Oluru Var mı?

Von Solgun_Yazar

50.9K 3.1K 432

Hira arkasından müjdenin şaşkın serzenişini duydu. "Gördüğünü keşke bize de söylesen!" Bu sırada terminale do... Mehr

1.BÖLÜM: "Giriş"
2.BÖLÜM: "Temizlik"
3.BÖLÜM: "Bazı Ölümler..."
4.BÖLÜM: "Bataklık Gözlü"
5.BÖLÜM: "Misafir"
6.BÖLÜM: "OLURU VAR MI"
7.BÖLÜM: "Mehmet"
8.BÖLÜM: "Görüntülü Arama"
9.BÖLÜM: "Hediye"
10.BÖLÜM:"İsteme"
11.BÖLÜM: "Nişan"
12.BÖLÜM: "Sarışın Kadın"
DUYURU📣
13.BÖLÜM: "Allah'a Emanet Ol"
14.BÖLÜM: "Mağusa Limanı"
16.BÖLÜM:"Affetmem"
17.BÖLÜM: "Çorba"
18.BÖLÜM: "Sarılış"
19.BÖLÜM: "Özel "

15.BÖLÜM: "Ankara"

1.2K 142 21
Von Solgun_Yazar

Oyalanmadan bölüme geçin.

Şimdiden yazım yanlışları için özür dilerim. 🥰

Keyifli okumalar!

Bölüm şarkısı

Perdenin Ardındakiler

"Beni kendinden kurtar"

🌸🌺

Çok kaybeder insan.

Yeryüzünde belki de en çok o kaybeder.

Ailesini kaybeder,

Malını kaybeder,

Kendini, kaybeder.

O kadar kaybederki kaybedişleri en büyüğü olarak yansır gözüne. En acıtanı, en can yakanı batar yüreğine. Çünkü sabredemiyordur. Çünkü o kaybededişine  dayanamıyordur. Ruhu, acısıyla baş edemez de kahrolur gider.

Çok kahrolmuştur insan.

Çok acımış, çok acıtmıştır...

Genç kız hiç acıtmadı. Hira, bir kalbi kırmaktan bile korkan bir kızdı. Onun bu korkularına rağmen en çok o acımıştı.

Bir zamanlar, henüz annesi varken, yoklukla, sonra aynı yoklukla annesinin ölümüyle, sonra o ölümle çok sevdiği okulundan alınmasına kadar bir acımaydı bu.

Şimdi de daha ilk görüşünde yüreğinin tahtına oturan adamın acısına acımıştı.

Dedik ya insan çok kaybeder diye, şüphesiz hira da çok kaybetmişti.

Kaldırıldığı hastanenin odasında bilinçsizce, "Alper..." derken  neredeyse bir gün geçirmiş, kaybedişleri rüyalarını süslüyordu.

Hem de ne süs...

Odadaki tek koltukta boynu tutulmuş bir şekilde uyumaya çalışan elif, refakatçisi olduğu ablasının sesine uyandı.

İki büklüm oturuşunu bozup hızla hiranın yanına adımladı. Artık alıştığı seslenişlerle elif, ablasının haline iç çekerek baktı. Ablasının o halini gördükten sonra göz yaşlarının da etkisiyle gözleri şişmişti. Herhalinden çok ağladığı belliydi.

Hira'yı izlerken telefonu çaldı. Bir yandan  oğullarıyla ilgilenen soylu ailesi bir yandan da kendinden geçmiş gelinlerinin halini saat başı arayıp soruyordu.

Bir saat başı daha gelmişti.

"Alo?" Dedi elif sesini kısık tutmaya çalışarak.

Hatta çatlak, oldukça yorgun çıkan bir ses duyuldu.

"Benim elif kızım."

Alper yiğit'in annesi Nazlı hanım...

Elif, ablasına kısa bir bakış attıktan sonra, "Çok geçmiş olsun nazlı teyze." Diye mırıldandı. Ne denir bilmiyordu doğrusu.

Evladı can çekişen bir anneye ne denir, elif bilmiyordu.

Nazlı hanım kırıklaşan bir sesle, "Sağol kızım. İ-inşallah geçmiş olur." Dediğinde elif üzülerek, "Durumu nasıl?" Diye sordu.

Nazlı hanım, bitkin sesinin el verdiğince, "Ameliyattan çıktı. Dinlensin diye odasına aldılar ama i-ikinci bir ameliyata girecek yavrum." Dedi.

Elif durumun ciddiliğini 'ikinci ameliyat' cümlesini duyduğu zaman anladı.

Ne yapmışlardı ona öyle?

Bilmem kaç gündür adamı hangi eziyetlerle sınamışlardı?

Nasıl bir canilikti ki bedenini örseledikleri adam ameliyattan ameliyata giriyordu?

"Hira kızım nasıl?"

Elif, üzgünce yutkundu.

"İyi. Yani doktorlar birkaç güne kendini toparlar dedi. Şimdi uyuyor, uyanmadı hâlâ. "

Nazlı hanım, "Size de geçmiş olsun yavrum. Allah sebep olanların başından kaza bela eksik etmesin, ne diyeyim." Diyince elif, mantığında dönüp duran fikri toparlamaya çalıştı.

Böyle uzaktan birbirlerinden kopuk iki bedenin öyle çabuk iyileşeceğini pek düşünmüyordu. Destek lâzımdı. Birbirilerine destek lâzımdı doğrusu.

"Nazlı teyze-" durdu elif.

Yatağında öylece uzanan ablasına sevgiyle baktı.

"Söyle kızım."diyen sesle elif, "Böyle uzaktan olur mu?" Diye sordu.

Nazlı hanım ne dediğini anladı.

"Olmaz..." Dediğinde elif, "Ablam oraya gelse." Dedi.

Devam etti.

"Birbirilerine destek olurlar, nazlı teyze. Sabır olursunuz, dayanma gücünüz artar. Ablam burada kafayı yer, yapamaz."

Nazlı hanım, oldukça sıkıntılı bir nefes aldı.

"Ben de isterim yavrum."

Yutkundu.

"Yiğit'imin emaneti gelsin. Birbirilerini yanlız bırakmasın, iyi günde neyse kötü günde de o olsunlar istiyorum ama nasıl olacak? Baksana, yavrucak daha kendinde bile değil."

Elif hızla, "Mesele ablamın hali değil ki nazlı teyze. Ben biliyorum, kendine geldiği gibi eniştemin yanına gitmek ister. " dediğinde nazlı hanım, "Öyle mi dersin kızım?" Diye sordu.

Elif, "Öyle nazlı teyze. Sadece oraya gelebilmesi için babamın haberinin olması lazım. Gerçi daha ona durumları söylemedik  ama..."dedi.

Nazlı hanım, "Anladım yavrum. Ben Ömer amcana bir söyleyeyim, bakalım ne yapıyoruz ona göre size de haber veririm." Dediğinde elif, "Peki." Diyerek vedalaştılar.

Elif, koltuğuna geri döndü. Bir yarım saat sonra baharın çağrısı düştü telefona.

Elif hemen aramayı yanıtladı.

Bahar, önce hal hatır sordu. Sonra hirayı ve durumunu...

"Elif, metin amcaya haber verdik. Bir sorun yok. " Dedi bahar.

Elif neşeyle, "Gerçekten mi?" Diye sordu.

Bahar, ağlamaktan tarazlanmış sesiyle, "Evet. Yanlız Hira tek başına gelmeyecek. Sen de ona eşlik edeceksin. Bana ikinizin de kimliğini çekip atar mısın? Sizin için uçak bileti almam lazım. "Dedi.

"Tamam, atarım şimdi. "

Bahar, "Yanınıza çok bir şey almayın elif. Geri kalanı burada hallederiz. Ben en yakın hangi uçaksa onu ayarlayacağım tamam mı?" Diye sordu.

Elif, telaşla, "Tamam. Ben haber bekliyorum senden." Dedi .

Böylece görüşme bitti.

Elif, kimlik fotoğraflarını atıp müjdeyi aradı. Ona evlerine gitmesini, esmayı kendilerine kıyafet hazırlamasını söyleyip onları aldıktan sonra getirmesini istedi.

Nihayet bahar iki saate uçaklarının kalkacağını, bilmem kaç saatlik yolculukları bittiğinde ikisini de kapıda arslan ağabeyinin bekleyeceğini söyledi.

Telefon görüşmesi tekrar bitti.

Genç kız, derin uykusundan uyandı. İlk birkaç dakika nerede olduğunu, neler olduğunu idrak etmeye çalışırken elif, sersemleşmiş ablasına su içirdi firsattan istifade.

Çok sürmedi bu sersemlik. Hira, mihrimahın kulaklarını uğuldatan yalancı yankısını tekrar duyduğunda ağlmaya başladı.

"Elif, A-alper-" hıçkırdı.

"Nasıl? İyi değil mi? Lütfen iyi de... İyi değil mi?" Diye sordu peşpeşe.

Elif, ablasını sakinleştirmeye çalıştı da pek işe yaramadı.

Genç kız, "Ne yaptılar ona? Ne yaptılar? Allah hepsini kahretsin! Allah hepsini kahretsin..." diyerek ağlarken elif, "İkinci bir ameliyata alacaklar abla. Eğer ağlamazsan belki ikinci ameliyata girmeden yetişiriz." Dedi.

Hira göz yaşlarını silerek, "Yanına mı gideceğiz?" Diye sordu.

Elif gülümseyerek başını salladı.

"Gideceğiz ama önce müjde abla bize bir kaç kıyafet getirecek."

Genç kız biraz olsun sakinleşmiş bir şekilde hızla başını sağladığında elifin de yardımıyla lavaboya gitmek istedi.

O lavaboya girince elif taburcu olabilmek için doktorun yanına gitti. Dikkat etmelerini söyleyerek uyaran doktorun da izniyle çıkabileceklerini anladı.

Elif gerisin geri odaya girdiğinde ablasını sedyeye oturmuş öylece yeri izlerken gördü.

"Abla?" Diye seslendi.

"Efendim."

"Hadi kıyafetlerini giydirelim. Bu halde gidemeyiz."

Genç kız başını salladı. Ona kıyafetlerini veren kardeşinden sonra lavaboya giyinmeye gitti. Bu sırada müjde, aşağıda olduklarını haber etti.

"Müjde abla siz gelmeyin. Biz zaten aşağı iniyoruz."

"Niye? Hira iyi mi? Kıyafetleri ne yapacaksınız elif?" Diye soran müjdeye elif, "Ankaraya gidiyoruz müjde abla." Dedi.

Müjde sonunda olayı anlayınca bir şey demedi.

Elif ve hira aşağı indiler. Kapıda onları müjde ve nişanlısı mehmet karşıladı.

Müjde, hiranın bitkin haline üzülerek ona sarıldı. Genç kız dayanamayarak yine ağlamaya başladı.

"Müjde i-işgence etmişler."

Müjdenin sardığı bedeni hıçkırığıyla sarsıldı.

"Canını yakmışlar. Canını ç-çok yakmışlar!"

Müjde emin çıkarmaya  çalıştığı  bir sesle genç kızı sakinleştirmeye çalıştı.

"Dayanıklıdır benim eniştem, kızım.  Böyle zırıl zırıl ağlayıp durma da bir an önce yanına git. Sakın ha orada da böyle yapma. Senin dirençli olman lazım."

Hira başını salladı kızaran yeşil gözlerini silerken.

"Hadi az kaldı uçağın kalmasına."

Dördü elifin ikazıyla mehmetin geçen sefer getirdiği araca bindi. Hira, bu araç sayesinde alper yiğite veda etmek için gittiğini hatırladı. Yüreği buruk buruk attı. Ağlamamak için zorladı kendini.

Mehmet, hastanenin tam tersi uzaklıkta olan havaallanına sürdü. Yaklaşık yarım saat sonra vardıklarında müjde olabildiğince hirayı tembihledi ağlamasın diye.

Elif, bu süre zarfında onu arayan annesiyle konuştu. Kalkması için henüz on beş dakikası olan uçağın sağladığı kalan süresini de babasıyla konuşarak geçirdi elif.

Metin bey konuşmanın sonunda, "Hiraya ver telefonu." Diyince, elif koltuklarda bekleyen bedenlerin yanına ilerledi.

Telefonu hiraya verince genç kız, "Efendim." Dedi.

Onun da ağlamaktan tarazlanmış sesi metin beyi hiç memnun etmedi fakat bu konu hakkında konuşmadı adam.

"İyi misin kızım?"diye sordu.

Hira, titreyen dudaklarını zaptederek, "İyiyim." Dediğinde metin bey sert bir soluk aldı.

"İyi olsan hastaneye kaldırıldığını duymazdım kızım. " dedi.

Nefeslendi. Kızı için üzüldüğü her halinden belli.

"Kendine dikkat etmen şartıyla oraya yolluyorum kızım. Ben de işim bitsin geleceğim geçmiş olsuna. Oraya geldiğimde yüzünü gözünü canlı görmezsem benden çekeceğin olur ona göre."

Hira akan yaşlarını silerek, "Tamam baba
" dedi.

Metin bey, "Çok üzülme." dedi tembih ederek. Devam etti.

"Bir şey olmaz ona. Cin gibi, gelir hemen kendine."

Hira, "T-tamam." Dediğinde metin bey, "Çantana nakit para koydurdum. Bir ihtiyacınız olursa muhtaç kalmadan alın kendinize. Yetmezse haber et, yollarım size. " dedi.

Beklemeden devam etti.

"Oralarda kendinize sahip çıkın. Şehir hali başkadır. Elife de göz kulak ol. Bir vukuatını duymayayım."

"Tamam baba."

"Peki." Dedi metin bey. "Allah yolunuzu açık etsin kızım. "

Görüşme bitti.

Ananos yapıldı.

Bir on dakika sonra genç kız vedalaşarak elifle beraber yolculuk yapacakları uçakta yerlerini aldı. Böylece neredeyse bir buçuk saatlik yolculukları başlamış oldu.

...

Saatler hiç gitmiyormuş gibi geliyordu hiraya. Onun zamanla hep bir derdi olurdu da bu dert şimdi daha da bir ağırlaşmıştı sanki. Hayatında ilk defa gökte süzülen bir araca binmiş, hayatında ilk defa bingölden dışarı çıkmıştı ama bunlar şuan umurunda bile değildi. Belki şartlar daha güzel olsaydı o zaman hira bindiği uçağı merakla inceler, ilk defa geldiği ankara topraklarını didiklerdi. Fakat yanına gitmesi gereken bir adam varken, üstelik bu adamın nefesi sınanıyorken hira hiçbir şeyi düşünemez olmuştu.

"İyi misin?"

Arslandan yükselen 'iyi misin'i duyunca başını üçtür yaptığı gibi sallamakla yetindi. Esasen hira hiç iyi değildi. Nasıl olsun ki?

Arsalan'ın aracında hastaneye doğru yola koyulmuşlardı. Uçaktan ineli yirmi dakika olmuştu.

"Önce eve gidelim isterseniz. Biraz dinlenin sonra ha-"

Hira, arslanın sözünü telaşla kesti.

"Yok abi, hastanede de dinleniriz biz. Lütfen sen bizi oraya götür."

Diyemedi ki 'Abi meraktan öleceğim. Allahın için beni ona götür. Alper oradayken ben nasıl dinlenirim?'

Söyleyememişti belki ama Arslan anladı.
Fazla ısrar etmedi. Yan koltuğunda oturan içli kızı kıramadı.

"Peki."

Gerisi ince bir sessizlik. Hira, ellerini heyecan ve korkuyla ovalarken nihayet jip diye bildiği araç hastanenin otoparkına girdi. Boş bir yere park edilen araçtan arslanın talimatıyla indiler. Elif, ablasının koluna hissettiği yabancılıkla sarılırken, arslan, "Çanta araçta kalsın. Lazım olursa almaya geliriz."dedi.

Hira kafasını salladı. Beklemeden arslanın uzun boyundan mütevellit attığı uzun adımlarına ayak uydurmaya başladılar. Onları üst kata götürecek asansörün önünde durdular. Çağırdıkları asansör gelince bindiler.

Arslan beş katlı hastanenin dördüncü katına bastı. Ve nihayet asansör dördüncü katta durdu.

Hira, geçen her saniyeyle kalbinin gümbürtüsünün artığını hissede hissede arslanı takip etti. Koridor döndüler. Düz ilerlediler. Tekrar döndüklerinde ilerde, beyaz kapılı bir odanın önüne yığılmış insan topluluğunu gördü. Hira, o insan topluluğunun içinde Alperin ailesini ve hâlâ kamufulajlar içindeki arkadaşlarının çökmüş bedenlerini gördüğünde dayanamadı.

Yol boyunca akmasın diye çabaladığı yaşları birer birer düştü. Olduğu koridora çöküp zırıl zırıl ağlamak istedi. Alper yiğiti delice bir hisle görmek istedi.

İlerlemeye devam ettiler. Elif, ablasının ağlayışını üzgün gözlerle izlerken onları ilk fark eden nazlı hanım oldu.

Ellisindeki kadın oturduğu hastane koltuğundan kalktığında farklı yerlere menzilenmiş bedenler önce nazlı hanıma sonra ağlayarak gelen hiraya baktılar.

"Kızım.." diyen nazlı hanımın yanına varır varmaz kendini kollarına attı.

Öyle içli, öyle dertli ağlamaya başladı ki nazlı hanım, kuruduğunu düşündüğü yaşlarının yine şelale gibi aktığını hissetti.

"Şşh.." dedi kollarında artık kızı bahardan  ayırmadığı kızı sakinleştirmeye çalışırken. Kendi halini umursamadan hiranın güzel saçlarını okşarken üzerlerine dikilmiş gözler meraklıydı. Çoğu hirayı görmemişti neticede.

"İ-iyi mi?"diye sordu hira.

Nazlı hanım, "Dua edelim kızım. " dedi.

Alper yiğit hiç iyi değildi değil mi?

Hira daha çok ağladı.

"Onu g-görebilir miyim?"

"İçeriye almıyorlar kızım. Zaten biraz sonra tekrar ameliyata alacaklar."

Hira'nın bedeni hıçkırığıyla sarsıldı. Nazlı hanım bir anne gibi saçını öptü.

"Lütfen... Bir kez göreyim. Söz veriyorum çok kalmam yanında."

Nazlı hanım, hiranın oğlunun o halini kaldıracağını düşünmüyordu. Kendisi gördükten sonra baygınlık geçirmişti de onca saat ayakta ilaçlarla durabiliyordu.

Yine de hayır diyemedi. Dili varmadı hüngür hüngür ağlayan kıza hayır demeyi.

Hirayı kendinden ayırdı. Genç kızın saçlarını okşadı. Yanağını sildi.

"Arslan bir konuşsun doktorla, ha kızım? Belki izin verir."

Hira ömer beyin elini öpüp ona da sarıldı. Diğerlerine de başını sallayarak selam verdiğinde arslan yanında kadın bir hemşireyle geldi.

Hemşire, "İçeri girecek olan kim?"diye sorunca hira, "Ben." Dedi.

Hemşire, "Sizi giydirelim o zaman." Diyince hira anlamayarak baktı.

Bahar,"Bu halde giremezsin odaya. Steril olman lazım. " dediğinde anca anladı.

On beş dakika sonra üzerinde önlük, başında ve ayakkabılarına sarılmış galoşla gelmişti hira. Ellerinde daha önce hiç takmadığı beyaz doktor eldivenleriyle  alper yiğitin odasının önünde dikildiğinde kalbi gümbürdeyerek açtı kapıyı. Tam o sırada hemşire, "Sadece beş dakika." Diyerek bilmem kaçıncı defa uyardı.

Hira başını salladı.

"Sadece beş dakika..."

Sonra ritmik kalp atışlarının geldiği odaya girdi.

Fakat keşke...

Keşke Alperi öylece yatakta, vücudu ve yüzü yaradan görünmezken görmeseydi...


***

Şimdi tadım yorum puanlama vakti!! 😊

Weiterlesen

Das wird dir gefallen

1M 59.2K 40
Ayağa kalkıp göz yaşlarımı sildim. Gözlerim son kez baktı ardından. Son kez seslendim adını. Bana öyle bir yara bırakmıştı ki, asla affetmeyecektim o...
929K 57.9K 38
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, cinsel istismar, psikolojik ve fizik...
1M 39K 48
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
1.6M 84.1K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...