luz de la luna || marvel

By oprexia

90.1K 6.9K 2.8K

daughter of stark başlangıç 12/06/2022 bitiş 10/02/2023 ❝ 𝘕𝘰 𝘥𝘦𝘫𝘦𝘴 𝘲𝘶𝘦 𝘦𝘭 𝘴𝘰𝘭 𝘯𝘰𝘴 𝘢𝘭𝘶𝘮... More

promotion
episode 1
episode 2
episode 3
episode 4
episode 5
episode 6
episode 7
episode 8
episode 9
episone 11
episode 12
episode 13
episode 14
episode 15
episode 16
episode 17
episode 18
episode 19
episode 20
Episode 21
Episode 22
Episode 23
Episode 24
Episode 25
Episode 26
Episode 27
Episode 28
Episode 29
Episode 30
Episode 31
Episode 32
Episode 33
Episode 34
Episode 35
Episode 36
Episode 37
episode 38
teşekkür + duyuru
yeni hikaye <3

episode 10

2.8K 249 111
By oprexia

Derin bir nefes alıp saçlarını geriye itekledi. Cümleleri kafasında uzun zamandır kuruyor gibi bir hali vardı ve bu beni telaşa sürüklüyordu.

Pepper'ı neredeyse 7 Yıldır görmemişim şu postalama olayından sonra. O zamana kadar teyze yerine koymuş, o kadar bağımlısı olmuştum ki...

"Koluna ne oldu?"

"Sadede gel." Konuyu saptırmaması için sert bir sesle konuştum.

"Bunu istemediğimi biliyordun." Dedi sessizce. Alay eder gibi gülümsedim.

"Bu muydu açıklaman?" Derin bir nefes alıp kafasını eğdi. Birkaç saniye sessizlikten sonra aniden kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktı, elimi tuttu.

"Amy..babanla senin aranda tercih yapmam gerekiyordu." Yüzü acı bir hâl aldı.

"Beni seçseydin?" Dedim mırıldanarak. "Bir kez de olsa biri beni seçseydi.." sesim çatallaşmış, burnunun direği sızlamaya başlamıştı ve ben ağlamamak için zor duruyordum. Pepper sessizce yüzüme baktı. Gözünden bir damla yaş aktığında ondan etkilenmemek için kafamı çevirip konuşmaya devam ettim.

"Sana o kadar güvenmiştim ama sen işleri zorlaştırmaktan başka hiçbir şey yapmadın. En azından beni yaşadığım yerden etmeseydiniz." Sinirle menin verdiği etkiyle hızlıca ayaklandım.

"Başka bir şey demeyeceksen çıkabilir misin?" Gözlerimle kaoiyi işaret etmiş ve ayaklanmasını beklemiştim. Ayaklandı. Kapıdan çıkmadan önce son kez göz göze geldik.

"Bunu söylemem kalbini kırabilir ama bir şey söylemek istiyorum sana. Baban ne olursa olsun seni değil anneni, aşık olduğu kadını seçerdi. Bende seni değil, Tony'i seçtim. Eğer Amaris, benim burdan gitmemi istiyorsan babana kendini affettirmek istemen çok saçma. Senin üstünde babandan daha çok hakkım olduğunu sende biliyorsun. Ben seni çok seviyorum ve yaptığım hatanın farkındayım. İnan bana kendimi sana affettirmek için her şeyi yapabilirim." Sözünü bitirene kadar dolmasını engellemeye çalıştığım gözlerimle onu seyrettim. Yüzündeki ifadeyi çok iyi tanıyordum. Pişmandı, bundan emindim ama ben çok yorgundum.

"Tamam, ama şimdi lütfen gider misin?" Dedim yalvaran bir sesle. Çok yorgundum ve uyumak istiyordum. Tam o sırada hapşurunca yerimden sıçradım. Gözleriyle yatağımın üstündeki saatlerdir kurumayan battaniye ardından endişeyle beni buldu.

"Bu ıslaklık ne, yağmura mı yakalandın? Tanrım..kolundaki alçı erimiş. Ya battaniye, onun içinde mi yattın?-" susması için ağzımı araladığım sırada o beni susturdu. Elleriyle omzumdan itekleyip yatağın kuru tarafına oturttu.

Yanımdaki çarşafları kaldırıp bana seslendi. Bense tepkisizce onu izliyordum.

"Temiz çarşafları nerede?" Dedi hızlıca. Elimle arkamda kalan siyah dolabı işaret ettiğimde kafa salladı. Tüm bunları yaparken ben de sessizce izlemek zorunda kaldım. Yeni bir battaniyeyi çıkarıp yatağa koyduğunda ona seslendim.

"Pepper." Adını kullanmanın vermiş olduğu gariplik onu da etkilemiş olmalıydı ki anında kafasını kaldırdı.

"Evet?"

"Teşekkürler, cidden gidebilirsin." Biraz da olsa içini rahatlatmak için kurduğum bu cümleden sonra birkaç dakika sessizce bekledik. Bir see ihtiyacım olmadığını anladığında odadan çıktı.

Bir kez daha hapşurduğumda Ned göz devirip hırkasını üstüme serdi.

Şu anda kafeteryada oturmuş, dersten atılmanın verdiğini rahatlıkla öylece birbirimize bakıyorduk.

Sürekli olarak hapşurduğumdan dayanamayıp kapı dışarı edilmiştim. Ned de beni yalnız bırakmamak için peşimden gelmişti. İşte gerçek dost..

Peter tam zil çaldığı sırada sınıftan ilk çıkanlardandı. Koşarak yanımıza geldiğinde yanımızdaki boş sandelyeye oturdu. Nefes nefeseyken elindeki bütün notları masaya dökmüştü.

"Arkanızdan ben çıkacaktım. Ama birimizin ders notlarını alması gerektiğini düşündüm." Ned ve ben hafifçe kafa salladığımızda kafamı tekrar masaya devirdim. Bu sırada yanımızdan geçen Jackson bakışlarıyla beni öldürmek üzere marifetlerini sergiliyordu.

"Sevgilinin sana böyle bakması sence de garip değil mi Amaris?" Peter, bakışlarını ona yönelttiğinde dalga geçer gibi gülümsedim.

"Terk ettim ya, kuduruyordur." Dedim sadece. Kaşlarımı çattı.

"Daha dün çıkmaya başladınız?" Bir yanlışlık olduğunu düşünmüş gibi konuştu.

"Harry Potter okumamış , üstüne izlememiş de arkadaş hararetli bir tartışma yaşadık." Ne kadar komik gözükse de izlediğim şeye laf atan, özellikle de favorime laf atan biri olursa kapı dışarı edebilirdim. Bu konuda çok hassastım. Peter bir süre sessizce düşünerek yüzüme baktı. Ne olduğunu ima edercesine yüzüme baktığında sustum.

"May ile bugün yapmamız gerekenler var. Size yarın görüşürüz." Masanın üstündeki bizim için aldığı notlar hariç eşyaları toplayıp yanımızdan ayrıldığında ikimiz de sessiz kaldık.

"Şaka maka bitti şu alçı meselesi, sonunda!" Şu an kolumu açanın bir cerrah olmasısa ayrı bir ironiydi.

Ned kle birlikte Stark kulesinde biraz zaman geçirmiş, istediği herkesle onu tanıştırmıştım.Gün sonunda Stephen gelmiş, iki haftadır kolumda olan alçıyı çıkarmaya gelmişti.

"Beni düşürdüğün hallere bak, evlat. Ben bir carrahım, şu an acil servis elamanligi yaptırıyorsun." İkimiz de dalga geçer gibi güldüğümüz sırada kolumdaki son bandaj da çıkınca derin bir nefes aldım.

Hafif oynatmaya çalışırken eksiyen yüzünü fark eden Stephen hareket ettirdiğim kolumu tutup durdurdu.

"Daha yeni çıktı alçı, biraz zorlanabilirsin ama bir haftaya toparlanırsın." Anladım manasında kafa sallayip geriye doğru çekildim. Bu sırada Stephen yalnız kalmanın verdiği rahatlıkla eğilip konuşmaya başladı.

"Şu tümörle ilgili durum, hâlâ çözemedim. Ayrıca rüyan, onun halüsinasyon olduğuna neredeyse eminim." Son dediği cümle beni tatmin etmemiş gibi konuştum.

"Çok gerçekti, bana elini uzattı. Sesini net duyamadım ama benimle işinin gitmediğini söyledi. Elini tutacakken düştüm ama bir varlık hissettim Stephen. Hiç bu kadar emin olamazdım." Kendimi savunurcasına konuşunca Stephen gülümsedi.

"Mucizelere seninle inanmaya başladım sanırım." Gülümsemesine karşılık verdim. Aramızda yaşanan kısa sessizliğin ardından kapı açıldı. Pepper yanındaki ilgisini çekmiyormuş gibi bana hitap ederek konuştu.

"Aşağıda seni bekliyorlar, canım."

Pepper büyük ihtimal kendini bana affettirmek için dünden beri bizde kalıyordu. Sabahtan beri benim için yapmadığı şey kalmamıştı ancak bu bir şeyi değiştiriyordu. Ona kendimi eskisi kadar yakın bulmasam da affetmistim.

"Tamam, geliyoruz." Dedim Stephen'inde yanımda olduğunu bastırırcasına. Pepper kafasını sallayıp odadan çıktı.

"Bana pek misafir gözüyle baktıkları söylenemez. Hem gitmem gerek. Christine ile randevumuz var." Son dediğiyle gülümseyerek başımı salladım. İma ettiğim şeyi anlamış gibi k da gülümsedi. O dışarı çıkarken bende yemeğe indim.

Kapıdan gözüktüğüm anda beni ilk fark eden Sam olmuştu. Onun beni gördüğünden emin olduktan sonra kolumu kaldırıp hafifçe salladım. Clint ıslık çalarken o alkışladı. Bense alkışlar eşliğinde son boş kalan yere oturdum.

"Artık dövüşlere başlarız, ha Amaris?" Steve, olayın ciddiyetini anlamamış gibi soru yönelttiğinde Natasha yüksek sesle boğazını temizledi. Aldığı cevabı anlayıp köşesine çekildi.

Bense onları pek ciddiye almayarak bütün salonu gözlerimle taradım.

"Yok mu?" Dedim babamı ima ederek. Rhodey kafasını hayır anlamında salladı.

"Pek yanımızda durmaz o yemekte. Zaten Pepper var çıkarlar birazdan." Anladım dercesine mırıldanıp yemeğe başladım.

"Amaris," diyerek boğazını temizledi Wanda. Yanımda oturmasını fırsat bilerek hafifçe üstüme eğildi. Fısıldayarak konuştu."Yemekten sonra odama gelir misin?"

"Tamam, tabii gelirim." Dedim ağzımdaki lokmayı yutmaya çalışarak. Derin bir nefesle istediğini almış gibi yemeğine döndü.

Wanda ile ilk geldiğimde iyi bir dost olacağımızı düşünsem de o kadar yakın değildik. İkimiz de iyi anlaşıyorduk ancak ikimizin de çok işi vardı ve konuşmak için zamanımız olmuyordu.

Uzun bir yemek faslından sonra herkes odasına çekildi, bu sırada Natasha, Steve ve ben bugün ki masayı toplama görevini devralmak zorunda kalmıştık. Ben ve natasha bulaşıkları hallederken Steve masayı topluyordu. İki kötü oldugundan yan yana gelmeleri için binbir türlü boş yapıp olayları şakaya vuemaya çalışıyordum.

Tam o sırada elimdeki çöpü atmak için çöp kaoagini açtım, içinde gördüğüm şeyle kaslarım çatıldı. Pis olmasını umursamadan elimi çekip iki parçaya ayrılmış fotoğrafı çöpten topladım.

Steve'e ses gitmemesi için sertçe Natasha'yı dürttüm. O irkilircesine bana döndüğünde resmi işaret ettim.

Benden daha fazla şaşırmış, gözlerini pörtletmişti. Sanki bunu hiç beklemiyormuş gibi fotoğrafı elimden aldı.

Bu sırada şokla gülümsedi. Gözlerinin parladığını görünce hafifçe gülümsedim.

"Seni seçmiş." Dedim heyecanla ve merakla. Ağzı kulaklarındaydı. Elindeki Peggy Carter'ın resmine bir kez daha baktım.

"Onu seçmiştim, fark etmesi uzun sürdü sadece." Arkadan gelen sesle ikimiz de irkilerek arkamıza döndük. Steve, kendini affettirmek için yüzüne şirin bir gülümseme yerleştirmiş, Natasha'ya bakıyordu. Natasha kızaran yüzünü umursamamaya çalışarak elindeki resmi tezgaha bıraktı. Onlar birbirlerine odaklanmışke  fark etmelerine izin vermeden resmi alıp tekrar çöpe attım.

"İyi o halde," dedim bakışmaları devam ederken. Hafifçe kıkırdadığımda Natasha utanmış yüzüyle hafifçe bana atıldı. Beni yakalamasına fırsat vermeden oradan kaçtım.

"Wanda ile işim var benim." Dedim kahkahalarla. Biraz uzaklaştığımda tekrar birbirlerine odaklandılar. Beni fark etmelerini engelleyerek onları izlediğim sırada Steve kollarını açtı, Natasha tereddüt bile etmeden sıkıca sarıldı.

Özellerini daha fazla ihlal etmemek adına duygulanıp Wanda'nın odasına girdim. Bu konu burda kapanmamıştı ama kısa bir arayı hak etmişti.

Yatağın üstünde oturmuş, beni bekliyordu sanırım. İrkilerek kapıya döndü. Beni görünce yanını işaret etti. Oturdum.

"Ee ne oldu kızıl bomba?" Dedim alayla. Wanda gülümseyip karşılık verdi.

"Diğer kızıl bombamızın hâlini soralım demiştim. Nasıl gidiyor? Bir ay oldu geleli..Tanrım ne çabuk geçti." Wanda heyecanlı heyecanlı konuştuğu sırada gülümsedim.

Wanda Avenger için bir tehlikeydi, önemli görevler hariç sürekli evde öylece oturuyordu ve sıkılmış olmalıydı. Geldiğim ilk hafta bunu fark ederek ona birkaç okuma kitabı almıştım. Ertesi gün hepsini bitirdiğini görünce şaşkınlığımı gizleyememiş, tebrik etmeden duramamıştım. Ondan sonra her hafta odasına gizlice kitap bırakır olmuştum.

"Sadede gel." Dedim bir sye istediğini anlayarak. Pek sık odasına çağırdığını görmemiştim. Hatta konuşmak için ilk defa çağırdığını söyleyebilirim.

"Bugün, buraya biriyle geldin de." Dedi yavaşça. Lafı dolandırmak ister gibiydi. "Adını soracaktım sana."

"Stephen mı? Doktorum ve bir dostum." Dedim kaşlarımı kaldırıp gülümseyerek. Sebep sorar gibi bir halim vardı. Yüzünü buruşturarak kafasını hayır anlamında salladı.

"Diğerinden bahsediyorum. Hani şu esmer, hafif.." kelime bulamamış gibi durdu. Ardından bir süre düşündü. Aklına gelmiş gibi devam etti "Ellerinde notlar vardı. Üstünde yaprak baskılı bir gömlek, altında da sade kot pantalo-"

"Bu kadar detaylı anlatmana gerek yoktu." Dedim kıkırdayarak. "Ned o, neden sordun ki?" Kaşlarım çatılmıştı. Wanda derin bir nefes aldı.

"Elinden bu düştü." Elindeki bembeyaz bulutların hapsoldugu küreyi çıkardı. Konuşmasına devam etmesini istedim. "Pek kendinden değildi. Bilerek düşürmüş gibiydi. Bilmiyorum ama o gittikten sonra yerden aldım. Üstünde teker teker harfler sıralandı. Amaris yazıyordu, anında silindi ama gördüğüme eminim. Sana ait olmalı. Sakıncası yoksa..bu ne?"

Elindeki küreyi aldım. Bir an üstüme bir yük aldığımı, nefessiz kaldığımı hissetsem de belli etmemeye çalıştım. Bu küre içinde bir gök yüzü barındırıyordu. Küçücük yerde uçsuz bucaksız bulutlar görünüyordu. Arkalarda parlayan turuncu bir ışık olsa da, göz yanılsaması olduğu muhtemeldi.

"Bilmem, herhalde hediye almıştır." Dedim pek önemsemeyerek.

Aslında garipti. Ned ile bütün gün beraberdik ve bundan bahsetmesi mümkün değildi.

"Saol Wanda," dedim minnetle. Kız hafifçe kafasını salladı.

Garip şeyler olmaya başlamıştı ve burda bana düşen neydi anlamamıştım.

ay kusura bakmayın geciktirdim ama isteyerek olmadı..Simdi ki vote sinirimiz 60,,

Aynı zamanda bir şartım daha var, sizden ricam bundan önceki bütün bölümleri 40 vote üstüne çıkarmaya çalışır mısınız?

Ne kadar eğlencesine bir kitap olsa da bir çok kişinin okumasını istiyorum da, öne çıksın..

Bölüm hakkında tahmin ve teorileriniz? Bu arada bir önceki bölümde kesin Steve resmi yok edecek diyen arkadaşımızı tebrik ediyorum. ☺️

Bayramınız şimdiden mübarek olsun dostlar!

Continue Reading

You'll Also Like

226K 22.2K 32
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
209K 19.5K 41
Tamamlandı. "Sana kızıl melek diyeceğim." "İşlediğim suçları bilseydin bana melek demezdin!" 🎖#1 marvel 🎖 #1 peterparker 🎖 #1 tomholland 🎖 #1 sp...
71.7K 5.2K 74
" Aile sonsuza kadardır." dedi Fiona. Öyle olması lazımdı, gerçek aileler sonsuza kadar olmalıydı. Sirius hiç düşünmeden yüzünde ufak bir gülümseme i...
562 102 3
Wren Stark, Tony Stark'ın tek oğluydu. Yeni bir kız kardeş ise, en son istediği şey bile değildi. Piece of Stark'ın altı üstüne gelse ne olurdu diye...