Oluru Var mı?

By Solgun_Yazar

50.9K 3.1K 432

Hira arkasından müjdenin şaşkın serzenişini duydu. "Gördüğünü keşke bize de söylesen!" Bu sırada terminale do... More

1.BÖLÜM: "Giriş"
2.BÖLÜM: "Temizlik"
3.BÖLÜM: "Bazı Ölümler..."
4.BÖLÜM: "Bataklık Gözlü"
5.BÖLÜM: "Misafir"
6.BÖLÜM: "OLURU VAR MI"
7.BÖLÜM: "Mehmet"
8.BÖLÜM: "Görüntülü Arama"
9.BÖLÜM: "Hediye"
10.BÖLÜM:"İsteme"
11.BÖLÜM: "Nişan"
12.BÖLÜM: "Sarışın Kadın"
DUYURU📣
13.BÖLÜM: "Allah'a Emanet Ol"
14.BÖLÜM: "Mağusa Limanı"
15.BÖLÜM: "Ankara"
16.BÖLÜM:"Affetmem"
18.BÖLÜM: "Sarılış"
19.BÖLÜM: "Özel "

17.BÖLÜM: "Çorba"

1.7K 167 18
By Solgun_Yazar


Keyifli okumalar!!

🌸🌺


Yaradan tarafından her daim bir şeylerle sınanabiliriz. Bu sınanışların sonuca ulaştığını çoğu zaman görmeyiz.

Nasıl mı sonuca ulaştığını görürürüz?

Mutlu olduğumuzda...

Eğer sonuç olumluysa bizi çok mutlu olacağımız mükafatlar bekler.

Genç kız mutluydu.

İçi içine sığamaz bir şekilde saatleri atlatmaya çalışırken alper yiğiti bir an önce ona gülümseyerek bakarken görmek istiyordu.

"Bahar?" Diye seslendi ona verilen odanın içine girdiğinde.

Üzerinde yeni banyo yaptığından beden havlusu vardı.

Saçları çoğu sudan arındırılmış bir şekilde yarı çıplak sırtından sarkmış, vücuduna yapışmıştı.

Durumunun daha iyiye gittiğini öğrendiği nişanlısı sayesinde gözlerinin yeşili parlıyordu. Hatta o gözler gülüyordu. Gözler hiç güler mi diye sorma gafletinde bulunmayın.

Güler.

Gözler de an az dudaklar kadar güler.

Banyonun kapısını kapatıp bahara dair bir ses aradı odada ama göremedi. Çıplak bedenine sardığı havluyu sıkı sıkıya tutarken öylece odada dikildi. Tam bu halde kalacağını düşünürken gözleri çift kişilik yatakta üst üste bırakılmış kıyafetleri gördü.

Sebepsiz gülümsedi.

Kıyafetlere ilerleyip onları büyük bir hızla üzerine geçirdi.

Altına paçaları geniş rahat pantolunu geçirdiğine bulunduğu odanın kapısı çalındı.

"Gel." Dedi saçlarını şifon, ferah gömleğin altından çıkarırken.

Kapı yüzünde kocaman bir gülüş olan elif tarafından açıldı.

"Ablaların bir tanesi mi?"

Hira, güldü.

"Evet. Gel hadi."

Elif odaya girip kapıyı kapattı.

"Nasılsın?" Diye sordu yanına adımlarken.

Hira, beden havlusuyla saçlarının ıslaklığını kurulamaya başlarken,
"Şimdi iyiyim." Dedi.

Elif, "Sen iyi ol abla. Sen kötü olunca iyi olmuyor. "Diyince, genç kız elindeki havluyu yatağa bırakıp kardeşini kendine çekti.

Bedenleri birbirine sarılınca hira, "Saçlarımı örer misin?" Diye sordu.

Hâlâ sarılı vaziyetteyken elif gülerek, "Olur." Dedi.

Ayrıldılar. Hira, beklemeden yatağa oturunca elif bir koşu banyodan tarak alıp hemen arkasında yerini aldı. Hiranın beline doğru uzamış saçlarını incitmeden taramaya başlarken genç kız, "Diğerleri ne yapıyor?" diye sordu.

"Bahar abla kendi odasına banyo yapmak için gitti. Arslan abi, mihrimah ablayla yan evlerine gittiler. Geleceklerini söylediler. Yarım saate burada olurlar her halde. Nazlı hanım, yani kayın validen ise kelle paça çorbası yapmakla uğraşıyor."

Hira başını salladı.

Elif, saçlarını taramayı bırakıp örmeye başladı. İşi bitince ucunu tokalayıp geri çekildi.

"Bitti!" Dediğinde hira, "Banyo yapmak ister misin?" Diye sordu.

Elif tebessümle, "Bahar abla sağ olsun, yaptım. İlk beni soktu banyosuna." Dediğinde hira başını salladı.

Elifin, tuşlu telefonun sesi doldurdu odayı.

Hira, kim dercesine kardeşine bakınca elif, cebindeki telefonu çıkarır çıkarmaz, "Annem." Dedi.

Hira başını salladı.

"Ben mutfağa geçiyorum. Konuşunca gelirsin. " dedi.

"Tamam." Diyen elifle odadan çıktı.

İlk gördüğünde şaşırdığı iki katlı evin alt katına inmeye başladı. Girişe yakın olduğunu hatırladığı mutfağa ilerlerken alper yiğitin belki de vakit öldürdüğü geniş salonu arkasında bıraktı.

Garipti... Belki de yoktu öyle bir şey ama hira, bu evi görür görmez alper yiğitin kokusunu duymuştu.

İçine girince o muazzam koku yoğunlaşmış ve ilginç bir şekilde hira kocaman gülümsemişti. Ev, sıcacık hissettiriyordu çünkü. Kendi evi gibi soğuk değildi üstelik.

Mutfak kapısından içeri baktı.

Nazlı hanım, hâlâ hastanedeki haliyle, kollarını sıvamış bir şekilde hararetle çorbayı yapıyordu. Aslında sadece çorba değil, belliki onlar için başka şeylerde yapıyordu. 

Tek başına olan kadına dayanamayıp içeri girdi.

"Yardım edeyim mi?" Diye sordu çekingeyle.

Nazlı hanım duyduğu sesle hızla arkasına baktı.

Hirayı görunce gülümsedi.

"Yok kızım, ben hallediyorum." Dese de hira, kabul etmedi.

"Olsun. Hem iki kişi olursak daha hızlı bitiririz."

Nazlı hanım, tebessümle izledi genç kızı.

"Yorma kendini kızım. Zaten hasta halinle bir de yol geldin. " diye itiraz etti. Tabi kadına pek aldırmadı.

Bir anda kollarını sıvayarak tezgaha ilerledi.

"Kusura bakmayın ama sizi dinlemeyeceğim. "

Oldukça kararlı sesi mutfağı doldurunca,
Nazlı hanım gelinine samimiyetle güldü. Demek ki onun da vardı sert bir yanı. Eh! Herkesin nasıl ki yumuşak bir tarafı var ise aynı zamanda sert bir yanı da oluyordu.

"Peki inatçı kızım, o zaman pirinçlerini yıkayarak başlayabilirsin." Dedi nazlı hanım.

Hira, inatçı kızım tabirine utansada başını sallayarak bir süzgeçte duran pirinci yıkamaya başladı.

Genç kız hemen ardından,"Ne yemek yapacağız?" Diye sordu.

Nazlı hanım, "Pilav üstü et kızım. Kusura bakmayın, başka zaman olsaydı böyle karşılamazdım sizi."diye mahcupça konuşunca hira, tatlı kadına gülümseyerek baktı.

"Alper eve gelince yaparsınız bize dolu bir sofra. Biz de o zaman hep beraber güzel yemeklerinizi yeriz."

Nazlı hanım şefkatle güldü.

"Yaparım tabi!" Dedi neşeyle. "Bak gör aslanım gelsin evine, ziyafet çekiştireceğim size!"

Hira, neşeli neşeli başını salladı.

Sonra sohbet ede ede yaptılar yemeklerini. Banyodan çoktan çıkan bahar ve an itibariyle eve gelmiş arslan, eşi mihrimah, kucaklarında kızlarıyla mutfakta tatlı bir sohbetle konuşan iki kadına hiç kendilerini fark ettirmediler. Onlar daha çok kaynaşsın diye salona kuruldular.

Nihayet, hira elinde tabaklarla mutfaktan çıktığında ahali anladılar ki yemek hazırdı. Mihrimah hariç, iki genç kızımız bahar ve elif  en azından sofra kurmakta yardıma koştu.

Sofrayı kurmayı bitirdiklerinde  iki eksikle oturmuşlardı. Alper yiğit ve ömer bey... Sıkıntı etmediler. Çok yakında herkes o masada olacaktı nasıl olsa.

Hep beraber olacaklardı.

Akşam yemeğinden beş saat sonra...

Saat: 12.45

"Daha uyanmadı bile hanım. Bu akşam dinlenin, yarın gelirsiniz."

Ömer beyin sesi hoparlörden yükseldiğinde nazlı hanım agrasif ve sinirli bir nefes aldı.

"Oğlumu görmek istiyorum ben ömer! Çorbası da hazır, geleceğim dediysem geleceğim."

Ömer bey, sıkıntıyla soludu. Eşi, mesele çocukları olunca hiç bilinmeyen kimliğine bürünüyordu doğrusu. Normalde yumuş yumuş olan kadın şimdi hiç olmadığı kadar sert ve baskıcıydı. Pek tabi haklıydı da. Zaten ömer bey bu yüzden ısrarını sürdürmekte zorlanıyordu.

"Boş bir odaya geç hanım." Dediğinde nazlı hanım ikiletmeden telefonu alıp gitti. O, ömer bey tarafından ikna edilmeye çalışılırken hira gözlerini halıya dikmiş öylece bakıyordu.

Halbuki on beş dakika önce alpere gideceğini düşünüyordu. Keza değerleride öyle.

"İkisi de haklı."

Mihrimahın düşünceli sesi yükselmişti.

Bahar, "Ama abim orada yanlız. " dediğinde arslan sonucu biliyormuşcasına bir anda oturduğu koltuktan kalktı.

"Hadi!" Dedi ellerini birbirine vururken.

"Herkes uyumaya. Ömer soylu gelin diyene kadar da gitmiyoruz bir yere."

Bahardan itirazlar yükseldi de arslan dinlemeden odasına gönderdi. Diğerleri de kalktığında hira ve elif ona ayrılan odasına, arslan ve mihrimah da evlerine geçmişlerdi. Gitmeden önce nazlı hanımın asık bir suratla odasına gittiğini de görmüşlerdi.

Anlaşılan bu tartışmadan galip gelen ömer bey olmuştu .

...

Bilmem kaç saatlik zorunlu ayrılıktan sonra nazlı hanım uyandığını yirmi dakika önce haber aldığı oğluna, arslan ve bahar kardeşine, mihrimah kardeşi bildiği kayınbiraderine hira ise nişanlısına kavuşacaktı.

Ellerinde bir dolu şeyle hastaneden içeri girerken epey dikkat çektiklerinin bilincinde olmayarak asansöre bindiler. Sabırsız bir bekleyişten sonra asansörden indiklerinde nazlı hanım yüzünde kocaman, mutlu bir gülüşle alper yiğitin odasının olduğu koridora döndü. O an kapıda eşi ömer beyi görmeyince oğlunun yanında olduğunu anladı.

Bilmem kaç saniye sonra o odanın kapısı, "Oğlum!" Nidasıyla açıldı.

Nazlı hanım, göğsündeki ve yüzündeki yaralarla yatakta yarı oturur bir hâlde uzanan oğluna kocaman bir duygusallıkla atıldı.

Alper yiğit, yüzüne konan bir gülümsemeyle annesinin bedenine sarılırken hüngür hüngür ağlayan annesini ,geçti, sözleriyle sakinleştirmeye çalışıyordu. Büyük bir badire atlatmışlardı. Haliyle nazlı hanım oğlu tam iyileşmeden o badirenin atlatıldığını düşünmüyordu.

Nazlı hanım Alper yiğit'in yüzünü, saçlarını öpüp koklarken bahar dayanamayarak abisine sol tarafindan sarıldı. Keza aynı sarılma mihrimah tarafından sağ tarafa gerçekleşince ömer bey dört bir yanı sarılan yaraları tam iyileşmeyen oğlunun haline kıyamayıp, "Tek tek sarılın, tek tek! Ezdiniz koca adamı!" Diye çıkıştı.

"Çok korkuttun bizi," diyerek duygusallaşan bahar babasına hiç mi hiç aldırmadı.

"Öldük öldük dirildik be kayınbiraderim."

Mihrimahın neşesine güldü alper yiğit.

"İyiyim ben. " dedi.

"Ayrıca babam haklı. Biraz daha sarsılırsanız ezileceğim." Diye devam ettiğinde yüzünde sevdiklerini rahatlatacak o her zamanki sakin gülümseyişi vardı.

Nazlı hanım nihayet oğlundan ayrılabildiğinde bahar ve mihrimahta ayrıldı.

İşte o zaman alper yiğit oda kapısının önünde ellerini, gözlerini nereye koyacağını bilemeyerek dikilen hirayı gördü.

Bataklık yeşili gözleri bir saniye kadar genç kızı algılayamadı. Çünkü beklemiyordu. Bunu daha önce düşünmemişti ama beklemediği başta tekleyen gülümseyişinden belliydi.

Sonra derin bir samimiyetle güldü genç adam.

Ağzı kulaklarında, gözleri hiç olmadığı kadar parıltılı bakarken, "peri kızının geldiğini neden söylemediniz." Dedi kendi kendine.

Bu bir soru değildi.

Herkes anlamıştı.

Peri kızı tabiri yine utandırdı genç kızı. Nasıl olmasın ki? Alper yiğit ilk defa birilerinin yanında söylüyordu.

Utanmamak içten bile değildi. 

Ömer bey, "Hadi biz bir kantine inelim." Diyip bir anda ayaklandı. Neden ayaklandığını anlayan nazlı hanım yüzündeki tatlı ifade ile ses etmeden kızları da alarak odanın çıkışına ilerledi. Önce ömer bey, sonra arslan odadan çıktığında nazlı hanım, "Çorbayı önüne koy da yesin kızım. Pek sevmez, içmezse zorla içir e mi?"diye sordu.

Hira hızla başını salladı.

Nazlı hanım genç kızın saçını severek dışarı çıktığında bahar ve mihrimah da imalı bakışlar atarak odayı terk etti. En son kapıyı elif giderken kapattı ve böylece bilmem kaç aylık bir ayrılıktan sonra ikilinin gözleri hasretle birbirini buldu.

"Sana kızgınım." Dedi hira.

Sesi cılız.

Gözleri dolu.

Elleri önünde birleştirilmiş bir vaziyette küçük kırılgan bir kızdan farksız.

"Ben de." Dedi alper yiğit.

O genç kızın aksine kocaman gülümsemeye devam ediyor. Ne zorluklarla bu hastane odasına geldiğini biliyordu.

Ölümüne bir adım bile kalmamışken tek temennisi ölmeden önce sevdiklerini görmekti.

Çünkü ilk defa ölüme çok yakın olduğunu anlamıştı.

Ölmemişti Allahın izniyle ama hâlâ hayatının riskler üzerine kurulduğunun bilincindeydi. Bu yüzden alper yiğit kaybedecek bir saniyesinin bile olmadığının farkındaydı.

"Yanıma gelecek misin? Çünkü sen gelmezsen ben geleceğim."

Hira, titreyen dudaklarına ket vurarak alper yiğite seri adımlarla ilerlediğinde genç adam dayanamayarak yerinde kaykıldı. Yanına ulaşan kadını kollarından tuttuğu gibi göğsüne çekerken, "Özür dilerim, peri kızı." Diye fısıldadı.

Hira, içini çeke çeke ağlamaya başlarken, "Dileme!" Diye yakardı.

Bedeni sarlıldı.

"Dileme Alper!"

Genç adam, hiranın saçlarını öptü. Elleri öptüğü yerleri özrüne devam ediyormuş gibi şefkatle okşamaya başlarken diline gelenlere ket vurdu.

İlk defa ağzına dolanları çıkarmak istiyordu da hiranın buna ne diyeceğini  bilmiyordu. Ne diyecekti sahi? 'Ah be peri kızım, canımı çok yaktılar. O yakış bir daha sizi göremeyecek olma düşüncesi kadar koymadı. Günlerim beni öğrenince yaşayacağınız sıkıntının size neler getireceğini düşünmekle geçti. Gözlerimi açmama bile müsade etmediler ama hep sizi bir kere daha görmek için allaha yalvardım. Özür dilerim, peri kızı...
Şehadet getirirken ,keşke beni hiç tanımasaydın, diyerek bilincimi yitirdiğim için özür dilerim..."

Genç adam kol gezen düşüncelerini affettiriyormuş gibi hiranın yanaklarını sevdi sevgiyle. Uzun saçlarını kokladı. O an ciğerine dolan kokunun başka bir koku olduğunu anlayınca güldü.

Hira göğsünde ağlarken güldü.

"Şampuanını mı değiştirdin, peri kızım?"

Hira, başını yasladığı göğüse sürterken, "Karşı odanın banyosunda başka bir şampuan vardı." Diyince genç adam, genç kızı kollarının arasında sıktı. Hiranın dikkatini dağıtmaya çabalarken genç kızdan huysuz boğuk bir sitem yükseldi.

"Eziyorsun alper!"

Neşeyle güldü adam.

"Bir şey deniyorum, sus."

Hiranın kaşları alper yiğit görmese de çatıldı.

"Beni ezerek ne deniyorsun?"

Alper yiğit muzipçe hiranın saçlarının tepesini öptü.

"Seni ezmiyorum. Sadece göğsümün içine girebilir misin onu deniyorum."

Hira, dayanamayarak güldü.

"Neyi deniyorsun neyi?"

Genç adam, sarılmayı bırakıp hiranın yüzünü avuçlarının arasına aldı. Yüzünü yüzüne hizalarken hiranın kızarık yeşil gözlerine içi giderek baktı.

"Seni göğsüme saklamak istedim ama biraz imkansız gibi." Dedi.

Hira, dişlerini gösterek güldü.

"Lügatında imkansız kelimesi var mıydı?"

Alper yiğit, sırıttı.

"Yok-tu. Sen hayatıma girince sözlüğümde yeni kelimler keşfettim ben."

Hira, utandı. Yine de sormadan edemedi.

"Hangi kelimelermiş bunlar?"

Alper yiğit, hiranın yanağını severken, "Mesela sen." Dedi.

Hira, "ben mi?" Diye sordu şaşkınlıkla.

"Evet," dedi alper yiğit.

Gülümsedi.

"Lugatımda hiranın anlamı alper yiğiti her haliyle seven bir kadın olarak geçiyor.  Birden fazla anlamı var tabi. Bu sadece bir tanesi. "

Hira, yanaklarındaki eli tutarken, "Seni her halinle sevdiğimi anladın mı?" Diye mırıldandı.

"Anladım. Anladıktan sonra bunu beni sevdiğini söyleyerek tasdikledin de."

Gözlerini kaçırdı hira. Alper yiğit buna izin vermeden o gözleri gözleriyle tekrar yakaladı.

"Hani bir hayalin vardı?"

Alper yiğit'in bir anda başka bir konudan söz etmesiyle hira merakla, "Evet." Dedi nişandan sonra ona hayalini anlattığı anıyı hatırlarken.

"İşte biz o hayalini artık ertelemesek."

Hira, şaşkınlıkla ne olduğunu kavramaya çalışırken, "Anlamıyorum." diye fısıldadı.

Alper yiğit, "peri kızım, "dedi.

"Bir an önce evlensek ya? Benimle kalsan, evimiz olsa, çocuklarımız olsa ha? Beklemesek daha fazla. Bekleye bekleye sana geç kalıyorum, peri kızım. Daha fazla geç kalmak istemiyorum."

Diyemedi ki 'ölüm hemen kulağımın ardında. Sana daha fazla geç kalmak istemiyorum'

"Ben de." Dedi hira hızla başını sallarken.

"Ben de geç kalmak istemiyorum. "

Diyemedi ki, 'ölüm hemen kulağımızın ardında. Sen ölürsen ben de ölürüm. Sana daha fazla geç kalmak istemiyorum.'

"O zaman o huysuz babanla hemen konuşmam lazım. "

Alper yiğit etrafı aradı.

Hira, "Ne arıyorsun?" Diye şaşkınca sorduğunda genç adam, "Telefonumu. Hazır kimse yokken bizzat ben konuşayım. " diyince hira genç adamın bu haline dayanamayarak gülmeye başladı.

İçten gülüşleri aramaya devam eden alper yiğitin dikkatini çekince genç adam kaşlarını yalancı bir sinirle çattı.

"Hoşunuza mı gitti hanımefendi? Zatı muhtereminiz keyiflendi mi?"

Hira, eliyle gülmelerini  durdurmaya çalışırken, "Ama çok komik davranıyorsun." Diyerek tatlı tatlı söylendi.

Alper yiğit, kızın yanaklarından çabuk bir hızla yakaladı. Yüzlerini aralarında santimler bırakarak yaklaştırırken artık gülmeyi bırakmış alık alık bakan kıza, "Ne diyordun?" Dedi.

Sanki tekrar söyle de olacakları gör dermiş gibi tehdit ediyordu.

Hira, yutkunarak derin ve anlamlı gözlere baktı.

"B-ben..." ne diyeceğini bilemeyerek sustu.

"Sen?" Diye sordu alper yiğit tek kaşını kaldırırken.

"Çorba," dedi bir anda hira.

"Evet, çorba!" Diye kafasında ampul parlamış gibi tekrarlarken alper yiğit neşeyle genç kızın halini izledi.

"Çorba mı vereceksin?" Diye sordu.

Genç kız hızla başını salladı.

"Tamam." Dedi alper yiğit. Tam da o sırada hira kaçmak istermiş gibi yüzünü alper yiğitin avuçlarının arasından çekmeye çalışırken genç adam buna izin vermedi.

Hira yüzünü yüzüne yaklaştıran adama tekrar yutkunarak baktı.

"N-niye öyle bakıyorsun?" Diye sorma gafletinde bulunduğunda genç adam kararmaya yüz tutmuş gözlerini hiranın yeşillerine dikti.

"Bir şey yapmam lazım. Aslında bayadır ertelemek zorunda kaldığım bir şey..."

Hira, bulanan beyninin verdiği sersemlikle, "N-ne?" Diye sorduğunda alper yiğit beklemeden dudaklarını genç kızın dudaklarına kapadı.

Hira dumura uğradı. Önce gözleri kavanoz kapağı gibi açıldı. Sonra dudaklarında duran dudakların hissiyle gözlerini sıkı sıkıya kapattı.

Alper yiğit iki saniye sonra genç kızı bir ilke sürükleyerek öpmeye başladı. Hiranın alt dudağını kavradığında büyük bir hızla orayı öptü. Sevdi. Hatta ileri bir hazla ısırdı. Böylece hira şaşkınlıktan dudaklarını araladı.

Bu hamle alper yiğitin kanını kaynattı. Hirayı bir bebekmiş gibi üzerine çekti kolaylıkla. Odada hiranın şaşkınlık nidası yankılandı.

Genç adam, büyük bir şehvetle dilini tatlı dudaklara değdirince hiradan bir inilti daha koptu. Bu şaşkınlık nidası değil daha duygusal bir nidaydı.

Nefes nefese geri çekildi hira. Alper yiğit daha devam ederdi de hiraya kıyamadı. Genç kızın ensesini sevdi.

"Gitmeden beni sevdiğini söylemiştin ya işte o zaman seni hiç olmadığı kadar öpmek istedim, peri kızım. Acayip bir istekti. Eğer orada ikimiz yanlız olsaydık seni tam böyle öperdim. Belki biraz daha uzun."

Hira utancından alper yiğitin gözlerine bile bakamazken genç adam utangaç nişanlısının bu odadan sonra kendisinden kaçabileceğini ön görerek  önceden önlemini aldı.

"Bu arada sakın benden kaçayım deme. Müstakbel karıcığım, benden kaçarsan seni yine öperim haberin olsun. Tabi bu defa yanımızda birinin olup olmadığını umursamam söylemedi deme."

Hira bu tehdite karşı, "Çorba..." diye fısıldayınca alper yiğit zevkle güldü.

"Tamam şimdi bana çorbamı verebilirsin."

***

Tadım yorum ve puanlama vakti!!

Bu arada gecikme telafisi için bölümü normalden daha uzun yazdım. 😁

Ve son olarak beni takip edebilirsiniz.

Bu kurgudan sonra yayınlayacağım bir kurgu olacak. Haberinizin olmasını isterseniz beni takip edebilirsiniz. ❣

Continue Reading

You'll Also Like

297K 26.7K 17
Sertçe yutkundum ve kısık çıkan sesimle "Çok acıyor mu?" diye sordum. "Evet ama senin ölmüş olman daha çok acıtıyordu." dedi. Gözlerimin dolmasına en...
1.5M 24.9K 32
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
4.1M 115K 40
054* ***: benim seninle sevişme 054* ***: pardon antrenman yapma ihtimalim nedir? - : kapak tasarımı için @gokbuttired 'a çok teşekkür ederim.<3 :
2.2M 70.4K 55
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...