luz de la luna || marvel

By oprexia

95.9K 7.1K 2.9K

daughter of stark başlangıç 12/06/2022 bitiş 10/02/2023 ❝ 𝘕𝘰 𝘥𝘦𝘫𝘦𝘴 𝘲𝘶𝘦 𝘦𝘭 𝘴𝘰𝘭 𝘯𝘰𝘴 𝘢𝘭𝘶𝘮... More

promotion
episode 1
episode 2
episode 3
episode 4
episode 5
episode 7
episode 8
episode 9
episode 10
episone 11
episode 12
episode 13
episode 14
episode 15
episode 16
episode 17
episode 18
episode 19
episode 20
Episode 21
Episode 22
Episode 23
Episode 24
Episode 25
Episode 26
Episode 27
Episode 28
Episode 29
Episode 30
Episode 31
Episode 32
Episode 33
Episode 34
Episode 35
Episode 36
Episode 37
episode 38
teşekkür + duyuru
yeni hikaye <3

episode 6

3.1K 269 64
By oprexia

"Daha hızlı Amaris, daha hızlı!"

Steve ellerini kendine siper etmiş, benim yumruklarımı hiçe sayarken ben epey zorlansam da asla pes etmiyordum.

Her şey başlayalı iki hafta olmuştu. Babamla o günden sonra bir daha konuşmamış, ama uzun zaman alan bakışlarımız olmaya başlamıştı, bana saf nefretle baksa bile.

Bu sırada okula devam ediyor, Natasha ve Steve'in verdiği eğitimlere devam ediyordum. Ancak karşımda Kaptan Amerika ve Kara Dul'un olması işleri çok zorlaştırıyordu.

Bugünkü görevim ise onu yere devirmekti.

"De," bir yumruk. "-ni," ikinci yumruk. "-yo," ve bir yumruk daha. "-rum!"

Soluklanmak için geri çekildiğim sırada sanki milyonlarca yumruk yememiş gibi silkelendi. Bunu hayretle fark ederken, Natasha'ya yardım etmesi için yalvaran bir bakış attım. Kadın gülümseyip bir adım önde atıldı.

"Steve?" Adam yeşil gözlerini benden almadan kadına seslendi.

"Evet?"

"Teklifini kabul ediyorum." Steve, birkaç saniye durduktan sonra duyduğu cümlenin şokuyla hızlıca Natasha'ya döndü.

"Ne?"

Ve bum.

Dönme fırsatını kaçırmadan ayak bileğimi onunkine doladım. Koca cüssesi ile onu sermem mümkün olmadığı için, hızlıca dizlerine tekme atıp zıpladığım gibi omuzlarını aşağı doğru ittirdim. Ve bunların hepsi bir saniye içinde oldu. Yere serildi.

"Huh, kazandım. Teşekkür ederim Natasha!" Natasha bana küçük bir gülümseme yollayıp yerde yatan adama elini uzattı.

Fakat gözü bir saniyeliğine yere kaydığında, Steve'nin cebinden düşen şeyi görünce aniden yüzüne bir hayalkırıklığı yerleşti.

Steve kadının elini tutacakken Natasha geri çekildi. Boğazını temizlediği sırada sesi birkaç saniye öncesine göre cansız çıkıyordu.

"Hayır Steve, sen unutamamışsın.." ikimizi de umursamadan ringden inip salondan çıkarken, arkasından bağırmamıza rağmen durmadı.

"Steve, dur." Peşinden gitmek isteyen adamı kolundan tutup durdurdum. Yere düşmüş eski saati ona verirken üstündeki kadın fotoğrafı dikkatimi çekti.

"Bu da kim?" Bütün aksilikler üst üste gelmiş gibi derin bir nefes aldı. Saati cebine atarken ringin kenarındaki havluyu alıp kafasını kuruladı. Cevap için beklediğimi görünce, istemeye istemeye anlatmaya başladı.

"Peggy..Peggy Carter. Bak, Amaris. Bunu nasıl anlatırım bilmiyorum. Peggy benim Kaptan Amarika olmamda en büyük rolü olan kişi. Benim için çok özel bir kadındı. Randevumuz vardı..ama ben randevu günü buzun altında uzun bir uykudaydım. O dört ay önce öldü." Kafama anlattığı şeylerle karışırken Natasha'nın bununla olan ilgisini anlamamıştım.

"Natasha'nın konuyla ilgisi ne?" Derin bir nefes alırken, açık mavi gözleriyle bana uzun uzun baktı.

"İşte bunu ikimiz de bilmiyoruz. Natasha konunun içinde, ama ikimiz de ne tarafında ve neden olduğunu bilmiyoruz. Unutmamı istiyor, hayat devam ediyormuş. Hah, nasıl öylece kesip atabilirim ki onu?-" sesinin giderek yükseldiğini fark ettiğim sırada burukça gülümsedim. Hiç bir şey söylemesine fırsat vermeden kafasındaki havluyu bir kenara atıp hızlıca sarıldım.

Herhangi bir şeye ihtiyacım olduğunda, bir şey yapmaya gücüm yetmezdi. Sadece birinin beni sarıp sarmalamasına ihtiyacım olurdu.

"Onunla çıkmak istediğini söyledin, değil mi?" Kafasını salladı. Raylar yerli yerine oturmaya başladığında sorunun ciddi olduğunu belli edercesine derin bir nefes aldım. Natasha kendisine teklif edildiği halde Steve'nin Peggy'i unutmak için onu kullandığını düşünmüş olabilir miydi? Tabii ki hayır. Natasha böyle bir kapasiteye sahip değildi. Büyük ihtimal sadece çok büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı.

Yavaşça geri çekildiğimde, Steve'nin yüzü biraz bile olsa düzelmişti.

"Bana o saati verir misin?" Dediğimde itiraz etmeden eli cebine gitti. Çıkardığı gibi bana vermeden önce kısa bir süre sessizce bakakaldı. Elime aldığım gibi kendi cebime attım saati.

"İstiyorsan, masamın üstünde olur. Sadece kendine dusunmek için vakit tanı." Ve yaşadığım bu garip anın şoku ile, kendimi ringten dışarı attım.

Bütün üssü ayağa kaldırmış, her bir tarafta Natasha'yı ararken gerginliğim hat safhadaydı.

Birincisi, iki profesyonel kahramanın hayatlarının bu kadar saçma bir şekilde karışması oldukça komikti.

Natasha'nın ortadan kaybolması ve Steve'in bu davranışı sergilemesi ayrı komikti.

"Oh, sonunda seni buldum!" Derin bir nefes alıp yanına çömeldiğimde kıkırdamadan edemedim. Natasha düşünceli yüzünü bana çevirdi, kasları çatıktı.

"Neden güldün?"

"Hiç. Sadece bütün kahramanlar filmlerdeki gibi üzülünce büyük bir kulenin en üst katına çıkıyor. Senle buna bizzat emin oldum." Kadın burukça gülümsedi. Tekrar önüne döndüğünde ikimiz de derin bir sessizliğe gömüldük.

"Onu seviyor musun?" Uzun bir aradan sonra ilk konuşan bendim, bu Natasha'yı kendine getirmiş gibi silkti.

"Bu cevaplanması güç bir soru. Sevgi nedir bilmiyorum belki de."

"Seni böyle düşündüren nedir?" Merakla çevirdiğim bakışlarıma sakince gülüp geçti. Ayağa kalktığında derin bir nefes aldı.

"Bizim hakkımızda bilmediğin çok şey var Amaris. Umarım bir gün öğrenmeye fırsat bulabilirsin." Ve arkasına bakmadan çatıdan indiğinde, ona bakakalmıştım.

Tam peşi sıra ayağa kalkacakken, hiç hazır olmadığım bir anda çığlığı basmam uzun sürmedi.

Sol ayağım boşluğa denk gelmiş, ayağa kalkarken tekrar oturmuş ve öne doğru sürüklenmiştim. Kulenin uç kısmında geri durmaya çalışırken en ufak bir hareketim ile sonumu yazabileceğimi biliyordum.

"Hey, Natasha! Buraya bakabilir misin?" Gözlerimi yummuş, sessizce Natasha'yı beklerken ortalığı telaşa sürüklemek istemiyordum. Tutunduğum yere iyice yapışarak aşağıya bakmaya çalıştım.

Gözüme alt 3-4 kat alttaki teras çarptığında kendimi aşağı bıraktım. Eğer bir sorun yaşamasam duvara yavaşça çarparak terasa ulaşabilirdim.

Ancak tam o sırada, önümde oluşan bembeyaz bir enerji topunun içinden bir yüz bana elini uzattı.

"Bana tutun." Çatallaşmış, dahası sansürlenmiş gibi duran sesiyle bana seslenen kadının yüzü net gözükmüyordu. Sesi çok uzaklardan gelip yankılanıyor, içimde garip bir duygu uyandırıyordu. "Bana tutun, seninle işim daha bitmedi."

Yaşadığım olayın şokuyla kadının yüzüne dalıp giderken bir anlığına sendeledim. Planladığım gibi gitmedi. Terleyen ellerim beklenmedik bir şekilde duvardan ayrılırken tutunarak inmeye çalışsam da başaramadım. Yere çarptığımda gözlerim büyük bir acıyla karanlığa gömüldü.

"Kendine geliyor!"

Başımdaki dayanılmaz ağrıyı yok saymaya çalışarak gözümü araladığımda gözüme çarpan ilk şey köşede demir zırhıyla oturmuş, elindeki gazeteyi okuyan babamdı.

Ne olduğunu hatırlamaya çalıştığımda, gözlerim odadakileri yok sayarak koluma kaydığında üzgünce sayıkladım.

"Hayır.." kırılan kolum boynuma kadar alçılanmış, sağ dizimde de bir bandaj sarılıydı.

"Amaris! İyi misin?" Natasha, kapıdan içeri girdiği sırada uyandığımı gördü ve direkt yanıma yanaştı. Hafifçe kafa salladım.

Olduğum yerde sağ elimle doğrulmaya çalışırken Clint'in kolumu desteklemesiyle arkama yaslandım.

"Hadi. Sam, Yüzbaşı, Clint, Natasha, Wanda, Vision. Ne yani, hepinizin isimlerini teker teker saymam mi lazım!? Gitmeliyiz, bu kadar şamata yeterli." Elindeki gazeteyi buruşturup köşeye fırlattı.

"Tek mi kalacağım?" Sorar bir ifadeyle yüzüne baktığımda küçümseyici bir bakış attı.

"Sen başından beri tektin, bundan sonrası için de öyle olabilir. Hadi Avengers! Saatlerdir burada boş boş dikiliyoruz. Dünyanın bize ihtiyacı var!" Arkasına bakmadan açık camdan süzülerek çıktığında derin bir nefes verdim.

"Tamam, gidin siz." Dedim bütün gözler bana döndüğünde. "Dediği gibi, alışkınım ben." Bütün Avengers dışarı çıkmıştı. Sadece Steve ceketini yanımdan alırken, Natasha hâlâ yanıbaşımdaydı.

"İyi olduğuna emin misin?"

"Evet, gayet iyi." Tam o sırada içeri giren Stephen, yaptığım şeyden hiç memnun değilmiş gibi kafasını salladı.

"Peki eve çıkabilir mi?" Steve, Natasha'yı kolundan tutup benden uzaklaştırdığında Stephen yanıma geldi. Baş ucumdaki dosyaları okurken kafasını hafifçe salladı.

"Çıkabilirsiniz. Gerisiyle ben ilgilenebilirim." İkisi de bu anı bekliyormuş gibi bana bir bakış attılar. Onlara gitmeleri gerektiğini söyleyip gönderildiğimde odada Stephen ile baş başa kaldık.

"Dikkat etmeliydim. Özür dilerim." Başımı öne eğmiş, gelecek azarı beklerken hiç hazır olmadığım bir şekilde elini omzunda hissettim.

"Sorun değil evlat, hazır buradayken beynindeki tümör hakkında da bir şey söylemek istiyorum." Kafamı çevirmiş gözlerim onu bulurken söyleyeceği şeyleri endişekle bekliyordum. Konuşmasını işaret ettim.

"Beynindeki tümör iyi huyluydu Amaris. Sana söylememizi istemedin ama tedavi altında kaldığını sürece sana zarar verecek bir yanı yoktu. Ancak şimdi buna da gerek kalmadı." Kaslarım çatıldı. Duyduklarıma sevinsem mi yoksa üzülsem mi bilemedim.

"Neden gerek kalmadı?'

"Çünkü artık tümör yerinde değil Amaris. Defalarca kontrol ettik, ancak hayır. Beynin tamamen hasarsız gözüküyor."

"Ne?"

"Evet, daha önce hiç böyle bir şeye rastlamıştım. Hiç bir iz yok, sanki daha önce hiç orada olmamış gibi." Girdiğim şokla ne olduğunu anlamaya çalışırken sessizce mırıldandım.

"Bir kadın gördüm." Dedim düşmeden önce yaşadıklarımı anlatmak istercesine. Stephen köşedeki sandalyeyi kendine doğru çekip oturdu ve beni dinlemeye başladı.

"Düşmeden önce kocaman bir ışık kütlesi oluştu, içinden de o gözüktü. Yüzü net değildi, sesi de öyle. Elini tutmamı söyledi. Garipti. Büyük ihtimal halüsinasyon ancak sanki o kadını tanıyordum." Stephen elindeki dosyayı köşeye yavaşça fırlattı.

"Böyle anlarda halisülasyonlar görmek gayet doğal. Ancak eğer mümkünse, beynindeki tümör olayını çözmek istiyorum. Kısa bir süre buraya sürekli gelip gidebilir misin bunu öğrenmek isterim." Konuşmayıp sadece kafamı salladım. O da aldığı onayın sevinciyle ayaklandı.

"Kendine dikkat etmelisin Amaris, senin vücudun inanılmaz mucizeler yaratan bir beden. Kendine dikkat et, evlat."

dünya üzerindeki en sevmediğim ve en gereksiz bölüm oldu bu.

beş-altı okuyucum var ama beni takip eden sayısı 0. duyurular için takip ederseniz sevinirim.

yorum, beğeni benim için şu anlık pek önemli değil ancak ileride bununla hareket edeceğimi söyleyebilirim.

Continue Reading

You'll Also Like

24.2K 2.2K 47
Eğlenmek için yazıyorum, eğlenmek isteyenleri hikâyeme bekliyorum🖤
14.8K 1.1K 16
Dünyaca ünlü ve çok profesyonel bir seri katil ilk defa yakalanıp Avengers'a girmek zorunda kalır.
69.4K 5.7K 23
nasıl olsa görmez diye düşünen yağmur çözer, barış alper yılmaz'ın mesaj kutusunu not defteri olarak kullanmaya başlar. - hayat beni tekrardan 13 yaş...
38.4K 1.5K 17
Alaz'la Asi yer değiştirmiş olsa nasıl bir dinamikleri olurdu çok merak ettim. Yaman, Alaz ve Cesur'un birlikte büyüdüğü; Asi'nin Soysalanlar'ın kız...