KAYIP HAYATLAR

By y4gmurrx_fb

48 4 5

Yurtta başına geleceklerden habersiz savaş, tek başına tüm zorlukları atlatma yolunda ilerliyor maceralarla... More

BİRİNCİ BÖLÜM

48 4 5
By y4gmurrx_fb

Gözlerimi Dünya'ya açtığım an annemin kollarındaydım, şuan ise yalnızlık kollarını açmış tüm bedenimi sarıyor. En derininden hissediyordum kimsesizliği, çaresizliği...                                                  İnsanlar, Aileleriyle birlikte olunca ne kadar yoksulluk çekseler bile yalnız değiller keşke yoksulluk çekseydim de yalnız olmasaydım. Bir ailem olsaydı.. Gerçi ben de yoksuldum, en büyük yoksulluğum da Ailemdi. Ne annem ne babam var yurda küçük yaşta bırakılan bir kişiyim. Tam 15 senedir hâlâ başkalarının kurduğu hayatı yaşıyorum. 

Ölseydim de şu durumlara düşmeseydim.. 

Sabah uyandığımda saatin kaç olduğunun farkına bile 

varamadan mutfağa doğru yürüdüm, bileğime doğru sarılan bir el ile durdum. 

Korkuyla geri doğru baktım. Yurttaki bakıcımız olan Mahir abi kolumu kırarcasına tutup hiddetle bağırıyordu. 

"Saatin kaç olduğunun farkında mısın savaş!" 

Başımı öne eğerek yere doğru bakıp özür diledim. 

"Özür falan dileme, bu kaçıncı geç kalkışın yeter artık seni süründürmenin zamanı geldi!" 

Mahir abinin sözleri yüreğime bir ok gibi saplandı, nefesimi tutuyordum o konuşurken. Kolumdan çekerek beni müdürün odasına getiriyordu, beni çekerken kolum çok acımıştı. 

Bu yurttaki herkes mi böyle olmak zorundaydı hiçbir fikrim yok. 

Koşar adımlarla yürürken müdürün odasına gelmiştik bile. Mahir abi yanımdan ayrılmayıp içeri girmişti. Müdürün arkası dönüktü, içeri girdiğimizde ayağa kalkıp, bana doğru yaklaştı. Derin bir nefes alıp vererek: 

"Geçen sefer geldiğinde ne demiştim sana savaş?" 

Adımı bastırarak söylüyordu her seferinde neden böyle yapıyordu?.. Boğazımdan aşağı akan sıcaklıkla sesim titreyerek de olsa cevapladım. 

"Kurallara bir kere daha uymazsam kovulacağımı söylemiştiniz efendim.."  

"Aynen öyle savaş, ben dediğimi yapıyorum, artık seni burada istemiyorum 3 gün süren var başının çaresine bak, çıkabilirsin" 

Artık seni burada istemiyorum..  

Acımasız insan görmüştüm mahir abi gibi ama böylesi başka yerde yoktu. Önüme düşen düz siyah saçlarımı geri savurarak, odama gittim. Sadece 3 günüm vardı, nereye gidecektim ki. Sinirden başım ağrırken kafamı yastığa koyup uyuduğumu bile hatırlamıyorum. Gece terler içinde uyanmıştım, rüyamda annem vardı ve benimle ilgileniyordu. Yüzünü bilmediğimden görememiştim ama o annemdi. İlk defa ağlayarak uyandım. Hiç göremediğim annemin kokusunu özlemiştim. Tekrardan kafamı yastığa koydum.

Döndüm.

Döndüm.

Döndüm.

Uykum bir türlü gelmedi. Kalkıp kıyafetlerimi toplamaya başladım. Neden tek bana garezi var bunların? Herkesten nefret ediyorum, herkesten.. Benim kimseye ihtiyacım yok değil mi? Esir olduğum dört duvar arasından kurtulacağım. Belki canıma kıyacağım? kim bilir? Gitmek için 3 günü beklemeyeceğim tabi ki... Hayat her zaman bir masal gibidir, başkasından dinlediğinde güzel gelir ama içine düştüğünde korkutucu bir hâl alır. Hepsi imkansız olurdu şimdi. Aklım yeterince dolduğuna göre artık yatabilirim. Daha fazla düşünürsem kafayı sıyıracağım gerçekten. Yatağa uzandım bir kolumu yastığın altına koydum ve uyumaya başladım.

Sabah erkenden uyandım saat 5.30 gibi. Kaç gündür aç kaldığımı bilmiyorum. 6 kilodan fazla bile vermişimdir. Odadan çıkıp yavaş adımlarla elimi yüzümü yıkamaya doğru gittim. Benimle dalga geçen bir kaç salak insan duvarlara yazılar yapıştırmışlar. Hızlıca söküp yazılanı okudum kaşlarım çatık bir ifadeyle. 

"Ne oldu savaş? Hani bizi kovacaklardı, bak sen kovuluyorsun."  Altına da 

"CEHENNEMİN DİBİNE GİT PİÇ SAVAŞ " Oda bu notlarla doluydu. Bu kin bu öfke niye? 

Suyu açtım ellerimi yüzümü yıkadım ve çantamı alıp çıkış kapısına doğru yürüdüm adımlarım sanki geri geri gidiyordu. Burada beni tutan neydi ki? Sakince derin nefes alarak dışarı adımımı attım nerede kalacağımı hiç umursamıyordum. Kim destek olurdu ki bana, Kim arka çıkardı? Her sabah güneş erkenden doğardı ama bu sefer karanlık çökmüştü güneşin yerine. Hayatım karanlık bir çağın ortasındaydı. Ne bu çağdan çıkabilirdim ne de insanları peşimden sürükleyebilirdim. Bu savaşı yalnız başıma kazanmalıydım..

Yurttan çıktığımda yürüyebildiğim kadar uzağa yürüyordum. Ben yürürken soğuk da üzerime doğru yürüyordu. Bedenim titriyor sığınacak yer arıyordum. çantamdan çıkardığım siyah hırkayı giydim ve yakında duran banka oturdum.

Ben 3 günde değil de 1 günde orayı terk etmiştim. Bir daha dönemezdim dönmek de istemezdim.. İnsafsız insanların içinde yapayalnız kalmak nasıl hissettiriyor biliyor musun..

Ellerim soğuktan donuyordu, elimi ağzıma götürerek ısıtmaya çalıştım. Etrafım bomboştu kimse yoktu. Ta ki  gülme sesleri duyana kadar  ses arkamdan geliyordu git gide yaklaşıyordu

"Hey baksana çocukkk"

Adam alaycı bir şekilde konuşuyordu. Ne dediğini bile anlamıyordum. Elindeki bira  şişesini yere doğru fırlattığı an banktan kalktım. 

"Kaçmasana ufavlık"

"Yaklaşma bana"

Yere attığı cam şişenin kesici bir tarafını adama doğru uzattım. Sürekli üzerime geliyordu peki kime güvenerek yapıyordu bunu? 

"Bu yanlışı yapmayacaktın bana tatlı çocuk!"

"Üzerime geldiğin sürece yapacağım bunu, iğrenç herif!"

Sözlerimi duyunca pis pis sırıtıyordu 

"Sarhoş bir ayının bana bir şey yapabileceğini düşünmüyorum, gözümü korkutmaya çalışıyorsan yanılıyorsun."

Son cümlemi bastırarak söylediğim sırada karnımda bir acıyla gözlerim yerinden çıkacak oldu.

Yerde inleyerek kıvrandım ama hiçbir şey yapamadım. Sadece durursam geçeceğini düşündüm. Yavaştan gözlerim kapanıyordu. Ne gözümdeki yaşı durdurabiliyordum ne de karnımdan akan kanları..

-YAZARIN ANLATIMIYLA-

-

Savaş gerçekten belanın içine düşmüştü. Kimsesizliği yüzünden elinden hiçbir şey gelmiyordu. Belki de oracıkta ölse hiç kimse bir şey yapmazdı. Ne hareket ediyor ne nefes alıyordu.

Sabaha kadar bembeyaz kesilmişti. Yoldan geçenler yanından geçip gidiyordu. Savaş'a tiksinerek bakanlar bile oluyordu. Lüks bir araç Savaş'ın yanına doğru ilerliyordu. O kadar kişi geçmişti yanından. Sadece bu araba durmuştu. 

Adam kapıyı açıp arabadan inip sertçe kapattı kapıyı. Uzun boyu, ela gözleri, saçları koyu kumral olan bir adamdı. Savaşı kucağına alıp arka koltuğa yatırdı. Yüzünde hiçbir ifade yoktu, o kadar ciddiydi ki insan yüzüne bile bakmaya cesaret etmezdi.

Araba hızdan dolayı savrularak gidiyordu. Bütün arabalara makas atarak geçip hastanenin garajında durmuştu. Arka koltuktan savaşı aldığı sırada telefonu çalmaya başladı. Göz devirerek baktı telefonun ekranına ve açıp omzuyla kulağı arasına alıp savaşı da alıp hastaneye giriş yapmıştı. 

"Ne var yine, ne arıyorsun ben sana aramayacaksın demedim mi."

"LAN ŞEREFSİZ HERİF SAVAŞI ÖLÜME TERKETMİŞSİN BİR DE KONUŞUYORSUN BIR BIR."

Adam telefonu karşıdaki kişinin yüzüne kapatıp yerleri çatlatırcasına adım atıyordu. Hemşireyle konuşup savaşı odaya aldılar. 

Adam uykusunu alamamış gözüküyordu, hastanenin kantinine gitti ve demli bir çay ve zeytinli poğaça aldı. Parayı verip Savaşın bulunduğu koridora gitti. Yere odaklanmıştı. Ne düşünüyordu? Savaşı bırakıp gidecek miydi? 

"Ya çıkamazsa o kapıdan, ya gözlerini kapatıp açamazsa"

Ne düşündüğü açıkça belli olmuştu. Bir şeyler olmalıydı ki savaşı bırakıp gidemiyordu. Adam elinde duran çayı bitirip karton bardağı çöpe atmıştı. O sırada kapıdan bir kadın girdi. Beyaz Jordan,  siyah eşofman ve beyaz kısa kollu giymişti. Otuz altı yaşlarındaydı. Ona rağmen güzel bir tarzı vardı. 

"Selam canım müdürle konuştuğunu duydum?"

Ne olduğunu anlamaya çalışarak soruyordu. 

"Senin buraya gelmen tamamen saçmalık" kadının kolundan tutup çıkışa doğru götürüyordu.

"Ne olduğunu anlatmayacak mısın?

"Hayır, daha fazla uzatma ve git buradan" adam yoldan geçen bir taksiyi durdurup kadını kolundan ittirerek arka koltuğa bindirdi. Taksici arkaya bir bakış atarak 

"Nereye gidiyoruz?"

 "Sen dümdüz ilerle" Taksi hastaneden kısa bir süre içinde uzaklaştı ve gözden kayboldu. Adam avuç içiyle gözlerini ovuşturarak sakinleşmeye çalıştı. Bir yandan pişmanlık duygusu kasıp kavuruyordu.

"Keşke daha erken görseydim onu orada.. O ahmak heriflerin yüzüne bu çocuğa bir şey daha olursa hepsini tek tek kurşuna dizerim" diye homurdanarak hastane koridorlarından asansöre doğru ilerledi. 

Kapı tam kapanıyordu ki durdurarak bindi asansöre. Adamın halini gören insanlar sormak isteseler bile ağızlarından tek bir söz bile çıkmıyordu. Asansör 1. katta durdu. Sanki herkes zorla iniyormuş gibi çıkıp gittiler kapanan kapının ardından. Asansör 5. kata gelmişti. Adam derin bir nefes alarak adımlarını savaşın bulunduğu odaya çevirdi. Kapıyı tıklatarak 

"Doktor bey izninizle içeri girebilir miyim?"

"Hastanın durumu kritik fazlasıyla kan kaybetmiş. Onun kan grubundan kan bulamıyoruz maalesef.."

"Nasıl onun kanından kişi yok? Canımı alın yeter ki onu kurtarın."

"Beyefendi hastamızın kan grubu 0RH+. Eğer sizin kanınızla uyuşuyorsa hemen kan vermeniz gerek. Durumumuz çok acil."

"Benden kan alın uyuşuyor kanımız hatta son damlasına kadar alabilirsiniz.."

"Buyurun şu taraftan kan verebilirsiniz. Oda dolu hemşireler size yardımcı olacaktır."

"Teşekkür ederim."

Hastanın durumu çok kötü. Nasıl yani ben kan verince yine kurtulmayacak mı? Yaşamazsa kendimi çok suçlarım. Hiç umut yok mu yani?

Adam kapıyı tıklayarak içeri girdi. İçerisi doluydu. Hiç konuşmadan koltuğa oturdu ve kolunu açtı. O kadar fazla kan verecekti ki belki de kansızlıktan hasta olacaktı. Savaş yeniden hayata dönebilirdi ve adamın tek düşündüğü de buydu..

"Ahmet bey iyi misiniz?" 

"Ahmet bey duyuyor musunuz beni?"

Hemşireyi duymamıştım bile savaş nasıl bu kadar aklıma takılabiliyordu kimseyi düşünmezken nasıl aklımda takılı kalıyordu?

"İyiyim siz kanı almaya başlayın."

"Yüksek düzeyde bir kan alınacak kabul ediyor musunuz.?"

"Ben size alın dediysem alın ikiletmeyin."

Ahmet kanı dolarken sesini bile çıkartmamıştı. Dakikalar boyunca dolmasını bekliyordu. Kan alınırken uyuyan hiç görmemiştim ama Ahmet günlerce uykusuzdu. Oracıkta uyuyabilirdi. 

"Ne kadar kaldı, hızlı olur musunuz? 

Continue Reading

You'll Also Like

Lucent By ads ¡¡

Teen Fiction

176K 4K 17
lucent (adj); softly bright or radiant ✿ ✿ ✿ My brother's hand traces the cut on my right cheek for some minutes. I have no idea how a cut can b...
1.1M 61.1K 39
Millie Ripley has only ever known one player next door. Luke Dawson. But with only a couple months left before he graduates and a blackmailer on th...
51.9K 1.2K 23
Alessia is a 14 year old girl, her whole life she has been protecting her little brother, but one day their mother gets killed and they have to live...
Riptide By V

Teen Fiction

329K 8.4K 118
In which Delphi Reynolds, daughter of Ryan Reynolds, decides to start acting again. ACHEIVEMENTS: #2- Walker (1000+ stories) #1- Scobell (53 stories)...