Kayıp Varis

By hg_neriii

223K 17.2K 10.1K

(Dikkat! Acemice yazılmış bir kitaptır.) Burası Elfrad. 4 büyük anahtar dengeyi sağlıyor. Ateş Hava Toprak v... More

Geçmiş
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
~FLASBACK~
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
Karakter Tanıtımı
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
Açıklama
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm (Final)

10. Bölüm

5.6K 504 330
By hg_neriii

Yorumlarınızı bekliyorum.

°°°

Hepsi meraklı gözlerle neden çıktığımı anlamak için bana bakıyorlardı.

Ben ise göz kaçırmakla yetiniyordum.

Cidden ne diyebilirdim ki.

"Lenora cevap verecek misin artık?" dedi Amos.

Tamam belki de bir yerden başlamak gerekiyordu.

"Şimdi şunu söyleyeyim, iyi şeyler olmuyordu. Bence bunu bilmeniz yeterli olur." dedim ve gözlerimi kaçırdım.

Tekrar onlara baktığımda ise yine meraklı gözlerle karşılaştım.

"Lenora adam akıllı söyle şunu." dedi Lucas.

Liniri idim ikilli siyli şini.

Ulu tanrıçalar siz bana fikir verin.

"Söylemek istemiyorum." dedim ve onlara bir kere bile bakmadan yürümeye başladım.

Emir alacak birisi değildim. Hele ki Lucas'tan.

Şu lanet olası gezegende kimse bana emir veremezdi.

Bu bir rütbe üstünlüğü falan değildi. Ben Kayıp Varis olduğumu bilmeden öncede kimseden emir almıyordum. Kayıp Varis olduğumu öğrendikten sonra da kimseden emir almazdım.

Hayır zaten söyleyeceğim şey söylenecek bir şey olsa beklemeden söylerdim.

Neyi ısrar ediyorlardı.

"Lenora güvenli bir bölgede değiliz. Önden önden gitme." dedi Amos.

Haklıydı, haklı olmasına ama bir şey olursa da kendim baş edebilirdim.

Yani bence baş edebilirdim.

En fazla ne olabilirdi ki. Büyücülerin Kralının gelip bizi hapsedecek hali yoktu ya.

Lenora yavaş ol.

Biraz ileride üzerindeki buluttan her yerleri ıslanmış büyücüleri gördüm.

Her yağmur damlasında yüzleri garip bir hal alıyordu.

"Merhaba." dedim gülerek büyücülere.

Büyücüler kafalarını çevirip bana baktı.

"Nesin sen?" dedi aralarından birisi.

Tamam, mükemmel bir soruydu.

Ama Kayıp Varis olduğumu onlara söylemeyecektim.

Tabii olduğumdan bende çok emin değildim ama.

Bir kere Kayıp Varis olduğuma dair ortada kesin bir şey yoktu.

Ayrıca bir Varis bütün elementleri nasıl kontrol edebilirdi.

O benim de kafamı karıştırdı. Savaşta öylesine demiştim.

Amos aklımı okumayı kes.

Peki.

"Element Kullanıcısı." diye yanıtladım Büyücüyü.

Büyücü önce arkama baktı sonra derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.

"Ay ışığında kutsandık biz. Sıradan Element Kullanıcılarının güçleri bize işlemez." dedi Büyücü.

Bu dediğinden ne çıkarmam gerekiyordu hiç bir fikrim yoktu açıkçası.

Elfrad hakkında daha neler öğrenecektim.

"Lenora gitmemiz lazım." dedi yanıma gelen Lucas.

Haklıydı. Her ne kadar durursak tehlike bir o kadar yaklaşıyordu.

Kafamı aşağı yukarı sallayarak onu onayladım ve yürümeye başladım.

En önde ben arkamda ise Lucas vardı.

Onun arkasında ise hiç kimse.

Amos ve Lucas'ın Ruh Hayvanı neredeydi?

Amos orada mısın?

Amos lütfen yine aklımı okur musun?

Amos cevap ver.

Amos.

"Lucas neler oluyor?" dedim.

Lucas önce arkasına baktı sonra bana.

O da bir şey bilmiyordu.

Şu lanet olası Elfrad da neden bela eksik olmuyordu.

Aradan geçen bir kaç saniye sonra ise uzaktan bize doğru yaklaşan alkış sesi duydum.

Sesler yaklaştı yaklaştı ve yaklaştı.

Sonra ise bir anda kesildi.

Lucas'a baktığımda yerinde değildi.

Neredeydi bu.

Dikkat dağıtmaya çalışıyorlardı.

Lanet olsun! Binlerce binlerce ve binlerce kez lanet olsun!

"Lucas neredesin?" diye mırıldandım.

Yüksek bir ses duyuldu.

Neydi bu ses.

Belki 1 dakika belki 1 saniye belki de 1 salise başım dönmeye başladı.

Gerisi karanlık.

Zaten burada mutlu olmak bana yasaktı.

Lenora sadece acı çekmeliydi.

Buraya gelmemin bile bir amacı vardı.

Dengeyi sağlamak.

Ben daha kendimi koruyamazken neyin dengesini sağlayacaktım.

°°°

Gelen bağırış sesleri ve üstüme dökülen buz gibi suyla gözlerimi açmak zorunda kaldım.

Kural 1: Kim yüzünüze buz gibi bir su döküp sizi uyandırıyorsa bilin ki o kişinin niyeti iyi değildir.

Gözlerimi açtığım gibi yüzüme birinin tükürmesi bir oldu.

Bu bu bu Cadı kanından bile iğrençti.

Tanrıça aşkına hangi akıl yoksunu yüzüme tükürmüştü.

Hangi beyinsiz yapmıştı bunu.

Hangi, neyse ağzımı bozmaya gerek yoktu.

Kural 2: Kim yüzünüze tükürüyorsa onu öldürebilirsiniz.

Karşımda bana tüküren Büyücüye baktım.

Sakalları boynuna kadar uzamış. Yüzünün belli yerlerinde bıçak kesikleri vardı. Ve benim on katım kadar bir gövdesi.

"Sen ve arkadaşların kimsiniz?" dedi Büyücü.

Lucas ve Amos da mı ellerindeydi.

Ellerimin bağlı olduğunu yeni fark ediyordum. Ama iple falan değil bir büyüyle bağlamışlardı.

Lanet olası Büyücüler!

"Seni adi pislik. Çöz beni!" dedim Büyücüye pardon bağırdım.

Büyücü hiç beklemeden yüzüme bir tokat attı.

Geriye başımın yana düşmesi ve çıkan tok ses kalmıştı.

Derdi neydi bu Büyücünün.

Güçlerimi kullanmaya çalıştım. Olmuyordu. Neyi yanlış yapıyordum. Ben de mi bir hata vardı.

Büyücü saçımı tutup arkaya doğru çekti. Bu sayede yüzümü kaldırıp ona bakmak zorunda kaldım.

"Bana hemen kim olduğunu söylüyorsun?" dedi Büyücü.

Cevap vermedim sessiz kaldım. Biliyordum cevap vermezsem daha çok sinirlenirdi.

Ve öyle de oldu.

Hiç acımadan yüzüme bir tokat daha attı.

Hadi ama Lenora sen pes etmezsin.

Etmezsin değil mi?

Son attığı tokatla dudağımın patladığını ve kanların çeneme kadar indiğini hissettim.

"Konuş!" dedi tek kelime ile.

Konuş.

Bir an ağzım açılır gibi oldu. Ama sonra tekrar kapandı.

Büyü mü yapıyorlardı. Bu kadar düşmüşler miydi?

Büyücü daha fazla sabrı kalmamış gibi elinin tersi bir kere daha vurdu ve kapıdan çıkıp gitti.

Geride oda da ben ve sessizlik kaldık.

Buradan nasıl kurtulacaktım. Ya da kurtaracak birisi var mıydı?

Saniyeler ve dakikalar geçip duruyordu. Gelen birisi de yoktu.

Her zaman bana huzur veren sessizlik şu an beni sadece korkutuyordu.

Sanki sessizlikle geçen her saniye bir kan dökülüyordu.

En önemlilerinden birisi Amos neredeydi?

Ona aklımdan çıkmasını söylememeliydim. Pişmandım.

Ama bir yönden de haklı olduğumu biliyordum.

Kim aklındaki her düşüncenin bir başkası tarafından okunmasını isterdi ki.

O sırada bir kaç adım sesi duydum. Buraya geldiği bariz belliydi.

Sanki nazikçe açsa geldiğini anlamazmışım gibi kapıyı öyle bir hızla açtı ki, kapı duvara çarptı.

Bu sefer içeriye giren o Büyücü değildi. Ama gelen hala Büyücüydü.

Büyücü karşıma geçti ve beni baştan aşağıya süzdü. Bense yerimde rahatsız olduğunu belirterek kıpırdandım.

Hayır sen kimsin de bana bakıyorsun ki. O, o gözlerine kezzap döküp, çatalla çıkarmazsam ben de Lenora değilim.

"Seni tanıyorum sanki." dedi Büyücü.

Sini tiniyirim sinki.

Ama ben seni tanımıyorum o- neyse değmez.

"Sizi tanıdığımı sanmıyorum." dedim Büyücüye.

Şimdi ağzının ortasına bir tane geçirmek vardı da neyse.

"Dün yanıma bir Element Kullanıcısı geldi. Korumaları nasıl geçti de geldi bilmiyorum. Bana dedi ki 'benim gücümü mor küreye çevirirsen. Sana gizli tutulan bir bilgiyi veririm.' teklif gözüme oldukça cazip gözüktü. Ona doğal taşlardan güç verdim. Baktığında mor küresi oluşmuştu." Büyücü durdu ve derin bir nefes aldı.

Kim olduğu bariz belli değil miydi zaten?

Bu kadar düşmüş müydü gerçekten?

"Sonra işe şu cümleyi kurup koşarak gitti. 'Kayıp Varis geldi.' başta onu çok ciddiye almadım. Ama sonradan neden olmasın diyerek kendi kendime düşündüm." dedi Büyücü.

Lanet olası Karina cidden bunu demiş olabilir miydi?

Eninde sonunda herkes öğrenecekti ama doğru zaman bugün ya da yarın değildi.

"Biliyor musun Büyü bileğine bağlanmayı çoğu kez reddetti. Ve genelde Büyü acı çektirirken sende hiç bir belirti yok."

Büyücünün sözleri ile bileğime baktım belli yerlerinde yanık izleri vardı.

"Neden güçlerimi kullanamıyorum?" diye sordum.

Büyücü tek hareketi ile bileğimdeki Büyüyü kaldırdı.

"Artık kullanabilirsin."

Bunu neden yapmıştı.

Güçlerimin her birini tek tek hissetmeye başladım. İliklerime kadar güçlerimle doluydum.

"Arkadaşlarım nerede?" dedim.

Anında Büyücünün gözlerini korku kapladı. Ve hızla kapıyı kapatarak dışarıya çıktı.

Neydi şimdi bu?

Onlara bir şey mi olmuştu?

Aklımda milyonlarca soru vardı.

Kapıyı gidip açmaya çalıştım. Olmadı açılmıyordu. Büyü mü yapmışlardı kapıya.

Ateş Elementini kullanarak kapıyı yakmaya çalıştım.

Ama sadece çalıştım hiç bir şey olmuyordu.

Dakikalar geçti ama olmuyordu.

Kapıda hiç bir belirti yoktu.

En ufak bir iz bile.

Bir iki laf etmiş ben soru sorunca da gitmişti bu adam. Manyak mısınız kardeşim siz.

Ulu Tanrıçalar siz bana yardım edin!

Hiç bir zaman etmediniz ama lütfen şimdi yardım edin!

Gözlerimden damla damla yaşlar akmaya başladı.

Lucas'a ve özellikle de Amos'a bir şey olma düşüncesi beni bitiriyordu.

Lucas'ın Ruh Hayvanını da almışlar mıydı?

Bir sürü soru vardı ve o soruların arkasında yatan kötü gerçekler.

Kendimi toplamam lazımdı. Gerekirse binlerce kez deneyip o kapıyı açmam gerekiyordu.

Peki ya açınca, işte o zaman ne yapacaktım.

Nerede olduklarını bile bilmiyordum.

Yine ayak sesleri duymamla göz yaşlarımı sildim.

Kapı yine aynı şiddetle açıldı. Bu sefer o bana vuran adam gelmişti.

"Ellerini kim çözdü senin." dedi sabır dilenirmişçesine.

Bana doğru atak yaptığı zaman ondan kaçtım.

Ve ellerimi kendimi korumak için öne doğrulttum.

"Kaybedeceğin savaşlara girme küçük hanım." dedi Büyücü.

Küçük hanım?

Küçük?

Hanım?

Bir ateş küresini Büyücüye gönderdim.

Hızlı bir şekilde küreden kaçtı.

"Demek ateş elementini kullanıyorsun." dedi Büyücü sonra da yarım ağız sırıttı.

Tamam sakin ol Lenora.

Büyücü bana hızla bir büyü gönderdi.

Tamam sakin olma Lenora.

Gönderdiği büyüden hızla kaçmıştım ama gözleri, gözlerinin rengi değişiyordu.

Ne yani canım istesem benim ki de değişirdi.

Değişin.

Evet gözler size diyorum değişin.

Yok bu adamla uğraşılmazdı.

Bana ard arda büyüler göndermeye başladı.

Kaçamazdım imkansızdı.

Kendime ateşten bir kalkan oluşturdum.

Büyüler kalkana deyip yok oldu.

Büyücü ise şaşkındı.

Ne yani bizi de boş bir şey sanmamıştır umarım.

"Sen nesin?" dedi Büyücü.

Neden her Büyücü bu soruyu soruyordu. Kendileri kaybedince benim ne olduğumu öğrenmeye çalışıyorlardı.

Ormanda bayılmadan önce olduğu gibi çok yüksek bir ses geldi.

Gerisini tahmin ediyorsunuzdur zaten.

Karanlık.

Artık sessizlik ile değil de karanlık ile arkadaş olmalıydım sanırım.

Çünkü karanlık ile daha çok görüşecek gibiydik.

°°°

Gözlerimi yavaş yavaş açtım.

Bu sefer ne su dökülmüştü ne de tükürülmüştü. Kendim uyanmıştım.

Yine o odadaydım ve ellerim bağlıydı.

Bu sefer iple bağlamışlardı.

Büyü bağlanmayı kaç kere red edip durduysa artık onlarda pes edip iple bağlamak zorunda kalmışlardı sanırım.

Odada yine kimse yoktu.

Sıkılmıştım artık.

Ateş elementi ile ipi yakmaya çalıştım. Olmadı.

Ne.

Bildiğin ip yanmıyordu.

Gerçekten bu Büyücüler ne yapıyordu.

Amos da olmayınca iyice strese girmiştim. Binlerce Cadıyı öldürüp nasıl bir ipi yakamıyordum.

Sanırım bende bir sorun vardı.

Dakikalar sonra bilindik adım sesleri yaklaştı. Ve bu adım seslerinin tek kişiye ait olmadığı da bariz belliydi.

Kapı hızla açıldı ve içeriye o yüzüme tükürün gerizekalı, ahlaksız, maymun tipli Büyücü girdi. Arkasından da iki başka Büyücü girdi.

Kusura bakmayın maymunlar size de biraz hakaret gibi oldu ama.

"Kaldırın şunu." dedi maymun tipli Büyücü.

O iki Büyücü kollarımdan sıkıca tutarak kaldırdılar.

"Sırtını açın."

Ne.

"Sakın öyle bir şey yapayım deme. Sakın." dedim bağırarak.

Büyücülerden birisi eline makası aldı. Ve beni tutması için diğerine kaş göz yaptı.

Büyücü beni tutmak için dokunduğu anda geri çekildi.

Ateş.

Yine sıcaktım. Dünya da olduğu gibi.

"Ne yapıyorsun sen?" diye bağırdı maymun suratlı olan Büyücü.

Yanıma gelip çenemi kaldırmak için yüzüme dokundu. Ve dokunduğu gibi geri çekildi.

"Seni sürtük."

Maymun suratlının beni işaret etmesi ile Büyücü kıyafetimin arkasını kesti.

Ne ara kesti hiç bir şey anlamamıştım.

"Çıkın dışarıya." dedi maymun suratlı.

İki Büyücü anında dışarıya çıktılar.

"Adın ne?" dedi Büyücü.

Sanane adam olmayan adam.

Lanet olası Büyücüler.

"Seni ilgilendirmiyor." dedim.

Elinde olduğunu bile bilmediğim kırbaçla sırtıma vurdu.

Seni adi piç kurusu.

Ben bu acıya katlanamazdım. Bu acıya kimse katlanamazdı.

"Sana adını sordum cevap ver!"

Adımı ne yapacaktı bu.

"Lenora." dedim çok da çıkmayan sesimle.

Büyücü çok önemli bir şey başarmış gibi güldü.

"Lenora, güzel isim."

Adımın güzel olduğunu bende biliyorum.

"Peki aile-" diyordu ki lafını böldüm.

"Öldüler."

Büyücünün gözlerine sanki bir saniyelik ya da saliselik bir üzüntü geldi. Ama sonra yine eski acımasız haline geri döndü.

Lucas da sert birisi olduğu için Büyücünün bakışı ya da duruşu beni çok etkilemiyordu.

"Bana neden soru soruyorsun ne yapacaksan yapsana." dedim.

Her şey bir an önce bitsin istiyordum.

"Bu arada Amos." dedi ve durdu.

Amos mu?

"Bir şey mi oldu ona?" diye sordum.

Amos güçlüydü kendini korurdu.

Ve bir şey olsaydı hissederdim. Yani hissederdim değil mi?

"Bunun olmasını istemezdim ama her şey kontrolüm dışı gerçekleşti. Amos öldü." dedi Büyücü.

O an ne hissedebilirdim bilmiyordum.

Nefes almak istemedim.

Zaman geriye aksın istedim. Geriye aksın ve onu kurtarabileyim.

Amos benim hayattaki her şeyimdi. Bana tek yol gösteren doğrumla yanlışımla beni sevecek tek kişiydi.

Ona kısa bir sürede çok çabuk bağlanmıştım.

Tek bir hareketim ile kolumdaki ipleri kopardım.

Bu sefer benim göz rengim değişiyordu. Bunu hissediyordum.

"Amos nerede?" diye sordum sakince.

Büyücünün gözlerinde ilk defa korkuyu gördüm.

"Sarayın, sarayın bahçesinde." dedi Büyücü.

Elimi kaldırdım ve sanki boynunu kesiyormuş gibi bir hareket yaptım.

Geriye onun kafasının yere düşüşü ve ayağıma kadar gelen kanlar kalmıştı.

Elfrad yok olsa şu an o bile umurum da olmazdı.

Aklımdaki tek şey Amos'du. Tek şey Amos.

Yer sallanmaya başladı. O kadar şiddetli sallanıyordu ki, dayanıklı olmasa saray bile yıkılabilirdi.

Bulduğum merdivenlerden yukarıya çıkmaya başladım.

Tahminlerimce burası yerin altındaydı.

Ve tahminlerinde haklıydım da üst katta oradan oraya koşturan hizmetliler vardı.

Birisini durdurup "Sarayın bahçesi nerede?" diye sordum.

Kadın önce vereceği cevaptan emin olamasa da konuşmaya başladı.

"Karşıda ki kapı sarayın bahçesine çıkıyor."

Hızla kapıya doğru yürümeye başladım.

Kapıyla aramızda daha 4 metre falan varken gönderdiğim büyü ile kapı milyonlarca parçaya ayrıldı.

Hizmetlilerin çoğunluğu çığlık atıp koşmaya başlamıştı.

Ölseler umurum da olmazlardı.

Bahçeye çıkıp belli bir yerde toplanan topluluğa baktım.

Hava elementini kullanarak hepsini bir yerlere savurdum.

Ve yerde yatan onu gördüm.

Amos.

Kanlar içinde yerde yatıyordu.

Ne yapmışlardı sana böyle.

°°°

Herkese selam.

Önceki hafta benim açımdan biraz sorunlu geçtiği için bölüm atamadım.

Oy vermeyi unutmayın lütfen.

Neyse seviliyorsunuz.

: )

Continue Reading

You'll Also Like

RAUND By Elif Kunt

Teen Fiction

10.8K 897 27
Dışarıdan bakıldığı zaman bu bir dövüş ya da serseri işi gibi gelebilir, öyle değildi. Bu, beni ben yapan benliğimin parçasıydı. Sonraki raundu bekle...
263K 23.2K 91
Her sene yirmi yaşını dolduran gençler element ormanında kendilerini simgeleyen elementin işaretlerini bulup güç elde etmek için mücadeleye girer. ...
234K 12.3K 72
Ellerimi, sanki içinde bir şey saklıyormuşum gibi tuttuktan sonra gözlerimi kapattım ve kısa bir süre sonra tekrar aralayıp ellerimi açarak göğe doğr...
339K 5.5K 28
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi, kapıyı açtı. Öne doğru hamle yapmak istedim, koluyla...