Rosé'den
Sana'nın evine geldiğimde ilk önce birkaç kez zili çalmıştım. Ama açan olmadı. Sonrasında ise dayanamayıp kapının şifresini girmiş ve kapıyı açmıştım. Evdeki tüm odalara bakmama ve tekrar açtığım telefonumla onu aramama rağmen hiçbir sonuç yoktu.
Şimdi, kanaldaki sahne arkası odasındaki gibi umutsuzlukla salonundaki koltuklardan birinde oturuyor ve ağlamamaya çalışıyordum. Hem korkmam hem de şirketin baskıları yüzünden sinirlenmem yüzünden döküldü ilk göz yaşım.
O kadar sinirli, üzgün ve endişeliydim ki anlatamam. İçimdeki sıkıntı bana birşeyler yapmam için baskı yaparken yapabileceğim bir şey olmadığını biliyordum. Tek seçeneğim şirketine ve menajerine ona ulaşamadığımı söylemek ve bir bilgileri olup olmadığını sormaktı.
Sessize aldığım telefonum karşımdaki sehpanın üzerinde sürekli titriyor ve parlıyordu. Hepsi menajerinden gelen aramalardı. Onu da zor duruma düşürmek istemediğim için neredeyse ellinci arayışında telefonu açıyordum.
"Rosé-shi, neredesin!?" Sesini yükselterek konuşmuştu.
Sesimin titreyecegini bile bile konuşmaya başladım. "S-sana... Sana'nın evindeyim. O-o burada değil ona hiçbir ş-sekilde ulaşamıyorum-" hıçkırıklarım konuşmamı böldüğünde kısa bir an sadece ağlayış seslerim duyuluyordu.
"Rosé orada kal ben seni almaya geleceğim." Menajerimin sesi her zamankinden endişeli çıkıyordu. Sana'ya ne kadar önem verdiğimi tabii ki biliyordu.
"T-tamam." Dedim ve telefonu kapattım. Ellerimle yüzümdeki göz yaşlarını sildim ama yerini hemen yenileri dolduruyordu.
Sana'dan
Gözlerimi beyaz bir tavana açtım. Arabaya kandığıma inanamıyorum! Sadece bir arabayı sürebilme şansım oldu diye neden böyle davrandım ki! En olsa beş yıl daha dilediğim gibi bir arabanın koltuğuna oturup gazı kökleyemeyecektim. Kimi kandırıyorum bu mükemmel bir fırsattı.
Derin bir nefes aldım ve bakıştığım tavandan gözlerim ayırarak duvar yöneldim. Yine beyaz olan duvarlarda birkaç çiçek tablosu vardı. Biri sarı bir güldü, sarı gül ayrılık anlamına gelirdi bu yüzden bu biraz ironikti. Çünkü beni kaçıran cidden o dans gurubuysa guruptakilerin amacı beni hayranlarımdan ve arkadaşlarımdan ayırmaktı.
Odada beyaz bir gardrop, bir tekli koltuk ve bir makyaj masasından başka bir şey yoktu. Yerimde doğruldum ve o sırada gözüme takılan kıyafetlefime baktım. Üzerimde benim kıyafetlerin yoktu. Beyaz saten pijamalar giydirilmişti. Birinin üzerimi değiştirdiği gerçeği pek hoşuma gitmemişti ama sahne kıyafetimle uyumadığım için de mutluydum.
Yavaşça ayağa kalktım ve odanın kapısına doğru yürüdüm. Bu oda fazla beyazdı ve bu artık göz yormaya başlamıştı.
Odadan çıktığımda beni bir koridor karşıladı. Duvarlarda yine çiçek tabloları vardı ve hepsi birbirinden farklıydı. Gözlerim pembe güllere takıldı. Pembe güllerin anlamı masumiyet ve nezaketti yanlış hatırlamıyorsam ve bu güller bana her zaman Sulli'yi hatırlatıyordu. O da masum ve nazik bir kadındı.
Derin bir iç çektim. Ölmesi beni çok etkilemişti ve şimdi belki de benim başıma gelecek olan şey de buydu.
Yavaş adımlarla pembe güllere kaplı olan tablodan uzaklaştım ve tabloları inceleyerek koridorda ilerledim. Tabloların hepsini bir kişinin çizdiği gayet açıktı. Hepsinde farklı renk ve türde çiçekler vardı.
Koridorun sonuna geldiğimde bir tuvalin eksik olduğunu fark ettim. Boş bir çivi vardı. O boş çiviye öylece baktım.
"Sanırım sana ayrılan çivi ilgini çekti." Kapıyı açıp konuşan sese döndüm. Bu kişi Momo'ydu.
"Sen neyden bahsediyorsun?" Diye sordum bir çırpıda.
Çiviye birkaç saniye baktı. "Chaeyoung senin için bir tuval çalışacak. Çiçekler ise turuncu güller olacak." Ona öylece bakakaldım. "Turuncu güller arzu heves ve gururu temsil eder. Sevilme arzun, müzik yapma hevesin ve gururun."
Birkaç saniye duraksadım. "Müzik bir heves değil." Dedim sadece buna takılarak.
"Olabilir." Diyerek beni geçiştirdi. Ardından çıktığı odadaya geri girdi, ben de refleks olarak peşinden gitmiştim. Bu odanın duvarlarında salondakinden çok daha fazla çiçek tablosu vardı. Bunların ne anlama geldiği kafamı kurcalıyordu. Benim için de bir tane çizilecekti ve bu biraz ürkütücüydü.
Bir yandan tabloların anlamlarını tam olarak merak ediyordum ama diğer yandan öğrenmekten korkuyordum. Benim için de bir tablo çizilecek olması normalde güzel gelirdi kulağa fakat içinde olduğum bu durumda aşırı ürkütücü geliyordu. Bir şekilde tabloların anlamlarını öğrenmeliydim. Sorarsam söylemeyeceklerini de biliyordum. Büyük ihtimalle gizlice öğrenmem gerekecekti.
Rosé'den
Çıldırmak üzereydim. Dansçıların isimlerini internette aratıyordum fakat çok bilinen şeyleri bulabiliyordum. Yaşları, iş yaptıkları kişileri, ve o kişilerin kayboldukları hakkında bir sürü şey vardı ama detaylı bir bilgi yoktu dansçılar hakkında.
Hepsinin isimlerini teker teker aratmıştım. Sadece biri kalmıştı, ümitsizce adını arama motoruna yazdım.
'Yang Jeongin'
Fazla bir şey çıkacağını sanmıyordum fakat yine de biraz aşağıya doğru kaydırdım sonuçları. Eski bir haber vardı ve başlığında 'Dans Adı Altında İdol Kaçıran Çete' yazıyordu. Habere tıkladığımda bir şey çıkacağını düşünmemiştim. Dansçılar ilk çıktığında yapılan haberlerdendi.
'Birkaç kişiyle başlayan bir dansçı grubu giderek üyelerini arttırıyor. Bazı fanlar bu grubun şirketlerle anlaşma yaparak idolleri kaçırdığı hakkında teoriler ortaya atıyorlar fakat şirketler bu durum hakkında hiçbir açıklama yapma gereği duymadı. Dansçıların çalıştığı idollerin performanslarından kısa bir süre sonra intihar haberlerinin çıkması da bu teorilerin gerçek olabileceğini düşündürtüyor. Peki ya bu dans grubunun üyeleri kimler?'
Son zamanlarda bu olaylara takmıyordu çoğu kişi. Fanlar buna takmıyordu, taktıkları şey şirketti. Fanlar şirketin idollere yaptığı baskıdan dolayı intihar ettiklerini düşünüyorlardı.
Bu haberin doğruluğu korkutuyordu beni. Bunu bilmem iyi bir şey değilmiş gibi geliyordu. Sanki bu yüzden başıma bir şey gelecekmiş gibi hissediyordum. 6. hissim az çok kuvvetliydi ve cidden hiç iyi hissetmiyordum.
Ne yapacaktım? Bunu bildiğimi şirket veya dans gurubu öğrenirse başıma bir şey geleceğine emindim. Ama ya sessiz kalırsam ne olacaktı. Sana'nın ölümüne yol açmış olmaz mıydım?
Bir şekilde daha fazla fazla bilgi öğrenmem lazımdı. Biraz daha aşağıya kaydırdım haberi. Diğer haberlere göre bir tık daha ayrıntılıydı. Ayrıntıdan bahsettiğim ise daha önce bir şirkette çalışıp çalışmadıkları gibi bilgilerdi.
Anladığıma göre bir şirketle bağları yoktu. Varsa da küçük bir sirketti ve formalite icabı varmış gibi gösterildiği çok açıktı. Tüm yazıyı en ince ayrıntısına kadar tekrar tekrar okumuş ve incelemiştim ama en fazla bunları öğrenebilmiştim.
Ne yapacağımı bilmiyordum ve Sana'yı nasıl bulacağımı da.
Google'dan sonra Instagram hesaplarını kontrol etmeye karar vermiştim. Belki bir şey çıkardı.
Hepsini sırayla aratmaya başladım ama hesaplar gayet normaldi ta ki kadın dansçıların sonuncusu ve en küçüğünü arayana kadar. 'Son Chaeyoung' kadının hesabında sadece çiçek tabloları vardı. Belki resim yapmayı seviyordur diye düşündüm ilk başta ama nasıl bir dansçı iş birliği yaptığı idollerle olan fotoğraflarını paylaşmak yerine sadece çiçek tabloları paylaşırdı ki? Gönderileri aşağı kaydırdım ve çizdikleri ne baktım. Sayfada en aşağı indiğimde şarkı güller gördüm. Ayrılık anlamına gelen sarı güller. Resmin paylaşılma tarihini kontrol ettiğimde bu resmin çıkış yaptıklarında paylaşıldığını görmüştüm. Ardından bir sonraki resme baktım. Sırayla bir çoğunu kontrol ettim ve hepsinin bir idolün ölüm tarihi ile eşleştiğini gördüm.
Kanım donmuştu. Bu kadın bir piskopat gibi her kurbanı için bir resim mi çiziyordu? Asıl korkunç olanı sayfada elliden fazla gönderinin olmasıydı.
1032 Kelime
Merhaba arkadaşlar ben Minji. Bu bölümün sonunu yazan benim ehehe
Nasıl beğendiniz mi acaba?
Herşeyi çok çabuk açık etmişim gibi geliyor ama olsun.
Neyse ben sözü Hwayoung'a bırakıp kaçıyorum.
Hellooo ben geldim, Hwayoung~
Şimdi son kısmı okudum ve gerçekten aşırı iyi olmuş Minji'min ellerine sağlıkk
Açıkçası ben de her şeyi çabuk açık etmişiz gibi düşünüyorum ama böyle olması fic açısından daha iyi olacak buna eminim
Emin olun ben bile devamının nasıl olacağını merak ediyorum gksşkhlsçhmöd
Her neysee mükemmel bir bölümdüü, diğer bölümlerde hepinizle görüşmek üzeree
Tüm sevgilerimizle, 'Lee' ikilisi~