Son Muhafız {Muhafızlar Seris...

By amour_des_livres07

42.2K 3.4K 2.4K

Kim olduğunu bilmeyen bir kız Amaris. Yetimhanede büyümüş dış dünya hakkında tek bildiği şey kitaplar ve hay... More

1.Bölüm : Gerçekler
2.Bölüm : Tören
3.Bölüm : Akademi Yolunda
4.Bölüm : Bir Dost
5. Bölüm : Bir Umudun Yıkılışı
6.Bölüm : Düşmanın İninde
7.Bölüm : Kabulleniş
8.Bölüm : Karanlığın İçinden
10.Bölüm : Buz ve Elektrik
11.Bölüm : Kan
12.Bölüm : Görünenin Öteki Tarafı
13.Bölüm : Kabullenişler ve Parçalanışlar
14. Bölüm : Örtbas Edilenler
15. Bölüm : Zedelenen Bağlar
16. Bölüm : Kara Gözlü Kara Saçlı Adam
17.Bölüm : Kolye
18.Bölüm : Açığa Çıkanlar
19. Bölüm : Kaybetmek
20.Bölüm : Benim Küçük Perim
21.Bölüm : İki Ruh Tek Beden
22. Bölüm : Cehennemin Kızı
23. Bölüm : Kaos'un Başlangıcı Part 1
24.Bölüm : Yüzeye Çıkanlar Part 2
Açıklama !!!
25. Bölüm :Bedel Zamanı Part 3
26. Bölüm : Elementer Halkı Part 4
27. Bölüm Alıntı
27.Bölüm : Yalnızlık
28. Bölüm : Göz Yaşı Damlası
29. Bölüm : Düşmanla Dost
30. Bölüm : Hor Hor Zamanı
31. Bölüm : Buz Tutmuş
32. Bölüm : Leke
33. Bölüm : Yüzleşme
34. Bölüm : Kibarlık
Duyuru !
35. Bölüm : Yılbaşı
36. Bölüm : Tartarus
37. Bölüm : Ama Umuttu
38. Bölüm : Deli Kızım
39. Bölüm : Rövanş
40. Bölüm : Evimsin
41. Bölüm: Asrın Kılıcı
42. Sezon Finali Bölümü'nden Alıntı
42. Sezon Finali Bölümü : Benzedik
II. Kitap | 1. Bölüm : Diğer Yarım
II. Kitap | 2. Bölüm : Suyun Gelişi
II. Kitap | 3. Bölüm : Geçmiş ve Şimdi
II. Kitap | 4. Bölüm : Kadim Ejderhalar I
II. Kitap | 5. Bölüm : Kadim Ejderhalar II
Duyuru!

9.Bölüm : Düello

1.1K 91 55
By amour_des_livres07

Merhaba!

Nasılsınız?

Bölüme başkandan oylayınnnn... ve bir de yorum yapınnn



9. Bölüm : Düello




🔥💧

Önüne geçemediğin tek şey kaderdir. Seni yaşamaya bağlayan her şey aslındandır mucizedir. Bugün yaşadığın her şey dünden kalma sebeplerdir. Ve aslında hayat dediğin; yaşayabildiğin kadar güzeldir...
CAN YÜCEL

🔥💧





•••

Burada ağalayacak mıydım gerçekten? Evet. Elbiseme damlayan göz yaşlarımla daha fazla bacaklarım bedenimi taşıyamadı. Dizlerimin üstüne çöktüğümde Dean'ın sıcak kolları vücudumu sardı.

Gözyaşlarım göğsüne akıyordu. Sırtımı sıvazlayıp saçlarıma ardı ardına kondurduğu öpücüklerle ruhum daraldı. Nefes alamadım bir anda. Ruhum sanki tutsaktı ve anahtarını bulmuş, kaybetmek istemiyor gibi çırpınıyordu. O çırpındıkça bedenim bana işkence ediyordu.

Ağzımın içinde biriken kan ile gözlerim tamamiyle kapandı.

•••

Dean kucağına yığılıp kalan kızla dumura uğramıştı. Kızı incitmeden doğrulttu. Burnundan akan kanla ateşi harlanmıştı. Dikkatlice kucağına alıp alev yoluyla akademiye döndü.

Mavi elbisesi içinde bir prensesten farksızdı ama yüzü... çok şey anlatıyordu aslında. Bu partide olmak balığın karada olmasına eş değerdi. Bir de yanına gelen yavşak vardı!

Revire geldiğinde öfkesini dizginleyip içeri girdi. Şifacıya sesleneceği sırada gözükmesiyle ağzını kapattı. Yataklardan birine dikkatlice yatırdı kızı.

"Ona ne oldu?"

"Birden bayıldı." Ketum sesiyle şifacı başka bir şey soramamıştı. Gerekli muayeneleri yapıp gözünü kızdan ayırmayan Prens'e döndü.

"Fazlasıyla yorulmuş. Fiziki bir yorgunluk değil." Söyleyeceklerini toparlamaya çalıştı şifacı. Bu nasıl söylenir bilmiyordu. Böylesi bir durumla ilk defa karşılaşıyordu. "Ruhu bedeninden ayrılmaya çalışmış."

Sözleri boş odada yankı yapıp Dean'a ulaşmıştı. Dişlerini sıkıp Amaris'e baktı.

"Şimdi iyi mi?"

"Evet."

Şifacıya bir şey demeden Amaris'i kucağına alıp odasına götürdü. Aklı ise bir hayli doluydu. Bir an önce bulmalıydı.

Odaya geldiğinde gözü çiçeklerle kaplı alana bir de kitaplarla kaplı olan yatağa kaydı. Başını iki yana sallayıp kitapları çalışma masasına ışınladı. Amaris'i yatağa bırakıp dolabına yöneldi. Geceliklerden birini alıp hızlıca dolabı kapattı.

İç çamaşırlarıyla aynı yere koymak zorunda mıydı sanki?

Gördüğü şeyler zihninde olur olmadık görüntüler oluştuyordu. Zihnindeki şeyleri savuşturup ateşiyle kızın kıyafetlerini değiştirdi. İnce pikeye garipçe bakıp kızın göğüslerine kadar örttü.

Yatağın yanına oturup içindeki hisse engele olamayıp elinin tersiyle kızın yanağını okşadı. Bitap düşmüştü. Keşke gözlerini seyretsem dedi içinden. Bir gözleri kendisinindi. Gece mavisi... Kendisininkiler gibi.

Dudakları kıvrıldı. Geri çekilip saçlarını karıştırıp doğruldu. Ani bir kararla gözlerinden öptü.

"Gözler ruhun aynasıdır. Ruhunu koru güzelliğim, yaptığım hatayı telefi edeceğim."

•••


Benim kazandığımı nasıl anlamıştı?

Aklımda dönüp dönen soru buydu tam olarak. Hiçbir şey söylememişti de bunun hakkında, küçük sırrım diyerek geçiştirmişti beni. Sonraki günlerde de soramamıştım kendisine, sormaya kalksam geçiştirirdi muhtemelen.

Evet, soramadım çünkü kendisi üç gün yok olup iki gün var oluyordu. Ben yerinde bile durmayan, nereye gittiği belli olmayan, söylemeyi redden birinden bir şey sormaya çalışmam imkansızdı zaten.

Aklıma geldikçe de sinirleniyordum. Okyanusun altında da ittifakı yoktur ki ya da var mı?

Of!

Düşüncelerimle cebelleşirken Anne'nin omzumu sarsmasıyla geri dünyaya döndüm.

Ona 'ne var' derecesinde baktığımda gözleriyle Profesör Margerite gösterdi.

Bakışlarımı bana ters bir şekilde bakan kadına çevirdim. Oldum olası onu hiç sevmemiştim, hoş o da beni. İlk dersinden beri bana hep ters bir tavrı vardı, bende eline bir koz vermemeye çalışıyordum ama görünüşe göre becerememişim.

"Bayan Richard soruma cevap verin."

Ne sorduğunu bilsem cevap verirdim ama bir sıkıntı var bilmiyorum.

Hiçbir ifade barındırmayan yüzümle karşımdaki kadına bakmaya devam ettim ama zihnim onun zihnindeydi.

Soruyu öğrendiğimde daha fazla oyalanmadan aklıma gelen ilk şeyi söyledim.

"Denge."

Cevabım sanırım onun istediği gibi değildi, gerçi benim cevap verememi bekliyordu.

Bakışlarını benden çekip sınıfa döndürdüğünde derin bir nefes aldım ve kendimi Profesöre odakladım çünkü sorunun cevabını bende merak etmiştim.

"Bayan Richard'ın da dediği gibi Evren'i büyük bir uyum halinde olmasını sağlayan dengedir."

Tahtaya geçip eliyle bir daire çizdi sonra dairenin içine eğik bir çizgi çizdikten sonra çizgilerinin her bir tarafında kalan alana birer daire çizdi.

Sonra da vücudunu bize çevirerek anlatmaya devama etti.

"Bu sembol aydınlığı ve karanlığı temsil eder veyahut iki zıt gücü."

Ön sıralardan sarışın bir kız parmağını kaldırdığında profesör konuşması için izin verdi.

"Nasıl yani profesör?"

"Şöyleki dengeyi iki zıt güç oluşturur. Aydınlık - karanlık, iyilik - kötülük, yaşam - ölüm gibi. Peki sizlere bir sorum var neden karanlık, kötülük, ölüm var? Bir daha ki derse bunu düşünerek gelin çünkü her birinizden bir cevap istiyorum."  diyerek  masasına yürüdü.

Zihnimde profesörün söylediği şeyler vardı ve ben de bu sorunun cevabını çok merak ediyordum.

Mitoloji dersinin kitabını alıp sıradan ayağa kalktığımda profesörüm sesi kulağıma geldi.

"Herkesin dikkatine! Sınavınız kitabın başından 659. Sayfaya kadardır."

"Bir bu eksikti." Söylene söylene sınıftan çıktım.

"Sınavlar yaklaşıyor George, çalışmaya başlasan iyi olur."

"Eğlenmek varken neden çalışayım ki ben?"

"Sınıfı geçebilmek için olabilir mi George?"

"Haklısın galiba."

Onların konuşmalarını es geçerek adımlarımı daha da hızlandırdım. Koridordaki dolabımın önüne geldiğimde baş  parmağımı okuttum deliğe. Dolabımın kapısı açılırken mitoloji dersinin kitabını koydum.

"Şş, pişt, kız kime diyorum."

Tek kaşım havada bir şekilde yan tarafımdaki George baktım.

"Saat on iki yönünde ."

"Ne?!"

Çenemden tutup başımı koridorun başına çevirdiğinde gözlerim bu tarafa hatta bana bakan Dean'ı buldu. Yanında ki Hectorla birlikteydi.

Çenemi George'n elinden kurtarıp tehditkar bir tavırla işaret parmağımı salladım yüzüne doğru.

"O aklından geçenler benim hiç hoşuma gitmiyor George Ryder."

Ellerini teslim olmuş gibi havaya kaldırdığında göz devirdim ve dolabımın kapağını serçe kapattım. Koridordan geçerken Dean'a asla bakmadım ve hızlı adımlarla yemekhaneye doğru ilerledim.

"Kanka bu kadar acıktığını bilmiyorduk." Muzip bir tavırla laf eden Anne'ye baygın bakışlar attım.

"Şu zaten yetiyor Anne, sende başlama istersen."

"Sana da bir şey söylenmiyor ki canım." diyerek yemek sırasına geçtiğinde bende peşinden gidip sıraya girdim.

Yiyebileceğim kadar bir şeyler alıp boş bir masaya geçtim. Benimle birlikte Anne ve Georg'da onlar kendi aralarında konurlarken ben yemeğimle oynuyor, kafamı kurcalayan sorulara yanıt arıyordum.

Kesinlikle ders bitimi kütüphaneye gitmeliydim, aradıklarımı orada bulabilirdim bir ihtimal.

Sertçe masaya konulan tepsiyle kaşlarım havalandı, gözüm karşında oturan kişiye kaydığında hislerim kötü bir şey olacağının habercisini vermişti bile.

"Bak Amaris seninle açık konuşacağım, Kuzey Krallığından Dean bir prens ve yakında bir kral olacak."

Sen öyle san, demek istesemde sustum.

"Sana bunları söylüyorum çünkü geldiğin yeri unutuyorsun. Sen bir yetimsin kimi kimsesi olmayan birisin. Dean ise bir varis senin aksine sorumlulukları var."

Her şey göründüğü gibi değildir.

"Yani şunu demeye getiriyorum, küçücük bir dansa kapılma üzülürsün. Sana göre değil. Dean bir asile layık."

Yani sen değilsin.

"Anlaştık umarım."

Sen öyle san, tahtını aldığımda göreceksin kim asil.

"Ne demeye çalışıyorsun sen Zoe!"

"Karşında bir prenses var bunu sakın aklından çıkarma Anne."

Kimse arkadaşımla böyle konuşamaz.

"Sana sen hakkında bir şey söyliyeyim mi Zoe?"

Söyle dererecesinde bana baktığında boğazımı temizlerim ve bizi izlediğini belli etmemeye çalışan kalabalığında duyabileceğim bir sesle konuştum.

"Sen kendini yıldız sana bir mumsun sadece."

İrileri büyüdü gözlerini kıstı, böylesi bir tepki hattında hiç yememiş olmalıydı çünkü şu an ki yüz ifadesini buna bağlıyordum.

"Benimle doğru düzgün konuş Amaris!"

Sakince ayağa kalktım ve arkamı dönecekken önümü dönüp susmamı zafer sanan kendini bilmiş prensese döndüm.

"Benim bir sözüm var Zoe. Ben insanların statülerine göre değil karakterine göre konuşurum."

Arkamda morsa dönen kıza karşı yüzümde bir sırıtış peyda oldu.

"Dur, Amaris Richard!"

Ağır ağır arkamı döndüm, tüm yemekhanenin gözü bizim üzerimizdeydi ve bunlara Dean'da dahildi.

"Sana düello teklif ediyorum. Kim daha üstünmüş daha iyi anlarız."

İrislerimi karşımdaki ela gözlere diktim, tüm salon susmuş benden çıkacak cevabı bekliyordu. İki seçeneğim vardı. Teklifini kabul eder isem kendimden daha deneyimli biriyle savaşmış olacaktım, etmezsem ise herkes tarafından korkak diye anılacağım. Bu da Zoe'nin habire beni aşağılamasına imkan sağlayacaktı.

"Kabuk ederim etmesine de kaybetmek yapımda yok. Emin misin?"

Bu sefer sırıtan O'ydu.

"Göreceğiz Amaris, bugün saat 18.00'da arena da. Şimdiden söylüyorum kaçmak serbest."

"Senin içinde geçerli olsun." dediğimde sırıtışı soldu ve kaşlarını çattı.

Sadece dört saat sonra her şey belirlenecekti ve açıkçası gram korkum yoktu içimde.

***

"Tamam, hızlandırılmış ders verebilir misin Ella?"

Anne'nin suratına 'ciddi misin' diyerek baktım ve gayette ciddi duruyordu.

"Abartıyorsun Anne."

"Evet Ella, sorumun cevabını alamadım."

Muhattabı kesinlikle ben değildim, omzumda bıkkın bir şekilde oturan Ella'daydı ama benim küçük perim yakında isyan bayraklarını çekecek gibi görünüyordu.

Yemekhaneden çıktığımızda derslere girmiştik ve geriye son bir saatimiz kalmıştı düelloya. Anne George ve ben ormandaki göletin orada oturmuştuk.

Georga benim yanımda oturmuş, deminden beri perisi Mia'yla attığı voltaların sahibi Anne'ye sıkılmış bir tavırla bakıyordu.

Yani George'uda bezdirmişti artık.

"Sana söyleyim kraliçem bu kız aklını kaçırmış. Ben daha fazla burada kalamam, gidiyorum yoksa bu tavrı bana da geçecek."

Başımla onayladığım perim bana son kere güven dolu bir şekilde bakıp samimi tebessümlerini göndermişti.

"Kazanacaksın bundan eminin." diyerek kayboldu.

Ayağa kalkarak bilemem kaçıncı voltasını atan. Anne'nin önüne geçtim.

"Anne bana güvenmiyor musun ?"

"Konu sana güvenmem değil Amaris, karşındaki üçüncü sınıf bir öğrenci. Ve senin bilmediğin şey onun gücü Elektrik."

Ben bunu bilmiyordum işte.

"Elektrik suda işe yarar, buzda etkisi zayıftır. Hatta etki bile etmez."

Kaşlarımı çatarak sesin geldiği yöne yani arkama döndüm. Dean ve Hector bize doğru geliyordu.

İkisi de tam karşımızda durduğunda kaşlarım daha da çatılmıştı çünkü Dean'ı gördüğümde aklıma cevap bulamadığım sorular geliyordu.

"Hoş gelmişsiniz. Yokluğunuza o kadar çok alışmışız ki varlığınız belli olmuyor."

Anne ellerini beline koyarak hesap soruyordu adeta. Ben ise karşımdaki ikiliyi umursamadan hâlâ ağaca sırtını vererek oturup bizi izleyen George'un yanına oturdum.

"İşlerimiz vardı Anne."

"Sizin her zaman işiniz var zaten ama biz ayrıntısını öğrenmek istiyoruz."

Hector elini Anne'nin omzuna koyarak konuşmaya devam etti.

"Sizin zarar görmenizi istemiyoruz. Her şeyin bir zamanı var ama şimdi değil, şu an odaklanmamız gereken düello var."

Anne onaylamasa da başını sallamıştı.

"Hector ve Anne arasında abi kardeşi ilişkisi var, sence?"

George' un söyledikleriyle ikiliye daha dikkatli baktım. Partide George kıskandığı için Anne'yi sevdiğini sanmıştım ama Hector abi tavrından dolayı kıskanmıştı Anne'yi.

"Haklısın." demekle yetindim.

"Sen, Amaris Richard bu teklifi kabul ederken beynin yerinde miydi acaba?"

Anneye bıkkın bir tavırla baktım.

"Herkes de bugün soyadımı söylemeye meraklı galiba hem sen değil ben ettim teklifi niye taktın ki şimdi bunu kafana ."

"Neden takmayayım ki, arkadaşımdan öte dostumsun sen benim."

"Ben okyanusu dize getirdim."

"İyi tamam,sustum."

"Şükür." diyerek tekrardan ortaya çıktı perim. Yanıma gelip omzuma kondu tekrar.

"Ama tek bir ölümcül yara alırsan senin başının etini yerim ona göre."

"Tamam."

"Kraliçem kurt ırkı sınırda sizi bekliyor."

Ella'nın kulağıma fısıltıyla söylediği sözlerle kaşlarım çatıldı. Neden geri geldiği ortaya çıkmıştı.

"Nedenki?"

"Bilmiyorum."

Başımı sallayarak ayağa kalktım. Benim kalkmamla herkesin bakışları beni buldu.

"Nereye?"

Dean'a sertçe baktım.

"Sen nasıl söylemiyorsan bende söylemem. Hem seni de ilgilendirmez."

"Amaris!"

"NE! Hep senin istediğin olamaz duydun mu beni, benim canım ne isterse yapma hakkım var ve sen buna karışmazsın."

Gece mavisi gözleri donuklaşmış bir şekilde bana baktığında içimi bir ürperti sardı. Fazla ileri gitmemiştim değil mi? Yani o da aynısını yapıyordu sonuçta.

"Bağırmıyordu."

Kulağımın dibinde olan Ella'ya ters bir bakış attım ve Dean'a bakmadan Anne'ye doğru yöneldim.

"Ormanda hava alacağım kimse de beni takip etmesin."

Bir şey demelerine izin vermeden ormana daldım. İçime çektiğim toprak kokusu bana kendimi iyi hissettirmişti, az önceki öfkem de azalmıştı.

"Ateşçileri sevmem ama sanırım biraz fazla yüklendin."

"Fazla ne dedim ben Ella? Onları avcılardan kurtardık. Oraya nasıl düştüler peki? Okulda olmadıkları zaman nelere gidiyorlar, bilmiyoruz. Ben mi fazla yüklendim?"

İkimizde susmuştuk yol boyunca. Sınıra geldiğimde omzumdan uçmuş etrafta gezinmişti.

Geri geldiğinde ise yalnız değildi ama kurtları tanıdığım aşikardı.

Yanıma gelen benim üç katım olan grimsi tüylere ev sahipliği yapan kurt önümde  eğildiğinde diğer kurtlarda eğilmişti. Diğerlerine göre daha iriydi. Alfa o olmalıydı. Astrid'in bahsettiği abisi.

Geri bir kaç adım çekildi ve arkamda her ne varsa ona hırlamaya başladı. İçimdeki o his benliğimi sararken yavaşça arkama döndüm.

Beklediğim kesinlikle bu değildi... asla, yavaşça yutkundum önümde duran kişiye bakarak.


Bölüm sonu 💧🔥


Düello hakkında düşünceleriniz neler? Kim kazanacak?

Sice Amaris Dean'a set bir tepki mi gösterdi? Yoksa haklı mıydı?

Hector ve Anne'nin abi - kardeş davranışı?

Peki ya kurtlar neden geldi? Sizce neyin habercisiler?

O kimdi peki tahminleri alalım....

Continue Reading

You'll Also Like

193K 15.9K 41
Av oyunlarını bilir misiniz? Hani bir ormana hayvanları salarlar, en hızlı avcıyı bulabilmek için. Avcılar için bir zevk ve güç gösterisi olan bu oyu...
489K 81.5K 71
❝Karanlık çöktüğünde parlayan tek yıldız benim. Ben, sonsuz ışığın başladığı yerim.❞ Eleta tanıdığı bütün kişiler tarafından yalanlarla kandırılmıştı...
1.8M 98.1K 50
Zengin, şımarık ve akıl almayacak derecede çılgın olan Pera verdiği büyük parti sonucu kendini dedesi ve babaannesinin yaşadığı köyde, çiftlik evinde...
35.4K 461 24
Zehra ile yolları ayrılan Emir, kendini kabus gibi bir ortamda bulur. Acımasız kadınların elinde oyuncağa döner ve tek isteği bu kabustan uyanıp eski...