Aşk Evliliği Öldürdü (KISA Hİ...

By kutahyaninpinariiiii

1.8M 114K 25.5K

Birbirlerine kalplerini tamamen emanet ederek çıktıkları evlilik yolunda Tugay'ın değişen tavırları, Ece'nin... More

1🌅
2🌅
3🌅
4🌅
5🌅
6🌅
7🌅
8🌅
9🌅
10🌅
11🌅
12🌅
13🌅
14🌅
15🌅
16🌅
17🌅
18🌅
19🌅
20🌅
21🌅
22🌅
23🌅
24🌅
25🌅
26🌅
27🌅
28🌅
29🌅
30 🌅
31🌅
32🌅
33🌅
34🌅
35🌅
36🌅
37🌅
38🌅
39🌅
40🌅
41🌅
42🌅
43🌅
44🌅
45🌅
46🌅
47🌅
48🌅
49🌅
50🌅
51🌅
52🌅
🌅FİNAL🌅
duyuru
Özel 🌅

53🌅

19.6K 1.8K 660
By kutahyaninpinariiiii

🌅

"Bırak şu telefonu artık... Rahat olsana." 

Ekranda olan bakışlarımı titrek bir şekilde Utku'ya doğru kaldırdım. İçimdeki tereddüt, korku durmuyordu. Cenker yarım saat kadar önce aramış, iyi olduklarını söylemişti ama yine de kendimi bu paranoyaklıktan alıkoyamıyordum.

"Ece, yemeğini de yemedin. Hadi atıştır bir şeyler..." Önümdeki tabakta duran kocaman et, bir anda iştahımı kabarttı.

"Tugay babası ama yine de ilk defa yalnız kalıyorlar." dedim halimi anlaması için. "Ben de ilk defa ayrı kalıyorum sayılabilir. Tugay'la da çok iyi(!) anlaştığımızı bilirsin." İmalı sesimle erkeksi bir kahkaha atıp sarı saçlarını elleriyle geriye doğru taradı. 

"Yine de oğluna kötü davranacak biri değil Ece... Ayrıca yanlarında Cenker ve Fatih'in olduğunu söyledin... Ne yapabilir ki?"

"İşte sorun da bu..." Büyükçe kestiğim et parçasını dilimin üstüne koyup çiğnemeye başladım. Aldığım lezzetle dudaklarımı beğeniyle büktüm. "Karşındaki kişinin zekası üst düzeylerde ise, senin aldığın tedbir, kendine doğrulttuğun silah olabilir Utku..."

"Seni anlamaya çalışıyorum aslında ama sanırım erkek aklı... Bir noktada tıkanıyorum." dediğinde sadece gülümsedim. 

"Neyse, bu konuyu kapatalım... Biraz da senden konuşalım... Sanırım bu sefer Fransa'ya gidiyormuşsun?" 

Ben o evden ayrıldıktan sonra ne kadar işlerim ters gittiyse Utku'nun da o kadar iyi gitmişti. Yine bir sergi açmaya hazırlanmaları bir tarafa dursun çizdiği resimler, verdiği eğitimler büyük ilgi görüyordu.

"Düşünme aşamasındayım." İçkisinden bir yudum aldı. "Daha tam karar veremedim."

"Bu fırsatları kaçırmamalısın. Bizim mesleği biliyorsun, parayı bol bulacağın bir nokta değil... Kendini geliştireceksin ki ilerleyebilesin."

"Peki sen?" dedi büyük bir ilgiyle. 

"Ben?"

"Sen ne yapacaksın Ece? Hep ayrı mı kalacaksın boyalarından, kaleminden, zihninden? Nefret mi edeceksin?"

"Nefret etmiyorum." dedim güç bela yutkunarak. Dudaklarım, ellerim titredi. Çatal parmaklarımın arasından masaya geri düştü. 

"Çizmiyorsun Ece... Ben seni ilk tanıdığımda," Masanın üstündeki mendili alıp havaya kaldırdı. Boştaki eliyle de cebinden tükenmez kalem çıkarttı. "bu mendile bile çizerdin. Bulduğun her boşluğa, dağa taşa... Kendini öyle gösterirdin, duygularını öyle anlatırdın."

Elimi havada gelişigüzel bir şekilde salladım. "En büyük sanatımı büyütüyorum. Ediz benim en güzel varlığım... Onu öyle güzel, temiz yetiştirmek istiyorum ki o da bir sanat olsun."

Evet, Tugay resimlerimi beğenmemişti. Nefret etmiş, yırtmış, parçalamıştı. Emeklerimi çöp etmişti. Bunlar bardağı taşıran son damlalar olabilirdi belki ama ben tam şu noktada onun yüzünden çizmeyi bırakmamıştım.

Ara vermiştim.

"Yanıma birini alabilme hakkım var." diyen Utku'yla telefonum titredi ama bakmadım. "İstersen Ece... Birlikte gideriz. Sen hiçbir kuruma çizimlerini atmadın, birilerine ulaşsaydı eminim ki bu teklifler benden önce sana gelirdi. Eğer istersen gideriz. Hayalimiz olan işi doyasıya yaparız."

"Utku bu..." Boğazımda bir şey düğümlendi, tek kelime edemedim. Mavi gözleri beklentiyle bana bakıyordu. Bu teklifi Ediz olmasaydı bayıla bayıla kabul ederdim ama şu an çok karmaşık bir yol gibi görünüyordu. "Bilmiyorum, hayatımı daha yeni kurmaya başladım. Ediz çok küçük."

"Düşün sadece..."

Kalan birkaç dakika boyunca bir sessizlik hakim oldu masada. İnsanlar deniz kenarında olduğumuz restorana girdi çıktı ve bir an, az önce telefonuma gelen mesaj düştü zihnime. Dalgınca ekranı aydınlattığımda Fatih'ten sadece "abla" yazan bir mesaj olduğunu gördüm. Kaşlarım istemsizce çatılırken köşedeki arama ikonuna basıp telefonu kulağıma yasladım.

Çaldı.

Çaldı.

Açılmadı.

Tekrar aradım.

Üç defa daha aradım.

Cenker'i aradım.

Tugay'ı aradım.

Bedenim kuş gibi titremeye başladığında Utku telaşla suratıma bakıyordu. İstemsizce yanaklarımdan damlalar süzülmeye başladı. 

"Açmıyorlar." dedim titrek sesimle. "Açmıyorlar Utku... Üç yüz defa tembihledim, açmıyorlar."

"Şt..." Sandalyeyi gürültüyle yere sürttürüp ayağa kalktı. Yanıma gelirken tek bir noktaya odaklanmıştım. "Ece, bir sakin ol ortak."

Tekrar aradım üçünü de. Utku da aradı.

Açılmadı.

"Bir şey oldu." dedim çıldırmış gibi. "Bir şey oldu... Oğluma bir şey oldu Utku... Bir şey yaptı oğlumuza... Oğluma..."

Kaskatı olsam da yerimden güç bela kalktım ve adımlamaya çalıştım ama olmayınca Utku bana destek verip masaya para bıraktı. 

"Tamam, dur çıkıyoruz şimdi. Sakin ol, babası o. Hiçbir şey yapmayacaktır."

"Ben de karısıydım... Bana yaptı, oğlumuza niye yapmasın ki?"

Beş dakika içinde arabaya vardık ve Utku hızla anayola çıkıp son sürat arabayı sürdü. On beş dakika boyunca ben arama yaptım, Utku sessiz kaldı. Nihayet Tugay'ın evinin önüne geldiğimizde kapının açık olduğunu gördüm. Cenker dışarıdaydı ama Fatih ve oğlumu göremiyordum. Yoklardı.

Ne ara araba durdu da kendimi dışarı attım, ne ara Cenker'in yanına vardım hatırlamıyordum. Bir şeyler söyledi ama duymuyordum.

"Neredeler?" dedim korkuyla. Alıp gittiyse yaşayamazdım. Her şeyimi kaybetmişken bir de Ediz'e yapılacak kötülüğü kaldıramazdım. Buna gücüm yoktu. Böyle bir imtihanla sınanacak kadar kuvvetli değildim.

"Cenker neredeler?"

Utku beni tutmaya çalıştığında kolumu ondan kurtarıp bu sefer 'asla adım atmam' dediğim eve girdim. İçeride kocaman bir erkek grubu vardı ve hepsinin saçları kısacıktı. Gözlerimi hızlıca hepsinde dolaştırıp Tugay'ı, oğlumu bulmaya çalıştım.

Yoktu.

"Ne oluyor lan burada?" Utku da öfkeyle konuştu. "Ne bu hal?"

Duyduğum ağlama sesi dakikalardır su altında kalmışım da sonunda havayı içime çekebilmişim gibi hissettirdi. Elim ayağım hepten boşalırken omuzlarımdan bir yük kalktı. Birileri bir şeyler diyor, söylüyordu ama anlamıyordum. Üzgünce, bir zamanlar içinde benim resimler yaptığım odadan kucağında Ediz'le Fatih çıktı. 

"Anneciğim..." Ağlamaktan kıpkırmızı olan yüzü beni gördüğünde bile sakinleşmedi. Elleri ayakları ayrı oynuyor, sıkıntılı görünüyordu. Sarı gözleri yaştan parlıyor, yanaklarının kırmızılığı üzerinden damlalar aşağı kayıyordu.

"Ece, Ediz'i al güzelim." dedi Fatih zorlu bir sesle. "Durmuyor..."

İkiletmedim. Birkaç adımda yanlarına varıp kimseyi umursamadan oğlumu kollarımın arasına çektim. Sımsıkı sarıldım. Tüm korkumu, telaşımı yok edip ona güven aşılarcasına sarıldım.

"Seni kim ağlattı anneciğim?" dedim oyuncu çıkarmaya çalıştığım bir tonla. "Çok mu üzüldün sen? Çok mu ağladın anne yok diye..."

"Ece..." Tugay'ın sesiyle Ediz'in ufacık sakinleşmesi birkaç saniye sürdü. Tekrar bağırarak ağlamaya başladı. Bu tavrına şaşırdım çünkü Ediz babasını gördüğünde yüzünde güller açardı.

Yavaşça geriye döndüğümde beklemediğim bir manzarayla karşılaştım. Tüm arkadaşları ilgiyle bize baksa da asıl gördüğüm kişi Beyza'ydı...

Onun burada ne işi vardı?

"Ne oluyor? Fatih?"

"Gidelim abla... Evde anlatacağım."

"Düşürdüm." diyen Beyza'yla Ediz'in sırtını okşayan elim duraksadı. "Altı üstü düştü işte, ne var?"

"Ediz mi düştü?" 

"Evet..."

"Fatih, al oğlumu." dedim duyduklarımı tamamen idrak ederek. Hemen ardından bebeğimi aldığında olduğum noktadan fırlayarak Beyza'nın kafasına yapıştım. Saçlarını kökünden sökmek istercesine asılırken acı çeken bir hayvan gibi bağrınmaya başladı. Tugay'ın asker arkadaşları kıvrık parmaklarımı açmaya çalışsalar da izin vermedim. Tam tersi bir anda Beyza'yı kafasından daha kuvvetli tutarak etrafımda çevirmeye başladım. Küçük adımlarla kendini kurtarmaya çalışıyordu.

"Orospu!" dedim tüm öfkemle. "Fatih oğlumu götür."

"Ece bırak." dedi Cenker. 

"Mal gibi bir çocuğu düşürtmüşsünüz amına koyayım! Aptal mısınız siz?" Tırnaklarımı kafa derisine geçirdiğimde acısı daha çok arttı. "Bu kızın sana aşık olduğunu bile bile evine alıyorsun ve oğlumuzu düşürtüyorsun Tugay? Mal mısın oğlum sen?"

"Öyle olmadı."

Beyza hüngür hüngür ağlarken bir anda geri ittirip yere düşürdüm.

"Beni aptal yerine koydun, göz yumdum... Dost bildim seni... Ailenin yapamadığı aileliği yaptım sana... Gittin önce sevgilimin altına girdin, sonra da kocamın." Tugay'ın itiraz seslerini duydum ama hiç oralı olmadan üstüne çöktüm Beyza'nın. Yüzüne tüm gücümle bir tokat atarken elektrik çarpmış gibi görünüyordu. "Hepsini tepe tepe kullan ama oğluma sürdüğün o eli kökünden kopartırım. Bir başkası yapmaz bunu sana... Ama ben annesi olarak o eli götüne sokarım!"

Bedenimin bir anda havalanmasıyla tutunacak yer aradım ama bulamadan çektiler beni Beyza'nın üstünden. 

"Tamam, bir yerine zarar vereceksin." dedi Utku kulağıma doğru. "Sakinleş."

"Zarar vermek istiyorum zaten."

"Ona değil, kendine vereceksin. Beyza umurumda değil."

Ayaklarım yere değdiğinde sağ tarafımda kalan Tugay'a baktım. 

"Sana ne diyeyim ki ben şimdi? Ne diyeyim yani? Altı üstü bir gün... Onu bile beceremedin... Şu salak halimle ben bile Beyza'yı kendimden uzaklaştırmışken sen..." Daha ne kadar hayal kırıklığına uğrardım bilmiyordum ama bunun sonu yok gibiydi. "Her neyse eski düzende devam ederiz, haftada üç gün gelir, gidersin."

"Ece..." dedi ama arkamı döndüm. Cenker ve Utku benimle gelirken istikametim doğrudan hastane oldu.

Akşama kadar gerekli tüm tetkikler yapılırken bir saniye olsun oğlumun yanından ayrılmadım. Hiç kimseye de o evde ne olduğunu sormadım. Kendimizce oğlumla küçük oyunlar oynadık. Utku ve Cenker de evden birkaç oyuncak getirdi. Gece saat üç gibi Ediz uyuduğunda ben de yanındaki koltukta uyukluyordum. 

Kapı gıcırtıyla açıldı. Kısıkça baktığımda Tugay'ın içeri girdiğini gördüm. Muhtemelen benim uyumadığımı anlardı.

Birkaç adım attı ve arkasından kapıyı geri örttü. Doğrudan Ediz'in yanına giderken gerçekten dikkatsiz olduğunu düşündüm.

"Oğlum..." dedi titrer bir sesle. "Oğlum... Yine gittiniz babacığım..." Cebinden göremediğim bir şey çıkardı ve oğlumun yanına bıraktı. Ediz'den bir mırıltı çıktı. "Annenin yanında mutlusun değil mi? O, seni koruyor... Onun yanında kim mutlu olmaz ki?"

Sen... Sen mutlu olmazsın Tugay.

"Özür dilerim... Çok özür dilerim oğlum... Böyle olacağını bilseydim..."

Böyle olacağını bilseydi ne yapardı?

"Annenin karşısına hiç çıkmazdım."

🌅

Kader be Tugay kader...

Ece'ye Beyza'yı dövmesi noktasında hak verdiniz mi?

Continue Reading

You'll Also Like

135K 7.7K 23
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...
102K 8.1K 40
(Ben Sokak Kızıyım üçüncü kitabıdır...) ROBİN Hood'u bilir misiniz? Peki bu hikayedeki kahramanımız yerli ROBİN Hood desem ne canlanır gözünüzde? Ars...
741K 30.9K 48
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
1.1M 50.5K 59
(Bu isimle yazılmış ilk kitaptır.) Girdiği depresyon sonucu gittiği bir barda birlikte olduğu adamdan hamile kalan Hira, hayatında bir çocuğa yer ver...