luz de la luna || marvel

By oprexia

90.2K 6.9K 2.8K

daughter of stark başlangıç 12/06/2022 bitiş 10/02/2023 ❝ 𝘕𝘰 𝘥𝘦𝘫𝘦𝘴 𝘲𝘶𝘦 𝘦𝘭 𝘴𝘰𝘭 𝘯𝘰𝘴 𝘢𝘭𝘶𝘮... More

promotion
episode 1
episode 2
episode 3
episode 4
episode 5
episode 6
episode 8
episode 9
episode 10
episone 11
episode 12
episode 13
episode 14
episode 15
episode 16
episode 17
episode 18
episode 19
episode 20
Episode 21
Episode 22
Episode 23
Episode 24
Episode 25
Episode 26
Episode 27
Episode 28
Episode 29
Episode 30
Episode 31
Episode 32
Episode 33
Episode 34
Episode 35
Episode 36
Episode 37
episode 38
teşekkür + duyuru
yeni hikaye <3

episode 7

2.9K 258 75
By oprexia

"Koluna ne oldu senin?!" Peter telaşla yanımda yerini alırken Ned ondan farksız değildi.

"Sorun yok, sadece düştüm." dedim. Onu sakinleştirmek istercesine sağlam kolumla hafifçe boynuna sarılmıştım.

"Nasıl düştün, nasıl bu kadar dikkatsiz olabilirsin ki!?" Benden daha fazla telaş yapması dikkatimi çekerken sessizce iç çektim.

"Ödevlerimi sana kitlemeye çalıştım ama şansa bak, yanlış kolu kırdık." Bu sırada yanıma yaklaşan Ned, kolunu omzuna atmıştı.

"Geçmiş olsun, Pete haklı Amaris. Dikkatli olmalısın kanka." Haklı olduğunu anlatırcasına kafamı salladım. Tam bu sırada arkamdan gelen sesle, Ned sabır diliyoruz gibi nefes alarak geri çekildi.

"Hey, koluna ne oldu senin?" Flash umursadığını belli etmek istercesine koluma dokunduğunda acıyla inledim. Beni zerre umursamadığına emindim.

Peter, Flash'ın kolunu üstümden sertçe çekerken çocuk sınırları zorluyordu.

"Neden umurunda ki Flash?" Ned sinirlendiğini belli edercesine konuşurken Flash boğazını temizledi.

"Hadi ama, O benim kız arkadaşım. Tabii ki umurumda Ned!" Vakti gelmişken hızlıca boğazımı temizledim.

"Kız arkadaş demişken Flash. Sana bir şey söylemem gerek." Peter ve Ned söyleyeceğim şeyi uzun zamandır bekliyormuş gibi dikkat kesildiler. Flash bana odaklanınca şirin olması için çabaladığım bir gülüş ile konuştum.

"Senden ayrılıyorum."

"Ne?" İçimden büyük bir yük kalktığını hissederken derin bir nefes aldım. Üzgünmüş gibi kafa sallarken karşımdaki çocuk sinir küpüne döndü. Arkasına dönüp çekip gittiğinde Ned, Peter ve ben koridorda yürümeye başladık.

"Bende bu neden bu kadar uzun sürdü diyordum." Ned'in konuşmasıyla kısa bir kahkaha tufanına tutulurken Peter muhabbetin konusundan hoşnut gözükmüyordu.

Daha iki hafta olmuştu okula geleli ancak, bu benim eskittiğim 5. çocuktu.

"Aman ne komik." Peter yüzünü buruşturup yanımızdan ayrıldığında kısa bir süre arkasından bakakaldım.

"Trip mi yiyorum şu an?" Ned umursamazca kafa salladığında açıklama yapmak istercesine konuşmaya başladım.

"Ne yapabilirim, kimseye bağlı kalmayı sevmiyorum. İki güne sıkılabilen bir insanım ben. Böylesi daha rahat. Eee Ned, Betty ile nasıl gidiyor?" Soruma bir iç çeken Ned, kolunu omzuna attı.

"Biz onunla geçen hafta ayrıldık ya, arkadaş kalmaya karar verdik." Az önce olanlarında verdiği duygularla bu duyduğum karşısında büyük bir kahkaha attım.

Betty ve Ned benim okula ilk geldiğim gün çıkmaya başlamışken, bir haftada biten ilişkileri benimkinin yanında küçük kalıyordu.

Kahkahaların arasında sınıfa girdik. Boş yer ararken gözüm yanı boş olan Peter'a çarptı.

"Sen Micholle'nin yanına otur." Kafasını salladığında direkt Peter'ın yanına oturdum.

"Çıkışta ne yapıyorsun?" Konuyu dağıtmak istercesine ona sorduğum sırada yüzü beni bulup 'Sen ciddi misin?' dercesine baktı. Kafamı salladım.

"İşim var."

"Hadi ama, işinin olmadığını biliyoruz." Sabır diler gibi bakmaya başladığında tekrar konuştu.

"Hayır, ciddiyim. Bugün oldukça önemli bir işim var. Ama yarın akşamüstü istersen şu yeni çıkan Alacakaranlığı ya da Narnia günlüklerini izleyebiliriz." Heyecanla konuşmaya başlayacağım sırada arkamdan bir ses duymakla dönmem bir oldu.

"Selam Grace." Tanımadığım bu çocuğun selamına karşı Peter'la kısa bir bakışma yaşadık.

"Selam?"

"Diyordum ki," eli boynuna gittiğinde anında gülümsedim. Ne diyeceğini az çok tahmin etmiştim. "sen Flash'tan ayrılmışken, beraber bir şeyler mi içsek?" Daha adını bile bilmediğim bu çocuğun ayrılık haberini pek çabuk almasına şaşmadım.

"Olur, yarın akşamüstü saat 6 da beni sana atacağım adresten alırsın." Zafer kazanmışçasına elini kaldırdığında hafifçe gülümsedim. Arkasını dönüp gidecekken aklıma gelen şeyle kendime lanet etmeden geçemedim.

"Hey, adın neydi bu arada?"

"Jackson." Çocuk sanki sorduğum soru hiç kendisini ezmeye yönelik değilmiş gibi devam etmemi bekledi.

"Tamam, ben seni okul sitesinden bulurum. Görüşürüz!" Heyecanlı bir şekilde bu sefer gittiğinde derin bir nefes verip yavaşça Peter'a döndüm.

"Gördüğün gibi, yarın akşamüstü artık benimde oldukça önemli bir işim var. Ayrıca büyük ihtimal ondan sonraki iki günde birkaç randevu ile meşgul olurum. Hakkınızı haybettiniz Bay Parker." Ona üzüldüğümü belli edercesine kafamı kaldırıp dudaklarımı büzdüm. Sonuçta ben mükemmeldim, bensiz bir dakika bile herhangi biri için oldukça trajikti.

"Anladık canım, anladık. Hadi sessiz ol. Bayan Khan bize bakıyor." Öğretmen sınıfa girdiği an ikimiz de susmak zorunda kaldık. Normalde olsa önemli işini merak ederdim ancak Örümcek Adam olduğunu bildiğimden, merak edecek pek bir şey kalmıyordu.

Üstümdeki bütün yorgunlukla son gücümle Melisa çayımı yapmış, geniş kanepede Natasha'nın yanına kurulmuştum.

"Konuştun mu Steve ile?" Uzun zamandır aklıma gelen ancak sormaya vakit bulamadığım soruyu sorduğumda o da benim sormamı bekliyormus gibi kafasını 'Hayır' anlamında salladı.

"Saati almamış hâlâ." Hatanedeyken bir ara bu saat mevzusunu ona anlatmıştım. Kafamı kaldırıp ona baktığımda kısacık bir an bile olsa yüz ifadesinin değiştiğini, kıprandığını gördüm.

"Ne zaman başladı sizin şu işler?" Çayımdan bir yudum alırken burnuma gelen Melisa kokusu, beynimi allak bullak ediyordu.

"Bir yıl önce ikimiz görevdeyken. Öpüştük." Duyduğum cümle karşısında yudumlar boğazımda dizilirken hızlıca öksürdüm. Ciddi misin dercesine bir bakış attığım sırada Natasha göz devirdi.

"Dikkat çekmemek için yapmak zorundaydık. İkimiz de profesyonel askerleriz, bunu sorun etmedik ancak etmeliymişiz.." tam o sırada, arkamızdaki asansör olduğumuz katta durdu. Şu an bütün Avengers odalarında, babam labaratuvardaydı. Kimin geldiğini merak ettiğimden hızlıca kafamı çevirdim.

Gördüğüm suratla hafifçe sırıttım. Buraya bakmamasına karşın dikkatini çekmek için boğazımı temizledim.

"Merhaba Pete." Peter, sanki büyük bir suç üstünde yakalanmış gibi yerinden sıçradı, elleri refleksle yumruk olmuştu. Beni gördüğü an yüzü kireç gibi bembeyaz kesildi.

"A-Amaris?" Büyük bir şokla durakladığında elimdeki fincanı masaya bırakıp yerimden kalktım. Her şeyi bilmiyormuş gibi şaşırmaya çalıştım.

"Senin burada ne işin var?" Kararın hafiften çatılmıştı. Onun yüzü hâlâ bembeyaz, konuşmak için zorlanıyor gibiydi.

"S-stark stajım olduğunu söylemeyi unutmuş olmalıyım." Anladığımı ifade edercesine kafa salladım.

"Benimle görüşmekten daha önemli yani staj senin için?" Hemen özür dilemek için hamle yaptığı sırada kıkırdayıp hızlıca sarıldım. Tam geri çekilmek için hamle yapacakken bu sefer şüpeyle sordu.

"Senin burada ne işin var?"

"Tony Stark'ın kızı olduğumu söylemeyi unutmuş olmalıyım." Diyerek aynı sende karşılık verdim. Yalan söylemeyi asla beceremiyordu.

"N-ne?" Birkaç saniye ne olduğunu idrak etmek istercesine durdu. Onun bu haline gülerken kafamı salladım.

"Ben Amaris Luna Stark. Tanıştığıma memnun oldum Bay Parker."

"Bir saniye, bir saniye. Bunu neden bana daha önce söylemedin?!" Peter ilk şoku atlattığında direkt savunmaya geçmişti. Onun bu haliyle kahkaha atarken Natasha'yı daha fazla rahatsız etmemek için veda edip Peter'ı babamın labaratuvarına sürüklerken fısıldayarak konuştum.

"Hiç sormadın ki..neyse sessiz ol. Senin stajın bittiğinde benim odamda buluşalım."

"Odanı nereden bileceğim ki?" Kafası karışmış gibi sorduğunda pis bir gülüş attım.

"Babama sor, o sana memnuniyetle tarif eder." Hala büyük bir şoktayken  kahkaha atıp yanağına küçük bir öpücük bıraktım.

Bu sırada bayağı yürümüş, labaratuvarın önüne geldiğinizde kapı aniden açıldı. İleride babamı görünce hafifçe gülümsedim.

"Merhaba efendim. Stark stajı için bugün gelmemi istemişsiniz." Peter benim örümcek adam olduğunu bilmediğimi ifade etmeye çalışırken kendimi gülmemek için zor tuttum.

Peter içeri girince tam peşinden gidiyordum ki babam önümde belirdi.

"Nereye?"

"İçeri?"

"Bir adım daha atamazsın?" Peter telaşla bize bakarken babama hafifçe gülümsedim.

"Peki babacım, size iyi eğlenceler. Akşam konuşuruz nasıl olsa." Geri çekilmesine fırsat vermeden hızlıca yanağındqn öpüp koridordan hızlıca ilerlediğimde, uzaklaştığımdan emin olduktan sonra ona doğru bakındım.

Öylece öptüğüm yerde duruyor, kıpırdamıyordu. Ben bu haline gülerken o içeri girdi.

"Hadi evlat, bugün daha ileriye gitme vakti geldi." Eliyle Peter'ın omzunu sıvazladığında burukça gülümsedim. Bu sırada gelen asansörü aralayarak içine girmiştim.

"Evet?" Kapının çaldığını duyduğum sırada uzandığım yatağımda toparlandım.

"Benim Amaris, giriyorum." Görmeyeceğini bilsemde kapının açıldığı sırada hafifçe kafa salladım.

"Nasıl geçti?" Diye sordum canımın sıkkın olduğunu belli etmek istercesine, şu an herhangi birinin desteğine ihtiyacım vardı.

"Her zamanki gibi. Bay Stark birkaç alet tanımı yaptı." Duyduğum şeyle inanıyormuş gibi gülümsedim.

"Aynen, babamın daha ileriyeden kastı bu olması gerek."

"Baban demişken, anlatacak mısın her şeyi bana acaba?" Yatağımın başucunda ayaklarını Bağdaş kurarak oturdu.

"Ben çıktıktan sonra, benim hakkımda bir şey dedi mi sana?"

"Hayır," diye kafa salladı hemen. "Sadece çıkarken dediğin gibi odanın yolunu sordum. O da Jarvis'e seslendi."

"Ne dedi?"

"Aynen 'Jarvis, Peter'a onun yanına kadar eşlik et.' dedi. Kapının önüne geldiğimde 'Bayan Para avcısının odası önünüzde.' diye bitirdi. Babanın sana bu davranışlarını açıkla bana. Buraya defalarca geldim, ama seni bir kez olsun görmedim." Biraz yaklaştım. Yüzüm, şüphe etmesini ister gibiydi. Sesim kısık çıkıyordu.

"Belki vardım da, beni görmedin?" Hafifçe yüzüne çarpan nefesim, konuşmasını zorlaştırıyor gibiydi. Yüzü şoka uğramış bir ifadeyle yer değiştirirken geri çekildi. Boğazını temizleyip konuştu.

"Seni fark etmemek ne mümkün."

Dediğiyle kocaman bir kahkahayı patlatırken egom tavan yapmıştı. Gözlerim tekrar onu bulunca ciddi olduğunu anlayıp sustum.

"Tamam, anlatmaya başlayayım ben."  Sessizliği bozan taraf tekrar ben olduğumda boğazımı temizledim. Herkes gibi, ona da detay anlatmayacaktım.

"Annem beni doğururken öldü. Babam bana bakmak istemedi ve Avusturya da kalmama vesile oldu. Bende büyüdüm ve buraya geldim. Aramız biraz soğuk gördüğün gibi." Tek nefeste özetlediğim olaya karşı kaşlarını çattı.

"Bu kadar mı?"

"Aynen, bu kadar." Sert ancak bir o kadar konuyu bitirici bir sesle gülümserken devam etmek istemediğimi anladı.

"Öyle olsun." İkimiz de sustuktan sonra birbirimize bakakalmıştık. Ben ne diyeceğimi bulamadım. Bu sefer konuşmayı başlatan taraf olamadım.

Susmak zorunda kaldığımı hissettiğim sırada Peter bunu anladı. Buruk bir şekilde gülümserken kafamı bir eşya gibi alıp kucağına yerleştirdi.

Beynimin yerinden oynadığını hissettiğimde yüzümü buruşturup uzandığım yerden elimden geldiğince saçını karıştırdım.

"Öyle olsun, Bay Parker."

"Öyle olsun, Bayan Stark."

vallahi kusura bakmayın ancak bu bölüm 15 vote olmadan bölüm yayınlayamam.

ayrıca umarım iyi gidiyordur kitap.

bir önceki bölümleri oylamadıysanız oylar mısınız? Vote ile ön plana çıkalım ki daha fazla okuyup votelesin ve döngü devam etsin.

Continue Reading

You'll Also Like

7.5K 389 18
Just Jily... Kapak için Lareina413'e çok teşekkürler
13.5K 2.8K 31
Amelia'nın annesine ve dayısına duyduğu sevgi sonsuzdu. Aynı zamanda babasına duyduğu nefrette öyle. Amelia Lily Black soyadını annesinden almıştı. A...
18.8K 1.2K 60
Yüzyıllardır düşman olan iki soylu aile. Black ailesi ve White ailesi. Aralarındaki kan davası nesilden nesile geçmekte. Çapulcular tüm Slytherin'le...
93.9K 4K 21
Yabani dizisinden tanıdığımız Asi ve Alaz'ın muhtemelen hiç yazılmayacak anlarına dair tek veya birkaç bölümden oluşacak hikayelerdir.