Son Muhafız {Muhafızlar Seris...

By amour_des_livres07

42.1K 3.4K 2.4K

Kim olduğunu bilmeyen bir kız Amaris. Yetimhanede büyümüş dış dünya hakkında tek bildiği şey kitaplar ve hay... More

2.Bölüm : Tören
3.Bölüm : Akademi Yolunda
4.Bölüm : Bir Dost
5. Bölüm : Bir Umudun Yıkılışı
6.Bölüm : Düşmanın İninde
7.Bölüm : Kabulleniş
8.Bölüm : Karanlığın İçinden
9.Bölüm : Düello
10.Bölüm : Buz ve Elektrik
11.Bölüm : Kan
12.Bölüm : Görünenin Öteki Tarafı
13.Bölüm : Kabullenişler ve Parçalanışlar
14. Bölüm : Örtbas Edilenler
15. Bölüm : Zedelenen Bağlar
16. Bölüm : Kara Gözlü Kara Saçlı Adam
17.Bölüm : Kolye
18.Bölüm : Açığa Çıkanlar
19. Bölüm : Kaybetmek
20.Bölüm : Benim Küçük Perim
21.Bölüm : İki Ruh Tek Beden
22. Bölüm : Cehennemin Kızı
23. Bölüm : Kaos'un Başlangıcı Part 1
24.Bölüm : Yüzeye Çıkanlar Part 2
Açıklama !!!
25. Bölüm :Bedel Zamanı Part 3
26. Bölüm : Elementer Halkı Part 4
27. Bölüm Alıntı
27.Bölüm : Yalnızlık
28. Bölüm : Göz Yaşı Damlası
29. Bölüm : Düşmanla Dost
30. Bölüm : Hor Hor Zamanı
31. Bölüm : Buz Tutmuş
32. Bölüm : Leke
33. Bölüm : Yüzleşme
34. Bölüm : Kibarlık
Duyuru !
35. Bölüm : Yılbaşı
36. Bölüm : Tartarus
37. Bölüm : Ama Umuttu
38. Bölüm : Deli Kızım
39. Bölüm : Rövanş
40. Bölüm : Evimsin
41. Bölüm: Asrın Kılıcı
42. Sezon Finali Bölümü'nden Alıntı
42. Sezon Finali Bölümü : Benzedik
II. Kitap | 1. Bölüm : Diğer Yarım
II. Kitap | 2. Bölüm : Suyun Gelişi
II. Kitap | 3. Bölüm : Geçmiş ve Şimdi
II. Kitap | 4. Bölüm : Kadim Ejderhalar I
II. Kitap | 5. Bölüm : Kadim Ejderhalar II
Duyuru!

1.Bölüm : Gerçekler

4.3K 233 297
By amour_des_livres07


Şarkı => Raise Your Flag


1. Bölüm : Gerçekler





💭💭💭

Gerçek, çoğu zaman karartılır; fakat hiçbir zaman sönmez.

Fatih Sultan Mehmet

💭💭💭

İki yıl önce

Her zamanki gibi antrenmanlarla geçen bir gündü onun için. Kılıcı daha on yaşındayken ustalıkla kullanmayı bilmişti. Babasının gurur kaynağı Kuzey Krallığının tahtının varisi Dean.

Kılıçla bir olan elle karşısındaki rakibine bir aslan kadar çevik hareketlerle saldırdı. Kılıçlar birbirine çarpışırken ikisi de aynı anda geri çekildi.

"Dostum, buna bir son vermelisin. Beni yenemezsiniz."

"En son bunu söylediğinde ortalıkta kolunu tutarak geziyordun."

"O tek seferlik bir şeydi. Bir daha olmasına izin vermem." diyerek çita gibi hızlı manevralarla atıldı. İkisi de vazgeçemeye niyetli değildi. Art arda çarpan kılıçlar saatleri devirdi.

"Vazgeç. Ülkenin en iyi komutanını yendim, karşımda hiç şansın yok."

"Yen beni o zaman, üç saattir seninle kapışıyorum ama sonuç ortada." diyen dostuna hak verdi ama onun kitabında tek bir kazanan vardı.

"Prens Dean."

Yeniden kapışmaya başlayacaklarken dadısının sesi ile kılıcını yere sabitledi.

"Dinliyorum." dedi herkese karşı kullandığı sert mizacıyla.

"Kral ve Kraliçemiz akşama doğru yolculuğa çıkacaklar, bunu size bildirmemi istediler efendim."

"Tamam, şimdi gidebilirsin." diyerek saraydaki tek anlaşabildiği dostu Carlos'a döndü.

"Gidip uğurlaman gerek, benim de işlerim var."

Tek kaşını havaya kaldırıp bir haftadır ortalıktan kaybolup duran dostuna baktı.

"Ah, sana anlatacağım. Söz ama şimdi değil, gitmelisin Dean." diyerek koşarak arenadan çıkan dostuyla kaşları çatıldı. Ne de olsa yakında çıkar kokusu, diyerek ön bahçeye vardı.

Anne ve babasını uğurlayıp kararmakta olan hava ile atına bindi. Gecenin esintisiyle birlikte atıyla ormanı fethetmeye girişti. Her bir noktasını bildiği ormanda dört nala koşup özgürlüğün tadını çıkardı.

Nehirin yakınlarına geldiğinde atından inip yüzüne su çarptı. Çakıl taşları ayaklarının altında ezilirken duyduğu vahşi hayvan kükremesi ile kılıcını kavradı. Atı ürküp şahlanınca eyerini tuttu. Karanlık bir aura hissetmişti.

"Sakin ol, oğlum." Yatıştırıcı sesi ile atı sakinleştirmişti ama aynı ses daha gür şekilde ormanda yankılanınca atı şaha kalktı. Eyer elinden kayıp giderken kalçasının üstüne düşmüştü.

Son hız giden atın arkasından küfür mırıldanıp kılıcını kavradı. Böylesine bir yaratığı ilk defa duyuyordu.

"Kendini göster."

Çalıların arasında kımıltılara dikkat kesildi, aynı anda iki çift gözlerle kesişti gece mavisi gözleri. Hiç bir yaratıkta görmediği kırmızı gözler bir iblisi çağrıştırıyordu -onu da görmemişti ama okumuştu-.

Çalıları yakarak gelen yaratıkla kılıcını çekip pozisyon aldı. Aynı anda bir kükreme daha peyda oldu. Rüzgarı delip geçen ejderha Dean'ın yanına inmişti.

Üç başlı köpek ejderhanın gelişi ile bir kez daha kükredi. Çevredeki tüm hayvanlar kaçışırken ejderha da ona karşılık verdi. İkisi arasında gözleri mekik dokuyan Dean ne yapacağını kestirememişti. Türlerinin tek örnekleri karşı karşıyaydı, iki efsanevi varlık.

Birbirine girmeye hazırlanan iki yaratığın ortasında simsiyah mor yeleli bir aslan belirdi. Aslanın üstünde Carlos'a şaşkınlıkla bakan Dean'la üç hayvan aynı anda gürledi. Zemin deprem etkisi ile yarıldı, oluşan yarığa grip kaybolan üç başlı köpekle orman sessizliğe gömülmüştü.

"Burada neler oluyor?"

Seninle tanışmak büyük onur Ateş Muhafızı.

Zihninin içine konuşan ejderha ile irkildi, kendini hızlıca toparlayıp aslandan inerek yanına gelen dostuna her şeyi açıkla, derecesinde baktı.

"Ateş Saray'ına gitmeliyiz."

"Elementlerin soyu tükendi, Carlos." diye hiddetlendi. Bilinmezliği hiç sevmezdi.

"Tüh, iki kişi kaldık." Sahte üzüntüyle konuşan dostuna sertçe bakmaya başladı. Bu olanlar ona mantıklı gelmiyordu, özellikle giden Kerberos. Cehennemin Tanrı'sının onunla işi neydi?

Çok geç, mühür kırılmak üzere.

"Ne müh-" Sözlerini tamamlayamadan iki büklüm oldu. Ensesinde hissettiği acıyla dişlerini dudağına geçirdi. İnlememek için kendini zor tutuyordu. Kolunun uyuşması ile gözlerini sıkıca kapattı. Bir kaç saniye sonra acı sızıya dönüştü.

Uyuşan kolunu açıp kapattı, iyiydi. Şimdilik. Tam ağzını açıp konuşacaktı ki sırtında büyük bir acı hissetti. Sırtı cayır cayır yanıyordu, gerçekten yanıyordu.

Orman bağırmasıyla irkilirken Carlos olan biteni ancak izlemekle yetiniyordu. Hiçbir şey yapamaması içi içini yerken alev alan sırtı nasıl çıktıysa öyle söndü. Yanmış kıyafetlerden ortaya çıkan ejderha sembolü ve hemen üstünde Ateş Muhafızı mührü ortaya çıkmıştı.

Alev alan üç başlı köpek, mühür cehennemin sembolünü taşıyordu. Cehennemin mührü süre gelen hiç bir muhafıza belirmemişti. Carlos sıktığı yumruğu ile dostu, kardeşi dediği adama destek oldu.

"Bu... bu çığlıklar kime ait?" diye bayılan arkadaşı ile kalakalmıştı. Çığlık sesi yoktu oysa.


***




Ben kimim?

Kim olduğumu, nereden geldiğimi, annemle babamın kim olduğunu bilmiyorum. Farklı olduğumu biliyorum sadece. Onlar gibi değilim.

Güçlerimi daha keşfedememiş, bir bilinmezlikle doğmuş hayatım o bilinmezlikle devam etmişti. Cevaplanmayan sorularımla hayata karşı savaşım doğarken başlamıştı. Benim hayatım önceden belirlenmiş bir kader çizgisinde ilerliyordu. Kendim hakkımda bildiğim tek şey adımın Amaris Richard olduğu.

Bu yetimhanenin dört duvarı arasında hayatı öğrendim. Çocuk olamadan büyüdüm. Sert bir kişiliğimin ardında yatan kırılgan sevgiye aç bir çocuk var.

Ama o çocuğun bile hala yaşadığından emin değilim. Ailemin kim olduğunu bilmediğim kişiler beni direkten buraya değil de denize bırakmışlar pusetin içinde hayatım tam o zaman başladı.

Okyanus beni buraya Kuzey Krallığının kıyılarına getirmiş. Beni bulan kişiyse yetimhanede öğretmenim olan Bayan Karol.

Bayan Karol  her zaman diğerlerine kıyasla bana çok destek olmuştur. Ona güvenim vardı kimseye yokken hemde.

Hiç arkadaşım yok.

Arkadaş canlısı biri olmadığım için değil. Hep bir dostum olsun beraber gülelim ağlayalım istemişimdir ama hayat bazen onu bile çok görüyor. Arkadaş sandığın kişiden ihanete uğrayınca güvenin sarsılıyor ve o güven bir daha toparlanamıyor.

Julia, dostum diyebileceğim biriydi. Sessiz sakin bir kızdı. Bana hiç bir şey hissettirmeden yaklaşmıştı, asıl amacı bir açığımı bulup Kate'e malzeme vermekti.

Yetimhanede Kate'den çok zorbalık gördüm. Beni her defasında rezil edecek bir yer arardı. Yetimhanenin müdürünün kızı olduğundan ona her karşı çıkışımda bana kolayca ceza verdirtirdi.

Karanlık oda, aç kalma, tuvalet temizleme, yetimhanenin camlarını temizleme gibi cezalar. Ben de her seferinde onun yaptıklarının karşılığını verdiğim için bu cezalardan bir sürü almıştım.

Kate'inde etkisi vardı benim kişiliğimin oluşmasında hayata erken atılmamda. Geçen yıl Priroda Güç Akademisine gitmişti ama her tatil zamanı gelir benimle uğraşırdı.

Laf dalaşlarında onu yenerdim ama gücünü kullandığında bir adım geri çekilirdim, o da bunun farkındaydı. Bunun sebebi gücümü bilmeyişimdi.

Bu durum canımı çok sıkıyordu. Ama artık ona katlanmak zorunda değildim, yarın on sekizime girecektim ve bu yetimhaneden kurtulup Priroda Güç Akademisine gideceğim.

Buraya gitmek zorunluydu, her yaşı gelen bu okula gelir gücünü kullanmayı öğrenir. Akademi dört krallığın tam ortasında yer alıyor. Bu krallıklar Kral Felix'in dört oğlu tarafından kurulmuştu.

Oğullar birbirleriyle anlaşamayınca toprakları dörde bölmüşlerdi. Kuzeyde Kuzey krallığı,  güneyde Güney Krallığı, batıda Batı Krallığı ve doğuda Doğu Krallığı. Diğer krallıktaki kişilerle de akademide buluşuyoruz. Akademi dört krallığın göbeğinde yüksek bir dağın tepesinde üç tarafı okyanusla çevrili bir yerde.

Erkenden bavulumu hazırlamıştım bile. Akşam yemeğimi yemek için odamdan çıktım ve yemekhaneye doğru ilerledim.

Loş ışıkla aydınlatılmış koridoru geçip yemek kuyruğundaki sıraya geçtim. Sıra bana geldiğinde yemeğimi alıp boş bir masaya oturdum ve yemeye başladım. Kate'yi hissedene kadar.

Hislerim her zaman doğru çıkmıştır, hiçbir zaman beni yanıltmamıştır şimdi olduğu gibi. Gülüşme sesleri git gide yakınlaşırken içimden umarım bana bulaşmazlar diyordum. Çünkü buradaki son günümde onlarla uğraşmak istemiyorum. Ama galiba uğraşacak gibi duruyorlardı. Yanıma gelip gülüşmeye başladılar. Ne komik arkadaşım söyleyin biz de gülelim.

"Bakın burda kim varmış tabi ki eziğimiz."

Sakin kalmalıyım.

"Ne oldu ezik, bize dönsene yüzünü." diye devam etti Chloe.

Chloe Kate'in arkadaş ve onların uşakları Julie. Kendisini arkadaşlarından biri sanıyordu ama onu kullandıklarının farkında değildi. Fazla saftı.

"Kime diyoruz yüzünü bize dön yoksa sonucuna karışmam."

Yeter. Kimse bana böyle davranamaz. Ayağa kalkıp karşısına dikildim.

"Yeter. Ne istiyorsun?"

"Senin dilin fazla uzamış sanki."

"Haddini bil Kate."

"Sen mi bize haddimizi öğreteceksin anca gülerim. Sen bize ne yapabilirsin ki?" diye atılan Chloe'yi durdurup bana döndü Kate.

Yüzünde pis bir sırıtış vardı.

"Ama ben sana akademide öğrendiklerimi gösterebilirim."

Hayır. Gücünü üstümde kullanacaktı. Kate'in gücü tiz seslerdi. İnsanı sağır edip öldürebilirdi. Kulaklarıma dolan sesle refleks olarak ellerimle kulaklarımı kapattım.

Ama sese bir etki yapmıyordu. Beynim ve kulakların zonkluyordu. Ayaklarım beni taşıyamayacak hale gelince dizlerimin üstüne çöktüm.

Kulaklarımı ellerimle sıkıca kapatmamda bir işe yaramıyordu, ses beynimde dolanıp duruyordu.

"Yeter. Kes Şunu."

Tabi ki dediğimi yapmamıştı. Ses canımı fazlaca yakıyordu başıma ağrılar girmeye başlamıştı.

Yeter bıktım.

Güçlerimin olmayışına geç bir şekilde ortaya çıkacak olmasına, hayatı erken öğrenmiştim. Erken olgunlaşmışken her şeyim erkenden olurken neden güçlerim geç çıkmak zorundaydı ki.

Birden beynimde dolanan ses durdu. Emin olmak için ellerimi kulaklarımdan ayırdım. Ses yoktu.

Pencereden ayın ışığı üzerime düşüyordu. Dolunaya bir kaç saat kalmıştı. Bunu boş verip Kateye döndüm.

Yanına gidip bir adım attığımda ayın ışığından da uzaklaşmıştım. Donmuş bir haldeydi ama çözülüyordu. Bunu ben mi yapmıştım?

Chloe ve Julia hızlıca Kate'nin çöken bedenin yanına gelmişlerdi. İyiydi sadece şoka girmiş olmalıydı. Düşündüğüm gibi de oldu. Hemen ayağa kalkıp bana bağırmaya başladı.

"Sen bunu bana nasıl yaparsın? Bunun cezası ağır olacak Amaris, çok ağır hemde. Yarından itibaren burdan kurtulduğunu sanıp gideceğin akademi senin cehennemin olacak."

Hızlıca yemekhaneyi terk etti. Peşinden de kuyrukları. Kafam karışmıştı. Ne yapacağımı bilemez haldeydim. Bunu ben mi yapmıştım?

Kafamdaki soruları dağıtan şey Bayan Karol'un bana seslenmesiydi.

"Amaris iyi misin?"

"Sanırım evet."

"Amaris benimle gelir misin? Önemli."

Kafam karışıktı. Gitmek istemesem de içimde oluşan his beni gitmem için itiyordu.

"Umarım uzun sürmez."

"Bundan emin değilim."

"Anlamadım."

"Beni takip et."

Peşinden gitmeye başladım. Nedir bu içimdeki his sanki bilinmezlik aralanacakmış gibi hissediyordum.

Ama bir yandan da içimde korku hissiyatı vardı. Bayan Karol'u odasına kadar takip ettim. Odasına girince kapıyı kilitledi ve odada bulunan boy aynasının yanına gitti.

Gözlerim dikkatlice Bayan Karol'u izliyor ne yapacağını merak ediyordu. Aynanın karşısında bilmediğim dilde bir kaç söz mırıldandı. Sonra bana döndü.

"Amaris sorularının cevaplarını ancak bu aynanın arkasındakiler verebilir. Seni bekliyorlar hadi git.

Şaşkınca aynaya baktım. Şaka değil mi çünkü bu çok saçma. Anlamıyorum.

"Lütfen Amaris."

"Sizi anlamıyorum. Bu bir tür şaka mı?"

"Amaris bu şaka değil. Ayna bir tür geçit ve geçidin arkasında da senin geçmişin var. Öğrenmek istiyorsan gidersin. Vakit çok azaldı. Acele etmelisin."

Geçmişim. Belki haklıdır Bayan Karol'u bu zamana kadar bana hiç bir zararı dokunmamıştı. İçimdeki hisse güvenerek aynaya doğru adımladım. Elimi yavaşça uzattığımda elim karşı tarafa geçti. Bayan Karol'a döndüm.

"Siz gelmiyor musunuz?"

"Ah, tabi ki geliyorum."

Elim, başım,  gövdem ve en son ayaklarım aynadan geçti. Geldiğim yere baktım.

Mavi ve beyaz tonlarına hakim kocaman bir salondu. Tavanda gösterişli bir avize. Salonun ortasında yarım ay şeklinde bir masa ve masanın ortasındasındaysa küçük bir Gölcük ve gölcüğün üstünde iki taht vardı. Etrafı süzmeyi bırakıp geldiğimden beri bana bakan bakışlara baktım.

"Merhaba."

Sesin geldiği yöne doğru baktım tam sağımda küçük maviş bir Peri vardı. Mavi saçları ve beyaz kanatları elbisesiyse açık mavi tonundaydı. Küçük periye baktım.

"Merhaba Kraliçem. Lütfen bu taraftan." diyerek bana en baş köşeyi gösterdi. Ayaklarım benden habersiz ilerlerken kendimi tahta benzeyen sandalyede buldum.

"Otur."

Sol taraftan genç bir adam söylemişti bunu. Söylediğini yapmak gibi bir niyetim yoktu ama içimdeki merak beni buna sürüklüyordu.

Oturduğumda gözlerimle sırayla herkesi taradım. Sol tarafımda bana oturmamı söyleyen adam taş çatlasa otuz yaşındadır. Siyah saçlı, esmer tenli, koyu kahverengi gözlüyle düzgün bir yüzü vardı.

"Biliyorum yakışıklıyım ama toplantıya başlayalım."

Gözlerimi adamdan kaçırdım. Buradan adamın egoist olduğunu anlamış bulunmaktayım. Odada benle beraber sekiz kişiydik.

Bayan Karolsa burada değildi. Bir dakika o nerdeydi? Yanımdan gelen kadın sesiyle ona döndüm.

"Karol dışarda. Biz şimdi toplantıya başlayalım ama ilk önce sana kendimizi tanıtalım. Ben Carmen buda eşim David. Biz kurt ırkındanız. Alfayız.

Bu sefer de kendini öven esmer olan konuştu.

"Benim adım Chris. Bu da eşim Angel. Biz Melek ırkındanız. Kral ve kraliçeyiz."

Bu sefer de göletin üstündeki tahtta oturan kişiler konuşmaya başladı.

"Ben Layla ve eşim Fred. Biz okyanus ırkındanız. Kral ve Kraliçeyiz."

"Bende Fiona. Peri ırkından. Su perilerinin kraliçesiyim."

"Bende Ella. Senin bağ perin."

Bağ perim mi? Hibir şey anlamıyorum.

"Evet ben senin bağ Peri'nim bu sadece muhafızlarda olur."

" Kafan karışık farkındayız. Sana anlatmamız için bize izin ver." dedi Kraliçe Layla.

Elimdeki kitabı açtı açmasıyla birlikte odanın içinde bir küre belirdi. Kürenin içinde altı farklı renk vardı. Kırmızı, mavi, sarı, yeşil, mor ve beyaz.

"Amaris, Priroda eskiden altı kıtadan oluşurdu. Bu altı kıtada elementler ve özel güçlü insanlar yaşardı. Ta ki Kral Felix karanlık muhafızla iş birliği yapıp, elementarların soyunun sonunu getirene kadar."

Sindirmem için durdu. Ne yani bize anlatılan Kitaplarda yazan her şey yalan mıymış?

"Savaş çok çetin geçti. Ve muhafızlar bebek olduğundan bu savaşı kaybettik. Annen Amanda'nın rahmine yeni düşmüştün. Sıradaki su muhafızı sendin. Annende seni korumak için bizimle okyanusa indi. Sen doğana kadar savaş sürdü. Sen doğunca annen yukarının durumunu görmek için gitti ve bir daha geri dönmedi."

Derin bir nefes aldım. Ben su muhafızıydım ve halkım yok edildi. Bize bunca zamandır yalan söylediler.

Annem belki yaşıyordur, küçük bir ihtimal. Ne yapacağımı bilmez durumdayım. Ben yaşıyorsan diğer elementler de yaşıyor muydu?

Sorumun cevabını Kral Fred verdi.

"Diğer elementlere gelince ateş elementi iki yıl önce uyandı. Hava elementi bir buçuk yıl önce topraksa uyanalı bir yıl oldu. En sona sen kaldın."

Kafam hala karışıktı. Ama bildiğim şey içimdeki intikam isteğiydi. Nasıl böyle bir katliam yapabilirlerdi? Hiç mi acımamışlardı? Vicdanları sızlamıyor muydu? Ben böyle kendi düşüncelerime dalmışken Kraliçe Angel'ın sözüyle kendime geldim.

"Amaris tören zamanı."

"Ne töreni?"


Bölüm sonu.

Evet yeni kitabımın ilk bölümüdür.

Yorumlarınızı belirtiniz. 

Oy vermeyi de unutmayınız!!!!!

Continue Reading

You'll Also Like

905K 20.7K 56
"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkundu. "Boşver beyi." deyip dudaklarıma yap...
71.2K 2.7K 13
"Seni çok seviyorum Çavê Şîn. Seninle gözlerimi açıp kapatacak kadar. Seninle doğup ölecek kadar. En çokta o mavi gözlerine aşık oldum."
487K 81.5K 71
❝Karanlık çöktüğünde parlayan tek yıldız benim. Ben, sonsuz ışığın başladığı yerim.❞ Eleta tanıdığı bütün kişiler tarafından yalanlarla kandırılmıştı...
2.5M 77.5K 54
Babasının borcu yüzünden genç kızı alı koyan Karahan başına büyük ama tatlı bela alır... Genç kız Karahandan küçük olmasına rağmen yalnız adama eş ol...