Tutulma | Rogers & Stark [Sto...

By pozan_

280 26 5

-Vakit üçlemesinin üçüncü kitabıdır. Önceki kitapları, 'Ay' ile 'Güneş'i profilimdeki listelerden bulabilirsi... More

Vaat
Alegori
Kanı
İstek

Tanık

43 5 0
By pozan_

Quinjet'i diğer uçaklara yakalanmayacak hale getirmeleriyle birlikte oradan ayrılmışlardı. Tony yüzünü zırhın arkasına gizlemeyi tercih etmiş olsa bile Steve onun yüz ifadelerini okuyabiliyordu. Oraya gelmiş olmaktan mutlu değildi ama pişman da değildi.

Steve için de aynısı geçerliydi. "Şimdi nereye? Buraya gelmeden önce doğu diyordun."

"Evet, bizi aramayacakları bir diğer yer," dedi Tony.

"Peki oraya gidip ne yapacağız?"

"Ben senin yaratıldığın askeri laboratuvarı gördüm," dedi Tony. "Saplanıp kaldığın buzulları da gördüm. Durumu eşitlememiz gerektiğini düşünüyorum."

Steve'in gözleri aşağı kaydı. "Peki, öyle olsun." Uçağın yönünü güney doğuya bakacak şekilde ayarlayıp hızı arttırdı. Gizliyken onları açığa çıkartmayacak en yüksek hıza çıktı. Ekrandaki haritalarda koordinatlar belirdi. Steve kontrolün elinden alındığını hissetti. Dönüp adama baktı.

"Otomatik pilot gerisini halledebilir."

Steve koltuğu çevirip hızla ayağa kalktı. "Uçağı ben kullanırdım."

"Buraya uçak kullanmak için mi geldin?"

"Hayır," ellerini kemerinin tokasına koydu. "Buraya seninle konuşmak için geldim."

Kask açılıp geriye saklandı. "Yalnızca konuşmak için mi?"

Steve yere baktı. Söylemek istediği şey dudaklarından döküleceği esnada adama bakmak istemiyordu. "Tony... bu şey... bu şey her neyse..."

"Olmayacak," diye mırıldandı. Uykusu geliyormuş gibi kapanmak istedi gözleri ama uykuyla hiçbir alakası yoktu. Ağırlık, çökmelerine neden oluyordu. Göz kapakları, gözlerinin perdeleriyle beraber ruhu çöküyordu. Zırhındaki ark reaktörünün kat be kat güçlü olan bir versiyonu bile o an Tony'i, almakta olduğu yaradan kurtaramazdı.

Yarayı çoktan almıştı çünkü. Yalnızca acısı o anda boy gösterme kararı almıştı.

Acıları karar alıyordu. İkisinin de ne kendileri hakkında ne birbirleri hakkında karar alma yetkileri yoktu. Acıları yolu kazıyordu, onlar birer su damlası gibi yollarını buluyordu. Kırılıp çatlamış yollardan, damarlardan geçen sular gibi duvarlara çarpıyorlardı, sürükleniyorlardı. Birbirlerini fark edip görüyorlardı ama kavuşamıyorlardı.

Fiziken birbirlerine yakın oldukları noktada duruşlarının birbirlerine en uzak olduğu noktada ruhlarının birbirine en yakın olduğu noktada gözleri birbirlerinden kaçıyordu.

"Senin eşin var," dedi Steve.

"Senin de aklında biri var."

"O... seninle tanışmadan önceydi." Sesli söyleyerek bunu hem ona hem kendisine söylemiş bulunmuştu.

"Benim için aynısı geçerli olamaz mı?"

"Olabilir ama Pepper var. Onunla birlikte olmaya devam edip, bir aile kurmalısın. Mirasının devamını bekleyen diğerleri için değil, en azından, benim için bunu yapmalısın."

"Ultron'un sana söylediği şey hepimiz için geçerli," dedi Tony ve arkasını döndü. "Hiçbirimiz savaş olmadan yaşamayız. Dediğini yapıp aile kurarsam... savaş olmadan nasıl yaşayabilirim." Pilot koltuğa ağırlıkla attığı iki adımla vardı. Oturduktan sonra metal ellerini ensesine koydu.

Steve'in elleri koltuğun üstündeydi.

"Ya bu durumumuz bizim canımızı alırsa."

"Ya... sen ölürsen mi?"

"Bu işte hepimiz ölebiliriz."

"Senin ölüme karşı bir planın vardır."

"Babamın vardı... sen." Önündeki boşluğa çıplak gözleriyle bakıyordu. Gözleri orada bir şey bulmaya çalışıyormuşçasına titriyordu. "Onun yaptıklarını yapmamaya çalıştım hep. Dolayısıyla hayır... ölüme karşı bir planım yok."

"Savaşsızı bilmiyorum," dedi Steve. Elini koltuktan alıp Tony'nin omzuna koydu. "Ama senin olmadığın bir dünyada yaşayamam."

Saatler sonra ilk defa güldü. "Eh, o zaman ne yapacaksın? Dünyanı mı değiştireceksin?"

"Evet," dedi Steve, Tony ile aynı boşluğa bakarak. "Sanırım öyle yapacağım."

"Komikmiş. Senin standartlarına göre bakacak olursak eğer..."

"Benim standartlarım mı?"

"Evet, pek espri yapabilen biri değilsin. Senin, tüm bu halin bir espri olduğu için olsa gerek."

Tony ayağa kalkıp arka kapıya doğru birkaç adım attı. O esnada adamı arkasından izleyen Steve ellerini kemerinden alıp beline koydu. "Benim de şaka yaptığım birkaç sefer oldu."

"Benim cevap vermeme izin vermiyorsun. Görüyorsun, sendeki böyle bir ciddiyet."

"Sam'e şaka yaptığım zamanlar oldu."

"Steve," dedi Tony nefes vererek. "Kendine yardımcı olmuyorsun."

"Tamam," dedi Steve gözlerini tavana kaldırarak. "Senin kadar sıkça şaka yapan biri olmayabilirim ama bu şakadan anlamadığımı mı gösterir. İnsanların yaptığı referansların hemen hemen hepsini anlıyorum."

"Helicarrier'in masasındayken referansı yakaladığın için ne kadar heyecanlanmıştın."

"Öyle olmuştu. Uyandığımda dünyanın benim zamanıma kıyasla ne kadar karmaşık bir hal aldığını düşünmekten başka bir şey düşünemiyordum. Yıllar geçti ve hala aynı şeyi düşünüyorum."

"Basitleşmek adına çabaladığımız söylenemez."

"İyileşmek adına çabalıyoruz," dedi Steve kalkansız sırtını duvara yaslarken.

"İntikam adına çabalıyoruz, adımız üstünde."

Steve bir şey demedi, olduğu yerde kalakaldı.

Quinjet hedefine varana kadar ikisi de konuşmadı. İkisi için de aynı uçakta bulunmak bile, gün bittiğinde bir daha bulamayacaklarını bildikleri bir lükstü. Tadını çıkarmadılar ama tadının kaçmasına müsaade etmediler.

---

Steve karşısındaki mağarayı gördüğünde de javu yaşadı. Tony'nin zırhının ilk modelini yaparak kaçmayı başardığı mağarayı ilk defa görüyordu ama yakın zamanda bir başka mağara görmüştü. O mağaradan çıkan bir başka zırh da görmüştü.

"Demek burası," dedi Steve.

"Evet."

"Buraya sıklıkla gelir misin?"

"Hayır, o olaydan sonra bir daha hiç gelmemiştim. Gerek duymamıştım."

"Şimdi neden gerek duydun?" Tony ona doğru dönerken Steve de aynı hızla döndü. "Hayır, durumu eşitlememiz gerektiğini söyleme. Başka bir neden olduğunu biliyorum, görebiliyorum."

"Göstermek istedim. Tanık olmanı istedim. Beni ne olarak gördüğünü bilmiyorum. En yakın arkadaşın olmadığını biliyorum, aklındaki kişi olmadığımı da biliyorum. Belki şu an olduğum şeyin nereden çıktığını bilirsen, kafanda beni nereye koyman gerektiği konusunda sana yardımcı olur diye düşündüm."

Steve, mağaraya mağaranın karanlığı onu içeriye çağırıyormuş gibi baktı.

"Yanlış mı yapmışım?" dedi Tony, Steve'in profiline bakarken.

"Hayır, düşünceli ve güzel bir davranış."

"Benden beklemeyeceğin kadar mı?"

"Yaptığın şeyler hep düşünceli olmuş, tüm o icatların ve keşiflerin arkasında bir düşünce olduğu belli. Yaptığın şeyler hep güzel de olmuş. Güzel olmasalar böyle bir başarı yakalayamazdın."

Adam kendi lafını öyle bir kesti ki Tony sormak zorunda hissetti. "Ama?"

"Ama... ikimizin düşüncelilik ve güzellik anlayışı farklı."

Farklılardı. Ay ve Güneş kadar farklılardı. Aynı sistemdelerdi, aynı yörüngedelerdi ama Tony Güneş'ti. Her şey onun etrafında dönüyordu. Steve ise Ay'dı. Yüzü daima dünyaya dönüktü ve dünyanın etrafında dönüyordu.

Dünya Tony'nin etrafında dönüyorken Steve, Tony'nin etrafında dönen dünyanın etrafında dönüyordu. Onları bağlayan şey buydu, onları kavuşturamayan şey buydu.

Aralarında yaşanabilecek şey yalnızca bir tutulma olabilirdi, ne eksik ne de fazla.

"İçeri girmek ister misin?" dedi Tony.

"Bilmiyorum. İçeride istemeyeceğim kadar uzun bir süre kaldım ama sen istersen..."

"Sen böyle düşünüyorken, sanmıyorum ama gösterdiğin için teşekkür ederim."

"Kararını verdin mi peki?"

Steve'in kaşları, mavi gözlerini örtmek ister gibi çatıldı. "Neyin kararı?"

"Beni nereye koyduğuna dair."

"Tony..."

"Neden olamayacağımızı düşündüğünü ben sana söyleyeyim mi? Çünkü sen hiç beni düşünmedin, bizi düşündün ama beni düşünmedin. Tüm dünyayı aynı anda düşündün, daima böyle yaptın ve bu fikrini değiştirdiğin noktada... değişmene neden olan kişi ben değildim."

"İşimiz tüm dünyayı düşünmek..."

"Ve sen o arkadaşına destek çıkmak için bu kuralını çiğnedin ve benim için aynısını yapmayacaksın... üstelik yanında olacağını söylüyorsun."

"Olacağım, Tony."

"Beni nereye koyduğunu bilmiyorken nasıl yanımda olacaksın."

"Sanırım bunu vakti gelmeden önce bilemeyeceğiz."

"Sanırım."

Güneş batıyordu, Ay yükseliyordu.

"Tekrar teşekkür ederim, beni buraya getirdiğin için." Etrafına baktı ve hayal etmeye çalıştı. Hapsedildiği yerden, elindeki bir avuç hurdayla yaptığı zırh ile kaçmayı başaran bir adamı hayal etti. Çölün zorlu şartlarına karşı hayatta kalmayı başararak yardım gelene kadar direnen adamı düşündü.

Tony tekrar gelmeyi o noktaya kadar düşünmemiş olabilirdi ama o düşünüyordu. Belki yakında belki uzakta, vakti geldiğinde bir kez daha gelecekti. Tony'i bir daha ne zaman görebileceğini net olarak anlayana kadar gelmeye devam edecekti.

"Rhodey arıyor," dedi Tony. "Ordu yokluğumu fark etmiş. Nerede olduğumu soruyorlar."

"Onlara ne diyeceksin? Quinjet'i açıklayabilir misin?"

"Açıklayamam, o yüzden sende kalsın."

"Gidiyorsun, hemen?" dedi Steve.

"Bence yeterince kaldım."

"Bu yaptığımızın... bir daha mümkün olmayacağını biliyorsun."

"Seni aramaya başlamadan önce bile biliyordum."

"Ama gidiyorsun?"

Tony kaskını kapadı. "İhtiyaç duyduğumda yanımda olacağını sen söyledin. Kendi söylediğine güvenmiyor musun?"

Steve iki adım geri çekildi. "Görüşürüz, Tony."

"O telefonu bir daha kullanmayacağım."

"Kullan-at'lardan biri değildi ki o?"

"Bir espri," dedi adam sesine şaşkınlık yansıtarak. "Terörist pataklamadığın noktada esprilere çalışıyor olmalısın."

"Neden böyle düşündün ki?"

"Çok fazla terörist patakladığını biliyorum."

Steve cevap veremeden Tony ayaklarındaki ve ellerindeki iticileri çalıştırarak havalandı. Roketten daha hızlı fırlayarak göğe doğru kayan bir yıldız gibi gitti.

Mağaraya baktı. Quinjet gizli modda olduğu için bulunması düşük bir olasılıktı. Nat ile Sam de onu biraz daha bekleyebilirdi.

Yokuşu çıkıp mağaraya yaklaştı. Tony'nin zırhına giremezdi ama Tony'nin zırhının doğduğu yere girerse belki onu anlayabilirdi. Onu anlıyordu; onu nasıl anladığını anlayabilirdi.

Dünya karmaşıktı, basitliğe doğru eğimlenmiyordu. Kendisi de... vakit geçtikçe kendine yakıştırdığı basitlikten uzaklaşıyordu.

Ne Steve'in o gece boyunca mağarada tek başına kaldığına ne de Tony'nin eve dönerken zırh içindeki gözlerinin yaşardığına birileri tanık oldu.

Vaatler vardı baştan beri
Alegorilerin hepsinde sonuç belliydi
Kanılar birçok şeyi biçimlendirdi birkaçı hariç
İstekler aynı kaldı; sonuçsuz
Tanıklar ayrı kaldı; birbirinden 

Continue Reading

You'll Also Like

154K 14K 22
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. there is no other universe then, stay with me texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedic...
12M 584K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
43.3K 2.2K 14
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
28.8K 3.7K 68
Hep aynı yıldıza bakarsan yolunu asla kaybetmezsin...