POMPACI (GAY)

By sadecesarhosum

30.4K 1.9K 478

Pompacılar kralı. More

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
8. BÖLÜM

7. BÖLÜM

2.3K 191 25
By sadecesarhosum

Yılbaşı günü gelip çattığında Celal ve Reşit markete birlikte gitmişlerdi. "Önce alkol." dedi Celal markete girer girmez. Bir araba alıp önden alkol reyonuna ilerlediğinde Reşit onun bu ayyaşlık sevdasına hayret etmişti.

"Önce bir mezeleri alsaydık." dedi Celal'in arkasından giderken. Celal'se onu duymazdan gelip ilk iş biraları arabaya yüklemeye başladı. Reşit onun şu an hiçbir şey duymadığını bildiğinden sessizce kara kurdu takip etmeye başlamıştı. Asla ayrımını bilmediği, ağzına bir kez bile sürmediği şeyleri Celal market sepetine yüklerken o gözlerini etrafta gezdiriyordu.

"Tamamdır deniz gözlüm, ben üzerime düşeni yaptım. Gerisi sende." Reşit kendisine yönelik olan hitap şekliyle kalbinin sanki ilk kez duyuyormuş gibi çarpmasına alışmıştı. Celal'in ona hitap ettiği birçok söz vardı. Celal herkese 'koçum, reis, kral' diye konuşan bir adamdı ama Reşit'e çoğunlukla böyle söylemezdi. Reşit'e özel hitap şekilleri vardı. Deniz gözlüm, güzel yüzlüm, canını yediğim, ormanlar kralım, bal böceğim, bayram şekerim... Daha çok vardı da en çok kullandıkları buydu.

Reşit'se Celal'e sadece Celal derdi. Bu kadar.

"Sür sepeti." diyerek yürümeye başladığında Celal ona itiraz etmeden sepetle birlikte yürümeye başladı. Reşit ne dese ikiletmezdi ki.

"Pişt, resmimi çeksene böyle." Pompacı dönüp baktığı kara kurdu boynuna yılbaşı süsü dolamış bir şekilde buldu. Onun bu haline gülmeden edememişti. Gözüne de suratına fazlasıyla küçük olan süslü bir gözlük takmıştı.

"Çekerim ama Facebook profiline koyacan ha, tamam mı?"

"Yakışıklı çıkarsam koyarım." 

Reşit, 'Her zaman yakışıklısın.' diye sıralanan kelimeleri zar zor yuttu.

"Beyefendi, yalnız onları öyle kullanamıyoruz. Almayacaksınız bırakır mısınız lütfen?" diyen kibar çalışana Celal sorgular bakışlarla baktı.

"Bacım yakışıp yakışmıyor mu ona da bakamıyor muyuz?" diye sordu anlamamış gibi.

"Yakışması gerekmiyor ki onun beyefendi."

"Belki biz bu gece bunu boynumuza dolayarak geçirmeli bir konsept yapıyoruz. Hangi rengi boynuma dolayacağımı ben nereden bileyim bayan?" Celal'in cümleleri Reşit'i güldürmüştü. Kadın afallayarak Celal'e baktı birkaç saniye. 

"Bunu da alıyorum ama sırf siz kızıyorsunuz diye. Patlıcan moruyla gezecem tüm gece sizin yüzünüzden." diye tripli bir şekilde konuştuğunda Reşit kahkaha atmamak için kendini o kadar zorluyordu ki kıpkırmızı kesilmişti. Görevli kadın bile bir anlık güler gibi olmuştu.

"Anladım." diyen kadın başka bir yorumda bulunmadan uzaklaştığında Celal onun arkasından kısık gözlerle baktıktan sonra pompacıya döndü. "Çek hadi." Reşit cebinden telefonunu çıkarıp Celal'in birkaç pozunu çekti. Celal gelip fotoğraflarına baktığında beğenmiş bir mırıltı çıkarmıştı. "Çok karizmayım." Raftan bir de yılbaşı şapkası alıp onu Reşit'in kafasına geçirdi.

"Bir de böyle çek bizi." Bir kolunu Reşit'in omzuna attı. İkili kameraya ciddiyetle bakıp birkaç poz çekti.  

İşleri bittiğinde Celal boynundaki mor süsü de aldığı yere geri bıraktı. "Ben bu zımbırtıya para mı öderim? Benim çar çur edecek param yok!" Sonlara doğru gereksiz yükseldiğinde çevrelerindeki insanların gözleri ikiliye dönmüştü. Reşit Celal sayesinde sosyal anksiyetesini yenmişti. Çünkü Celal'le yan yanayken mutlaka insanlar size dönüp bakar, eleştirilere maruz kalır hatta cıkcıklanırdınız.

"Aferin, böyle ekonomik ol." Kara kurdun sırtını sıvazladı.

En sonunda alışverişleri bittiğinde eşyaları Celal'in arabasına yüklediler. İbrahim'in evine vardıklarında poşetleri eve taşıdılar. Kapıyı İbrahim'in eşi Cemgül açmıştı. "Hoş geldiniz kuzular." diyerek kenara çekildi. Reşit ve Celal gibi iki adama kuzu demek ne kadar yakışır bilinmez ama Cemgül her daim bu ikiliye 'kuzular' diye hitap etmişti. İyi anlaşırlardı birbirleriyle. Hele İbrahim'in şehir dışında olduğu gün hiç beklenmedik şekilde erken doğum yapan Cemgül'ü bu ikili hastaneye götürdüğünde Cemgül onlara daha bir bağlanmıştı.

Yeni doğan kız çocuğunu kucaklayıp, "Kız Cemgül bundan futbol topu mu yapsak, çok minik bu?" diyen Celal... "Ben seni şimdi top yapar şutlarım." diye Celal'e anında laf yetiştiren Reşit... ve sürekli birbirlerine bu şekilde dırdır yapan ikiliyle Cemgül doğumdan çıktığını unutup kahkahalar krizine girmişti.

Ee, şimdi o bebek büyümüş 5 yaşında alımlı bir kız çocuğu olmuştu. 'Amcalarının' da gözdesiydi tabii.

"Reşit amca! Celal amca!" Seslerini duyduğu gibi odasından fırlayıp gelen Duru'yu Reşit koltuk altlarından tutup havaya fırlatmıştı. Kız kahkahalar atarken Celal poşetleri hızlıca mutfağa geçirmişti.

"Yenge içecek falan da aldık onları dolaba koyarsın sana zahmet." dediğinde Cemgül onu onaylamıştı. Mutfaktan çıkıp salona ilerledi. İbrahim kucağındaki bir yaşındaki oğlu Eymen'le kanepede oturuyordu.

Duru Reşit'in hemen yanına oturmuş kıkır kıkır gülüyordu.

"Hoş geldin Celal'im." İbrahim ayağa kalkıp elini uzattığında Celal da onun elini sıkıp kendini Duru'nun yanına attı.

"Napıyorsun fıstık?" Yanağından makas aldı.

"Reşit amcam beni çok güldürüyor ya." dedi Duru parıldayan gözleriyle. Genişçe gülümsüyordu.

"Ya sen şu herife gülüyorsan benim esprilerime düşüp bayılman lazım." dediğinde Duru kahkaha atmıştı. Minik elini ağzına götürüp gülmeye devam etti.

"Ay çok gülüyorum ya." dedikten sonra koltuktan inip koştur koştur bir yere gitti.

"Her gördüğümde daha da büyüyor maşallah." dedi Celal giden kızın arkasından bakarak. "Ee yenge sen anlat, napıyon? Nasıl gidiyor?

"Napim Celal, üç çocuğun derdine düşmüşüm onlarla uğraşıyorum." Yanındaki İbrahim'in omzuna attı elini. Buradaki üçüncü çocuk İbrahim'di. "İş arıyorum bir yandan da. İşe girince de bir bakıcı bulmak lazım, onun derdine düştüm. Reşit senin de gözün aydın, yeğenin çıkmış kuvözden. Nasıl, iyi mi?"

"İyi yenge çok şükür. Toparladı, kendine geldi."

"Allah uzun ömür versin, analı babalı büyütsün inşallah."

"Amin. Senin kardeşlerin nerede?"

"Gelirler yakında."  Cemgül'ün bir kız bir de erkek kardeşi vardı. Evlerinin üstüne kat eklemişlerdi bir süre önce. Kaba inşaatı biteli olmuştu ama boyasıdır, tesisatıdır derken ancak bitmişti. Burada okuyan kardeşler de birkaç aydır çektikleri yurt eziyetinden çıkıp üst kata yerleşmişlerdi.

Bir süre öyle sohbet muhabbet ardından kapı çalmış ve içeriye Cemgül'ün kardeşleri girmişti. Reşit ve Celal'in gözleri odaya giren ikiz kardeşlerdeydi.

"Merhabalar." dedi kız olan çok duyduğu ama tanışmanın bir türlü nasip olmadığı abileri gördüğünde. "Kayla ben." 

"Tolga ben de." 

Bizim ikili yeni gelen ikiz kardeşlerle tanışma faslını yaparken Güney de karısıyla birlikte zili çalmıştı. Onlar da Tolga ve Kayla'yla tanışmış ve sohbete dahil olmuştu. 

Herkes toplandığında rakı masası kurulmuştu. Rakı harici bir sürü alkol de vardı masada. Reşit her ne kadar ağzına sürmese de yanında içilmesinden rahatsız olmazdı.

"Celal yavaş, arkanı ben toplayacağım yine!" Rakı bardağını fondipleyen Celal'e Reşit kızarken Celal onu umursamıyordu.

"Yav ben adabımla içmesini biliyorum!" diye karşılık verdiğinde Reşit ona inanamazca baktı. Celal'in adabıyla içtiğini gördüğü söylenemezdi.

O sırada, "Mert'in herkese selamı var." dedi Tolga telefonunu masanın üstüne bırakarak. Cemgül ve İbrahim, "Aleykümselam." diye yanıtlamıştı Tolga'yı. Diğerleri kim olduğunu bilmiyordu. Biraz önce yazıştığı bir arkadaştı muhtemelen diye düşündüler.

"Mert kim?" diye soran Güney olmuştu. Celal ve Reşit de aynı şeyi düşünmüşlerdi. Celal biraz çakır olmuştu ama hala kendindeydi. Yanındaki Reşit'in omzuna kafasını yaslamıştı. Reşit arada onun omzundan katan kafasını düzeltiyordu.

"Sevgilim." diyen Tolga'yla masada kısa süreli bir sessizlik yaşanmıştı. Celal kafasını hızlıca Reşit'in omzundan kaldırıp Tolga'ya baktı.

Tolga'ysa tüm dikkatin üstüne toplanmasıyla gülmüştü. "Çok ani mi oldu bu?" diyerek Kayla'ya bakmıştı.

"Tolga eşcinsel." diye durumu izah eden Cemgül olmuştu. Masadaki sessizlik onu rahatsız etmişti. Kardeşini kimseye yem etmezdi. İbrahim'le az savaşmamıştı bu yüzden. İbrahim anlayışsız bir insan değildi fakat bu konu hakkında yersiz laflar etmişti ilk başlarda. "Erkeklerden hoşlanıyor."

"Öyle bir şey mi varmış?" dedi Celal şaşkın şaşkın. İki erkek sevgili olabiliyor muydu? Tamam, benzer hisleri vardı da ama iki erkek bunu birbirine itiraf edip ilişki yaşayabiliyor muydu yani? Hemen yanındaki pompacı oturduğu yerde dikleşti ve boğazını temizledi.

"Erkek bir sevgilin var yani?" Reşit'in sorusunu Tolga kafasıyla onaylamıştı. 

"Evet abi. Sevgilimi de çok seviyorum. Gözüm ondan başkasını görmüyor. Korkmayın yani benden, sapık değilim." Tolga bu sorulara alışkın olduğu için gülerek konuşuyordu. 

"Aman bize ne kim neymiş kimleymiş." Güney durumun garipliğini kesip atmak istemişti. "Kimseyi yargılamak zaten bize düşmez abicim. Senin hayatın, nasıl yaşamak istiyorsan öyle yaşa."

"Aynen." dedi İbrahim de. Tolga'ysa sadece kafasını sallamıştı. 

Celal ve Reşit'tense ses seda çıkmamıştı. 

Continue Reading