Sirena| Texting

By Irmakbensol2

244K 24K 17.9K

054***: "Herkes birbiri için ölür olmuş." 054***: "Sen benim için yaşar mısın?" "Kendi sonumu getirmem için... More

-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-20- (GİZEMLİ)
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-29-
-30-
-31-

-19-

7.2K 854 615
By Irmakbensol2


Keyifli okumalar ☃️

&&&

Bütün geceyi karakolda geçirmiştim.

Eve geleli, dağınık,  yerdeki kan damlalarından dolayı kan kokan salonun koltuğunda oturalı yaklaşık bir saat oluyordu. Bir saattir karşımdaki duvara boşboş bakıyordum, aklım çok karışık kalbimde ince bir sızı vardı.

Gizemli.

Bu sızının sebebi oydu.

Dün gelmiş biz sarılmış ama sarıldıktan sonra hemen ayrılmıştık, gitmişti. Beni bırakıp gitmişti. Kaçar gibi gitmişti.
Arkasına bir kere bile dönüp bakmadan gitmişti.

Ona seslenmiştim.
Arkasından bağırmıştım ama o yine de gitmişti.

Altında büyük sızı yatan boş bakışlarımı duvardan alıp elimi hemen yanımdaki telefonuma attığım ve telefonumu açarak saate baktım.

Saat sabahın 8'ine geliyordu.

O şu an ne yapıyordu bilmiyorum ama ben onu düşünmekten kafayı yiyordum.
Dün onun gidişini görüp, yalnız kaldıktan sonra kafam çok karışmıştı.

Onunla konuşmak istiyordum çünkü artık ona karşı bir şeyler hisseden tarafım mantığım tarafından ağır darbeler alıyordu.

Mesajlar kısmına tıklayıp uyanık olup olmamasına aldırış etmeden ona yazmaya başladım. İçimden geçen hiçbir şeyi, kırgınlığımı bile gizlemedim.

Serina:
"Tüm gece yalnızdım."

Serina:
"Senin her zaman arkamda olduğunu bile bile yalnız hissettim kendimi."

Serina:
"Bir an da çekip gittin."

Serina:
"Polisler bana senin nerede olduğunu sordular."

Serina:
"Sevgilin nerede dediler."

Serina:
"Sevgilim ilk defa karşıma bu denli çıkıp sonra beni yalnız bıraktı diyemedim."

Serina:
"Gizemli."

Serina:
"Neden gittin?"

Kirpiklerimi kırptığım an yanağıma düşen damla ile irkilip yutkundum ve elimi hızlıca yanağıma götürerek canice gözyaşımı katlettim.

Ona dün ilk defa sarılmıştım ama kokusu hâlâ burnumda, sıcaklığı bedenimdeydi. Hep ona sarılmanın hayalimden daha güzel olacağını düşünmüştüm öyle de olmuştu. Onunla sarılmak hayalimden daha da güzeldi.
Kendimi güvende hissetmiştim.

Ama bu his kısa sürmüştü. Gitmişti. Hemen gitmişti. O gitmiş ve arkasından polisler gelmişti. Ve ben normal bir şeyin içinde olmadığım için polislere neden onun burada olmadığını söyleyememiştim, ne yapacağımı şaşırmıştım.

Yine geleceğini bile bile onun gidişini izlemek sanırım acıtmıştı. Bunun için Gizemliye hissettiğim her şeyi soracak ve ikimizin arasında ki bu garip gizli saklı mevzusunu halletmeye çalışacaktım.

Elimdeki telefonu koltuğun üzerine fırlatarak ayaklandım. Üzerimi değiştirmem gerekiyordu. Üstelik başımda çok ağrıyordu, ilaç içmem gerekti.

Hâlâ yerde olan cam kırıklarına dikkat ederek odama geçtim ve üzerime kalın rahat pijamalarımdan geçirerek kabarık kıvırcık saçlarımı tepede topuz yaptım, mutfağa ilerledim. Mutfağa girdikten sonra kendime büyük bir bardak su doldurup ağrı kesici içtim.

İlaç içtikten sonra yorgun gözlerimi ovuşturarak salona geçtim ve yeniden koltuğa kurularak televizyonu açtım. Televizyonu açar açmaz karşıma haber programı çıktı ve gündem belliydi.

Cinayet.

Kırmızı bülten haberi ekrandaydı konu cinayetti. Altyazıyı okuyarak yutkundum.

Sabaha karşı 5 civarlarında Ankara'nın ünlü meyhanelerin arka tarafında üç ölü bulunduğu söyleniyordu ve dava yine aynı kişiye ait, oklar hâlâ bulunamayan o seri katile hedefti. Haber muhabiri kurbanların birbiri ile bağlantılı olduğunu söylüyordu.

İçimi sıkıntı bastı. Birilerinin canice katledildiği haberleri görmek beni çok etkiliyordu.

Kanalı bu haberleri daha fazla izlememek adına değiştirdim ve çizgi film kanalına geçtim. Çizgi film kanalını açar açmaz karşıma Gumball çıktı ama ilk defa televizyonda Gumball'a denk gelmenin sevincini yaşayamadım. Çünkü kafam çok karmaşıktı, yorgundum.

Bu sefer yine kanalı değiştirmek yerine televizyonu kapattım. Çünkü Gumball izleyemediğime göre hiçbir şey izleyemeyecek, kafamı dağıtamayacaktım.

Ellerimi yüzüme atarak sertçe sıvazladım ve oturduğum koltukta iki büklüm olarak rahat uyku pozisyonu aldım. Birazcık uyusam belki kafamı toplardım.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ama o an telefonum titreyince irkilip gözlerimi tekrardan açtım ve hızlıca dikleşip telefonumu elime alıp açtım.

O'ndan mesaj gelmişti.

Kalbim kuru bir dalda ki yaprak gibi titredi. Gizemli kalbimi feci halde titretiyordu.

Bu iyi bir şey değildi.
Bu hiç iyi değildi.

Kendimi toparlamak ve attığı mesajlara bakmak için birkaç dakika bekledim. Çünkü onunla ciddi bir şekilde konuşacaktım, içimde hiçbir şeyi tutmayacaktım. Bu yüzden kendimi tamamen toparlamam gerekiyordu.

Kendimi onunla konuşmaya hazır hissettiğimde mesajlar kısmına tıkladım ve attığı mesajları okumaya başladım.

Ömrümün Hay Aksisi:
"Nalan."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Üzgünüm."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Gitmek zorundaydım."

Gözlerimin dolduğunu hissettim. Bana ne olmuştu bilmiyorum ama dağılmış hissediyordum. Eskiden duygusuz olan ben şimdi küçük bir kız çocuğu gibiydim.

Gizemli, içimde ki kız çocuğunu ortaya çıkarmıştı.

Dilimi dudaklarımın üzerinde gezdirerek dizlerimi kendime doğru çektim ve parmaklarımı klavyenin üzerinde gezdirdim.

Serina:
"Gizemli."

Serina:
"Gitmek zorunda değildin."

Zorunda değildi, zorunda olması gereken bir şey yoktu. Biliyorum o herkes için gizliydi ama beni arkasına bir kere bile dönmeden bırakıp gidecek kadar olamazdı.

Telefonum titredi, her zaman ki gibi bana hızlıca cevap verdi.

Ömrümün Hay Aksisi:
"Küçük bebeğim."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Gitmek zorundaydım. Eğer ki gitmek zorunda olmasam arkamı dönüp güzel gözlerine son kez bakacak vaktim olurdu."

Karnıma derin bir sancı girdi, o sancı karnımdan bedenime yayıldı.
O da arkasına bişe bakmadan gittiğinin farkındaydı.

Gerçi Gizemli'nin farkında olmadığı tek bir şey vardı.

O da; artık benim için bir sebep oluşuydu.

Serina:
"Zorunluluğun neydi? Neden gittin o zaman?"

Ömrümün Hay Aksisi:
"Sana konuşmaya başladığımız ilk andan söylemiştim, Nalan."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Sana hiç kimsenin karşısına çıkmadığımı, kimseye gözükmediğimi söylemiştim. Ve sen,"

Ömrümün Hay Aksisi:
"Polis çağırmıştın."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Nasıl orada kalabilirdim?"

Serina:
"Polis yüzünden mi gittin?"

Tedirgin olmuştum. Gizemli polisten mi kaçıyordu?

Ömrümün Hay Aksisi:
"Polis yüzünden gitmedim."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Birileri geldiği için gittim."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Sana bu zamana kadar hiç yalan söylemedim, Sirena. Ama sen benim söylediklerime inanmamış gibi duruyorsun."

Haklılık payı vardı.
Onun bana yalan söylediğini hiçbir zaman hissetmemiştim.
Ama o bana 'ben kimseye görünmem, kimsenin beni görmesine izin vermem' dediğinde bunda bu kadar doğru söylediğine inanmamıştım.

Serina:
"Senin hiçbir zaman bu konuda bu kadar ciddi olduğunu düşünmedim."

Serina:
"Ben neden olduğunu bilmediğim bir şekilde kendini sadece bana göstermediğini, gizli kalmak istediğini sanmıştım."

Serina:
"Ama sen... tüm söylediklerinde ciddiymişsin."

Serina:
"Sen gerçekten kendini herkesten gizliyorsun."

Korkmaya başlamıştım. Aptal kafam durumun ciddiyetini yeni fark ediyordu.

Gizemli sadece benimle iletişime geçen, bana aşık herkesten gizlenen bir adamdı.

Gizemli sanki neler hissettiğimi anlamış gibi mesaj attı.

Ömrümün Hay Aksisi:
"Bu seni korkuttu."

Evet, korkutmuştu.
Bunları bana daha önce söylemesine rağmen şimdi çok korkutmuştu.

Ömrümün Hay Aksisi:
"Seninle konuşmak istiyorum, Nalan."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Seni arıyorum."

Ekrana dik dik baktım. Ona ne beni ara, ne de arama yazabildim. Çünkü hangisini seçmem gerektiğini bilmiyordum.

Ben ekrana dik dik bakarken birden telefonum çalmaya başladı, ekranda onun ismi gözüktü.

'Ömrümün Hay Aksisi Arıyor.'

Ne yapacağımı bilemeden ekrana baktım. Telefonu açmalı mıydım bilmiyorum ama kendimi onunla telefonda konuşmak için hazır hissetmiyordum. Şu an da içimi ona karşı ilk defa bu kadar büyük bir korku sarmıştı.

Mantığıma uydum, kalbim iki büklüm oldu bir köşeye sindi ve bana dolu gözlerle baktı.

Aramayı reddettim.

Bu ona bu kadar yaklaştıktan sonra onu ilk defa reddedişimdi.

Boğazıma koca bir yumru oturdu, canım çok acıdı. Düştüğüm bu kuyunun gördüğüm ilk dibinde nefes almakta zorlandım.

Aramayı reddetmemin ardından iki kadar geçti. Gizemli bir daha aramadı. Sanırım aramasını reddecek kadar ciddi ve gergin olduğunu anlamıştı. İki dakikanın sonunda telefonuma mesaj geldi.

Ömrümün Hay Aksisi:
"Sirena, küçük bebeğim."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Seninle konuşmak istiyorum."

Kararlı bir şekilde yutkundum ve parmaklarımı klavyenin üzerinde gezdirdim.

Serina:
"Bana neden kendini herkesten gizlediğini anlatmazsan seninle konuşmayacağım."

Serina:
"Ben senin adını bile bilmiyorum, gizemli. Sen beni bu kadar güzel seven bir adamken ben senin adını bilmiyorum."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Çünkü sana bir adımın olmadığını defalarca kez söyledim, Sirena."

Serina:
"Bu imkansız."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Sana hâlâ yalan söylediğimi düşünüyorsun."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Belki hayatında bir aksilik olabilirim ama kesinlikle bir yalancı değilim, Nalan."

Serina:
"Dün yanıma gelip beni kurtardın. Sen yanıma geldiğinde bile yüzünde bir maske vardı, ben sadece senin gözlerini görebildim."

Serina:
"Kendini benden gizliyorsun. Benim sana elimi uzatmam için önce aramızdaki duvarı kırmam lazım. Ama sen izin vermiyorsun."

Serina:
"Çünkü o duvarı sen ördün."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Benim sana ulaşmak için kaç duvar kırdığımı bilseydin böyle söylemezdin."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Nalan."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Yapma."

Serina:
"Neyin içinde olduğumu bilmiyorum."

Serina:
"Sadece seni çözmek ve seni anlamak istiyorum ama sen bana attığın her adımdan sonra aramıza bir çizgi koyuyorsun."

Serina:
"Hakkında hiçbir şey bilmiyorum."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Çünkü ben bir hiçim."

Serina:
"Öyle olmadığını biliyorum."

Serina:
"Gizemli."

Serina:
"Lütfen artık çizgini aşmama izin ver. Seni tanıyayım, seni göreyim."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Ben senin beni tanımana layık değilim, Sirena."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Üzgünüm, küçük bebeğim."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Karşına engelsiz çıkmayı çok isterdim."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Beni tanımandan korkmayacak kadar temiz biri olmayı isterdim."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Ama hiçbir zaman istediğin gibi biri olamayacağım."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Özür dilerim."

Serina:
"Kendini hiçbir zaman bana açmayacaksın değil mi?"

Serina:
"Hiçbir zaman karşıma çıkmayacaksın, Hiçbir zaman seni tanımama izin vermeyeceksin."

Serina:
"Çizginin öteki kısmına geçmeme izin vermeyeceksin."

Ömrümün Hay Aksisi:
"Üzgünüm, canım Nalan."

Serina:
"Benim uğruma yaşamak isteyen birine izin vermemeliyim."

Serina:
"Sana bu kadar bağlanmamalıydım."

" ' Ömrümün Hay Aksisi' adlı kişi engellendi."

Telefonumu kenara fırlatarak ellerimi yüzüme attım, gözyaşlarım boynuma doğru süzüldü. Düştüğüm dipsiz kuyuya beni o atmıştı. Beni o dipsiz kuyuya atmasına ben izin vermiştim.

Her zaman yalnız olan ben hep yalnız kalmalıydım. Onu hayatıma almamalıydım. Onu hayatımın bir parçası yapmamalıydım.

Ben, hiç tanımadığım, adını bile bilmediğim bir adama aşık olmuştum.
Olmamalıydım.

Ağzımdan kaçan hıçkırıklar yalnızlığımın habercisiydi. İçime yayılan bu pişmanlık bitiriciydi.

"Ben de üzgünüm, ben de suçluyum." Diye fısıldadım kendime. "Üzgünüm."

Kıytı köşede unutulmuştum ben. O bana bir el uzatmış ve beni bulmuştu. Şimdi o eli bırakmıştım ama o eli hiç tutamamıştım da.

Tanrı beni unutmuştu, Tanrı hiçbir zaman beni hatırlamayacaktı. Yine kaybolacaktım. Belki de layık olduğum şey buydu.


Elimdeki kahveyi yudumlayarak yağan karın altında durmaya, oturduğum bankta okulun bahçesini izlemeye devam ettim.

Okula öğlen 2 gibi gelmiştim. Daha doğrusu bugün dersim çok olduğu için gelmek zorunda kalmıştım. Yoksa kendimi hâlâ kötü hissediyordum. Eksik hissediyordum.

Akşam olmak üzereydi, başım hâlâ çok ağrıyordu. Son bir dersim kalmıştı. Dayanmak zorundaydım. Elimde ki üçüncü kahvemdi. Kahve belki baş ağrımı alır diye içtikçe içiyordum ama bir fayda etmiyordu.

Sıcak kahve boğazımdan geçerek içimi ısıtırken yorgun gözlerimi birkaç saniyeliğine kapattım.

Uyumaya, çok uyumaya ihtiyacım vardı. Okuldan sonra eve gidip direkt uyumak istiyordum.

Aklım... hâlâ gizemlideydi. Onu engellediğim için kendimi berbat hissediyordum. Sanki her şey tükenmiş gibiydi. Kendimi hiçbir zaman bu kadar kötü hissetmemiştim.

Ona onu kıracak şeyler söylemiştim. Bunun için çok pişmandım. Acaba ne hissediyordu bilmiyorum ama artık beni sevmekten vazgeçer diye düşünüyordum.

Aramızdaki duvarları kırmak isterken daha çok duvar eklemiştim. Gizemli benim için çabalıyordu.

O benim için çabalayan tek kişiydi.
Beni seven tek kişiydi.

Umarım sevilmeye değmeyecek biri olduğumu anlar kendisini de beni de bu kör kuyuda bırakırdı.

Burnumdan uzun bir soluk vererek gözlerimi araladım ve o an bana doğru gelen bölüm arkadaşlarımdan Çağla'yı gördüm.

Çağla pek konuşmadım çok nadir merhabalaştığım ama aramızda da sorun olmayan esmer, siyah saçlı güzel bir kadındı. Aynı zamanda da Mustafa'nın çok yakın arkadaşlarından biriydi.

Oturduğum bankta iyice dikleşerek bana gelişini izledim. Telaşlı ve endişeli gözüküyordu. Yanıma geldiğinde hemen yan tarafıma oturdu ve gerçekten hızlı yürüdüğü, soğuğun etkisiyle nefesi tükenmiş olmalı ki elini kalbine atıp biraz soluklandı.

Kaşlarımı çattım.
"İyi misin, ne oldu?" Diye sordum.

Nefesini düzene soktuktan sonra önce "Selam." dedi.

Kahvemin son yudumunu alarak hemen yanımdaki çöp konteynerine attım.

"Selam. Bir şey mi oldu, endişeli gözüküyorsun."

"Mustafa." dedi koyu kahve gözleriyle gözlerime bakarak.

Mustafa'nın adını duyunca ona olan öfkem kendini belli etti ama öfkemin açığa çıkmasına izin vermedim.

"Evet, Mustafa?" Dedim devam etmesini bekler gibi.

"Ona ulaşamıyorum. İki gündür okula da gelmiyor, sen gördün mü diye soracaktım." dedi, Çağla.

Duraksayıp anlamayarak yüzüne baktım.

"Anlamadım? Mustafa'ya ulaşamıyor musun?"

Kafasını olumlu anlamda salladı.
"Evet. Sen gördün mü diye sorayım dedim. Aranız iyiydi geçen konuştuğunuzu gördüm belki sen biliyorsundur diye yanına geldim."

Kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Aramız iyi falan değil, kendisini de görmedim." dedi kaba bir tavırla.

Çağla bunu beklemiyor olmalı ki şaşırdı ve yüzüme anlamayarak baktı. Onun bu ifadesinden fazla ileri gittiğimi anlayıp duraksadım ve yutkunarak dudaklarımı araladım.

"Ama Mustafa telefonuyla çok ilgilenen biri, ara döner sana hemen."

Çağla dudaklarını büzdü.
"Aradım, defalarca aradım ama dönmedi. Başına bir şey gelmiş olabilir mi?"

"En son ne zaman aradın? Telefonu kapalı mıydı?"

"Evet, kapalıydı. En son bu sabah aradım. Dün aradığımda da kapalıydı. Şarjı bitmiş olamaz, bitse bile hemen şarj ederdi o telefonunu. Gerçekten korkmaya başlıyorum."

Korku.

Aklımda direkt Gizemli geldi. Duruldum ve düşündüm. En son Gizemli Mustafa ile konuşacağını söylemişti. Yoksa o mu Mustafa'ya bir şey yapmıştı?

Hayır.
Bu düşünce ile kendime kızdım.
Tamam, Gizemliye çok kızgındım, kırgındım ama ona böyle bir şeyi yakıştıramazdım. O böyle bir şey yapmazdı.

Bu düşünceden kendime sinirlenerek kafamı iki yana salladım ve Çağla'ya odaklanıp dudaklarımı araladım.

"Yakınlarına ulaşmaya çalıştın mı peki? Belki telefonu arızalı olduğu için kapalıdır?"

Çağla kaşlarını çatarak düşündü ve parlak pembe dudaklarını araladı.

"Öyle olsa bile neden okula gelmesin ki?"

"Ailesiyle ilgili bir sıkıntı da olabilir."

"Başına bir şey gelmesindense öyle olmasını tercih ederim."

"Yakınların ulaşmaya çalış." Dedim ve yatıştırıcı bir tebessüm etmeye çalıştım. "Korkmana gerek yok. Eminim ki iyidir."

İç çekti ve tebessüm etti.
"Umarım." Yanımdan kalktı ve üstten bana baktı. "Teşekkür ederim."

"Önemli değil. Dediğim gibi yakınlarına ulaşmaya çalış."

"Öyle yapacağım." dedi.

Kolumdaki saate baktıktan sonra ayaklandım ve başımla binayı işaret ettim.

"Ders başladı başlayacak, gidelim."

Kafasını olumlu anlamda salladı ve beraber binaya yürüdük.


Son dersimde bittikten sonra okuldan çıkarak otobüse bindim. Yol boyu müzik dinleyerek kafamı dağıttıktan sonra bir marketin önünde indim.

Ev darmadumandı hâlâ toparlamamıştım. Evde birkaç temizlik malzemesi eksikti. Evi temizlemem için almam gerekenleri alıp marketten çıktım ve o an karnım guruldadı.

Dün akşamdan beri ağzıma tek bir lokma bile koymamıştım bu yüzden karnım çok açtı. Sanırım uykumdan önce temizlik yapmamın üstüne bir de iştahım olmada bile yemek yemek şarttı.

Evin yolunu tuttum. Apartmana girer girmez içimde yine büyük bir sıkıntı oluştu, aklıma gizemli geldi. Acaba evde miydi?

Sana ne, diye çıkıştı mantıklı tarafım.
Haklıydı da ama kendime engel olamıyordum. Ona karşı olan hislerim çok tazeydi.

Kapımın önüne geldiğimde üst tarafa bir göz atıp iç çektim ve tekrardan önüme dönüp kapımı açıp içeri girdim. Kapımı iyice kitlediğimden emin olduktan sonra mutfağa yönelmek için hareketlendim ama o an gördüğüm şeyle duraksadım şoka karıştım.

Gördüklerim gerçek mi diye kirpiklerimi uzunca kırptım ve evet gördüklerim gerçekti.

Evin tertemizdi. Yerde ki kırıklar temizlenmiş dün kırılan duvardaki süsüm bile yerine asılmıştı.

Elimdeki poşetler yere düştü, sertçe yutkundum.

Gizemli.

Buraya gelmişti, evi temizlemiş, kırdığı her şeyin yenisine geri koymuştu.

Olduğum yerde durmayı bırakıp salona doğru koştum. Bu koşuşumun sebebi neydi bilmiyorum ama salondan içeri girer girmez beni boş ama düzenli bir salon karşılayınca içimde bir hayal kırıklığı oluşmuştu.

Öyle garip bir haldeydim ki ondan korkarken onu bir o kadar da görmek istiyordum.

İnsan korktuğu şeyleri görmek istemezdi ama ben korktuğum şeyi görmeyi çok arzuluyordum.

Gizemli benim korkarak arzuladığım kişiydi.

Öyle ki şu an da takıldığım şey evime girmiş olması değil evimi temizlemiş olmasıydı.

Bakışlarımı salonda gezdirirken sehpanın üzerinde fark ettiğim kutuyla oraya ilerleye başladım, kalbim hızlandı.

Hızlı atan kalbimle sertçe yutkundum ve sehpanın yanındaki koltuğa oturarak kutuyu elime alıp inceledim.

Siyah, düz bir kutuydu.
Ellerimin heyecandan titrediğini hissettim. Yanağımın için dişleyerek kendimi hazır hissettiğimde kutuyu açtım ve o an karşılaştığım şey ile duruldum.

Kutunun içinde en sevdiğim kekler, küçük bir kutu ve bir not vardı.

Notu açmadan önce kutunun içindeki küçük kutuyu alarak açtım ve o an karşılaştığım kolye ile duruldum.

Bu bir anahtar kolyesiydi. Ve çok sadece, taşsız, narin bir kolyeydi.

Dudaklarımda oluşan kırık tebessümle kolyeyi avuçlarımın içine hapsedip notu alıp açtım ve okumaya başladım.

"Kolyeyi dün akşam biz telefonla konuştuktan sonra verecektim ama veremedim. Güzel tenine yakışacağına eminim.

Nalan, her daim yanında olsam bile sen hiçbir zaman farketmeyecek kadar küçüksün, küçük kızım.

Her ne olursa olsun, beni istesen de istemesen de bu kusurlarımla hiçliğimle seni sevmeye devam edeceğim.

Üzgünüm.

-Ö.H.A"

Gözlerimin dolduğunu hissettim, notu tekrardan kutunun içine bıraktım.

Onun benim için Ömrümün Hay Aksisi olduğunu biliyordu. Avuçlarımın arasındaki kokudur tekrardan bakıp iç çektim ve kolyeyi kutusuna bırakarak cebimdeki telefonu çıkarıp gizemlinin engelini kaldırdım.

Mesajlar kısmına tıklayarak ona yazmaya başladım ki tam o an üstten gelen mesaj ile duruldum.

Gelen mesaj dün benimle ilgilenen polistendi. Mesajı okudum ve kanım dondu, ayaklarım öyle titredi ki kucağımdaki kutu yere düştü.

:
"Sayın, Serina hanım. Dün göz altına aldığımız hırsızlık zanlısı Muhammet B. akşam üstü sularında karakoldan kaçırılmış, merhum Mustafa Veftan ile birlikte *** ormanında ölü bulunmuştur. Sizi Büyük Şehir Karakoluna bekliyoruz."

&&&

(NOT- BİR SONRAKİ BÖLÜM "GİZEMLİ'NİN" ANLATIMINDAN OLACAKTIR.)

Continue Reading

You'll Also Like

843K 38.7K 28
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. ........................................ ~ZS~....................................... Kına yakmak kendini adama...
664K 19.2K 26
(Cinsel içerikli sahneler, yaş farkı ve daddy isuess içermektedir.) Ölü çocukluklar yaşamaya devam eden ölü insanlar doğurur... Kapak @-necirvan a ai...
1.6M 36.2K 44
Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLUR HOCAM BAKALIM. Dırırııırıırıfırı Canı...
61.3K 1.1K 10
04052024