luz de la luna || marvel

Por oprexia

90.1K 6.9K 2.8K

daughter of stark başlangıç 12/06/2022 bitiş 10/02/2023 ❝ 𝘕𝘰 𝘥𝘦𝘫𝘦𝘴 𝘲𝘶𝘦 𝘦𝘭 𝘴𝘰𝘭 𝘯𝘰𝘴 𝘢𝘭𝘶𝘮... Más

promotion
episode 1
episode 2
episode 3
episode 4
episode 5
episode 6
episode 7
episode 8
episode 9
episode 10
episode 12
episode 13
episode 14
episode 15
episode 16
episode 17
episode 18
episode 19
episode 20
Episode 21
Episode 22
Episode 23
Episode 24
Episode 25
Episode 26
Episode 27
Episode 28
Episode 29
Episode 30
Episode 31
Episode 32
Episode 33
Episode 34
Episode 35
Episode 36
Episode 37
episode 38
teşekkür + duyuru
yeni hikaye <3

episone 11

2.7K 234 116
Por oprexia

"Hayır, hatırlamıyorum." Ned'in söylediğiyle derin bir nefes aldım.

Dün Wanda'dan bu garip küreyi kayığım gibi yarını iple çekmiştim. Okula geldiğim an bizimkilerin yanına yaklaşıp direkt olayı anlatmaya başladım. Özellikle Ned'e. Ancak hiçbir fikri olmadığını yüz ifadesinden de belliydi.

Elimdeki küreyi alan Peter, gözlerini ona odaklamış sessizce düşünüyordu. Birden durdu, küreyi iyice kendine yaklaştırıp eliyle bulutların sonunu işaret etti.

Sorun şuydu ki, bulutların sonu görülmeyecek kadar sonsuzdu.

"Burada turuncu bir ışık mı var yoksa bana mı öyle geliyor?" Dediğinde kürenin üstüne eğildim. Haklıydı, bu benim dünde fark ettiğim küçük bir detaydı.

"Onu ben de fark ettim, ama göz yanılması sanmıştım." Ned hafifçe yaklaşıp izin ister gibi bana döndü.

"Onu kırabilir miyiz?" Birkaç saniye düşündüm. Bu benimde aklımdan geçmişti ama yanlış bir şey yapmamak için dikkatli olmalıydık.

"Hayır, zorda kaldıkça olmaz." Tam o sırada, bitiş zili çaldı. Bende kimsenin görmemesi için küreyi çantama koyarken gözüm Peter'ın çantasına takıldı. Kaslarım çatılırken izin isteme gereği duymadan çantasındaki kitabı hızlıca çıkarıp bağırdım.

"Dur, bu Harry Potter ve Felsefe Taşı!" Heyecanla konuşurken, Peter sonunda dikkatini çekmişim gibi ayaklandı. O da en az benim kadar heyecanlıydı.

"Evet, oh Tanrım..sonunda fark ettin!"  Dedi heyecanla. "Harry Potter ile ilgili düşündüklerinden sonra okumaya başladım. Dün hastayım diyip Stark Stahına gelmemiştim ya, Felsefe Taşını okuyordum!" Duyduğum şey beni derinden etkilese de, şu an çok absürt geliyordu.

Fazla uzatmak istemezdim ama, küreyi bir kenara koyup tüm gün bunun hakkında konuştuğumuzu söyleyebilirim.

Peter'ın söylediğine hafif kıkırdayarak asansörden çıktık.

Gün boyu her şeyi bir kenara bırakarak güzel bir gün geçirmiş, sonunda üsse geri dönmüştük. Peter sözde staj için babamın yanına giderken bende oturma odasına yöneldim. Aşağıdan çok fazla müzik sesi geliyordu ancak pek umursamadım.

Tam o sırada, Pepper'ın elinde iki kadehle bana seslenmesi bir oldu.

"Aşağıda parti var, benimle inmek ister misin Canım?" Söylediğiyle kaşlarım hafifçe çatıldı. Bana uzattığı kadehi alırken kafamı salladım. Uykum vardı ve yorgundum, üstelik içimde kötü bir his vardı ancak sadece bir parti, bana ne zararı olabilirdi ki?

Babama bile görünmez, arkalarda bir yerde eğer Peter'ı bulursam onunla takılırdım.

"Neden yeni haberim oldu benim?" Hayatımda ilk defa şampanya içerken ilk yudumla yüzümü buruşturdum. Neyse ki Pepper bunu fark etmemişti. Aslında, hayatımda ilk defa alkol kullanıyordum.

"Bilmem, baban işte. Sıkıldı mi parti düzenler. Buna alışmalısın." Hafifçe gülümserken tekrar kafa salladım.

Elimdeki kadehten birkaç yudum daha aldığımda artık alışmış, hatta hoşuma bile gitmeye başlamıştı.

Pepper beni peşinden daha önce hiç görmediğim bir alana sürüklediğinde sessizce peşinden ilerledim. Sesler yükselmeye başlamışken, bir kalinin önünde durduk. Kapı Pepper'ın elini okuması ile açıldı. Tam o an, gelen ışıktan gözlerimi kısmak zorunda kaldım.

Etraf deki gibi kalabalık ve gürültülüydü. Babam kapının diğer ucundaki bir kürsüde elindeki birayı kafasına dikmekle mesgulken Peter ona heyecanla bir şeyler anlatıyordu.

Pepper beni babamın olduğu taraflara götürecekken durdum, bana baktığında ona gitmesi gerektiğini işaret ettim.

"Ben Steve ve Natasha'yı bulmalıyım. Sen git." İtiraz etmeden hafifçe kafa salladığında yanımdan geçen garsona boş bardagimi uzatıp yeni bir kadeh aldım. Yanımda bulunan sandalyeye şans eseri gözüm çarpmışken, üstünde çıkıp etrafa kısa bir bakış attım. Steve ve Natasha'yı birkaç metre ötede, oldukça mutlu ve eğlenen bir halde bulduğumda yanlarına gitmekten vaz geçtim.

Bu sırada gözüm diğer Avenger'lara takıldı. Babamın olduğu kürsünün yakınlarında konuşuyorlardı. Vakit kaybetmeden yanlarına ilerledim.

Kalabalığın arasında hareket etmek beni her ne kadar zorlasa da, hızımı kesmeden yanlarına ulaştım. Beni ilk fark eden her zamanki gibi Sam oldu. Ona yaklaştığımda elini koluma attı.

"Nabersiniz?" Dedim pek ilgileniyormuş gibi. Hepsi tekdüze cevaplar verirken Clint yanındaki kadını ve çocukları işaret etti.

"Siz daha önce hiç tanışmadınız. Amaris, bu karım Laura. Bunlar da Cooper ve Lila." Her biriyle teker teker selamlaşıp hafifçe gülümsedim.

"Memnun oldum, ben Amaris Stark." Clint'in yanındaki erkek çocuk şaşırmıştı.

"Tony'nin kızı sen misin?" Nezaketle başımı salladığımda çocuğun hoşuna gitmiş gibiydi.

Daha fazla konuşmadım. Köşeye çekilip Peter ve babamı izlemeye başladım. Hallerinden memnun gözüküyorlardı. Üstelemeden seyretmeye devam ettim. Bu sırada Cooper yanıma gelip kulağıma eğildi.

"Yalnız olmayı seviyorsun gibi. Geldiğinden beri pek konuşmadın. Lila, yani kardeşim seninle tanışmak için çok heyecanlıydı." Dediğinde hafifçe gülümsedim. Kafamı çevirip benden taş çatlasa iki yaş küçük olan kıza baktığımda bana bakıyordu. Ona baktığım sırada panikle gözlerini üzerimizden çekti. Güldüm.
"Aranızda bir sorun mu var?" Birden soru yönelmesi beni rahatsız etse de bende onun yerinde olsam büyük ihtimal bunu soracağım için cevap verme gereği duydum.

"Hayır."

"O zaman yanına gitsene, pek hoşuna gitmemiş gibi duruyor." Dediği şeyle durakladım. Cidden dışımdan beni tanımayan biri bile böyle düşünüyorsa babam bariz bundan keyif alıyordur diye düşünmeden edemedim. Hızlıca toparlanıp yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim.

"Haklısın, yanlarına gitmeliyim. Görüşmek üzere, tekrar tanıştığıma memnun oldum Barton!" Cevap vermesine izin vermeden tam o sırada yanımızdan geçen garsona kadehimi verip daha dokusunu aldım. Onu da kafama dikerken dengemi kurmakta zorlanmaya başlamıştım ama pek umurumda değildi. Hızlıca kürsüye çıktım.

Kursu dediğine bakmayın, bir tiyatro sahnesi gibiydi ancak birçok kişi sarhoş ve dans pisti yerine kullanıyordu.

"Selam!" Dedim yanlarına yaklaştığımda. Babam cevap vermedi. Peter birkaç seniyede lafını bitiri bana döndü ve gülümsedi.

"Ben gideyim en iyisi." Yanımızdan gitmek için hareketlendiren Babam kolunu yakaladı.

"Gitmen için bir sebep yok." Dediğinde ona katılırcasına başımı sallayıp elimi omzuna koydum. Geri çekilse de umursamadan konuştum.

"Babam haklı Pete. Bizimle kal. Hatta ne konuşuyorsunuz, devam edin." Dedim teşvik eder gibi. Bir surue yüzüme baktıktan sonra sustu. Örümcek adamla ilgili bir şeyler olduğunu anladığımda kendimi zor tuttum.

Üçümüz de sessizce masada durmaya devam ederken en yakındaki garsona masanızı işaret ettim. Elimdeki boş kadehi tekrar alırken, bense yenisini almayı ihmal etmedim. Bu kadehi de kafama dikerken Peter'ın endişeli gözleri üstüme odaklandı. Yüzümün ekşidiğini görmüş olmalıydı.

"Sence de fazla içmedin mi Amaris?" Dediğinde alayla gülümsedim.

"Bunu bu masada önemsemesi gereken kişi sen misin sence Peter?" Dedim babamı ima etmek amacıyla. Kafasını kaldırıp yüzüme baktı. Mesaj yerine ulaştığı için gülümsedim.

"Doğru söylüyorsun, Grace. Bu masada bunu önemseyebilecek kimse yok." Elindeki bira bardağını kafaya diktiği sırada gözlerimi kısarak ona bakmayı sürdürdüm.

"Var, ama o kişinin artık kabullenmesi gereken konularda var. Değil mi babacığım?" Sinirle elindeki bardağı masaya bıraktı.

"Bana o aptal kelimeyi söylemeyi kes!" Sert ve yüksek sesi, birkaç metre ötedeki herkesin dikkatini çekmiş gibiydi. Bütün Avengers'in yüzü bize dönmüşken, sertče yutkundum. Bu sırada Natasha ve Steve'nin kalabalığın arasından yanımıza gelmeye çalıştığını duyabiliyordum.

"Bay Stark, efendim herkes buraya bakıyor." Peter, babamı sakinleştirmek için kolundan tutarken bana yaptığı gibi geri çekilmedi. Peter'ın elinin üzerine elini koyup kızgınca gülümsedi.

"Bir sorun yok Millet, sadece bir para avcısı daha. Rutin işler." Kalabalığa dönüp konuştuğu sırada, artık bütün salonunun gözü bizim üstümüzdeydi.

Bir an ağlamamak için yanaklarımın içini kemirmeye başladığımda, tam kürsüden inmek üzereydim ki kolumdan sıkıca tuttu. Tam bu sırada Steve devreye gelip, kolumu babamdan kurtardı.

"Nereye Grace? Parti daha yeni başlıyor!" Dediğinde Steve'e yaklaşmış, ağlamamak için kendimi içten içe yiyordum.

"Kes sesini Stark." Diyerek babamın üstüne yürürken engel olan Natasha oldu.

Şu an nasıl bir olayın içine girmiştim bilmiyordum ama, çıkmak için her şeyi yapabilirdim. Gördüğü tablo karşısında alayla gülümsedi ve alkışladı.

"Ne mutlu bir çekirdek aile tablosu! Ee Bayan Para Avcısı, yeni hedefin Kara Dul ve Kaptan Amerika mı?!" İçkinin vermiş olduğu baş ağrısı kafamı kemirirken, babamın sözlerini zar zor duyuyordum.

Her şeye katlanmak bir yana, konuşacak derman bile bulamayışım canımı sıkıyordu.

"Baba. Kes şunu!" Artık gücüm kalmadığında sendelerken Steve'e sıkıca tutundum. O da kendimde olmadığımı anlayınca ona tutunmama izin verdi.

"İtiraf et, Grace. İtiraf!" Eliyle masaya vurduğunda, kalan son sabrım da taşmıştı.

"Ben ne yaptım ki sana?" Dedim sakin kalmaya çalışarak. Sesim kısılmıştı, artık etraftakilerin bize bakmasını umursamıyordum.

"Hiç bir şey, sorun burda işte." Dedi ellerini açarak.

"Bırak da yapayım o zaman, burada kızına tek güvenmeyen kişi sensin!"

"Belki senin gibi bir kızım olmasa daha iyi olabilirdim!" # Dediğiyle şokla yutkundum. Ne diyeceğimi bilememiştim.#

"Senin yüzünden," eline aldığı şişeyi hafifçe bana doğru salladı. "Hepsi senin yüzünden. 'Bu aptal çocuğu tek başıma nasıl büyütürüm?' diye düşünmüştüm. Hayatımı mahveden bu küçük, işe yaramaz veledi yani. Anneni sen öldürdün. Duydun mu beni?" Yavaşça üstüme gelmeye başladığında, hafifçe sendeledim. Artık Steve'i tutuyordum. "Onu sen öldürdün." #

Son cümlesiyle, olduğum yerle bağım tamamen kesildi. Ayaklarım, ne yaptığımı bilmeden benden habersiz insanları yararak aralarından geçerken, peşimden bağıranları umursamadan arkama bakmadan koşuyordum.

Belki haklıydı, asla beni kabul etmeyecekti ve ben gerçekten dayanamıyordum.

Her gün bir katil olduğumun söylemesiyle uyandığım bir yerde ne kadar huzur içinde olabilirdim ki? Ne kadar her şeyi yoluna koyabilirdim..

"Amaris, dur!" Arkamdan gelen tanıdık sesle duraksadım. Kırık bir nefes alıp yürümeye devam ederken ona döndüm.

"Hey, iyi misin?" Dediğinde sinirle gülümsedim. İyi gibi bir halim mi vardı ki? Sonra sorduğu sorunun aptallığına yenik düşerek önüme geçti, adımlarımız hızlandı.

"Hey, hey, hey, sakin ol! Bu Bay Stark, senden iyi tanıyorum diye söylemiyorum ama sadece sarhoş!" Son dedikleriyle, günlerdir içimde kalan her şey bir anda patlak vermiş gibi sinirle bağırdım.

"Kes sesini!" Aniden üstümüze yağan yağmur ve gök gürültüsü eşliğinde şokla donup kaldı.

"İki de bir babamdan bahsedip, onu benden daha çok tanıdığını söyleme. Seni daha çok seviyormuş gibi davranıyorsun 15 yıl boyunca değil babamın sevgisini, yüzünü bile görmedim ben. Şimdi de gelmiş, babamdan bana vermediği sevgiyi sana vermesini bekliyorsun. Hareketlerine dikkat et, Parker!" Yağmur bedenimi ıslatmaya başlamışken bedenimin dengede durması olanaksızdı. Peter'a fark ettirmeden yanımdaki duvara yaslandığımda, çocuk şokla konuşmaya başladı.

"Benim böyle bir niyetim yoktu." Dedi kekeleyerek. Sinirle gülümsedim.

"Seni yağmurda aldığı gün beni umursamadın bile, günlerce gözümün içine bakarak gülüştüğünüzde hiç mi canım acımadı sanıyorsun, hiç mi beni duymadın, babama yakarışlarımı duyup yardımcı olmak istemedin!?" Sesim hâlâ yüksekti ve alçaltmak gibi bir düşüncem yoktu. Artık yorulmuştum ve sesimin bastırılmasını istemiyordum.

"Benim dinlemediğimi mi sanıyorsun, bunun ne hissettirdiğini bilmiyor muyum sence?!" Yükselen sesiyle birlikte, çığlık çığlığa bağırarak lafını kestim.

"Ne hissettirdiğini bilmiyorsun. Senin anne, baban öldü. Senin ailen yok!" Sesim yavaş yavaş kısılmaya başlamış, son dediğimi büyük ihtimal sarhoş olmamın verdigi etkiyle söylesem de Peter, pek bunu jmursayacak gibi durmuyordu.

Birden dondu, dediğimi anlamamış gibi bir suratı vardı. Ya da kabullenmek istemiyor, böyle dediğimi düşünmek bile istemiyordu. Ne dediğimi fark ettim sırada gözlerimi kapatıp yüzünü buruşturdum. Elim, bir adım önünde olan çocuğun yüzünü avuçlamak isterken bir adım geriye doğru çekildi.

"Peter, be-"

"Haklısın, iyi geceler." Hiç bir şey demeden çekip gittiğinde, olduğum yere çömelip az önce canını yaktığım çocuktan nasıl af dileyeceğimi düşünmek isterken, her şeyin berbat oluşuyla bir kez daha ağlamamak için kollarıma tırnaklarımı geçirdim.

Selam dostlarım umarim iyisinizdir. Ee, benim tatil serüvenim bittiğine göre artık vote sinirini bir sonraki bolumde kaldırabiliriz.

Son vote sinirimiz 60,,

Bundan sonra  düzen getirsek çok iyi olur.

Haftada bir, iki veya üç bölüm atmak istiyorum ama daha kadar veremedim. Üç beni çok zorlar kesin. İki den emin değilim ama haftada bir kere mutlak bölüm gelecek emin olabilirsiniz.

Küre hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sağlıcakla kalın!

Seguir leyendo

También te gustarán

562 102 3
Wren Stark, Tony Stark'ın tek oğluydu. Yeni bir kız kardeş ise, en son istediği şey bile değildi. Piece of Stark'ın altı üstüne gelse ne olurdu diye...
14.7K 1.6K 25
James Potter ve Olivia Snape Bütün hafızalardan Mrs Potter'ın -Harry'nin annesi- kim olduğu silinmişti. Dumbledore, birinin zamanda geriye gidip Mrs...
489K 56.4K 33
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.
71K 5.7K 27
𝐒𝐈𝐒𝐓𝐄𝐑| ❝Sadece bir şeyler hissetmek istiyorum. Normal bir insan gibi.❞ Korkularıyla yüzleşmek için her şeyin başladığı yer olan Red Room'a gid...