günlerinden biri!
6. Bölüm - Alev alev yanan umut!
7. Bölüm - Ortaya çıkan gerçekler!
8. Bölüm - Kayıp yalnızlık!
9. Bölüm - Ankara yıkılacak bebeğim!
Duyuru
11. Bölüm - Dört kişilik yeni aile!
12. Bölüm - Birtakım oyunlar!
13. Bölüm - Senin için her zaman gelirim!
14. Bölüm - Yeni rota belirleniyor!
15. Bölüm - Farklı bir yol denemeye ne dersin?
16. Bölüm - Senin de beni, benim seni istediğim gibi istediğini biliyorum!
17. Bölüm - İlk öpücük!
18. Bölüm - Varis!
19. Bölüm - Beklenmedik İtiraf!
20. Bölüm - Seni kaybedemeyecek kadar çok önemsiyorum!
21. Bölüm - Şimdi seninle ne yapmam gerekiyor?

10. Bölüm - Felaketine doğru gidiyorsun!

7.9K 661 10.7K
By MihriMavi

Pazartesi günü okul binasına adım attığımda gerçekten mutlu olduğumu hissettim. Uzunca bir sürenin ardından yeniden burada olabilmek ve derslerin başlayacak olması beni sevindirmişti.

Açıkçası şu erken kalkma zorunluluğu olmasa burası muhteşem bir yerdi benim açımdan! Okul sayesinde hem yeni şeyler öğrenerek kendimi geleceğe hazırlıyordum hem de arkadaşlarımla zaman geçirebiliyordum -ki sanırım okulun en sevdiğim kısmı da buydu, sevdiklerimle doyasıya sosyalleşmek.

Güzel başlayan ancak sonu kötü biten kayak tatilinden sonra neyse ki Buket artık aramızdaydı ve güvendeydi. Bunun dışında hiçbir şeyin önemi yoktu. Hepimiz büyük bir badire atlatmıştık nihayetinde, şimdi ise bıraktığımız yerden bir şekilde hayatlarımıza devam ediyorduk.

Dersin başlamasına neredeyse yarım saat vardı, saatime göz attıktan sonra sınıfa çıkmak yerine aşağı kata, kantine doğru yürüdüm. İçeri girince şöyle bir etrafa bakıp tanıdık bir yüz aradım ve cam kenarındaki geniş masada oturan kardeşimi, Emre'yi ve Hakan'ı gördüm.

Hakan... Benim için yeri öyle ayrıydı ki bazen ona bakmak dahi içimi sızlatıyordu. Oysa o bunun farkında bile değildi ya da daha da kötüsü umursamıyordu. Ona ulaşmaya çalıştıkça her seferin beni geri itmesi bunun en büyük kanıtıydı. Onu en son o gece, yanımda kaldığım zaman görmüştüm, sonrasında benimle yan yana gelmemek için yoğun çaba sarf etmesi gerçekten kalp kırıcıydı.

"Günaydınlaaar!" dedim arkadaşlarımın yanlarına vardığımda.

Cansu, "Günaydın," dedi ancak benim neşeli ses tonumun aksine onun sesi cılız çıkmıştı.

"Neyin var senin, bir şeye canın sıkkın gibi," derken karşısındaki sandalyeye oturdum, Hakan'ın hemen yanındaki boş yere. Bana doğru küçük bir bakış bie atmaması şimdi benim de canımın sıkılmasına sebep olmuştu ancak tepkisizliğine aldırmamaya gayret ederek kardeşime odaklandım.

"Annem," dedi üzgün üzgün. "Dün akşam evde kıyamet koptu."

Bakışlarım Cansu'nun parmağındaki tek taş yüzüğe takıldı. "Tahmin edeyim, Sedef Teyze evlilik haberini hoş karşılamadı."

Emre irkilerek titredi. "Kelimenin tam anlamıyla delirdi, Sedef Teyze'yi hiç öyle tepesi atmışken görmemiştim, yine de sabırla onu ikna etmeye uğraştım ama beni evden kovdu. Ne kadar onu yatışmak için dil döksem de kapıyı suratıma çarpmasıyla beni asla dinlemeyeceğini anladım."

Cansu yüz hatlarına çöken kasvetle inledi. "Emre'nin ardından sıra bana gelince ben de aynı deli öfkenin payıma düşen kısmını aldım. Berbattı."

Anlayışla, "Çok üzgünüm canım," diyerek eline uzanıp sıktım. "Birkaç gün bizde kalmak ister misin, Sedef Teyze de yalnız kalıp düşünmüş olur. Sakinleştiğinde tekrar konuşursunuz."

Cansu göz ucuyla Emre baktıktan sonra, "Bilmem ki, anneni rahatsız etmeyi istemem," dedi süklüm püklüm. "Berna Teyze'nin benden hoşlandığını sanmıyorum."

"Lütfen böyle hissetme Cansu," dedim itiraz edercesine. "Annem gelmene çok mutlu olur, zaten seninle konuşmak istiyordu."

Bir kez daha kararsızca Emre'ye baktı, sevgilisi desteklercesine başını hafifçe salladığında Cansu tebessüm ederek bana döndü. "Tamam, bugün siz de kalmayı çok isterim. Teşekkürler."

"Teşekkür etmene gerek yok, orası senin de evin şaşkın," dedim kardeşime sataşarak. "Ayrıca ne kadar istersen kalabilirsin."

Cansu'nun yanakları kızarınca Emre, onun sandalyesini kendine doğru çekerek çenesine bir öpücük kondurdu. "Yakında bana taşınacaksın zaten, annen de bizi onaylayacak merak etme güzelim."

Cansu, yüzündeki özürle Hakan'a döndü. "Seni başka bir ev aramak zorunda bıraktığımız için üzgünüm."

Hakan kayıtsızca omuz silkti. "Sorun değil."

Hemen lafa girdim. "Ev mi bakıyorsun Hakan?" diye sordum ilgiyle.

"Evet," dedi kısaca.

"Sana yardım etmemi ister misin, bence istemelisin çünkü benim zevkim harikadır, hem seninle birlikte ev bakmak çok hoşuma gider," dedim heyecanlı bir coşkuyla. "Tamamdır, çıkışta seninle geliyorum. Kesinlikle ev arayışında sana yardımcı olacağım, okuldan sonra işim de yoktu, tüm gün birlikte dolaşabiliriz."

Hakan hoşnutsuz bir suratla beni izlerken, "Sana teklifte bulunduğumu hatırlamıyorum," dedi mesafeli bir biçimde.

Kıkırdadım. "Çünkü bulunmadın, ben kendimi davet ettim."

Bakışlarından karanlık bir gölge geçti. "Böyle bir hakkın yok."

Tatlı tatlı gülümsedim. "Neden yokmuş?"

'Buna gerçekten cevap vermem gerekiyor mu?' dercesine bir kaşını kaldırdı.

"Eee söylesene gezmeye ilk nereden başlayacağız, ev için özellikle düşündüğün bir ilçe var mı?"

Aksi aksi homurdandı. "Çok soru soruyorsun."

"Çünkü bana doğru düzgün karşılık vermiyorsun."

Hakan iç geçirip sıkılgan bir edayla başını iki yana salladı. Ardından Emre'ye dönüp, "Sonra görüşürüz," diyerek masadan kalktı.

Hızla Cansu'ya döndüm. "Evet, sonra görüşürüz," dedim ben de Hakan'ı taklit ederek çünkü buz kütlesiyle bugünün planını yapmaya kararlıydım.

Tam masadan kalkmaya hazırlanıyordum ki Hakan bir elini sandalyemin arkasına bir elini de masaya koyarak üzerime eğildi, yüzünü yüzüme iyice yaklaştırıp gözlerimin içine tehditkar bir şekilde baktı.

"Sana benden uzak durmanı söylemiştim kızıl, hatırlıyor musun?" dedi tehlikeli bir sakinlikle.

Bir an boş bulunup afalladım. Konuşmaya cesaret edemediğim için sessiz kalmayı tercih ettim.

"Unutmuşsundur diye bir kez daha hatırlatıyorum, bu defa akıllılık et, sözümü dinle."

Bakışlarındaki soğukluk ta içime kadar işleyince güçlükle yutkundum. "Neden, neden, neden" diye çığlık atasım vardı ancak ağzımı açmamam gerektiğini bilecek kadar sağduyuluydum.

Yavaşça geri çekilip doğruldu. Gözlerini gözlerimden ayırmadan, "Bu uyarıyı bir daha yapmayacağım," dedi aynı sakinlikle, ardından da çıkışa doğru yürüyüp gitti.

Gözlerimi kırpıştırarak kendime gelmeye çalıştım. Tanrım, o neydi öyle!

Hakan'ın arkasından düşünceli bir şekilde bakıp uzunca nefesimi bıraktım. "Gördünüz değil mi?" diyerek Cansu ve Emre'ye döndüm. "Benden kaçıyor."

"Biz görüyoruz da sen görmemek de ısrar ediyorsun sanki," dedi Emre iğneleyici bir sesle.

Cansu, sevgilisinin böğrüne dirseğini geçirdi. "Hiç yardımcı olmuyorsun."

Kollarımı göğsümde kavuşturup kötü kötü Emre'ye baktım.

"Neden öyle öldürecekmiş gibi bakıyorsun?" dedi Emre masum masum.

"Nerene yumruk atsam acaba diye düşünüyorum, mümkün olduğunca canını yakabileceğim bir yer bulmaya çalışıyorum."

Emre sırıttı, "Sen bana kıyamazsın, bana bir şey olursa kime enişte diyeceksin?"

Yüzümü buruşturdum. "Iyyy iğrençsin, sana asla öyle hitap etmeyeceğim."

Cansu elini karnında gezdirerek kıkır kıkır güldü.

Emre yalandan alıngan bir ifade takındı. "Olmadı ama bu şimdi. Hani nerede enişteye saygı?"

Kendime engel olamayarak gülümsedim, başımı yeniden çıkışa çevirdim. "Acaba peşinden gitsem ne yapar, nasıl tepsi verir sizce?" diye mırıldandım alt dudağımı gergince dişleyerek.

Cansu gülmeyi bırakıp benim gibi Hakan'ın gittiği yöne doğru baktı. "Yerinde olsam üstelemezdim, bugün her zamankinden daha suratsızdı."

"Yine de peşinden gitmek istiyorum," derken neşeyle kardeşime döndüm. "Belki onu yumuşatmanın bir yolunu bulabilirim."

"Ya da akıllıca bir seçenek olarak uyarısını dinlemelisin," dedi Emre kinayeyle.

Ona baygın bir bakış fırlattım. "Benim uyarılara kulak asacağıma gerçekten inanıyor musun, ben daima içimden geldiği gibi davranırım."

"Yani burnunun dikine gidersin. Bu bazen geri tepebilir Gazel," dedi ciddi bir sesle.

"Merak etmeyin bana bir şey olmaz, bugüne kadar hiç olmadı, her ne istediysem yaptım."

Cansu iç çekerek bir süre dikkatle beni inceledi. "Çünkü bugüne kadar güvenli bir ortamda; küçük, elit bir kesimin içinde prensesler gibi el üstünde yaşamışsın. Seni daima kollayan ailen hep arkanda olmuş. Şimdi içine girdiğin ortam ise tüm hayatının tam zıttı bir yer, ne ile karşılaşacağını bilemezsin, buna dikkat ederek adım at, olur mu? Kalbinin kırılmasını istemiyorum."

Bakışlarım Cansu ile Emre arasında gidip geldi. "Tam bir abla ve abi gibi konuşuyorsunuz," dedim kıkırdayarak. "Gece yatarken de bana hikaye okuyup bir bardak süt içirecek misiniz?"

Emre gözlerini devirirken Cansu keyiflice güldü. "Seni desteklediğimi biliyorsun," dedi imalı imalı, Hakan'a karşı hissettiklerimden bahsediyordu. "Ama bazen nerede duracağını bilmelisin."

Emre dudaklarını Cansu'nun şakağında dolandırarak sevgilisini onayladı. "Ablan haklı küçük kız kardeş, dikkatli ol, zorlamak işleri içinden çıkılmaz bir hale sokabilir."

Cüretkar bir tavırla ağır ağır sırıttım. "Yine de şansımı deneyeceğim."

Ve masadan kalkıp bir avcı misali Hakan'ın peşine düştüm.

Onu bahçede yakadım, ders ziline dakikalar kaldığından bahçe bomboştu.

"Hakan, beni bekle," diye arkasından seslenerek onu durdurdum.

Yüzünü bana döndüğünde bakışlarından hafif bir şaşkınlık geçti fakat bunu hemen gizleyip kaşlarını çattı. "Görüyorum ki seni uyarmış olmam tavırlarını değiştirmene yetmemiş."

"Uyarılara pek kulak asmam," dedim tatlı tatlı. "Asi bir yapım var."

"Aptal kızıl kafa," diye homurdandı aksi aksi. Sonra da başını iki yana sallayarak daha çok kendiyle konuşuyormuş gibi ekledi. "Bazen sabrımı öyle zorluyorsun ki seninle ne yapacağıma karar veremiyorum."

Neşeyle gülümsedim. "Birkaç önerim var. Hepsi de yoğun miktarda 'Sen ve Ben' içeriyor. Nasıl plan ama harika değil mi?"

"O plana dahil olmak istemediğimi ne zaman kabulleneceksin?"

Keyfim kaçtı ama neşeli tavrımı korudum ve burun buruna gelene dek ona doğru iyice yaklaştım. "Ya sen ne zaman yalan söylemekten vazgeçeceksin?" diye sordum kışkırtırcasına. "Bil diye söylüyorum, hiç inandırıcı değilsin."

Dişlerini sıktı, huzursuzluğunu çenesindeki kasılmalardan anlayabiliyordum.

"Gözlerimin içine bak ve söylediklerinin doğru olduğunu söyle, beni yanında istemediğini söyle," diyerek ondan tatmin edici bir cevap alma umuduyla onu kışkırtmayı sürdürdüm.

Buz gibi bir ifadeyle gözlerini kıstı. Derince nefes alıp soluğunu yavaşça bırakırken koyulaşan bakışları dudaklarıma indi ve orada epey oyalandı. Benim de bakışlarım onun dudaklarına kaydı, o kadar yakın duruyorduk ki dudaklarımızın arasında bir iki santim ancak vardı, dışardan biri bize bakıyor olsaydı her an öpüşecek olduğumuzu düşünebilirdi.

Hakan da bunu düşünmüş olacak ki aniden bir iki adım gerileyerek aramıza mesafe koydu, öfkeyle kaşlarını çattı. "Lanet olsun kızıl!" dedi sinirli bir tavırla. "Benden uzak durman gerek! Hayatını mahvetmek istemiyorum, neden anlamamakta ısrar ediyorsun?"

"Bırak da buna ben karar vereyim," diye cevabı yapıştırdım sesimi yükselterek.

"Beni tanımak bile seni o yola sokar."

"Hayat benim hayatım," dedim meydan okuyarak. Ardından yumuşak bir sesle ekledim. "Ve sen her türlü riski almaya değersin."

Bir an duraksadıktan sonra kaşlarını çattı, şakağında bir kas seğirdi. "Çok büyük yanlış yapıyorsun," dedi alçak sesle, uyarırcasına. "Felaketine doğru gidiyorsun."

"Bırak da gerekirse yanlış yapayım, felaketime doğru gideyim, ama seçim bana ait olsun, olmaz mı?"

Kara gözlerindeki öfke dağıldı ve bakışlarına yerleşen yoğun bir duyguyla uzun uzun yüzüme baktı. "Sende bana en farklı gelen şey ne biliyor musun," diye sordu yavaşça, ondan ilk defa duyduğum içten bir sesle. "Hayat dolu oluşun."

Kalbimde bir şey çıtırdadı sanki.

"Anla beni kızıl, bunun elinden alınmasına sebep almak istemiyorum."

Ensemden aşağı inen ürpertiye engel olamadım, zira çok ciddi görünüyordu.

Tereddüt ederek, "Neden böyle bir şeye sebep olasın ki?" diye sordum kendimi tutamayarak.

Burukça iç geçirdi. "Güven bana, bilmek istemezsin," diye cevap verirken ses tonu itiraza yer bırakmıyordu.

Öyle de oldu, ağzımı dahi açamadan beni orada bir başıma hayal kırıklığı içinde bırakıp gitti.
~~~
Selaaaam! Bugün aceleyle yazdığım bir bölüm oldu, bir hatam varsa affola, umarım beğenmişsinizdir güzel bebeklerim!❤️

*Bölümü nasıl buldunuz?

*Sizce Hakan'ın korktuğu şey ne, bir tahmininiz var mı?

*Gazel sizin kankanız, ona kız kıza bir öneride bulunsanız bu ne olurdu?

Instagramdan Mavimihri'yi mutlaka takip edin bebekler!
Hepinizi öpüyorum mCx!
Sevgiler!❤️

Continue Reading

You'll Also Like

283K 15.1K 40
Şanlıurfa ☞ Muğla 0546****; Fotoğraf* 0546****; Belli ki bu yoldan yürümüşsün... 0546****; Yoksa etraf böyle çiçeklenmezdi. İlsu; Var öyle marifet...
716K 32.9K 26
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. ........................................ ~ZS~....................................... Kına yakmak kendini adama...
42.6K 1.5K 15
Mirzah Arslan 3 yıldır aşık olduğu kızı yanına almak isterse ne olur? Mirzah Arslan ❤️ Gizay Çetin Not: -Arkadaşlar bu kitap benim kendi yazdığım k...
331K 21.8K 26
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...