Askeriye Sahuru || Texting

By yorgunkirmizi

1.1M 69.1K 16.7K

0538*******: Merhaba asker bey 0538*******: İlk sahurunuzu çok eğlenceli geçiriyorsunuz askeriye olarak 0538*... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.7
2.8
Özür ve Açıklama

2.6

23.6K 1.9K 466
By yorgunkirmizi

Ben geldimmm!!

Umarım hoşunuza gidecek size layık bir bölüm yazabilmişimdir☀️

İyi okumalar ☀️

Susuzluktan kuruyan ağzım tek kelime bile edemiyordu. Zaman kavramı yoktu. Kaç gündür buradaydım bilmiyordum. Tek bildiğim Sevde de bende öleceğimizi kesinleştirmiştik.

Konuşmuyorduk artık birbirimizle.

Çünkü ikimizinde veda etmeye mecali yoktu. İkimizde tek kelime etmiyorduk birbirimize karşı son kelimelerimiz olur diye.

Ali Kaan dönmüş müydü?

Beni bulurdu o eğer görevden dönmüş olsaydı.

"Güneş." Sevde titreyen bir sesle konuşurken tüm dikkatimi ona verdim. Aç ve susuz olduğum için odaklanmakda zorluk çekiyordum. "Herşey için, yanımda olduğun için, beni kurtardığın için teşekkür ederim. Belki çocukluğum yandı ama sen bana çok güzel bir gençlik sundun. Sen ve ailen sayesinde." Gözlerim anında konuşmanın içeriğiyle dolarken devam etmesine izin vermeden ben konuştum.

"Burada bunu konuşmak istemiyorum. Son anlarımızda mutlu olsak olmaz mı?" Biliyordum sonumuzu, umut beslemek istemiyordum. Ali Kaan görevdeydi, ailem ile aramızdaki bağ çok kuvvetli olsa da benim aramamı beklerdiler hep. Onlar aramazdı belki müsait olmam, hayat koşuşturmasından fırsat bulamam diye. Kimse fark etmemişti bile daha kaçırıldığımızı.

Ne kadar aptalmışım halbuki. Annem ile babama günde beş dakika ayıramadığım için. Ali Kaanla daha önceden konuşmadığım için.

Hayattı bu. Bitiyordu yersiz ve zamansız.

Film değildi. Filmler en heyecanlı yerde bitmezdi.

Bizim Sevde ile olan hayatımız bitecekti en heyecanlı yerinde.

Sevde Güner ve Güneş Dinçer bir hayatı hakkıyla yaşayamadan ölecekti.

Hikayenin sonu buydu.

"Annemi hiç sevemedim." Birden ortaya attığı itirafı algılayamadım. Bunu zaten bilmeme rağmen öylece kaldım.

"Sarptan çok hoşlanıyorum." Bu itiraf ise hıçkıra hıçkıra ağlamam için yeterli bir sebepti.

Sevde...

Minik bir serçe gibiydi. O küçük kalbi tam birini içeri buyur etmişken duracaktı.

Ben bazı şeyler hakkı ile yaşamıştım.

Sevde hayat kavramının içinde bile daha yeni yer almaya başlıyordu.

"Keşke, keşke bunu ona söyleseydin Sevde." Kelimeleri dudaklarımın arasında zar zor toparlayarak çıkardım.

"Ben bunun için pişman değilim. Söylesem bile değişmezdi hiçbir şey."

Değişirdi demek istesemde sustum. Pişman değildi. Pişman olması için onu ikna etmek istemiyordum.

"Kaç gün olduğunu saydın mı Sevde?"

"En son dört tane gün doğumu saydım."

Oda sabah güneş doğmaya başlayınca loş bir ortama sahip oluyordu. Arada gelip ellerimizi çözüyorlardı, azda olsa yemek ve su veriyorlardı.

Açlıktan mı öldüreceklerdi bunlar bizi, ondan mı bekliyorlardı?

Birkaç tıkırtı sesi yayıldı ortama. Sonra kapı büyük bir hiddetle açılınca içeri dolan ışık gözlerimi aldığı için çok fazla kırpıştırdım göz kapaklarımı.

"Nerede Dülger? NEDEN GELMİYOR O SENİN KIYMETLİ SEVGİLİN?"

En son ki tokat olayından sonra bizimle ilk defa konuşuluyordu. Ali Kaan ile ilgisi olduğunu tahmin etsemde bir yanım hep babamın düşmanları olsun istiyordu.

Günlerdir teröristlerin elinde kalma fikri midemi alt üst etti.

Ali Kaan'ın tek düşmanı bu vatana göz dikenler olabilirdi.

"Allah belanızı versin sizin." Bu sefer Sevde konuştu.

Adam hafif bir kıkırdasa da saniyeler içinde büyük bir ciddiyetle tekrar konuştu.

"Bu evde o altı herifle çürüyüp gideceksiniz. Kimse sizin ölünüzü bile almaya gelmeyecek." Ağlamamak için kendimi tutarken Sevde'nin de ağlamaması için içimden dualar ediyordum.

"O Ali Kaan Dülgerin kemiklerini bile rahat bırakmayacağ-"

Ardı ardına gelen silah sesleri ile sesi bir anda kesilince bir kaç saniye ne olduğunu algılamaya çalıştı ama o küçük beynini yormasına gerek bile kalmadan arkasındaki kapıdan içeri dalan yaşlı bir adam büyük bir hiddetle konuşmaya başladı.

"Hilal gelmiştir üç timle birlikte. Çok kalabalıklardır."

Sevde bir anda elimi tutunca bende büyük bir umutla sıktım elini.

"Hemen bunlarıda alın alt geçitten kaçacağız. Çabuk olun."

"Bana bak Veyso, bunları alırsak bırakmazlar peşimizi. Hilalden bahsediyoruz. Üç tim daha vardır yanlarında."

Derin bir nefes aldıktan sonra iğrenç bakışlarını üzerimizde gezdirip cevap verdi.

"Alacaksınız dedim."

"Alamayız. O Sarp denilen askerde vardır içlerinde. Bizi görürse ölmek uğruna sağ komaz bizi. Bastık damarlarına bir kere."

Bir inatlaşma içinde olduklarından vakit kaybetmelerine seviniyordum.

"Bana lafımı tekrar ettirmeyesen."

Veyso denilen it bu sefer büyük bir şiddetle bağırmıştı ama karşındaki adamda geri durmadan son kozunu ortaya atarcasına emin konuştu kendinden.

"Mahoya duyurmamı istemiyorsan bırakacaksın bu karıları burda."

Başka tek kelime demeden arkasını dönüp odadan çıkarken ben Sevde'nin elini hala sıkı sıkı tutuyordum.

Adını daha yeni öğrendiğim Veyso ise bir anda arkamdaki Sevdeye doğru yönelince kalbim korkuyla atmaya başladı.

"Sen hangisinin koynuna attın kendini?"

Yükselen çığlık sesi ile bende bağırmaya başladım.

"Bırak saçlarımı piç." Sevde acı acı çığlıklar atarken istemsizce dolan gözlerim elimin kolumun gerçektende bağlı olmasındandı.

"Söylesene, konuş?" Ard arda gelen iki tokat sesiyle Sevde'nin sesi soluğu kesilse de hıçkırık sesleri hala odada yankılanıyordu.

"Bırak saçlarımı orospu çocuğu."

"Veyso geliyorlar, geçiti açtık çabuk olasın." Adam dışarıdan seslenirken bir kaç vurma sesi daha doldu kulaklarıma.

Göz pınarlarım durmaksızın akarken feryat etmemek için zor tutuyordum kendimi.

Niye tekrar ona bu acıyı yaşatıyorlardı?

Herşeyi yeni atlatmışken niye tekrardan başa dönmek zorunda kalıyordu?

Gözlerim gözyaşlarımdan dolayı görme eylemini gerçekleştiremediği için odada tek başımıza kaldığımızı hızlı adım seslerinden anladım.

Onun ruhunu onarmak için kendi ruhumu koymuştum ortaya.

Şimdi onarılacak bir ruhu yoktu.

"S-Sevde," çıt çıkmıyordu. "Lütfen tek kelime et." Hıçkırık sesi bile yoktu odada. "Sevde yalvarırım." Ses yoktu.

Duyduğunu biliyordum.

O zamanda biliyordum.

"Adın Sevdeymiş."

"Kalk sana yardım edeceğim."

"Beni duyuyorsun işte, kalk."

"Ağlasana en azından lütfen, çok korkuyorum."

"Bak sen kalkmazsan onlar daha çok bakacak sana. Lütfen."

Kalkmamıştı.

Şimdide konuşmuyordu.

Ben kız kardeşimi tekrar nasıl hayatta tutacaktım?

"Güneş!"

Derin bir nefes almamı sağlayacak o sesi duydum.

Ali Kaan.

"Turgut, Sarp! Buradalar. Hilal güvenliği sağla!"

Bir kaç saniye içinde ellerinin sıcaklığını hissetsemde şuan tek umursadığım şey Sevdeydi.

Ellerim serbest kaldığı an ayaklarım yerden kesildı. Sanki evimin bana ait odasındaymışım gibi hissettirdiği geniş göğsü başıma ev sahipliği yaparken kollarını bana öyle bir sardı ki bir an tek beden olduk sandım.

Oysa şuan Ali Kaanın göğsünde değil Sevde'nin dizinde olmak istiyordum.

"Ali Kaan bırak." Sesim tekdüze çıksada gözlerimden sicim sicim yaşlar akıyordu.

"Buldum, geç kalmadık bu sefer. Bulduk. Sağ salim. Buldum seni Güneş." Kendi kendine aynı kelimeleri tekrar ederken ben tekrar konuştum.

"Ali Kaan bırak beni."

Sevde hala orda Ali Kaan.

Sevde'nin hiçbir zaman benden başka kimsesi olmadı yalvarırım bırak.

Bırak kimsesizliğini gidereyim.

"Asla. Asla bırakmam. Özür dilerim, haklısın, benim yüzümden ama bundan sonra söz asla izin vermeyeceğim buna. Asla bırakmayacağım seni."

"ALİ KAAN BIRAK BENİ." Sesim o kadar yüksek çıkmıştı ki büyük ihtimal Sevde sesimden korkup tekrar ağlamaya başlamıştı.

Yoksa odada yankılanan feryat eder gibi çıkan seslerin başka açıklaması yoktu.

Ruhu yaralıydı.

Yarası açılmıştı.

Ali Kaan bilmediği için, benim ona sinirli olduğumu düşündüğü için tekrar bırakmadı beni.

Kolları arasında debelensemde bir işe yaramıyordu.

Kapıdan içeri giren Turgut ise birkaç saniye bana baktıktan sonra gözleri hemen arkamdaki Sevdeye kaydı.

Ve asla bekleyemeyeceğim bir şey yaparak kapı girişinde duran iki koca adamı, Ali Kaan ve Sarpı ittirerek içeri girdi.

Bunu beklemeyen Ali Kaan yalpalayarak yana doğru gittiği için Sevde artık görüş açımdaydı.

Keşke olmasaydı.

En azından bu şekilde.

Ağzı burnu kan içindeyken Turgut hemen ellerini çözmeye başlamıştı bile.

"Sikeceğim hepsini, sikeceğim belalarını." Ağzının içinde sayısız söylediği küfürler hepimizin kulağına ulaşıyordu.

Elleri çözülsede hala put gibi duruyordu Sevde.

Turgut bir an bile düşünmeden ceketini çıkarıp ona sararken aynı zamanda kucağına aldı.

"Tamam, tamam korkma geldik bak."

Ayağa kalktığı an ise Sarp devreye girdi.

"Turgut kızı bırak ve odadan çık. Emredene kadar da gelme." Alçak ses ile söylese de genzinden gelen sesi ortamı germeye yetti.

"Kusura bakmayın Yüzbaşım ama ben gelmesem ne Ali Kaan komutanım ne de siz yardım edecektiniz Sevdeye. Etmediniz de zaten. Tek başına yaralı bir halde eli kolu bağlı oturmasına izin vermem."

"Bana emir tekrarı yaptırma."

Turgut umursamadan adımlarını ilerlerletirken bu sefer önüne geçerek bağırdı Sarp.

"HAKKINDA İŞLEM BAŞLATIRIM EMRE İTAATSİZLİKTEN TURGUT. BIRAK KIZI!"

Bir kaç saniye geçmiştiki Turgut ağzını açamadan Sevde daha fazla dayanamadan başını Turgutun omzuna saklayıp içimi yakacak bir şekilde ağlamaya başladı.

Bende tutmadım kendimi. Bende ağlamaya başlarken Ali Kaan beni daha çok sardı.

"Komutanım çekilin." Bu sefer ne Sarp karşı çıktı ne Turgut ters konuştu. Sevde hala ağlarken, hemde hiç beklemediği birinin omzunda ağlarken ben öylece kaldım.

Yazardan

Hafif esen rüzgar askeri aracın ön koltuğunda oturan Sevde'nin dağılmış saçlarını daha çok birbirine karıştırıyordu. Yüzü gözü hala kan revan içindeydi.

Güneş tokat attı sansa da yüzüne inen  yüzüne inen yumruklardı.

"Sevde." Turgut konuşuyordu konuşmasına ama Sevde duysa bile susuyordu. İkinci kez bunu yaşamak ona zorla unutturduğu şeyleri gün yüzüne çıkarmıştı.

Dayak yemek değil, eskileri hatırlamak onu yıpratmıştı.

"Sevde ben biliyorum. Lütfen korkma benden."

Neyi biliyordu?

Sevde dakikalardır sürdürdüğü tepkisizliği bir anda yok etti.

"Neyi biliyorsun? Neyi?" Gözleri ardı ardına kapanıp açılırken Turgutun bilmemesi için içinden dualar etmeye başladı.

Çok utanırdı.

"Söylememe gerek yok. Utanmanada. Ben isteyerek öğrenmedim Sevde ama iyi ki öğrendim."

Ağlaması dakikalar önce dursada tekrar hücum etti yaşlar gözüne.

"Ağlama, ağla diye söylemiyorum bunları. Korkma diye söylüyorum. Serce gibisin Sevde. En ufak bir hareketlilikte korkup uçup kaçmak istiyorsun. Korkma. Biliyorum kolay değil ama bundan sonra korkma. Eskisi gibi olmasına herkes izin verse ben vermem."

  Derin nefesler alırken bir yandan bu kadar ürkek olduğu için çok kızıyordu kendine Sevde. Artık kimse ona zarar versin istemiyordu.

"Ben, ben yetimhanede büyüdüm. Benimde öyle kimi kimsem yoktur. Bir komutanlarım, bir devrelerim. Başka kimse ölsem gelmez cenazeme. Anlarım seni. Şimdi sana saçma gelecek ama beni abin bil Sevde. Çünkü ben seni ilk gördüğüm günden, hikayeni ilk öğrendigim günden beri olmayan kız kardeşim olarak gördüm."

Sevde ilk defa cümlelerin ona iyi geldiğini hissetti. Birinin onu anladığını ve bunu öylesine söylemediğinide.

Dudaklarında silik bir tebessüm oluşurken gözyaşları da aynı anda akıyordu.

"Teşekkür ederim." Turgut çantasından çıkardığı ilk yardım eşyaları ile Sevde'nin yüzünü silmeye başlarken o da gülümsemişti.

"Ne demek Serçe."

Sen niye geç geldin dediğiniz duyar gibiyim...

Kusuruma bakmayın, ne deseniz haklısınız. Doğruyu söylemek gerekirse üşengeçliğime denk geldi... Yalan söylemenin manası yok.

Bölümü yazarken Sevde'nin yasadıklarını tam kadro bildiğim için ağladığım doğrudur...

Vee son 4 bölüm aşk bahçelerimm

Sonra Güzeşte ile tekrardan sahalardayız 😽

Ve ve ve ben mahalle kurgusuda yazmak istiyorum. Eğer isterseniz Güzeşte ile eş zamanlı olarak yazabileceğimi düşünüyorum. Ancak yine de emin değilim hala.

Bölüm nasıldı?

Sarpa sinir olmayan var mı ya? Ben çok sinir oldum. Mal gibi dikilmiş, insan bir Sevde'nin yanına gidip ellerini falan çözer...

Neyse karakter dedikodusu da yapmadım demem 👀

Seviyorum sizi aşk bahçemdeki yaz meyvelerim ☀️🖤😽

Oy sınırı: 750

Yorum: 200

Dikkat edin kendinize, mutluluğunuz daim olsun.



Continue Reading

You'll Also Like

7.9M 396K 77
Bordo Bereli cesur bir askerin ve başarılı bir doktorun hikâyesi... ''Halide sana deli gibi aşık!'' En yakın arkadaşım, sevdiğim adama sırrımızı söy...
1M 65.9K 121
[TAMAMLANDI] Askeri kurgu. Eşcinsel içerik. #ondeli #gizliaşk #itiraf #komutan&asker #aşiret #operasyon #sırlar #kavga #travmalar #derinizler
ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

104K 5.1K 14
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
163K 15.3K 43
Kerem Aktürkoğlu & Kumsal Yıldız