SOKAĞIN DANSI

By Hadadelamor90

271K 23.7K 15.3K

Tek tutkusu dans etmek olan dansçı bir kız... Sokak lambalarının ışığının kesildiği bir gecede, tenha bir sok... More

SOKAĞIN DANSI
1. Bölüm "Gecenin Hakimi"
2. Bölüm "Geçmişin Gölgesi"
3. Bölüm "Korkunun Girdabında Kördüğüm"
4. Bölüm "Ölüme Bir Kala"
5. Bölüm "Çaresizlik"
6. Bölüm "Kartalın Kanadında"
8. Bölüm "Kaybolmaya Yüz Tutan Korkular"
9. Bölüm "Ruhuma Sızan Ateş"
10. Bölüm "Zeus'un Karısı"
11. Bölüm "Bir Yudum Aşk"
12. Bölüm "Dans Kapışması"
13. Bölüm "İlk Adım"
14. Bölüm "Siyah Giyen Adamlar"
15. Bölüm "İhanet"
16. Bölüm "Gözyaşı Zaafı"
17. Bölüm "Fırtına Öncesi Aşk"
18. Bölüm "Dört Duvar Arasında"
19. Bölüm "Mahşere Kalan Düşler"
20. Bölüm "Karanlık Maskeler"
21. Bölüm "Şüphe Tohumu"
22. Bölüm "Oyunbaz"
23. Bölüm "Veyl"
24. Bölüm "Ölümle Yaşam Arasında"
25. Bölüm "1. Kitap Final ~ Kasırga"
26. Bölüm "Münferit"
27. Bölüm "Avcının Cazibisine Kapılan Av"
28. Bölüm "Umut Mahzeni"
29. Bölüm "Kartal Yuvası"
30. Bölüm "İki Ruhun Ötesinde Görev"
31. Bölüm "Aşk ve Zaaf"
32. Bölüm "Seçilmiş Yol"
33. Bölüm "Tutkunun Dansı"
34. Bölüm "Cevapsız Sorular"
35. Bölüm "Sınırın Ötesinde"
36. Bölüm "Tehlikenin Ritmi"
37. Bölüm "İki Can Bir Veda"
38. Bölüm "2. Kitap Final~Gam Rüzgarları"
39. Bölüm "Karanlığında Kandil"
40. Bölüm "Buz ve Güneş"
41. Bölüm "Geçmişin Fısıltısı"

7. Bölüm "Zincirin İlk Halkası"

7.6K 713 366
By Hadadelamor90

Şarkı: Bazzi - Fantasy

Lütfen ekranınızı beyaz kullanınız ve oy vermeyi unutmayınız.

"ZİNCİRİN İLK HALKASI"

Barmen üzerindeki önlüğü çıkarırken Kartal'la birlikte o yöne doğru ilerlemeye başladık. Bir yandan da bedenim tedirginlikten dolayı kasılıyordu. İçki şişelerini kırmaktan fazlasıyla çekiniyordum. Tek dileğim tedirginliğimin bana çelme takmamasıydı.

Biz bar tezgâhına geçtiğimizde barmen gitmiş sadece Kartal'la birlikte içeriden çıkan adam kalmıştı. Adamın karşısında durunca beni tahmin ettiğimden daha sıcak bir gülümsemeyle selamladı. "Bu sektörde yeniymişsin."

Samimiyeti, beni sakinleştirmek yerine daha da tedirgin etti çünkü olası kırdığım her şişede iyi niyetini suistimal edecekmişim gibi hisle dolmamı sağladı. Terleyen avuç içlerimi üzerime sürtüp, "Evet." Dedim ve kaçamak bakışlarla Kartal'a baktım. Barmenin çıkardığı önlüğü anlamadığım bir şekilde eliyle kontrol ediyordu. "İlk kez çalışacağım." Dediğimde Kartal aldığı önlüğü geri bırakıp yanımıza geldi. "Başka önlük var mı?"

Adam, "Var, getiriyorum." Diyerek içeri gidince merakla bıraktığı önlüğü işaret ettim. "O önlüğün nesi var?"

"Sıcak." Dedi sesindeki gariplikle. "Barmenin beden sıcaklığı işlemiş."

Söylediğini idrak etmemle tedirginliğimin uçup gitmesi aynı anda oldu. Dumura uğramakla gülmek arasında gidip geldim. Demek ki fazla titizdi ve başkasının kullandığı bir eşyayı kullanmak istemiyordu. Alaya vurgu yapan bir sesle kollarımı göğsümde bağladım. "Bu kadar mı hassassın, başkalarının eşyalarını kullanmak seni rahatsız mı eder?"

Tek kaşı yavaşça havalandı ve bakışları, beyaz eşofman altı ile beyaz crop büstiyerimin üzerinde çok kısa bir an gezindi. Yeniden gözlerime bakıp, "Önlüğü ben değil, sen giyeceksin." Deyince gülümsemem yüzümde soldu. "Ben sadece sana ne yapman gerektiğini söyleyeceğim."

Konuşmak için ağzımı açtım ama söyleyecek bir şey bulamayınca öylece Kartal'ın yüzüne bakakaldım. O da bana bakıyordu ve gözlerinde zafer parıltıları vardı.

Çok geçmeden omzumun üzerinden arkamdaki bir noktaya bakınca adamın geldiğini anladım. Adamı görmesem de varlığını hissediyordum.

Yan tarafımdan önlüğü Kartal'a uzatıp, "Kolay gelsin." Diyerek yanımızdan uzaklaşınca Kartal, önlüğü başımın üzerinden geçirdi. "Ve evet. Başkasının sıcaklığı işlemiş bir kıyafeti ne kullanırım ne de bir erkeğin sıcaklığı işlemiş bir kıyafeti yanımdaki kadına giydiririm. Bu konuda fazlasıyla hassasım."

Ses tonunda öylesine dokunaklı bir vurgu vardı ki hâlâ Kartal'a bakıyordum ve ses tonunun, bende yarattığı etkisinden dolayı ne diyeceğimi hiç bilmiyordum. Boğazımın kuruduğunu hissedince yavaşça yutkundum. Bu hareketimle gözleri, boğazıma indi ve boğazımdaki hareketliliği izledi. Bakışları öylesine keskindi ki hiçbir hareketimi kaçırmıyor gibiydi.

Bakışlarındaki odaklılık boğazımı daha da kurutunca boğazımda hafif bir yanma hissettim ve o yanma hissinden kurtulabilmek için, "Ee ilk olarak n'apıyoruz?" Diye sordum ama sesim kuruluğa yenik düştü, hastaymışım gibi hırıltılı bir ses çıktı.

Çıkardığım sese lanet ederken Kartal'ın bakışları yüzümü buldu ve hemen yan tarafımızda kalan içki şişelerinin bulunduğu arka bankoyu işaret etti. "Alkolle aran ne kadar iyi, önce onu anlayalım."

"Bira tercihimdir." Diyerek hafifçe öksürdüm. Aptal hırıltı geçmemişti. "Diğerleri pek tercihim değildir. O yüzden kırmızı şarap ve rakı dışındaki içkileri ayırt etmem zordur. Onları da renklerinden dolayı ayırt edebilirim."

Kartal, kıstığı kopkoyu gözleriyle gözlerimin içine kısa bir süre daha baktıktan sonra –muhtemelen yüzüne fırlattığım bira aklına gelmişti çünkü kızmış gibi bakmıştı- tok bir sesle, "Hepsini öğreneceksin." Dedi ve bar tezgâhından aşağı yukarı 110 cm mesafesi olan arka bankonun yanına ilerledi. "Buradaki raflar Greendoor'a göre daha az olduğu için içki çeşitliliği de daha az. Greendoor'da daha fazlasıyla karşılaşacaksın."

Ağzımın içinde hoşnutsuzca geveleyerek, "Aman ne güzel!" Deyince Kartal beni duydu ve keskin bakışlarını gözlerimin içine sabitledi. Bir saniye, iki saniye, üç saniye.... Belki de daha uzun süre çözemediğim bir ifadeyle gözlerime baksa da üzerinde durmadan raflardaki içki şişelerini tanıtmaya başladı.

Bakışları üzerimden gidince ona belli etmeden soluğumu verdim ve anlattıklarına kulak vererek gösterdiği şişeleri tek tek inceledim.

O kadar çok içki türü vardı ki... Bir anlığına hepsini aklımda tutabileceğimden emin olamadım. Sadece içki türleri olsa yine aklımda tutardım ama bar takımlarına ve bar terimlerine geçtiğinde kafamı tamamen karıştırdı. Hazırlanan kokteylleri, buzların kırılma şekillerini, tüm bunların servis edilme biçimlerini öğrenmem biraz zaman alacak gibi duruyordu.

Kartal anlatacaklarını bitirdiğinde karmakarışık olduğumu görünce, "Boşuna tedirgin olma. Kulağa karışık geliyor ama alışacaksın." Dedi.

"Fazla karışık." Dedim sıkıntılı bir sesle. "Bir de tüm bunları yaparken müşteriyi bekletmemek lazım değil mi?"

"Kimse bekletilmekten hoşlanmaz."

Kartal'ın dediğine hak verirken bar taburelerine oturan bir çift, "İki bira." Deyince Kartal arkasında kalan buzdolabına yaslanıp, "Müşteriler senindir." Dedi ve koyu gözlerini üzerime dikerek beni izlemeye başladı.

Onun üzerime mıhlanan bakışlarıyla gerilmiştim ama en azından birayı tanıyordum ve rahatlıkla bira servisi yapabilirdim. Tek yapmam gereken biraları bardağa döküp onlara servis etmekti. Bu kadar basitti.

Bir anda dolup taştığım özgüvenle karşımdaki çifte, "Hemen geliyor." Dedim ve arka bankoya döndüm.

Sağımdaki rafta kalan birayı ve Kartal'ın az önce gösterdiği bira bardaklarını aldım. Tam biraları bardaklara dolduruyordum ki Kartal'ı arkamda hissettim. Bedeni bana değmiyordu ama nefesi saçlarıma çoktan karışmıştı. "Biralar da kendi aralarında alkol oranlarına ve renklerine göre çeşitlerine ayrılır. Alkolsüz bira, düşük alkollü bira ve yüksek alkollü bira." Elimdeki bira şişesini alıp üzerimden uzanarak rafa geri koydu ve bunu yaparken yine bedeni bana değmedi. Buna özellikle özen gösterdiği dikkatimden kaçmamıştı. "Elindeki düşük alkollü biraydı. Müşteri, düşük alkollü bira istediğinde bunu mutlaka belirtir. Belirtmezse alkollü istiyordur. "

Raftan yeni bir şişe aldığında saçlarımı dağlayan nefesi yüzünden sıcaklık hissedince bedenimi ona çevirmek gibi bir hata yaptım. Şimdi onun iri yarı bedeniyle arka banko arasında sıkışıp kalmıştım. Tek iyi tarafı bedeninin hâlâ değmiyor olmasıydı. Kötü tarafıysa sıcak nefesi artık yüzümü dağlıyordu ve siyah gözlerindeki parıltılar içimdeki sıcaklığa kıvılcımlar bırakıyordu.

Benden uzaklaşmadan ve gözlerini yüzümden ayırmadan bankoya bıraktığım bardağa uzanıp bir sır vermek istermiş gibi dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. "Müşteriye arkanı dönerek arka bankoda içki hazırlayamazsın. Bar tezgâhının iç kısmındaki çalışma tezgâhında içkileri servise hazır hale getirirsin."

Boğuk sesi ve nefesi kulağımı felç etmişti sanki ve söylediklerini, beynimin algılaması birkaç saniyemi aldı. Belki de daha fazla bir süreydi. Hatta nefes alıp almadığımdan bile emin değildim, beynim uyuşmuş gibiydi.

Uyuşukluk hissiyatıyla boğuşmaya devam ederken önce nefesi tenimden uzaklaştı ardından bedenini önümden çekerek o ana dek fark etmediğim çalışma tezgâhını işaret etti.

En iyi bildiğim birada bile başarılı olmayınca ya da saniyeler önce yaşadığım sebebini bile bilmediğim tuhaf uyuşmanın etkisinden dolayı hissettiğim gerginlikle, "Bana o tezgâhı az önce söylemeliydin." Diye savunmaya geçtim.

Kendimi savunmaya geçmem onu keyiflendirdi ve bunu göstermekten çekinmeyerek dudaklarını hafifçe yukarı kıvırdı. "Öncelliğimiz içkilerdi."

İtiraf etmem gerekirse onun laflarının altında kalmamak ve ona sürekli karşılık vermek gibi müthiş bir istekle yanıp tutuşuyordum ama müşteriyi daha fazla bekletmemek için içimdeki isteği zoraki bastırarak sadece başımı salladım.

Ben başımı sallayınca dediği tezgâha geçip elindeki şişeyi ve bardağı işaret etti. "Bardakla servis etme tekniğine gelirsek... Bardağı 45* açıyla eğik tutup birayı dökmeye başlayacaksın ve dökerken bardağın orta kısmındaki kavise doğru dökeceksin. Biraz doldurduktan sonra da bardağı dik konuma getirip şişeyi bardaktan uzaklaştırarak dökmeye devam edeceksin ki böylece fazla köpük elde edeceksin."

Bir an Kartal'a sen ne anlatıyorsun, dök geç işte diyecektim ama sonra kirayı ödeme zorunluluğum aklıma gelince susmayı tercih ederek izlemeye devam ettim.

Kartal bana tekniği anlatırken aynı zamanda birayı anlattığı şekilde bardağa döküyordu –biraz da şov yapıyordu- ve yaptıkları eline fazlasıyla yakışıyordu.

Bardakla işi bitince zafer edası eşliğinde boş bardağı bana uzattı. "Sıra sende."

Yaptığı şov hariç teknik kolay gelmişti. İtiraz etmeden elindeki bardağa uzandım. "Şov yapmam da şart mı?"

Aslında bunu, kızdırmak için ona söylemiştim ama umduğumun aksine o bununla daha da eğlendi. "Şov yapabiliyorsan sahne senindir."

Tek kaşımı kaldırıp elimdeki bardağı 45* eğdim. Ona bakmadan, "Ben şovumu sadece dansta yaparım." Dedim ve birayı onun anlattığı gibi dökmeye başladım.

İlk bir iki saniye, onun bakışlarının derinliğinden dolayı ellerim titrese de çabuk toparladım ve bardağı doldurup onun gibi köpük elde ettim.

Bu defa zafer edasıyla bakma sırası bendeydi. Zafer edası eşliğinde ona göz kırpmayı da ihmal etmeyip diğer hazır olan bardakla beraber müşteriye uzattım.

Aslında biralarını geciktirmiştik ama ikili öyle koyu muhabbete dalmıştı ki benim uzattığım biraları fark etmediler bile. "Biralarınız hazır." Deyince nihayet bana döndüler ve içkilerini alıp bar tezgâhından uzaklaştılar.

Arkalarından baktım. Mutlu bir çift oldukları bakışlarından belliydi. Birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı. Hatta adamın, kadını dinlerken gözlerinin içi gülüyordu. Hayatında daha önce böyle bir ses ya da konu duymamış gibi büyülenmiş gibi bakıyordu.

Ekin'in tam aksi...

"Dansta iyisin." Düşüncelerimden beni çıkaran Kartal'ın sesi oldu. Ona döndüğümde tezgâha yaslanmış bir halde aynı çifte bakarken gördüm.

Ben dönünce onun da bakışları üzerime çevrildi ve gözlerinde iç yakıcı diye tabir edebileceğim bir parıltı belirdi. "Gerçekten iyisin."

Söz konusu dans olduğunda karşımdaki kişi kim olursa olsun övünmeyi kesinlikle çok seviyordum. Muzip bir tavırla, "İzlediğin daha hiçbir şeydi. Özellikle ekibimle bir araya geldiğimizde görsel şölen yaşatıyoruz diyebilirim." Dedim ve bir anda engel olamadığım bir içgüdüyle onu kapışmaya davet ettim. "Eğer izlemek istersen 2 hafta sonra yeni bir dans kapışması olacak. Oraya beklerim."

Kartal'ın kaşı sorgularcasına kavislendi. "Nerede?"

"Henüz belli değil. Gelmek istersen kesinleştiği zaman yerini haber veririm."

Kartal başını salladı ama gelip gelmeyeceği konusunda hiçbir şey demedi. Belki de gelmek, izlemek istemedi o yüzden sessiz kaldı.

Sessiz kalması, nedenini bilmediğim bir şekilde canımı sıktı. Bunu, ona da belli etmemek için çalışma tezgâhının seviyesindeki musluğu işaret ettim. "O nedir?"

Kartal bakışlarını işaret ettiğim yere çevirmeden önce yüzümü dikkatle süzdü. Aslında bunu ilk kez yapmıyordu. Sanki ne düşündüğümü görüyor, ne hissettiğimi anlıyor gibi bakıyordu her defasında ve garip bir şekilde ben de anlamasını ister gibi gözlerimi ayıramıyordum onun bakışlarından. İzin veriyordum.

Bir süre daha baktıktan sonra ifadesini bozmadan işaret ettiğim yere baktı. "Bardakları yıkama yeri." Dedi ve yıkanmayı bekleyen bardakların yanına gitti. "Müşteriler gelene kadar bunları yıkarsan daha sonra sıkışmazsın. Hemen yıkamaya başla."

Son söylediği kesinlikle beklediğim bir şey değildi. Hayretler içinde ona baktım. "Ben mi yıkayacağım?"

"Evet sen..." Dudakları şaşkınlık ifademden eğlenir gibi büküldü. "Sadece içki servis edeceğini düşünmedin değil mi?"

Dürüst olmam gerekirse sadece içki servis edeceğimi düşünmüştüm. Düşüncelerim, bardak yıkamanın yanından dahi geçmemişti. Tabii bunları Kartal'ın bilmesine gerek yoktu. Ukala görünmemek için, "Hayır." Dedim ve bardakların yanına geçtim.

Kartal da az ilerimde durarak geldiğimizden beri neredeyse sürekli yaptığı eylemini gerçekleştirdi. Yani, tezgâha yaslanıp beni izlemeye başladı.

Bardak yıkamak zor değildi. Zor olan onun keskin bakışları altında bunu gerçekleştirmekti. İster istemez ellerim birbirine karışıyordu ve bardakları kuruması için kapatırken birbirine çarpıyordum. Daha fazla izlemesine dayanamayınca, "Sen sürekli beni mi izleyeceksin?" Diye çıkıştım.

Biraz çekinmesini kendini toparlamasını bekledim ama Kartal beni bir kez daha yanıltmayı başardı. "Evet, sürekli seni izleyeceğim."

Böyle bir cevap vermesini beklemediğim için boş bulunarak, "Neden?" Diye sordum.

Yüzünde adlandıramadığım tuhaf bir ifade belirdi. Bana kalırsa sırıtışını maskelemeye çalışıyordu. "Rahatsız mı oldun?"

Sonunu düşünmeden cevap verdim fakat aynı anda pişmanlığını da yaşadım. "Evet çünkü elim ayağım birbirine karışıyor."

Ağzımdan çıkan kelimeleri idrak edince akan musluğun altına başımı sokup kendimi boğmak istedim. Hatta Kartal, ifadesindeki maskeyi kaldırıp karanlık sırıtışını gün yüzüne çıkarınca daha da istedim ama tek yapabildiğim, bardakları yıkamaya devam etmek oldu.

Kartal da benimle eğlenme fırsatını kaçırmayıp aramızdaki mesafeyi biraz daha kapatarak neredeyse dibime kadar sokuldu ve fısıltı gibi çıkan sesiyle, "Öyleyse daha yakından izlerim." Dedi.

Başımı çevirip yeniden ona baktım. Özel alanımı işgal etmiyordu ama bedeni işgal etmeye çok meyilli duruyordu. Yüzündeki karanlık sırıtışı ise çoktan özel alanımı işgal etmiş, içime işlemişti.

Kartal'ın ablukası altında bardakları yıkamayı güçlükle bitirdiğimde Kartal içkileri yeniden tanıtmaya başladı. Hatta arada gelen birkaç müşteriyi o karşıladı ve istedikleri içkilerin, servis edilme şekillerini gösterdi. Bir süre sonra onun yardımı olmadan müşterileri karşılamayı başardım.

Kartal'ın yüzünde de memnuniyet ifadesi vardı ve bunu görmek yani başarabildiğimi hissettirmesi işi yapabileceğime dair inancımı arttırdı, heveslenmeme sebep oldu. Şimdi barmaidlik işine daha ılımlı bakıyordum. Enis iyileşene kadar barmaidlik yapacak, kirayı ödeyebilecektim. Sonrasında da yarışmayı kazanıp buralardan gidecektim.

Bunun hayali eşliğinde 2 saat su gibi akıp gitmişti. İtiraf etmem gerekirse Kartal'la çalışmayı da sevmiştim. Evet, bakışları karanlık ve gizemliydi. Söylemesi gerekeni bitirdikten sonra kolay kolay konuşmuyordu ve genel olarak sadece sorularla karşılık veriyordu ama esrarengiz bir çekimi olduğu gerçeğini de inkâr etmeyecektim. Yalnız bu çekim, Rüya'nın bahsettiği gibi bir çekim değildi. Bence Kartal'la çok iyi iş arkadaşı olabilirdik.

Üzerimdeki önlüğü çıkarırken barın sahibi yeniden yanımıza geldi. Ağzı kulaklarındaydı ve yüzünde en az Kartal'ın ki kadar memnunluk ifadesi vardı. "İkiniz iyi iş çıkardınız." Dedi ve yıkadığım bardakları gösterdi. "Bizi geceye de hazırlamış oldunuz, bu kadarını tahmin etmemiştim."

Ne yani, 2 saat boyunca yıkadığım bardaklar onları geceye hazırlamak için miydi?

Bir anda aydınlanma yaşayınca ağzım neredeyse açık kalacaktı. Adamın dediği gibi ben aslında onları geceye hazırlamıştım. Onca bardağı yıkamamın bana hiçbir faydası yoktu çünkü bar zaten kalabalık değildi.

Yaşadığım aydınlanmayla direkt Kartal'a kötü bir bakış attım. Kartal bakışlarımı görünce belli belirsiz sırıtıp adama döndü. "Belki bir gün yeniden yardıma gelir." Dedi ve bana başıyla kapıyı işaret etti. "Hadi gidelim."

Kartal'dan bakışlarımı çekip adama samimi bir gülümsemeyle teşekkür ettim ve Kartal'la birlikte çıkışa yürüdüm.

Dışarı çıkar çıkmaz ters bir ifadeyle, "Onca bardağı bilerek mi bana yıkattın?" Diye sordum.

"Hayır." Dedi Kartal ve sinsi bir gülümsemeyle yüzümü süzdükten sonra kaskı bana uzattı. "İşi öğrenmeni istedim."

Yorgunluğun da etkisiyle risk alıp elindeki kaskı sertçe çektim. "Bardak yıkamasını zaten biliyordum." Diyerek ondan önce motosiklete bindim ve 2 saat önce onun takındığı tavırla arkamı işaret ettim. "Atla."

Kartal'ın kaşları bunu beklemediğini belli edercesine havalandı. "Ehliyetin var mı?"

Umursamaz bir ifadeyle omuzlarımı silkip ona meydan okurcasına motosikletini çalıştırdım. "Kimin umurunda? Önemli olan sürmesini bilmek..."

Gözlerindeki şaşkınlık, sözlerimi tamamladığımda yerini hoşnutluk ifadesine bıraktı ve o ifadeyi sürdürerek bakışlarını, bacaklarımın arasında kalan siyah motosikletinin üzerinde gezdirdi. "Kendi agresifliğini üzerindeki insanlara da yansıttığını söylerlerdi, inanmazdım." Dedi ve arkama geçip elini belime dolayarak beni birden arkaya çekti.

Bu hareketiyle karnımda tuhaf bir hareketlenme hissetsem de yaptığını idrak etmemle kaşlarımı çatmam aynı anda oldu. "Ne yapıyorsun?"

Ses tonumdaki şaşkınlığım, dudaklarında esrarengiz bir tebessüme ev sahipliği yaptırdı. "Benim olduğum yerde kontrol daima bendedir, unutmamanı öneririm."

Hayatımda duyduğum en saçma cümleyi duyuyormuş gibi yüzümü buruşturdum. "Kontrol manyaklarından mısın?"

Dudaklarındaki tebessüm hızlıca silindi ve onu tanıdığım ilk gündeki gibi ciddi bir ifadeye bürünerek motosikletine bindi. "Motosikletimi benden başkası kullanamaz."

Bu son sözleri oldu ve çalışır haldeki motosikletini direkt harekete geçirdi. Tabii ki yine tutunmama fırsat vermedi ama bu defa daha temkinliydim ve hızlıca tişörtünü yakaladım.

Nereye gittiğimizi bilmiyordum ama muhtemelen beni Baraka'ya bırakacaktı. Çok geçmeden kırmızı ışıklarda durunca sorumun cevabını aldım. "Deponun oraya mı bırakayım?"

Yüksek çıkan sesine yüksek sesle karşılık verdim. "Oranın adı Baraka."

"Yani?"

Baraka benim için çok özel bir yerdi ve önemsizmiş gibi sorması sinirlerimi bozmuştu. "Oraya bırak. Evime çok yakın, oradan geçerim." Neden gereksiz açıklama yaptığıma dair hiçbir fikrim yoktu. O benim sinirlerimi her bozduğunda sözcükler ağzımdan kontrolüm dışında çıkıyordu.

"Öyleyse evine bırakırım, yaklaşınca tarif et." Dedi ve yeşile dönen ışıkla beraber bir kez daha tozu dumana kattı.

Dakikalar sonra evin önünde durduğumuzda evi tarif etmem için yavaşladığından dolayı bu defa başım dönmüyordu. Kartal'ın tuttuğum tişörtünü bıraktım ve kaskı başımdan çıkarıp saçlarımın düzelmesi için başımı iki yana salladım.

Tam motosikletten iniyordum ki Ekin'in, kendi yaşadıkları apartmandan dışarı çıktığını görünce çok hızlı bir şekilde kafamda olasılıkları hesap etmeye çalıştım.

Ona görünmeden gitmeyi ya da ikisini tanıştırmayı...

Ne kadar hesap etsem de geçen gece ilk kez gördüğüm Ekin'den dolayı doğru bir sonuca ulaşamadım ve kararsızca ona bakmayı sürdürdüm.

İlk başta beni fark etmedi hatta ona bakmayı sürdürmesem belki beni fark etmeyecekti bile ama ona bakmaya devam edince başını kaldırdı ve gözlerimiz buluştu ardından bakışlarını motosikletteki Kartal'a çevirdi.

Kartal da onu fark etmemişti ama sessizliğimi koruyarak karşıya baktığımı görünce başını o yöne çevirdi. Kartal'ın, Ekin'e bakmasıyla da Ekin bize doğru ağır adımlar atmaya başladı.

Aramızdan yalnızca bir yol geçiyordu ama adımlarının ağırlığından dolayı yanımıza gelmesi asırlar sürmüş gibiydi. Yanımıza gelir gelmez sakin ama vurgulu bir sesle, "Sevgilim." Dedi ve sorgulayıcı bakışlarını Kartal ile benim aramda gezdirdi. "Nereden geliyorsun böyle?"

Sorusunun cevabı uzun olduğundan daha doğrusu yalnızken konuşmanın daha doğru olacağını bildiğimden, "Anlatırım." Diyerek onu geçiştirdim. "Sizi tanıştırsam iyi olacak." Dedim ve Kartal'a dönüp Ekin'i işaret ettim. "Ekin benim..."

Fakat Ekin cümlemi benim yerime keskin bir dille tamamladı. "Ben erkek arkadaşıyım ve seninle tanışmak istemiyorum."

Böyle bir tepki asla beklemiyordum. Şaşkınlık ve tedirginlik arasında bir duyguda gidip geldim. Kalp atışlarım da bir anda hızlanmıştı ve durumu nasıl toparlayabileceğime dair hiçbir fikrim yoktu. Sakin kalmanın çözüm olacağını umut ederek, "Ekin." Dedim uzlaşmacı bir sesle. "Lütfen kendine gelir misin?"

Ne yazık ki sakinliğim Ekin'i arsızlaştırdı ve beni suçluymuşum gibi görerek bir hışım bana döndü. "Neden onun motosikletinden iniyorsun, nereden geliyorsunuz?"

Ses tonu hem yüksekti hem de fazlasıyla diktatördü. Kartal'ın yanında bana olan tavrından öyle utanmış ama aynı zamanda öyle öfkelenmiştim ki yanaklarımın ısısı anında yükseldi. Kaçamak bakışlarla Kartal'a baktım. Onun da öfkelendiği açılıp kapanan burun deliklerinden ve çatılan kaşlarından belliydi. Hatta Ekin'in ileri gitmesi halinde motosikletten inip Ekin'in üzerine yürüyeceği, bedeninin şeklinden açıkça belliydi.

Kesik bir soluk alıp omuzlarımı dikleştirerek ondan üstün bir terslikle, "İş için buluştuk, oradan geliyoruz." Dedim.

Ekin afallamış bir halde yüzüme baktı. "Ne işi, benim niye haberim yok?"

Onun afallaması beni daha da afallatmıştı. Kartal'ı unutmayıp arabada Kartal hakkında konuştuklarımızı unutmuş olması fazla saçma değil miydi?

Sakinliğimi koruyabilmek için burun kemiğimi sıktım. Kartal'ın yanında tartıştığımıza inanamıyordum. Buna sebep olduğu için Ekin'e ayrıca öfkelenmiştim.

İğneleyici bir tavırla, "Çünkü dinlemedin. Dünden beri işe gireceğimi sana defalarca söylemeyi denedim ama dinlemek yerine aldığım kararda yanımda olacağını söylemiştin." Diyerek sinirli olmama rağmen sahte bir gülümseme takındım. "Kartal iş arkadaşım. Yarından itibaren her gece Greendoor'da birlikte çalışacağız."

Lakin Ekin'in sözleri yüzümde zoraki duran gülümsemeyi de soldurdu. "Sırf kirayı ödeyemiyorsunuz diye geceleri mi çalışacaksın? Sen kendinde misin?"

Ekin'in çıkışıyla ağzım bir karış açık kaldı ve ona öylece bakakaldım. Hiç tanımadığı bir adamın yanında beni utandırmaya ya da kararımı küçük görmeyi kendinde nasıl hak bulabilirdi?

Ayrıca beni, Kartal'a karşı da yalancı çıkarmıştı. Erkek arkadaşın izin vermez sanıyordum dediğinde erkek arkadaşım bana karışmaz demiştim ve şimdi tam tersi yaşanıyordu.

Son sözleri bendeki kayışları tamamen kopardı ve Ekin'e doğru bir adım attım. Dişlerimi olabildiğince sıkıp dişlerimin arasından, "Ekin yeter! Şimdi ne yeri ne de zamanı. Şu an olmaz!" Dedim ve dediğimi desteklercesine başımı yavaşça iki yana salladım.

Ekin de benden böyle bir tepkiyi ilk kez görüyordu ve bunu hiç beklemediğini bakışlarından açıkça belli ediyordu. Hatta geri adım atmasına bile sebep oldu. Tabii ki de benden korktuğu için değil, benim nazarımda ileri gittiğinin farkındalığıyla bunu yaptı.

Ekin'in farkındalığıyla sıktığım dişlerimi serbest bıraktım ve yaşadığımız saçmalığa son vermek amacıyla, "Şimdi beni Kartal'la yalnız bırakır mısın?" Dedim.

Ekin itiraz etmek yerine başını sallayarak geri geri adımlamaya başladı. Bakışları da Kartal'ın üzerindeydi. Bana ithafen, "Seni evimizde bekliyorum sevgilim." Dedi.

Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. Ayrıca Kartal'a artistleneceğim diye biraz daha geri yürümeye devam ederse düşecekti haberi yoktu. Sinirlerimi bozduğu için daha fazla ona bakmak istemedim ve bedenimi Kartal'a çevirdim.

Onun da ters bakışları Ekin'in üzerindeydi ama ona döndüğümü görünce bakışlarını yüzüme çevirdi. Çatılı kaşlarıysa düzelmemişti.

Gerginliğimi bastırmak için derin bir nefes aldım ve nazik bir sesle, "Tavrı için üzgünüm, böyle olacağını tahmin edememiştim. O, son günlerde zor zamanlardan geçiyor." Diyerek yalan söyledim.

"Sorun değil." Dedi Kartal ve omzumun üzerinden arkamda kalan Ekin'e baktı. Ya hâlâ oradaydı ya da apartmana girmişti bilmiyorum ama bakışlarının yüzüme dönmesi saniyelerini almadı. "Evdeyken sana bir zarar verir mi?"

Bu soruyu sorarken onu ilk kez bu kadar samimi görüyordum ve bunu hissetmek Ekin'e olan öfkemi bir kez daha perçinledi. "Vermez zaten onun evine gitmeyeceğim. Öfkem geçene dek onu görmek istemiyorum." Deyince Kartal'ın ifadesinde şaşkınlık belirdi.

Aslında şaşırmakta haklıydı da... İkidir Ekin, evimiz diye vurgu yapıyorken birlikte yaşadığımızı sanması olasıydı. Şaşkınlığını almak istercesine, "Aynı evde yaşamıyoruz, o arkadaşlarıyla yaşıyor ben de Rüya'yla. Sadece evlerimiz karşılıklı." Dedim ve bir an önce eve gidebilmek için elimdeki kaskı ona uzattım. "Yarın sabah 10'da Greendoor'da olurum."

Kartal başını sallayıp kaskı alınca oyalanmadan koşar adımlarla yaşadığım evin apartmanına girdim. Kendimi o kadar küçük düşürülmüş hissediyordum ki sinirden ağlamak üzereydim.

Hâlbuki sorunun daha en başında, Ekin'le oturup konuşabilseydik başka çözümler bulabilir ya da Greendoor'da çalışmak için birlikte karar alabilirdik ama daha sorunun başında beni yalnız bırakmışken bulduğum çözüm karşısında benimle alay eder gibi sevgililik taslaması kabul edilir değildi.

Sinirle soludum ve elime aldığım telefondan Ekin'e, onu birkaç saat görmek istemediğime dair mesaj atıp telefonumu kapattım. Sinirden ellerim titriyordu ve sigaraya duyduğum muhtaçlık beni bir kez daha içine çekmişti.

Sigara paketini aldığım gibi balkona fırladım. Görünürler de Kartal yoktu ama Ekin, balkona çıktığımı görür görmez aynı şekilde balkona çıktı. Hızlıca arkamı dönüp mutfağa girdim ve balkon kapısını kapatıp perdeyi çektim ardından sigaramı yakıp kahve yapabilmek için ağzımdaki sigarayla ocağın başına geçtim.

Akşamüzeri Rüya eve geldiğinde televizyon karşısında boş boş vakit geçiriyordum. Bakışlarım ekranda akan görüntüdeydi ama aklım hâlâ Kartal ile Ekin olayındaydı. Kaşlarımı çatarak ekrana bakmaya devam ettim. Ekin'e olan sinirim geçmemişti.

Rüya odaya girer girmez yüzümdeki ifadeyi görünce, "Kartal'la buluşma iyi geçmedi mi?" Diye sordu.

Öyle derin nefes aldım ki Rüya işlerin yolunda gitmediğini daha fazla idrak etti ve koşar adımlarla yanıma geldi. "Neler oluyor? Kartal canını sıkacak bir şey mi yaptı yoksa?"

"Sorun Ekin." Dedim ve yanımda duran kumandaya uzanıp televizyonu kapattım ardından Kartal'ın, Baraka'ya gelmesinden son yaşadığımız olaya kadar her şeyi tek tek anlattım.

Rüya, Kartal ile yaşadıklarımı anlatırken gülümsüyordu ama Ekin ile olanlara gelince benim gibi burnundan solumaya başladı.

Anlattıklarımı bitirince de, "Yok artık Ekin iyi mi?" Diye sordu. Aslında sorusu bana değil kendineydi. O da ilk kez böyle bir Ekin'le karşılaşıyordu ve tuhaflığın farkındaydı. "Ekin seni kıskanmaz ki. Kartal'a olan tavrı da ne?"

"Bence Kartal'ı sevemedi inada bindirdi. Sorun ben değil, sorun tamamen kendisiyle alakalı."

Rüya beni desteklercesine başını salladı. "Bak bu doğru olabilir işte. Ekin'in ilk bencilliği değil sonuçta." Birden sustu ama gözlerime devamını anlatacak gibi bakıyordu, sanki konuşup konuşmamakta kararsız gibiydi.

Devam etmesi için işaret edince tedirgin bir tavırla, "Bu söylediklerime belki kızacaksın ama Ekin'e bencilliği konusunda izin veren sensin. Bencilliklerine ses etmediğin için hep daha fazlasını kendinde hak görüyor ve bunu arttırarak devam ediyor. İnsanlar böyledir, sen müsaade ettiğin kadar seni üzebilirler ya da kırabilirler. Bunun önüne geç artık. Ekin hep böyleydi onu değiştiremezsin ama onu hayatından çıkararak daha fazla bencilliklerine ve seni değersiz hissettirmesine katlanmamış olursun." Dedi.

Rüya yine haklıydı ama aramızda geçen bir yılı bir anda silmek istemiyordum. Aslında ilişkimiz bitince partnerliğimizin bitmesinden ve o yarışmayı kazanamamaktan korkuyordum. " Haklısın." Dedim ve başımı öne eğip parmaklarımla oynamaya başladım. "Özellikle bıçaklandığım o geceden sonra yalnız kaldığım gecelerde fark ettim ki Ekin'le hiç sevgili olamamışız. Evet, arkadaş olarak iyiyiz. Onunla dans etmeyi seviyorum ama söz konusu sevgili olmak olunca iyi olmayı başaramıyoruz. Birbirimize iyi gelmiyoruz. O da bunun farkında."

"Neden o zaman inatla devam ediyorsunuz?"

Rüya'nın sorusuyla eğdiğim başımı kaldırdım. "Dediğim gibi bıçaklanana kadar sevgili olup olmadığımızın farkında bile değildim. Arkadaşlığımızı sevgililiğe taşıdığımızda aslında hiçbir şey değişmedi. Ben bunu bıçaklandığım gece fark ettim. Ekin hâlâ arkadaşımmış ama sonra yarışmanın olacağını ve o mafyadan kurtulabilme umudum olduğunu öğrendim." Duraksadım ve omuzlarımı bir suçlu gibi düşürdüm. "Sanırım ben de bencilim. Yarışma için Ekin'le ilişkime devam ediyorum. Ayrıldığımızda ekibi terk etmesinden ve yarışmayı kazanmamaktan korkuyorum."

Rüya bana inanmadığını belli edercesine ellerini iki yana açtı. "Sen delirdin mi? Ekin'e asla muhtaç değilsin. Ekin dans etmesini bile bilmiyor."

Abartıyordu ve bunu kendi de biliyordu. Ben kaşlarımı kaldırınca geri vites yaptı. "Tamam, o kadar değil ama yine de kötü dans ediyor gerçeğini değiştirmiyor. Asıl onunlayken yarışmayı kazanamama şansımız var. Bence onun yerine başka birini bulabiliriz."

Başımı ısrarla iki yana salladım. "Ekin, ekibe uyumlu dans ediyor. Hemen birini bulmak hem çok zor hem de adapte olmasını beklemeye zaman yok. Şu an için değil ama yarışmadan sonra Ekin'le ilişki durumumuzu konuşacağım."

Rüya beni ikna edemeyeceğini anlayınca bıkkınlıkla soludu ve birden değişen bir ruh haliyle elimden tutup ayağa kaldırdı. "Daha fazla Ekin'i konuşup da bu güzel günü bozmayalım. Benim bugünkü sınavım çok iyi geçti. Sen de işe alınmışsın, öyleyse bunu kutlayalım. Önce ikimize leziz bir makarna yapalım sonra da dışarıda kutlamaya devam edelim."

Bir an kendi derdime düşüp Rüya'nın sınavını sormadığım için kendimi mahcup hissettim ve o mahcuplukla gülümsemeye çalıştım. "Sınavın aklımdan tamamen uçup gitmiş, çok üzgünüm."

Rüya sahte bir kızgınlıkla omzuma vurup, "Saçmalama istersen." Diyerek mutfağa çekiştirdi. "Ama makarnayı sen yaparsan seni affedebilirim."

Adımlarımı durdurdum ve çenemi hafifçe dikleştirerek muzip bir tavırla, "Hani saçmalama diyordun, son anda niye döndün?" Diye sordum. Cevabını biliyordum. Mutfağı ve yemek yapmayı hiç sevmiyordu. Tıpkı benim gibi. Açlıktan ölmeyeceğimizi bilsek mutfağa adımımızı dahi atmazdık.

"Çünkü yemek yapmayı hiç sevmiyorum."

Rüya'nın bana da bulaştırdığı enerjisi karşısında gülümsedim ve mutfağa girer girmez makarna suyu koymak için tencere arayışına girdim. Bir yandan da dışarıdaki kutlamayı düşünüyordum. İlk maaşımı almadan kesinlikle dışarıdan yiyip içme olaylarına giremezdim. Rüya'ya yan bakış atıp, "Dışarıda kutlama yapalım derken?" Diye sordum.

"Greendoor açılmış mı?"

Sorduğu soruyla kutlamadan kastını anlayınca burnumu kıvırdım. "Henüz açılmadı ama şu an için öyle bir kutlama yapamayız."

"O niye?"

Tencereyi alıp musluğun altına tuttum. "Çünkü paramız yok."

"Kim demiş?" Dedi Rüya sinsi bir sırıtışla ve yanıma gelerek yanağımdan makas aldı. "Annem babamdan gizli az da olsa harçlık gönderdi ve babam affedene dek ondan gizli göndermeye devam edecekmiş."

Enerjisinin sebebi belli olmuştu. Muhtemelen annesine telefonda ağlamış, annesi de ona kıyamamıştı. "Senin neden bu kadar neşeli olduğun belli oldu." Dedim ama yine de isteğini kabul etmemekte kararlıydım. "Sen dışarıdaki kutlamayı unut, makarna neyimize yetmiyor."

Rüya'nın dudakları ısrarla büküldü. "Ben ısmarlayacağım."

Musluğu kapatıp ocağın altını yaktım ve bedenimi Rüya'ya çevirdim. "Zaten o yüzden olmaz ya. Maaşımı aldığımda gideriz."

"Metis kızıyorum ama..." Diyerek direkt karşı çıktı Rüya. "Geçirdiğimiz o kötü gecenin üzerine güzel şeyler olmaya başladı. Ufacık bir kaçamak yapmak istiyorum ve maddi açıdan beni zorlamayacak bir kaçamak olacak bu, ne var kabul etsen?"

Rüya bazen beni anlamamakta ısrar ediyordu ve şu an tam olarak o anlardan birini yaşıyorduk. "Bunu çok konuştuk Rüya. Ne düşündüğümü..."

Rüya parmaklarını dudaklarımın üzerine bastırdı ve konuşmamı engelledi. "Ne düşündüğünü biliyorum ama en sevdiğim insana bir içki ısmarlayamayacak mıyım? Bunun nesi yanlış? Maaşını aldığında da sen bana ısmarlarsın olur biter." Parmaklarını dudaklarımın üzerinden çekip ellerimi tuttu ve yavru kedi bakışlarını takındı. "Lütfen Metis kırma beni. Hem sen nereye istersen oraya gideriz. Alkol almak istemezsen sadece meyve kokteyli de alabiliriz. Kalkalım dediğin anda da döneriz."

Çok kısa bir müddet yalvaran gözlerine baktım. Benim acilen para kazanmaya ihtiyacım vardı. Kendimi yük oluyormuş gibi hissetmekten hem yorulmuş hem de fazlasıyla bu yükün altında ezilmiştim. Nasıl ki annem hastalığına rağmen çalışıp ne beni ne de kendini ezdirmişti benim de aynı yoldan ilerlemem gerekiyordu.

Sıkıntıdan gerilen boynumu gevşetmek için başımı iki yana yatırdım ve soluğumu sesli bir şekilde dışarı verdim. Karşımdaki Rüya olmasa dışarı adımımı atmazdım ama bugünkü neşesini daha fazla baltalamamak adına olabildiğince kararlı bir tavırla, "Tek bir şartım var, maaşımı almaya başladıktan sonra uzun bir süre ısmarlayan taraf ben olacağım. Anlaştık mı?" Dedim net bir dille.

Rüya itiraz edecek gibi olsa da kararlı tavrımı görünce başını salladı. "Tamam kabul."

Rüya'ya karşı bu kadar ciddi görünmekten hoşlanmıyordum. Genelde bu maskeyi dışarıda kendimi korumak için kullanıyordum. Gülümseyerek yanaklarını sıktım ve parmaklarımı bırakmadan başını iki yana salladım. "O zaman yemekten sonra seni harika bir yere götüreceğim."

Rüya bakışlarımdaki muzip parıltıları fark edince hızla ellerimden yüzünü kurtarıp, "Bugün çalıştığın yere gideceğiz değil mi?" Diye heyecanla sordu.

"Evet, inan bana bayılacaksın oraya."

"Orayı çok merak ediyordum. Hadi bir an önce yiyip gidelim."

Rüya'nın heyecanı karşısında bir kez daha yanaklarını sıktım ardından makarnanın başına geri döndüm.

Yemekten sonra evden çıktığımızda ise kapının önünde torosumuzu görmeyi hiç beklemiyordum.  En son yanlış yere park ettiğimizden dolayı çekilmiş, polis korkumdan dolayı yerini bile sormamıştım. "Torosumuzu nasıl geri aldın?"

Rüya göz kırparak, "Onu da annem halletti." Dedi.

Gardımın düşmemesi için uğraşıyordum ama Rüya bu konuda beni epey zorluyordu. Sanırım ben de regl olmak üzereydim çünkü fazla duygusallaşmıştım. Burnumun akmaması için çaba göstererek Rüya'nın elinden anahtarı aldım. Tam arabanın kapısını açmıştım ki Ekin ile Yamaç apartmandan çıktılar ve bizi direkt bakışlarının odaklarına aldılar.

Ekin arabaya binmemem için işaret yapınca Rüya yüzünü buruşturup sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa yerleşti. "Bence sen de bin ve gazı kökle. Hemen kaçalım."

Rüya'ya gülümsemek istesem de Ekin'e karşı ciddi tavrımı korumak için gülümseme isteğimi bastırdım ve Ekin'in yanıma gelmesini bekledim.

Ekin yanıma gelir gelmez, "Konuşalım mı?" Diye sorduğunda Yamaç da bizden uzaklaşarak Rüya'nın yanına gitti.

Kaşlarımı çatıp, "Sen benimle konuşuyor muydun? Ahh pardon." Dedim ve sahte bir şaşkınlıkla ağzımı kapattım. "Sen benimle konuşmazsın, unutmuşum. Sadece ben konuşurum ama onu da dinlemezsin."

Ekin pes etmiş gibi omuzlarını düşürdü. "Özür dilerim Metis bir anlığına saçmaladım."

"Sadece bir anlığına mı sence?"

Ekin irkilerek, "Uzatma lütfen." Dedi ama sesi ricadan ziyade emrivaki yapıyor tarzdaydı. "İleri gittim farkındayım ama seni başka bir adamın yanında görünce kıskandım. Aşk böyle bir şey üzgünüm."

Sinirden gülmeye başladım. Özrü kabahatinden büyüktü farkında değildi. "Aşk böyle bir şey değil Ekin. Aşk, sevdiğini dinlemekle başlar ve onu başkaları yanında küçük düşürmeye çalışmaz. Hem sen beni ilk defa bir adamın yanında görmüyorsun. Ayrıca hatırlatırım, o adam bana iki kez yardım etti."

Bu defa Ekin sinirle gülümsedi ve üste çıkmaya çalışan bir sesle, "Bana o adamı mı savunuyorsun?" Diye çıkıştı.

Daha, benim neyi kast ettiğimi bile anlamıyordu. Kollarımı göğsümde bağlayarak üzerine basa basa,  "Ekin sorun, Kartal ya da bir başkası değil. Sorun olan sensin. Benim yardıma ihtiyacım varken bunu bilmene rağmen yanımda olmayan sensin." Dedim. Bir umut anlamasını, empati kurmasını bekledim. İstediğim çok zor bir şey değildi.

"Tamam, kiranızı bir süreliğine ben öderim. Sen de o adamla çalışma."

Ekin teklifiyle beni öyle bir dumura uğratmıştı ki şaşkınlıktan az daha kahkahayı basacaktım. 3 ay boyunca Rüya'ya para konularında yardımcı olamadığım için o yükün altında ezilirken ve Ekin bunun bilincinde bir kez bile böyle bir teklifte bulunmamışken –ki mecbur olmadığı gibi zaten kabul de etmezdim- ama şimdi Kartal'dan dolayı böyle bir teklifle gelmesi midemi bulandırmıştı. Yani beni önemsediğinden değil tamamen kendi bencilliğindendi.  Kahkaha isteğimi yutkunarak bastırmaya çalıştım.  "Ekin daha fazla konuşmayalım olur mu? Yoksa kalbini kıracağım." Dedim ve arabaya yerleştim.

Kapıyı çekmek için uzandığımda Ekin kapıyı tutarak engel oldu. "Nereye gidiyorsunuz?"

İroniye vurgu yapan bir sesle, "Bir sakıncası yoksa biraz kafa dağıtacağız." Diyerek kapıyı çektim.

Ekin kapıyı çekmeme izin verse de ellerini kapının üzerinden çekmemişti ve camı açmam için tıklatıyordu.

Camı açmamla, "Nereye?" Diye sorusunu yineledi.

Öğrenene kadar bırakmayacağını anlayınca NobleBar'a gideceğimizi söyledim ve daha fazla bir şey demesine izin vermeden arabayı çalıştırıp yanlarından uzaklaştım.

Ekin, aramızda yaşananlardan dolayı sinirliydi. Rüya da gayet memnun ve mutluydu. Bir tek Yamaç mutsuzdu. Ekin'le beni üzülerek izliyordu.

Benimse içim bomboştu. Kendimi tamamen hissizleşmiş gibi hissediyordum.

Bu defa arabayı çekilmeyecek bir yere park ettikten sonra Rüya ile beraber NobleBar'a girdik. İçerisi sabahkinden çok daha fazla kalabalıktı ve oturabileceğimiz boş bir masa neredeyse yoktu.

Dikkatlice etrafta oturabileceğimiz bir yer aradık lakin tıklım tıklımdı. Kendi kendime, başka bir yere mi gitsek diye düşünürken gözüme boş tabureler çarpar gibi oldu. Pistin ortasındaki dans eden kalabalık gruptan dolayı barı göremesem de aradaki boşluklardan görebildiğim kadarıyla tezgâhın önündeki bar tabureleri boş görünüyordu.

Yüksek sesten dolayı Rüya beni duyamayacağı için bar taburelerini işaret ederek elinden tuttuğum gibi o yöne ilerledim. Kalabalık grubu aşmak zordu. İnsanlar duymasalar bile pardon diye diye ilerlemeye çalıştım. Bazıları umursamıyordu bile, bazılarıysa yüzümüze kötü kötü bakınmakla yetiniyordu.

Nihayet kalabalığı aştığımızda bar taburelerine oturabilmeyi başarmıştık. Barda aşağı yukarı 25 yaşlarında uzun saçlı ve yüzünde birden fazla piercingi olan bir adam müşterilere içki servisi ediyordu.

Sabahki sarışın adama göre eli daha çabuk ve daha profesyonelceydi. Hiçbir müşteriyi bekletmiyor, herkes memnun ayrılıyordu.

Barmeni izlemeye devam ederken birkaç saat önce onun çalıştığı yerde olup şu an müşteri konumunda olmak yüzümde engelleyemediğim bir gülümsemeye sebep oldu.

Gözlerimi üzerinden ayırmadan gülümseyince barmen de bu gülümsemeyi kendi üzerine alınıp tıpkı benim gibi gülümseyerek, "Ne içerdiniz?" Diye sordu.

Barmenin sorusuna benden önce Rüya cevap verdi ve bir bira söyledi. Tam ben de siparişimi veriyordum ki arka bankonun hemen yanı başındaki fazla içki şişelerinin bulunduğu odanın kapısı açıldı ve içeriden Kartal'la aşağı yukarı onunla aynı yaşlarda diyebileceğim uzun boylu bir kadın çıktı.

Kartal'ı burada görmeyi beklemememin verdiği şaşkınlıkla içimde nahoş bir sıcaklık oluşurken kadın Kartal'ın yanağına öpücük kondurup yanından ayrıldı.

Kadının gidişini izlemeyi istedim fakat bakışlarım Kartal'ın üstünde takılı kalmıştı. Üzerine lacivert bir gömlek giymiş, kollarını dirseklerine kadar kıvırmıştı. Barın sürekli hareket eden renkli ışıkları, üzerine vurdukça esmer kemikli yüzünü iyice esrarengiz yapmıştı. Gözleriyse okyanusun karanlık diplerindeki titreşip parıldayan denizanaları gibi tehlikeli parıltılar saçıyordu.

Yüzüne vuran her ışıkta nedense yutkunma isteğiyle dolup taşıyordum ve gözlerimi asla ayıramıyordum, çivilenmiş gibi ona bakıyordum. Kartal da belki izlenmenin verdiği hisle belki de yanındaki kadın gittiği içindi bilmiyorum ama birden başını bana doğru çevirdi.

Onun bana bakmasıyla birlikte kısa bir panik dalgası içime yayıldı ve o an ne yapacağımı bilmeyerek yapmamam gereken en çocukça hareketi yaptım. Bakışlarımı hızla ondan kaçırıp önüme döndüm.

Niye birden paniklediğimi ve bakışlarımı kaçırdığıma dair hiçbir fikrim yoktu ama bunu yaptığıma çoktan pişman olmuştum.

Kendimi kurtaracak bir çözüm aradım ve işe yaracak her ihtimali zihnimde hızlıca taradım. En sonunda da sanki başımı çevirirken onu son anda fark etmişim gibi bir hava takınmak için yeniden ona baktım.

O ise çoktan karşımda durmuş, aramızdaki aşağı yukarı 60 cm genişliğindeki tezgâhın gerisinden kıstığı gözleriyle bana bakıyordu.

Yanındaki barmen bana ithafen, "Siz ne alırdınız?" Diye sorunca Kartal gitmesi için ona başıyla işaret etti. "Ben ilgilenirim."

Yanındaki barmen mesajı alır almaz yanımızdan uzaklaşınca Kartal bir kez daha gözlerime odaklandı. "İyi misin?" Yine samimi görünüyordu ve sorusunun hedefi, Ekin'le olan tartışmamızdı.

"İyiyim." Dedim ve üzerime yaptığı sıcak etkiden kurtulabilmek için, "Seni burada görmeyi beklemiyordum. " Dedim.

Kartal, "Ben de." Dediğinde Rüya gülümseyerek araya girdi. "Kartal nasılsın?"

Kartal'ın dikkatli bakışları nihayet benden Rüya'ya döndü ve az önceki samimiyetinden yoksun bir gülümsemeyle, "Bıraktığın gibiyim. Görüşmeyeli çok olmadı." Dedi. "Seni sormalı."

Rüya imayla, "Daha iyiyim, fazlalıklardan kurtulduğumda daha da iyi olacağım. Darısı Metis'in başına." Diyerek Ekin'i kast edince dirseğimle Kartal'a belli etmeden onu dürtmeye çalıştım.

Rüya dürtülmenin etkisiyle -muhtemelen panikle biraz sert dürtmüştüm- öksürmeye başladığında Kartal'ın bakışları yine bana döndü ama bu defa Rüya'nın dediğini çözmeye çalışır gibi bir hali vardı.

Doğal görünmeye çalışarak ilgiyi üzerimden atmak istedim. "Yoksa burada da mı çalışıyorsun?"

Kartal, "Greendoor mühürlendiğinden beri." Dedi ve konuşmasının devamını, "Ne içmek istersiniz?" Diye bitirdi.

Rüya öksürmeyi bırakıp, "Bira." Deyince ben de araba kullanacağım için, "Alkolsüz meyve kokteyli." Dedim.

Neden bilmiyorum ama Kartal'ın gözleri birden beni buldu ve orada niyetini çözemediğim bir parıltı beni delip geçti. İçimi görür gibi bana bakıyordu ve o bakışları yüzünden üzerimdeki sıcaklık, buz gibi bir ürpertiye döndü.

Bakışlarının kıskacı altında bu defa bile isteye gözlerimi ondan kaçırdım ve bakışlarımı dans edenlere çevirdiğimde müziğin de durduğunu fark ettim. Sebebi anlamak için bakınırken Kartal'ı öpen kadının barın sağ tarafında kalan sahneye çıktığını gördüm. Elinde mikrofon vardı ve arkasındaki çalgı ekibine bir şeyler söylüyordu. Demek ki kadın şarkıcıydı ve burada çalışıyordu.

Belki de Kartal'ın kız arkadaşıydı.

Bu düşünce, güneşli bir havada havanın açık olmasına rağmen birden yağmaya başlayan yağmur gibi hem şaşırtıcıydı hem de rahatsızlık hissiyle beraber huzur verici bir hissin karışımıydı sanki.

Olumlu ya da olumsuz etkilenmemiştim. Her ikisini birden hissetmiştim ve garip bir şekilde bu hissin varlığından hoşlanmıştım çünkü çok uzun zamandır üzerime çöreklenen hissiyatsızlığa sızan ilk ışık gibiydi.

Sessizlik yüzünden bar tezgâhına bırakılan bardağın sesini duyunca sesin geldiği yöne baktım ve Kartal'ın, Rüya'nın birasını verdiğini gördüm. Bakışlarım onlara dönünce bana yan bir bakış atıp meyve kokteylini hazırlamaya başladı.

Tam karşımda, ellerimi bıraktığım tezgâhın alt kısmındaki çalışma tezgâhında karışımı hazırlıyor, ara ara da bana bakıyordu ve yüzünden onu izlememden dolayı hoşnutluk ifadesi seziliyordu.

Ben de istediğini ona vererek onu izlemeye devam ettim. Çok geçmeden karışımı usta el hareketleriyle hazırlayıp bitirdiğinde, "Özel tarif." Diyerek bardağı önüme itti.

Bardağı tutup içini görüş alanıma getirerek merakla içine baktım ardından hafifçe yukarı kaldırıp içinde ne olduğunu anlayabilmek için kokladım ama ne olduğunu anlayamamıştım.

Yeniden Kartal'a bakarak, "İçinde ne var?" Diye sordum.

Kartal bardağı işaret edip, "İçmeden anlayamazsın." Deyince başımı sallayıp bardağı dudaklarımla buluşturdum.

Kartal'ın meraklı bakışları dudaklarıma indi ve her hareketini takip etti. Ta ki üzerime çöken gölgeye kadar...

Gölgenin sahibini anlamak için bardağı dudaklarımdan uzaklaştırıp başımı yana çevirdiğimde Ekin'in yanıma geldiğini gördüm.

Başımı çevirmemle birlikte, "Sevgilim." Dedi ve ben daha ne olduğunu anlayamadan üzerime iyice eğilerek dudaklarımı kavradı.

•••••••••••••••••

Bölümü nasıl buldunuz?

Kurguya ısınmaya başladınız mı?

Bu arada biranın servis edilme tekniklerini bir barmenin yazısından aldım. Aslında daha uzundu ama kısa kestim.

Desteklerinizi ve oylarınızı bekliyorum🦋

Aşkla kalın, sevgiyle nefes alın❤️‍🔥

Continue Reading

You'll Also Like

2.1M 130K 89
Yetişkin İçerik. "Sen uyuşturucu gibisin. En kalitelisisin. En kafa yapanı. En zevk vereni." dedi nefesinin arasında. "Seni daha çok içmek istiyorum...
18.1K 1.6K 47
Kapalı. Güzel bir başlangıç yapalım, tanışalım, kaynaşalım, öğrenelim. Dünya çok küçük ve eminim sizler de biliyorsunuz öğrenmenin hiç sonu yok. E n...
1M 72.7K 55
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
21.9K 1.1K 23
Sana: Kucak fetişim varda, kucağına oturabilir miyim? Herşey Sana'nın arkadaşına şakasına atacağı mesajı yanlışlıkla zorbası Jihyo'ya atması ile başl...