Kintsukuroi ✨

By Buluttss

2.8K 195 370

Heaven'ın 3. bölümü. Kırık parçaların birleşip, nasıl yeni ve güzel bir hal aldığını anlatan son bölüm. Biri... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25

Bölüm 16

98 8 1
By Buluttss


"Annemi görmeye gideceğim." dedi Kei birden sevgilileriyle ve arkadaşıyla otururken. Bir süredir bunu düşünüyordu ve sonunda karar vermişti. Bir aydan fazla bir zaman geçmişti teyzesi aradıktan sonra. Sonunda karar vermişti. Onu affetmeye bir yerden başlaması gerekiyordu. Eğer hayatta kalmak için onun sözünü dinleyecekse, eğer üzerinde böyle bir etkisi varsa da bunu yapmamak vicdansızca geliyordu ona. Anne babasının, kız kardeşinin çaresizliğini de düşünmüştü. Ona sunabilecekleri tüm imkanları sunamamak onları çıldırtıyor olmalıydı. Sonunda kararını vermişti ve böyle bir anda söylemişti sevgililerine ve arkadaşına.

"Ne?" dedi Bokuto ve Keiji aynı anda.

"Tsukki nereden çıktı bu şimdi?"

"Eğer benim sözümle tedavi alacaksa gerçekten bunu yapmamak vicdansızlık olur sanırım. Yani anne babasını, kardeşini düşünsenize. Ona her imkanı sunabilirler ama o hiçbirini kabul etmiyor. Eğer ben değiştirebileceksem bunu" duraksadı "Yani eğer öyle bir gücüm varsa üzerinde bunu yapmamak, yani doğru olmaz diye düşünüyorum."

Bokuto hemen sarıldı ona "Haklısın tatlım."

"Kötü bir fikir mi?" Keiji'ye baktı.

"Tabii ki değil tatlım, sen bu şekilde düşünüp karar verdiysen değil tabii ki. Gideriz beraber."

"Sence Tetsu?"

"Hayır bence de kötü bir fikir değil. Ama gitmek istememeni, umursamamanı da anlıyorum. Yani o düşüncelerin de bence normal. Kendini nasıl iyi hissedeceksen öyle yapmanı isterim yani."

"Sen ne zaman istersen gideriz hep birlikte tatlım." Yanağını öptü tekrar Bokuto. Sonra Tetsuro'ya döndü "Maria kaç saat buraya?"

"Çok uzak değil ya, üç dört saatte gideriz."

"Kalmak istersen kalırız da tatlım. Sen istersen tek görüşürsün istersen birimiz geliriz seninle. Nasıl istersen öyle yaparız."

"Teşekkür ederim." Kei rahatsız bir şekilde yerleşti yeniden sevgilisinin kollarına. Yapmak zorundaydı ve daha fazla ertelemek istemiyordu.


İki gün sonra hep birlikte yola çıktılar. Yollar biraz karlıydı. Bokuto arkada Kei ile birlikte oturuyordu. Kucağına çekmişti sevgilisini. Tetsuro aynadan onları izliyordu zaman zaman.

"Bebeğim istediğin an döneriz biliyorsun."

"Tamam" duraksadı "Bo?"

"Hmm?"

"Atak geçirmeme birine falan zarar vermeme izin vermezsiniz değil mi?"

"Hayır bebeğim, sen rahat ol biz yanındayız."

"Tamam." sevgilisinin ellerini tuttu. "Geriliyorum."

"Yaptığın şey çok cesaret isteyen harika bir şey. Biz seninle gurur duyuyoruz. Yapabiliriz beraber, hep birlikte neleri atlattık değil mi?"

"Evet" fısıldadı.

"Merak etme her şey iyi olacak."

Kei konuşmadı sevgilisinin göğsüne saklanıp uyumaya çalıştı.

Birkaç  saat sonra gelmişlerdi. Çok zengin oldukları belli oluyordu. Kocaman bir malikaneydi burası. İçeride lüks arabalar vardı. Bir de ambulans. Ne acı diye düşündü Keiji kapıda park ettiklerinde.

"Keiji acaba şey, ee benimle gelir misin içeri?"

"Tabii ki bebeğim."

"Biz burada bekleyeceğiz tamam mı Tsukki hemen yanındayız."

"Tamam."

"Endişelenme."

Kei başını salladı. Tetsuro gülümsedi ona. Omzuna vurdu yavaşça "Ne kadar isterseniz kalın. Uzayacak olursa ya da gece kalmak isterseniz haber verin bir otel bulalım."

"Tamam."

"Hadi bebeğim."

"Keiji elimi bırakma tamam mı? İçeride de."

"Bırakmam." sıkıca yakaladı elini.

Kapıdaki güvenlik karşıladı onları "Buyurun geldiğinizi haber verdim."

"Teşekkürler."

Onun eşliğinde evin girişine kadar yürüdüler.

"Kei hoş geldin" dedi teyzesi. Kapıda karşılamıştı onları "Siz de hoş geldiniz."

"Teşekkür ederim hoş bulduk." dedi Keiji nazikçe.

"Teşekkürler." dedi Kei de sessizce.

"Ben teşekkür ederim minnettarım. Önce bir şeyler yemek ister misiniz?"

"Hayır Alice ile görüşeceğim gideceğiz. Çok kalmak gibi bir niyetim yok."

"Tabii ki nasıl istersen."

"Beni hatırlıyor mu?"

"Tabii ki."

"Ne kanseri? Durumu ne düzeyde?"

"Gel biraz oturup konuşalım."

"Tamam" Keiji'yi bırakmamıştı.

Oturunca bıraktı sevgilisinin elini. "Alice'e üç ay önce mide kanseri teşhisi kondu. Çok uğraştık ama ikna edemedik. Ölmek istiyor zaten. Seni pek çok defa görmek istedi ama kararına saygı duydum ben. Onu kandırmak pek zor değil. Yine yurtdışına gittiğini söyledim. Bağışla beni bu konuda. Israr etmeyi bırakmıyordu."

"Sorun değil fark etmez, öyle bilsin."

"Eğer tedavi olursa kurtulma şansı var. Kemoterapi, radyoterapi, ameliyat, bir dizi süreç işte."

"Ama istemiyor değil mi? Yorulmuş olamaz mı? Neden kendi haline bırakmıyorsunuz?"

"Annem ve babam dayanamıyor. Ben de öyle. O hayatta senden başka kimseye zarar vermedi. O kötü biri değil, böyle acılar içinde" ağlamaya başladı "Acılar içinde, tedavi olabilecekken ölmeyi hak etmiyor."

"Benim etkim olur mu bilmiyorum." Yutkundu "Ama konuşurum."

"Sana vermek istediği bir sürü şey vardı. Resimlerinizi bulmuş, seninle ilgili bir sürü anı."

"İstemiyorum." dedi aniden sevgilisinin eline yapıştı. "Ben ondan bir şey istemiyorum. Ona karşı bir duygum yok. Vicdanım el vermediği için geldim."

"Kei bak sana bir şey söyleyeceğim. Seni terk etmesi onun suçu değildi."

"Benim suçum muydu peki?" hırladı.

"Hayır hayır bak o asla çocuk sahibi olmaması gereken bir kadındı. Asla. Bir hataydı."

"Buraya senin bana hiç doğmamam gerektiğini söylemeni duymak için gelmedim."

"Hayır bekle, bir hataydı ama o seni her şeyden çok seviyordu. Annemi babamı sildi seni doğurup bakabilmek için, benimle yıllarca görüşmedi. Sonra akıl sağlığı kötüye gitti ama o sana tapardı."

"Benim hatırladığım anılar sadece yok sayıldıklarım."

"Onlar son zamanlar. O zamanlar yanındaydım ben de. Bu hayatta sadece dört yılı mutlu geçti onun sana hamile olduğu ve sana baktığı ilk üç yıl. Bana inan Kei, o kendi imkanları elverdiğince her şeyden çok sevdi seni."

Kei içini çekti. Sevgilisinin elindeki eli terliyordu. "Hadi gidelim odasına."

Teyzesi yolu gösterdi merdivenleri çıktılar birlikte. "Alice" diye seslendi. "Bak kim geldi"

Sarışın bir kadındı, hasta olmasa oldukça hoş görünebilirdi. Pijamalarıyla bir koltuğa kıvrılmıştı. Yanında bir hemşire vardı. Elleri ve kolları morarmıştı. Sürekli damar yolu açılıyor olmalıydı.

Gözlerini kısıp baktı ona "Kei?"

"Evet Alice, Kei geldi burada. Hadi biraz konuşun ne dersin?"

"Tamam."

"Keiji de gelecek benimle." dedi teyzesine.

"Tabii nasıl istersen."

İkisi girdiler odaya. "Hoş geldin" dedi annesi. "İnanamıyorum nasıl büyüdün sen." Elinden tatlı bir fotoğraf albümü düştü "Ben hep bu haline bakıyorum."

Uzattı ona, Kei titreyen eliyle aldı karıştırdı albümü. Bu fotoğraflardan hiç haberi yoktu. Çok sevilen bir bebek olduğu belliydi ama. "Çok güzel." diye fısıldadı ona uzatırken.

"Kei biliyorum deliyim falan ama çoğu zaman aklım yerinde artık. Deha üsttün gelmeye başladı."

"Tedaviyi neden kabul etmiyorsun?"

"Yaşamak için bir nedenim yok. Bu kanser bana bir hediye."

Kei'nin gözleri doldu. Sevgilisi elini sıktı hafifçe.

Annesi devam etti "Kurtulmak için bir hediye. Neden yaşadığımı bilmiyorum ki. Sen yoksun, aklım bazen var, bazen yok. Kafamın içinde boşluklar var. Sadece unutamadığım yıllar onlar hiç gitmiyor aklımdan. Sen" eline uzandı. İzin istercesine baktı ona, Kei başını sallayınca elini tuttu. "Seni hatırladığım sürece yaşamak istiyorum ama 16 yıldır sadece beraber geçirdiğimiz anları tekrar yaşıyorum. Sanırım anılar tükendi artık." gözlerini sildi. "Anlatsana nasıl gidiyor hayat? Neredesin? Yani yurtdışında dedi ama yalan söylüyordu bence."

"Rose'dayım. Keiji liseden beri sevgilim. Beraber yaşıyoruz."

"Neden desteğimizi istemedin? Teyzene söyledim gereken her şeyi yapmasını."

"Sizle bir bağ hissetmiyorum. Gerek de yok zaten. Ev arkadaşım çalışıyor, Keiji'nin bursu var. Ben de burslu okuyorum."

"Devam ediyor musun üniversiteye?"

"Evet yazılım ve bilişim okuyorum."

"İnanamıyorum harikasın. Peki sen Keiji?" ona döndü. "Sormamda bir sakınca yoksa tabii" dedi utangaç bir gülümsemeyle. Çok kibar ve hoştu aslında.

"Edebiyat ve psikoloji okuyorum ben."

"Harika." gülümsedi onlara.

Bir hemşire girdi yanlarına o sırada "İlaçların Alice."

"Teşekkür ederim." sakince alıp içti hepsini.

"Tedavi olmayı bir denemeye ne dersin?" dedi Kei bir an önce konuya gelmek istiyor gibiydi.

"Dedim ya anlamı yok. Birkaç ay daha dayanacağım, sonra gideceğim. Sorun değil benim için. Ben yanlışlarla dolu bir hayat yaşadım. Sensiz bir hayat yaşadım. Artık fark etmez."

"Tedavi olursan, bazen böyle ya da telefonda görüşebilirdik." dedi sözcükler ağzından zorla çıkıyor gibiydi.

"N-nasıl yani?"

"Birbirimizin hayatında bir yerimiz olabilirdi belki, tekrar." mırıldandı.

"Beni affetmemek için binlerce nedenin var. Benim de kendimi affetmemek için. Hiç affetmedim zaten kendimi."

"Bu konular sık sık karşıma çıkıyor bu aralar. Affetmek, kendini affetmek." İçini çekti "Ben de bazen istemeden sevdiklerime zarar veriyorum, onların hayatlarını bazen zorlaştırıyorum. Ama onlar sanki her seferinde daha çok seviyorlar beni. Ben hak ediyorsam belki sen de hak ediyorsundur."

"Kei" mırıldandı "Ben hak etmiyorum."

"Bak seni affedebildiğimi söyleyemem ama deneyeceğim. Yapmaya çalışacağım. İnsanın kendini affetmeye çalışmasının ne kadar zor olduğunu gördüm. Sana yardım edebileceksem, kendini affetmene yani, bunu yapacağım. Ama sen de tedavi alacaksın."

"Eğer sana kendimi affettirme umudum varsa eğer denerim tedaviyi." dedi gözleri dolmuştu.

"Sen de kendini affetmelisin, yaşananları unutman gerek." dedi Kei."

"Tamam, deneyeceğim."

Kei hafifçe gülümsedi, onunla çok fazla göz teması kuramıyordu. "Ama bir an önce başla lütfen. Hatta doktorlarına şimdi söyle. Ben gidince vazgeçmeni istemiyorum."

"Hemen gidecek misin?" gözlerinde anlık bir öfke gördü Keiji, korktu.

"Gideceğim, ama yine görüşebiliriz zaman zaman."

O zaman gözlerindeki öfke söndü "Beni arar mısın yani?"

"Ararım."

"Gelir misin bazen yanıma?"

"Çok sık gelemem, okulum yoğun ama fırsatım olursa. Ama kardeşini bunaltma. Beni arayıp durması yorucu olur benim için."

"Tamam, yani delirmedikçe" hafifçe güldü. Kei bütün bakışlarını ve gülüşünü ondan almıştı kesinlikle.

"Artık o kardeşinin sorunu" dedi Kei gülerek. Keiji de kıkırdadı. O sırada biri gelip onlara kahve getirdi. Bir süre sohbet ettiler. Keiji de konuşuyordu. Aklı başında olduğu sürece iyi birine benziyordu. Kei'nin atakları gibiydi belki de, o zaman sevgilisi de başka biri gibi oluyordu. Ama kısa sürüyordu. Alice'in ise uzun sürüyor olmalıydı. Çevresine ve kendine zarar veriyor olmalıydı.

Bokuto ve Tetsuro'ya mesaj yazıp her şeyin yolunda olduğunu haber vermişti. Kahvelerini içtikten sonra Kei kalktı "Artık gitmemiz gerek."

"Bu gece kalamaz mısınız? Uzak değil mi Rose?"

"Dönmek zorundayız." dedi Kei.

"Tamam" albümü aldı eline bir fotoğraf çıkardı. "Bu fotoğrafı almak istemez misin?" diye sordu. Kei burada üç yaşlarında olmalıydı. Annesine sıkıca sarılmıştı, pırıl pırıl gözlerle bakıyordu ikisinin yüzünde de kocaman gülümsemeler vardı. "En sevdiğim bu hep buna bakıyorum."

"En sevdiğin fotoğrafı senden almak istemem."

"Hayır bak bende bir sürü var." albümün arkasından bir dosya çıkardı. Yüzlerce vardı belki. "Her yere koymuştum önceden."

"Tamam öyleyse teşekkür ederim." dedi. Gözleri dolmuştu. "Kardeşini çağırsana, şu evrakları imzala."

"Ama arayacaksın."

"Söz."

Birkaç tuşa bastı telefonda, kardeşi hemen yanlarındaydı. "Doktorun evraklarını ve tedavi izin kağıtlarını getirir misin?"

"T-tabii" heyecanla koştu kadın. Kei ona biraz da acıyarak bakmıştı.

Alice imzaladı hepsini. "Oldu mu?"

"Mhm. Şimdi sana ulaşabileceğim bir numara yaz bana." Elindeki fotoğrafın arkasını çevirip ona uzattı.

"İstediğin zaman ara."

"Ararım."

"Kei?"

"Efendim?"

"Senden son bir şey isteyebilir miyim?" dedi sesi titriyordu.

"Tabii."

"Sadece bir kere sarılabilir miyim sana?" gözyaşları aktı.

Keiji onun tereddüt ettiğini gördü, elini bırakıp sırtına dokundu hafifçe, bunu yapabilmesi harika olurdu. Kei bir adım atıp sarıldı ona. Çok uzun değildi, çabuk geri çekildi.

"Teşekkür ederim." Alice fısıldadı. "Seni tanıdığım için çok memnun oldum Keiji."

"Ben de efendim."

"İstersen sen de arayabilirsin beni."

Keiji gülümsedi "Tabii isterim."

"Kendinize iyi bakın."

"Görüşürüz, sen de." Kei mırıldandı. Sevgilisini elinden tutup odadan çıktı. "Hadi Keiji hemen çıkalım." dedi sessizce.

"Kei nereye gideceksiniz bıraktırayım?"

"Arkadaşlarım bekliyor sağ olun." dedi teyzesine.

"Çok teşekkür ederim bugün için."

"Sizin için yapmadım."

"Yine de minnettarım."

"Önemli değil, bir şey olursa haberleşiriz yine."

"Tamam."

"Hoşça kalın." hızlı adımlarla çıktı dışarı.

Bokuto ve Tetsuro önde oturmuş bir şeyler izliyorlardı. Kei bindi önce arkasından da Keiji geldi.

"Tsukki bebeğim" Bokuto ona uzanıp öptü "İyi misin?"

"İyiyim." Sesi hiç iyi gibi çıkmamıştı. Sevgilisinin üstelememesini umuyordu. Keiji'nin göğsüne gömdü başını.

"Kötü bir şey olmadı değil mi?"

"Hayır tatlım." dedi Keiji. "Sadece duygusal olarak yorucuydu."

"Kabul etti mi tedaviyi?"

"Evet." Bir şey daha soracaktı sevgilisi, ağzını açtı ama Keiji gözleriyle Kei'yi işaret etti "Bebeğim sonra, tamam mı?"

"Tamam." mırıldandı.

Birkaç saat sonra eve geldiler. Kei yol boyunca konuşmamıştı. Gelir gelmez Keiji'yi alıp yatağa gitti. "Sen anlatır mısın? Ben uyumak istiyorum."

"Anlatırım tatlım. Kapat gözlerini, uyu hadi."

Birkaç dakika sonra uykuya dalınca Keiji, Bokuto ve Tetsuro'nun yanına gelip anlattı konuştuklarını. Tedaviyi kabul etmesine sevinmişlerdi onlar da.

"Sen ona ilham veriyorsun Tetsu." dedi Keiji sessizce.

"Benim ilham olacak hiçbir yanım yok."

"Düşündüğünden daha çok şey var. Son zamanlarda yaşananlar, senin yeniden başlamaya çalışman." dedi hafifçe yanağını okşadı "Bundan sonra Kei daha iyi olacak."  

Continue Reading

You'll Also Like

44.1K 2.1K 33
Kızın sesini duyunca Alaz'ın omuzları gevşedi. "Öldüm, Asi." Gözlerini kızın yüzünde dolaştırdı. "Sensiz geçirdiğim her gün biraz daha öldüm." Asi al...
26K 1.5K 14
Oynanılan her oyun er ya da geç bitmeye mahkumdur..
35.2K 3.1K 12
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !
52.9K 2.5K 15
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...