Askeriye Sahuru || Texting

By yorgunkirmizi

1.1M 69.1K 16.7K

0538*******: Merhaba asker bey 0538*******: İlk sahurunuzu çok eğlenceli geçiriyorsunuz askeriye olarak 0538*... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
Özür ve Açıklama

1.8

40.7K 2.3K 713
By yorgunkirmizi

Of ben galiba TC erkeklerine uyuz oluyorum ama olsun benim karakterim karakterlidir diyerek bölüme başlıyorum..

Oy ve yorum isterimm haberiniz olsun bak

İyi okumalarrrr 😽🖤☀️

Mutfak masasına koyduğum her kahvaltıkla birlikte gözümden akan yaş sayısı çoğalıyordu. Görüşüm bulanıklaşsa da içimdeki hırsla herşeyi masaya kırarcasına bırakıyordum.

"Güneş tamam güzelim üzme kendini bu kadar dönecekler sağ salim."

Sevdenin sesini duymama rağmen umursamadan zeytin kasesini elime aldım. Tam masaya sertçe bırakacaktım ki sanki birden tüm güç bedenimden çekildi, ellerim hissisleşti. Kase elimden düşerken zeytinlerin hepsi yerlere dağıldı.

En sonunda dayanamayarak ellerimle destek alarak iki elimle masaya tutundum. Sarı saçlarım öne doğru düşerken damla damla yaş akan mavi gözlerimi sıkıca yumdum.

"Çok korkuyorum Sevde."

Yanıma gelip elleri ile sırtımı sıvazlamaya başladığında ben ağlamaktan içime kaçmış sesimle konuşmaya başladım.

"Sorun benden uzakta olması değil sorun 10 gündür tek bir haber alamamam. Bayramda tek başına dağ başında olacak. Ben isterdim ki ilk bayramımız yan yana geçsin mutlu olsun o."

Onu severken biliyordum bunları. Uzun görevler, sürekli korkuyla haber kanallarına bakmak, çalan her kapıda dua ederek açmak... Ama bilmek yetmiyordu bazen, yaşaması çok zordu.

Ben yine beklerdim sorun değildi ama keşke bir kelime etseydi bana. İyiyim yazsaydı. İçim bu kadar sıkılmazdı.

"Gelecek elbet güzelim, gelecek korkma."

Ben gözlerim kapalı durmaya devam ederken ağlamamı durdurmaya çalışıyordum ama bu pek mümkün olmuyordu.

"Tamam, tamam iyiyim ben. Ekmek kalmamış sen gidip alır mısın? Market açık baktım balkondan."

"Tamam giderim hemen." O benden uzaklaşıp giderken bir kaç dakika içinde kapı sesini duymuştum. Ellerimle yere dağılan zeytinleri toparlarken şansıma kasenin kırılmaması iyi olmuştu.

Son sahurdu.

Arife günüydü.

Yarın bayramdı.

Sevdiğim adamda gözden ıraktı.

Ona yeni kavuşmuşken, aslında tam bile kavuşamamışken, benden gider diye çok korkuyordum belki de bilmiyorum.

Daha doyamamışken sana,

Bırakacak mısın beni Ali Kaan?

Hızla zeytinleri topladıktan sonra çay ocaktan alıp onu da masaya koydum. Her şey hazırdı. Sevde ekmekleri getirdikten sonra başlayabilirdik. Masaya kalçamı yaslamış kara kara düşünmeye başladım.

Sayısız kez askeriyeye gitmiştim bu 10 günde. Kimse hiçbir şekilde tek kelime etmemiş hatta beni içeri bile almamışlardı çoğu zaman.

Ali Kaan olsa izninizi iptal ederim der alırdı beni.

Sonra o çardakta otururduk yine.

Gözlerim yine dolarken çalan zil sesiyle ben çoktan ağlamaya başlamıştım. Yavaş adımlarla Sevdeye kapıyı açmaya giderken bulanık görsemde kapıya ulaştım.

"Nerde kaldın kızım ağaç oldum kapıda."

Neşeli bir sesle içeri girerken onun bu enerjisi yanında öcü gibi gözüktüğümü fark ettim. 

Birlikte mutfağa ilerkerken birden elleriyle ceplerine bakmaya başladı.

"Ne oldu bir şey mi kaybettin?" Hem ağlarken hem konuşuyordum. O da alışmıştı bu hallerime çünkü 10 gündür genel olarak böyleydim.

"Para düşürdüm galiba merdivenlere sana zahmet bir bakıp gelsen bende soluklanayım."

Kafamı sallarken tekrar geldiğim yolu giderek üstüme askılıktan bir hırka geçirdim. Terliklerimi de giyerken kapıyı çoktan açmıştım.

Açmıştım ama halüsinasyon görmeye başlamıştım galiba.

Ağlama hızlanmaya başladığı için hıçkırmaya da başlamıştım.

"Allah belanı vermesin Sevde para istesem verirdim sana, halüsinasyon görmeye başladım senin yüzünden."

Zar zor konuşurken Sevde'nin beni duyup duymadığından emin değildim.

"Güneş, ağlama."

O muydu?

"Ali Kaan"

Üniforması her zamanki gibi üzerindeydi. Sakalları hafifte olsa çıkmıştı. Dudakları patlamıştı hep.

"Efendim"

"Sensin değil mi hayal falan değil?"

Hızla başını sallarken bu sefer içerden Sevdenin sesi duyuldu.

"O tabi şapşal, atlasana boynuna."

Ben ise öylece ona baktım. Daha çok ağladım daha çok baktım. Ağlamaktan nefes alamayacağım duruma geldiğimde ise Ali Kaan aramızdaki tüm duvarları yıkar gibi beni havaya kaldırıp sarıldı.

10 gün sonra bana sarıldı, ben sanki yeniden soluk aldım.

"Çok özledim." Hıçkıra hıçkıra boynumda ağlarken boynundaki urgan izini görünce daha çok ağlayasım gelmişti. Ama tuttum kendimi. Gelmişti.  Nefes alıyordu. Önemli olan buydu.

"Geldim işte bak. Bayramdan önce son sahurda geldim."

Ben hala kucağında başımı omzuna yaslamış dururken yavaş yavaş iç çekiyordum.

"E hadi gidin siz." Sevde bizi postalamaya çalışırken başımı kaldırırken Ali Kaana baktım.

"Nereye?"

"Sahura."

"Ne sahuru Ali Kaan? Yapıyoruz zaten biz hatta Sevde ekmek aldı."

Ufak ufak sırıtmaya başlayınca başımı tekrar omzuna koydum o ise tek koluna sabitlemişti beni.

Bu adam şimdiden böyleyse sevgiliyken...

Tabi olursak...

"Askeriyede yengeleri olarak yapman gereken bir sahur var küçük hanım."

Gözlerimi kocaman açarken Sevdeye baktım. Gururlu bir anne gibi yavrusunun başarısını izliyordu sanki.

"Hadi gidelim ama Sevde de gelsin. Onu evde tek bırakmayalım Ali Kaan."

Sevde hemen olumsuz birşey diyecekti ki Ali Kaan onu susturdu.

"Olur, hadi Sevde biz iniyoruz sende gel hemen."

Daha fazla birşey demeden merdivenlerden inerken benim başım omzunda öylece duruyordum.

Sessizce dururken diğer kolumuda ön taraftan arka taraftaki kolumla birleştirmiş boynunu kıskaç altına almıştım.

Aşağı indiğimizde arabasının kapısını açtı ama beni indirmeden sürücü koltuğuna yan bir şekilde oturdu. Ayaklarını ise yola doğru uzattı. Ben dizinde otururken iç çekişlerim çoktan kesilmişti.

"Seni çok özledim Ali."

"Belli oluyor."  Belli oluyor mu?

Bu mu sadece?

Bozulduğumu belli etmemeye çalışarak biraz uzaklaştım ondan sonra dizinden kalkmaya yeltendim ama beni belimden tutup buna izin vermedi.

"Nereye?"

"Böyle mi kullanacaksın arabayı? Arkaya geçeceğim."

Kesinlikle bozulduğunu belli etmedin.

"Bırakta hasret gidereyim kızım da. Tek sen özlemedin herhalde"

Allah'ın cezası kalbim dursana atma öyle.

Atma diyorum.

Off ağlicam ama atma işte.

"Sen Trabzonluydun değil mi?"

"Evet, ne oldu?"

"Hiiç bende yarı rus yarı mardinliyimde. Çok zıt olduğumuz geldi aklıma."

Allah'ım çok şükür konuyu değiştirdim.

Ben bu adama babamın aşiret olduğunu nasıl söyleyeceğim.

Gerçi araştırmışsa biliyordur.

"Zıt kutuplar birbirini çekermiş."

Yok, değiştiremedim.

Sevdenin geldiğini kapı açılmadan yanan koridor ışığından anladığım için hızla kendimi Ali Kaan'ın kucağından atıp ayakta dikildim.

"Aslında ben gelmesem daha iyi ya gidin siz işte." Sevde her zaman içine kapanık bir kızdı. Benim yanımda tabiki yılların samimiyetinden dolayı rahattı ancak şuan ne kadar rahatsız hissettiğini anlayabiliyordum.

"Saçmalama Sevde buyur gel başımızın üstünde yerin var rahat ol lütfen." Ali Kaan bahane istemediğini belirtirken ben ne diyeceğimi bilemiyordum.

Gel desem kendini zorunlu hissedecekti, gelme desem alınacaktı.

Sevde böyle bir kızdı.

Neyse ki pek fazla bir şey demeden arabanın arka koltuğuna geçince bende Ali Kaanın yanına geçtim.

Tabağımdakileri bitirir bitirmez kendimi sandalyeye yaslayıp karnımı ovuşturmaya başladım.

Ali Kaan bana kendi tabağı kadar dolu bir tabak vermişti bitirmem için.

"Ya yenge Allah seni inandırsın o gün o yemekleri bize yedirmedi bu puşt."

Levent bardaktaki son suyunu yudum yudum içerken bir yandan da konuşuyordu.

"Hangi gün ya?" Kaşlarım çatık bir şekilde Levente bakarken Mete atıldı bu sefer.

"Görevden döndüğümüzde, hani ufaklıkları sana getirmiştik."

Gözlerim kocaman olurken, Ali Kaan elini arkadan sandalyeme atmıştı.

O gün benim Ali Kaana bir şeyler hissetmeye başladığım gündü.

"Neden size yedirmedi ki?"

Ali Kaan iyice gerilmeye başladığı için konu daha da dikkatimi çekmeye başladı. Bu sefer sözü Cihan devr aldı.

"E beğeniyordu seni taa o zamanlardan, ona kendi ellerinle yaptığın yemeği vermişsin bize mi yedirecekti?"

Konusma sırası Sarptaydı anlaşılan.

"Biz diyorduk dalyan gibi çocuksun git konuş, araştır adını sanını öğren. Nuh diyor peygamber demiyordu. Ben zamanını bekleyeceğim diyordu."

Kalbim hızla atmaya başlarken benden hoşlanan tarafın ilk o olması çok garip hissettirmişti. Gözlerim ona kayınca çapkın bir ifadeyle bana baktığını gördüm.

Bahçedeydik. Hava hafif esse de gayet güzeldi ve kurduğumuz masada Hilal timinden sadece Ali'nin yakın olduğu kişiler vardı.

Bu yüzden rahat rahat herkese güvenip konuşuyordum.

"Bence iyi ki beklemişim. Kader yaptı gerekeni."

Turgut anca tıkındığı için sohbete daha yeni dahil oldu.

"Vallahi ya kendini yengemiz yaptın sonunda."

Evet yenge vasfıyla oturuyordum bu masada ama biz Ali Kaan ile bir şey değildik. Birbirimize bir adım atmamış, konuşulacak konuların bir tanesini bile konuşamamıştık.

"Yalnız biz daha Ali Kaan ile bir ad koymadık hiçbir şeye."

Masada ki sesler bıçak gibi kesilince Ali Kaan yüzüme doğru eğildi.

"Nasıl yani?"

"Yani daha hiçbir şey konuşmadık. Kesin bir konu ve ilişki yok ortada. Çok erken böyle şeyler için."

"Saçmalama Güneş biz arkadaş olarak mı konuşuyoruz sence?"

"Şuanlık öyle gözüküyor."

Bir an bana öyle bir baktı ki dudaklarıma yapışıp "Al sana arkadaş."  diyecek sandım. Lakin o gözlerini kapatıp sabır çekmekle yetindi.

"Haklı kız." Sevde sabahtandır gerginlikten sessiz olsa da konu ben olunca sesini çıkarmaktan kaçınmazdı.

"Sen niye karışıyorsun kızım? Bir dur." Sarp bunu gayet şakacı bir tavırla söylesede tipi ve genel mizacı geneliyle ciddi bir insan olduğu için Sevdenin alındığını hissettim.

Tahmin ettiğim gibi de olmuş cevap bile vermeden ürkek bir serçe gibi köşesine çekilmişti.

Ali Kaan Sarpa uyarıcı bakışlar yollarken Sarpta anladığını belli edercesine gözlerini kaçırdı. 

Ezan sesi etrafta yayılmaya başladığı an sofradaki herkes son bardak suyunu ezan bitmeden kafasına dikip bitirmeye başladı ama Ali Kaan beni birden ayağa kaldırdı.

"Nereye?"

Beni kolunun altına alıp sürüklerken sorumu yanıtladı.

"Konuşalım bakalım. Sonra bakarsın bu konuşmadan sonra arkadaş kalabiliyor muyuz kalamıyor muyuz?"

Umarım orucumuzu bozmassın Ali Kaan.

Merhaba ben çok duygusallaştım galiba ...

8k olduk ve bu bile benim için pahabiçilemez...

Hep hayalimdi kendi kitabımın yorumlarını okurken gülümsemek kahkaha atmak ve gerçek oldu.

Şimdi demeyin bu kız sanki milyonlarca okunmuş gibi havalara giriyor falan bu BENİM İÇİN ÇOK BÜYÜK BİR ŞEY GERÇEKTEN...

Öhm neyse hepinize çok teşekkür ederim çok seviyorum sizi.

Tekrardan iyi bayramlar, oy ve yorum yapmayı unutmadınız değil mi ? ☀️🖤😽




Continue Reading

You'll Also Like

SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.6M 100K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
5.1M 238K 52
"Ulan bari Polat de." dedi. Sesi yalvarır gibi çıkmış gözleri beklentiyle doluydu. "Mirza demiyorsan deme ama en azından Polat de." "Sen yengeye Eli...
56K 951 38
En yakın arkadaşımın abisi mi? Beni gerçekten seviyor muydu? Peki ben ona karşı birşeyler hissediyor muydum? Uyarı: küfürlü ve +18 sahneler vardır.
ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

112K 5.4K 14
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?