Leyla

By Jutenya_

1.3M 75.9K 60.7K

İhanet kategorisinde 1. Sırada Adam dehşetler içerisinde karısını izliyordu. Karısı kırdığı aynanın sivri... More

Tanıtım
Tanıtım
Tanıtım
Leyla
KAREKTER TANITIMI
Leyla 1. Bölüm
Leyla 2. Bölüm
Leyla 3
Leyla 4. Bölüm
Leyla 5. Bölüm
Leyla 6. Bölüm
7. Bölüm 🌹
8. Bölüm🌷
9. Bölüm 🌷
10. Bölüm Leyla 🥀
11. Bölüm 🥀
12. Bölüm 🥀
13. Bölüm 🥀
14. Bölüm 🥀
Poyraz'ın Doğruları
İlk Öfke, İlk Adım
Aşk'a İlk Adım
Aşk'a yarım kala
Aşk tohumu (عشق)
Kara Leyl
Aşk'ı Leyl
Aşk ...
Așeka
Aşk'ı Süveyda
Sayha (çığlık)
Geçmişin İzleri
Geçmişten Kalan
Geçmişten Gelen
Heba olmuş gerçekler
Geçmişten kalan
Senin için

ليل / Leyl

36.4K 2.2K 2K
By Jutenya_

Merhaba arkadaşlar yeni bölüm ile aranızdayım.

Wattpad hesabımı takip etmeyen arkadaşlar şurayı Jutenya_ tıklayarak takibe alırsanız çok sevinirim.

Çok beklettiğimi biliyorum. Aslın da bu bölüm bayrama özel gelecekti ama kısmet olmadı.

Kitap istediğim yere ve hak ettiği değeri her nedense görmüyor.

Kısa bir süre sonra Leyla düzenlemeye alınacak ve sadece Leyla ağırlıklı yazmaya başlayacağım.

Finalden sonra da Zeynep!

Diğer kitaplarım yarım kaldı ve ben çok üzülüyorum.

Siz çok tutmayacağım bölüm sınırı 2000 yorum 450 vote

Bundan sonra vote dolduğu gibi bölüm de gelecek.

Bölüm benim kıymetlim aysekilicA123 'a  geliyor, kendisi Wattpadin bana kazandırdığı en güzel değerlerden biri, iyi ki doğdun iyi ki varsın.

Keyifli okumalar.

Leyla bir garip Leyla,

Saçlarının karası gibi bahtı kara Leyla.

Hayat onu çok yoruyordu.

Yeni gün yeni umutlardı.

İstanbul’dan döndükten sonra Seyit Ali ikisinin aynı yatakta uyumasını istemiş, Leyla buna ne kadar itiraz etse de odadan giden yer yatağı ile aynı yatakta uyumaya mecbur bırakılmıştı.

Genç kadın sabah gözlerini açıp bakışlarını tavana çevirdi.

Laf anlamayan kalbi onu dinlemiyor yanındaki adama kapılıyordu. Adama duyduğu hisler çıkmaz bir sokak gibiydi ve o duvara toslamaktan korkuyordu.

Sevgiye aç küçük bir kız çocuğu gibiydi. Duyguları karma karışık. Ah birde şimdilerde peydah olmuş bazı hisler vardı ki...

Bir yanı , kendini hayatın akışına bırak sana ne getireceğini yaşayarak gör diye fısıldar iken , diğer yanı kapılırsan boğulursun, uzak dur diye ikaz ediyordu.

Derin düşünceler sağını solunu çepeçevre çevrelemişken , içine içine derin bir nefes çekip sıkkınca ofladı.

Daha fazla düşünmemek için yataktan kalkmaya karar verdi.
Düşündükçe belirsizlik onu daha bir tedirgin ediyor, daha bir korkuyor hale geliyordu gelecekten.

En azından gidip kahvaltı hazırlayıp aklını dağıtabilir ,kaynanasının dilinden kurtulabilirdi.

Yataktan doğrulmak için hareket edince üstündeki kolu fark edip şaşkınlıkla bakışlarını bedenine çevirdi. Seyit Ali’nin onu hiçbir zaman kabul etmeyeceğini düşünüyordu. Bedenini çevirip aynı yatakta uyumaya bile alışamadığı kocasını izlemeye başladı.

Her nedense bu son olanlara kayıtsız kalamıyordu.
Bir yanı inanma dese de diğer yanı Seyit Ali’nin kendince sunduğu gerekçeler de haklılık payı var diyordu. Elini uzatıp parmaklarıyla Seyid’in alnındaki saçları kenara verip fısıldar bir şekilde “sana inanıp kapılmak tan çok korkuyorum”dedi ve kısa bir süre daha onu uyurken izledikten sonra üzerinde olan kolu bileğinden tutup kaldırdı ve sessizce yataktan kalktı. Aynı sessizlikte ilerleyip kendisi için giyeceği kıyafetleri seçip banyoya girdi. Temel ihtiyaçlarını giderdik ten sonra kıyafetleri ni giyip sessiz bir şekilde banyodan çıktı. Yatağa bir göz atıp baktığın da Seyit Ali’nin hala uyuduğunu anlayınca kapıya yöneldi. Odadan çıkması ayrı dert, çıkmaması ayrı dert di.

Elini kapı kulpuna atıp sessiz bir şekilde indirdiği gibi elinin üstünde ki elle irkilip elini çekti. Boynunda hissettiği nefesle yakalandığını anlaması zor olmadı. Anın panikliğiyle sıklaşan kalp atışlarıyla göğsü inip kalkıyord. Hafif bir gülümseme kondu dudak kıvrımları na.

Anlamıştı bugün hem kaynanası dan hem kocasından azar yiyecekti.

Seyit Ali, Leyla ‘nın ilk harekettin de uyanmıştı ama merakla ne yapacağını beklediği için uyuyor gibi davranmaya devam etmişti.

“Nereye kaçak” diye kulağına ılık nefesini vererek fısıldadı.

Leyla yutkunarak “Aslı uyanmış mı diye bakacaktım” fısıldar bir şekilde söylendi.

Onun bu hali Seyit Ali’nin çok hoşuna gidiyordu. Dudaklarını karısının kulağına yaklaştırıp “Aslı sen mi? Sabah sabah niye uyansın kocasının koynunda uyuyordur”dedi.

Leyla gözlerini irice açıp arkasını döndü ve ona bakan kahve harelerle göz göze geldi.

Neden bu kadar inat ediyordu.

Ya da bu ısrar niyeydi.

Hiç anlamıyordu.

Daha fazla düşünmek istemeyip “haklısın onlar karı koca”dedi.

Karısının cevabıyla gülümseyip “evet onlar karı koca bizde asker arkadaşıyız sen bana misafirliğe geldin tertip” dedi gülümseyerek , sesinde bariz beli olan alay dikkatinden kaçmadı Leyla’nın.

Arkasını dönüp banyoya ilerlerken seslendi genç adam”o yer yatağını pencereden attığım gibi şimdi de gece yatmadan kapıyı kilitlemem gerekiyor”  gürleyerek  konuşmasına devam ediyordu.

Leyla onun isyan eden haline burukça gülümseyip kafasını olumsuzca salladı, aşağı inemeyeceğini anlamış oldu bu kadar sitemden sonra ve yatağa doğru ilerleyip yatağı toplamaya karar verdi. Banyodan gelen su sesi ile Seyit Ali ‘ nin duş aldığını anlaması zor olmadı.

Onu beklerken sıkılmamak için toplamaya karar verdiği yatağın çarşaflarını ve yastık yüzlerini değiştirdi. Yatak örtüsünü de değiştirince dolaba ilerleyip Seyit Ali için kıyafet seçip yatağa bıraktı ve komidinde ki telefonunu alıp pencereye doğru ilerledi.

Gün daha yeni doğuyordu.

Gözü pencereye takılı kaldı manzaradan çok ilk bu konağa geldiğinde hergün bu pencereden bakıp konaktan bir daha dönmemek üzere çıktığı anları hayal ettiğini düşündü.

Kısa bir süre sonra boynunda hissettiği nefesle irkilse de duruşunu bozmadı. Ona bu pencereyi gösterip bir gün şu kapıdan dönmemek üzere çıkıp gideceğim demişti.

Seyit Ali karısının bakışlarının gittiği yeri görünce suratı asıldı, karısının hayali olduğunu biliyordu. O da Seyit Ali ise o hayalleri yıkar üstünden tepine tepine geçerdi.

Elini Leyla’nın beline sıkıca sarıp onu kendisine çekti ve çenesini omzuna koydu, ciğerlerine kadının bahar kokusunu çekerek hırıltılı bir nefes alıp “o kapıdan çıkıp gitmek gibi bir hayalin olmasın”dedi.
Gözlerini mest olmuş halde kapatmış kokuya bulanmış yitik aklı ile şu anın tadını çıkartıyordu. Güzeldi kadın, saçları ,gözleri , inkar a ne hacet dedi bulanık fikri, bu kadının teni de ruhu da kokusu da bahar gibiydi.

Leyla onun elini tutup bedenini adamın sıkı kıskaçından kurtarmak istedi ama Seyit Ali tutuşunu daha da sıkılaştırıp uzaklaşmasına izin vermediğini göstermiş oldu.

Leyla pes edip “neden belki sen gitmemi isteyeceksin”dedi.

Seyit Ali düşündü gitmesini ister miydi?

Hayır istemiyordu.

Bütün günahlarıyla hatalarıyla onu hayatında istiyordu.

Peki ya kadın, diye düşündü.
Bu kadın bu adamı istermiydi.

Kendi kendine düştüğü çetrefilli ikilem, cevapsız sorular da ayrı bir dertdi adama.

Ona göre bahar kokulu, siyah saçlı bu kadın, Leyl’di.

O an anladı ki, adam

Yenilmişti!

Hükmen mağlup olmuştu .

Kadın resmen adamı efsunlanmıştı.

Yenilmişti be , abisinin onu sevdiğini bile bile hemde. Birden aklına düşen bu  detayla Leyla’nın beline sardığı kolunu geri çekip ondan bir adım geri gitti. Artık abisinin ona niye kapıldığını daha iyi idrak ediyordu .

Karşında ki kadın bir bakışıyla bile istediği erkeği Mecnun’a çevire bilirdi. Bu güç ve kudret e sahip di genç kadın.
Düşündükleri ile dişlerini sıktı biri Leyla’ya Mecnun olacaksa o da kendisi olmalıydı. Gözlerini kapatıp açtı boğazını temizleyip, aklından geçenlerin aksine düz bir ses ile, “gidemeyeceğini ikimizde biliyoruz. Sende bende kendimizi mecbur olduğumuz hayatı kabul edip yaşamaya mecburuz”dedi. Halbuki genç adam artık bu evliliği zorunlu görmüyordu. Ama bazı itiraflar için daha erkendi.

Arkasında duran adamın ondan uzaklaşmasıyla genç kadın biraz rahatlasa da, hemen sonra söyledikleriyle gözlerini kapatıp açtı.

Arkasını dönüp ona bakan kocasıyla göz göze geldi. O mecburi bir aşk veya hayat istemiyordu. Zaten içinde bulunduğu yere kurban gelerek gelmişti ve daha fazlasına gerek yoktu “mecburi bir hayat diye kendimizi zoraki şeylere mahkum etmeye gerek yok. İleride hayatın bize ne getireceğini bilemeyiz”dedi ve yavaşça adımlarını Seyit Ali’ye doğru yönlendirip yanından geçmek için hareket etti.

Leyla’nın yanından geçip gitmek istediğini anlatan adam, karısının yanına gelmesiyle onu kolundan tutup kendisine doğru çekti Leyla önce tutulan kola sonra Seyit Ali’ye baktı.

Seyit Ali kendisine dönen yeşil harelere her seferinde yenildiğini biliyordu. Ona göre keşfedilmemiş bir orman tonuydu ve Urfa’da orman yoktu. Sanki yeşile hasret olan acı kahvelere bahsedilmiş gibiydiler.

Acı kahve hareleri ni çekmedi. Çekeme di. Kendisini Leyla’nın karşısında yeni yetme gizli aşıklar gibi etmesi normalmiydi.
Orman yeşili gözleri huzur vaad ediyordu ama onca yaşanmışlık da engel engeldi işte. Ona her yaklaştığı anda abisi Cihat sanki aralarındaymış gibi göz kırpıyordu. Onun ağzından dinlediği kıza kendisi aşık olmuştu.
Halbuki  ismi onun için var olmuş gibi his ediyordu Seyit Ali. Kara geceydi kadın adamı girdabına çekiyor gibiydi. Bunu sindiremiyor kabullenemiyordu. Kalbi ağrıyor his ettiği beklenmedik kabulleniş resmen bir bilinmezliğe düşünüyordu kendisini.  Bu belirsizlik, bu kendisini şaşkına çeviren bilinmezlik kadının bir bakışı ile geçiyordu sanki.

Peki niye imkansız gibi görünüyorlardı? Alıp gitseydi ya Leyla’yı kimsenin olmadığı bir  şehre her şeyden herkesten uzak kalsalardı. Herkesi arkalarında bıraksalardı, ama işte omzunda kocaman yükler sorumlulukları vardı. Ha deyince olmuyordu işte çoğu şey. İstekleri hevesleri kalıyordu boğazında.
Leyla kolunu çekmek isteyince daldığı düşüncelerden kendine  geldi. Boğazını temizleyip “mahkûmuz ikimizde bunun farkındayız. Ne sen gidebilirsin nede ben”dedi.

Bakışlarını Leyla’dan çekmiyor onun tepkilerini merak ediyordu. İstediği tepki onun da kabullenmesiydi. Leyla’nın kafasını olumsuzca sallamasıyla bu konuşmayı çok uzatmak istemediğini anlayıp “ sabah kalkıp kahvaltı hazırlamak için heyecan yapıyordun. İkimiz için hazırla ve odaya getir”dedi ve elini çekip Leyla’nın baktığı pencereye doğru ilerledi ağır aksak adımlarla.

Kapanan kapı sesiyle Leyla’nın gittiğini anlaması zor olmadı. Tekli koltuğa oturup bakışlarını karısının baktığı yere çevirdi. Leyla’nın en büyük hayalinin birgün özgür kalmak olduğunu biliyordu ama bu saatten sonra onu bırakmak kendisi için imkansızdı.

Derin bir nefes çekip ayağa kalktı pencereyi açıp içerinin havalanmasını sağladı. Cebinden telefonunu çıkarıp eskiyi fotoğraflara  bakmaya başladı.

Leyla,gelmeden önce ki anıları abisinin hayatların da olduğu herkesin mutlu olduğu anlara bakıyordu.

Annesi aksi değildi. Babası elini ayağını işlerden çekmemişti. Cihat herkesten bir parça alıp götürmüştü. Babası kendi kabuğuna çekilip yokmuş gibi davranıyordu.

Annesi herkese öfkeyliydi, eskiden pamuk gibi bir kadınken şimdi etrafında ki herekese asık suratlı ve sinirli bir kadına dönüşmüştü, Fırat yine karısı ve çocuklarına tutunarak daha az etkilenerek atlatmıştı. Baran’da okul ve arkadaş çevresiyle , kendisi zaten ortadaydı. Cihat abisini kaybettikten 3 gün sonra o aileden biriyle evlenmeye mecbur kalmıştı.

Leyla onun hayatın da davetsiz bir misafir di ve gelip  hayatına gitmemek üzere yerleşmişti. Telefonda ki resme bakıp fısıldar bir şekilde “Onun orman yeşilleri beni görmemeye yeminli gibi. Benim acı kahvelerimin bir zamanlar  ona bakmayacağım dediği gibi, ben yenildim şimdi onun yenilmesini bekliyorum” dedi ve telefonunu kapatıp cebine koydu.

Açılan kapıyla bakışlarını oraya çevirdi. Leyla içeri girip ona uzatılan tepsiyi aldı ve “ben taşıdım sağol Baran” dedi ve kapıyı kapattı.

Seyit Ali onu dikkatlice izliyordu. Duyduğu Baran ismiyle dişlerini sıktı, ikisinin arasında kısa süren bağ göz önündeydi ve Seyit Ali bundan hiç hoşlanmıyordu. Bir de karısını kıskanmaya da başlamıştı.

Leyla içeri girdiği gibi onun üzerinde olan bakışların farkındaydı sessiz bir şekilde ilerleyip tepsiyi önce sehpanın üzerine indirdi sonra kolunun üzerinde bulunan sofrayı yere serip tepsiyi sehpadan alıp yere indirdi.

Seyit Ali’ye baktığın da onun dikkatlice ona baktığını gördüğün de “davetiye filan bekliyorsan orada daha çok beklersin “dedi ve sofranın kenarına oturup çayları doldurdu.

Seyit Ali ya sabır deyip koltuktan kalktı ve yere oturdu. Leyla’nın uzattığı çayı alıp “sen espiri yapma “diye bozuk atınca Leyla kendi çayına şeker katıp konuştu “niye beğenmedin mi.”

Seyit Ali çatalı peynire batırıp umursamazca “yo Urfa’ya soğuğa gelmiyor” ve peyniri ağzına attı.

Leyla yüzünü asıp”iyi işte seninkilerle çok ısınıyor, benim yaptığım espirilerle de serinler”diye tısladı resmen.

Seyit Ali, Leyla’nın hazır cevaplığının zaten farkındaydı ama onunla uğraşmayı seviyordu. Kafasını olumsuzca sallayıp kahvaltısına devam etti. Arada kaçamak bakışlarla Leyla’yı süzdü.

Sesiz geçen kahvaltıdan sonra Seyit Ali ellerini yıkamak için banyoya ilerleyince Leyla sofrayı topladı ve tepsiyi alıp yatak odasından çıktı. Mutfağa girdiğin de Aslı ve Ayşe’yi görünce gülümseyip “ günaydın” dedi ve tepsiyi tezgahın üzerine bırakıp ikisine döndü.

Ayşe Aslı’ya dönüp “yenge bunlar başbaşa kahvaltı yapacak kıvama gelmişler”dedi ve tekrar Leyla dönüp “ben konağın ortasında küçük Seyit Ali’ler görmeye hazır değilim. Çocuk yapma gibi bir fikrin varsa hamilelik süreci boyunca lütfen Fırat abime bakta çocuğun sevilecek bir tarafı olsun”dedi.

Aslı onun bu haline gülümseyince Ayşe , somurtarak Aslı’yı gösterip “vakti zamanında buna da dedim hamilelik sürecinde odamdan çıkma ailenin tek normal ve yakışıklı erkeğiyle evlisin bırak çocuğun ona benzesin”

Leyla kaşlarını çatıp “eeee” diyince Ayşe kahkaha atıp “e’si  varmı  Nazim’den belli değil mi?”dedi.

Leyla’nın saf bir şekilde “kime” demesiyle Ayşe onun surat ifadesi ifadesine bakıp kahkaha attı ve “ işte çocuk Seyit Ali’ye benziyor”dedi ve kahkaha attı.

Leyla bezmiş bir hâlde gözlerini baygınca devirip “abi kardeş espri yeteneği sıfır”dedi ve tezgaha bıraktığı tepsiye dönüp üstünde ki kahvaltılıkları boşaltmaya başladı.

Aslı’nın “Leyla çocukları aile hekimine götürmem lazım sende bana eşlik etmez misin?”demesiyle omzunun üstünde ona dönüp “olur ama Seyit’te söylemem gerekiyor”diye seslendi.

Aslı anladım manasında sesler çıkartarak “o zaman Seyit abi konaktan çıkmadan git yetiş, çünkü ben yanlız gitmek istemiyorum”

Leyla bakışlarını mutfak penceresine çevirdiğin de gerçekten de onun merdivenleri inip konak kapısına doğru ilerlediğini gördü hızlıca ellerini kurulayıp “tamam ben onunla konuşup dönüyorum”dedi ve onların yanından ayrılıp mutfaktan çıktı.

Konaktan çıkmak üzere olan Seyit Ali’nin arkasından seslenip onun durmasını sağlayınca gülümseyip “Seyit Ali, Aslı çocukları aile hekimine kontrole götürecek onlarla bende gidebilir miyim?”

Seyit Ali, Leyla’nın arkasından gelmesine zaten şaşırmıştı ama kendisinden izin istemesi onu memnun etmişti. Bir de kendisine gülümsemişmiydi Leyla?

Leyla’nın hala beklenti ile ondan cevap beklediğini görünce kafasını olumlu sallayıp “tamam ama oraya vardığınız zaman beni aramayı unutmayın”dedi ve arkasını dönüp adım atmasıyla Leyla’nın”hayırlı işler “ diye seslenmesi ile adımını durdurdu sonra gözlerine yeni yeni yerleşen bir parıltı ile  karısına dönüp onun yüzünü iki eli arasına aldı dudaklarını anlına bastırdı ve hızlıca arkasını döndüp seri adımlar ile konaktan çıktı.

Leyla anlında hissettiği dudakların şaşkınlığını üstünden attığın da Seyit Ali çoktan konaktan çıkıp gitmişti bile. Arkasını döndüğü gibi merdiven başında ona öfkeyle bakan Neriman Hanım ile göz göze geldi. 

Derince yutkunup utançla kafasını eğip mutfağa ilerlediğinde onun öfkeyle “Buke ailen olmadığı için aile  terbiyesi almadığın ortada ama avlu kocanla oynaşman için uygun yer değildir”diyen sesini duydu.

Duydukları ile parmakları ile elbisesinin eteğini sıkıp dolan gözleriyle kaynanasına baktı. Kadının kendisine olan öfkesi bitmiyordu. Hırıltılı bir nefes alıp “haklısınız benim ailem yoktu ve ben aile terbiyesi alamadım ama keşke bunu aile ortamında büyüyen oğlunuza öğretseydiniz avlu ortasında karısına yaptığı terbiyesizliği benden öğrenmedi” diye çıkıştı.

Artık susmak istemiyordu. Zaten sussada konuşsada tepki alıyordu.

Neriman Hanım Leyla’nın söyledikleriyle merdiven parmaklarını sıkıp “ haddini bil buke oğlum nerede nasıl davranacağını çok iyi bilir”

Evet gayet iyi biliyordu oğlu, demin ikisi de görmüş ikisi de şaşırmıştı.
Neriman yukardan genç çifti izlerken saydırmıştı iki gence.

Leyla konuşmayı ne kadar uzatırsa uzatsın tartışmanın nafile olduğunu  biliyordu “haklısınız”dedi mutfağa girdi.

Aslı’nın onu gördüğü gibi “Leyla hazırlan çıkalım”demesiyle Aslı’yla beraber mutfaktan tekrar çıktı.

Kaynanasını avluda ki sedirler de oturduğunu görünce onu umursamadan yukarı çıkıp yatak odasına girdi. Dolaba ilerleyip kendisi için kıyafet seçti. Neriman Hanım’ı düşünmeyecekti aksine güzel bir gün geçirmek için elinden geleni yapacaktı.

Yavruağzı saten bir elbise seçip uzun saçlarının uçlarına maşa yaptı ve açık bir şekilde bıraktı. Hafif bir mayyaj ile hazırlığını sonlandırıp parmaklarını ve bileğine takılarını takıp küçük çantasını eline alıp odadan çıktı.

Merdivenlerden indiği gibi duyduğu ıslıkla kafasını kaldırıp Baran ile göz göze gelince gülümsedi.

Baran Leyla’nın arkasından inen diğer yengesiyle çaldığı ıslığın yanına alkış ekleyerek “yengelerim cennetten düşerken konacak yer olarak bizim konağımızı buldunuz” diye iltifatlarını yağdırmaya başladı iki kadına.

Neriman Hanım’ın ona olan ters  bakışlarını görünce ellerini indirip “en son konmanız gereken yer burasıydı “dedi ve güldü.

Leyla ve Aslı gülerek onun yanında durunca ikisine bakıp “Allah’ım abimlerime verdiğin çirkin şansından ben istemiyorum”diye hayıflandı içli içli.

Aslı kaşlarını çatıp “niye bizim gibi güzel bir eşin olsun istemez misin?”dedi.

Baran yalandan asılmış siması ile “isterdim ama ben katil olmak için çok gencim, olacaksa çirkin ve kısa boylu olsun. Bir tek bana baksın kimse de ona bakmasın. Hem ruhu güzel olsa yeterli”dedi.

Onun bu haline ikisi de sesli gülerken Aslı,”Baran senin deli olduğunu söyleyebilirim ama kanıtlayamam”dedi.

Leyla’ya dönüp “Leyla canım bununla oyalanmayalım  randevu aldım anca yetişiriz” Leyla’nın kafasını olumlu anlamda sallamasıyla “Ayşe çocukları aşağı getir “ Leyla dönüp “canım sende hazırsın değil mi?”dedi.

Leyla gülümseyip kafasını olumlu anlamda sallayınca Baran’a dönüp “sende bizimle uğraşma “dedi ve sesini kıstı ve fısıldar bir şekilde “malûm biz Neriman anneden çok çekiyoruz”dedi ve geri çekildi.

Kısa bir süre sonra çocukların aşağı inmesiyle  beraber konaktan çıktılar.

Aile sağlık merkezi çok uzak olmadığı için arabayla kısa bir sürede gelmişlerdi.

Leyla Nazim’in elinden tutup arkasında Aslı ve Agrin’le beraber içeri girdiler.

Aslı önce Nazim’i alıp doktor odasına girdi. Kısa bir süre sonra çıktığın da Nazim’i Leyla’ya verip Agrin’i alıp muayene için doktor odasına girdi.

Nazim huysuzluk yapınca Leyla Nazim’in elinden tutup koridorda yürümeye başladı. Onunla hem konuşuyor hem de yürüyordu. Tanıdık bir simayı görünce gülümsedi.

Zara Hanım çantasıyla ayakta duruyordu. Leyla gülümseyerek “nasılsınız”deyince Zara Hanım’da aynı sevecenlikle gülümseyip cevap verdi. İçeriden gelen bebek sesiyle Leyla bakışlarını oraya çevirdi.

Fırat Muaz’dı. Leyla’nın yüzündeki gülümseme daha da büyüdü. Nazim’in elini bırakmadan içeriye bir adım atıp huysuzluk yapıp ağlayan bebeğe dikkatlice baktı.

Bebek hemşire’nin  elindeki iğneyi görünce daha çok ağlıyordu. Leyla daha fazla dayanamayıp içeri  ilerleyip sedyede babasının kucağında olan Fırat Muaz’ın önün de eğildi. Ellerini çırpıp bebeğe uzattığı gibi onunda kollarını uzatıp ona gelmesi aynı anda oldu. Leyla bakışlarını Seymen’e çevirip izin ister gibi bakınca Seymen oğlunu ona uzattı.

Leyla’nın çocuklara düşkün bir yapısı vardı ama Fırat’ın annesiz olduğunu öğrenince ona daha bir üzülmüştü. Bakışlarını eteğini tutan Nazim’e çevirip “Nazim’ciğim sen beş dakika Zara yanında dururmusun bebeğin aşı olması gerekiyor”dedi. Nazim ağlayan bebeğe bakıp kafasını olumlu anlamda sallayınca Leyla gülümseyip ilerledi ve  onu Zara Hanım’a bıraktı.

Kucağında ki bebek zaten onu gördüğü gibi sakinleşmişti. Bakışlarını Seymen’e çevirip “aşımı olacak “diye sordu.

Seymen Leyla’yı görmeyi hiç beklemediği için üstünde ki şaşkınlığı atıp “evet “dedi. Leyla Fırat Muaz’ın saçlarını öpüp “elim hafiftir isterseniz ben yapabilirim” Seymen ondan gelen soruyla kaşlarını şaşkınlıkla kaldırınca Leyla gülümseyerek “ben de hemşireyim”dedi.

Seymen onu başta Eroğlu’ların kızı sanmıştı şimdi ise ben hemşireyim demesine şaşırmıştı. Leyla’nın hala ondan cevap beklediğini görünce kafasını olumlu anlamda sallayıp “olur” diye karşılık verdi.

Bakışlarını aşıyı hazırlayan Serap Hemşireye çevirince gülümsedi. Onunla uzun süreli bir arkadaşlığı vardı. Elleri yandığında pansumana geldiğinde burada olduğunu öğrenince çok sevinmişti. Fırat Muaz’ı babasının kollarına bırakıp “Serap senin için sorun olur mu ?”dedi. Serap  arkadaşına bakıp “normal de evet etik değil ama senin için bunu görmezden geleceğim “diyerek  elindeki iğneyi ona uzattı.

Leyla iğneyi alıp Fırat Muaz’a döndüğü gibi o elini uzatıp Leyla’nın bir tutam saçını tuttu ve Leyla onun aşılarını yapınca ya kadar bırakmadı ve ağlamadı.

Seymen oğlunun huysuzluğunu biliyordu, onun için her aşıya annesiyle beraber geliyordu. Yaşlı kadın tek başına torununu zapt edemiyordu.

Tâbi Fırat Muaz ilk defa bir aşıda huysuzluk yapmıyordu. Leyla onun saçlarını okşayıp “bitti eve götürdüğünüz parasetamol içeren bir ağrı kesici ateş düşürücü verin rahat etsin”dedi ve geri çekildi.

Seymen kafasını olumlu anlamda sallayıp teşekkür edince arkasını döndüğünde karşında Seyit Ali görünce şaşkınlıkla gözleri irice açıldı.

Seyit Ali karısını kapıdan izliyordu. Seymen’in ona olan hayran bakışlarını görünce içeri girmişti. Leyla’nın onu görünce şaşırdığını fark ediyordu ama şimdi umursadığı şey bu değildi.

Seymen’in oğluna aşıyı niye onun yaptığıydı. Leyla’nın elini tutup bakışlarını Seymen’e çevirdi. Boğazını temizleyip “geçmiş olsun”diye mırıldandı.

Seymen’in “sağol “demesiyle Leyla’ya dönüp “Seymen ağayla tanıştın mı”diye sordu ve onun cevabını beklemeden Seymen’e bakıp “karım Leyla”diye tanıştırdı.

Seymen’in bakışları Leyla’nın parmaklarına gidince doğru yolda olduğunu anladı.

Leyla Seyit Ali bakıp “biz o geceki yemekte tanışmıştık “ açıklamasında bulundu.

Seyit Ali onu kendisine çekip “bilmiyordum ”dedi ve dudaklarını onun saçlarına bastırıp “işin bittiyse çıkalım ”diye devam etti.

Leyla şaşkınlıkla ona bakıyordu. Üstündeki şaşkınlığı atıp “bitti gidelim “dedi ve tekrar Seymen’e dönüp “dikkatli olun ilk üç gün ateşlenebilir” dedi ve eğilip Fırat Muaz’ı yanağından öpüp kocasını takip etti.

Zara Hanım’a gülünseyerek “ iyi günler” dedi boşta olan eliyle Nazim’in elini tutup Aslı’ya doğru beraber ilerlediler.

Seyit’in ters yönünü bilen Aslı kötü bir şey olmaması için dua ediyordu.

Seyit Ali, Nazim’in elini tutup  Aslı’ya doğru uzattı “bizim Leyla ile işimiz var. Sen eve çocuklarla dönebilirsin değil mi? ”dedi.

Leyla ne olduğunu anlamadığı için kaşlarını çattı. Umuyordu ki kocası bir olay çıkarmaz dı.

Seyit Ali, Aslı’dan aldığı olumlu cevapla Leyla’yı dışarıya doğru yönlendirip arabaya bindirdi.

Leyla kaşlarını çatıp emniyet kemerini bağladı. Nereye gideceklerini gerçekten çok merak ediyordu.

Karısının sorgulamayan tarafını seviyordu. Sürücü koltuğuna geçip emniyet kemerini bağladı ve arabayı çalıştırdı.

Urfa şimdiden çok sıcaktı.

Leyla’nın yan koltukta sesiz kalışıyla o da konuşmadı. Seymen ile yemekte tanıştığını biliyordu ama Seymen’in Leyla’nın kendi karısı olup olmadığını bildiğinden emin değildi. O gece Leyla kucağında Fırat’la pencereye çıkınca bahçede onu hayranlıkla izlemişti. İlk defa ikisinin bir çocuğu olursa, bir aile olsalar nasıl olur düşünceleri kafasında yer edinmişti.

Bugün onu yine onlarla görünce sinirlenmişti. Her nedense karısının başkası ile bir aile olma olasılığı düşüncesi zihnini bulandırıyordu. Bu olmayacaktı Leyla onundu. Abisi için Yılmaz ailesine öfkeli olsa dahi Leyla onundu ve bu değişmeyen bir gerçekti.

Kucağına bir çocuk olacaksa bile bu ikisinin olmalıydı.

Tabi yanacaktı.

İkisi de çok yanacaktı ama en çok Leyla yanacaktı.

Bu düşüncelerle arabasını park edip emniyet kemerini çözdü. Leyla’ya bakmadan in dedi ve kendisi de arabadan indi. Leyla onun kaba hallerine deli oluyordu. Emniyet kemerini çözüp sesizce arabadan indi. Seyit Ali’nin tekrar elini tutmasıyla bakışlarını ikisinin birleşen ellerine verip onu takip etti.

Kuyumcular çarşısına gelmişlerdi.

Seyit Ali ilk defa bir kadınla el eleydi bu alışılmış bir şey olmasa da yürümeye devam etti.

Girdikleri kuyumcuda selam verip onu koltuklara yönlendirdi. Leyla’nın oturmasıyla karşısına geçip ayak ayak üstüne attı.

Karısı normalde güzel bir kadındı ama bugün çok güzel olmuştu.


Leyla’nın da ona bakıp ayak ayak üstüne atmasıyla dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Up uzun Siyah saçları yeşil gözleri beyaz  tenine çok yakışıyordu.

Kuyumcunun yanlarına gelmesiyle Seyit Ali ayağa kalkıp adamın elini öpmek için uzanınca Leyla’da ayağını indirip ayağa kalktı. Adam Seyit Ali’nin elini öpmesine izin vermemişti. Elini omzuna koyup oğlu gibi gördüğü adamın kafasını öpüp elini çekmişti.

Leyla dönüp “hoş geldin kızım ”dedi Seyit’in omzuna vurup Leyla’nın yanını gösterip oturmasını istedi.

Seyit Ali ve Leyla aynı anda oturunca yaşını almış adam karşılarına oturup gülümseyerek “gelin kızımız pek güzelmiş hayırlı olsun”dedi.

Seyit Ali “sağol Vahit baba, istediklerim hazır mı?”dedi.

Vahit oğlu gibi gördüğü adama bakıp gülümsedi. Yılların ustasıydı. Seyit Ali günler önce gelip istediklerini sıralayıp gitmişti. Burada altın isteğe göre dövülür hazırlanırdı. Ustalık onların işiydi “hazır oğlum çıraklar şimdi getirir. İstediğin başka bir şey var mı?”dedi.

Leyla ikisinin konuşmasından birşey anlamadığı için sessizce onları izliyordu.

Seyit Ali, Leyla’ya bakmadan “Vahğit baba birde alyans istiyorum “dedi.

Vahit bey gülümseyip “bize mırra söylüyorum diğerleri gelinceye kadar bizde mırra içeriz”dedi ve ayağa kalktı.

Kısa bir süre sonra tekrar elinde yüzük tablaları ile geri döndü. Üç tane tablayı ikisinin önüne indirdi ve yerine geçip oturdu.

Seyit Ali boğazını temizleyip Leyla’ya dönmeden “beğendiğini seç”dedi.

Leyla yüzüklere bakma gereği bile duymadan “gerek yok “dedi. Hem niye sadece o yüzük takıyordu ki ona göre seç demesi bile saçmalıktı.

Seyit Ali büyük bir nefes alıp “hazır buradayken modelini parmaklarımıza göre ölçü verelim” deyince Leyla yanlış anladığını ve biraz fevri davrandığını anladı. Tebessüm edip yüzüklere uzanıp beğendiği ilk modeli Seyit Ali’ye gösterip “nasıl ”diye fikrini sordu.

Seyit Ali onun gösterdiği modele dikkatlice bakıp üçüncü taplada olan bir modeli alıp “istersen bir bu modelde de bak “dedi.

  Leyla onun gösterdiği modele bakıp gülümsedi. Normalde şatafatlı şeyleri sevmezdi ama Seyit Ali’nin elinde tuttuğu modeli beğenmişti kafasını olumlu anlamda sallayınca Seyit Ali iki yüzüğü eline alıp “Vahit baba sen bunları ikimizin parmağına göre ayarla birde istediğim yüzük tamamlandı ise ona da bir bakalım ”dedi.

Vahit bey yüzükleri eline alıp “ tamam evlat “ dedi ve ayağa kalktı.

Kısa bir süre sonra çalışanların gelip yüzük tablalarını almasıyla Vahit beyde  elinde kahve tepsisiyle geri döndü.

Tepsiyi masaya koyduğu gibi cezvedeki mırrayı fincanlara yarım  doldurup ikram etti. Mırranın âdeti kulpsuz fincanda yarım dolacak şekilde servis edilmesiydi ve içen kişi tek seferde içmeli bardağı da tepsiye değil onu ikram eden kişiye geri vermeliydi.

Leyla ve Seyit Ali Urfa’lı oldukları için bunu iyi bilen insanlardı. İkisi de kahvelerini tek yudumda içip kulpsuz kahve fincanını Vahit beye verdiler.

Vahit bey gülümseyip bardakları tepsiye koydu ve cebinden Seyit Ali’nin istediği yüzüğü çıkarıp onlara gösterdi.

(İstediği yüzük)

Leyla yüzüğe hayranlıkla bakıyordu.

Vahit bey boğazını temizleyip “Sidelya yıldız çiçeği olaraktan bilinir. Latinceden bize geçiyor ama cennette açan ilk çiçek olduğuna inanılıyor. Seyit Ali oğlum özellikle bu çiçeği istedi taşları senin gözlerinin renginde olacaktı ama “ yüzüğü  Leyla’nın gözlerine yakın tutup “gözlerinin rengini tutturmak imkansız gibi “dedi ve yüzüğü Seyit Ali verdi.

Leyla’nın şaşkınlığı büyüdükçe büyüyordu. Kocasının bu ince jesti beklenmedik ti.

Seyit Ali bir cevap vermeden yüzüğü alıp onun parmağına taktı ve önüne döndü. Zaten romantiklik ona göre değildi. Odun du birazcık.

Kısa bir süre sonra beğendikleri yüzüklerin ölçüsü ayarlanmış olarak gelince Leyla’nın yüzüğünü Leyla’ya uzatıp kendi yüzüğünü de kendi parmağına taktı.

Leyla onun bu haline alttan gülüp dudaklarını bir birine bastırdı.

Kalktıkları gibi Seyit Ali tekrar Vahit baba dediği adamın elini sıkıp “Vahit baba her şey için sağ ol diğer kalanları dediğim gibi ayarladın ise onları bir zahmet konağa gönder ”dedi.

Vahit bey Seyit Ali’nin elini sıkıp “diğer gelin kıza ne yapıldıysa aynısı Leyla kızım için de hazırlandı ben kendi ellerimle paketler ve konağa teslim ederim”dedi.

Leyla duydukları için de sadece diğer gelin kızı anlamıştı kaşlarını çatıp “diğer gelin kız kim ”dedi.

Vahit bey onun yanlış anladığını fark edince babacan bir tavırla gülümseyip “Eroğlu’ların diğer gelini kızım Aslı’ya ne yapıldıysa Seyit Ali aynısından sana da yapılmasını istedi. Biz altını döver öyle yaparız. Sana da özel hazırlandı”dedi.

Leyla mahçup bir şekilde gerek yok diyince Seyit Ali onun elinden tutup “vardı ki yaptık ”dedi ve onu kuyumcudan çıkardı.

Leyla ona cevap vermeden sessizce takip etti. Urfa’yı çok iyi bildiği için gittikleri yeri tahmin etmek pek zor değildi.

Seyit Ali ona bakmadan “acıkmadın mı?”diye sordu. Bu adam niye ona bakmıyordu?

Leyla kafasını olumsuzca sallayıp “ben pek değil ama sen çok açıkmış gibisin “diye takıldı.

Seyit Ali göz ucuyla ona bakıp çapkınca göz kırptı “o kadar belli oluyor mu ?”

Leyla sesli bir şekilde gülerek cevap verdi“hemde nasıl “

Kuyumcular çarşısı ve Balıklı göl bir birine yakın olduğu için  yürüyüp kısa sürede balıklı göle geldiler.

Seyit Ali onu  direkt Aynzeliha gölüne yönlendirip bulduğu boş bir masaya geçti.

Leyla sürekli gelse de , her gelişinde etrafı hayranlıkla izlemekten alamıyordu.

Seyit Ali ona bakıp “özel olarak istediğin bir şey var mı?” diye sordu.

Kendisine sorulan soruyla bakışlarını Seyit Ali çevirip "burada etten başka çeşit olacağını sanmıyorum patlıcanlı kebap olsun" dedi.

Seyit Ali ikisi için yemek siparişi verip bakışlarını karısına çevirdi.  Gözleri parmağından ki yüzüklere gidince dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Leyla zaten çok güzel bir kadındı ama bugün ayrı bir güzel olmuştu. Üstüne saldığı gece karası saçlarıyla her erkeğin ilgisini çekecek güzellikteydi ve bu Seyit Ali'yi çok rahatsız ediyordu.

Geçen sefer ona saçlarını örtmesini söylemişti ama onu dinlediği pek söylenemezdi. Gerçi üstünde ki elbiseninde aynı durumda olduğu ortadaydı. En kısa zamanda dolabı  gözden geçirmeyi aklına not aldı.

Yemeklerin masaya yerleştirilmesi ile ikisi bakışlarını masaya çevirdi. Yemekleri görmeyince ye kadar acıktığını hiç düşünmemişti ama şimdi acıktığını anlamıştı. Çatalı eline alınca Seyit Ali ekmek sepeti de ki lavaşı alıp ona uzattı. Onun ilgisine alışık olmadığı için her seferinde şaşırmaktan geri kalamıyordu.

Leyla düşünmemeyi seçip yemeğine odaklandı. En azından bugününü keyifli geçirebilirdi.

Yemekler yiyilip çaylar içilince hesabı ödeyip masadan kalktılar. Seyit Ali yine onun elini tutuyordu. Leyla bakışlarını ikisinin eline çevirdi ama çekmedi. Bugün hiçbir şeye itiraz etmeyecekti.

Balıklı göle geldiklerinde Seyit Ali ikisi için yem alıp birini ona uzattı. Leyla sesiz bir şekilde onun davranışlarını izliyor gerçekten ne yapmak istediğini çözmeye çalışıyordu.

Elline yem alıp suya bıraktığı gibi binlerce balık aynı anda bir araya toplandılar.

Bu tabloya şahit olup gülümsememek imkansızdı.

Seyit Ali bu sefer elini tutmadı uzatıp onun tutmasını bekledi. Leyla ona uzatılan eli görünce beklemeden tuttu izleyip ne olacağını bekleyecekti.

El ele tutuşmuş bir şekilde gölün etrafını gezip orada bulunan küçük el dokuması sergisine girdiler. Yöreye uygun dokumalar işlemeler seriliydi.

Seyit Ali tezgahta bulunan iğne oyalı bir Çefye'yi alıp Leyla'nın saçlarına örtüp tek kaşını kaldırarak yakıştı dedi.

Leyla bakışlarını tezgahta dolaştırınca el oyması işçiliği olan aynayı eline alıp görüntüsüne baktı. Sesli bir kahkaha atıp "şimdi tamda Urfa'lı oldum" dedi.

Onun bu hali Seyit Ali'nin içindeki tüm kötü düşünceleri alıp götürüyordu. Yarınlara daha bir inan adam yapıyordu yanında ki kadın onu. Bir umuda tutuluyor, o umudu kendine yol biliyordu adam.

Derin bir iç çekiş ile Seyit Ali onun örttüğü çefye ile eline aldığı aynanın ücretini ödeyip paketlemesini istedi.

Leyla İstanbul'dan sonra değişen adamı şaşkınlıkla izliyordu. Bir birleri için bir şans demişlerdi ama o Seyit Ali'nin bu evliliği hiçbir zaman gerçeğe dönüşmesini isteyeceğine ihtimal vermemişti.

Satıcının paketlediği eşyaları poşete koyup onlara uzatmasıyla Seyit Ali onun elini tutup poşeti aldı ve yürümeye başladı. Leyla yine ona ayak uydurdu. Her zaman öyle değilmiydi zaten.

Arabaya geldiklerinde ikiside sesiz bir şekilde yerlerine yerleştiler. Araba hareket edince Leyla rahat bir nefes aldı. En azından kavga etmeden biraz zaman geçirebilimişlerdi. Eh buda birşey di sonuç da.
Araba konağın olduğu semti geçince Leyla bakışlarını yanında oturan adama çevirdi. "eve gitmiyormuyuz" dedi.

Seyit Ali bakışlarını yoldan almadan "hayır gitmiyoruz, benim ayrı bir evim var bazen kafa dinlemek için gidiyorum. Oraya gidiyoruz bu gece orada kalırız" dedi.

Leyla duydukları ile arkasına yaslanıp yolun bitmesini bekledi zira evini dahi yeni öğreniyordu.

Araba Karaköprü'de lüks bir siteye giriş yapınca Leyla etrafına bakındı. Araba park edince Seyit Ali'yle aynı anda arabadan indi.

Onun gelip elini beline koymasıyla kendisini yönlendirmesine izin verdi.

Binadan içeri girip asansörün önünde durduklarında kapıların açılmasıyla içeri girdiler. Üst katlara çıkıp asansörün açılmasıyla Leyla dışarı çıktı. Binanın dizaynı nereden bakarsa baksın ben lüksüm dedirtiyordu. Leyla kafasında ki düşünceleri boşverip Seyit Ali'nin açtığı kapıdan içeri girdi.

Işıkların yanıp içerinin aydınlanmasıyla Leyla bakışlarını sesizce çevresinde dolaştırmaya başladı.

Seyit Ali yönlendirip "sana önce evi gezdireyim daha sonra filim filan izleriz"dedi.

Leyla kafasını olumlu anlamda sallayınca ona alttan başlayarak evi gezdirmeye başladı. Üst kata çıkıp terasa çıktıklarında şehrin görüntüsü gözler önündeydi.

Tekrar aşağı indiklerinde Seyit Ali onu salona yönlendirip "evi beğendin mi?"diye merakla sordu.

"Açık konuşmak gerekirse beğenmek az kalır bayıldım. Binanın kendi mimarisi ve iç dizayn harika evin döşenmesi zevkine hayran kaldım"dedi.

Seyit Ali koltuğa oturup "mimar bir arkadaşımın Urfa projesi daireyi de benim için o tasarlayıp döşedi beni çok iyi tanıdığı için sevdiğim renkleri filan biliyordu"Leyla'da koltuğa oturup " arkadaşın kimse gerçekten tebrik edilmeli bu işte çok iyi olduğu belli"

Karısının söyledikleriyle dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Keyifli bir şekilde "Azad kendi çapında zaten bir marka ama genelde Türkiye değilde yurtdışı üzeri projelerde bulunuyor. Ülkede de sadece belli başlı projelere imza atıyor. Zamanı gelince tanışırsın "dedi.

Leyla anladığını belirtip önüne döndü. İkisinin hiçbir ortak noktası yoktu konuşacakları konu bulsalar bile bir kaç cümleyi geçmeyecekti.

Seyit Ali arkasına yaslanıp kafasını kurcalayan soruyu direk sordu "sana İstanbul'da söylediklerimi düşündün mü?"

Leyla bu konuşmayı yapmak için buraya geldiklerini tahmin etmişti ama günlerdir düşünmesine rağmen karar verememişti.

Elini parmağında ki yüzüklere götürüp "Seyit Ali ben bilmiyorum. Ya pişman olursan ya yine beni düşmanın olarak görürsen ne olacak"dedi.

Kafasında binlerce soru vardı.

Seyit Ali yüzünü sıvazlayıp "Leyla millet aşık olup evleniyor ve pişman oluyor. Ben sorduğun soruya evet dersem yalan söylemiş olmaz mıyım ama sana gel evet de , ben koşulsuz şartsız yanında dururum seni tanımaya çalışır aynı zamanda sevmeyede uğraşırım" dedi.

Leyla direk adamın gözlerine bakarak konuştu. Zira anlamasını istiyordu. "Seyit bak benim yüreğim kimsesiz çorak toprak olursa birini alırsam onsuz yapamamaktan korkuyorum"

Seyit Ali , kadının bakışlarına kenetledigi bakışlarını karısını yüzünde dolaştırdı milim milim. O kendinden emindi. Karşısında oturan kadın da bunu bilecekti.

Onun mutsuz olmasını isteyen tarafına ne olmuştu. Karısını kendisine çekip dudaklarını onun yanaklarına yaklaştırdı. Adamın nefesi kadının yüzünde esip başka yöne gitmek istemiyordu.

Seyit Ali sakallarını onun teninde dolaştırıp "Leyla bunu denemeden bilemeyiz "dedi ve dudaklarını onun yanağına bastırdı.

Bugünü ikisi için de milat olarak saydı iki yürek...


Continue Reading

You'll Also Like

3.6M 38.3K 5
Ellerini göğsünün üzerinde bağlamış,sessizce bavulumu hazırlamamı izliyordu.Acı çekiyordum,hemde daha önce hiç çekmediğim kadar. "Eminmisin?"diye so...
19.3M 1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
512K 28.6K 37
Güneş yükseldi. Küçük şehrin ışıkları söndü. Şarap bitti. Son sigarasından son bir nefes doldurdu ciğerlerini. Ayağa kalktı sanki hiç içmemiş gibi...
259K 11.5K 50
Biraz fazla içki içtikten sonra birinin yanında uyanmak bu çağda yeni ve sürükleyici bir hikaye değildi. Ama Korkut Mirzan'nın çarşaflarında uyanmak...